-
Kara film tarzi cizgi roman ve resimli romanlari Ronin, Daredevil: Yeniden Dogus(Born Again), Batman: Kara Sovalye Donuyor(The Dark Knight Returns), Sin City ile taninan Amerikalý cizgi romanci, yazar ve film yonetmeni Frank Miller’in dogum gunu (27 Ocak 1957)
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...aI7N-L41p888s0
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon...._QL80_TTD_.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon....zNDI@._V1_.jpg
-
Golden Globes ve Emmy adayliklari bulunan Amerikali aktris Bridget Fonda’nin dogum yildonumu (27 Ocak 1964)
https://media3.giphy.com/media/26BkN...8Ixy/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/QP1Ons4en4fC0/giphy.gif
-
27 Ocak 1979’da duzenlenen 36.Golden Globes Odul toreninde Jane Fonda, Eve Donus (Coming Home) filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktris; Jon Voight, yine ayni film ile Drama Dalinda En Iyi Aktor Odulunu kazandi.
http://images.vogue.it/imgs/gallerie...0437_0x440.jpg
-
-
-
John Lennon ve Yoko Ono, 8. Ve son albumleri Milk and Honey’i 27 Ocak 1984’de piyasaya surduler.
https://www.beatlesbible.com/wp/medi...-and-honey.jpg
-
Michael Jackson, 27 Ocak 1984’de pepsi için yapilan reklam cekimleri sirasinda yasanan bir patlama ile saclari tutustu ve yaralandi.
http://www.feelnumb.com/wp-content/u...cial-19841.jpg
http://assets.nydailynews.com/polopo...50/jaxburn.jpg
-
Frank Zappa, Does Humor Belong in Music? Albumunu 27 Ocak 1986’da piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....1R-0wdn1XL.jpg
-
Cavdar Tarlasi'nin Amerikali yazari J. D. Salinger'in (Jerome David Salinger) olum yil donumu 27 Ocak 2010)
"Buyuk bir cavdar tarlasinda oyun oynayan cocuklar getiriyorum gozumun onune. Binlerce cocuk, baska kimse yok ortalikta -yetiskin hic kimse, yani- benden baska. Ve cilgin bir ucurumun kenarinda durmusum. Ne yapiyorum, ucuruma yaklasan herkesi yakaliyorum; nereye gittiklerine hic bakmadan kosarlarken, ben bir yerlerden cikiyor, onlari yakaliyorum. Butun gun yalnizca bu isi yapiyorum. Ben, cavdar tarlasinda cocuklari yakalayan biri olmak isterdim. Cilgin bir sey bu, biliyorum, ama ben yalnizca boyle biri olmak isterdim. Biliyorum, bu cilgin bir sey."
http://metra.dipintra.it/wp-content/...06/holden1.jpg
"Io mi immagino sempre tutti questi bambini che giocano a qualcosa in un grande campo di segale e via dicendo. Migliaia di bambini e in giro nessun altro - nessuno di grande, intendo - tranne me, che me ne sto fermo sull'orlo di un precipizio pazzesco. Il mio compito è acchiapparli al volo se si avvicinano troppo, nel senso che se loro si mettono a correre senza guardare dove vanno, io a un certo punto devo saltar fuori e acchiapparli. Non dovrei fare altro tutto il giorno. Sarei soltanto l'acchiappatore nella segale e via dicendo. So che è una pazzia, ma è l'unica cosa che mi piacerebbe veramente fare".
-
“Parlak bir oglen vaktiydi. Terasta kadin ve Franziska, iki sallanan sandalyede, iyice ortunmus olarak yan yana oturmuslar, kurumus noel agacini kirip ates yakan cocuklari seyrediyorlardi.
Bir sure sonra Franziska, ‘Kapiya kadar gelip iceri girememis olmani anliyorum’ dedi. ‘Bazen ben de, sakin evimden cikip birileriyle bulusmaya giderken, kalabalik icinde bulunmak istemedigim icin, kendimi olecek kadar yorgun hissediyorum…’
Kadin: ‘Arkasindan gelecek ‘ama’yi bekliyorum.’
