-
Amerikali yazar ve karikaturist Clarence Day’in olum yildonumu (28 Aralik 1935)
http://www.azquotes.com/public/pictu...day-360353.jpg
“Kitaplarin dunyasi, insanin en hayret verici yaratiklarindan biridir. Abideler yikilir, milletler kaybolur, medeniyetler buyur ve olur fakat butun bu medeniyetlerin, tekrar tekrar nasil ortaya ciktiklarini gosteren kitaplarin dunyasi; hala genc, hala yazildiklari gun kadar taze, yazarlarinin yuzlerce sene once olmelerine ragmen, hala insanlarin kalplerinden gecenleri anlatarak hayatlarini devam ettiriyorlar.”
https://s.s-bol.com/imgbase0/imageba...0019712133.jpg
-
Alman asilli Amerikali yazar Theodore Herman Albert Dreiser'in olum yildonumu (28 Aralik 1945)
''Ah, hayatin o dugumu! Nasil da bulanik goruruz! Kanunlar soyle der: 'Istersen her guzel seyin buyusune kapil ama hak kazanmamissan yanina yaklasma.' Kosullar soyle der: 'Durust calismadan baska hicbir seyle durumunu duzeltemezsin.' Durust calisma imkanlari kazancli degilse, bunlara dayanabilmek zor oluyorsa, hicbir zaman guzellige ulasamayan, uzun, upuzun, ayaklari da kalbi de yoran bir yolsa, guzeli kovalamak ugruna bir kimse hosa giden yoldan ayrilmak zorunda kalir da hayallerine carcabuk kavusmak icin o begenilmeyen yola sapmayi tercih ederse, kim kabahat bulabilir? Yanlis adimlari genellikle, kotuluk degil de daha iyi olana duyulan ozlem yonetir. Mantik kullanmaya alismamis, duygulu bir zihni buyuleyen de, genellikle, kotuluk degil, iyiliktir.''
https://images.gr-assets.com/books/1...61l/644146.jpg
"Oh, the tangle of human life! How dimly as yet we see. Here was Carrie, in the beginning poor, unsophisticated. emotional; responding with desire to everything most lovely in life, yet finding herself turned as by a wall. Laws to say: "Be allured, if you will, by everything lovely, but draw not nigh unless by righteousness." Convention to say: "You shall not better your situation save by honest labor." If honest labor be unremunerative and difficult to endure; if it be the long, long road which never reaches beauty, but wearies the feet and the heart; if the drag to follow beauty be such that one abandons the admired way, taking rather the despised path leading to her dreams quickly, who shall cast the first stone? Not evil, but longing for that which is better, more often directs the steps of the erring. Not evil, but goodness more often allures the feeling mind unused to reason."
http://izquotes.com/quotes-pictures/...iser-53050.jpg
"Bir insani ruhu olduguna ikna edip onu kocakari masallariyla basina ne gelecegine dair korkutursaniz bir balik, bir zihinsel kole oltaniza takildi demektir."
-
-
-
Tennessee Williams'in Iguana’nin Gecesi (Night of the Iguana- Notte dell'iguana) oyunu promiyerini 28 Aralik 1961’de New York, Royal Theatre’da yapti.
https://shelflove.files.wordpress.co.../03/iguana.jpg
http://www.underwater-echoes.com/wp-...GUANAGRAND.jpg
-
Neil Simon'in Buyuk Asklarin Sonuncusu (Last of the Red Hot Lovers- L'Ultimo degli Amanti Focosi) oyunu promiyerini 28 Aralik 1969’da New York, Eugene O'Neill Theatre’da yapti.
http://trinitytheatreclub.co.uk/wp-c...Hot_Lovers.jpg
https://www.welfarenetwork.it/media/...nti-focosi.jpg
-
Rus yazar Aleksandr Soljenitsin, Gulag Takim Adalari romanini 28 Aralik 1973 tarihinde yayinladi.
