-
https://i.postimg.cc/VNR2RcFF/512988...34279680-n.jpg
Dünya Kimsenin Hakkında Bilgisi Olmadığı Bir Katmana Sahip
Dünya hakkındaki bilgilerimiz çok yüzeysel. Deneyimleyebildiğimiz her şey, en derin okyanusun tabanından en yüksek dağa kadar, Dünyanın en üstünde bulunan tabaka okyanusun dibinden ölçüldüğünde 6.4 km kalınlıkta, karadan ölçüldüğünde ise 32 km – 48 km kalınlıkta olmasından ibaret. Unutmadan, bir de Dünyanın yarı çapının 6378 km olduğunu biliyoruz.
Fakat artık bir giz daha açığa çıkıyor. Nature Geoscience’da yayınlanan bir makaleye göre araştırma ekibi yeni, sert bir tabaka keşfetti. Keşfedilen bu tabaka erimiş halde bulunan taşlardan oluşuyor ve orta kabukta bir yerlerde yüzüyor.
“Dünyanın birçok tabakası var, adeta bir soğan gibi” diyor Utah Üniversitesi’nden jeolog Lowell Miyagi ve ekliyor, “çoğu tabaka minerallerin varlığı sayesinde keşfedildi, fakat bu tabaka minerallerin sertliği sayesinde.”
Bilim insanları zaten bazı levhaların birbirlerini mantoya doğru ittiğini eski araştırmalardan dolayı biliyordu. Fakat bu levhaların neden 1.488 km sınırından aşağıya doğru kıvrılmaya devam etmediği anlaşılamıyordu. Aslında anlaşılmamasının iki sebebi var, birincisi kimse Dünyayı mantoya kadar delemedi; ikincisi de bu kıvrılma olayının mantoya ulaşması 300 milyon yıl alıyor. İşte bu yüzden Miyagi ve ekibinin yaptığı bu araştırma çok önemli.
Elmastan yapılmış bir örs kullanılarak mantoda bulunan kayaların aynılarına baskı uygulandı. 1.488 km aşağıdaki koşullar bu taşlar üzerinde sağlandı tabii ki ve derimlik arttıkça taşların dayanıklılığının da arttığı görüldü. Hem de 300 kata kadar! 1.488 km’nin üstünde ise atomlar daha rahat hareket ediyor ve levha bükümlerinin ilerlemesine izin veriyor.
(Science anad Religion-Facebook)
-
Sık Aspirin Kullanımı Kanama Riskinin Artmasına Neden Olabilir
Bugün Amerikan Tıp Birliği Dergisi’nde (JAMA) yayınlanan yeni bir çalışma, kalp krizlerini ve felçleri önlemek için düzenli olarak aspirin almanın majör kanama bölümlerinde yaklaşık% 50 artış riskine yol açabileceğini keşfetti.
King’s College London ve King’s College Hospital’daki bilim adamlarının sistematik derlemesi, kardiyovasküler hastalığı bulunmayan hastalar üzerindeki genel etkilerini inceledi.Düşük kalp krizi riski ve diğer kardiyovasküler olaylar ile ilişkiliyken, artan majör kanama riskine yol açtığını da buldular.
Aspirinin daha önce felç ve kalp krizi geçirmiş olanlar için riskleri azalttığı biliniyorsa da, aspirinin kardiyovasküler olayların önlenmesindeki rolünün kanıtı kesin değil.
Bu çalışma, bilinen kardiyovasküler hastalığı olmayan ve on iki ay sonra takip edilen 1000’den fazla katılımcıyı kapsayan denemelerin sonuçlarını incelemiştir. Katılımcılar, aspirin alan, diğeri ise plasebo alan veya hiç tedavi almayanları içermiştir.
Sonuçlar şunu gösterdi:
Aspirin kullanımı % 11 daha düşük kardiyovasküler olay riski ile ilişkilendirildi.
Tek bir kalp krizi, inme veya kardiyovasküler ölümü önlemek için yaklaşık 250 hastanın 5 yıl boyunca aspirin ile tedavi edilmesi gerekiyordu.
Aspirin kullanımı, almayanlara kıyasla majör kanama olaylarının% 43’üyle ilişkiliydi.
Aspirin ile tedavi edilen yaklaşık 200 kişiden birinde majör kanama oldu.
Aspirin ile yeni kanser tanıları veya ölümleri üzerinde bir etki görülmedi.
Ana yazar,King’s College London’daki Kardiyoloji Akademik Kliniği Baş Araştırmacısı Dr. Sean Zheng, şunları söyledi: “Bu çalışma, kalp krizi, felç ve kardiyovasküler hastalığı olmayan kişilerde kalp krizi, felç ve kardiyovasküler ölümlerin önlenmesinde rutin aspirin kullanımını önermek için yeterli kanıt olmadığını göstermektedir.