Franziska: ‘Onceleri bana da aynisi oluyordu. Ornegin gunun birinde konusamamaya basladim. Yazisarak anlasiyordum insanlarla. Ya da acik dolabin onunde saatlerce dikilip, ne giyecegimi bilemedigim icin agliyordum. Bir keresinde bir arkadasla bir yere gitmek icin yol cikmistik, ansizin durdum. Oylece duruyordum, o da beni yurumem icin ikna etmeye calisiyordu. O zamanlar cok daha genctim tabii. Senin baskalariyla birlikte mutlu olmak gibi bir istegin yok mu?’
Kadin: ‘Hayýr. Ben mutlu olmak istemiyorum, en fazla hosnut olmak isteyebilirim. Mutluluktan korkuyorum. Sanirim beynim buna tahammul edemezdi. Cildirirdim veya olurdum. Ya da birini odururdum.’
Franziska: ‘Hayatin boyunca boyle yalniz kalmak mi istiyorsun? Bedeni ve ruhuyla senin dostun olabilecek bir insanin ozlemini cekmiyor musun?’
Kadin sesini yukseltti: ‘Ah evet. Ah evet. Ama onun kim oldugunu bilmek istemiyorum. Onunla surekli birlikte olsam bile onu kesinlikle tanimak istemezdim. Sadece.’ -kendisine guluyor gibiydi- ‘Onun beceriksiz biri olmasini isterdim, tam bir sakar yani; neden bunu istedigimi ben de bilmiyorum.’ Kendi lafinin arasina girdi: ‘Ah Franziska yeni yetme biri gibi konusuyorum.” Peter Handke, Solak Kadin
https://images.gr-assets.com/books/1...2l/1131696.jpg
“At midday the woman and Franziska, both bundled up, sat side by side on the terrace, in two rocking chairs. They watched the children, who were chopping up the dried-out Christmas tree and throwing the pieces into a fire.
After a while Franziska said, ‘I understand why you couldn't come in to our meeting. I, too, have moments, especially just before I have to leave my quiet apartment for a meeting, when the thought of going out among people suddenly makes me feel dead tired...’
The woman: ‘I'm waiting for your 'but.’
Franziska: ‘I used to be the same as you. One day, for instance, I couldn't speak. I wrote what I had to say on slips of paper. Or I'd open a closet door and stand there for hours weeping, because I couldn't decide what to put on. Once I was on my way somewhere with a man, and suddenly I couldn't take another step. He pleaded with me and I just stood there. Of course I was a lot younger ... Haven't you any desire to be happy, in the company of others?’
The woman: ‘No. I don't want to be happy. At the most, contented. I'm afraid of happiness. I don't think I could bear it, here in my head. I'd go mad for good, or die. Or I'd murder someone.’
Franziska: ‘You mean you want to be alone like thisall your life? Don't you long for someone who would be your friend, body and soul?’
The woman cried out, ‘Oh yes. I do. But I don't want to know who he is. Even if I were always with him, I wouldn't want to know him. There's just one thing I'd like"--she smiled, apparently at herself--"I'd like him to be clumsy, a regular butterfingers. I honestly don't know why." She interrupted herself. "Oh, Franziska, I'm talking like a teen-ager.”
