-
Italyan asilli Fransiz yazar Henri Bosco'nun dogum yildonumu (16 Kasim 1888)
"Ev korkusuzca mucadele ediyordu. Baslangicta yakiniyordu; firtinanin tuyler urperten solugu, kendini acikca belli eden bir kin ve ofkeli gurlemelerle dort bir yandan oyle bir cullandý ki, zaman zaman korkudan titredim. Ama ev dayandi. Daha firtinanin en basinda hircin ruzgar catini bir bolumune saldirmisti. Yerinden sokmeye, belini kirmaya, catiyi paramparca etmeye, yutmaya calisti. Ne var ki, cati sirtini kabartarak kocamis dam iskelesine yapisti. Bunun uzerine baska ruzgarlar da geldi, yeri yalayarak duvarlara yuklendi. Bu siddetli carpmayla her sey belini buktu, ama esnek ev, bukulup o azgin hayvana direndi. Adanin zeminine koparilmaz koklerle bagliydi kuskusuz, oyle ki, citirdayan sazlari andiran ince duvar ve dosemeleri dogaustu bir guc kazaniyordu. Kepenklere ve kapilara istedigi kadar kufurler yagsin, en buyuk tehditler savrulsun, sominenin icinde borazanlar calinsin, bedenimi barindirdýigim bu insansi varlik firtinaya pabuc birakmadi. Ev, diþi bir kurt gibi ustume kapandi, kokusunun zaman zaman anneye ozgu bicimde kalbime kadar indigini hissediyordum. O gece bana gercek analik yapti. Ondan baska beni koruyacak, kollayacak kimsem yoktu. Ikimiz basbasaydik."
https://p0.storage.canalblog.com/07/...07974946_o.jpg
" La maison luttait bravement. Elle se plaignit tout d'abord ; les pires souffles l'attaquèrent de tous les côtés à la fois, avec une haine distincte et de tels hurlements de rage que, par moments, je frissonnais de peur. Mais elle tint. Dès le début de la tempête des vents hargneux avaient pris le toit à partie. On essaya de l'arracher, de lui casser les reins, de le mettre en lambeaux, de l'aspirer. Mais il bomba le dos et s'accrocha à la vieille charpente. Alors d'autres vents arrivèrent et se ruant au ras du sol ils foncèrent contre les murailles. Tout fléchit sous le choc impétueux, mais la maison flexible, ayant plié, résista à la bête. Elle tenait sans doute au sol de l'île par des racines incassables, d'où ses minces parois de roseaux crépis et de planches tenaient une force surnaturelle. On eut beau insulter les volets et les portes, prononcer des menaces colossales, claironner dans la cheminée, l'être déjà humain, où j'abritais mon corps, ne céda rien à la tempête. La maison se serra contre moi, comme une louve, et par moments je sentais son odeur descendre maternellement jusque dans mon cœur. Ce fut, cette nuit-là, vraiment ma mère. Je n'eus qu'elle pour me garder et me soutenir. Nous étions seuls."
-
Amerikan Baskani Theodore "Teddy" Roosevelet, Amerika'daki iki eyalet arasindaki sinir sorununa ara buluculuk yapmak icin guneye dogru bir gezi turu duzenledi. Ayi avina merakiyla da bilinen Teddy Roosevelet'e jest yapmak icin, halk savunmasiz yavru bir ayiyi getirip vurmasini istedi. Baskan bu olaya siddetle karsi cikti.
Pulitzer Odullu Clifford K. Berryman, bu olayi 16 Kasim 1902'de The Washington Post'ta karikaturize etti.
https://pbs.twimg.com/media/DsH2IK6WkAELRGw.jpg
Karikature konu olan hikayeden ilham alan oyuncak ureticisi Morris Michtom ise esinden pelus bir ayi yapmasini istedi. Michtom, ayiciga Teddy Bear ismini vermek icin oyuncagi baskana gondererek isim babasý olmasini istedi. Roosevelt bu fikre pek sicak bakmasa da kabul etti ve 1900'lerin basinda Teddy Bear yok satacak derecede uretilmeye basladi.
http://cdn.historydaily.org/content/...f842f520d0.jpg
-
Fransiz yazar Henri Charrière'nin dogum yildonumu (16 Kasim 1906)
"Asansorumuz, ucagimiz, yer altinda giden trenimiz var diye, bizi yanlarina alip bakan kisilerden daha mi uygariz saniyorsunuz? Gelisimin nimetlerinden yararlanmiyorlarsa da, sozde uygar gecinenlerin hepsinden ustun bir Hristiyan yardimseverligine sahipler. Gunun birinde beni mahkum ettiren savcinin ruhuna sahip olacaksa, Paris'in Sorbonne'unu bitirmis birinden, bu kucuk koyun okuma yazma bilmeyen cahil insanini her zaman ustun tutarim. Biri her zaman insandir, oburu insanligi coktan unutmustur." Kelebek
https://res.cloudinary.com/dk2ghb1pg...1_b_bal6hv.jpg
"Vous croyez que parce que nous avons ascenseurs, avions et un train sous terre, ça prouve que les Français sont plus civilisés que ces gens qui nous ont reçus et soignés ? Mais s'ils n'ont pas les bénéfices du progrès, ils ont le sens de la charité chrétienne bien plus élevé que tous les prétendus civilisés du monde. Je préfère un illettré de ce hameau qu'un licencié es lettres de la Sorbonne à Paris, si celui-ci doit avoir un jour l'âme du procureur général qui m'a fait condamner. L'un est toujours un homme, l'autre a oublié de l'être."