Diyabetli hastalarda kardiyovasküler hastalık riski yüksek olan ve diyabetli hastalarda yapılması gerekenler konusunda daha fazla belirsizlik vardı. Bu çalışma, bu hastalarda kardiyovasküler olayların azalmasına rağmen, bu yararların majör kanama riskinin artmasıyla aynı oranda olduğunu göstermektedir.
Aspirin kullanımı, hasta ile hekimi arasında tartışma yapılmasını gerektirir; bununla birlikte, herhangi bir küçük potansiyel kardiyovasküler yararına karşılık, majör kanama riskini arttırdığı da bilinmeli.
ÇEVİRİ:ÖZGÜL
Kaynak: https://www.sciencedaily.com/release...0122114950.htm
-
https://i.postimg.cc/cCMzpWpW/517811...60300544-n.jpg
Science dergisinde, Maryland Üniversitesi’nden araştırmacıların geliştirdiği kumaş üstüne bir makale yayımlandı. Yeni materyal, kumaşın aldığı ısı miktarını ayarlayabilecek özelliğe sahip.
Kumaşın iplikleri iki farklı materyal kullanılarak üretilirken bu materyallerin ikisi de doğada bulunan malzemeler arasından seçildi. Materyallerden biri nemi emerken diğeri ise uzaklaştırıyor. Metal kaplı iplikler sayesinde kumaştan geçen ısı miktarı kontrol edilebiliyor.
Kumaş, terleyen deriye yakın olduğunda şekil değiştirerek daha çok ısının kaybedilmesini sağlıyor. Böylece teni hızla serinletiyor. Tersi durumda ise kumaş, deride ve üstünde bulunan nemi buharlaştırarak ısınmayı sağlıyor.
Araştırmanın yazarlarından Min Quyand, insan bedeninin mükemmel bir radyatör olduğunu ve kolayca ısıyı yayabildiğini söylüyor. Şimdiye kadar bu radyatörü kat kat giyinerek ya da kıyafetleri çıkararak kontrol ettiğimizi söyleyen bilim insanı, bu çift yönlü düzenleyici sayesinde artık buna gerek kalmadığını söylüyor.
Bu kumaşın tüketicilere sunulması biraz daha zaman alacak. Yine de araştırmalar, kıyafetlerimizin vücut ısımızı kontrol edip biz bir şey yapmadan rahat etmemizi sağlayacak ürünlerin çok da uzakta olmadığını gösteriyor.
(Facebook -Alıntı)
Elin gavuru ne işlerle uğraşıyor.
Bunların "ilim-alim" dedikleri farklı galiba...:)
-
-
-
https://twitter.com/i/status/1097955055586721798
Yaraların kapanması için dikiş atılması ihtiyacını ortadan kaldıran muhteşem çözüm.
-
https://i.postimg.cc/W4vxGbsV/529745...83252736-n.jpg
Havada neler oluyor?
Herşey bundan 2 yıl evvel İstanbul'dan İzmir'e uçakla dönüşümde uçak penceresinden gördüğüm çok ürkütücü ve gökten yere doğru uzanmış bir bulut manzarasıyla başladı. Doğal görünmeyen bu bulutu internette biraz araştırdığımda, yurtdışı ve yurtiçi kaynaklı çok ilginç iddialarla karşılaştım.
Öncelikle bazı kavramları bilmeniz gerekiyor:
1. Contrails : Jet uçaklarının bazen gökyüzünde arkalarında bıraktıkları kısa ve hemen kaybolan izler..
2. Chemtrails : Bu amaçla kullanılan jet uçaklarının gökyüzünden kasitli olarak spreyledikleri kimyasal maddelerin bıraktığı uzun ve kalıcı izler...
(Contrails ile Chemtrailsi birbirinden ayırmak çok kolay.. Contrails çok kısa ve incecik bir iz ve hemen dağılıyor. Chemtrails ise nispeten kalın bir iz ve hem kalıcı hem de dağılırken buluta ve pusa dönüşüyor)
3. Geoengineering : Dünyayı yönetenlerin sözde Küresel Isınmayı geciktirmek amacıyla ama aslında Dünyanın İklimini Kontrol altına almak amacıyla çalışma yaptıkları mühendislik disiplini.. Bu disipline ait bir çok proje ve patent kayıtları mevcut.. Henüz "planlama" aşamasında denilse de, aslında yıllardır uygulandığı söyleniyor.
4. HAARP : Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı (İngilizce: High Frequency Active Auroral Research Program) veya kısaca HAARP; Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Alaska Üniversitesi tarafından ortak yürütülen iyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska'da sürdürülen çalışma. Bu fikir, ilk kez Sırp asıllı ABD'li bilim adamı Nikola Tesla tarafından ortaya atılmıştır..