-
Gun Dogmadan (Before Sunrise) 27 Ocak 1995'de Amerika'da vizyona girdi.
https://pbs.twimg.com/media/DUjRfZYUQAAvE0x.jpg
-
"Size siradan biriymissiniz gibi davranan hic kimseyi sevmeyin. / Non amare chi ti tratta come se fossi ordinario. / Never love anyone who treats you like you're ordinary.” Oscar Wilde
http://33.media.tumblr.com/444f35ae6...6ekko4_500.gif
Her (2013) Yonetmen: Spike Jonze
-
-
"Seytanin en buyuk basarisi, bizi varolmadigina inandirmasidir. / La beffa più grande che il diavolo abbia mai fatto è stato convincere il mondo che lui non esiste. / The greatest trick the Devil ever pulled was convincing the world he didn't exist."
https://media.giphy.com/media/OKHsKFTRGHqI8/giphy.gif
Olagan Supheliler (I soliti sospetti - The Usual Suspects, 1995) Yonetmen: Bryan Singer
-
"Beklemek, aci vericidir. Unutmak, aci vericidir. Ama hangisini yapacagini bilememek, acilarin en kotusudur. / Aspettare è doloroso.Dimenticare è doloroso. Ma non sapere quale decisione prendere è uno dei dolori più grandi. / Waiting is painful. Forgetting is painful. But not knowing which to do is the worst kind of suffering." Paulo Coelho
http://digilander.libero.it/Lady_Jul...20rosa%202.jpg
-
Jane Austen'in Gurur ve Onyargi (Pride and Prejudice) romani 28 Ocak 1813’de Thomas Egerton tarafindan Ingiltere’de yayinlandi.
http://www.loyalbooks.com/image/deta...ane-Austen.jpg
"Gercekten sevdigim pek az insan var; hele saygi duydugum daha da az insan var. Dunyayi tanidikca hosnutsuzlugum daha da artiyor; her gecen gun insan karakterinin tutarsizligina ve akilli, duygulu gorunenlere bile guvenilmeyecegine olan inancim gucleniyor. / Sono poche le persone che amo veramente, e ancora meno quelle di cui penso bene. Più conosco il mondo più ne sono scontenta; ogni giorno conferma la mia opinione sull'incoerenza degli esseri umani e sull'impossibilità di fare affidamento su ciò che sembra meritevole o sensato. " Jane Austen, Gurur ve Onyargi / Orgoglio e pregiudizio
-
Kubali sair José Martí’nin dogum yildonumu (28 Ocak 1853)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...ismaelillo.jpg
Acik gozle dus goruyorum,
Gece ve gunduz dus goruyorum,
Kah bir okyanus var karsimda
Sonsuz ve isyanci,
Kah sonsuz kumlar.
Ve bir aslan, collerin hakimi
Ustýnde kumlarin.
Ve boynunda aslanin
Mutlulukla sakiyarak
Ruhumun hakimi
Yuzuyor uykumda,
Ve cagiriyor beni,
Cagiriyor durmaksizin!
-
Fransiz roman ve oyun yazari Sidonie-Gabrielle Colette’nin dogum yildonumu (28 Ocak 1873)
http://statusmind.com/images/2014/04...usmind.com.jpg
“Aptalca seyler yapacaksan da, onlari coskuyla yap!”
http://famousquotecards.com.au/quote...card.sized.jpg
“Mutlu ol. Bu, bilge olmanin tek yoludur.”
-
-
Amerikali Soyut ekspresyonist ressam Jackson Pollock'un dogum yildonumu (28 Ocak 1912)
La Donna Luna Taglia il Circolo (The Moon Woman Cuts the Circle, 1942)
https://pbs.twimg.com/media/C3N438AWEAMBFu1.jpg
-
Kanadali sair, doktor ve yazar John McCrae’nin olum yildonumu (28 Ocak 1918)
https://carleton.ca/remember/wp-cont...es_jm_725w.jpg
Flander kirlarinda gelincikler acar
Sira sira, hacli mezarlar arasinda,
Yerlerimizi gosteren; ve gokyuzunde
Hala cesurca oten tarla kuslari ucar
Hafifce duyulur asagida silahlar ortasinda
Bizler olduk. Birkac gun once
Yasiyorduk, safagi hissettik, gunbatiminin kizilligini gorduk
Sevdik ve sevildik, ve simdi yatiyoruz
Flander kirlarinda.