http://www.azquotes.com/picture-quot...n-71-29-18.jpg
“Bunlari anlatmak icin omru vefa etmeyenlere ithaf edilmistir.Beni affetsinler. Herseyi goremedim. Herseyi hatirlayamadim. Herseyi sezemedim"
http://image.anobii.com/anobi/image_...a3060ba452d59f
-
-
Amerikali gazeteci, savas muhabiri ve tarihci William L. Shirer’in olum yildonumu (28 Aralik 1993)
“Hic olmeyecekmis gibi gorunen Hinderburg butun yaz boyunca coktukce coktu ve sonunda 2 Agustos sabahi, saat dokuzda, seksen yedi yasinda oldu. Uc saat sonra, ogle uzeri, bir gun once kabinenin almis oldugu bir karar geregince, Basbakanlik makami ile Cumhurbaskanligi makaminin birlestirildigi, Adolf Hitler’in Devlet Baskanligi ve Silahli Kuvvetler Baskomutanligi gorevini uzerine aldigi aciklandi. Cumhurbaskani unvani kaldirildi; Hitler’e Fuhrer ve Alman Basbakani (Sansolyesi) denilecekti. Artik diktatorlugu tamamlanmisti. Hitler herhangi bir delik birakmamak amaciyla butun silahli kuvvetlerdeki subaylara ve erlere bir baglilik yemini ettirdi: subaylar ve erler, Almanya’ya ya da Hindenburg'un yerine gececek Cumhurbaskaninin sectirilmemesiyle bozulmus olan Anayasaya bagliliklari uzerine degil, Hitler’in sahsina bagliliklari uzerine yemin etmislerdi.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“All through the summer the seemingly indestructible Hindenburg had been sinking and on August 2, at nine in the morning, he died in his eighty-seventh year. At noon, three hours later, it was announced that according to a law enacted by the cabinet on the preceding day the offices of Chancellor and President had been combined and that Adolf Hitler had taken over the powers of the head of state and Commander in Chief of the Armed Forces. The title of President was abolished; Hitler would be known as Fuehrer and Reich Chancellor. His dictatorship had become complete. To leave no loopholes Hitler exacted from all officers and men of the armed forces an oath of allegiance—not to Germany, not to the constitution, which he had violated by not calling for the election of Hindenburg’s successor, but to himself.”
-
-
Nigel Hawthorne, Helen Mirren ve Rupert Graves’in rol aldigi biyografi-komedi-drama Kral George'un Deliligi (The Madness of King George) 28 Aralik 1994’de Amerika’da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....1NA@@._V1_.jpg
http://ic.c4assets.com/brands/the-ma...put-quality=90
http://www.frockflicks.com/wp-conten...6/04/giphy.gif
-
Amerikali yazar Susan Sontag'in olum yil donumu (28 Aralik 2004)
''Eger bir aletle bakip gorebilmem mumkun olsaydi,'' dedi Hester birdenbire, 'Ben teleskopla bakmayi secerdim. Yildizlari gormek isterdim. Ozellikle de olu bir yildizdan gelen isigi. Milyonlarca yil once olmus, ama oldugunu bilmiyormus gibi isik sacmaya devam eden bir yildizin isigini gormek isterdim."
https://secondshelfdown.files.wordpr.../death-kit.jpg
"If I could see through an instrument,” said the girl suddenly, “the one I'd choose would be a telescope. I'd like to see the stars. Especially to see the light coming from a dead star. One that died a million years ago, but goes on as if it didn't know it was dead."ť
http://www.azquotes.com/picture-quot...g-36-83-53.jpg
"Zaman her sey bir anda olmasin, mekan ise hepsi bizim basimiza gelmesin diye var."
http://izquotes.com/quotes-pictures/...tag-174473.jpg
"Zeka fikirler konusunda zevk sahibi olmaktir.”
http://izquotes.com/quotes-pictures/...tag-333693.jpg
"Din, seksten sonra, zihinlerini ucurmak icin insanlarin sahip oldugu belki de en eski ikinci kaynaktir."
