...:::vobelıt:::...

Konu dışına çıkmak için çok uygun bir yer değil diyoruz hep. Trollere kızıyoruz ama şovenist bakışın da çok farklı olmadığını düşünüyorum. Aralarında fark varsa da biri ne yaptığının farkında olarak karşı tarafı kandırmaya çalışıyor diğeri hem kendini hem de başkalarını aynı kısır irrasyonel ve yıkıcı tekrarlara ram etmeye çalışıyor. Aklın, bilimin ve insanlığın diğer ortak miraslarının yolundan ayrılmamak, aynı hatalara düşmememin en güzel ve sağlıklı yolu olsa gerek. Bu yolda katkı sunan forumdaşlara teşekkürler.

Size göre şovenizm, bize göre realizm...Atlantik paktıyla 30 yıldır düşük yoğunluklu bir savaş içindeyiz.

ABD bölgede BOP yolunda aynı kısır irrasyonel ve yıkıcı tekrarlara devam ettiği sürece,

Biz de halkımız, Suriye gibi, Irak gibi, Libya gibi, Afganistan gibi, Yugoslavya gibi, Ukrayna gibi olmasın diye aynı şiddette ve kararlılıkla karşı koymaya devam edeceğiz.

Aklın, bilimin ve insanlığın ortak mirasına bakarak çıkardığımız tecrübeden diyoruz ki, yaşasın hürriyet, yaşasın istiklal. Bunlar olmayınca olmuyor.

https://www.ekonomim.com/finans/habe...-haberi-690391

Tahvil zorunluluğu, TL dönüşüm oranı hedefi, yabancı para zorunlu karşılık artışlarının üzerine bir de seçim belirsizliği ile karşı karşıya olan bankacılık sektörü ihtiyaç kredilerinde 70 bin liranın üzerinde kredi vermemeye başladı. KOBİ kredileri de belirsizlik nedeniyle sekteye uğradı.

Birkaç kez okudum yazıyı. Ben de sizin gibi birçok yerde katılmıyorum, bazı yerlerde ise açıkça savunduğu tezin hilafına ifadelerde bulunmuş. Yazının genel çerçevesinde TL değersiz derken bir yerde kur üzerindeki yoğun baskıdan bahsetmiş. Elbette şartlar değişirse durum farklı olabilir. Ben şartların ne hızla değişebileceğini ne de değişimin hep aynı yönde olabileceğini düşünüyorum.

Aklıma gelen önemli gördüğüm oyun belirleyici başlıklar/sorular özetle:

- Bir yerde aşırı birikimler dalganın diğer tarafına kırılma potansiyelini beraberinde yükseltir. KKM ile sanal olarak döviz hesabına yazılan para aslında TL. Ben kısa-orta vadede iç talebin dışardan daha belirleyici kalmayı sürdüreceğini düşünüyorum. Bu minvalde KKM’nin akıbeti ne olacak bu soru önemli bir kilometre taşı.

- İçeri/dışarı enflasyon farkları ve bunun kurla bağından söz etmek zor uzunca bir süredir. İhracat - ithalat dengesindeki değişimlerden de anlaşılacağı üzere gelir dağılımında bozulma, ücretler vd. parametreler denge arayışının hala kapanmadığını imliyor.

- Yabancı girişinden söz ediliyor. Ülke notu ve kurumsal fonların bu notlara uyma zorunluluğuna dair iç tüzükleri/kuralları bir yana, bütün koşulların ortalamasında yabancının girme eşiğini belirleyecek toplam nedir, bu eşik kaçta iken “uzlaşı” oluşur ben bilmiyorum, ama merak ediyorum.

- Diğer taraftan ne kadarı benim yanılsamamdır bilmiyorum ama bana da halkın alım gücü ortalaması, kafamda oluşan genel yoksulluk-varsıllık imgesi daha yukarı nereye gidecek, yer yok diye fısıldıyor. Tabi bunun subjektif yanı ağır. Ama insan diğer araçlarla tarttığı ölçüde subjektif izlenimler de önemli olabiliyor.

Selamlar.

Alıntı:

---

Originally Posted by deniz43

https://yetkinreport.com/2023/04/11/...i-senaryolari/

Fatih Özatay'ın yazısı.
Yazının içeriğinde birçok ifadeye katılmıyorum.Ama farklı bir görüş olarak burada paylaşıyorum.

---

https://www.sozcu.com.tr/2023/dunya/...=alt_surmanset
3,5 ayda 31 bin düzensiz göçmen geldiği için ohal ilan etmişler. Bizde sayısını bilmediğimiz milyonlarcası var.

Açıkçası en azından karşılıklı olarak seviyenin düşmediği bir diyalog oluşması beni şaşırttı, sevindirdi. Herkes aynı şekilde değerlendirmek doğru değil ve bu güzel bir şey.

