https://i.hizliresim.com/7yjbPm.jpg
1904-1905 Rus-Japon Savaşı sırasında bir mevzide savaşan japon askerleri 1905
Printable View
https://i.hizliresim.com/7yjbPm.jpg
1904-1905 Rus-Japon Savaşı sırasında bir mevzide savaşan japon askerleri 1905
https://i.hizliresim.com/9Dj5E9.jpg
1911 yılında İtalyan pilot Guilio Gavotti Libya'daki Türk mevzilerine 4 bomba bırakarak tarihin ilk hava taarruzunu gerçekleştirdi
https://i.hizliresim.com/qJzlR3.jpg
1918'de St Quentin Kanalından Müttefik Geçişi
https://i.hizliresim.com/MajyW6.jpg
1920'lerde motosikletli polis - New York
https://i.hizliresim.com/QpjlWA.jpg
1930'ların başında aynı zamanda bağlantı direği görevi yapan kuleden yolcuların zepline binişi
Nablus Meydan Muharebesindeki şehitlerimiz. 20 Eylül 1918
https://i.hizliresim.com/YOonWD.jpg
https://i.hizliresim.com/8Njq2d.jpg
https://i.hizliresim.com/Dyjz6y.jpg
Filistin Cephesi’nde Osmalı’nın batıdan-doğuya 8, 7 ve 4.Orduları tertiplenmişti.
Nispeten eşit şartlarda yapılan I ve II Gazze muharebelerin kaybedilmesi üzerine, Avrupa cephesi’nden Filistin Cephesi’ne atanan General Allenby komutasındaki İngiliz ordusu, 19 Eylül 1918’de taarruza başlamış, aynı gün 8.Ordu bölgesinden Yıldırım ordular grubunun cephesini yarmayı başarmıştı.
Tarihe, Nablus Meydan Muharebesi adıyla geçen, bu savaş sonunda; Cevat Paşanın 8.Ordusuyla Cemal Paşanın 4.Ordusu imha olurken, Mustafa Kemal Paşanın 7.Ordusu büyük zayiat vererek Şam ve Halep tarafına çekilmiş, Filistin kaybedilmiştir.
NOT: Yabancı kaynaklarda bu savaş Megiddo Muharebesi olarak geçer.
Nablus Meydan Muharebesi (Megiddo Muharebesi) objektif bakış
General Allenby'nin bölgeye gelişi sadece komuta kademesinin değişimi değil güç dengelerininde değişimidir.
Tarihte bazı askerlerin yıldızının parlaması yada sönmesi bu tarz tarihi değişimler üzerinden olmuştur.
Çanakkale cephesinde, balkan savaşından yenik çıkan Osmanlının askeri eğitime ağırlık vererek titizlikle yetiştirdiği seçkin kıt'alar fütursuzca süngü hücumuna kaldırılıp eritilirken ortadoğu çaresizliğindeki kıt'alar kaderine terk edilmiş. Sürgün edilmiş idareci ve komutanların elinde biçare kalmışlardır.
Almanlar ise elde kalan son seçkin kıt'aları, tekrar boğazlardan olası geçiş ihtimaline karşı Çanakkale civarında kalmalarını yeğlemişlerdir. Enver paşanın hayalı kafkas orduları ise ortadoğu bataklığındaki Türk ordularının takviyesini imkansız hale getirmiştir.
https://i.hizliresim.com/Ayj4DL.png
Osmanlı ordusundaki bu olumsuzluklara karşın General Allenby'nin bölgeye gelişinden az önce meşhur Anzak birlikleri Mısır'a çıkmış intibak eğitimlerine başlamışlardı.
Anzakların İngiliz ordusuna verdiği katkı azımsanmayacak derecededir. Çünkü o sırada Osmanlı ordusundaki suvari sayısı 3000 iken Anzakların 2 tugay gücündeki suvari takviyesi ile İngiliz suvari sayısı 12.000 e çıkmıştır.
https://i.hizliresim.com/2EpLNO.jpg
Anzakların gelişi asker sayısından ziyade mobil araçların takviyesi ile o günün şartlarında en hızlı ordu sıfatına erişmişlerdir.Nitekim İngilizlerin 38 günde 560 km. ilerledik diye övündündükleri hızlı harekatta bu mobil donanımın etkisi büyük olmuştur.
https://i.hizliresim.com/jQd01g.jpg
Şimdi kalem kalem yazmayayım.
Artık Osmanlı ordusunun karşısında ortalama 2 misli fazla bir kuvvet bulunmaktadır.
Bu fark suvari sayısında 4 misli, top sayısında 6 misli, makinalı tüfek sayısında 5 misli, mobil araç sayısında 26 misli, uçak sayısında 9 misli...vs.. (Hesap yapamadığım şeylerde var. Mesela onlara destek veren 6 savaş gemisi varken bizde hiç yok.)
Ve Çanakkale savaşında gerek arazi yapısı gerekse yoğun cephe oluşumları sayesinde manevra yapamayan İngiliz ordusu çöl ortamında mobil gücün katkısıyla kilometrelerce açıktan çevirme yapma ve istediği noktadan taarruz etme imkanına sahiptir. Bu ortamda onları durdurabilecek en ufak bir coğrafi engel yoktur.
https://i.hizliresim.com/EyjG6D.jpg
Ve maalesef karnı tok sırtı pek düşman ordusu karşısında, Osmanlı ordusunun, arap isyancıların demiryolu ve civar karakollara yaptığı saldırılar sonucu bırakın lojistik askeri malzeme takviyesini askerine zaman zaman su dahi veremez durumdadır.
Nablus Meydan Muharebesi
Bakınız Falih Rıfkı Atay "Zeytindağı" adlı eserinde o günleri nasıl anlatıyor.
https://i.hizliresim.com/ZOlvzV.jpg
Çöldeki son muharebelerin notlarını bir başka arkadaşımın defterinden alıyorum:
Çöl, çok değişti, iptidaları benim nokta kumandanı olduğum yerde develerden başka bir şey görmüyordum. Şimdi, Anadolu’nun kısa ve uzun, büyük ve küçük bütün hayvanları, tahta arabalar bile var. Artık hecinler de dizgin ve üzengiye alıştılar, en talimli atlar gibi muntazam yürüyorlar. Son zamanlarda Şam menzili birçok kakule gönderdi:
Kakuleler arka arkaya duran iki deveye bağlanmış âdi birer sedyedir. Artık hastalar ve yaralılar önlerinde uzun bir deve, arkalarında uzun bir deve, kendileri arada asılı, öyle taşınacaklar. Geçen gün kakulelerden birine ben bindim, kendimi ipi elimden kaçmış bir salıncak üstünde zannediyordum.
Bir akşam, başçavuşumla beraber çadırda idik. Çölün her zamanki akşamlarından biri… Ansızın uzaktan şimdiye kadar işitmediğimiz bir boru sesi duyduk: Çöle bir otomobil geliyordu. Ben iştiyak, bedeviler hayret içinde yıpranmış ve eskimiş makinenin etrafında toplandık… içinden soluk esvaplı bir Alman subayı indi. Biraz sonra yıkanmak ve muayene edilmek için kapağı açılmış makineden taşan benzin kokusunu duydum, bu koku, guruba karşı, çölün sessiz havası içinde ne yeni, ne yabancı bir şeydi.
Haleften ve hepimizin arkadaşı Memduh’tan başka bir şey kaybetmedik, İngilizler çok kuvvetli idiler. Fakat en çok beni meyus eden nedir, biliyor musunuz?
İngilizler refah içinde, biz değiliz. Onlar sağlam, iklime göre yapılmış esvaplarıyla, her gün tam yem alan güzel atlarıyla, lüzumsuz ölümler için ön saflara atılmış müstemlekât askerleriyle geliyorlar.
Biz bazan kış, bazan yaz esvabı giyiyoruz. Atlarımız zayıf, adedimiz az ve her ölen neferi yüreğimizden veriyoruz. Ölen, eskiyen, yırtılan her şey, canımızdan, memleketimizden bir şey…
İngilizler öyle mi? Hiçbir ziyan yok ki, biz kolayca yerine koyabilelim ve onlar koymasınlar. Böyle olduğu halde, bu sefer harbi zaferle bitirdik, elimize dört yüz İngiliz atı geçti, bunu az fiyatla muharebe edenlere dağıtıyorlar.
Katya muharebesi günü çılgın bir kum fırtınası çıktı. Uzun müddet düşman siperlerini gözden kaybettik. Askerlerimizi ateş edecek yeri, hücum istikametlerini adeta giderek aradılar. Tayyareler çivi, bomba ve daha bilmem ne âfetlerle üstümüzde gezip durdu. Ben bir başka yere çadırımdan telefon ediyordum:
– Alo… Siz misiniz?
– Ben… Karşımdaki sözünü kesti:
– Devam et kimsiniz? diye hiddetlendim.
– Efendim şimdi üstümüzde tayyare var. işte bomba…
Telefon kesildi. Sonra biz bu hatları geri çektik, telefoncunun ne olduğunu bilmiyordum. Fakat atlar ve ganimetler bütün neşesizliğimizi giderdi, insan önce köy atlarından İngiliz kısraklarına geçince yalnız hayvan değil, vasıta değiştirmiş gibi. Kuvvetleri bu kadar muti, süratleri kafi bir makine gibi saniye saniye idare edilir hayvan görmemiştim.
Konserveler de başka, çölün ortasında Londra kasaphanelerinin etlerinden yedik. Sana başka ne yazayım? Bu kumla biraz ötedeki kumun farkı yok ki, zaptedilmiş şehirlerden, araziden bahsedeyim. Çöl nankör bir şeydir, muharebe kumun bazı yerlerini kanla çamur etmekten başka bir iz bırakmıyor.
Temmuz 1332
Rumani harbini şu birkaç kelime ile anlatabilirim: Üstün kuvvetler karşısında adım adım mağlubiyet. Buradaki temmuz dünyanın bütün temmuzlarından sıcaktı. Kıtalar, ağır, yorgun, hasta yürüdü, insanların niçin sabırdan bir peygamber yarattıklarını bu çölde anlıyorum. Dün kıtasından geri kalmış bir ere rasgeldim. Ağırlığı on defa daha ağır, esvabından, kundurasından, atından başka üstünde ne varsa hepsinden şikâyetçi idi. Geçerken bana döndü:
– Bir su doldur hemşeri… Temiz bir bardak içinde berrak bir su verdim, birkaç bardak içti. Dudaklarının kenarından sızan su, kaç gündür çenesinde biriken tozu ince çizgileriyle yarıyor ve çamur hatları vücuda getiriyordu. Uzun bıyıklarından ve uzamış sakalından akan suları avuciyle silerek:
– Canına değsin, burası Kerbelâ… dedi
Kaynak: Falih Rıfkı Atay Zeytindağı
https://i.hizliresim.com/6yjgDv.jpg
Daha önce paylaşmıştım sanırım. Ama konuyla ilgili olunca tekrar vermekte fayda var diye düşündüm.
İşte o günleri ve güç dengesini anlamak gerekiyor.
Ve çok üzücüdür. Bu tarihi gerçeklere rağmen hala bazı çevrelerce Vay efendim Atatürk 7. orduyu geri çekti de ondan yenildik diyen havariler var.
Ayıptır yahu... Yazıktır. Bire üç denge var. Napsın adamlar...!