-
-
Singin' in the Rain’in Kathy Selden’i Amerikali aktris, dans sanatcisi ve sarkici Debbie Reynolds, gecen yil bugun aramizdan ayrilmisti.
https://78.media.tumblr.com/3dfdcd44...dpxao1_500.gif
http://25.media.tumblr.com/237783ab3...63c0o1_500.gif
-
''Ah, insan yureginin o gozu kapali savasmalari! Hep 'Ileri, ileri!' der, guzellik nereye yonelirse o da pesinden gider. Yalniz kalmis bir koyunun sessiz bir cayirda duyulan cingiragi, kirlik yerlerde guzelligin bir piriltisi, ya da gecen bir goze gorunen ruh da olsa, kalp bunu sezer, pesinden giderek karsilik verir. Ancak ayaklar yorulup umutlar bosa ciktigi zaman kalp agrilari, ozlemler ortaya cikar. Iste o zaman bikkinlik da, memnunluk da duyamayacagini bilesin. Pencerenin onundeki o sallanan sandalyende uzun zaman yapayalniz hayal kuracaksin. Pencerenin onundeki o sallanan sandalyende hicbir zaman duyamayacagin o mutlulugun hayalini kuracaksin.''
http://www.loyalbooks.com/image/deta...re-Dreiser.jpg
“Oh, Carrie, Carrie! Oh, blind strivings of the human heart! Onward onward, it saith, and where beauty leads, there it follows. Whether it be the tinkle of a lone sheep bell o'er some quiet landscape, or the glimmer of beauty in sylvan places, or the show of soul in some passing eye, the heart knows and makes answer, following. It is when the feet weary and hope seems vain that the heartaches and the longings arise. Know, then, that for you is neither surfeit nor content. In your rocking-chair, by your window dreaming, shall you long, alone. In your rocking-chair, by your window, shall you dream such happiness as you may never feel.”
-
“Fotograf biriktirmek, dunyayi biriktirmektir. Filmler ve televizyon programlari duvarlari aydinlatir, isiklari titresir ve yok olup giderler; oysa duragan fotograftaki goruntu ayni zamanda hafif, uretimi ucuz, tasinmasi, toplanmasi ve saklanmasi kolay bir nesnedir.”
https://politicalhorizons.files.word..._y_c_-1965.jpg
(Susan Sontag ve oglu David, 1965)
“To collect photographs is to collect the world. Movies and television programs light up walls, flicker, and go out; but with still photographs the image is also an object, lightweight, cheap to produce, easy to carry about, accumulate, store.”
-
'' Iste hayatta hep boyle ya dusunen ya da duyan yaradilislar vardir: Ya dusunen kafa ya da duyan kafa. Bunlarin birinden hareket adamlari dogar, generaller, devlet adamlari gibi; oburunden de sairler, hayalperestler; hep sanatcilar. Bu sonuncular, ruzgarla savrulan ekin tanecikleri gibi, hayalin her esintisine uyarlar; degisen davranislariyla da ulkelerinin yukselisini, alcalisini dile getirirler. Insanoglu ulkuyu anlayamadigi gibi hayal kurani da daha tam olarak anlayamamistir. Hayal kuranlar icin dunyanin kanunlari, ahlak kurallari fazla ciddidir. Hep guzelligin sesine kulak veren, isigin hep o pek uzaklardaki kanatlarinin özlemini ceken hayalperest, geze geze ayaklarini yorarak cevresini inceler.''
