[attach=confıg]25683[/attach][attach=confıg]
Rusyad a olanlar ve bizdeki durum,benziyor mu?
Printable View
''45 dakika süren son Yüksek Askeri Şura kararı ile 624 albay, emekliye sevk edilmiş. Evet, 45 dakika! Hal hatır sorma, oturma yerleşme süresi düşüldüğünde, toplantı 30 dakika sürmüş. Şuranın diğer karalarını bir kenara bırakıyorum. Sadece bu isimleri, jet hızı ile saysanız, 30 dakikada bitiremezsiniz. Bu isimlerin emekliye sevkedileceğini, ne kuvvet komutanları, ne Savunma Bakanı biliyormuş. Listedeki isimlerden, Tayyip Bey’in de önceden haberi olduğu sanılmıyor. O’nun da eline liste tutuşturulmuş. Peki, listeyi hazırlayan kim? Adı, “MENZİL”e dönüştürülmüş FETÖ! Yani, dinden geçinenler...
Deniz Kuvvetleri’nde 3 Albay bırakılmış. Sadece ÜÇ!
Şimdi biz, ORUÇ REİS gemimizi, Doğu Akdeniz’e gönderip, Yunanistan başta olmak üzere, bütün Avrupa’yı titretiyoruz ya!
Bu kararlardan sonra artık bütün dünyayı titretiriz(!!!!). Ey benim milletim! Akıl ne zaman avdet edecek? ''
alıntı
Birde abd bidon çıkmış konuşmuş.
Tersdende okuma yazmamız olmalı demi ya.
Direkte bidon denene akdenizde senin ne işin var?Süriye de ,Irak ta vb.
Bu adamların şerefinden kuşku duyarım.
Oylar azalınca başka konularda ortaya atılıyor.
Beka sorunu yaşayacak konuma bizler nasıl geldik?
Niye geldik?
BOP la alakası varmı?
Tahsil cehaleti alır, Eşeklik bakî kalır: Ağrı Dağı'nın zirvesinde çöp dağları bıraktılar!
Görüntülerde Ağrı Dağı'ndaki kamp alanında bırakılan çöpler dikkat çekiyordu.
İslamoglu paylaşımında; "Ağrı Dağı 4200 m kamp alanı.
Dağcılar da bunu yaparsa işimiz çok zor.
Bunu hangi belediye toplayabilir.2003 de zirve yapmıştım.
Götürdüğümüzü geri getirdik. Zor değil." ifadelerini kullandı.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/a...ar-295204h.htm
Kaynak Yeniçağ: Tahsil cehaleti alır, Eşeklik bakî kalır: Ağrı Dağı'nın zirvesinde çöp dağları bıraktılar!
Tamamı yerli üretimdi, sonu uçak fabrikaları gibi oldu: Tuzla Jip Fabrikası 2006 yılında neden kapatıldı!
1990’da seri üretime geçen ancak 2006 yılında kapatılan, tamamı yerli üretim Tuzla Jip Fabrikası’nın neden kapatıldığı akıllarda hala soru işareti olarak kaldı...
Derleyen: Erman Çimen / Yeniçağ
1988’de, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri ortak projesi harekete geçirildi.Tuzla’da, “Askeri Jip Üretimi”…
*Ve Tuzla Jip Fabrikası, 1990’da seri üretime geçti.
15 yıldan fazla sürede, çeşit çeşit; her ihtiyacı karşılayan yerli 13 bin kadar askeri jip üretildi.
Ancak 2006’da hiçbir açıklama yapılmadan üretim durduruldu…
Tamamı yerli olan Tuzla Jip’lerinin üretimine neden son verildi?
Tuzla üretimi askeri araçlar halen TSK’da kullanılıyor.
Bu üretimlerin ayrıntıları, “askeri proje” olması nedeniyle saydamlıktan uzak tutuldu.
Üretimin neden durdurulduğunu değil kamuoyu ve basın; projede görev alan askeri ve sivil uzmanlar dahi anlayamadı, açıklayamadı.
Tuzla’da Jip’lerin üretildiği fabrika, 1954 yılında, “Türk Willys Overland” adıyla kurulmuştu.
Türkiye’nin ilk otomotiv fabrikası sayılan bu yerde, ABD’den getirilen parçalar yerli parçalarla montajlanarak sivil ve askerî amaçlı Jip, kamyonet üretiliyordu.
Fabrika daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devredildi.
1986 yılından itibaren ‘T Model’ adıyla jiplerin yerlileştirilmesi çalışmalarına geçildi.
1990’lı yıllarda da yüzde yüz yerli GT ve GTD Model olarak askerî jip üretimine başlandı.
Araçlara ait marka tescili,*1995’te Türk Patent Enstitüsü tarafından ‘Tuzla 1013’ adı ve ‘T’ logosuyla yapıldı.
Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nden araç tip onay belgeleri alınarak,*ihracat için gerekli şartlar elde edildi.
NE OLDU, NEDEN OLDU?“
Tuzla Jip Fabrikası’nda üretime neden son verildi?”*sorusunu, bu işin içinde olan kime sorarsak soralım, yüzlerinde anlamlı, hüzünlü bir ifade gördük.*
Yanıt hep aynı:“Bilmiyorum. Anlamadım.” Ama sanki biliyorlar, anlıyorlar da söyleyemiyorlar gibi…
Bu konuda, en açık konuşan ve bilgilendiren isim, Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Güçlü.
Kendisi, Tuzla Fabrikası’nda yerli jip üreten ekibin içinde yıllarca görev üstlenmiş bir mühendis ve akademisyen…
“Neler oldu? Neden oldu?
Tuzla Jeep Fabrikası’nın yerli üretimi neden durduruldu?” sorusuna yanıt verirken, “Bu konuyu yetkililer de bilmiyor. Yanıtı ancak üst düzey makam ve yetkililer verebilir, onlara sormak lazım.
Ordu’nun bir konsept değişikliği yapacağı, imalat sektöründen çıkacağı, farklı bir konsepte gireceği şeklinde bir düşünce ifade ediliyordu.
Bu fabrikada üretimin durdurulacağı, hatta fabrikanın kapatılacağı zaten sürekli konuşulan bir şeydi.
Birileri bu işten memnunken, birileri de rahatsız olmuş olabilir” diyerek söze başlayan Prof. Güçlü şöyle devam ediyor: “İmalat kolay iş değil.
Yatırım, risk gerektirir. Herkes bunu göze alamıyor.
Çoğu sanayici bundan kaçınıyor, ithalat kolaya geliyor.
TSK da bugün ithal ediyor…
Bizim yapmaya, gerçekleştirmeye çalıştığımız; yerli olarak ürettiğimiz ama her seferinde içeriden ve dışarıdan önümüzün kesildiği onlarca proje var.
Devrim arabaları bir örnek…
Benzin unutuldu diye proje iptal edilir mi?
Buna kim inanır?
Türkiye uçak yapıp Hollanda’ya ihraç ettiği zaman da proje durduruldu.
Dış güçler engel oluyor ama tabii içerden de onlara destek olanlar çıkıyor.
”“Tuzla Fabrikası, Türkiye’nin yerli malı ilk seri üretim otomotiv fabrikasıdır.
Burada 4 x 4 yerli askeri arazi araçları üretildi, 15 farklı model…
Komutan aracı, personel aracı, mobil silah araçları, ambülans…
Ben kesin cümlelerle şunu ifade edeyim: Bu projede geldiğimiz noktada ürettiğimiz araçlar, teknolojik açıdan, yurtdışından ithal edilen araçlardan çok daha üstündü.
İthal taşıtların tırmanamadığı eğime bizimkiler tırmanır…
“SORUŞTURULMASI GEREKİR”
Türkiye’nin ilk ulusal yer gözlem uydusu Göktürk-2 projesinde de yer alan Prof. Dr. Rahmi Güçlü, 2006 sürecini*“üzücü bir nokta”*olarak nitelendirirken ve*“Yetkililer tarafından araştırılması, niye böyle olduğunun soruşturulması, sorgulanması gerekir”*derken, mevcut sistem ve altyapının farklı bir açıdan ele alınabileceği, üretime tekrar başlanabileceği mesajını veriyor:
“Bugün milli uydumuz Göktürk-2’nin üretilmesi ne kadar önemliyse,
1990’lı yıllarda yerli bir askeri araç tasarlamak ve üretmek de o kadar önemliydi, bugün de halen çok önemli.Bu projenin kahramanları var:
Ben o zamanlar Yıldız Teknik Üniversitesi Araştırma Görevlisi olarak ekipteydim.
