-
Ingiliz sair, elestirmen ve filozof Samuel Taylor Coleridge'in olum yildonumu (25 Temmuz 1834)
http://slideplayer.com/slide/8475411...+of+three..jpg
Ihtiyar bir Denizci bu,
Ve durdurur ucunden birini:
Uzun kir sakalin ve parildayan gozunle
Beni durdurman niye simdi?
Guveyin kapilari ardina dek acik
Ve ben en yakin akrabayim;
Konuklar bulustu, Sölen kuruldu,
Dugune kulak verebilirsin.
Ama o yine de dugun davetlisini tutar-
Bir Gemi vardi, der-
Hayir, eger gulunecek bir oykun varsa,
Denizci! benimle gel.
https://pbs.twimg.com/media/DFggTOGXsAAFAVE.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DFgFFa0XkAQ1uwS.jpg
"Hosgoruyu savunmak icin gosterilen ne korkunc hosgorusuzlukler gordum."¯
-
Iskoc yazar Josephine Tey’in (Elizabeth MacKintosh) dogum yildonumu (25 Temmuz 1896)
“Ama o kitapta bile, bir sonraki sayfadan ne bekleyeceginizi biliyordunuz. Artik su koca dunyada, hic ama hic kimse ara sira kayitlarinidegistirmiyor muydu? Simdilerde herkes bir formule mi esir olmustu? Bugunku yazarlar o kadar bir kaliba bagli yazżyorlardi ki, okurlari artik bunu bekliyordu. Insanlar, yeni bir ‘Silas Weekley’ veya yeni bir ‘Lavinia Fitch’ kitabi hakkinda, tipki yeni bir tugladan ya da yeni bir sac fircasindan bahsedermis gibi konusuyorlardi. Asla, sunun veya bunun yeni kitabi demezlerdi. Kitap degildi ilgilerini ceken, kitabin yeni olusuydu. Kitapta ne yazdigini ise zaten cok iyi biliyorlardi.” Zamanin Kizi
https://images-na.ssl-images-amazon....16vXnOYBgL.jpg
“Even in that, you knew what to expect on the next page. Did no one, any more, no one in all this wide world, change their record now and then? Was everyone nowadays thrilled to a formula? Authors today wrote so much to a pattern that their public expected it. The public talked about ‘a new Silas Weekley’ or ‘a new Lavinia Fitch’ exactly as they talked about ‘a new brick’ or ‘a new hairbrush’. They never said ‘a new book by’ whoever it might be. Their interest was not in the book but in its newness. They knew quite well what the book would be like.”
-
Yazar Jack London, 25 Temmuz 1897 tarihinde Klondike'in altina hucum yarisina katildi: Daha sonra buradaki yasadiklari uzerine The Call of the Wild (Vahsetin Cagrisi) romanini yazacak.
https://pbs.twimg.com/media/DFg4TcGXgAoh2o0.jpg
https://d36tnp772eyphs.cloudfront.ne...ack-london.jpg
(Kanada'nin kuzeybatisinda Yukon eyaletinin Alaska bolgesinde yasayan Kizilderililerden Hanlarin topraklarindaki Klondike bolgesinde 1896 yilinda altin bulunmustu. Bu haber uzerine 1896 ile 1899 yillari arasinda 100.000 insan altina sahip olmak icin bolgeye akin etti.)
-
Amerikali ahlak ve sosyal filozofu Eric Hoffer’in dogum yildonumu (25 Temmuz 1898)
“Bir kitle hareketi, taraftarlarinin kisisel eksikliklerini cesitli yontemler kullanarak artirir ve devamini saglar. Ogretiler mantigin ustunde tutularak bireyin zekasinin kendi kendine yeterliligi onlenir. Ekonomik guclerin merkezilestirilmesi ve bazi hayati mal ve hizmetlerin kasten kitligini yaratmak yoluyla ekonomik baglilik devam ettirilir. Kiliseye, partiye, vatana, lidere ve ogretiye olan bagliligin yenilenmesi yoluyla da kisisel eksiklik duygusu devam ettirilir. Cunku her sadakat, ancak disaridan gelecek bir tamamlayiciparcayla kapatilmasi mumkun olacak sekilde acilan bir deliktir. Boylece, bir kitle hareketi atmosferi icinde dogup buyuyen insanlar, kendi kendine yeterli olma becerisine sahip olsalar bile, eksik ve bagli insanlar olarak yetisirler.”
