Printable View
İnşallah işler sizin söylediğiniz gibi gelişir. Zira adı geçen firmanın mağazaları 2-3 aydır bomboş. Firma OHAL'in kaldırılması sonrası iflas erteleme hakkının geri geleceği tarihe kadar borçlarını ötelemeye çalışıyor gibi bir hisse kapıldım. Zira şu anda OHAL kapsamında çıkarılan bir KHK nedeniyle kendisi için avantajlı olan iflas erteleme hakkından yararlanamıyor, direk iflas etmesi gerekiyor.Alıntı:
Originally Posted by JonDowes
İşler o aşamaya geldiyse faize kimse bakmaz alacaklılar anapara derdine düşer zaten.Alıntı:
Originally Posted by rxpu
İhraç ettiği TRSBMKS11810 ve
TRSBMKS71814 ISIN kodlu (sırasıyla 20.000.000 TL ve 30.000.000 TL nominal
değerli) borçlanma araçlarının 28/07/2017 tarihli kupon ödemelerini
gerçekleştirmeyen Bimeks Bilgi İşlem ve Dış Ticaret A.Ş.'nin (Şirket) 18/07/2017 ve
21/07/2017 tarihli özel durum açıklamaları ile kamuya duyurduğu borçlanma
araçlarının yapılandırılması çalışmalarının tamamlanabilmesi için, Şirket
tarafından 28/07/2017 tarihli özel durum açıklaması ile kamuya duyurulan ek
süre talebi dikkate alınarak, Borsamız Kotasyon Yönergesi'nin 29/1-e maddesi
kapsamında Şirkete 08/09/2017 tarihine kadar ek süre verilmesi ve bu süre
içinde TRSBMKS91713 (yeni hali TRSBMKS12230), TRSBMKS11810 (yeni hali
TRSBMKS12222) ve TRSBMKS71814 (yeni hali TRSBMKS12214) ISIN kodlu borçlanma
araçlarının işlem sıralarının kapalı kalmasına karar verilmiştir.
https://www.kap.org.tr/Bildirim/620741
280 milyon TL toplam borcu var, şimdi bu 20 ve 30 milyon TL ler hangi ödeme ve teminat sırasında işlem görecek. ÖST dışı zaten 230 milyon TL yapılandırmış, Teminat yapısını görmeden uzatmayı kabul etmemek lazım bence.Alıntı:
Originally Posted by british
Sn jondowes,
Aşağıda belirtilen şok likidite açığı artışı yine dispo nedeniyle mi?. zira bu sefer artış 1 gün içinde 19 milyar TL'ye yakın...
Yorumunuzu alabilir miyiz?
__________________________________________________ ______________
Flaş Flaş Flaş bugünkü likidite açığında şok artış
28.7.2017 tcmb fonlama verileri
TL Depo 10.34 milyar TL
GLP 109.14 milyar TL
toplam fonlama 119.4 milyar TL
ortalama fonlama faizi ******%11.99000**********
Neler oluyor, düne göre (101.1 milyar TL) likiditedeki artış tam 18.3 milyar TL. Geçen seferki gibi yine dispoya mı denk geldik?
Neler oluyor forumdaşlar.....
Evet dispo günü. Vergiler, sigorta ödemeleri, maaşlar da vardı. Ayrıca haftasonu olduğu için bir miktar nakit de çekilmiştir.
Likidite açığını öcü gibi görmeyin :) Para uzaya gidemez. Sadece yer değiştirir. Sonuçta bankalar olmayan bir parayı kredi veremez. Paranın her türlüsü, TCMB ekranında bir iz sadece. Bazı sayfalarda '+' yazıyor bazı sayfalarda '-'. Toplamlarının sıfır olmama ihtimali yok. Parasal ekonominin ana risk unsuru: aşırı hızlı nakit akışı ve enflasyondur.
Teknik olarak 18 milyar TL likidite açığı oluştu ise, aslında bu o gün için bankalar sahip oldukları varlıklardan daha çok borç vermişler ve bunu başka hiçbir yerden karşılayamamışlar demek olarak anlayabilir miyiz?Alıntı:
Originally Posted by JonDowes
Yine havuz örneğinden gidersek gün sonunda bankalar havuzdaki tüm suyu içmişler, havuz kurumuş ve hala suya ihtiyaçları var , tcmb'ye de hortumu uzat biz daha fazla su içmek istiyoruz diyorlar.