Internette karşılaştığım iddialar, Geoengineering adı altındaki bir projenin aslında 1960lardan beri yürütüldüğü, 1980lerde yoğunlaştırıldığı ve 2015 itibarıyle çığrından çıktığı yönündeydi. Bu projenin bir çok değişik elemanı var; denizaltılarla okyanus tabanı çalışmalarından dahi söz ediliyor ancak bizim ilgimizi çeken ve üzerinde araştirma yaptığımız konu, 15 km yüksekten (uluslararası hava sahası) ABD ve BM (ve henüz bilinmeyen diğer uçaklar) jet uçaklarıyla püskürtülen kimyasal gazlar ve sonrasında uygulanan radyo frekans dalgaları meselesidir.
Bu gazların içeriğinde nano partiküller halinde aluminyum, baryum, ağır metaller, mikroplazmalar, nano fiberler, virüsler ve başka farklı maddeler de bulunmaktadır.
Peki AMAÇ nedir?
Farklı farklı iddialar olsa da, belli başlıklarda toplamak mümkün:
1. Dünyanın iklim kontrolünü ele geçirerek bunu bir silah olarak kullanmak (denemeler başlamıştır),
2. Dünyadaki toprak ve suyu asidik hale getirerek bunlara dayanıklı tohumları satmak (patentleri Monsanto tarafından alınmış durumda)
3. Salgın hastalıkları yaymak ve bu suretle ilaç sektörünün para kazanmasını sağlamak (özellikle her kış farklılaşan grip virüsleri),
4. Kanser ve Alzheimer başta olmak üzere, solunum yolları hastalıklarına ve ciddi alerjilere sebep olmak; yanısıra insanlarda kısırlığa yol açacak ve nüfus artışını durdurucak etkilerde bulunmak,
5. Dünya nüfusunu infiale yol açmayacak biçimde yavaş yavaş azaltmak suretiyle kolayca yönetilebilir hale getirmek..
6. İnsanların duygu, düşünce ve davranışlarını istedikleri biçimde kontrol edebilmek, yönlendirebilmek
7. Güneş ışınlarını örterek insanların bağışıklık sistemini destekleyen D Vitamini sentezini engellemek..
OYUNCULAR kim?
ABD ordusunun işin içinde olduğu, Birleşmiş Milletler, Petrol Şirketleri, NASA, Monsanto (GDOlu Tohum Şirketi), Bayer (Yakında Monsanto ile birleşti) Diğer İlaç Şirketleri ve iklim felaketlerinde çok büyük paralar ödemek zorunda kalmış Sigorta Şirketlerinin de bu işin içinde olduğu söyleniyor. Ve tabi ki Bildenberg grubu orkestranın şefi! Hani hep gündeme gelen Dünyayı yönettiği iddia edilen aileler (Rothschild ve Rockefeller) birliği..
Hükümetlerin ise ya bu çıkar çevreleri ile işbirliği yaptığı, ya bildiği ama çaresiz kaldığı ya da tamamen habersiz olduğu tahmin ediliyor.
Dünyada bunun uygulanmadığı şimdilik 3 ülke olduğu gözlenmektedir. Küba, İran ve Kuzey Kore.. Ne kadar büyük bir tesadüftür ki, bu 3 ülke aynı zamanda Merkez Bankalarına Rothschild ailelerini ortak etmemiş olan 3 ülkedir.
Küba'nın bu uçaklara ateş açtığını biliyoruz. Kuzey Kore ise bir tanesini düşürdü ve uçağın tankerlerinden henüz tanımlanamayan bir çeşit grip virüsü çıktığı iddiaları var.
Peki bunu yapan insanlar nasıl korunuyorlar?
Bu her zaman karşılaştığımız ve sürekli araştırdığımız bir konu.. Designer Protein diye adlandırılan proteinler geliştirttiklerini ve kullandıklarını biliyoruz. Bu proteinler spreylenen ağır metallerin kendi bedenlerine zarar vermesini engelliyor. Bunun haricinde çok sofistike detoks programlarına ve yılda bir tüm kan değişimine başvuruyorlar. Bu alandaki araştırmalarımız sürmekte...
Neden basına yansımıyor?
Basın zaten bu insanların elinde.. Bu ekiplerden ayrılarak Dünyaya yapılanları açıklayan kişiler var. Bunlara whistleblowers diyoruz. Grubumuzda bu kişilerin beyanlarını içeren videoları yayınladık ve yayınlamaya devam ediyoruz.
Biz ne yapacağız?
Öncelikle GÖKYÜZÜNE BAKACAĞIZ ve Komplo Teorisi denilerek gülüp geçilen bu tehditin gerçekliği ile ilgili araştırmalar yapıp, haklı şüphelerimizle ilgili mümkün olduğunca çok insanın uyanmasına destek olacağız.
Eğer söylendiği gibi zehirlenerek yavaş yavaş öldürülüyorsak, toprağımız, suyumuz ve doğamız yok ediliyorsa, mutlaka seyirci kalmanın ötesinde bir şeyler yapmamız gerekmektedir.
Aklınızda hala bir çok soru olduğunu tahmin ediyorum. Sık Sorulan Sorular ve Cevapları paylaşımını da yakında yayınlayacağım.