Bir avuç Türk mühendisin ve komutanın örnek gösterilecek başarısıdır bu.
Ders kitaplarına, tarihe not düşülecek bir konudur.
TSK açısından stratejik önemi çok büyük bir proje ve üretimdi.Ben inanıyorum ki bugün bile böyle bir yerli üretim olanak ve teknolojisine sahip fabrika pek yoktur.
O tarihte vites kutusu hataları, orada kurduğumuz deney setiyle tespit edilebiliyor ve böylece tüm vites kutusu hatalı diye çöpe atılmıyordu.
Her ihtiyaç ya fabrikada üretildi veya iç piyasadan temin edildi.
Üretilen araçların maliyeti, ithal edilenlerin maliyetinin çok altındaydı.
”“DÜNYA MARKASI JİPLERİMİZ OLABİLİRDİ”
“Yurtdışına, ithalata harcanan paranın çok daha az bir bölümü bu projenin yürütülmesine ve geliştirilmesine harcansaydı bugün dünya markası jiplerimiz olurdu”*diyen Prof. Rahmi Güçlü şöyle konuşuyor:
“Böyle bir kabiliyet var, böyle bir başarı yakalanmış. Memleketi, ulusal çıkarları düşünen komutanların başlattığı bir proje…
İrade meselesi…
Bu araçları tatbikatlarda gören, satın almak isteyen İran, Pakistan gibi ülkeler oldu.
O dönemde mevzuat elvermedi.
Üretim devam etseydi, sivil ihtiyaçlara yönelik talepler de karşılanabilirdi.
Üretim durduruldu ama fabrika yerinde…
Parça üretiliyor, mevcut askeri araçlara lojistik destek sürüyor.
Orası daha verimli hale nasıl gelir, imalat yapılabilir mi, gözden geçirmek lazım.
İnsanımız çalışkandır, beyin gücümüz de var.
İrade ve teşvik gerekiyor.Bu ülkenin başaramayacağı hiçbir şey yok.*
Tuzla Jeep Fabrikası’nda Jeep üretiminin durdurulması, ülkemize yapılan en büyük kötülüklerden biri olup soruşturulması gereken bir husustur.
”GİZLİ KALAN BAŞARI“
Ülkemizde, Tuzla’da üretilmiş askeri jiplere ilişkin başarı gizli kalmıştır.
Türkiye’de yerli araba üretimi denilince, ilk akla gelen Devrim otomobilleridir.
Daha sonra da, Anadol’ların kısa macerası hatırlanır.
Devlet yetkililerimiz dahil birçok kişi yerli otomobil yapacak babayiğitler aramaktadır.
Ne yazık ki bu araçları üretmiş babayiğitleri bilen yok” diyen Prof. Güçlü şöyle devam ediyor:“Oysa, Türkiye’de, 1988-2006 yılları arasında, YTÜ işbirliğiyle, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1013. Ordu Donatım Ana Tamir (Tuzla Askeri Jip) Fabrikası’nda*“Tuzla 1013”*markasıyla on bin’in üzerinde yerli askeri jip tasarlanmış ve seri olarak üretilmiştir.
Yani bu jip projesinin yönetimi, tasarımı ve imalatı tamamen ülkemize aittir.
Türkiye için övünç kaynağı olan bu başarı hikayesini, ne yazık ki Ordumuzun içerisindeki küçük bir grubun ve otomotiv sektöründeki bazı duayenlerin dışında kimse bilmemektedir.*
Daha da acısı, bu yerli jiplerin üretimi 2006 yılında anlaşılmaz bir şekilde durdurulmuştur.
Dolayısıyla,*‘Yerli araç üretemiyoruz’*iddiaları yanlıştır.”“Bu askeri jiplerin geliştirilmesi projesinde üniversite-sanayi işbirliği kapsamında görev aldım.
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde, 10 binden fazla yerli askeri jip ve mobil silah yer alıyor; hâlâ kullanılmakta olan bu araçları kışlalarda ya da törenlerde görebilirsiniz.
Bugüne kadar bu jiplerin kamuoyu tarafından bilinmemesi, askeri bir proje olmasından kaynaklanıyor.
”“Hem yerli araç olarak, hem de üzerine yerleştirilen farklı silah platformlarıyla mobil silah olarak, askeri açıdan büyük stratejik öneme sahip Tuzla jiplerinin başarısı ve kalitesi, gerçekleştirilen testlerle ve yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlandı.