Tcmb hortumu yüksek bir bedelle de uzatsa (%12.25) yine de para arzını arttırmış olmuyor mu?
Temel soru şu: Sizin görüşünüze göre bu durumu nasıl yorumlanmalı: tcmb piyasaya günlük 250 milyar TL 1 günlük GLP ile geçici likidite verse ama bunun faizi %20 dir dese. Bu bir parasal genişleme midir? (zira para arzını ciddi şekilde arttırdı), yoksa bir sıkılaşma mıdır? (zira faizleri de ciddi şekilde arttırdı).
Hayır anlayamayız. Likidite açığını zorunlu karşılıklar ile karşılaştırın. Bankalar TCMB'ye para yatırmıyor olsalar, likidite açığı da olmaz. Son dönemde hızlı büyüme nedeniyle ZK da arttı, bu da likidite açığı olarak piyasaya yansıdı. Daha net bir resim için "likidite açığı/aktifler" oranına bakın. Fonlamanın 250 milyar olduğu dönemde ZK da 400 olur. Bankalar yine TCMB'deki paralarını geri alsalar "net artı"da olurlar.Alıntı:
Originally Posted by rxpu
Havuzun kuruması diye bir şey olamaz. Havuzun su seviyesi artıyor, havuza konan suyun bir kısımını TCMB veriyor ve ismine de likidite açığı diyoruz. Şunu hep tekrar ediyorum ama unutuluyor: Bankalar krediyi uzaya vermiyorlar; birine verilen kredi aynı zamanda bir başkasının mevduatıdır. Bankalar kaynağı olmayan bir kredi veremezler. Önce kaynak bulunur, sonra kredi verilir. Şu anki piyasa yapısında bu kaynaklardan biri de TCMB. Çünkü para politikasını bu şekilde çiziyor.
TCMB piyasaya 250 milyar veriyorsa, kendi çizdiği politika nedeniyledir. Bankalar krediyi yurtdışına vermiyorlar; yurtiçine veriyorlar. Aktarım mekanizmasında bu paranın bir kısmı TCMB'ye geri dönüyor, bir kısmı da yastık altına gidiyor. Bu "kaçak" nedeniyle de likidite açığı artıyor. Bankaların buna müdahale gücü yok. Sistem böyle kurulu ve bankalar da kendilerine verilen işlevi yerine getiriyorlar, acaip bir şey yapmıyorlar.
Burada asıl soru şu: Ey TCMB. Madem piyasadaki kredi hacminin bu hızla artmasını istiyorsun. Yastıkaltına kaçak olacağını da biliyorsun. Likidite açığını görmekten rahatsız olacak bir kesmi neden provoke ediyorsun; ZK oranlarını düşür, sen de rahatla biz de :)
Alıntı:
Originally Posted by JonDowes
Anlattıklarınızdan anladığım ZK nın tcmb'nin özerkliği ve fonksiyonu için epey önemli bir araç olduğu. Düşük yada sıfır ZK, tcmb dışı aktörlere özellikle maliye politikası ile oynayarak ciddi manevra alanı tanıyor. Bu manevra alanı da eğer sınırlandırılmaz ise merkez bankasının fonksiyonelliğini ve işlevselliğini yok edebilir.
Sizce tcmb kredi hacminin bu hızla artmasını gerçekten istiyor mu? . Ben sanki kredi artışını tcmb dışı aktörler zorluyor, tcmb ise politikacıları kızdırmayacak bir formatta iki arada bir derede duruyor ama kredi artışını temelde çok desteklemiyor gibi görmüştüm.
@rxpu @jondowes
ben olaya şu şekilde bakıyorum
TCMB Zorunlu Karşılıklar Veri Seti
Bu sete bakıldığında, TL yükümlülükler için ROM uygulaması çerçevesinde %60 dolar % 30 altın (%5 hurda yeni) verilmesinin büyük oranda yapıldığı görülmektedir.
Ve sonuç olarak; TL yükümlülüklerin sadece %25'i TL cinsinden TCMB'ye verilmektedir geri kalan dolar+altın+hurda altın olarak ödenmektedir.
