-
Italyan Ronesans donemi Manyerist ressam Domenico di Pace Beccafumi'nin olum yildonumu (18 Mayis 1551)
Riconciliazione di Emilio Lepido e Fulvio Flacco, 1529
http://www.settemuse.it/pittori_oper...vio_Flacco.jpg
Spurio Cassio Vecellino (The beheading of Spurius Cassius Viscellinus, 1532 - 1535)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...cafumi_009.jpg
-
Ingiliz filozof, mantikci, matematikci, tarihci, yazar, sosyal elestirmen, politik eylemci Bertrand Russell'in dogum yildonumu (18 Mayis 1872)
"Bugunku haliyle uygar insanoglu nefrete dostluktan daha fazla egilimlidir. Nefrete egilimlidir, cunku yasamindan hosnut degildir, cunku yasamin anlamini yitirdigini, dunya nimetlerinin tadini baskalarinin cikardigini kendisinin bircogundan yararlanamadigini hissetmektedir." Mutlu Olma Sanati
http://pamirtimes.net/wp-content/upl.../04/tp-coh.jpg
"The human heart as modern civilisation has made it is more prone to hatred than to friendship. And it is prone to hatred because it is dissatisfied, because it feels deply, perhaps even unconsciously, that it has somehow missed the meaning of life, that perhaps others, but not we ourselves, have secured the good things which nature offers man's enjoyment." The Conquest of Happiness
-
Irlandali yazar (Abraham) Bram Stoker'in Dracula romani 18 Mayis 1897'de Londra'da Archibald Constable and Company tarafindan yayinlandi.
https://library.unimelb.edu.au/__dat...mpany_1901.jpg
-
Italyan asilli Amerikali sinema yonetmeni Frank Capra'nin dogum yildonumu (18 Mayis 1897)
https://pbs.twimg.com/media/DdZeo27WAAEniU2.jpg
-
Turk sair, siyasetci ve ogretmen Faruk Nafiz Camlibel’in dogum yildonumu (18 Mayis 1898)
(Turkish poet, author and politician Faruk Nafiz Camlibel born on May 18, 1898)
Annesi dun Zeynebe
"Melek yavrum!" diyordu,
Isitince bu sozu
Kiz merak etti, sordu:
-Melek yavrum ne demek?
Dogrusu anlamadim.
Melek kanatli olur;
Hani benim kanadim?
Cevap verdi annesi:
- Uc yavrum daha vardi,
Onlar kanatlanarak
Elimden ucmuslardi.
Hepsi yalniz birakti,
Bu talihsiz kadini,
Bari sen ucma diye
http://www.ebabilyayinlari.com/img/urunler/90240.jpg
Yesterday Zainab’s mum said to her
“My angel child”
When she heard her mum she cried:
What does angel child mean? She asked.
I didn’t quiet understand
Angels have wings
Where’re my wings?
—I had three children
They flew away
From my heart
They all left me alone
Left this unfortunate lady alone
I plugged out your wings
So that you would not fly away
-
Ingiliz yazar George Meredith’in olum yildonumu (18 Mayis 1909)
http://izquotes.com/quotes-pictures/...ith-126094.jpg
[IMG]“Zeki bir kadin hazinedir. Guzel ve zeki bir kadin guctur. / Una donna arguta è un tesoro; una bellezza arguta è un potere”[/IMG]
“Sentimantal kisi, kendisi icin yapilan bir seye iliskin hicbir sukran duygusu hissetmeden ondan zevk alan kimsedir. / Sentimental people do shrug their shoulders at these unsentimental acts of the creatures who never wander from nature.”
https://images.gr-assets.com/books/1...723l/20708.jpg
-
Avusturyali besteci ve orkestra sefi Gustav Mahler'in olum yildonumu (18 Mayis 1911)
https://pbs.twimg.com/media/DdaKll6WkAEdo_0.jpg
-
Alman yazar ve akademisyen Winfried Georg Sebald!in dogum yildonumu (18 Mayis 1944)
“Dilin eski bir sehir oldugunu farz edersek, sokaklar ver meydanlarla dolu dolambacli bir yer, cok eski donemlere uzanan evleri yikilmis, islah edilmis ve yeni insa edilmis mahalleleri ve acik araziye dogru surekli genisleyen kenar mahalleleri olan bir sehir, o zaman bende uzun bir sure ayri kaldigi icin bu yiginti icinde artik yolunu bulamayan, bir otobus duraginin ne ise yaradigini bilmeyen, arka avlu, kavsak, bulvar ve kopro nedir artik bilmeyen bir insan olurdum. Gecmiste yazmis olduklarimi da, evet ozellikle onlari hiç anlamiyordum. Bu tur bir cumle diye dusunüyordum surekli, bu, sadece gorunuste bir anlam tasimaktadir, aslinda olsa olsa gecici bir caredir, tipki bazi deniz bitkileri ve hayvanlarinin, mesela ahtapotlarin, uzun kollariyla cevremi yokladigi gibi bizimde bizi cevreleyen karanligi koru korune yoklamak icin kullandigimiz bir nevi hastalikli uzantidir cahilligimizin.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“If language may be regarded as an old city full of streets and squares, nooks and crannies, with some quarters dating from far back in time while others have been torn down, cleaned up, and rebuilt, and with suburbs reaching further and further into the surrounding country, then I was like a man who has been abroad a long time and cannot find his way through this urban sprawl anymore, no longer knows what a bus stop is for, or what a back yard is, or a street junction, an avenue or a bridge….All I could think was that such a sentence only appears to mean something, but is in truth at best a makeshift expedient, a kind of unhealthy growth issuing from our ignorance, something which we use, in the same way as many sea plants and animals use their tentacles, to grope blindly through the darkness enveloping us.”
-
-
Amerikali yazar William Saroyan'in olum yildonumu (18 Mayis 1981)
"Bazi insanlar bir sey anlatmak istediklerinde konusurlar, bazilarinin bir sey anlatmak icin konusmaya ihtiyaclari yoktur." dedi annem.
"Hicbir sey soylemezsen nasil konusursun ki?" diye merakla sordum.
"Sozsuz konusursun. Biz daima sozsuz konusuyoruz."
"Oyleyse kelimeler ne ise yariyor?"
"Cogu zaman hicbir seye. Cogu zaman da asil soylemek istediklerini gizlemeye ya da bilinmesini istemediklerini saklamaya yararlar."
https://t2.gstatic.com/images?q=tbn:...IYwH1O1H_EkIKj
"Some people talk when they have something to say", my mother said, and "some people don't."
"How can you talk if you don't say anything," I said.
"You talk without words. We are always talking without words."
"Well, what good are words, then?"
"Not very good, most of the time. Most of the time they're only good to keep back what you really want to say, or something you don't want known."
-
Mel Gibson'in yonettigi ve basrolunu oynadigi tarihi ve yari kurgusal film Cesur Yurek (Braveheart - Cuore impavido), 18 Mayis 1995'te Seattle International Film Festival'inde gosterime girdi.
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...7,1000_AL_.jpg
https://media.giphy.com/media/it8ZXqfoJx6i4/giphy.gif
https://i.gifer.com/I7Rp.gif
-
Tatli Cadi (Bewitched) dizindeki Samantha Stephens karakteriyle unlenen, Amerikali tv, sinema ve tiyatro oyuncusu Elizabeth Montgomery’nin olum yildonumu (18 Mayis 1995)
https://media.giphy.com/media/YY5zqgu0zUwve/giphy.gif
http://31.media.tumblr.com/bbe24d44c...t47eo1_500.gif
https://media.giphy.com/media/nLzKvl6NPw0Vy/giphy.gif
-
Saban films, Jean-Claude Van Damme ve Dolph Lundgren'in rol aldigi Black Water'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/oUMlRIUCWGM?t=2
-
-
Mustafa Kemal Pasa, 19 Mayis 1919’da 9. Ordu mufettisi olarak Anadolu'ya Samsun'dan ayak basti ve Milli Mücadele'yi baslatti. / Mustafa Kemal Atatürk si sposta a Samsun da Istanbul con una vecchia nave di nome Bandirma, con i suoi pochi amici, per lavorare separatamente dal Governo Ottomano, allo scopo di preparare la nazione alla guerra d'indipendenza. / Mustafa Kemal Ataturk lands at Samsun on the Black Sea coast, beginning the Turkish War of Independence on may 19, 1919
https://devrimcikaradeniz.com/wp-con...014/05/ATT.jpg
http://noldubugun.com/Content/img/po...9244f9b1ff.jpg
-
19 Mayis Ataturk'u Anma, Genclik ve Spor Bayrami / 19 Maggio La commemorazione di Ataturk, festa della gioventù e dello sport / 19 May Commemoration of Ataturk, Youth and Sports Day
https://yunti.files.wordpress.com/20...yis_35blog.gif
-
Belcikali ressam Jacob Jordaens'in dogum yildonumu (19 Mayis 1593)
Il Giudizio di Mida (The Judgement of Midas, 1620 -1630) Guzel Sanatlar Muzesi, Ghent,Belcika
https://pbs.twimg.com/media/DALLDrOVYAAD73q.jpg
-
Alman filozof Johann Gottlieb Fichte'nin dogum yildonumu (19 Mayis 1762)
"Seyler ve aralarindaki iliskileri yalnizca dokunma duyulariyla degerlendirebilen dogustan korlerden olusan bir dunya tasarlayin. Aralarina girip onlara renklerden ve yalnizca isik sayesinde gorulebilen iliskilerden bahsedin. Sansliysaniz, sozlerinize hicbir anlam veremediklerini soyleyecekler. Gozlerini acabilme yeteneginiz de yoksa eger, bosuna konusmakta oldugunuzu kisa surede anlayip susacaksiniz."
https://pbs.twimg.com/media/DAIBKnIW0AEdFpg.jpg
"Imagine a world of people all born blind.They can only know about the existence and interrelationship of things that exist fort he sense of touch.If you talk to them about colors and about other relationships that exist only through light and the sense of sight, you might as well be saying nothing at all.If you are lucky, they will inform you of this fact so that you notice your error and can at least refrain from further useless talk if you prove incapable of opening their eyes."
-
Amerikali roman ve kisa oyku yazari Nathaniel Hawthorne’nun olum yildonumu (19 Mayis 1864)
"Sen yedi yildir cektigin acilarin yuku altinda ezilmissin. Fakat buradan gidince hepsini arkanda birakmis olacaksin! Ormanin yolunu tuttugunda yukun agir gelip adimlarini yavaslatmayacak, denize acilip gitmeyi secersen bindigin gemi batmayacaktir.Sirtinda, gonlunde tasidigin yuku ustlenmis oldugun bu yerde birak, onunla artik ugrasma! Onu dusunme! Her şeye yeniden basla! Bir kere yanilmis olmak her seyin bittigi anlamina gelmez! Gelmemeli! Onunde calisip cabalayip basariya ulasabilecegin bir gelecek uzaniyor. Mutlu olabilir; insanlara iyilik edebilirsin.Yillarin gölgesinde gecen bu hayatin yerine dogruyu ve durustlugu seç. Icinden geliyorsa Kızılderililere dogru yolu goster, onlara onderlik etmeyi ustlen. Ya da sana cok daha fazla yakisacak bilimle ugraş; egitim dunyasinda yer yapmis un sahibi, bilge kisilerden daha ileride oldugunu kanitla, ikazlar ver! Yazılar yaz! Calis, hareketlen! Uzanip olumu bekleyecegine bir seyler yap! Arthur Dimmesdale adini birak, korkup utanmadan tasiyabilecegin onurlu bir ad kullan! Hayatini kemiren uzuntuleri bir gun daha fazla cekmek icin mi agirdan aliyorsun? Iradeni yok edip elini kolunu baglayan, pismanligini bile aciklayamayacak kadar seni gucsuz kilan o uzuntuler degil mi! Hadi, davran, ayaga kalk!” Kirmizi Leke / Kizil Damga /Kizil Leke / Kirmizi Damga
https://d28hgpri8am2if.cloudfront.ne...3487566_hr.jpg
"Thou art crushed under this seven years' weight of misery," replied Hester, fervently resolved to buoy him up with her own energy. "But thou shalt leave it all behind thee! It shall not cumber thy steps, as thou treadest along the forest-path: neither shalt thou freight the ship with it, if thou prefer to cross the sea. Leave this wreck and ruin here where it hath happened. Meddle no more with it! Begin all anew! Hast thou exhausted possibility in the failure of this one trial? Not so! The future is yet full of trial and success. There is happiness to be enjoyed! There is good to be done! Exchange this false life of thine for a true one. Be, if thy spirit summon thee to such a mission, the teacher and apostle of the red men. Or, as is more thy nature, be a scholar and a sage among the wisest and the most renowned of the cultivated world. Preach! Write! Act! Do anything, save to lie down and die! Give up this name of Arthur Dimmesdale, and make thyself another, and a high one, such as thou canst wear without fear or shame. Why shouldst thou tarry so much as one other day in the torments that have so gnawed into thy life? that have made thee feeble to will and to do? that will leave thee powerless even to repent? Up, and away!"
https://pbs.twimg.com/media/DD049IRWsAA6e3H.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DDy_MGEXkAEAEPy.jpg
“Mutluluk tipki bir kelebek gibidir; ne kadar kovalarsan, o kadar sakinir senden, fakat dikkatini baska seylere cevirdiginde, nazikce gelip omuzuna konacaktir.”
-
Kuba bagimsizlik mucadelesinin oncusu, sair ve yazar José Julián Martí Pérez’in olum yildonumu (19 Mayis 1895)
http://slideplayer.es/slide/1037225/...os+patrias.jpg
Iki yurdum var benim: Kuba ve gece.
Ikisi de bir sayilir aslinda. Yiterken
Gunesin gorkemi, Kuba
Uzgun bir dul gibidir
Uzun ortuleri icinde, suskun, elinde karanfil.
Bilirim ne oldugunu elinde urperen
Bu kanli karanfilin! Bombos
Göğüs kafesim, bomboş, paramparça
Icinde yuregimin cirpindigi. Vaktidir
Olume gitmenin. Uygundur gece
Elvedalara. Isik engeller bizi.
Sozler de. Evren
Insandan daha ustadir konusmada.
Bayrak gibi
Kavgaya cagiran bir bayrak gibi
Isildiyor kizil alevi mumun, aciyorum
Pencereleri. Daraliyor yuregim.
Kuba, dul Kuba, gogu karartan
Bir bulut gibi sessizce geciyor
Kopararak yapraklarini karanfilin.
-
Oscar Wilde, hapishanede tutukluyken, The Ballad of Reading Gaol (Reading Zindanı Baladi / La Ballata del Carcere di Reading) siirini 19 Mayis 1897 tarihinde yayinladi.
http://images.gr-assets.com/books/13...5l/1329726.jpg
"Kulak verin sozlerime iyice,
Herkes oldurebilir sevdigini
Kimi bir bakisiyla yapar bunu,
Kimi dalkavukca sozlerle,
Korkaklar opucuk ile oldurur,
Yurekliler kilic darbeleriyle!
Kimi gencken oldurur sevdigini
Kimileri yasli iken oldurur;
Sehvetli ellerle oldurur kimi
Kimi altindan ellerle oldurur;
Merhametli kisi bıcak kullanir
Cunku bicakla olen cabuk sogur.
Kimi ask kisadir, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satin alir;
Kimi gozyasi doker oldururken,
Kimi kili kipirdamadan oldurur;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes oldurdu diye olmez..."
-
Amerikali Musluman siyasetci ve insan haklari savunucusu Malcolm X’in dogum yildonumu (19 Mayis 1925)
https://pbs.twimg.com/media/DAG5Ek3VwAAEsAf.jpg
"Birini ayiplamakta acele etme. Senin gectigin yoldan gecmemis, senin kadar hizli dusunemiyor olabilir. Unutma ki bir zamanlar sen de su anda bildiklerinden bihaberdin. / Don't be in a hurry to condemn because he doesn't do what you do or think as you think or as fast. There was a time when you didn't know what you know today."
https://pbs.twimg.com/media/DALCJtpV0AAr-k9.jpg
"Egitim, gelecege gecis icin pasaporttur.Yarin, bugunden onun icin hazirlananlarindir. / L'educazione è il nostro passaporto per il futuro, poiché il domani appartiene a coloro che oggi si preparano ad affrontarlo."
-
Ingiliz diplomat ve yazar Thomas Edward Lawrence'in olum yildonumu (19 Mayis 1935)
"Butun insanlar dus gorur ama farkli farkli. Geceleri dus gorenler, sabah olup da uyaninca bunun bos bir hayalden ibaret oldugunu anlarlar. Gunduz dus gorenler ise tehlikeli kimselerdir cunku duslerini gerceklestirmek icin duslerindeki rolu gozleri acikken de oynayabilirler."
https://content.artofmanliness.com/u.../7-pillars.jpg
"All men dream: but not equally. Those who dream by night in the dusty recesses of their minds wake up in the day to find it was vanity, but the dreamers of the day are dangerous men, for they may act their dreams with open eyes, to make it possible."
-
Romantik komedi turunun klasiklerinden Harry, Sally ile Tanisinca filminin senaristligi ile ismini duyuran Amerikali senarist ve yonetmen Nora Ephron’in dogum yildonumu (19 Mayis 1941)
https://www.quotes.wiki/wp-content/u...you_439788.png
“Hava 22 dereceyken usumeni seviyorum. Bir sandvici 1,5 saatte siparis etmeni seviyorum. Bana deliymisim gibi baktiginda burnunun ustunde beliren kivrimi seviyorum. Butun gunu seninle gecirdikten sonra kokunun kiyafetlerime sinmesini seviyorum. Gece uyumadan once konusmak istedigim son insan olusunu seviyorum. Bunun sebebi yalniz olmam degil, bunun sebebi bugun y,lbasi olması da degil. Bu gece buraya geldim cunku hayatinin geri kalanini biriyle geçirmek istedigini anlayinca, hayatinin geri kalaninin bir an once başlamasini istiyorsun.”
http://www.azquotes.com/picture-quot...n-9-2-0271.jpg
“Aglayan erkeklerden sakinin. Boyle erkeklerin hislere karsi duyarli ve onlarla baglantili oldugu dogrudur. Ama duyarli ve baglantili olma egiliminde olduklari hisler yalniz kendi hisleridir”
-
Fransiz yazar ve filozof Albert Camus, Yabanci (The Stranger / The Outsider) romanini 19 Mayis 1942 tarihinde yayinladi.
"Ne zamandir ilk kez olarak, anacigimi dusundum. Hayatinin sonlarinda nicin bir "Nisanli" edinmisti, nicin hayata yeniden basliyormus gibi oyunlara girismisti, anlar gibi oluyordum. Orada, orada da birtakim omurlerin sona erdigi bu Ihtiyarlar Yurdunun cevresinde de aksamlar, huzunlu bir savas araligi gibiydi. Anacigim, olumun esiginde, kendini orada serbest ve her seyi yeni bastan yasamaya hazir hissetmis olmaliydi. Kimsenin, kimseciklerin onun arkasindan aglamaya hakki yoktu. Ben de herseyi yeni bastan yasamaya kendimi hazir hissettim."
http://images.mentalfloss.com/sites/...0cbbe820_z.jpg
"For the first time in a long time I thought about Maman. I felt as if I understood why at the end of her life she had taken a 'fiancé,' why she had played at beginning again. Even there, in that home where lives were fading out, evening was a kind of wistful respite. So close to death, Maman must have felt free then and ready to live it all again. Nobody, nobody had the right to cry over her. And I felt ready to live it all again too."
"Istikbalimin karanlik ufkundan bana dogru, hayatim boyunca, bir cesit israrli ve serin bir ruzgar esiyor. Ve bu esinti, halkin, gayri-hakiki yillar boyunca bana zorlamaga calistigi butun bu fikirleri de duzelttirdi. Digerlerinin olumunun veya bir annenin sevgisinin veya Allahin sevgisinin veya bir kimsenin nasıl yasamak isteyisinin, kendisinin sectigi kaderin ne onemi var? Zira ayni kader, sadece beni degil, onu da, kendilerinin, benim kardeslerim olduklarını soyleyen milyonlarca imtiyazli insani da sececektir. Ve bir gun, hepsi olume mahkûm edilecek; digerlerininki gibi onun da vakti gelecek."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Throughout the whole absurd life I'd lived, a dark wind had been rising toward me from somewhere deep in my future, across years that were still to come, and as it passed, this wind leveled whatever was offered to me at the time, in years no more real than the ones I was living. What did other people's deaths or a mother's love matter to me; what did his God or the lives people choose or the fate they think they elect matter to me when we're all elected by the same fate, me and billions of privileged people like him who also called themselves my brothers? Couldn't he see, couldn't he see that? Everybody was privileged. There were only privileged people. The others would all be condemned one day. And he would be condemned, too."