Yurtdışından ithal edilen emsal araca göre teknik açı- dan daha üstün ve çok daha ucuza mal olmasına rağmen, üretimin neden durdurulduğunun yetkili makamlarca araştırılması gerekiyor.
”“DEVRİM ARABALARININ BAŞINA GELEN JİPLERİNDE BAŞINA GELDİ”
Bu askeri jiplerin ve mobil silah platformlarının geliştirilmesi projelerinde, Fabrikanın komutanlarından Tuğgeneral Rumi Özyalçın, mühendislerden Albay Sabahattin Ergönenç, Bnb. Hamdi Akgül, Yzb. Tevfik Zengin, Yzb. Mevlüt Yerlikaya, Yzb. Süleyman Yangınlar, birçok subay, astsubay ve sivil personel ile YTÜ’den Prof. Necati Tahralı öncülüğünde, kendisiyle birlikte, YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Prof. Dr. Ahmet Topuz, Prof. İrfan Yavaşlıol ve Makina Müh. Bölümü’nden bazı öğretim elemanlarının yer aldığını ve halen hayatta olduklarını belirten Prof. Dr. Rahmi Güçlü, asker ve sivil Türk mühendislerin başarılarıyla, 15 farklı model yerli askeri aracın üretildiğini
vurguluyor.
Özellikle,*Tuzla 1013 markalı GT Model Jip’in vites kutusuyla ilgili çalışmaların kendi doktora tezi konusu olduğunu, süspansiyon sistemiyle ilgili çalışmaların da Prof.Dr. İsmail Yüksek’in doktora tez konusu olduğunu ifade eden Güçlü, “Devrim arabasının başına gelenlerin Tuzla askeri jiplerinin de başına geldiğini ve aynı kaderin yaşandığını”*belirtiyor.
Tuzla Askeri Jiplerini Geliştirme Projesi’nde, motor dahil tüm parçaların Türkiye’de üretildiği, özellikle vites kutusu, arazi dişlileri, diferansiyel mekanizması, şaftları ve diğer aktarma organları, şasi, kaporta, iç ve dış tüm aksamın K.K.K. 1013. Ordu Donatım Ana Tamir Fabrikası’nda yerli olarak üretildiği belirtiliyor.
Prof. Güçlü,*“3, 4 ve 5 vitesli bu araçlar, sadece komuta kontrol aracı olarak değil, savunmaya yönelik silahlı mobil araç haline dönüştürülerek, üzerine havanlar, tanksavarlar ve çeşitli tip silahlar yerleştirilerek de kullanılmıştır.
Bunlarla birlikte, bu araçlara radar sistemleri ve haberleşme amaçlı sistemler de monte edilmiştir.
Bu araçlar, şasileri büyütülerek, personel taşıyıcı, ambulans ve cenaze araçları olarak da tasarlanmış ve üretilmiştir.
Bu tip araçlar, Ordumuzun talebine göre üretilerek hem ihtiyaç karşılanmaya, hem de yurt dışına bağımlı olmaktan kurtulmaya çalışılmıştır” diyor.
"BÜYÜK TASARRUF SAĞLANMIŞTI"
Prof. Dr. Rahmi Güçlü, “Yurtdışından ithal edilen araçlarla,*Tuzla 1013*markası ile üretilen araçlar arasında bir karşılaştırma yapıldığında, Türkiye’de teknik özellikleri ve kabiliyetleri açısından çok daha üstün bir araç üretildiği görüldü. Bu araçların maliyeti, ithal edilen araçların maliyetinin, modeline göre, yaklaşık dörtte biri veya beşte biriydi.
Büyük bir tasarruf sağlanmıştı.
Bu jiplerle ilgili yapılan projelerin ve testlerin sonuçları, gerek üniversitede hazırlanan lisansüstü tezleriyle, gerekse Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde, bilimsel konferanslarda ve basın yayın organlarında yayımlanan makale ve yazılarla belgelendi.
Bu bilgi ve belgeler, Tuzla Askeri Jip Fabrikası’nda mevcuttur” diyor ve ekliyor:
“Benzin konulmasının unutulduğu söylenerek yapımı durdurulan Devrim arabalarına niçin daha sonra benzin konularak çalıştırılmadığını milletçe anlayamadığımız gibi, binlerce adet üretilen Tuzla askeri jiplerinin üretiminin durdurulmuş olmasını da anlayabilmiş değiliz.