Mesela;
16/06/2017- 30/06/2017 TL ZK döneminde ;
Tesis Edilmesi Gereken Toplam (TL) 98,546
Türk Lirası Tesis Edilen (TL) 24,329
Ben kalan TL'nin aktifin (hangi hesaplar bilmiyorum ) finansmanında kullanıldığını düşünüyorum..
Ayrıca
TBB "Likitide Riski" alt sayfası incelendiğinde
Vadesiz de - 167 milyar seviyesinde.
Zorunlu karşılık olarak gösterilen tutarlara TCMB tarafından faiz ödeniyor mu?
Ödeniyorsa TL, dolar, euro, altın için ne kadar?
@elmaAlıntı:
Originally Posted by elma
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/conne...silik+Oranlari
sağ sütunda "Bankacılık verileri" altında
Türk lirası Zorunlu Karşılıklara Uygulanan Faiz/Nema Oranları
Yabancı Para Zorunlu Karşılıklara Uygulanan Faiz/Nema ve Komisyon Oranları
Zorunlu Karşılıklara Faiz Ödenmesinde Dikkate Alınacak 100x(Mevduat+Özkaynak)/Kredi Grup Ortalamaları (%)
TCMB tarafından zorunlu karşılıklara ödenen faizlerde son durum TL için %4, USD için %1,25, Euro için %0 görünüyor.
TCMB ağırlıklı ortalama fonlama faizi %11,9X civarında olduğu, bankaların yüksek kredi/mevduat oranları nedeniyle fon açığı bulunduğu dikkate alındığında zorunlu karşılıkları mümkün olabildiğince TL yerine USD olarak ayırmanın rasyonel bir tercih olduğu ifade edilebilir.
Kimin için rasyonel?. ZK lara ödenen faiz de bir çeşit parasal genişleme (piyasaya kalıcı likidite sağlama) olduğundan tcmb için şu aşamada pek rasyonel değil. Banka karlılıkları yüksek gelmeye devam ederse TL ye ödediği faizi düşürebilir.Alıntı:
Originally Posted by elma
Tabii ki bankalar için.Alıntı:
Originally Posted by rxpu
Siyasi etki uzun yıllardır var. Sonuçta belli fiyattan kredilerin artması ekonomik büyüme için gereksinim. %25-30 yıllık artış hızına gelirse aşırı ısınma yapacağı için yavaşlatılıyor. %15'ten aşağı düşmesi ise tercih edilmiyor bu sefer karşıt tedbirler devreye sokuluyor. Hemen her TCMB sunumunda "kredi stoğu artış hızı" grafiği bunun için var.Alıntı:
Originally Posted by rxpu
TCMB TL'nin tek ve gerçek sahibi. TCMB için "TL finansmanı" diye bir şey yok. Kendi yarattığı bir muhasebe defteri TL. TL'ye ödenen tüm faizler de TCMB'nin defterinde bir "sayfa" sadece. İster tüm sayfaları yırtıp atar, ister her sayfaya milyon tane sıfır yazar.Alıntı:
Originally Posted by inti
ROM bunun için var. Swap piyasası bunun için canlı. Yeni değil yıllardır bu şekilde. TCMB'nin net rezervlerinin 25, brüt rezervlerinin 100+ milyar dolar olması da bu sayede. Aradaki fark; FX pasifler için tutulan FX ZK ve TL pasifler için tutulan FX ZK.Alıntı:
Originally Posted by elma
ZK'lara uzun yıllardır faiz ödenmiyordu, Kasım 2014'te başladı. Bu parasal genişlemeden çok tasarruflara verilen ufak bir faiz desteği oldu. Sonuçta bankalar bu parayı sokaktan bulmuyor; %10+ faizle borçlanıyor. Bu faizle hasarın bir kısımını iade alıyorlar.Alıntı:
Originally Posted by rxpu
Sayın @jondowes
bankalar kendi aktiflerinin finansmanında kullanıyor Api-zk tl=80 milyar tl
ok...Alıntı:
Originally Posted by inti
-----
http://www.prnet.com.tr/Clips/290720...0040930184.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DGEdJHTXcAEhlFI.jpg:large
Gecelik Borç Alma :7.25
Sayın @jondowes
Aşağıdaki grafikle hiç çalıştınız mı ? Nasıl oluşturulur(kısaca) ? Nasıl yorumlanır? Bloomberg terminalim olsa :)
https://i.hizliresim.com/zB1n0R.png
TRY'nin ZAR'a kıyasla volatiliteye göre düzeltilmiş carry trade getirisini gösteriyor. Bloomberg haricinde oluşturmak istiyorsanız; TL ve ZAR için ilgili döneme ait getiri ve volatilite verilerine ihtiyacınız var.Alıntı:
Originally Posted by inti
TL ve ZAR en popüler carry trade paralarından olduğu için ikisini karşılaştırmış; grafikteki çizgi yukarı çıktıkça TL'nin, aşağı indikçe ZAR'ın faizinin yabancılar için daha cazip olduğu anlamına gelir.