Dusmanla savasimizi yuceltmek icin
Vurulan ellerimizden mesale firlatiyoruz size
Sizlerin yuksekte tutmaniz icin
Olen bizlere sozunuzden donerseniz
Biz uyumayacagiz, gelincikler acsa da
Flander kirlarinda.
-
Ispanyol roman yazari, gazeteci ve politikaci Vicente Blasco Ibáñez’in olum yildonumu (28 Ocak 1928)
"Sanirim hayati yalniz bize sundugu zevkler icin sevmemeliyiz. Ozveride de, kendimizi baskalarina adamakta da buyuk bir zevk var; hem de bu zevk, bilmem neden, belki de yeni oldugundan, bana oburlerinden ustunmus gibi geliyor." Mahserin Dort Atlisi
http://manybooks.net/original_covers...t984hrsm10.jpg
“I believe that we must not love life only for the pleasures that it brings us. We ought to find satisfaction in sacrifice, in dedicating ourselves to others, and this satisfaction--I don't know just why, perhaps because it is new--appears to me superior to all other things."
-
Arnavuluk vatandasi sair ve yazar Ismail Kadare’nin dogum gunu (28 Ocak 1936)
Icimi bir Arnavutluk ozlemi kapladi
Bu aksam troleybusle donerken
Icilen o partizan cýgarasinin dumani
Mavi mavi kivriliyor, halkalar yapiyor
Yurttaslarim Arnavutlarin dilinden gizlice
Kulagima bir seyler soylemek istercesine.
Bu aksam Tiran sokaklarinda dolasmak istiyor canim
Kimi kez yaramazlik yaptigim, eskiden
kimi kez uslu uslu gectigim sokaklarda.
Tanir beni o tahta kapilar
Ve gorunce dislerini gicirdatip
‘seni gidi seni’ diye bana kafa sallayacaklar.
Ama kotuye almayacagim ben bunu
https://images.gr-assets.com/books/1...l/13810256.jpg
I was filled with longing for Albania
Tonight as I returned home on the trolley,
The smoke of a Partizani cigarette in the hand of a Russian
Curled bluish, twirled upwards
As if whispering to me, its compatriot,
In the language of the Albanians.
I long to stroll through the streets of Tiranë in the evening,
Where I used to get into mischief,
And through the streets where I never got into mischief.
Those old wooden doorways know me,
They will still hold a grudge against me
And will snub their noses at me,
But I won't mind
-
7 Nobel Edebiyat Odulu adayligi bulunan, 1923 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Irlandali sair ve oyun yazari Sair William Butler Yeats'in olum yildonumu (28 Ocak 1939)
Benim olsaydilar altin ve gumus isigin
Islemesiyle nakisli gogun ortuleri,
Gece ve aydinligin ve alaca isigin
Mavi renkli ve solgun ve koyu ortuleri,
Onlari ayaklarinin altina sererdim;
Yoksulum fakat, sahibim yalniz duslerime;
Ayaklarinin altina duslerimi serdim,
Uzerindesin zira usul bas duslerime.
https://images-na.ssl-images-amazon....KL._SY450_.jpg
E avessi un abito ricamato del cielo,
Ornato di luce d'oro e d'argento,
Un abito blu e pallido e scuro
Della notte della luce e della penombra,
Stenderei quest'abito sotto i tuoi piedi:
Ma essendo povero, ho soltanto i miei sogni;
Quindi ho disteso i sogni sotto i tuoi piedi;
Cammina leggera, cammini sui miei sogni.
https://pbs.twimg.com/media/C19Tk4cWIAAdd2H.jpg
Soyledigim ve yazdigim tum sozcukler,
Yorulma nedir bilmeksizin
Acmalilar goklere kanat,
Ve uzgun kalbinin oldugu yere gidene degin
Dinlenmemeliler kavgalarinda asla,
Ve sana sarki yapmalilar geceleyin,
Firtina karanligini veya yildizli aydinligi,
Otesinde sularin devindigi yerin.