Bugün farklı bir isim (K.K. Lojistik Komutanlığı 7. Bakım Merkezi Komutanlığı Fabrikası) ve işlevle çalışmakta olan bu askeri fabrikada, o günün şartlarında bir avuç azimli ve vatansever insanın her türlü riski göze alarak elde ettiği, bu içimizi burkan başarı hikayesi, tarih ve ders kitaplarına girecek ve gençlere örnek gösterilecek kadar önemlidir.
Devrim Arabası’nın filmini sinemada içimizi burkarak seyretmiştik ama bu fabrikada içimizi binlerce kez burkacak ve çok sayıda film yapılabilecek gerçek hikayeler mevcuttur.
Bu fabrikada var olan yüzde yüz yerli askeri araç ve mobil silah üretimi yeteneğimizi kaybederek yeniden yurtdışına bağımlı hale gelmemiz, ülkemiz adına çok büyük bir kayıptır.”Fabrikanın Milli Savunma Bakanlığı ya da Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nca ele alınıp, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na devredilmesinin ya da TSK Güçlendirme Vakfı’nın TUSAŞ ve ASELSAN örneklerinde olduğu gibi, yerli sanayici ile birlikte otomotiv endüstrisine ve ekonomiye kazandırılmasının uygun olacağını belirten Prof Güçlü,*“fabrikaya sahip çıkılırsa”*gerekli revizyonlarla, bu araçların üretimine tekrar başlanabileceğine dikkat çekiyor. Prof.Dr. Rahmi Güçlü,“Türkiye ve TSK için stratejik açıdan da çok büyük önem arz eden Tuzla askeri jiplerinin tasarım ve üretiminin nasıl başarıldığının ve neden durdurulduğunun araştırılması gerektiğini” belirterek, “bu durumdan, Türkiye’nin savunma sanayindeki hedefleri ve geleceği adına önemli dersler çıkarılarak, aynı akıbetin, çalışmalarında yer aldıkları Sakarya Arifiye’deki Askeri Fabrika’da üretilen Fırtına Obüs gibi diğer başarılı projelerin de başına gelmemesi” temennisinde bulunuyor.
(Kaynak:*http://www.anadolu.eu/Dergi/jeep.pdf)
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/t...di-295145h.htm
Yeni bir mağduriyet yaratmaya çalıştılar ama artık karınlar aç olduğu için bunları yiyen kitlede azalıyor. (Biden'in Trump tekrar kazansın diye aday yapılmış olduğunu düşünüyorum.) Şuan ülkenin bir numaralı gündemi ekonomi ve geçim kaygısıdır. Ülke kaynakları belli bir kitlenin konforu için harcanmaya devam ettikçe 82 milyon insanın bırakın refah içinde yaşaması karnını doyurması bile güç. Ülkeye üretim, bilim, turizm hamleleri ile büyüme projeleri lazım.
Buarada 2002 Türkiye nüfusu 65,6 milyonmuş. 18 yılda 17 milyon nüfus artışı olmuş. Bu şekilde yönetilmeye devam edersek ekonomik veriler olarak yakında Afrika ülkeleri sınıfına ineriz...
o kınuşma yeni değil ki 2019 ama neden şimdi piyasaya çıktı anlamadım
AKP seçmenine sorduk: "Ekonomik kriz var" demeniz için daha ne olması lazım?
https://www.youtube.com/watch?v=I6st6w9rm5Y
Polisleri bu adam !! eğitiyor ...
https://pbs.twimg.com/profile_banner...56669/1500x500
https://twitter.com/avmbalci/
Geçtiğimiz hafta içi ;Akdeniz-Ege-Yunanistan helvası pişirip dağıttılar...
Hafta sonu d;,Amerika Bidon pilavı'nı ısıtıp yedirdiler...
Bugün.Saray mutfagında ne pişiyor acaba..??.
Yarın önümüze ne koyacaklar.?
Kokusunu alan var mı.??
Siyaset
Diplomasi
Herkesle ilişki kurar.
O zaman yapılması gereken
Dengeler
Yaptım oldular değil.
abd,rusya,çin,japonya,ingiltere yada alamanya tamamıyla dengeler bağlamında TÜRKİYE min çıkarlarını korumak ve gözetmek.