ÖNEMLİ !!!
Siz kendilerine Chemtrailsden söz ettiğinizde size onların jet motorlarından çıkan su buharları olduğunu söyleyen kişilere söylemeniz gereken ÜÇ ŞEY VAR!
1. Jet izleri hele kalıcı olanları 30.000 feet yükseklikteki havada %70 "BAĞIL NEM" ve buna bağlı olarak %100 ve üzerinde "BUZ ÜZERİNDE BAĞIL NEM" olmadan OLUŞAMAZ! Bu şartların sağlanma sıklığı çok nadirdir ve yılda %5'lik bir zaman diliminden daha fazlası ASLA değildir.
2. Turbofan Jet Motorları kerosene yakmaktadır. Kerosen artık olarak su bırakmaz! Yani yakıt yandıktan sonra açığa su buharı çıkamaz!
3. Yeni teknoloji Turbofan Bypass Jet Motoları içine çektiği havanın sadece %20sini kompresyon için kullanmakta %80'ini ise itici güç olarak kullanmaktadır. %20lik havadaki üretilen su buharı zaten %80 ile karışınca nötralize olmakta, bu nedenle kalıcı bir iz bırakmamaktadır.
Diğer bir deyişle günümüzün jet motorları eskiden kullanılan pro-pel teknolojisi gibi arkasında iz bırakmaz!
Fevkalade BİLİMSEL konuşuyoruz ve bunun Komplo Teorisi ile igisi bulunmamaktadır.
O nedenle havada gördüğümüz KALICI JET İZLERİ kesinlikle jet motorlarından çıkan su ya da yakıt buharının izleri değildir.
Sağlık ve sevgiyle kalın,
Leyla Özlem Demir
-
-
https://i.postimg.cc/MTwrj8xz/2411101-810x458.jpg
"Birçok ilin deprem tehlikesi değeri değişti"
Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, 1 Ocak'ta yürürlüğe giren "Türkiye Deprem Tehlike Haritası" ile birçok ilin deprem tehlikesi değerinin değiştiğini belirterek, yeni veri ve bilgiler ışığında birçok ilin deprem tehlikesi değerinin düştüğünü, bir kısmının da yükseldiğini bildirdi. 23 yıl sonra değişen haritaya göre, Kırşehir, deprem tehlikesi açısından en tehlikesiz illerden biri olurken, Trabzon, Rize, Elazığ, Erzurum ve Aksaray gibi illerin deprem tehlikesi yükseldi.
https://www.haberturk.com/bircok-ili...egisti-2411101
-
-
-
denizkiraz42;
bir üstada akşam bulursa atacam dediklerimi atıyım
"Beştepe'nin 2017 yılı için yaptığı 658 milyon 240 bin 289 TL ile ayda yaklaşık 54 milyon, günde ise yaklaşık 1.8 milyon TL harcadığı ortaya çıktı.
https://resmim.net/f/LLxklE.png
Başta başdanışmanlar olmak üzere Cumhurbaşkanlığı'nın tüm personeline yılda toplam 106 milyon 813 bin 327 TL harcama yapıldı. Buna tüm personelin 11 milyon 27 bin 54 TL'lik sosyal güvenlik prim giderleri de eklendiğinde, Beştepe'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil tüm personeline 1 yılda toplam 117 milyondan fazla harcama yaptığı, Beştepe'nin aylık personel harcamasının da 9.8 milyon TL'yi aştığı anlaşıldı.
https://resmim.net/f/sB5zgX.png
Cumhurbaşkanlığı, muhtarlar toplantıları dahil Cumhurbaşkanı'nın takdiri ile her türlü temsil ve ağırlama giderlerine 36 milyon 273 bin 650 TL harcadı.
https://resmim.net/f/7Gb1OM.png
Külliye'nin temizlik ekipmanları için bir yılda harcanan paranın ise 3 milyon 244 bin TL. Böylece Külliye'nin bir günlük temizlik masrafının, personel giderleri hariç, 9 bin TL'den fazla olduğu ortaya çıktı.
https://resmim.net/f/UHDmoQ.png
2017 raporu olup, eylül 2018 de yayımlandı(2018 in raporu da 2019 ekimde çıkması beklenmektedir)
sayıstay raporunun tamamı
https://docdro.id/qKBlfOR
-
-
Tecavüzle ilgili bunları biliyor muydunuz?
Rıza olmadan cinsel ilişki tecavüzdür. Bu kadar basit
Ancak tecavüz ve rızaya ilişkin yanlış kanılar ve cinsiyet normları, toplumlarımızda olduğu gibi mahkeme salonlarında da son derece yaygın. Sadece Avrupa’da çok az sayıda ülke, bir kişiyle rızası olmadan cinsel ilişkinin suç olduğunu söyleyen yasalara sahip. Fakat Avrupa’nın dört bir yanındaki cesur kadınlar bu durumu değiştirmek için mücadele ediyor. Bilgi güçtür; özellikle de tecavüzle mücadele söz konusu olduğunda. Bu nedenle, tecavüzle ilgili beş doğru bilgiyi paylaşalım.
