-
Arjantinli oyku, deneme yazari, sair ve cevirmen. Buyulu gercekcilik akiminin onde gelen isimlerinden Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo'nun olum yildonumu (14 Haziran 1986)
https://pbs.twimg.com/media/DCNY6D6XYAATRpJ.jpg
Eger, yeniden baslayabilseydim yasamaya,
Ikincisinde daha cok hata yapardim.
Kusursuz olmaya calismaz, sirtustu yatardim.
Neseli olurdum, ilkinde olmadigim kadar,
Cok az seyi
Ciddiyetle yapardim.
Temizlik sorun bile olmazdi asla.
Daha cok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha cok gunes dogusu izler,
Daha cok daga tirmanir, daha cok nehirde yuzerdim.
Gormedigim bir cok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasiya ve daha az bezelye.
Gercek sorunlarim olurdu hayali olanlarin yerine.
Yasamin her anini gercek ve verimli kilan insanlardandim.
Yeniden baslayabilseydim eger, yalniz mutlu anlarim olurdu.
Farkinda misiniz bilmem. yasam budur zaten.
Anlar, sadece anlar.Siz de ani yasayin.
Hicbir yere yaninda su, semsiye ve parasut almadan,
Gitmeyen insanlardandim ben.
Yeniden baslayabilseydim eger, hicbir sey tasimazdim.
Eger yeniden baslayabilseydim,
Ilkbaharda pabuclarimi firlatir atardim.
Ve sonbahar bitene kadar yururdum ciplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar kesfeder, gunesin tadina varir,
Cocuklarla oynardim, bir sansim olsaydi eger.
Ama iste 85'indeyim ve biliyorumn...
Oluyorum.
http://aforismi.meglio.it/img/frasi/...ta-e-unica.jpg
"Hayatimiza giren herkes benzersizdir. Artik hayatimizdan ciktiklarinda, her zaman icin bir parcalarini bize birakirlar ve bizden de bir seyler alip gotururler. Kimileri cok sey goturur, ancak kimse geride bir seyler birakmadan gitmez. Iki ruhun birbirini sans eseri bulmadiklarinin kaniti da budur iste."
https://pbs.twimg.com/media/Cc2ptcMW8AATshP.jpg:large
Hakli olanlar
Bahcesini ekip bicen bir adam, Voltaire'in istedigi gibi
Iyi ki yeryuzunde muzik var diyen
Zevkle bir etimoloji bulan
Bir guney kahvesinde sessiz satranc oynayan iki isci
Bir renk ve bir bicim tasarlayan seramikci
Bu sayfayi duzenleyen bir topograf, belki de hosuna gitmemistir
Bir sarkinin son uc dizelik nakaratini okuyan bir kadin ve bir erkek
Uyuyan bir hayvani oksayan
Kendisine yapilan bir kotulugu kanitlayan ya da kanitlamak isteyen
Iyi ki yeryuzunde Stevenson var diyen
Baskalarinin hakli olmalarini yegleyen
Birbirlerini tanimayan bu insanlar kurtarmakta dunyayi.