Cevaba gelirsek, tam da o atlantik (nato) paktının içindeyiz, bir ortağıyız. Bu elbette siyasal perdeden bir bağlılık yoksa halkın tercihiyle oluşmuş bir katılım/birliktelik değil. Bahsettiğiniz ülkelerdeki durumlara dahlimiz bir tarafa, öyle planlı kumpasların üzerimize oynandığını düşünmüyorum. Komplo teorilerine prim vermem, bilakis yukarıda bahsettiğiniz devletlerin (Suriye gibi, Irak gibi, Libya gibi, Afganistan gibi, Yugoslavya gibi) ortak yanları çokça var: en alt seviyede (çoğunda bu da yok) demokratik olgunluk seviyeleri, aşırı milliyetçi ve baskıcı (baas rejimleri, nazizmi aratan uygulamaları, bilim dışı kabuller üzerinde yükselen yapıları, vb.) bir çok açıdan benzeşiyor. Bu ülkeler iç barışlarını demokratik temelde kurmuş olsalardı bu durumlara büyük oranda düşmeyeceklerdi diye düşünüyorum. Elbetteki bu süreçler dinamiktir, bir süreç diğerini besler, kendi demokratik ve ekonomik iç barışını kuramayan devletler maalesef bazen facit bir döngüye hapsoluyor.

amerikan enflasyon datası açıklanacak, fed faizi üzerine en belirleyici unsur bu data, fed faizi de tüm küresel piyasaların mihenk taşı.. fed 15 yıldır sıfır faiz ve sınırsız parasal genişleme uyguladı ama bi enflasyon görülmemişti, corona sonrası temelde arz eksiğine- tedarik zincirlerine- bağlı olarak fiyatlar yükselmeye başladı, ve bir süre sonra fed faiz artışıyla mukabele etti.. fed faiz artırım süreci, piyasaların hoşuna gitmese de, fintvit aleminde ve akademide alkışlarla karşılanan bir süreç, işte enflasyonla böyle mücadele edilir, bilimsel yaklaşım budur, helal olsun vs

fed funds rate- ffr, her piyasayı etkiliyor, mesela gayrimenkul piyasası- abd ve diğer gelişmiş ekonomilerde bir konutu satın alma bedelinin ortalama yüzde 90 kısmı kredi ile karşılanır, alıcının koyduğu nakit genellikle yüzde 10 bile değildir, haliyle gayrimenkul fiyatları faize çok duyarlıdır.. yüzde 2.x seyretmekte olan mortgage faizleri yüzde 6-7 bandına yükselince, aylık taksitler yüzde 50 kadar yükselmiş oldu, aynı konut aynı mortgage için geçen sene 2000 aylık taksit öderken bu sene 3000 ödemeye başladılar.. doğal olarak mortgage talebi hızla eridi, satışlar ve fiyatlar düşmeye başladı.. henüz düşüşün başındayız, ilk çatlamanın ticari gayrimenkul cephesinden gelmesi bekleniyor.. görücez

fonlama maliyeti üzerinden tahvil faizlerini de etkiliyor doğal olarak, özellikle daha kısa vadeli tahvilleri, mesela 2-yıllık tahvil faizi daha 18 ay evvel yüzde 0.2 idi, şimdi yüzde 4.0 üzerinde.. bunun anlamı- iskontolu fiyatı 99.600 olan 100K nom tahvilin şimdiki fiyatı 92.400 düşmüş durumda, bu tahvili tutanlar yüzde 7 üstü bi zararla karşı karşıya.. tabii vadesine kadar tutarsa bu zararı yazmamış olur, o yüzden muhasebe sisteminde “satışa hazırâ€� yada “vadeye kadar tutulacakâ€� diye 2 farklı kalem var, lakin herhangi bi sebepten nakit gerekince bu tahvillerden satması gerekir, o vakit zarar kabak gibi ortaya çıkıyorve bilançoya yazılıyor, silikon bankası ve diğerleri bu tahvil portföyü zararları yüzünden battı.. amerikan Tmsf (Fdic) hesaplarına göre banka bilançolarında bu şekilde realize edilmemiş 620 milyar dolar zarar birikmiş durumda.. abd bankalarının toplam özsermayesi 2.2 trilyon.. ehhh kurtarıyor diye bakılıyordu ama aşağıdaki stanford üniversitesi raporuna göre bankaların tahvil portföylerindeki realize edilmemiş zarar bunun 3 katından fazla, yani 2 trilyon doları aşıyor- yani rapora göre abd bankacılık sisteminde herhangi bi özsermaye kalmamış durumda, fiilen iflas durumunda

https://news.stanford.edu/report/tea...n-valley-bank/

https://i.hizliresim.com/t8xx529.png

maslov muydu ihtiyaçlar teorisini ortaya atan insan önce hayatta kalmak zorundadır yeme içme barınma zorunlu unsurlardır bunlar sağlandığında sosyal ihtiyaçlar gibi uzayıp giden ihtiyaçlar bir tarafta sağsın ya ölmedin ya sen ona dua et yeter denilen kitleler bir tarafta milyonluk saatler giysiler arabalar evler villalar alan kesimler bu dünyanın her yerinde var eskiden de vardı yarın da olacak kimse kimseyi boş yere kandırmasın lafa gelince öyle icraat böyle işine gelirse diyor sistem