-
-
2 Akademi Odul adayligi (Esaretin Bedeli-The Shawshank Redemption, 1994 ve Yesil Yol - The Green Mile, 1999) bulunan Amerikan film yonetmeni, senarist ve yapimci Frank Darabont’un dogum gunu (28 Ocak 1959)
https://images-na.ssl-images-amazon....14,317_AL_.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon....2OTU@._V1_.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon....2NTY3._V1_.jpg
-
Amerikali roman kisa hikaye yazari ve antropolog Zora Neale Hurston’in olum yildonumu (28 Ocak 1960)
“Ufuktaki gemilerde, her adamin arzulari vardir. Bazilari icin umutlar dalgalarla yanasir. Digerleri icin ise, ruyalar sonsuza kadar ufukta yol alir, gozden hic kaybolmadan seyredilir ve onlari gozleyenler SIKILIP gozlerini baska tarafa cevirinceye, zaman onlari alayli bir sekilde silinceye kadar, asla kiyiya yanasmazlar. Insan hayati budur iste.” Tanriya Bakiyorlardi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Ships at a distance have every man's wish on board. For some they come in with the tide. For others they sail forever on the same horizon, never out of sight, never landing until the Watcher turns his eyes away in resignation, his dreams mocked to death by Time. That is the life of men.”
-
Sean Connery, Richard Harris ve Samantha Eggar’in rol aldigi drama Ihanet (The Molly Maguires), 28 Ocak 1970’de Pennsylvania’da gosteriem girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....3NDc@._V1_.jpg
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...-uganbL0AHUKr5
-
Italyan romanci, oyku yazari, ressam, sair ve gazeteci, Tatar Colu kitabi ile taninan Dino Buzzati Traverso'nun olum yil donumu (28 Ocak 1972)
"O zaman degin, cocukken insana sonsuz gibi gorunen bir yolda, yillarin yavas yavas ve hafifce gectigi, boylece hic kimsenin akip gittiklerinin ayirdina varmadigi bir yolda, hep ilk gencliginin kaygisizligiyla ilerlemisti. Insan bu yolda sakin sakin, cevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye gercekten hic gerek yoktu, ne arkanizda sizi SIKISTIRAN ne de tabi, bekleyen birileri bulunurdu, arkadaslariniz da kaygisiz, oynamak icin SIK SIK durarak ilerlerdi. Evlerinin kapisindan buyukler size dostca selam verir ve suc ortakligi dolu guluslerle ufku gosterirlerdi; boylece yurek yigitce ve tatli arzularla carpmaya baslar ve insan kendisini az otede bekleyen harikulade umudunu tadar; gerci o seyler henuz uzaktadir ama bir gun onlara ulasilacagi kesin, tartismasiz bir bicimde kesindir.
Daha cok yol var midir? Yoo, su ilerideki nehri gecmek, su yesil tepeleri asmak yeterlidir.Belki de varmisizdir bile. Su agaclar, kirlar, su beyaz ev belki de bizim aradigimiz seylerdir. Bir an bunun dogru olduguna inanip, orada durmak isteriz. Sonra, kulagimiza ilerde daha iyisinin oldugu calinir ve tasasiz bir bicimde yeniden yola koyuluruz.Insan, boylelikle, umut dolu, kendi yolunda gider durur; gunler uzun ve sakindir, gunes yukarida gokyuzunde parlamakta ve aksam bastiginda uzulerek yok olmaya yuz tutmaktadir.