Dowes Bey
1) 1 milyon dolari yurtdisindan getirip ING ye koyan cifte vatandas bir adamin bu yatirimdan dogan faiz gelirlerinden vergisi nasil hesaplanir?
2) Ofshore da hesap acmak vergiden kacinmak gibi bir sey sozkonusumudur? Yoksa o olay kapandimi?
1. Vatandaşı olduğu ülkelerin kendi aralarında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması var ise, sadece bir ülkede beyan eder veya öder. Diğerine ödeme belgelerini gösterir... Eğer bu anlaşma yoksa, çoğu durumda, her iki ülkede de vergi ödemesi beklenir. Ancak yabancı ülkede elde edilen faiz gelirlerini yakalamak çok zor olduğu için çok az ihtimalle çifte vergi ödenir.
2. Offshore hesaplardan kazanılan faizin de vergisi hep vardı, şimdi de var. Beyandan kaçırma yasal bir yol degildi. Durum değişmedi.
Uzman görüşü aktaralım:
Tam mükellef gerçek kişilerin yurt dışındaki bir bankadan elde ettiği mevduat faizleri yurt dışında elde edilen gelir niteliğinde olduğundan ve Türk Vergi Kanunlarına göre herhangi bir vergi tevkifatına tabi tutulmadıklarından Gelir Vergisi Kanununun 86/1-d maddesine göre 2016 yılı için 1.580-TL olarak belirlenen beyan haddi dikkate alınarak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile menkul sermaye iradı olarak beyan edilmesi gerekecektir.
Söz konusu miktarı aşan ve yabancı ülkelerdeki bankalardan elde edilen faiz gelirlerinin eğer Türkiye'de elde edilmiş diğer gelirler varsa bu takdirde de beyannameye dâhil edilmesi gerekmektedir. Yurt dışından yabancı para birimine göre elde edilen faiz gelirleri ise elde edildiği tarih itibariyle T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen döviz alış kuru dikkate alınarak hesaplanacaktır.
Kıyı bankacılığı (Off-shore) dolayısıyla elde edilen mevduat faizleri de bu grupta değerlendirilmektedir.
Prof.Dr. Muhammet Akdiş, YMM
tesekkurlerAlıntı:
Originally Posted by JonDowes
ABD icin konusuyorum TR ile cifte vergilendirmeyi onleyen yasa var. Ama ben ABD de yerlesik biri oldugum icin ABD diyorki sen TR de kazandigin faizin vergisini TR de vereceksin ama ayni zamanda o faizi ABD de kazanmis olsaydin ne kadar vergi verecektin i de hesaplayacaksin ve ikincisi birinciden yuksekse aradaki farki bana vereceksin, degilse bana borcun yok diyor
Simdi bu durumda benim ABD deki vergi dilimim ve TR deki a) normal mevduat faizine uygulanan vergi orani b) offshore daki faize uygulanan vergi orani benim icin onemli oluyor
a ve b nedir ?
a) 6 aya kadar vadeli TL için %15. diğer paralar ve vadeler için %10-%18 arasında değişkenAlıntı:
Originally Posted by Ahmetg
b) Tek bir oran yok. Gelir beyanınızda faizle beraber tüm diğer gelirler listeleniyor. Muafiyet ve istisnalar uygulanıyor. Çıkan sonuca göre dilimler var: %15'den başlamak üzere, 20, 27, 35'lik dilimlerde vergi tahakkuk ediyor. (bordrolu çalışanların dilimleriyle aynı. hepsi gelir vergisi adı altında geçiyor)
KGF'YE NE OLDU?
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/mo...du-43715yy.htm
Hocaların hocası Ankara'dan sesleniyor.
Hükümet, kamu maliyesinden beslenen teşvikler, sübvansiyonlar ile telafiye kalkıştı. Bütçe açığı arttı; kamu borç limitlerinin sınırına ulaşıldı; iç talep canlandırıldı.
Ne var ki, yirmi yıl boyunca durgun seyreden sermaye birikim oranı nedeniyle, iç talep pompalaması ekonominin büyüme sınırlarına toslamaktadır. Sonuç, bir boyutuyla enflasyondur. Diğer boyutu ile iç talep artışları ülke dışına taşar; ithalat yoluyla dış açığı yukarı çeker. Böylece bu güzergâh içinde de kronik durgunluk sürmekte; dış kırılganlıklar ise artmaktadır.:bravo:
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kor...asebesi-205105
Kafama takılan bir soru var. Limited bir şirketim var KGF kredi başvurusu Yaptım. Toplam Çekilen kredinin yüZde 20 si kadar teminat istediler. İleri dönemde krediyi ödeyemedik. Burda sadece benim yüzde 20 ilk teminat mı yanıyor? Yoksa Limited şirketteki hisselerde banka hak sahibi oluyor mu? Bankalardan bunun ile ilgili tatmin edici bir cevap alamadım .
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Hisselerde hak sahibi olmaz. Ancak o hisselerin anlamı; şirketin mal varlığıdır ve banka aldığı imzalarla şirketin her tür taşınmazını teminat olarak almış olur. Başka deyişle: kredi ödenmezse, şirkete icra gelir ve ne varsa temizler. Bu nedenle hisselerin el değiştirmemesinin sembolik bir anlamı dışında bir katkısı olmaz.Alıntı:
Originally Posted by foxmulder
Sn jondowes, ben burada ek bir bilgi paylaşmak istiyorum ve bunu teyid edip edemeyeceğinizi sormak istiyorum.Alıntı:
Originally Posted by JonDowes
Mali müşavirlere sorduğum soru şuydu: Banka bir LTD ya da A.ş nin tüm mallarına haciz koyduktan sonra bu yeterli olmaz ise LTD ya da A.Ş nin ortakları olan şahısların şahsi mal varlıklarına yürüyebilir mi?
Bu soruyu sordum zira , Limited şirketlerde sorumluluğun sermaye ile sınırlı olduğunu düşündüğümden , hukuken nasıl bir prosedürle firmanın malları yetersiz kaldığında ortakları olan şahıslara geçileceğini (veya geçilip geçilemeyeceğini) tam olarak öğrenmek istiyordum.
Cevap, bankanın , limited şirket olsa dahi , bankanın firma ortaklarının ve özellikle imza yetkili olanların mallarına yürüyebileceği şeklinde geldi.
Bu konudaki fikrinizi öğrenebilir miyiz?
Sermaye şirketlerinde (limited ve AŞ); ortaklar sadece sermaye yükümlülüklerinden sorumludur. Sermaye ödenmişse, ortakların mallarına ulaşılamaz. "Limited sorumluluk" ve "anonimlik" terimleri de buradan gelir. İstisnası: kamu (amme) alacakları nedeniyle hisse payları oranında sorumlu olurlar.
O cevabı veren bankacı olmalı ki, kendini korumak için yanlış bir iddiada bulunmuş. Bankalar sadece şahsi kefaletlerini aldıkları ortakların mallarına el koyabilir. Kefalet imzası yoksa, hiçbir şey yapamaz.
Ancak şu da var: şahsi kefalet vermeyen firmalara kredi de vermeyebilirler.
Anladığım kadarıyla:Alıntı:
Originally Posted by JonDowes
1- Vergi borçları, Kurumlar,gelir,stopaj,SSK, KDV, muhtasar
2- Şahsi teminat alınmış banka borçları
için ortakların şahsi mallarına yürünebiliyor.
Sizce 210 milyar TL KGF kredisi içinde bankalar şahsi teminat ve gayrimenkul teminatı almadan firmalara kredi kullandırmışlar mıdır? (ihtimal varsa,tahmini oran?)