1. Tecavüzlerin çoğu, tecavüze uğrayan kişinin tanıdığı kişi veya kişiler tarafından gerçekleştiriliyor.
Tecavüzlerin yabancılar tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin varsayım oldukça yaygın. Fakat aslında tecavüzlerin çoğu, tecavüze uğrayan kişinin tanıdığı kişi veya kişilerce gerçekleştiriliyor. Tecavüz eden kişi bir arkadaş, iş arkadaşı, aile üyesi, eş veya eski eş olabilir. Tecavüzcünün ‘yabancı’ olacağı varsayımı, tanıdık bir kişinin gerçekleştirdiği cinsel saldırının tecavüz olmadığı yönünde yanlış bir mesaj iletiyor. 2016’da, AB’de cinsiyete dayalı şiddetle ilgili davranışlar üzerine yapılan bir ankete katılanların yüzde 11’i, kaygı verici bir şekilde, yakın bir partneri cinsel ilişkiye zorlamanın hukuka aykırı olmaması gerektiğini belirtti.
2. Tecavüze uğrayan kişiler çoğunlukla fiziksel olarak direnmiyor.
Ne yasada ne de gerçek hayatta, fiziksel olarak direnmeyen kişinin rıza gösterdiği varsayılmamalıdır. Bir kadının gözle görülür yaralarının olmaması ya da HAYIR dememiş veya direnmemiş olması, tecavüze uğramadığı anlamına gelmez. Tecavüze uğrayan “örnek” bir kişinin kendisine saldıran kişiye karşı mücadele edeceği yönündeki beklentiye rağmen, cinsel saldırıya maruz kalan kişinin donup kalması ve neredeyse hiç hareket edemeyerek saldırıya karşılık verememesi, sıkça ortaya çıkan fizyolojik ve psikolojik bir tepki olarak kabul ediliyor. Örneğin, 2017’de İsveç’te tecavüzden hayatta kalan 298 kadınla gerçekleştirilen klinik araştırma, kadınların yüzde 70’inin saldırı sırasında “istemsiz felç” geçirdiğini tespit etti.
3. Yalan veya uydurma tecavüz beyanlarına nadiren rastlanır.
Tecavüz beyanlarının çoğunlukla yalan veya uydurma olduğu iddiasını destekleyebilecek hiçbir kanıt bulunmuyor. Tecavüzlerin önemli bir kısmı, adalet sistemine güvensizlik veya insanların kendisine inanmayacağı korkusu nedeniyle bildirilmiyor. Tecavüzü bildirmek için oldukça cesur ve kararlı olmak gerektiği bir gerçek. Kadınlar beyanda bulunduklarında da suçlanıyor, aşağılanıyor ve tecavüze sebebiyet vermek için ne yaptıkları veya niçin o duruma düştükleri konusunda defalarca sorgulanıyor. Tecavüzden hayatta kalanlara inanılmalı, bu kişilerin beyanları kapsamlı biçimde soruşturulmalı ve hak ettikleri desteğe erişimleri sağlanmalıdır.
4. Kadınlar giydikleri kıyafetler nedeniyle suçlanamaz.
Bir kadının giydiği kıyafetlerin tecavüze sebebiyet verebileceği yönündeki varsayım, erkek ve kadın cinselliği ile ilgili yerleşik normlardan kaynaklanıyor. Ancak gerçekte kadınlar, her ne giyerlerse giysinler, tecavüze veya cinsel saldırıya uğrayabiliyorlar. Hiçbir giysi türü cinsel ilişkiye davet değildir ve kendiliğinden rıza içermez. Bir kadının tecavüze uğradığı sırada ne giydiği sorusu tamamen anlamsızdır. Tecavüz, hiçbir zaman, tecavüze uğrayan kişinin suçu değildir. Rıza olmaksızın cinsel ilişkinin tecavüz olduğunun kabul edilmesi, tecavüzden hayatta kalanlara daha da çok zarar veren toplumsal davranışların değiştirilmesinde ilk adımdır.
5. Alkol ve uyuşturucu kullanımı kesinlikle tecavüzü haklı gösteremez.
Yine aynı şekilde, alkol veya uyuşturucu nedeniyle rıza gösteremeyecek durumdaki bir kişiyle cinsel ilişkiye girmek de tecavüzdür.
Monica Costa Riba,
Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Kampanyacısı
Bunu Türk hakimlerinin bilmesi gerekiyor.
-
-
https://scontent.fbtz1-8.fna.fbcdn.n...ec&oe=5D2CF058
Tepside revani keser gibi kayaları keseceksin, 20 metreye, 20 metre, hassas kare şeklinde, ve 20 metre derinliğe kadar hafriyat yapacaksın, geometrisini de hiç bozmayacaksın, oyum oyum oyacaksın, yetmeyecek, oradan da içerilere oyup koridorlar odalar tüneller labirentler yapacaksın.