Ama bir noktada, belkide icgudusel olarak, insan geri doner ve arkasindaki bir kapinin kapanarak donusu olanaksiz kildigini fark eder.Iste o zaman , bir seylerin degismis oldugunun ayirdina variriz, gunes eskisi gibi kipirtisiz degildir, hizla hareket etmektedir; ne yazik ki henuz bakmaya bile fýrsat bulamadan, onun ufkun ucuna dogru hizla kaydigini, bulutlarin da gokyuzundeki mavi koylarda hareketsiz durmadigini, birbirlerinin uzerine cikarak kactiklarini, iyice acele ettiklerini goruruz; zamanin gectigini ve gunu gelince yolun zorunlu olarak son bulacagini anlariz."
http://www.mondadoristore.it/img/Il-...t=Dino+Buzzati
https://pbs.twimg.com/media/C3MMOzPW8AAY9ng.jpg
"Fino allora egli era avanzato per la spensierata età della prima giovinezza, una strada che da bambini sembra infinita, dove gli anni scorrono lenti e con passo lieve, così che nessuno nota la loro partenza. Si cammina placidamente, guardandosi con curiosità attorno, non c'è proprio bisogno di affrettarsi, nessuno preme di dietro e nessuno ci aspetta, anche i compagni procedono senza pensieri, fermandosi spesso a scherzare. Dalle case, sulle porte, la gente grande saluta benigna, e fa cenno indicando l'orizzonte con sorrisi di intesa; così il cuore comincia a battere per eroici e teneri desideri, si assapora la vigilia delle cose meravigliose che si attendono più avanti; ancora non si vedono, no, ma è certo, assolutamente certo che un giorno ci arriveremo.
Ancora molto? No, basta attraversare quel fiume laggiù in fondo, oltrepassare quelle verdi colline. O non si è per caso già arrivati? Non sono forse questi alberi, questi prati, questa bianca casa quello che cercavamo? Per qualche istante si ha l'impressione di sì e ci si vorrebbe fermare. Poi si sente dire che il meglio è più avanti e si riprende senza affanno la strada.Così si continua il cammino in una attesa fiduciosa e le giornate sono lunghe e tranquille, il sole risplende alto nel cielo e sembra non abbia mai voglia di calare al tramonto.
Ma a un certo punto, quasi istintivamente, ci si volta indietro e si vede che un cancello è stato sprangato alle spalle nostre, chiudendo la via del ritorno. Allora si sente che qualche cosa è cambiato, il sole non sembra più immobile ma si sposta rapidamente, ahimè, non si fa tempo a fissarlo che già precipita verso il confine dell'orizzonte, ci si accorge che le nubi non ristagnano più nei golfi azzurri del cielo ma fuggono accavallandosi l'una sull'altra, tanto è il loro affanno; si capisce che il tempo passa e che la strada un giorno dovrà pur finire."
-
28 Ocak 1973’de duzenlenen 30. Golden Globes Odul toreninde, Baba (The Godfather), Drama Dalinda En Iyi Senaryo; Liv Ullmann, Gocmenler (The Emigrants) filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktris; Marlon Brando, Baba (The Godfather) filmi ileDrama Dalinda En Iyi Aktor Odulunu aldilar.
http://wearepalermo.com/wp-content/u...s-shooting.jpg
http://www.wakingtimes.com/wp-conten...lon-Brando.png
http://theredlist.com/media/database...theredlist.jpg
-
28 Ocak 1978’de duzenlenen 35. Golden Globes Odul toreninde, Donum Noktasi (The Turning Point), Drama Dalinda En Iyi Senaryo; Jane Fonda, Julia filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktris; Richard Burton, Kor Atlar (Equus) filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktor Odulunu aldilar.
https://images-na.ssl-images-amazon....1RG0AD16JL.jpg
https://www.goldenglobes.com/sites/d...-033114jpg.jpg
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...g0FrpaTQzt6cH7
-
-
28 Ocak 1984’de duzenlenen 41. Golden Globes Odul toreninde, Sevgi Sozcuklari (Terms of Endearment), Drama Dalinda En Iyi Senaryo; Shirley MacLaine, Sevgi Sozcuklari (Terms of Endearment) filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktris; Robert Duvall, Sevecenlik (Tender Mercies) filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktor Odulunu aldilar.
http://metrograph.com/uploads/films/...20-726x388.jpg
https://media.gettyimages.com/photos...re-id560521633
-
28 Ocak 1989’da duzenlenen 46. Golden Globes Odul torenlerinde, Yagmur Adam (Rain Man), Drama Dalinda En Iyi Senaryo; Jodie Foster, Sanik (The Accused) filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktris; Dustin Hoffman, Yagmur Adam (Rain Man) filmi ile Drama Dalinda En Iyi Aktor Odulunu aldilar.
http://www.moviefanfare.com/wp-conte...01/RainMan.jpg
https://media.gettyimages.com/photos...re-id105909106
-
Rus asilli Amerikali sair Joseph Brodsky’nin olum yildonumu 28 Ocak 1996)
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Iki kere uyandim geceleyin,
ve isiltili sokak lambalar, duruyordu
duslerin yarim tumcelerini tamamlayamayan
ve havsalami dindiremeyen uc nokta gibi.
Gebe oldugunu dusledim.
Yillardir ayri olsak da birbirimizden,
gene de biliyordum sucumu,
ve ellerim oksuyordu gergin kasigini,
fakat gene de yataktaki pantolonu
ve elektrik dugmesini buldu ellerim. Ve gider gitmez,
anlamistim ki seni karanlikta yuzustu birakarak
terk etmistim, bir duste, fakat beni beklemeyi
istiyordun sen, ve bir bakisla bile
kinamiyordun beni bu apacik
sucumdan oturu. Cunku – karanlikta olur
isigin parcaladiigi seyin sucu.
Orada evlendik ve iki sirtli iki hayvani
taklit ettik, ve gelecekteki cocuklarýmiz
yalnizca bahanesiydi ciplakligimizin.
Bir keresinde, baska bir gece, duruyordun
bakisim icin boylece, bitkin, siska,
ve goruyordum henuz adi olmayan
bir kiz ya da bir oglan cocugunu, ve o vakit
uzatamiyordum ellerimi
elektrik dugmesine dogru, hakkim yoktu
sizleri golgelerin ulkesinde birakmaya,
gunun duvarlari onunde dilsizdim
ve sizler icin ulasilmaz oldugum
o gercek dunyaya bagliydiniz sizler.
https://images.gr-assets.com/books/1...46l/582961.jpg
Twice I awoke this night, and went
to the window. The streetlamps were
a fragment of a sentence spoken in sleep,
leading to nothing, like omission points,
affording me no comfort and no cheer.
I dreamt of you, with child, and now,
having lived so many years apart from you,
experienced my guilt, and my hands,
joyfully stroking your belly,
found they were fumbling at my trousers
and the light-switch. Shuffling to the window,
I realized I had left you there alone,
in the dark, in the dream, where patiently
you waited and did not blame me,
when I returned, for the unnatural
interruption. For in the dark
that which in the light has broken off, lasts;
there we are married, wedded, we play
the two-backed beast; and children
justify our nakedness.
On some future night you will again
come to me, tired, thin now,
and I shall see a son or daughter,
as yet unnamed -- this time I'll
not hurry to the light-switch, nor
will I remove my hand; because I've not the right
to leave you in that realm of silent
shadows, before the fence of days,
falling into dependence from a reality
containing me -- unattainable.
-
Kral, elmas suslu, celikten buyuk calisma masasindan kafasini kaldirdi.
'Ne soyluyor askerlerim ?’ diye sordu. Disaridaki Culus Meydani'ndan boluk boluk askerler geciyordu sinira dogru, yururken turku soyluyorlardi. Yasam guluyordu hepsine cunku dusman kacisa gecmisti ve oralarda, irak cayirlarda, donuste baslarina takacaklari zafer taclarindan baska bir sey yoktu dertlenecek. Bu nedenle kral da olaganustu saglikli, guvenli hissediyordu kendini. Dunya boyundurugu altina girmek uzereydi.
‘Turku soyluyorlar hasmetlim' dedi basdanisman, o da zirhlar, demirler kusanmisti, cunku savas duzeni boyle gerektiriyordu. Kral guldu 'Daha neseli bir sey bilmiyorlar mi? Schroeder, ordularim icin ne guzel marslar besteledi. Hepsini dinledim. Tam askerlere gore!’
