-
Osmanli Divan edebiyati sairi (Mahmud Abdulbaki) Baki'nin olum yildonumu (7 Nisan 1600)
Lale gibi al yanakli guzeller kirda gul seyrine ciktilar;
taraf taraf bahceleri, cayirlari gorup gezdiler.
Ey selvi boylu! Akar sular galiba guzel,
temiz yuzunun asikidirlar ki yer yer seni ararlar.
Gam askeri cok cok gelip gonul sehrinde konakladi
ve er yer kavga karisikligiyla kargasaligi koptu.
Aglamaktan irmaga donen gozyasim yer yer akti
ve bu deniz gene Kizildeniz gibi taraf taraf costu.
Bakinin siri Yedi Iklime, yani butun dunyaya gidip yayilmistir.
Bu parlak nazim bucak bucak okunursa yeridir.
https://upload.wikimedia.org/wikiped...%A2k%C3%AE.jpg
Tulip-cheeked ones over rosy field and plain stray all around;
Mead and garden cross they, looking wistful each way, all around.
These the lovers true of radiant faces aye, but who the fair?
Lissom Cypress, thou it is whom eager seek they all around.
Band on band Woe's legions camped before the City of the Heart,
There, together leagued, sat Sorrow, Pain, Strife, Dismay, all around.
From my weeping flows the river of my tears on every side,
Like an ocean 'tis again, a sea that casts spray all around.
Forth through all the Seven Climates have the words of Baqi gone;
This refulgent verse recited shall be alway, all around.
-
Rembrandt'in ilk ogrencisi Hollandali ressam Gerrit Dou'nun dogum yildonumu (7 Nisan 1613)
Een poelier winkel (A Poulterer's Shop, 1670)
https://pbs.twimg.com/media/D3iTMK8WsAAGZdw.jpg
-
Girit dogumlu, Ispanyol Ronesansinin ressam, heykeltiras ve mimari El Greco'nun (Domenikos Theotokopoulos) olum yildonumu (7 Nisan 1614)
Veduta di Toledo (View of Toledo, 1596 - 1600)
http://www.theartwolf.com/landscapes..._of_Toledo.jpg
-
Romantik donemin onde gelen sairlerinden Ingiliz Bas sair William Wordsworth'un dogum yildonumu (7 Nisan 1770)
http://www.dltk-holidays.com/spring/...-daffodils.gif
Dolastim yalniz bir bulut gibi havada suzulen
Vadilerin ve tepelerin uzerinden,
Gordugum zaman toplanmis aniden,
Bir kalabalik, altin nergis ciceklerinden;
Golun yaninda, agaçlargn altinda,
Cirpinarak meltemde danseden.
Yildizlar gibi devamli parlayan
Ve samanyolunda goz kirpan,
Hic bitmeyen bir sirada uzandilar
Bir koyun sinirinda yanisira dizilerek:
On bin tanesini gordum bir bakista,
Kafasini sallayan neseli bir dansta.
Dalgalar dansetti onlarin yaninda; fakat onlar
Coskunlukta parlayan dalgalardan ustun ciktilar:
Bir sair keyiften baska bir sey duyamazdi
Boyle sen bir beraberlikten:
Gozumu diktim baktim "baktim" fakat az dusundum
Bana ne zenginlik getirdigini bu gosterinin:
Cunku SIK SIK, yatarken kanapemin Uzerinde
Bos ve dalgin bir ruh haliyle,
Geri parliyorlar o ice donuk gozun uzerinde
Ki mutlulugudur yalnizligin;
Ve sonra kalbim doluyor zevkle,
Ve dans ediyor nergis cicekleriyle.
https://pbs.twimg.com/media/C8zNHlEWsAIWW4k.jpg
-
Fransiz utopik sosyalist ve filozof Charles Fourier’in dogum yildonumu (7 Nisan 1772)
“Cakil taslarini toplayip bir kutuya koyun ve sallayin, hic bir sanatcinin beceremeyecegi kadar uyumlu bir mozaik elde edersiniz.”
https://futurelibraryproject.files.w...bienvenu-f.jpg
“Take pebbles, Put them into a box and shake them, and they will arrange themselves in a mosaic that you could never get by entrusting to anyone the work of arranging them harmoniously.”