https://images.penguinrandomhouse.co.../9781101077832
“Thus in life there is ever the intellectual and the emotional nature the mind that reasons, and the mind that feels. Of one come the men of action generals and statesmen; of the other, the poets and dreamers artists all. As harps in the wind, the latter respond to every breath of fancy, voicing in their moods all the ebb and flow of the ideal. Man has not yet comprehended the dreamer any more than he has the ideal. For him the laws and morals of the world are unduly severe. Ever hearkening to the sound of beauty, straining for the flash of its distant wings, he watches to follow, wearying his feet in travelling.” ť
-
Momentum Pictures, Nicolas Cage ve Selma Blair'in rol aldigi Mom and Dad'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/g23m7Q-SDxs?t=8
-
"Fakat su aptal ask... Onun ve ardindan gelen onca yalanin altinda kendimi ezilmis hissettim. Cinsellik evet demekten ibarettir, oysa ask yalanlarla sarili en asagilik icgudulere hitap eder.Hayir derken nasil evet dersin?"
https://78.media.tumblr.com/17b41551...covro1_400.gif
"But this idiotic love...I felt humiliated by... And all the dishonesty that follows. Love appeals to the lowest instincts, wrapped up in lies. How do you say yes when you mean no and vice versa?"
Nymphomaniac: Vol. I- Itiraf: Bolum 1, 2013 Yonetmen: Lars von Trier.
-
"Eski hayaller, guzel hayallerdi. Gercek olmasa da onlari kurdugum icin mutluyum. / I vecchi sogni erano bei sogni. Non si sono avverati, comunque li ho avuti. / The old dreams were good dreams; they didn't work out but I'm glad I had them.”
http://iv1.lisimg.com/image/503869/6...screenshot.jpg
Yasak Iliski- The Bridges of Madison County 1995 Yonetmen: Clint Eastwood
-
Ingiliz sair Christina Rossetti'nin olum yildonumu (29 Aralik 1894)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...3/remember.jpg
Gun gelir de terkeylersem eger bu teni
Yaninda degilsem eger, sen yasat beni
Uzandiginda elime, yoksa yerinde artik
Seni istese de gonul, bicareyse artik
Gun be gun duyamasam da o tatli sozleri
Kurdugun hayalimizle sen yasat beni
Birak bu yakarislari, bu dostane halleri
Anla! Vakit gec. Tek arzum sen yasat beni
Bir an cikarsam aklindan, uzme kendini
Yeter ki sonradan da olsa sen yasat beni
Bir zamanlar beni saran o dusunceler
Sararip solsa da yine sende yeserseler
Sen yasattikca beni, olacaksa eger huzun
Var unut, sonra gulecekse eger yuzun
Aklýnda tut beni gunden gune
Bana soyleyemediginde bizim icin neler planladigini ilerde:
Yalniz beni tut aklinda; anlarsin ya
https://theblankgarden.files.wordpre...setti-1857.jpg
(John Brett, Christina Rossetti,1857)
Ricordami anche quando non potrai
giorno per giorno dirmi dei tuoi sogni:
ricorda e basta, perché a me, lo sai,
-
James Joyce, Sanatcinin Bir Genc Adam Olarak Portresi romani 29 Aralik 1916’da Bew York’ta yayinci B. W. Huebsch araciligiyla yayinlandi.
“Blackrock'un disinda , daglara uzanan yolda , gul fidanlariyla dolu bir bahce icinde beyaz badanali kucuk bir ev dururdu: Bu evin icinde bir baska Mercedes'in yasadigini soylerdi kendi kendine. Evden uzaklasirken de eve donerken de uzakligi bu binaya gore olcerdi: Kitapta olanlar kadar guzel bir dizi seruveni imgeleminde yasar , bunlarýn sonuna dogru , daha yasli daha kederli olarak, cok yillar once sevgisine karsilik vermeyen Mercedes'le birlikte ayin aydinlattigi bahçede durur ve acili, onurlu bir yadsima hareketiyle :
‘Madam , misket uzumunu hic sevmem! , derdi.”
https://swh-826d.kxcdn.com/wp-conten...-Young-Man.jpg
“Outside Blackrock, on the road that led to the mountains, stood a small whitewashed house in the garden of which grew many rosebushes : and in this house, he told himself, another Mercedes lived. Both on the outward and on the homeward journey he measured distance by this landmark : and in his imagination he lived through a long train of adventures, marvellous as those in the book itself, towards the close of which there appeared an image of himself, grown older and sadder, standing in a moonlit garden with Mercedes who had so many years before slighted his love, and with a sadly proud gesture of refusal, saying :
‘Madam, I never eat muscatel grapes.”