Bunu tahmin etmek zor ancak sadece %7'si garantilenmiş bir kredi için şahsi kefalet alınmaması ihtimali çok düşük. Kabaca; BIST100'de olmayan bir firma şahsi kefalet veya likit teminat vermeden kredi çekemez diyelim. Bu KGF'den önce de böyleydi. KGF sadece ek bir kefil sağladı.Alıntı:
Originally Posted by rxpu
Bu durumda KGF kredileri için telaşa kapılmak yersiz, en kötü ihtimal piyasada bu tür teminatların (gayrimenkullerin) piyasaya arz edilmesinden dolayı uygun fiyatlı gayrimenkul bolluğu oluşur. Sizce böyle bir durum oluşursa bankalar ellerindeki bu teminat gayrimenkulleri piyasaya arz edip fiyatı düşürmesin diye mi geçen ay bankaların ellerinde biriken gayrimenkulleri sermayelerine katkı yapacak şekilde düzenleyen bir tebliğ çıkarıldı?Alıntı:
Originally Posted by JonDowes
Geçen ay çıkan bu tebliğ sizce böyle bir durumda bankalara yardımcı olabilir mi? (likit olmayan varlıklarla likidite yönetiminin riskleri açısından soruyorum)
KGF kendi başına bir risk yaratmaz ancak risk almaya iştahlı olanların denetimsiz ve aceleci kötü kararlar almasına ön ayak olabilir. Sonuçta bu destek ile normalde kredi alamayanlara da kredi verildi. Bu kredilerden batanlar olduğunda devletin yanı sıra bankalar da zarar edecekler.
Gayrimenkullerin sermaye sayılması kararı uzun vadeden çok kısa vadedeki kredi verebilme (sermaye) kıstaslarına destek olması amacıyla yapıldı. KGF ile verilen kredi hacmi, piyasadaki kredi stoğunun 10'da biri. Ama bu karar ile tüm stoğu etkileyecek bir karar alınmış oldu. Bu karar "kredi karşılıklarını düşürmek"le eşdeğerde; bankaların kredi vermesini kolaylaştırdı. Ancak likiditeye bir katkısı yok.
Likiditeye katkısı olmayan ama kredi kapasitesini genişleten bir karar (başka bir etken zorlanmadığı takdirde-tcmb'nin piyasaya fazladan likidite vermesini ihtimalini devre dışı bırakırsak), faizleri yukarı baskılayabilir diyebilir miyiz?Alıntı:
Originally Posted by JonDowes
Kısa ,orta ve uzun vadede tcmb'nin baskı sonucu piyasaya para enjekte etme ihtimalini nasıl görüyorsunuz?
Bankaların paraya sıkışmasına kırk katır
tcmb'nin piyasaya para enjekte etmesine kırk satır, dersek
Hangisi devletin, politikacıların ve tcmb'nin bakış açısı ile daha zarar vericidir? (halkı dışarıda tutarsak)
Evet, zaten mevduat faizlerinin 15'i geçmesi KGF kredilerinin en çok dağıtıldığı döneme; faizlerin düşmeye başlaması ise şu anki KGF'nin sınırlarına geldiği zamana denk geldi.
Para enjeksiyonunun türleri var. TCMB, QE tarzı bir varlık alım programı (mesela banka senedi alımları) yapmadı. Şu an yaptığı klasik para politikası kapsamındaki "likidite açığını gecelik fonlamak" sadece. Bunu da teminatlar karşılığı yapıyor. Bankaların ZK'ları dahi likidite açığından fazla. Ancak piyasadaki para hacmi doğal akışıyla büyümeden, kredileri zorlamak da kaçak/açık miktarını büyütüyor.
Burada klasik deyişle bir trade-off (bir şeyden feragat edip başka bir şeyi önemseme) var. Büyüme ve istihdam için; riskli krediler ve verimsiz yatırımlara yol açılıyor. Standart kısa vadeli politikalar hep bu yönde olmuştur. Ancak NO2 bittiğinde, ivme verecek yeni geçici araçlar bulmak gerekecek ve bu süreç böyle gittiği sürece de risk artarken verim düşecek.
TCMB'nin bu süreçte çok büyük bir ağırlığı olduğunu düşünmüyorum. Ana kararlar maliyeden ve banka regülatöründen geliyor. TCMB sadece alınan kararlara uyacak şekilde elindeki araçları kullanıyor.