Selamlar. Kolay gelsin :)
Printable View
Selamlar. Kolay gelsin :)
Bu modern kölelik konusunda birkaç laf edip tam taşları yerine oturtmamız lazım. Bu öylesine söylenmiş bir laf değil.
Bize anlatılan Roma döneminde veya Mısır'da kırbaçlarla dövülerek çalıştırılan, arenalarda aslanlara yem edilen veya Derebeyi'nin eziyeti altında inleyen beş parası olmayan köylü imajı maalesef ki yanlış. Zaten böyle birşey olması mantıken de mümkün değil, düşünün küçük bir azınlık ezerek çoğunluğu kırıp geçiriyor. Çoğunluk bir şekilde alaşağı eder. Olan şu ortaçağ'da evet köylü çalışıyor ama bir geliri var şaşıracaksınız belki ama ücreti bizim şimdiki asgari ücretten daha fazla. Üstelik tatilleri bizden çok daha fazla, yılın üçte birinden fazlasını yatarak geçiriyorlar, festivalleri vs. gırla.
Roma köleliğinde sahip, köleye baktığından masraflı iş. Sonra diyorlar ki bunları ücretli çalıştıralım, şimdiki sistem böyle çıkıyor. Roma'da kölelikte devlete çalışanlara, -mesela tapınak temizliğini sağlayanlar gibi devlet kölesi deniyor, yani şimdiki devlet memurları da bu kategoriye giriyor.
İngiltere'de sanayi devrimi başladığında şartlar çok ağır, ama köyden gelen işçiler başlarda görece çok yüksek ücretler alıyorlar. Aynen bizim beyaz yaka diye tabir ettiğimiz işçiler gibi. Sonrasında tabi ki onların da ücretleri düşüyor ve acınacak son. Bizde de olan yani beyaz yakalıların görece ücretlerinin zayıflaması da tam olarak bundan ibaret.
Hani plazalarda çalışıp, saatlerce servislerde heba olan, kar yağsa evine bile gidemeyen, tıklım tıklım üst üste yapılmış üçüncü dünya ülkesi apartmanlarında yaşayan ama kendine iphone aldığında İngiltere Dükü zannedenler var ya, bunlar işçi aslında yani Roma'daki ile aynı ne yazık ki.
Üzerinden 2 bin yıl geçse de şartlar aynı, zinciri nasıl kırarsın, yollarından biri gelir getirici üretim araçlarına veya hizmete ortak olarak (borsa) veya irat geliri elde ederek, kolay mı tam tersine çok ama çok zor. Elbette başka yolları da var ama kurumsal şirkette 20 veya 40 yıl çalışmak ne yazık ki bunlardan birisi değil, bunu anlayarak yola çıkmak çözüm yolunda mesafe aldırır.
Uzun vade hisse senedi getirisini hiç bi şey yakalayamaz..şu an hissem yok param çok fiyatlar fezayı çıkmış vaziyette..borsadan anlamasam tüpraş traktör Ford 3 lüsünden her ay alırdım..tabii benim gibi ölmüş fiyatından hisse yatırımı yapanlar için bu fiyatlar ve rasyolarla bu dediklerimi uygulamaya dökmek çok zor..
Oğlum 9. Sınıfa geçtiğinde yazın derslere bir göz atsın diye bir eğitim seti almaya karar verdim. İnternette eğitim setlerini incelerken bir şey dikkatimi çekti : Tüm 9. Sınıf derslerini içeren setler toplamda 220 saat civarında bir ders anlatım süresi içeriyordu. Oğlum günde 5 saat çalışsa tüm videoları 45 günde bitirebilirdi, nitekim yaz tatili boyunca hem denizine girdi, arkadaşlarıyla vakit geçirdi ve bilgisayarıyla ilgilendi hem de her hafta 1 dersi komple tekrar etti.
Aynı şeyi okul döneminde de gözlemledim: Özel hocasıyla haftada 3 saat matematik-fizik-kimya-biyoloji çalışması daha etkili olduğu gibi okuldan da 2 hafta önden gitmeyi başardılar. Sınav başarısı okul öğretmenlerinin “kaprislerine” rağmen çok iyiydi.
