-
Ingiliz sair John Donne’nun olum yildonumu (31 Mart 1631)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...and-angels.jpg
Iki uc kez sevmistim seni,
Yuzunu gurmeden, adini duymadan once.
Hani tapariz ya meleklere, bize gorunduklerinde
Kimi oyle bir ses, kimi belirsiz bir alev gibi.
Gene de senin bulundugun yere geldigimde,
Gordugum cok guzel, gorkemli bir hiçti!
Ama ruhum etten kemikten olduguna
Ve onlarsiz bir sey yapamayacagima gore,
Bir bedene burunmeli ruhumun cocuklugu olan ask da,
O da bensiz olamaz annesi gibi.
Bu yuzden senin icin, nedir, kimdir, diye
"Bir sor bakalim" dedim ask'a once,
Sonra biraktim burunsun artik bedenine,
Yerlessin dudaklarina, gozlerine, alnina.
Iste boyle, aska biraz safra yuklesem de,
"Daha dengeli olsa" derken gidisi,
Baktim oyle yuklemisim ki ask teknesini,
Hayranligim bile batacak hale gelmis neredeyse.
Sacinin bir teli bile aska oyle cok is cikariyor ki,
Daha uygun bir beden bulmak gerek bunun yerine.
Cunku ask ne hiclikte barinabilir, ne de
Asiri yogun, asiriparlak varliklarda.
O halde; nasil bir melek kendi kadar olmasa bile,
Saf ve cisimsiz, havadan yuz ve kanatlar takinirsa,
Benim askimin kuresi olabilir senin askin da.
Iste havanin safligiyla meleklerinki arasinda
Ne fark varsa,
Sonsuza dek
O fark
Olacak aslinda,
Kadinin askiyla
Erkegin aski arasinda
http://izquotes.com/quotes-pictures/...nne-282566.jpg
Hic kimse bir ada degildir.
Ne de butunuyle kendisi,
Her insan kitanin bir parcasidir,
Govdenin bir bolumu;
Bir toprak parcasi deniz tarafindan alip goturulse,
Avrupa azalir.
Tipki haritadaki burun gibi,
Tipki senin veya bir arkadasinin sahip oldugu mulk gibi;
Bir insanin olumu de beni azaltir,
Cunku ben insanligin kendisinde icerigim,
Oyleyse asla haber gonderip sordurma
Canlar kimin icin caliyor diye;
Onlar senin icin caliyor.
-
Barok donemin Alman bestecisi ve muzisyeni Johann Sebastian Bach'in dogum yildonumu (31 Mart 1685)
https://pbs.twimg.com/media/C8Lo0QAVoAAR92K.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=-ywL_zokELE
-
-
"Senfoninin Babasi (Il Padre della Sinfonia) ", Klasik donemin bestecisi Avusturyali Franz Joseph Haydn'in dogum yildonumu (31 Mart 1732)
https://images.slideplayer.com/18/56...es/slide_1.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=tF5kr251BRs
-
Iskoc asilli, sair, roman ve hikaye yazari Andrew Lang'in dogum yildonumu (31 Mart 1844)
“Ah, Lancelot, kilic cekmis en zarif sovalye sendin, bir at dizginlemis en sadik dost da sendin. Insanligin gordugu en iyi sovalye sen, bir kadini sevmis en hakiki asik yine sendin."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Ah, Lancelot, thou wert the courtliest Knight that ever drew sword, and the faithfulest friend that ever bestrode a horse. Thou wert the goodliest Knight that ever man has seen, and the truest lover that ever loved a woman.”
https://quotefancy.com/media/wallpap...we-thought.jpg
"Hayat, dusundugumuzden daha eglenceli cikti."
-
Ingiliz roman yazari ve sair Charlotte Brontë'nin olum yildonumu (31 Mart 1855)
https://pbs.twimg.com/media/C8LY_dSU0AIZ2be.jpg
"Hayat,bana gore kin beslemek ya da sana yapılan kotuluklerin cetelesini tutmak için cok kisa gibi gorunuyor."