http://4.bp.blogspot.com/-MlFJYfJTJX...8book%2529.jpg
“Economic dependence is maintained by centralizing economic power and by a deliberately created scarcity of the necessities of life. Social self-sufficiency is discouraged by crowded housing or communal quarters, and by enforced daily participation in public functions. Ruthless censorship of literature, art, music and science prevents even the creative few from living self-sufficient lives. The inculcated devotions to church, party, country, leader and creed also perpetuate a state of incompleteness. For every devotion is a socket which demands the fitting in of a complementary part from without. Thus people raised in the atmosphere of a mass movement are fashioned into incomplete and dependent human beings even when they have within themselves the making of self-sufficient entities. “
“Bati dunyasinda aile baglari ; temel ekonomik etkenler sonucunda zayiflamistir. Kadinin ekonomik bagimsizligi, aile reisinin otoritesini zayiflatmis ve aile toplulugunun dagilmasina yardim etmistir. Buyuk sanayi merkezlerinin koy ve kucuk kasabalarda yasayan halka is saglamasi sonucunda aile baglari gerilmis ve kopmustur.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“In the industrialized Western world the family is weakened and disrupted mainly by economic factors. Economic independence for women facilitates divorce. The drawing power of large industrial centers on people living on farms and in small towns strains and breaks family ties.”
-
1994 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, modernist roman, oyun, ani ve kurgusal olmayan duz yazi yazari, Bulgar asilli Isvicreli Elias Canetti'nin dogum yil donumu (25 Temmuz 1905)
"Korluk, zamani ve mekani alt etmeye yarayan bir silahtir; varligimiz tek dayanagini duyularimizla, gerek yapilari, gerekse kapsamlari bakimindan pek yetersiz olan duyularimizla kavradigimiz birkac kirintinin disinda, sonsuzluga dek uzanip giden bir korlukte bulur. Evrende egemen olan kuram, korluktur. Korluk, birbirlerini gormeleri halinde beraberlikleri dusunulemeyecek nesnelerin ve yaratiklarin yan yana bulunabilmelerine olanak tanir. Zamanin artik cekilmez oldugu, tasinmasi olanaksiz bir yuke donustugu noktada koparilabilmesi, ancak korlugun yardimiyla dusunulebilir." Korlesme
http://www.italianbookshop.co.uk/thms/34079.jpg
"La cecitą č un'arma contro il tempo e lo spazio; la nostra esistenza č tutta una mostruosa cecitą, tranne quel poco che riusciamo a cogliere con i nostri miseri sensi - miseri sia per la loro natura sia per la loro acutezza -. Il principio dominante del cosmo č la cecitą. Proprio essa rende possibile la presenza, l'una accanto all'altra, di tante cose che non potrebbero coesistere se si potessero vedere reciprocamente. Essa permette di troncare lo scorrere del tempo quando non si č in grado di tenervi testa.Il tempo č una grandezza continua, e c'č solo un mezzo per sfuggirgli. Astenendosi di tanto in tanto dal guardarlo, lo si frantuma nelle schegge che di esso si conoscono."