7000 yıl sonra Anadolu halkı diyecek ki gavurlardan kalma.
Yahu senin deden o zamanlar gavur bile değilmiş.
Çünkü gavurların bile peygamberi gelmemiş daha.
Ne Apollon ne Poseidon onlar bile yok o tarihte.
Ne var biliyormusun ululardan ulu 3.80 santim boyunda adamlar var Anungaki.
Yarı Tanrı zannediliyorlar o sıralar.
Bir de senin benim dedelerimiz olan Egegi halkı.
İçinde haç buldun diye Hristiyan mı zannettin. Haç 12 bin yıl önce de varmış.
Bir de onların sahip oldukları ama bu gün bizlerin sahip olamadığımız ileri teknoloji.
Sormuyorsun bile kendi kendine. Bu gün ihaleye çıksa bu işi yapabilecek şirket yok Dünya da.
O derece zor bu iş.
Şimdi Uzaylılar mı yapmış acaba der gibisiniz...
Hep aynı kolaycılık, ya Allah'ın işi ya Uzaylıların.
Oysa problemin daha kolay bir çözümü var düşünürseniz.
O da şu.
Madem 7000 yıl önce bu günkü teknolojiden ileriydi ne oldu da taş devrine dönüldü?
En iyi bildiğimiz şey olmasın? Atom bombaları ile savaş mesela.
Elinin tersi ile niye itiyorsun kendi malını.
Niğde Gümüşler manastırı (Tanıtımı çok az, siz de paylaşarak tanıtımına katkı verebilirsiniz. )
Gümüşler Manastırı, Niğde ilinin Gümüşler kasabasında bulunur.
Niğde'ye 9 km'dir.
Büyük bir kaya kütlesinin içine bir yerleşim yeri yapılmış.
Bu yerleşim yerinin ortasına da bu manastır yapılmıştır.
Manastır, Hristiyan rahipler tarafından döneminde misyonerlik faaliyetleri için kullanılmış.
Bir (avlu) giriş holü karşılıyor,birbirleri ile bağlantılı yaşam alanları,ibadet bölümleri, freskler, mezarlar,gıda, zeytinyağı, şarap yapım ve saklama üniteleri ve haberleşme için açılmış küçük çaplı telefon işlevi gören delikler bulunur.
Yaşam alanları ve dehlizler oldukça etkileyicidir.
Manastırda Cebrail ve Mikail meleklerini tasvir eden freskler de yer almaktadır..
Dünya da tek olduğu iddia edilen; "Gülümseyen Meryem Ana freski" buradadır.
Ne yazık ki bir zamanlar ilgisizlikten ve cehaletten fresklerin bazıları zarar görmüştür.
Müze kart geçerlidir. Bu muhteşem yere kesinlikle gidiniz.
(Alıntı)
-
-
-
Seçim gününe kadar İstanbul Belediye Başkanı olarak vekalet edecek olan Vali Yerlikaya, Coca Cola'yı protesto etmek için Fanta içmişti!
-
-
İngiltere Premier Lig ekiplerinden Chelsea'nin orta saha oyuncusu Daniel Noel Drinkwater'ın alkollü araç kullanıp, kaza yapması sonrası cezası belli oldu...
Gazete haberi böyle...
Cezasını da biz tahmin edelim...
Soyadının gereğini yapacağı üzerine mahkemede yemin etmek olmalı...:)
-
-
-
-
-
https://i.postimg.cc/pV0kP02C/sarikavukluilimkar.png
Sarıklı hocadan balıklı tez: Kuran dinleyen Koi balıkları semirdi
ÇOMÜ Deniz Bilimleri’nin sarı sarığıyla poz vermeyi seven öğretim üyesi Halit Kuşku’nun doktora tezi yayımlandı. AKP eski milletvekili Müjdat Kuşku’nun da yeğeni olan Halit Kuşku hoca balıkların müziğe tepkilerini incelediği tez çalışmasında balıklara sokak gürültüsü, Kuran ve tasavvuf müzikleri dinletti. Sonuç: Kuran ve tasavvuf müziği dinleyen Koi balıkları semirdi.
http://haber.sol.org.tr/toplum/sarik...0RSM9DDYR_yQt4
-
-
-
-
https://i.postimg.cc/Vs7B5NwL/safe-image.jpg
THY Başkanı, İstanbul Havalimanı’na ilk kez inen eşi için kırmızı hali serdirip, personelle karşılama yaptı
http://siyasihaber4.org/thy-baskani-...BUadKi7mceDRvU
Adamın kendi havayolu şirketi olsa bunu yapmaz...
Bu nedir yahu?
Biri çıksın anlatsın.