Bu veriler ışığında düşününce okulda eğitim almanın çok da gerekli olmadığı sonucuna vardım. Sonuçta 45 günlük bir konu anlatımını yaklaşık 9 ayda yapmak aşırı bir zaman kaybı diye düşündüm. Konuyla ilgili aşağıdaki kitaplara ulaşarak okuma şansım oldu :
http://www.kitapyurdu.com/kitap/duny...=dunya%20okulu
http://www.kitapyurdu.com/kitap/okul...okul%20devrimi
http://www.kitapyurdu.com/kitap/alte...%20e%C4%9Fitim
http://www.kitapyurdu.com/kitap/idea...F%C3%BCm%C3%BC
http://www.kitapyurdu.com/kitap/turk...me/353989.html
http://www.kitapyurdu.com/kitap/okul...3%BCy%C3%BCmek
http://www.kitapyurdu.com/kitap/okul...ulsuz%20toplum
Youtube’da Özgür Bolat’ı keşfettim, katıldığı programları seyrettim :
https://www.youtube.com/watch?v=bvdYfH9LVfI&t=2049s
Bu arada özel üniversitelerin durumunu anlatan aşağıdaki videoya rastladım :
https://www.youtube.com/watch?v=MLM6JqV2IgQ
Sonuçta konuyu oğluma açtım : Verilerimi sundum ve okula harcadığı zamanı daha etkili kullanma yolları olduğunu anlattım. Oğlum okulundan memnun olduğunu ve devam etmek istediğini söyleyince kararı ona bıraktım.
Konunun özüne dönersek tasarruflarımız için %50 eurobond %50 hisse önermiştim daha önce, şimdi detaylara gireyim.
Eurobond iki kademede toplanır; ilk olarak dövizin ucuz olduğu ortamda (kimsenin yüzüne bakmadığı, dolar alıp tutana salak gözüyle bakıldığı dönem) toplayabildiğiniz kadar dolar toplamanız lazım.
Daha sonra finansal krizlerin olduğu ortamda (hisse senetlerinin sert düştüğü ortam ile aynı, bu dönemde döviz fiyatı artar ama eurobond fiyatları düşer) ise eurobond almak.
ABD enflasyonu resmi olarak %2 ise siz onu gerçekte %3 kabul edin, en azından %6 faizi yakalamak lazım ki tatmin edici bir gelir yakalayabilesiniz. Büyük bir finansal krizde devlet/banka eurobondlarında %10 dolar faizi yakalama ihtimaliniz vardır.
%6 faizle eurobond sahibi olduğunuzu düşünelim, sermayenizin erimemesi için %3'lük kısmı anaparaya ilave edip, diğer %3'lük kısmı isterseniz yersiniz. Eurobondda faiz geliriniz belli bir rakamı geçince (geçen sene 30.000 TL civarı olması lazım) vergi vermeniz gerekir. Bu sebeple sermaye büyümeye başladımı eurobondlarınızı ikiye bölüp yarısını eşinizin hesabında tutabilirsiniz.
Bu şekilde %6 faiz getirili 275.000 usd'lık eurobonda kadar vergi dilimine girmezsiniz (yarısı eşiniz hesabında olursa).
Sermaye küçükken eurobond seçiminde çok fazla bir seçeneğiniz yoktur. Çalıştığınız bankanın internet sitesinden devlet eurobondları ile bankanın kendi eurobondlarını alabilirsiniz.
Örneğin Akbank'ın internet şubesinden sadece devlet eurobondu ve Akbank'ın kendi eurobondunu alabilirsiniz. İşlem alt limiti Akbank için 1.000 usd.
Bazı bankalar 100.000 usd ve katları, bazı bankalar 250.000 usd ve katları, bazıları ise 500.000 usd ve katları bir sermayeniz varsa çok geniş bir eurobond listesi önünüze koyabilir.
Eurobond'u özetledim, daha sonra hisse senedi, mevduat ve gayrimenkul hakkında da yazacağım.
evet maalesef buna katiliyorum. Annemi 2-3 hafta once kaybettim ve kendisi Altunizade de ki Baskent hastanesine devamli kan almak icin gidiyordu ve orada yatarken vefat etti. Hakkaten devlet hastanesi gibi bir yerdi. Ama koskoca Istanbul Anadolu yakasinda SGK farki alan baska onkolog olan hastane bulamamisti o yuzden.