-
Sidney Poitier, ilk kez 70 yil once bugun Sepia Cinderella filminde gorucuye cikti. (25 Temmuz 1947)
https://pbs.twimg.com/media/DFlf0JDXYAAP0Br.jpg
-
Amerikali Sair Frank O'Hara'nin olum yildonumu (25 Temmuz 1966)
https://image.slidesharecdn.com/fran...?cb=1435751232
Nasil da matraksin bugun New York
tipki Swingtime'daki Ginger Rogers gibisin
ve St.Bridget'in biraz sola meyleden kulesi gibisin
burada henuz atlamisim V-gunleriyle dolu yataktan disari
(biktim usandim D-gunlerinden) ve mavisin sen orada hala
kabullenirsin beni aptalca ve ozgurce
butun istedigim bir odadir orada
ve icinde de sen olacaksin
ve trafik SIKISIKLIGI bile oyle kalin bir yoldur
degil mi ki insanlar birbirlerine surtunup durur
ve kilitlenir onlarin cerrahi gerecleri
desteklerler birbirlerini
geri kalan zamaninda gunun (amma da gun)
bir slayt gosterimini denetlemeye giderim ve derim ki
bu resim o kadar da mavi degil
nerede Lana Turner
yemege cikti
ve Garbo sahne arkasinda Met'te
herkes paltosunu cikariyor
ki gosterebilsinler gogus kafeslerini gogus seyredicilerine
ve kucukk cantalardaki taytlariyla ve ayakkabilariyla
danscilarla doludur park
ki SIKLIKLA West Side Y'de spor yapanlarla karistirilmislar
neden olmasin ki
bagiriyor Pittsburgh Pirates cunku kazanmislar maci
ve bir anlamda hepimiz kazanmisiz maci
yasiyoruz
apartman dairesi bosaltildi eglence olsun diye
tasraya tasinan escinsel bir cift tarafindan
bir gun oncesinden tasindilar
bicaklamalar bile yardimci oluyor nufus patlamasina
yanlis bir ulke olsa bile
ve butun bu yalancilar terk etmisler Birlesmis Milletler'i
ickiye olan ihtiyacimiza oranla (ki cok hoslaniriz ickiden)
artik ilgimizi cekmemektedir Seagram binasi
ve yasli adam ustune oturabilsin ve bira icsin diye
ve henuz gunes parildiyorken daha
karisitarafindan gun ilerlediginde alasagi edilsin diye
sarkuterinin hemen yanindaki
kaldirima konmus olan su kucuk kutu
ah tanrim nasil da harika
yataktan cikmak
ve o kadar cok kahve iēmek
ve o kadar cok sigara icmek
ve seni o kadar cok sevmek
-
Polonyali roman ve oyun yazari Witold (Marian) Gombrowicz’in olum yildonumu (25 Temmuz 1969)
“Yillar erir ay olur, aylar gun, gunler saat, dakika, saniye, saniyeler de ucup gider. Yakalayamazsiniz, ucup giderler. Neyim ben? Bir saniyeler yigini, ucup gitmis. Sonuē : Hic. Hic.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Years disintegrate into months, months into days, days into hours, minutes into seconds, seconds run past. You won't catch them. Everything runs past. Flies away. Who am I? I am a certain number of seconds - that have run past. The result: nothing. Nothing."
“Trenle yolculugun sonsuz huznu, ezbere bilinen o huzun, ucurumun ya da elektrik tellerinin bir gorunup bir kaybolan cizgisi, pencerede birdenbire beliriveriyor bir agac, bir telgraf diregi, bir kulube, manzaranin hizla geriye dogru kayisi, durmaksizin gerileyisi... Derken bir baca, bir tepe ufukta gorunuverir... uzun bir donemecte, hicligin icine gomulur.”
http://images.gr-assets.com/books/13...13l/475965.jpg
“The eternal sadness of a train journey, this sadness learned by heart, the ascending and descending line of the telegraph wires or the embankment, the sudden appearance of a tree in the window, of a telegraph pole, a signalman's hut, the landscape sliding swiftly past, its incessant retreat… as a chimney or a hill on the horizon a chimney or a hill … appeared and persisted for a long time, stubbornly, like a prevailing anxiety, a dominant anxiety … until, with a slow turning, it all fell into nothing.”