-
Kevin Costner, Morgan Freeman ve Mary Elizabeth Mastrantonio'nun rol aldigi Robin Hood - Hirsizlar prensi (Robin Hood: Prince of Thieves - Robin Hood - Principe dei ladri)14 Haziran 1991'de Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...wMjI@._V1_.jpg
https://78.media.tumblr.com/52b6ad66...uuvno1_500.gif
-
Ingiliz-Amerikali rock grubu Foreigner, 7.studyo albumu Unusual Heat'i 14 Haziran 1991'de Atlantic Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/Dfpw9G-X4AEHrOD.jpg
-
Polonya asilli Amerikali fantezi ve bilim kurgu yazari Roger Zelazny'nin olum yildonumu (14 Haziran 1995)
"Balkonda cekistigimiz sirada benimle nasil alay ettigini animsiyor musun? Benim de senin gibi aci vermekten zevk aldigimi one surmustun. Hakliydin, cunku her insan yureginde hem karanlik hem de aydinlik olani tasir. Insanoglu bircok parcanin bileskesidir; senin bir zamanlar oldugun gibi; saf, berrak bir ates degildir. Zekasi SIK SIK duygulariyla catisir, istenci ihtiraslariyla... Ulkuleri cevresine ters duser ve eger onlarin pesi sira giderse, eskiyi nasil yitirmekte oldugunu yuregi sizlayarak gorur. Ama onlarin pesi sira gitmezse bu kez de yeni ve soylu bir dusu yuz ustu birakmanin acisini duyar. Ne yaparsa yapsin, bir kazanc ve bir kayip, bir kavusma ve bir ayrilik hissedecektir. Gidenlerin ardindan yas tutar ve yeni olanlardan korkar. Mantigi gelenegine ters duser. Duygulari, diger insanlarin ona zorladigi kisitlamalara karsi cikar. Bunlarin surtusmeleri sonucunda ise, senin insanoglunun laneti dedigin ve hor gordugun bir sey dogar: Vicdan!"
https://i.pinimg.com/originals/25/2f...b6a995b01f.jpg
"Do you recall how, when we strove upon the balcony, you mocked me? You told me that I, too, took pleasure in the ways of the pain which you work. You were correct, for all men have within them both that which is dark and that which is light. A man is a thing of many divisions, not a pure, clear flame such as you once were. His intellect often wars with his emotions, his will with his desires . . . his ideals are at odds with his environment, and if he follows them, he knows keenly the loss of that which was old—but if he does not follow them, he feels the pain of having forsaken a new and noble dream. Whatever he does represents both a gain and a loss, an arrival and a departure. Always he mourns that which is gone and fears some part of that which is new. Reason opposes tradition. Emotions oppose the restrictions his fellow men lay upon him. Always, from the friction of these things, there arises the thing you called the curse of man and mocked—guilt!"
"Daha once hic olmamis bir sey olur. Bunu goren bir kisi hakikate bakiyor demektir. Gordugu seyi baskalarina anlatamaz. Ama baskalari da bilmek ister ve, 'Neye benziyordu?' diye sorgularlar onu. Boylece, onlara anlatmaya calisir. Belki de yeryuzundeki ilk atesi gormustur. Onlara der ki: 'Kizildi, gelincik cicegi gibi, ama icinde diger renkler de dans ediyordu. Bicimsizdi, su gibi, her yana akiyordu. Sicakti, yaz gunesi gibi, ama daha sicak. Bir tahta parcasinin uzerinde var olabiliyordu bir sure ve sonra tahta yok oluyordu yenmiscesine ve ardinda ruzgarda savrulan siyah, kum gibi elenebilen bir madde birakiyordu. Tahta yittiginde, o da yitiyordu. Dolayisiyla, dinleyenler gercekligin gelincik cicegi gibi, su gibi, gunes gibi, yiyen ve diskilayan bir seye benzedigini sanirlar. Ama onlar atesi gormemislerdir. Onu gercekten bilmezler. Sadece onun hakkinda birseyler bilirler. Ama ates yeryuzune defalarca geri doner. Daha cok sayida kisi gorur onu. Bir sure sonra ates de artik siradanlasmistir, cayirlar ve bulutlar ve soluduklari hava gibi. Gorurler ki, gelincik cicegi gibi olsa da gelincik cicegi degildir, su gibi olsa da su degildir, gunes gibi olsa da gunes degildir, yiyen ve diskilayan bir sey gibi olsa da yiyen ve diskilayan bir sey degildir, ama teker teker ya da tumunden farkli bir seydir. Boylece bu yeni seye bakar ve onun icin yeni bir sozcuk uretirler. Ona 'ates' derler. Eger onu henuz gormemis birine rastlar ve ona atesi anlatirlarsa neden bahsettiklerini anlayamayacaktir. Boylece onlar da adamin basina ususup ona atesi tarif etmeye baslarlar. Bunu yaparlarken, kendi deneyimlerinden dolayi, ona anlattiklarinin hakikat degil, hakikatin sadece bir parcasi oldugunu da bilirler. Her ne kadar dunyanin tum sozcukleri emirlerine amade de olsa bilirler ki bu kisi onlarin sozleriyle hicbir zaman cikaramayacaktir gercekligin ne oldugunu. Onun atesi gormesi gereklidir, koklamasi, onunla ellerini isitmasi, ta yuregine bakmasi ya da sonsuza dek cahil kalmasi."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"A thing happens once that has never happened before. Seeing it, a man looks upon reality. He cannot tell others what he has seen. Others wish to know, however, so they question him saying, 'What is it like, this thing you have seen?' So he tries to tell them. Perhaps he has seen the very first fire in the world. He tells them, 'It is red, like a poppy, but through it dance other colors. It has no form, like water, flowing everywhere. It is warm, like the sun of summer, only warmer. It exists for a time upon a piece of wood, and then the wood is gone, as though it were eaten, leaving behind that which is black and can be sifted like sand. When the wood is gone, it too is gone.' Therefore, the hearers must think reality is like a poppy, like water, like the sun, like that which eats and excretes. They think it is like to anything that they are told it is like by the man who has known it. But they have not looked upon fire. They cannot really know it. They can only know of it. But fire comes again into the world, many times. More men look upon fire. After a time, fire is as common as grass and clouds and the air they breathe. They see that, while it is like a poppy, it is not a poppy, while it is like water, it is not water, while it is like the sun, it is not the sun, and while it is like that which eats and passes wastes, it is not that which eats and passes wastes, but something different from each of these apart or all of these together. So they look upon this new thing and they make a new word to call it. They call it 'fire. If they come upon one who still has not seen it and they speak to him of fire, he does not know what they mean. So they, in turn, fall back upon telling him what fire is like. 'As they do so, they know from their own experience that what they are telling him is not the truth, but only a part of it. They know that this man will never know reality from their words, though all the words in the world are theirs to use. He must look upon the fire, smell of it, warm his hands by it, stare into its heart, or remain forever ignorant."
-
Italyan yazar ve sair Gesualdo Bufalino’nun dogum yildonumu (14 Haziran 1996)
“Ah ne huzunlu gunlerdi onlar, yasamimin en mutlu gunleri. / Oh sì, furono giorni infelici, i più felici della mia vita.”
https://wordsocialforum.files.wordpr...o-bufalino.jpg
(Italya’da okuma yazma bilmeyen bir kadin, Almanya’da gocmen olarak calisan kocasiyla ‘70’li yillarda cizerek mektuplar yazmis. Bu mektuplardan biri yazar Gesualdo Bufalino'nun eline gecmis ve o da kelimelere dokmus.)
“Sevgili Askim,
Kalbim uzakta oldugun dusuncesiyle izdirap icinde, uc cocugumuzla birlikte kollarimi sana uzatiyorum. Hepimiz, ben ve iki buyuk cocugumuz iyiyiz, kucuk olan ciddi olmasa da biraz rahatsiz. Daha once gonderdigim mektuba bir cevap gelmedi, bunun icin uzgunum. Annen, bir rahatsizliktan oturu hastanede ve onu ziyaret ediyorum. Elim bos ya da yalniz gitmiyorum merak etme, laf olmasin diye ortanca oglumuz benimle beraber geliyor ve buyuk olan kucuge bakiyor. Kucuk tarlamiz ekilip bicildi. Iki tane gunluk isciye 150.000 Liret odedim. Kasabada secimler yapildi ve mahallelinin tavsiyesiyle Hristiyan Demokrat Parti’ye oy verdim. Orak ve Cekicciler icinse hezimet, sanki bir tabutta olmuscesine buyuktu.
Ama kim kazanirsa kazansin, hep ayni. Biz fakir insanlar icin birsey degismiyor. Dun kazdik, yarin da kazacagiz. Bu sene zeytin agaclari cok zeytin verdi. Agaca vurmasi icin tuttugum bir, yerden zeytinleri toplamasi icin tuttugum iki adam bana 27.000 Liret’e maloldu. 12.000 Liret de zeytin baskisi icin kullandim. Bir buyuk, bir de kucuk bir kup dolacak kadar yag elde ettik. Litresini 1300 Liret’ten satabilirim.
Uzaktaki askim, kalbim seni dusunuyor. Ozellikle Noel yaklastikca, kalp kalbe burda olmani isterdim. Ben de cocuklar da seni kucakliyoruz. Hosca kal sevgili askim, kalbim senin, sana sadigim ve yuzuklerimizin birlikteligi gibi seninle.”
https://www.ilpost.it/wp-content/upl...a_bufalino.jpg
“Amore mio caro,
Il mio cuore è trafitto dal tuo pensiero lontano, e ti tendo le braccia insieme ai tre figli. Tutti in buona salute, io e i due grandicelli, indisposto, ma non gravemente, il piccino. La precedente lettera che t’ho spedito non ha ricevuto risposta e ne soffro. Tua madre, colpita da un male, si trova in ospedale, dove mi reco a trovarla. Non temere che ci vada a mani vuote; né sola, dando esca a malelingue: m’accompagna il figlio mezzano, mentre il maggiore rimane a guardare il minore. Il nostro poderetto, ho provveduto che fosse arato e seminato. Ai due “giornalieri” ho dato 150.000 lire. Si son fatte le elezioni per il Comune. Ho votato Democrazia Cristiana, come il parroco m’ha suggerito. Per la Falce e Martello la sconfitta è stata grande: come fossero morti, in un cataletto.
Ma che vincano gli uni o gli altri, è tutt’una. Nulla cambia per noi poveretti: abbiamo zappato ieri, zapperemo ancora domani. Molte ulive quest’anno, dai nostri ulivi. L’uomo e i due ragazzi che ho assunto, l’uno per bacchiarle, gli altri per raccoglierle a terra, mi sono costati 27.000 lire. Altre 12.000 lire le ho spese per il frantoio. Ne ho ricavato tant’olio da riempire una giara grande e una piccola. Posso ricavarne il prezzo corrente che è di 1.300 lire al litro.
Amore lontano, il mio cuore ti pensa. Ora, soprattutto, che viene Natale e vorrei essere insieme a te, cuore a cuore. Un abbraccio, dunque, da me e dai tre figliolini. Arrivederci, amore caro, il mio cuore è tuo e ti sono fedele, unita a te come i nostri due anelli”
-
Jim Carrey, Matthew Broderick ve Leslie Mann'in rol aldigi komedi Bas belasi (The Cable Guy - Il rompiscatole)14 Haziran 1996'da Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5,1000_AL_.jpg
-
Italyan yonetmen kardesler Bernardo ve Giuseppe Bertolucci’nin babalari sair Attilio Bertolucci’nin olum yildonumu (14 Haziran 2000)
https://pbs.twimg.com/media/DflIv9lWAAAclZB.jpg
https://image.slidesharecdn.com/laro...?cb=1360050697
Senin icin toplayacagim
Bahcenin son gulunu
Ilk sislerde
Ciceklenen beyaz gulu.
Onu gordu hirsli arilar
Dune kadar
Ama o hala o kadar tatli ki
Titretir.
Otuz yasindaki bir resmindir
Biraz unutkan, o zaman olacagin gibi.
-
Gecmisi Olmayan Adam'in (The Bourne Identity) bugun 17.yili (14 Haziran 2002)
https://images-na.ssl-images-amazon....6,1000_AL_.jpg