-
Jamaika dogumlu Amerikali sarkici, soz yazari, super model ve oyuncu Grace Jones'un dogum gunu (19 Mayis 1948)
https://pbs.twimg.com/media/DAMeaImU0AAfb6n.jpg
https://37.media.tumblr.com/d40516b2...db29o1_500.gif
-
Ingiliz sair Seamus Heaney, Death of a Naturalist (Bir Dogalcinin Olumu) siir kitabini 19 Mayis 1966 tarihinde yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/C_3R2EoXoAA0AQb.jpg
https://image.slidesharecdn.com/seam...?cb=1387002373
Basparmagimla isaret parmagim arasinda
kisacik kalemim duruyor, bir silahmiscasina rahat.
Disaridan, penceremin altindan tanidik, net bir
hisirti geliyor, bir kurek sertce engebeli topraga giriyor:
Babam, topragi kaziyor. Asagiya bakiyorum
Bitkilerin arasinda egilen gergin sirti
dogruluyor ve yirmi yil sonra yeniden beliriyor orada,
durmuyor babam, ritimle egilip kalkiyor patates tarhlari arasinda.
Kaziyor.
Lastik cizmesini koymus kulagina elindeki kuregin, sapi
dizine bastirip var gucuyle kanirtiyor.
Ta kokunden aliyor ust kismini bitkinin
ve ters ceviriyor parlak yuzeyi derine gomerek
toplarken ellerimizdeki o serin sertligini sevdigimiz
patatesleri ortaya sermek icin.
Fakat Tanrim, bu ihtiyar nasil da maharetle kullaniyor kuregi.
Tipki kendi ihtiyar babasi gibi.
Toner's batakliginda gündelikle calisirdi buyukbabam
bir gunde en cok torfu o cikarirdi o turbaliktan.
Bir keresinde ona sut goturmustum, elimde agzi
uyduruk bir kagitla kapatilmis bir sise. Dogruldu
sutu icmek icin bir an, sonra yine egildi oraciga hemen
katlayip durup duzenlice, atmaya basladi cimli topragi
yine omzunun uzerinden, indikce inerek daha asagi
hep daha iyi bir torf için. Kaziyordu.
O patates topraginin soguk kokusunda, o lifli batagin
bildik cıvigi ve islaginda, hoyratca kesiliyor bir yani
basimin icinde ayaklanan canlı koklerimin.
Ama benim kuregim yok o adamlar gibi kazmak icin.
Basparmagimla isaret parmagim arasinda
kısacik bir kalem duruyor.
Iste onunla kaziyorum ben.
-
Amerikali yazar Jodi Picoult'un dogum gunu (19 Mayis 1966)
"Bir defasinda Kate sekiz ve ben bes yasindayken kavga etmis ve artik ayni odayi paylasmak istemedigimiz kararina varmistik. Ancak evimizin buyuklugu ve diger odada da Jesse'nin yasadigi goz onune alindiginda gidecek baska yerimiz yoktu. O yuzden daha buyuk ve akilli olan Kate, odayi ikiye bolmeye karar verdi. "Hangi tarafi istiyorsun?" diye diplomatik bir edayla sordu. "Izin veriyorum, sen sec."
Tabii ki yatagimin dahil olduğu tarafi istiyordum. Ayrica odayi ortasindan ikiye bolecek olursaniz, Barbie bebeklerimizin durduğu kutu ve elisi malzemelerimizi koydugumuz raflar otomatik olarak benim tarafimda kalacakti. Kate buradan bir kalem almaya davrandi, ama onu durdurdum. "Orasi benim tarafim"diye isaret ettim.
"Sen ver oyleyse," dedi ve ben de ona kirmizi bir keceli kalem verdim. Masanin ustune cikip tavanda erisebildigi en yuksek noktaya kadar uzandi. "Bunu cizdikten sonra," dedi, "sen kendi tarafinda kalacaksin, ben de kendi tarafimda, anlastik mi?" Basimi salladim bu pazarliga en az onun kadar bagli olduğumu gostererek. Sonucta butun guzel oyuncaklar bendeydi. Ben ondan bir sey istemeden once Kate'in benim tarafima gecmek icin yalvarmasi cok yakindi.
"Yemin mi?" diye sordu ve serce parmaklarimizi tutusup yemin ettik." Kiz Kardesim Icin
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Once, when Kate was eight and I was five, we had a fight and decided we no longer wanted to share a room. Given the size of our house, though, and the fact that Jesse lived in the other spare bedroom, we didn't have anywhere else to go. So Kate, being older and wiser, decided to split our space in half. "Which side do you want?"she asked diplomatically." I'll even let you pick."
Well, I wanted the part with my bed in it. Besides, if you divided the room in two, the half with my bed would also, by default, have the box that held all our Barbie dolls and the shelves where we kept our arts and crafts supplies. Kate went to reach for a marker there, but I stopped her. "That's on my side" I pointed out.
"Then give me one,"she demanded, so I handed her the red. She climbed up onto the desk, reaching as high as she could toward the ceiling. "Once we do this"she said, "you stay on your side, and I stay on my side, right?" I nodded, just as committed to keeping up this bargain as she was. After all, I had all the good toys. Kate would be begging me for a visit long before I'd be begging her.
"Swear it?" she asked, and we made a pinky promise."
-
Amerikali sair Ogden Nash’in olum yildonumu (19 Mayis 1971)
Bankalari ovmek icin yazildi bu siir.
Para sikirtisi neymis gor, hele bir bankadan iceri gir!
Bir de garip bir ses duyacaksin, ne kadin sesi o, ne su siriltisi,
Bilirim, duymuslugun yok, o, binlik banknotlarin hisirtisi.
Mermer konaklarda otururmuş bankerler, haklari,
Bosuna mi yillar yili ‘Milli Kalkınma’ diye bagirip cagirdiklari!
Asil, bir usulleri var, ona borclular her seyi, o bir bozulmaya
gorsun, bankalarin isi bitti:
Kisacasi, paraya muhtac olanlardan gayrisina acilir kredi.
Sizi bilmez miyim hic, anli sanli bankerler, nasil da kili kirk yararsiniz!
Siz, ev kirasini odemek icin borc istemeye gelen vatandaslari
kurus koklatmaksizin dehliyebilen milli kahramanlarsiniz.
Evet. Siz, cocugum dogacak diye elli dolar borc istemeye
gorsun bir dar gelirli,maymunlara zart zurt eden
Tarzan edasiyle bakarsiniz suratina…
https://images-na.ssl-images-amazon....6IL._SS500.jpg
This is a song to celebrate banks,
Because they are full of money and you go into them and all
you hear is clinks and clanks,
Or maybe a sound like the wind in the trees on the hills,
Which is the rustling of the thousand dollar bills.
Most bankers dwell in marble halls,
Which they get to dwell in because they encourage deposits
and discourage withdrawals,
And particularly because they all observe one rule which woe
betides the banker who fails to heed it,
Which is you must never lend any money to anybody unless
they don't need it.
I know you, you cautious conservative banks!
If people are worried about their rent it is your duty to deny
them the loan of one nickel, yes, even one copper engraving
of the martyred son of the late Nancy Hanks;
Yes, if they request fifty dollars to pay for a baby you must
look at them like Tarzan looking at an uppity ape in the jungle…
-
-
Amerikali hard rock grubu KISS, 16.studyo albumu Revenge’i 19 Mayis 1992’de Mercury Records etiketiyle piyasaya surdu.
http://www.kulick.net/revenge/Reveng...geTourBook.jpg
-
Steven Spielberg’un yonettigi, Jeff Goldblum, Julianne Moore ve Pete Postlethwaite’nin rol aldigi Kayip Dunya: Jurassic Park (The Lost World: Jurassic Park) 19 Mayis 1997’de Los Angeles, California’da gosterime girdi.
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...9,1000_AL_.jpg
-
George Lucas’in yonettigi, Ewan McGregor, Liam Neeson ve Natalie Portman’in rol aldigi Yildiz Savaslari: Bolum I - Gizli Tehlike (Star Wars: Episode I - The Phantom Menace) 19 Mayis 1999’da Kanada ve Amerika’da vizyona girdi.
https://ia.media-imdb.com/images/M/M..._SX666_AL_.jpg
-
Coen Biraderlerin yonettigi, Tommy Lee Jones, Javier Bardem ve Josh Brolin’in rol aldigi Ihtiyarlara Yer Yok (No Country for Old Men) 19 Mayis 2007’de Cannes Film Festival’in gosterime girdi
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...1MQ@@._V1_.jpg
-
Michael Moore'un "Sicko" filminin Cannes Film Festivali'nde ilk gostrimlerinin 11.yili (19 Mayis 2007)
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...76,999_AL_.jpg
-
Johnny Depp, Orlando Bloom ve Keira Knightley’in rol aldigi Karayip Korsanlari: Dunyanin Sonu (Pirates of the Caribbean: At World's End) 19 Mayis 2007’de Anaheim, California’da gosterime girdi.
http://www.eargasmweb.com/wp-content...worlds_end.jpg
-
-
-
William Shakespeare’in The Oxford Shakespeare Complete Works'u (Tum Soneler) 20 Mayis 1609 tarihinde Londra'da yayinci Thomas Thorpe tarafindan yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/C_9Uh7yVYAATDqE.jpg
-
Fransiz roman ve oyun yazari Honoré de Balzac'in dogum yildonumu (20 Mayis 1799)
"Hayat mutfaktan daha guzel degildir. Pis kokan mutfak kadar, ama yemek yemek isteniyorsa, elleri kirletmeli; yalniz iyice temizlenmeyi bilin. Cagimizin butun ahlaki budur iste. Size dunyadan boyle bahsediyorsam bana boyle konusma hakkini vermistir o. Ben, bilirim dunyayi. Dunyayi kotuledigimi mi saniyorsunuz? Kesinlikle degil. O, her zaman boyledir. Ahlakcilar kesinlikle dunyayi degistiremeyecekler. Insan hep bir seyleri yarim kalan, hatalarla dolu yaratiklardir."Goriot Baba
https://files.ebook.bike/cover/134850.png
"Ecco com'è la vita. È un po' come la cucina, puzza altrettanto e bisogna sporcarsi le mani se si vuol far da mangiare; sappia soltanto sbrogliarsela con eleganza. È tutta qui la morale della nostra epoca.Se vi parlo così del mondo, esso me ne ha dato il diritto, lo conosco bene. Credete che lo biasimi? Per niente. E' stato sempre così. I moralisti non lo cambieranno mai. L'uomo è imperfetto. E', talvolta, più o meno ipocrita, e gli ingenui dicono allora che egli è o non è morigerato."
"Ertesi sabah Paris'i adeta bicakla kesilecek kadar kalin bir sis kaplamisti.Butun sehri oyle sarmis ve oyle puslandirmisti ki,en duzenli ve sozune sadik kisiler bile,havaya aldanip vakti sasirdilar.Boyle yogun sislerde is bulusmalari kacirilir.Saatler on ikiyi calarken herkes daha sekiz oldugunu sanir.Saat dokuz bucuktu,Mme Vauquer,henuz yatagindan cikmamisti bile.Christophe'la sisman Sylvie de gecikmislerdi.Pansiyonerlere ayrilan sutun ust tabakalariyla hazirlanan sutlu kahvelerini sakin sakin iciyorlardı.Usulsuz olarak alinan bu haraci Mme Vauquer'nin farketmemesi icin de Sylvie,kalan sutu uzun zaman kaynatirdi."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"The next morning Paris was wrapped in one of the dense fogs that throw the most punctual people out in their calculations as to the time; even the most business-like folk fail to keep their appointments in such weather, and ordinary mortals wake up at noon and fancy it is eight o'clock. On this morning it was half-past nine, and Mme. Vauquer still lay abed. Christophe was late, Sylvie was late, but the two sat comfortably taking their coffee as usual. It was Sylvie's custom to take the cream off the milk destined for the boarders' breakfast for her own, and to boil the remainder for some time, so that Madame should not discover this illegal exaction."