Alıntı:
Halil Babilli Avustralya Bayrağı
@halilbabilli
·
17s
Son yaptığım okumalara göre şunu söyleyebilirim ki, köşede yüz bin doları olan istese Türkiye’de kalmaz. Ekvator’dan, Kosta Rika’ya kadar istediğiniz yerde hem oturum alıp hem de hayat kurabilirsiniz bu paraya.
Avrupa’ya gelince işler daha pahalı oluyor.
Alıntı:
Bir milyon doları olan bir kişi ise dünyada nerede ise istediği her yerde hayat kurabilir. Oturma izinleri orta-üst sınıf için sorun değil artık. Gerçek bir serbest pazar oluştu dünyada. Dünyada kapılan orta sınıfa kapanırken orta üst için daha da açılıyor artık.
Güney Amerika nispeten daha sakin olacak. Çünkü, 1650'lerden beri Batı İstihbaratlarının hedefi olmuştur. Che Guevera Cıa ajanıydı ve kokain ticareti yapardı. Ters düşüp, Fransız Gizli Servisiyle çalışmaya başlayınca, Bolivya'da öldürüldü. Bugün Güney Amerika(Latinler) Batı'da Nazi Faşizmini dayatmaya çalışan unsur dışında, Batı Medeniyetinin bir alt kolu olarak görülürler. Mesela önemli bir Yahudi olan Stefan Zweig, ikinci dünya savaşı öncesi gidişatı çok doğru analiz etmiş ve Brezilya göç etmişti. Brezilya'da Nazi korkusu sebebiyle intihar etti. Aslında 2.dünya savaşı sonrası, Almanya'dan kaçan pek çok Nazi, Güney Amerika'ya gittiler. Varlıklarını Paraguay'da sürdürdüler. Komplo Teorisine göre, Hitler'in de Türkiye'ye geldiği, Ege Bölgesinde 1960'lara kadar yaşadığı sonra Güney Amerika'ya gittiği anlatılır. Fakat bilinen gerçek, Almanya'dan kaçan Naziler, Türkiye üzerinden, güneydeki demiryolu vasıtasıyla( demiryolu Suriye topraklarından geçiyordu, oradan geçerken tren yavaşlatılıyor ve atlıyorlardı) Suriye'ye geçiyorlardı.
Bu işi organize eden kişi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Rudolf_von_Sebottendorf
Alıntı:
Nazilerin ve dünyadaki Pan-Cermenist soylu ve aydınların ideolojik olarak yetiştikleri akademi sayılabilecek gizli topluluk Thule Cemiyeti'nin kurucusu.
Alıntı:
7. yüzyıldan beri burada Sorben adında aslen Slav olan bir azınlık yaşamaktaydı. 16. yüzyılda Katoliklik ve Ortodoksluktan Protestanlığa dönmüşlerdir. Fakat bölgedeki Almanlar onları tam olarak Alman ve herhangi bir mezhebe bağlı olarak görmez. Sorbenler, büyü, astroloji ve okültizmle ilgilenen bir topluluk olduğu için bölge halkı Sorbenlerle fazla iletişim kurmaz ve çekinirdi
Alıntı:
1900 yılında Kahire'de Kamu ve Bayındırlık İşleri Bakanı, aynı zamanda Bektaşi ve Mason olan Hüseyin Fahri Paşa'nın hizmetinde teknisyen olarak çalıştı. Sebottendorff daha sonra aynı yıl İstanbul'da Hüseyin Fahri Paşa'nın Beykoz Çubuklu'daki köşküne yerleşti. Bizzat paşanın emriyle Beykoz Camii İmamı, Sebottendorff'a Osmanlıca ve Arapça dersleri vermeye başladı. O dönem Beykoz Bektaşilerin yoğun olduğu bir yerdi. Sebottendorff'un burayı seçmesinin sebebi ise Alman stratejist Otto Richard Tannenberg'in 1911'de yayınladığı 20. Yüzyılın İşleri adlı kitabında Fas ve Türkiye'nin 1950'ye kadar Alman İmparatorluğu sınırlarına dahil olması gerektiği ve bu sebeple Osmanlı'daki her Alman'ın elinden geldiğince bilgi toplamakla yükümlü olduğunu söylemesi sebebiyledir.
Alıntı:
Sebottendorf 1905 yılında Adolf Lanz'a maddi yardımda bulunarak Ostara dergisini çıkarmasını sağlamıştır.
1908-1911 yılları arasında Müslüman ve Bektaşi olduğunu söylemeye başlamıştır.[9] 1911'de Guido von List tarafından kurulan Cermen Tarikatı (Hoher Armanen-Ordem)'nın üyesi oldu. 1919'da İttihatçılardan Yenibahçeli Nail Bey ile birlikte Türk-Cermen Birliği adlı bir tarikat kurdu. Bu tarikata 1940 yılında Nihal Atsız da katıldı.[10] 1920-1924 yılları arasında çeşitli dönemlerde Tibet'e giderek mistik araştırmalar yaptı.
Alıntı:
Ölümü
8 Mayıs 1945'te tabancayla veya boğaza atlayarak intihar ettiği söylense de daha sonra bu iddialar yalanlanmıştır. Zaten o dönem başka istihbaratlara çalışmaya başlayan tüm Naziler hakkında bu tür haberler ortaya atılmış ve daha sonra yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Nitekim Adana Emniyet Müdürlüğünün 17 Nisan 1957 tarihli kayıtlarına göre Michael Stahl, Hans Bendik ve Rudolff Freiherr von Sebottendorff adlı 3 şahsın Cumhuriyet Oteli'nde kaldığı yer almaktadır. Dolayısıyla Sebottendorff'un 1945'te intihar ettiği veya 1934'te Uzun Bıçaklar Gecesi'nde öldürüldüğü tamamen yanlıştır. 1950'lerde Adana ve Antalya'da resmen kendi adıyla ticaret yapmıştır. Ve yine 1957 yılı içinde İngiliz Gizli Servisine 50 yıl açıklanmaması şartıyla bizzat bir paket belge ve mektup bırakmıştır.[26] 10 Aralık 1965'te Üsküdar'daki Doğancılar Parkı'nda donarak öldüğü ve kimsesizler mezarlığına defnedildiği şeklinde o dönem haberler yayınlanmıştır
1965'den çok sonraları Antalya Havaalanında görülmüş. İstihbarat raporlarına yansımış.
Okumalık kitap tavsiyesi haddim değil ama Stefan Zweig'in bir kitabı var: Castellio Calvin'e Karşı... Vicdan Zorbalığa Karşı...Okunabilir.
Bu kitap önemlidir. Batı Uygarlığı sadece aydınlanma (Rönesans-Reform) değildir. Batı Uygarlığı'nın dayandığı bir de Yahudi- Hıristiyan ayak vardır. İş ahlakı ve iş disiplini buradan gelir. Bu anlaşılmadan Batı Uygarlığı net anlaşılamaz.
Protestan iş yapma, işi büyütme ve sürdürme becerisi. Devasa büyüklükte, ülkelerden daha fazla gelirlere sahip şirketler kurmak, kurumsallaştırmak ve bunu sürdürmek.
İşte bunu bence Calvinizm'e borçlular.