-
https://i.postimg.cc/Z5pC6V72/615867...60285952-n.jpg
PADİŞAHLAR "KOSTANTİNİYE" DİYORDU, ATATÜRK'ÜN EMRİYLE "İSTANBUL" OLDU..
Sn Erdoğan'ı, danışmanları fena halde yanıltıyorlar.
Demiş ki: "Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinapol değil ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var."
Keşke iş bu seviyelere gelmeseydi, fakat ne yazık ki geldi!
O zaman, gerçekleri hatırlatmakta fayda var...
Fatih'in İstanbul'u fethinden, son padişah Vahdettin dönemine kadar; İstanbul'da basılan tüm madeni paraların üzerinde, basıldığı yer olarak "Kostantiniye" yazar.(*)
[Fotoğrafta gördüğünüz gümüş para, Sultan Vahdettin döneminde basılmıştır. Kırmızı ile işaretlediğim yerde, paranın basıldığı yer olarak "Kostantiniye" yazılıdır.]
Gerek Saray, gerek ulema, gerekse de "münevver" kesim, asla ve asla "İstanbul" ya da İslambol" adını kullanmamışlardır. Kullandıkları isimler "Kostantiniye, Dersaadet.." vb isimlerdir.
İstanbul ya da İslambol adı sadece halk arasında kullanılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bir süre sonra, Atatürk'ün emriyle İstanbul'un adı resmen "İstanbul" olmuş; "Kostantiniyye, Konstantinopol" vb isimlerin kullanılması YASAKLANMIŞTIR.
Yine Atatürk'ün emriyle;
3 Ocak 1929’da, Türkiye Posta Telgraf ve Telefon Genel Müdürlüğü, merkezi İsviçre’nin Bern şehrinde bulunan Uluslararası Posta Telgraf ve Telefon Teşkilatı’na bir mektup yazarak "bundan sonra 'Constantinople' yerine 'İstanbul' adının kullanılması gerektiğini, aksi takdirde gelen postaların iade edileceğini" resmen bildirmiştir.
(İskender Can)
***
(*) [EK] 3.Ahmed'den 4.Mustafa'ya kadarki (1703-1807) yaklaşık 100 yıllık dönemde, paralarda baskı yeri olarak sadece "İslambol"un, ya da hem "Kostantiniye" hem de "İslambol"un birlikte kullanıldığı vaki ise de, 4.Mustafa döneminde tekrar "Kostantiniye"ye dönülmüştür. İ.C.
-
-
-
https://i.postimg.cc/zfcgHPf2/671883...13464064-n.jpg
KENEVİR MUCİZESİ VE ABD ŞEYTANLIĞI...
Fotoğraf: Yıl 1914,
I.Dünya savaşı yılları ve Amerikan doları üzerinde "Kenevir" tarımı yapan çiftçiler...
Bunu aklınızın bir köşesinde tutunuz ve okumaya devam ediniz.
Endüstriyel Kenevir sadece bir tarım bitkisi değildir!
Petrolün ve doların panzehridir!
KENEVİR NASIL YASAKLANDI?
👉1. Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir.
👉2. Yine bir dönümlük kenevirden, 4 dönüm ağaca eş kağıt üretilebilir.
👉3. Kenevir tam 8 kez kağıda dönüştürülebilirken, ağaç 3 kez kağıda dönüştürebilir.
👉4. Kenevir 4 ayda yetişir, bir ağaç ise 20-50 yılda.
👉5. Kenevir, gerçek bir radyasyon temizleyicidir.
👉6. Kenevir dünyanın her yerinde yetiştirilebilir ve çok az suya ihtiyaç duyar. Ayrıca kendisini böceklerden koruyabildiği için tarım ilacına da ihtiyaç duymaz.
👉7. Kenevir ile yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşırsa, tarım ilacı sektörü tamamen ortadan kalkabilir.
👉8. İlk kot pantolon, kenevirden yapılmıştır; hatta “KANVAS” kelimesi kenevir ürünlerine verilen isimdir.
Kenevir ayrıca ip, halat, çanta, ayakkabı, şapka yapımı için de ideal bir bitkidir.
👉9. Kenevir, AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini azaltma; romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kullanılmaktadır.
👉10. Kenevir tohumunun protein değeri çok yüksektir ve içindeki iki yağ asidi'de doğada başka hiçbir yerde bulunmamaktadır.
👉11. Kenevirin üretimi soyadan bile daha ucuzdur.
👉12. Kenevirle beslenen hayvanlar, hormon takviyesine ihtiyaç duymaz.
👉13. Plastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretilebilir ve kenevir plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolaydır.
👉14. Bir arabanın gövdesi kenevirden yapılırsa, dayanıklılığı çelikten tam 10 kat fazla olur.
👉15. Binaların yalıtımı için de kullanılabilir; dayanıklı, ucuz ve esnektir.
👉16. Kenevirle yapılan sabunlar ve kozmetik ürünler, suyu kirletmez; yani tamamen doğa dostudur.