-
-
-
Amerikali oyun yazari Eugene O'Neill'in olumu bekleyen bir deniz*ciyi konu alan psikolojik oyunu Dogu'ya, Cardiff'e Dogru (Bound east for Cardiff - Rotta a oriente per Cardiff), 16 Kasim 1916'da Provincetown, Lewis Wharf'da The Provincetown Players tarafindan, sonradan tiyatroya donusturulen Mary Heaton Vorse'un bagisladigi balik evi'nde sahnelendi.
https://images.gr-assets.com/books/1...l/24951090.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...an_Vechten.jpg
-
Nobel Odullu Portekizli yazar José (de Sousa) Saramago'nun dogum yildonumu (16 Kasim 1922)
"Insanlarin neler yapip yapamayacagi onceden hic belli olmaz, beklemek, zaman tanimak gerekir, her seye egemen olan zamandir, zaman kumar masasinda karsimiza oturan oteki kumarbazdir ve butun kartlar onun elindedir, bizler ancak yasam karsiliginda o masada bir seyler kazaniriz, kendi yasamimiz karsiliginda." Korluk
https://images-na.ssl-images-amazon....1L5A0POlkL.jpg
"You never know beforehand what people are capable of, you have to wait, give it time, it's time that rules, time is our gambling partner on the other side of the table and it holds all the cards of the deck in its hand, we have to guess the winning cards of life, our lives."
https://2.bp.blogspot.com/-dyGJhuzzW...isce.mai-x.jpg
"Yolculuk asla bitmez. Biten yolculardir sadece. Ustelik onlar da hatirda, anilarda, anlatilarda bir sure daha kalirlar. Kumsalda oturan yolcu 'Gorulecek baska bir sey kalmadi'dediginde bilir aslinda bunun boyle olmadigini. Yolculugun sonu bir yenisinin baslangicindan ibarettir. Gorulmeyeni gormek sarttir; gorulmus olani yeniden gormek; yazin goruleni bir de kisin gormek, gece goruleni bir de gunduz gozuyle seyretmek, eskiden yagmurun ýslattigini simdi gunes altinda gormek, olmamis hasadi, curumus meyveyi, yeri degismis kayayi, onceleri orada olmayan golgeyi. Atilan adimlarin ustunden yeniden gecmek gerekir, tekrar etmek ve yanlarina yenilerini eklemek icin. Yolculuga yeniden cikmak gerekir. Her zaman. Yolcu yeniden yollarda."
"Yasam, enstrumanlari akortlu da olsa, akortsuz da olsa devamli calan bir orkestradir. / La vita è un'orchestra che suona sempre, intonata, stonata"
https://pbs.twimg.com/media/DOvkTlFWsAAldNV.jpg
"Gercek ve yalan ayni agizdan cikar ve geride bir iz birakmaz. / La verità e la menzogna passano per la stessa bocca e non lasciano traccia."
https://pbs.twimg.com/media/DOvHi-eW0AAwfu9.jpg
" 'Sana bakmami istemiyorsan, golgene bakarim.' dedi. "'Golgeme bakacaksan, dilegim golgem neredeyse orada olmaktir.' diye yanitladi. / 'Guarderò la tua ombra, se non vuoi che guardi te.' gli disse, e lui rispose 'Voglio essere ovunque sia la mia ombra, se la’ saranno i tuoi occhi.' " José Saramago
https://pbs.twimg.com/media/DOwfLOcX4AAcrOY.jpg
Frank Horvat, Warsaw, couple in a cafe, 1963
-
Nijeryali roman yazari, sair, profesor ve elestirmen Chinua Achebe'nin dogum yildonumu (16 Kasim 1930)
Modern bir is haninin
Yuksek penceresinden bakarken
Yeni cikmis mango fidesi gordum
Genis beton cikintinin uzerinde
Iki kat asagidaki,
Mor, iki yaprakli, duruyordu ikiye yarilmis
Kara yumurtasinin uzerinde. El ediyordu nese icinde
ruzgara ve gunese
Iki saganak arasinda-ziyafet cekiyordu her gun kendine
Bol bol tohumundaki nisastasiyla
Ne kadar surer?
Ne kadar, yagmurlarin yikadigi bu tas gomut
ucurumundan bu mutlu el sallayis?
Ne kadar surer toprak tencerenin
dibinde kalmis unla doyunmak?
Belki de inanci hic olmeyen
Bir pencere gibi durmus bekliyordu
Ormandan gelecek, o posteki sacli
Gucuyle tohumu sonsuza dek dondurabilen kutsal adami.
Ya da belki kocaman bir seyin sebze kasesine yerlestirilmis
Hindistancevizi yumrusunun durmadan yenilenen lekesi uzerinde
Yasli kaplumbaganin tansikti sofrasini umuyordu
Bu masaldan uzak, inanctan uzak gunlerde?
https://images.gr-assets.com/books/1...288l/37773.jpg
Through glass window pane
Up a modern office block
I saw, two floors below, on wide-jutting
Concrete canopy a mango seedling newly sprouted
Purple, two-leafed, standing on its burst
Black yolk. It waved brightly to sun and wind
Between rains—daily regaling itself
On seed-yams, prodigally.
For how long?
How long the happy waving
From precipice of rainswept sarcophagus?
How long the feast on remnant flour
At pot bottom?
Perhaps like the widow
Of infinite faith it stood in wait
For the holy man of the forest, shaggy-haired
Powered for eternal replenishment.
Or else it hoped for Old Tortoise’s miraculous feast
On one ever recurring dot of cocoyam
Set in a large bowl of green vegetables
These days beyond fable, beyond faith?
"Ve sonunda yagmur kati, donmus su damlaciklari halinde dusmeye basladi; halk doluya 'cennet suyundan findik' diyordu." Ruhum Yeniden Dogacak
https://images.gr-assets.com/books/1...5l/6490587.jpg
"When the rain finally came, it was in large, solid drops of frozen water which the people called 'the nuts of the water of heaven.”