Bu bağlamda Çin lede ilişki kurulabilir.
Paktlar kurulabilir.
rahibi vermem
Can yücel i vermem
Oyun Muhalefeti zor durumda bırakmak o bidonun açıklamaları.
Dolaylı yoldan bu iktidarın devamını istemek.
Son dakika! ‘Kırmızı Liste’deki Agit Garzan kod adlı Murat Kalko etkisiz hale getirildi
Terör örgütü PKK'ya ağır darbe...
MİT, yürüttüğü istihbari çalışmalar sonucunda 'Kırmızı Liste'de aranan PKK’nın Hakurk sorumlusu 'Agit Garzan' kod adlı Murat Kalko'yu etkisiz hale getirdi.
Düzenlenen iki farklı operasyonda da sansasyonel saldırı planlayan üst düzey 6 PKK'lı terörist daha etkisiz hale getirildi.
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem...rildi-5990277/
Erol Mütercimler - Biden: Erdoğan'ı seçimle devireceğim #122
https://www.youtube.com/watch?v=y6OLsMl_iiw&t=1015s
Döviz kurunda "Rekabetçi Seviye" ne demektir, siz kimi kandırıyorsunuz?
Av. Rubil Gökdemir'in "Döviz kurunda "Rekabetçi Seviye" ne demektir, siz kimi kandırıyorsunuz?" başlıklı yazısı;
Sevgili arkadaşlar, tabi ki hiç birimiz profesyonel ekonomist olmak zorunda değiliz. Ancak ülkemizde olup bitenleri anlayabilmek ve daha da önemlisi kandırılmamak için, siyasilerin ağzında propaganda maksadıyla çıkan bazı lâfların ne anlama geldiğini bilmek zorundayız.
Biliyorsunuz, damat bakanın CNNTÜRK'e verdiği mülakatta; "şimdi rekabetçi kur seviyesine geldik" diyerek, $/TL kurunun 6,85'den 7,35 seviyesine gelmesini kendince izâh etmeye çalışarak, bu durumun ihracatçımızın lehine olduğunu beyan etti.
Bu açıklamayı yaptığı TV kanalının program yöneticisi de; "iyi de Sayın Bakan, bir kısım ekonomistlere göre 60 milyar $, diğer bir kısım ekonomistlere göre ise 100 milyar $'lık döviz rezervlerini kuru 6,50-6,85 arasında tutmak için kamu bankaları aracılığıyla niye tükettiniz" diye bir soru sormadı tabi ki...Yani soramadı !
Şimdi gelelim "rekabetçi kurun" ne olduğuna veya hangi şartlar altında "rekabetçi kurun" bir ülkenin ekonomisine nasıl bir faydası olacağına...
Gerçekten yüksek kur politikası, yani yerli paranın değerinin düşük olması üretim alt yapısı sağlam ve ihracatı yüksek olan ülkeler için, dış ticarette rekabet avantajı sağlayan bir unsurdur...
Nitekim herkes hatırlayacaktır, senelerdir ABD ve AB ülkeleri Çin'e Yuan (RNB)'ın değerini diğer para birimleri karşısında artır diye baskı yapıyorlar. Ticaret savaşlarının bir unsuru da "kur savaşları"dır...
Türkiye'ye dönecek olursak, 2002 yılında 1,65 TL olan $ kuru on yıl boyunca bu seviyeyi aşmadığı gibi, aradaki bazı yıllarda da $ kuru 1,29 TL seviyelerine bile indi...Hatta aklı evvel bir saray başdanışmanının beyanları üzerinden 1$=1TL olacak diye ortaya büyük hedefler bile koydular...
Bahse konu dönemde 2002 yılında 129 milyar $ olan toplam dış borcumuzun 467 milyar $'a, bugün kınadığımız ve artık istemiyoruz dediğimiz sıcak para miktarının da 2013 yılında 156 milyar $'a çıktığını hatırlamamız gerekiyor...
Yine aynı dönemde yukarıda vurguladığımız gibi, neredeyse sabit hâle getirdiğimiz kur politikası sebebiyle, bugün "dış güçler" dediğimiz para baronlarına tam olarak 177 milyar $ faiz ödediğimizi unutmayalım...
