-
Cek mizah ve taslama yazari Jaroslav Hašek’in dogum yildonumu (30 Nisan 1883)
“Bir gece U Banzetu’dan donuyordum tam Nusle’de, Botic Koprusu’nun orada, ansizin karsima cikan bir adam elindeki kayisla kafama oyle bir vurdu ki kendimi yerde buldum. Fenerini yuzume tuttu, ‘Hay Allah, yanilmisim. Bu o degil,’ dedi. Yaptigi yanlisliga oyle ofkelenmiþti ki, bir tane de sirtima indirdi. Insanoglu boyledir, hayat boyu yanlistan basini alamaz.” Aslan Asker Svayk
http://img.radio.cz/8lmUOiBb441YgvL-...k_svejk_en.jpg
“Once in Nusle, just by the bridge across the Botič, a gentleman came up to me in the night.. and hit me over the head with a knout. When I was lying on the ground he flashed his torch on me and said ‘It’s a mistake. It’s not him.’ And he got so angry because he’d made a mistake that he hit me on the back again. It’s only human nature that a chap should go on making mistakes until he dies.”
-
19.yuzyilda modern hayati konu alan resimler yapmaya baslayan ilk ressamlardan ve Realizm akimindan Empresyonizme geciste onemli bir rol oynayan Fransiz ressam Édouard Manet'nin olum yildonumu (30 Nisan 1883)
Olympia, 1863
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._Project_3.jpg
Il concerto di Cafe (The Cafe Concert, 1879)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=NAsrOlJ0Lrs
-
Italyan Futurist ressam, besteci, deneysel muzik aletleri yapimcisi ve Gurultu Sanati Manifestosu'nun yazari Luigi Carlo Filippo Russolo'nun dogum yildonumu (30 Nisan 1885)
https://pbs.twimg.com/media/D5ZdXx9XoAEKygU.jpg
"Antik zamanda, hayat sessizlikten ibaretti. Gurultu 19. yuzyilda makinenin gelisine kadar tam olarak dogmamisti. Bugun gurultu insan hissiyati uzerinde egemen durumda. Birkac yuzyil boyunca hayat sessizce, veya sesi kisilmis sekilde surdu. En yuksek sesler ne yogun, ne de uzun sureli veya cesitliydi. Aslinda, doga normalde sessizdir; firtinalar, kasirgalar, ciglar, caglayanlar ve bazi istisnai topraksal hareketler haric. Insan, kamis deligi veya gerilmis bir telden elde ettigi ilk sesler karsisinda bu nedenle tamamen hayrete dusmustu. Ilkel insanlar sese tanrisal bir kaynak atfettiler. Ses, dini saygiyla cevrelendi ve sonrasinda ayinlerini yeni bir gizemle zenginlestiren rahiplere mahsus tutuldu. Sesin hayattan ayri, farkli ve bagimsiz bir sey oldugu fikri bu sekilde gelisti. Bunun sonucu muzik oldu; gercekligin uzerine yerlestirilen fantastik bir dunya, dokunulamaz ve kutsal bir dunya. Bu ruhani atmosferin muzigin ilerlemesini yavaslatacagi kacinilmazdi, dolayisiyla diger sanatlar hizla ilerledi ve muzigi gecti. Yunanlilar ise muzik teorilerinin sadece bazi konsonant araliklarina izin veren ve Pisagor tarafindan matematiksel olarak belirlenen muzik kuramlariyla muzigin alanini kisitladilar ve kendilerinin farkinda olmadiklari armoniyi neredeyse imkansiz hale getirdiler.[...]
[...]Sevgili Pratella'm, senin futurist dehana bu yeni fikirleri arz ediyorum ve seni benimle bunlari tartismaya davet ediyorum. Ben bir muzisyen degilim, dolayisiyla akustik tercihlerim veya savunacak eserlerim yok. Ben derinden sevdiðim bir sanata herseyi yenileme irademi yansitan futurist bir ressamim. Bu nedenle, en cesur profesyonel muzisyenden daha cesur sekilde, gorunurdeki beceriksizligime takilmaksizin, kustahligin her imtiyazi ve imkani sundugunu bilerek, Gurultu Sanati yoluyla muzigin renovasyonunu dusunup ortaya koydum." Gurultu Sanati
https://www.portaledicomo.it/wp-cont...a-Russolo.jpeg
"La vita antica fu tutta silenzio. Nel diciannovesirno secolo, coll'invenzione delle macchine, nacque il Rumore. Oggi, il Rumore trionfa e domina sovrano sulla sensibilità degli uomini. Per molti secoli la vita si svolse in silenzio, o, per lo più, in sordina. I rumori più forti che interrompevano questo silenzio non erano nè intensi, né prolungati, né variati. Poiché, se trascuriamo gli eccezionali movimenti tellurici, gli uragani, le tempeste, le valanghe e le cascate, la natura è silenziosa. In questa scarsità di rumori, i primi suoni che l’uomo potè trarre da una canna forata o da una corda tesa, stupirono come cose nuove e mirabili. Il suono fu dai popoli primitivi attribuito agli dèi, considerato come sacro e riservato ai sacerdoti, che se ne servirono per arricchire di mistero i loro riti. Nacque cosi la concezione del suono come cosa a sé, diversa e indipendente dalla vita, e ne risultò la musica mondo fantastico sovrapposto al reale, mondo inviolabile e sacro. Si comprende facilmente come una simile concezione della musica dovesse necessariamente frallentarne il progresso, a paragone delle altre arti. I Greci stessi, con la loro teoria musicale matematicamente sistemata da Pitagora, e in base alla quale era ammesso soltanto l’uso di pochi intervalli consonanti, hanno molto limitato il campo della musica, rendendo così impossibile l’armonia, che ignoravano.[...]
[...]Caro Pratella, io sottopongo al tuo genio futurista queste mie constatazioni, invitandoti alla discussione. Non sono musicista; non ho dunque predilezioni acustiche, né opere da difendere. Sono un pittore futurista che proietta fuori di sé in un’arte molto amata la sua volontà di rinnovare tutto. Perciò più temerario di quanto potrebbe esserlo un musicista di professione, non preoccupandomi della mia apparente incompetenza e convinto che l’audacia abbia tutti i diritti e tutte le possibilità, ho potuto intuire il grande rinnovamento della musica mediante l’Arte dei Rumori."
https://upload.wikimedia.org/wikiped...wer-bridge.jpg
-
Fransizca librettosu, Maurice Maeterlinck tarafindan, kendisi tarafindan yaratilmis sembolist bir tiyatro oyunu olan Pelléas et Mélisande'dan uyarladigi, Claude Debussy'nin besteledigi 5 perdelik Pelléas et Mélisande operasi ilk kez 30 Nisan 1902'de (Salle Favart) Opéra-Comique'de sahnelendi.
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._Melisande.jpg
https://pbs.twimg.com/media/D5aAFkYW4AE2cuh.jpg
-
Yunan sair, deneme yazari ve sanat elestirmeni Jean Moréas’in olum yildonumu (30 Nisan 1910)
https://pbs.twimg.com/media/DRQ_eAGXUAIdj0s.jpg
Hicbir yerde gormedigim dusunceli deniz,
Saracaksin beni o hafif dumanlarinla;
Islak kumlarin ustunde ayaklarim, iz iz;
Unutacagim birden, þehri de, dunyayi da.
Ey deniz, ey mahzun dalgalar, elinizde mi;
Vahsi kumlar ustunde soluyup inleyerek,
Avutabilir misiniz gonlumu, derdimi?
Gonlum ki tek zevki artik sulara gomulmek.
-
30 Nisan 1927'de Douglas Fairbanks ve esi Mary Pickford Hollywood'daki Grauman's Theatre'da islak cimentoya ayak izlerini birakan ilk film yildizlari oldular.
https://pbs.twimg.com/media/C-qMvs3UQAAQjjr.jpg
-
Ingiliz sair ve yazar Alfred Edward Housman'in olum yildonumu (30 Nisan 1936)
http://www.legendinc.com/Pages/Misce...eAndTwenty.gif
Tam yirmi bir yasimda isittim
Akilli bir adamýn dedigini:
"Tacini, tahtini, malini mulkunu ver de
Fakat sakla beynini kendine
Incilerini dagit, elmaslarini
Fakat duslerinden vazgecme."
Ne yazik ki yirmi bir yasinda
Kavak yelleri eser insanin basinda.
Tam yirmi bir yasimda
Bilgenin yine dedigini isittim
"Gogsunun altinda carpan kalp
Bosuna verilmemeli
Niceleri ic cekerek bunu odedi
Pismanlikla satarak yureklerini."
Bugun tam yirmi iki yasindayim
Ah, bu sozlerin dogrulugunun simdi farkindayim.
-
Ingiliz sair ve oyun yazari Tony Harrison’in dogum gunu (30 Nisan 1937)
“Gordum kavrulup komur olmus Irakliyi, bombalanmis fotograf karesinde egilip bana bakiyordu. Cam silecegi bir kalem gibi, hazirdi olunun dusuncelerini kagida dokmeye. Cam silecegi bir tuy kalemi gibi uzanmis yazacakti vasiyetini. Gordum kavrulup komur olmus Irakliyi, yan yatmisti camurdan yapilmis gibi.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I saw the charred Iraqi lean towards me from bomb-blasted screen, his windscreen wiper like a pen ready to write down thoughts for men, his windscreen wiper like a quill he's reaching for to make his will. I saw the charred Iraqi lean like someone made of Plasticine.”