-
Avusturyali bohem sair ve roman yazari Rainer Maria Rilke'nin olum yildonumu (29 Aralik 1926)
https://www.baseballprospectus.com/w...-Biography.jpg
"Yapmaniz gereken sadece tek sey var: Kendinize donun. Size yazmanizi soyleyen nedeni bulun; koklerini kalbinizin derinliklerine salip salmadigina bakin; eger yazmaktan men edilseydiniz olup olmeyeceginizi kendinize itiraf edin. Gecenin en sessiz saatinde kendinize sorun: yazmak zorunda miyim? Samimi bir yanit icin kendinizi iyice dinleyin. Ve eger bu ciddi soruya kuvvetli bir sekilde "Evet, yazmak zorundayim"diyebiliyorsaniz, o zaman yasaminizi bu gereksinime uygun olarak kurun; tum yasaminiz, en siradan ve en kayitsiz saatinde bile, bu itkinin bir delili ve tanigi olmalidir. Sonra, dogaya yaklasin. Daha once kimse denememis gibi, gordugunuz, hissettiginiz, sevdiginiz ve kaybettiginiz seyleri anlatmaya calisin. Ask siirleri yazmayin; cok gostermelik ve siradan o formlardan uzak durun, ask siirleri uzerinde calismasi en zor olanlardir cunku, iyi ve hatta muazzam bir gelenegin var oldugu bu alanda, kisisel bir sey yaratmak muthis ve tam olgunlasmis bir guc gerektirir. Bu yuzden kendinizi bu genel temalardan kurtarin ve gunluk hayatin size sunduklarina dair yazin; acilarinizi ve arzularinizi, aklinizdan gecen dusunceleri ve belli bir tur guzelge olan inancinizi tarif edin. Tum bunlari kalpten, sakin, mutevazi bir samimiyetle yapin. Kendinizi ifade ederken cevrenizdeki seyleri kullanin, ruyalarinizda gordugunuz goruntuler ve hatirladiginiz nesneler gibi." Rainer Maria Rilke, Genc Bir Saire Mektuplar
https://media.adelphi.it/spool/815f3...h_cs_cx_cy.jpg
"Guardi dentro di sé. Si interroghi sul motivo che le intima di scrivere; verifichi se esso protenda le radici nel punto piů profondo del suo cuore; confessi a se stesso: morirebbe, se le fosse negato di scrivere? Questo soprattutto: si domandi, nell'ora piů quieta della sua notte: devo scrivere? Frughi dentro di sé alla ricerca di una profonda risposta. E se sarŕ di assenso, se lei potrŕ affrontare con un forte e semplice «io devo» questa grave domanda, allora costruisca la sua vita secondo questa necessitŕ. La sua vita, fin dentro la sua ora piů indifferente e misera, deve farsi insegna e testimone di questa urgenza. Allora si avvicini alla natura. Allora cerchi, come un primo uomo, di dire ciň che vede e vive e ama e perde. Non scriva poesie d'amore; eviti dapprima quelle forme che sono troppo correnti e comuni: sono le piů difficili, poiché serve una forza grande e giŕ matura per dare un proprio contributo dove sono in abbondanza tradizioni buone e in parte ottime. Perciň rifugga dai motivi piů diffusi verso quelli che le offre il suo stesso quotidiano; descriva le sue tristezze e aspirazioni, i pensieri effimeri e la fede in una bellezza qualunque; descriva tutto questo con intima, sommessa, umile sinceritŕ, e usi, per esprimersi, le cose che le stanno intorno, le immagini dei suoi sogni e gli oggetti del suo ricordo. "
http://www.monpassagemagazine.com/wp...-1024x1024.jpg
Ruhumu nasil tutacagim ki
etmeyecek ruhuna temas?