Yine bu dönemde tam olarak 3 Trilyon 300 milyar $'lık ithalat ve 1 Trilyon 80 milyar $ dış ticaret açığı vererek, bırakınız nihai tüketimi, "imalat sanayimizi" bile %79 oranında ithal "ara mal-hammadde"ye bağımlı hâle getirerek, ortada sağlam üretim alt yapısı olacak hiç bir sektör bırakmadık. İnşaat sektörü bile %43 oranında ithal ürünlere bağımlı hâle gelmiştir...
Düşünün ki, bu dönemde tarımsal ürün ithalatımız bile toplam 240 milyar $ oldu.
Kısaca bu rakamları hatırlatma sebebimiz, "rekabetçi kur seviyesi"nin ne olduğunu ve Türkiye'nin rekabetçi kur seviyesi avantajına sahip bulunup bulunmadığını anlatmak içindir...
Mevcut durumumuza baktığımızda;
* 440 milyar $ dış borcumuz bulunmakta olup, bir yıldan daha kısa vadeli borcumuz 165 milyar $ seviyesindedir.
* Merkez Bankası döviz rezervleri eksi(-) 39 milyar $ civarındaki bir seviyeyle tarihimizde hiç olmadığı kadar düşük seviyededir.
* Kamu bankaları bile mevzuata aykırı bir şekilde -12,2 milyar $ döviz pozisyonu vermiş durumdalar...
* Yılın ilk yarısında yine 26 milyar $ dış ticaret açığı verdik.
* Son 10 yılda toplam 155,8 milyar $'lık hazine garantili YİD ve KÖİ sözleşmeleri imzalamışız...
* Hazine'nin iç borçlanmalarının bile artık döviz cinsinden yapıldığı, kamu borç stokundaki döviz borçları toplamı 124 milyar $'a ulaşmıştır...
* Geçen yıl 34,5 milyar $ olan turizm gelirleri, bu yıl ancak 7-8 milyar $ olacak...
* 2020 yılı ihracatımız 150, ithalatımız ise 200 milyar $ civarında gerçekleşecek...
* Yine Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini eritirken, düşük faizli TL kredileri vasıtasıyla yandaşların toplam döviz mevduatları "tüm zamanların rekorunu" kırarak tam 248,6 milyar $'a çıktı..
Bu tablo karşısında; döviz kurlarındaki artışı "rekabetçi kur seviyesine ulaştık" diye izâh etmeye çalışan sözde Ekonomiden sorumlu damat bakanın bu işleri sizlerden daha iyi bilmediğini anlamış olmalısınız...
Mevcut kur seviyesiyle, bırakınız rekabet gücümüzü artırmayı "dövizle" kendi garanti altına almış yanaşmalar dışında, herkes, hepimiz kaybedeceğiz...Daha fazla enflasyon, daha düşük gelirle hep birlikte fakirleşeceğiz...
Ülke kaybedecek, yanaşmalar kazanacak...
Yanlış anlaşılmasın; şahsen "yüksek kur politikasının" üreten ve ihracat yapan bir ülke ekonomisi için rekabetçi olduğuna bizler de inanıyoruz...Keşke şartlarımız uygun olsaydı da $/TL kuru 10 TL olsaydı...
Keşke yukarıdaki tabloda kalem kalem izâh edildiği gibi gırtlağımıza kadar döviz yükümlülüğü ve "dolarizasyon batağında" olmasaydık...
Keşke 2008 yılı sonrası dünyada ucuz ve bol hâle gelen döviz furyasıyla sağlam ve üreten bir ekonomik alt yapı kurabilseydik...
Keşke, 300-500 milyar $'lık üretim ve ihracat kapasitesine ulaşmış ve "kur artışının rekabetçiliği"nden şimdi faydalanıyor olsaydık...
Görüldüğü üzere şımarık herifler hâlâ bizimle dalga geçiyorlar...
https://www.habererk.com/analiz/dovi...z-h131790.html
Daha önce İnsanlarımızın nesi vardı.?
- Günah işleme özgürlüğü.!.
Şimdi nesi var.?
-Unutma hakkı.!.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı : Bugün yapılan testte koronavirüs sonucum pozitif çıktı. Şu an durumum iyi, moralim yüksek. Hastanede kontrol amaçlı izole durumdayım. Lütfen maske, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uyun. En kısa sürede görüşmek dileğiyle...
Günaydın iyi haftalar.
Unutulmasın.Günlerin akışına kapılıp tedbiri elden bırakmamak lazım.
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem...tuler-5991081/
Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko: Seçimler yenilenmeyecek - Sputnik
Sputnik internet sitesinde yayınlanan haber aşağıda bulunuyor:
Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, baskıya boyun eğmeyeceklerini ve yeniden seçim yapılmayacağını belirtti.
Muhalefetin seçim yönündeki çağrılarına ve ülkenin çeşitli bölgelerde yapan grevlere tepki gösteren Lukaşenko'dan seçimlerin yenilenmeyeceği mesajı geldi.
Minsk'te bir fabrikanın grev yapan çalışanlarıyla bir araya gelen Lukaşenko, "Baskı altında bir şeyler yaptığımı asla göremeyeceksiniz. Seçim olmayacak" dedi.
Lukaşenko, grev yapan çalışanlara da "Çalışmak istemeyen ve ayrılmak isteyen varsa gidebilir. Kapılar açık" ifadelerini kullandı.
Sözkonusu habere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://tr.sputniknews.com/avrupa/20...enilenmeyecek/
ağababası putin den icazet aldı herhalde...
Ömce Türk vatandaşina dolarin bir yatırım aracı olmadıgını iyice anlatmak lazım..
100 bin dolarin varsa araba alacaksın, ev alacaksın, arsa alacaksın...
Onları geçtik telefon alacaksın,ayakkabı alacaksın, buzdolabı alacaksın...
Senin doların ne artarsa alacagın herseyin fiyatıda dolar olarak aynı oranda artıyor. Sadece zamanın boşa gidiyor...
Netice olarak dolar yatırim aracı degildir...Benim geçen sene 10000 dolara aldıgim arsa şu an 20000 dolar hatta biraz da üzerinde...Geçen sene 100000 dolara (600 bin tl) olan ev şu an 120000 dolar (900000) tl. Arabayı zaten söylemiyorum doları katladı ve de yok...
Dolarına al sat ole dolar katıyorsan onu bilmem ama vatandaş al sat a girerse zarar edecegi de garanti..
SM-N910C cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
dolar ve yüro artışına ŞİMDİLİK YURTDIŞI NEGATİF EŞLİK ETMİYOR..
başlarsa zor dururuz buralarda
Devlet Bahçelini görüntüsü iyi değil....
Bir insan o kadar zayıflayıp çöküyorsa ciddi sağlık sıkıntısı vardır...
İlerisi parlak durmuyor...
İreis benden 1 yaş büyük,Bahçeli 7 yaş,ben hala dinç 35'lik gibi,onlar ise yolu doğrultmuş,ne işiniz var sizin eğri,büğrü işlerlen,siyasal islamılık insanı yer bitirir,zaten şu sıralar dinler sorgulanıyor,kuzey ülkelerinde din unsurları önceden %80 cıvarıydı,şimdi inmiş yarısına,bu Dünyaya faydan dokunacaksa pozitif işlerin peşine düşeceksin,öyle eften püften din eksenli ileri demokrasiler tarih oldu,çağ bilişim,bilgi, teknoloji çağı,bu yönde atılım yapın,stres için spor yapın,beyin dinlenme meditasyoları yapın,şu sıralar deniz zamanı,bol,bol,yüzün,vücut mineral alsın,negatif enerjinizi boşaltın,çıplak ayakla kumda,toprakta yürüyün,hiçmi ders almıyorlar potinden acaba:)
Ankara'da 65 yaş üstü vatandaşlara düğün, cenaze, taziye, pazar yeri gibi toplu alanlara giriş kısıtlaması getirildi
Erdoğan'dan kılıçdaroğlu'na dava // kılıçdaroğlu'na 2 milyon tl'lik manevi tazminat davası açtı
Avrupa Konseyi başkanı Charles Michel 24-25 Eylül zirvesinde Doğu Akdeniz ve Türkiye-Yunanistan meselesinin resmi olarak gündeme alınacağını açıkladı.
27-28 Ağustos’taki toplantılarda da Türkiye’ye uygulanabilecek olası yaptırımlar dahil Doğu Akdeniz konuşulacağı belirtiliyor.
Düğünler neden serbest bırakıldı ?
İlla evleneceğim diyenlere, neden nikah yeterli gelmedi ?