"Hele boyle, simdiki gibi, yakinimda oldugun zamanlar. Sanki sol kaburgamin altinda bir yerde bir ip varmis da bu ip, senin sol kaburgana simsiki bir kordugumle baglanmis. Oyle saniyorum ki aramiza daglar, denizler girerse bizi birbirimize baglayan bu ip kopacak. O zaman da icin icin kanlarim akacakmis gibi bir kuruntuya kapiliyorum.Sana gelince...Sen hemen unutursun beni!"
http://media.thinkerviews.com/jane-e...o-1024x576.jpg
"Perchè qualche volta, soprattutto quando mi siete vicina, come ora, ho nei vostri confronti una sensazione strana: mi sembra di avere una corda, sotto le costole, a sinistra, strettamente, inestricabilmente annodata a una corda analoga situata nella stessa zona del vostro corpo esile. E se quel tempestoso tratto di mare e tre, quattrocento chilometri di terra si metteranno con tutta la loro vastità tra noi, ho paura che quella corda che ci unisce verrà spezzata; e allora temo che comincerei a sanguinare internamente. Voi, però… mi dimenticherete "
-
Deneysel Spiritualizm'in kurucusu Fransiz yazar Allan Kardec’in (Hippolyte Leon Denizard Rivail) olum yildonumu (31 Mart 1869)
“Gozlemlerimin ilk sonuclarindan birisi, insan ruhu olmak hasebiyle, bu bedensiz varliklarin da, ne en yuksek hikmet, ne de en yuksek bilgiye sahip olmadiklarini gormek oldu. Bilgileri sinirli idi. Evrimleri ile orantiliydi ve herhangi kisisel bir yorumdan daha fazla degere sahip degildi.”
https://images-na.ssl-images-amazon....1xFM1VrtDL.jpg
“Un des premiers résultats de mes observations fut que les Esprits, n'étant autres que les âmes des hommes, n'avaient ni la souveraine sagesse, ni la souveraine science ; que leur savoir était borné au degré de leur avancement et que leur opinion n'avait que la valeur d'une opinion personelle.”
-
Rus diplomat, Sovyetler Birligi Norvec Elcisi, Sovyet hukumetindeki ilk kadin bakan Aleksandra Mihayilovna Kollontay'in dogum yildonumu (31 Mart 1872)
"Yeni (bekar) kadinlar, gri giysilere burunmus, isci mahallelerinden sonu gelmez kafilelerle safak vakti fabrikalara ve imalathanelere, garlara ve tramvaylara dogru yola cikan milyonlarca kisidir. Yeni (bekar) kadinlar, sayilari onbinlere ulasan, genc ya da daha simdiden solmus, buyuk sehirlerdeki hucre-odaciklarinda yalniz yaşayan, 'bagimsiz evler'in sayisini artiran kisilerdir. Yasam icin sessizce ve kesintisiz mucadele surduren, gunlerini buro masasi basinda, telgraf araclari yaninda, dukkan tezgahlari arkasinda geciren genc kizlar ve kadinlardir bunlar. Yeni (bekar)kadinlar, taze ruhlu, kafalari dusler ve gozupek projeler dolu, bilim ve sanat tapinaklarinin kapilarini calan, saglam erkeksi bir yuruyusle, dusuk ucretli bir ders aramak, herhangi bir rastlanti is bulmak icin kenti bastan basa dolasan genc kadinlardir. Bekar kadini, calisma masasinda oturmus olarak, laboratuvarda bir deneyi tamamlarken, arsivleri karistirirken, klinik calismasina yetismek icin acele ederken, siyasal bir konusma hazirlarken goreceksiniz."
https://images-na.ssl-images-amazon....1z-rp71DkL.jpg
"Single women. They are the million figures, wrapped in drab clothing, who pour out of the working-class quarters in an endless train on their way to work sites and factories, who set out for the circular railways and the tramcars in that hour before daybreak in which dawn still battles with the darkness of night. Single women. They are those tens of thousands of young, already fading, women who settle down in the big cities in lonely roomcages and increase the statistic of 'independent' households. They are girls and women who ceaselessly wage the grim struggle for existence, who spend their days sitting on the office chair, who bang away at telegraph apparatuses, who stand behind counters. Single women: they are the girls with fresh hearts and minds, full of bold fantasies and plans who pack the temples of science and art, who crowd the sidewalks, searching with vigorous and virile steps for cheap lessons and casual clerical jobs. We see single women seated at a worktable preparing a laboratory experiment, burrowing through archival material, rushing off to hospital patients, drafting a political speech."