Amerika’da 18. yüzyılda üretimi zorunluydu ve üretmeyen çiftçiler hapse atılıyordu. Ancak durum şimdi tam tersi. NEDEN?
👎-W. R. Hearst, 1900’lü yıllarda Amerika’da gazete, dergilerin ve medyanın sahibiydi. Ormanları vardı ve kağıt üretiyordu.Eğer kenevirden kağıt yapılırsa, milyonlarını kaybedebilirdi.
👎-Rockefeller, dünyanın en zengin adamıydı. Petrol şirketi vardı. Bio yakıt olan kenevir yağı da, elbette onun en büyük düşmanıydı.
👎-Mellon, Dupont şirketinin ana hissedarıydı ve petrol ürünlerinden plastik üretmek için patente sahipti. Ve kenevir endüstrisi, onun pazarını tehdit ediyordu.
👎-Sonra ise, Mellon ABD Başkanı Hoover’in hazine bakanı oldu. Bu bahsettiğimiz büyük isimler yaptıkları toplantılarda kenevirin bir düşman olduğuna karar verdiler. Ve onu ortadan kaldırdılar. Medya aracılığıyla, marihuana sözcüğüyle birlikte keneviri, insanların beynine, zehirli bir uyuşturucu olarak kazıdılar.
Kenevir ilaçları piyasadan çekildi, bunun yerini bugün kullanılan kimyasal ilaçlar aldı.
Kağıt üretimi için, ormanlar katledildi.
Tarım ilaçları ile zehirlenme ve kanser arttı.
Ve derken dünyamızı plastik çöplerle, zararlı atıklarla donattık…
(R Eser Gültekın- Facebook)
-
-
Bir kamu-özel ortaklığı projesi olan ve “yap-kirala-devret” modeliyle kurulan Bursa Şehir Hastanesi 16 Temmuz 2019 günü açıldı.
Bursa Şehir Hastanesi açılırken ne yazık ki Muradiye’deki Bursa Devlet Hastanesi, Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi, Zübeyde Hanım Doğumevi ve Türkan Akyol Göğüs Hastalıkları Hastanesi kapatıldı.
Toplam 399,5 milyon ABD Doları yatırım maliyeti olduğu açıklanan 1355 yataklı Bursa Şehir Hastanesi hakkındaki bilgilerimiz sınırlı. Şartnamesi ve ihale belgeleri “ticari sır” gerekçesiyle topluma açıklanmıyor. Tek başına bu durum bile şehir hastanelerinin sağlığın ticareti yapılan kurumlar olduğunu göstermeye yetiyor. Birçok kez kira ve hizmet bedeli olarak yılda ne kadar ödeme yapılacağını sormamıza karşın, yetkililerden hiçbir yanıt yok. 25 yıl boyunca Bursa Şehir Hastanesine ne kadar ödeme yapılacağını bilen var mı? Bu bilgiler neden gizli tutuluyor?
Şehir dışında yapılan “Bursa Şehir Hastanesi” bir yandan kamuya çok yüksek maliyeti, diğer yandan da doğru dürüst ulaşımı olmaması nedeniyle Sağlık Bakanlığı tarafından kentimizde sunulan tedavi edici sağlık hizmetlerinde aksamaya yol açacak.
Kent merkezindeki hastanelerin kapatılması nedeniyle hastalar ve hasta yakınları şehir dışındaki hastaneye ulaşmak için çile çekmek zorunda kalacak.
Hekimler ve sağlık çalışanlarını da daha önce açılan şehir hastanelerindeki deneyimin ışığında başta ulaşım ve organizasyon sorunları olmak üzere zor günler bekliyor.
Bursa Tabip Odası olarak on yıldır şehir hastanelerinin ülkemiz için yanlış olduğunu birçok kez uluslararası ve ulusal örnekleriyle dile getirdik. Ne yazık ki iktidar bu yanlıştan vazgeçmedi. Sürecin takipçisi olacağımızı ve üyelerimizin haklarının korunması için mücadele edeceğimizi duyuruyoruz.
Bursa Tabip Odası
-
-
https://i.postimg.cc/JndC5LtS/671619...49497600-n.jpg
Madrid Hava alanındaki bu rezaletten yetkililerin ve bilhassa Madrid Türk Büyük elçilik görevlilerinin haberi var mı?
-
https://scontent.fbtz1-5.fna.fbcdn.n...49&oe=5DDADCD3
Arılar, yaşamsal döngünün önemli bir parçasıdır. Faydalarının sadece baldan ibaret olduğunu sandığımızda yanılırız. Gıdalarımızın en az üçte biri, arıların tozlaşma işlemi sayesinde elde edilir. Çiçekli bitkilerin ve ağaçların %80’i arıların taşıdığı polenler sayesinde çoğalır. Arılar hakkında merak ettiğiniz her şey...https://arilarvarsa.org/?fbclid=IwAR...ieCBQu2ELy4tHY
-