‘Elden ne gelir Hasmetlim’ dedi yasli danisman. Kusandiklarinin agirligiyla gercekte oldugundan daha da kambur gorunuyordu. ‘Askerler bir seyi tuttururlar, tipki cocuklar gibi. Yeryuzunun en guzel marslarini bile versek hep kendi turkulerini yeglerler.” Dino Buzzati, Tanriti Goren Kopek
http://image.anobii.com/anobi/image_...b&time=&type=4
“Il re sollevò il capo dal grande tavolo di lavoro fatto d'acciaio e diamanti. ‘Che cosa diavolo cantano i miei soldati?’ domandò.
Fuori, nella piazza dell'Incoronazione, passavano infatti battaglioni e battaglioni in marcia verso la frontiera, e marciando cantavano. Lieve era ad essi la vita perché il nemico era già in fuga e laggiù nelle lontane praterie non c'era più da mietere altro che gloria: di cui incoronarsi per il ritorno. E anche il re di riflesso si sentiva in meravigliosa salute e sicuro di sé. Il mondo stava per essere soggiogato.
‘E la loro canzone, Maestà’ rispose il primo consigliere, anche lui tutto coperto di corazze e di ferro perché questa era la disciplina di guerra. E il re disse: ‘Ma non hanno niente di più allegro? Schroeder ha pur scritto per i miei eserciti dei bellissimi inni. Anch'io li ho sentiti. E sono vere canzoni da soldati.’
‘Che cosa vuole, Maestà?" fece il vecchio consigliere, ancora più curvo sotto il peso delle armi di quanto non sarebbe stato in realtà. " I soldati hanno le loro manie, un po' come i bambini. Diamogli i più begli inni del mondo e loro preferiranno sempre le loro canzoni. "
-
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...rown-penny.jpg
Fisildadim ‘Cok gencim, ‘ diye
Sonra da, ‘Yasliyim’ diye, ‘ oldukca’;
Ask olasiligim var mi bilmek icin
Bir Peni fýrlattim havaya.
‘Git ve sev, git ve sev, genc adam,
Eger gencse ve guzelse kadin.’
Ah Peni, ah kahverengi Peni,
Dugumlendim dugumune sacinin.
Cetrefil bir seydir ah ask,
Yoktur icindekileri bilecek kadar
Yeterli bilgelikte kimse,
Ta ki uzaga gidinceye yildizlar
Karanlik yuzu ayi yiyinceye dek
Aski tefekkur edeceklerinden.
Ah Peni, kahverengi Peni,
Baslayamaz kisi aska pek erken.
https://www.primeeducation.com.au/wp...6817809906.gif
Yaslandiginda, kirlastiginda saclarin
ve uyuklar oldugunda hep
ve atesle sinandiginda
bu kitabi yeniden al ve yavasca oku
o yumusak bakisi dusle
gozlerinden suzulen bir keresinde
ve derin mi derin golgelerini onun
kimbilir kac kisi o ince o zarif anlarini sevdi senin
ve guzelligini belki gercek belki yalan
ama yalniz bir adam icindeki o gocebe ruhu sevdi
ve hercai yuzundeki kederi
comelisini parlayan parmakliklarin ardinda
miriltili, uzuntulu azicik, nasil yenildi ask
yurudu gitti otesine ardina daglarin
ve yuzu sakli hep
bir yildiz kumesinin ortasinda
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...nking-song.jpg
Agzimizdan dokeriz kadehi
Ask ise girer gozlerimizden;
Yasamin bilinecek gercegi
Yalniz bu, yaslanmadan, olmeden.
Agzima goturuyorum kadehi,
Sana bakip ic cekiyorum ben.
-
Kanada polisi gune baslamadan once meditasyon yapiyormus:kahkah:
http://www.thewayofmeditation.com.au...meditating.jpg
-
-