-
Fransiz yazar, sosyalist ve kadin haklari savunucusu Flora Tristan'in dogum yildonumu (7 Nisan 1803)
"...Kadin, iscilerin hayatindaki her seydir. Onlarin yegane kaderidir. Eger onlari yuz ustu birakirsa, her sey onlari yuz ustu birakir. Bu nedenle soyle denir: 'kadin var ev yapar, kadin var ev yikar' ve bu tamamen dogrudur; atasozu yapilmasinin nedeni budur. Fakat halktan kadinlar hangi egitimi, hangi ogretimi, hangi dogrultuda, hangi manevi ve fiziksel gelisimi aliyorlar? Hicbirini. Cocukken kendileri de egitim almamis olan anne veya buyukannelerinin insafina kaliyorlar: Biri, dogasina gore, acimasiz ve huysuz olacak, onu dovecek, sebepsiz yere hor gorecek; digeri zayif ve kaygisiz olacak ve onun her istedigini yapmasina izin verecek. (Ileri surduklerimin hepsinde oldugu gibi bunda da, genel olarak konusuyorum; elbette bircok istisna oldugunu kabul ediyorum.) Yoksul cocuk pek cok sarsici celiskiler ortasinda buyuyecektir, bir gun darbelerle ve haksiz davranisla rahatsiz olacak, yatistirilmis oldugu ertesi gun, daha az kotucul olmayan fazla musamahayla simartilacak.
Hicbir sey, bir cocugun katlandigi adaletsiz ve acýmasiz bir muamelenin sonucu olan surekli eziyet kadar karakteri gucendiremez, kalbi sertlestiremez ve ruhu alcaklastiramaz. Ilk basta adaletsizlik yaralar, huzunlendirir ve bizi umutsuzluga surukler ve sonrasinda devam ediyorsa canimizi SIKAR ve hiddetlendirir, ve artik intikam araclarindan baska bir sey dusleyemez oluruz, kendimiz sert, adaletsiz ve kaba ruhlu bir hale geliriz. Bu, yirmili yaslardaki bir zavalli kadinin olagan durumu olacaktir. Sonrasinda evlenir, asik olmadan, sadece ebeveynlerinin zorbaligindan kacmak istiyorsa evlenmesi gerektigi icin evlenir. Ne olur? Varsayiyorum ki cocuklari olur; sirasi geldiginde, ogul ve kizlarini buyutmeye tamamen yetersiz olacaktir; ayni annesi ve buyukannesinin kendisine karsi oldugu gibi o da onlara karsi ayni zalimlikte olacaktir..."
http://www.laizquierdadiario.cl/IMG/arton17239.jpg
"...Dans la vie des ouvriers, la femme est tout. Elle est leur unique providence. Si elle leur manque, tout leur manque. Aussi disent-ils : "C'est la femme qui fait ou défait la maison", et ceci est l'exacte vérité, c'est pourquoi on en a fait un proverbe. Cependant quelle éducation, quelle instruction, quelle direction, quel développement moral ou physique reçoit la femme du peuple ? Aucun. Enfant, elle est laissée à la merci d'une mère et d'une grand-mère qui, elles-mêmes, n'ont reçu aucune éducation : l'une, selon son naturel, sera brutale et méchante, la battra et la maltraitera sans motif ; l'autre sera faible, insouciante, et lui laissera faire toutes ses volontés. (En ceci comme en tout ce que j'avance, je parle en général ; bien entendu j'admets de nombreuses exceptions). La pauvre enfant s'élèvera au milieu des contradictions les plus choquantes, un jour irritée par les coups et les traitements injustes, le lendemain amollie, viciée par les gâteries non moins pernicieuses.
Rien n'aigrit le caractère, n'endurcit le cœur, ne rend l'esprit méchant comme la souffrance continuelle qu'un enfant endure par suite d'un traitement injuste et brutal. D'abord l'injustice nous blesse, nous afflige, nous désespère ; puis lorsqu'elle se prolonge, elle nous irrite, nous exaspère, et, ne rêvant plus qu'au moyen de nous venger, nous finissons par devenir nous-mêmes durs, injustes, méchants. Tel sera l'état normal de la pauvre fille à 20 ans. Alors elle se mariera, sans amour, uniquement parce qu'il faut se marier si l'on veut se soustraire à la tyrannie des parents. Qu'arrivera-t-il ? Je suppose qu'elle ait des enfants ; à son tour elle sera tout-à-fait incapable d'élever convenablement ses fils et ses filles : elle se montrera envers eux aussi brutale que sa mère et sa grand-mère l'ont été envers elle..."
-
Danimarkali masal, oyun, roman, siir, gezi kitabi ve biyografi yazari Hans Christian Andersen, Kucuk Deniz Kizi masalini 7 Nisan 1837'de yayinci C. A. Reitzel araciliiyla yayinladi.
http://www.giorgiotave.it/wp-content...8ci2o1_500.gif
-
Amerikali Empresyonist ressam Frederick Carl Frieseke'nin dogum yildonumu (7 Nisan 1874)
Meriggio (Afternoon - Yellow Room, 1910)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg