Alıntı:
Abdullah Reha Nazlı
@reha37
·
9d
Evet, harika bir konu.
Evlilik, romantik bir sebeple evrilmedi. Yerleşik düzene geçene kadar bir grup içindeki erkekler ve kadınlar birlikte hayatta kalma mücadelesi veriyordu, kimse kimsenin eşi değildi. Çocuklara grup içinde ortak bakılıyordu, kimse kimsenin çocuğu değildi.
Ama 12 bin yıl önceki tarım devrimi sonrası işler değişti. Çocuklara biri bakmalıydı. Her çocuğun annesinin kim olduğu bellidir. DNA testleri 100 yıllık bile değil. Dolayısıyla babaya çocuğun sorumluluğunu vermek için kanunlar gerekliydi. Her baba kendi çocuğunun sorumluluğunu ömür boyu almalıydı.
Ama babanın da çocuğun kendi çocuğu olduğunu kabul etmesi gerekiyordu. Böylece evlilik, kadının ve ondan olacak çocukların sorumluluğunu bir ömür erkeğe veren yasal sözleşme halini aldı. Bugün dahi aynı sistem geçerlidir.
Erkek bu sözleşmeden tek koşulda kurtulabilirdi; çocuğun kendisinin olmaması durumunda. Böylece evlilik, kadını tekeşli haline getirdi. Ataerkil sistem de böyle başlamış oldu. Evlilik, ayrıca nesillerin devamı için işlevseldir; çünkü bu uygulamaya sahip olmayan toplumların genleri bugüne ulaşmadı. Yerleşik düzen eninde sonunda evlilik anlatlaşmasına evrilir. Biyoloji kültürü şekillendirir.
Doğada ilişki sonrası erkek, ortadan kaybolur. Kadın, çocuğuna bakar. Yerleşik düzen, erkeğin ilişkisinin tüm sorumluluğunu alması için ona bir sözleşme imzalatır. Ama hiç evlenmeyen erkekler de toplum için risk taşır. Sadece kendisine bakan, kazandığını kendine harcayan erkekler çoğaldıkça toplumun ekonomisi sıkıntıya düşer, nüfusu azalır idi.
Günümüzde bile toplum içerisinde evlenmemiş erkeğe ve tek eşlilik iması taşımayan kadınlara kötü bakılma sebebi bunlar.
47 sene önceki, Abdi İpekçi cinayetini bilemiyoruz. 12 bin yıl öncesini nereden bileceksin? 12 bin yıl öncesini bırakın, 3,7 milyar yıl önce bile aşk vardı.