Otendeki seylere nasil asirtacagim onu senden?
Arzuluyorum, onu, karanlikta kayip herhangi
bir seyle, ah, senin derinliklerin titrerken
birlikte titremeyecek, yabanci, sessiz
bir yerde barindýrmayi ben.
Fakat alir bizi beraberce, bir yay,
Yek ses veren bir yay gibi iki telinde,
bize, sana ve bana temas eden her sey.
Bizim gerildigimiz hangi calgi?
Ve tutuyor hangi calgici bizi elinde?
Ah, tatli sarki.
-
-
Federico García Lorca’nin Yerma oyunu (Bernarda Alba'nin Evi ve Kanli Dugun) promiyerini 29 Aralik 1934’de Madrid, Espańol Theatre’da yapti.
https://cloud10.todocoleccion.online...1/23149654.jpg
http://cdn.mcu.es/wp-content/gallery...ismalibran.jpg
-
1 Akademi Odulu (Coming Home, 1978) , 4 Golden Globe Odulu ve 1 BAFTA Odulu sahibi ve Amerikali aktris Angelina Jolie'nin babasi Amerikali aktor Jon Voight’un dogum gunu (29 Aralik 1938)
https://media.giphy.com/media/l0Hlum...4RBC/giphy.gif
https://media1.tenor.com/images/bbba...itemid=3458703
https://media.giphy.com/media/11xNUFPTM9iAWA/giphy.gif
-
-
-
Avustralyali sarkici Kylie Minogue'un cikis albumu Kylie'de yer alan I Should Be So Lucky sarkisi Mushroom Records ve PWL Records tarafindan 29 Aralýk 1987'de yayinlandi.
https://img.discogs.com/O9R33mb1zixa...-8038.jpeg.jpg
https://media.giphy.com/media/Lh6Cep2nLFSCI/giphy.gif
-
“Bir misra yazabilmek icin insan, bircok sehir gormeli, insanlari, nesneleri gormeli, hayvanlari tanimali, kuslarin nasil uctugunu hissetmeli, kucuk ciceklerin sabahlari acarken nasil titrestigini bilmeli. Insan, bilinmeyen yerlerdeki yollari, beklenmedik rastlantilari ve uzun zamandir yaklasmakta oldugunu sezdigi ayriliklari dusunebilmeli, hala anlasilmamis cocukluk gunlerini; sevindirici bir sey soylediklerinde anlamayip kirdigimiz anne babalari; o kadar cok, derin ve agir degisimlerle garip, tuhaf baslayan cocukluk hastaliklarini; sessiz ve kapanik odalarda gecen gunleri; deniz kiyisindaki sabahlari; denizi, denizleri; yukarilarda cagildayan, yildizlarla ucuţan yolculuk gecelerini dusunebilmeli. Butun bunlari dusunebilmek de yetmez. Anilar da olmali; birbirine benzemeyen bircok sevda gecesinden, doguran kadinlarin cigliklarindan, iclerine kapanik, hafif, solgun, uyuyan logusalardan gelme anilarimiz da olmali. Hem sonra olenlerin yaninda bulunmali; odalarda, olulerin basucunda oturmus olmali. Bu da yetmez, anilar da yetmez. Coksa anilar, onlari unutabilmeli, sonra da donup gelmelerini beklemekten yana buyuk sabir gostermeli. Cunku anilarla da bitmez. Onlar ancak icimizde kan, bizde bakis ve davranis olduklari, isimsizlestikleri, artik bizden ayirt edilemedikleri zaman, iste ancak o zaman, cok seyrek bir saatte, bir misranin ilk kelimesi, anilarin arasindan, anilardan cikiverir.” Rainer Maria Rilke, Malte Laurids Brigge'nin Notlari
https://stephenmitchellbooks.com/wp-...sofbrigge1.jpg
“To write a single line of verse one must see many cities, people, things, one must know animals, one must feel birds flying and know the movements flowers make as they open up in the morning. One must be able to think back to roads in unfamiliar regions, unexpected encounters, and partings which one saw coming long before; one must be able to think back to those days in one's childhood that are still unexplained, to one's parents whom one could not help offending when they brought a delightful gift and one didn't appreciate it (it was a delight for someone else), to those childhood illnesses which arose so peculiarly and with so many profound and difficult changes, to those days in peaceful and secluded rooms, and to those mornings by the sea, to the sea anywhere, to seas, to nights of travel that swept along high above, flying with the stars; and it's still not enough, even when one's allowed to think of everything one can. One must have memories of many nights of love--no two nights the same — of the cries of women in labour and of pale, white, sleeping women who have given birth and are now closing again. But one must also have been with the dying, one must have sat in a room with the dead with the window open and random noises coming in. And having memories is still not enough. If there are a great many, one must be able to forget them, and one must have the patience to wait until they return. For the memories are not what's essential. It's only when they become blood within us, become our nameless looks and signs that are no longer distinguishable from ourselves—not until then does it happen that, in a very rare moment, the first word of a verse rises in their midst and goes forth from among them.”
-
"Yapayalnizdi. Kimsenin dikkatini cekmiyordu, mutluydu, yasamin vahsi kalbine yaklasmisti. Yalnizdi, gencti, basina buyruk ve yabanil yurekliydi. Sert havanin issizligi, aci sular, denizden gelme kabuklar ve yosunlar ile perdelenmis kursuni gunisiginda bir basinaydi."James Joyce, Sanatcinin Bir Genc Adam Olarak Portresi
https://dz01iyojmxk8t.cloudfront.net...-Ki-Awaaz3.jpg
"He was alone. He was unheeded, happy, and near to the wild heart of life. He was alone and young and wilful and wildhearted, alone amid a waste of wild air and brackish waters and the seaharvest of shells and tangle and veiled grey sunlight."ť
-
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...ummer-rain.jpg
Adi nedir bilinmez bir sey cekilip gider,
beklenmedik bir anda yesilliginden parkin;
Duyulur pencereye durunca daha yakin,
ve suskunluk olunca. Israrci, guclu oter,
agacliklar icinden sakir bir yagmurkusu,
mubarek Jerome’yi cagristirarak akla:
Yukselir yogunlukla, nasil da, saganakla
dinlenecek bu sesten yalnizlik ile cosku.
Duvarlari salonun ve yagli boya tablolar
isitmek istemezler sanki cekilip geri
diyeceklerimize etmezler musaade.
Ogleden sonralarin belirsiz isiklari
yansidiginda olgun halilar uzerinde
insan cocukken ancak boyle korkuyla dolar.
-
-
-
Irroni!
"Bu benim ailem Kay. Ben degilim. / That's my family, Kay. It's not me."
The Godfather (1972), Yonetmen: Francis Ford Coppola.
https://youtu.be/DvD9OryD6mY?t=1
-
Se potessimo riprovare
A ripercorrere tutto il nostro cammino dall’inizio
Vorrei provare a cambiare
le cose che hanno ucciso il nostro amore
Il tuo orgoglio ha costruito un muro cosi forte
Che non riesco ad attraversare
Non ho possibilitŕ
di ricominciare
Sono innamorato di te
https://youtu.be/Pep6nREBpS8?t=1
-
Finchč vivrai, non troverai mai
Qualcuno che ti ami teneramente come me
Non troverai mai, non importa dove cerchi
Qualcuno che si prenda cura di te come faccio io
Whoa, non mi sto vantando di me stesso, piccola
Ma io sono l’unico che ti ama
E non c’č nessun altro! Nessun altro!
https://youtu.be/iVFsFFb01do?t=1
-
Alman yazar Heinrich Theodor Fontane’in dogum yil donumu (30 Aralik 1819)
"Ben zarif bir sey istiyorum. Biliyor musun Lene, senin cok guzel uzun saclarin var; bir telini kopar ve buketi onunla bagla."
"Hayir", dedi kararlilikla.
"Hayir? Neden olmaz? Neden hayir?"
"Cunku bir atasozu der ki: sac baglar. Ve ben onu buketin etrafina baglarsam sende baglanmis olacaksin."
"Ahh, bu bir batil inanc."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I want something fine. I know what, Lena, you have such beautiful long hair; pull out one and tie the bouquet with that.”
“No,” said she decidedly.
“No? And why not? Why not?”
“Because the proverb says „hair binds.‟ And if I bind the
flowers with it you too will be bound.”
-
Ingiliz sair, roman ve hikaye yazari Rudyard Kipling’in dogum yildonumu (30 Aralik 1865)
https://1.bp.blogspot.com/-1fNLyyhyz...w/s1600/Se.jpg
Eger, butun etrafindakiler panik icine dustugu
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen basini dik tutabilir ve sagduyunu kaybetmezsen;
Eger sana kimse guvenmezken sen kendine guvenir
ve onlarin guvenmemesini de hakli gorebilirsen;
Eger beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkinda yalan soylenir de sen yalanla is gormezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptirmazsan,
butun bunlarla beraber ne cok iyi ne de cok akilli gorunmezsen;
Eger hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eger dusunebilip de dusuncelerini amac edinebilirsen,
Eger zafer ve yenilgi ile karsilasir
ve bu iki hokkabaza ayni sekilde davranabilirsen;
Eger agziýndan cikan bir gercegin bazi alcaklar tarafindan
ahmaklara tuzak kurmak icin egilip bukulmesine katlanabilirsen,
ya da omrunu verdigin seylerin bir gun basina yikildigini gorur
ve egilip yipranmis aletlerle onlari yeniden yapabilirsen;
Eger butun kazancini bir yigin yapabilir
ve yazi-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden baslayabilir
ve kaybin hakkýnda bir kerecik olsun bir sey soylemezsen;
Eger kalp, sinir ve kaslarin eskidikten cok sonra bile
isine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
baska bir guc kalmadigi zaman dayanabilirsen;
Eger kalabaliklarda konusup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Eger ne dusmanlarin ne de sevgili dostlarin seni incitmezse;
Eger asiriya kacmadan tum insanlari sevebilirsen;
Eger bir daha donmeyecek olan dakikayi,
altmis saniyede kosarak doldurabilirsen;
Yeryuzu ve ustundekiler senindir
Ve dahasi
sen bir INSAN olursun oglum!
-
Kanadali ogretmen, siyaset bilimcisi, yazar ve mizahci Stephen Leacock’in dogum yildonumu (30 Aralik 1869)
“Hayatimizin bu kadar hizli adýmlarla ilerlemesi ne kadar garip! Cocuklar, 'Ben buyuyunce' diyorlar. Buyuduklerinde, 'Ben evlenince' diye soze basliyorlar. Ardindan dusunceler, 'Ben emekli olunca'ya donusuyor. Emekli olduktan sonra insan sislerle kapli gecmisine bakiyor, o gunleri ozluyor ve bunlarin gecip gittigine yaniyor.Hayatin her gunu ve her saati yasamak oldugunu ne yazik ki cok gec ogreniyoruz.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“How strange it is, our little procession of life! The child says, ‘When I am a big boy.’ But what is that? The big boy says, ‘When I grow up.’ And then, grown up, he says, "When I get married." But to be married, what is that after all? The thought changes to "When I'm able to retire." And then, when retirement comes, he looks back over the landscape traversed; a cold wind seems to sweep over it; somehow he has missed it all, and it is gone.”