Çanakkale'de Kaybolan Anıtlarımız
Gelibolu Yarımadasından müttefiklerin geri çekilmesiyle beraber halkta büyük bir çoşku hasıl olmuş aynı zamanda yarımada da Türk Şehitlik ve Anıtlarının yapımına başlanmıştır.
https://i.hizliresim.com/6yO3pP.jpg
Hatta 9 Ocak 1916’da yarımadanın tahliye haberinin Meclis-i Ayan’a ulaşmasıyla 10 Ocak oturumunda bu konu gündeme gelir ve şehitler için bir “ravza-i şuheda tesis edilmesi” (şehitlik yapılması) önerilir.
https://i.hizliresim.com/WG5J8Y.jpg
Aynı şekilde Meclis-i Mebusan’da da şehitler için büyük ve görkemli anıt yapılması önerilir.
https://www.youtube.com/watch?v=r-NzX2C68ew
Tüm bunların dışında savaş sonrası "Avustralya Tarih komisyonu" heyeti olarak bölgeye gelen Charles BEAN ve Fred WAITE’ın anlattıkları ve kitaplarına yazdıklarından tahliye sonrasında Türklerin yeterli ve ilgili sayıda anıt tesis ettiğini anlıyoruz.
Acıdır ki bunların bir çoğu korunamamış ve kaybolup gitmişlerdir.
Şimdi sizlere bu kaybolan anıtlarla ilgili bir dizi paylaşım yapmaya çalışacağım.
NOT: Charles BEAN baştan sona Çanakkale muharebelerinde bulunan Avusturalya'lı bir gazetecidir. Kendisi savaş sonrası 1. Dünya Savaşı Avustralya Resmî Tarihi’nin de yazarıydı.
Tarih yazımındaki resmî klişeleri kaldıran, siperdeki asker tanıklıklarını öne çıkaran Bean’in 23 bin sayfayı bulan günlük ve notlarına artık internet ortamında, ücretsiz ulaşılabiliyor.
3’üncü Telgraf Bölüğü Anıtı
Bugün yok olup gitmiş olan anıtlardan biri olan bu anıt aslında Harp Mecmuasında tescillenmiş bir anıt.
https://i.hizliresim.com/rJrAYN.png
Aralık 1914’te Harp Mecmuasının 2. Sayısının 31. Sahifesinde karşımıza çıkıyor. Anıtın üzerinde yazan “Maydos civarında Maltepe’de düşmanın tayyare bombasıyla iş başında şehid olan üçüncü telgraf bölüğü efrâdından dört nefer nâmına yapılan âbide” sözlerinden anıtın 3’ün Kolordu’ya bağlı 3’üncü Telgraf Bölüğünden şehit olan askerler için yaptığı bilgisini elde ediyoruz.
https://i.hizliresim.com/7yzl2W.png
Harp Mecmuasında resmini gördüğümüz kadarıyla anıt oldukça muntazam yapılmış. Bu da bize erken dönemde yapılmış olabileceğine dair ipuçları veriyor. Bu anıttan bugün geriye neredeyse bir şey kalmamış olup, ona ait olduğuna inanılan birkaç temel taşından başka bir şey bulunmamaktadır.
Çataldere Şehitliği ve Anıtı
https://i.hizliresim.com/jQk50m.png
Bu anıt aslında o zaman Cup dediğimiz Cemaldere ve Çataldere’nin birleştiği noktaya yakın bir noktada yapılmış bir anıttır.
https://i.hizliresim.com/EyaYGZ.png
Şevki Paşa Tahkimat Haritası’nın 17. Paftasında Çataldere içerisinde işaretli anıtın bir şehitliğin içerisinde (bugünkü Çataldere Şehitliği) işaretli olduğu görülmektedir.
https://i.hizliresim.com/2EXgLA.png
Burası ile ilgili olarak Charles Bean şehitlik ve anıt olarak bahsetse de muhtemelen bu anıt da işgal döneminde yitip gidenlerden olmuştur.
Çünkü 1933’te bölgeyi gezen Hüseyin Nihal ATSIZ ve sonraki ziyaretçiler de bahsetmemektedir
4. Bölük Komutanı Yahya Hayati Efendinin Şehitliği
Hüseyin Nihal ATSIZ’ın 1933 yılında Yarımadayı yürüyerek ziyareti sırasında karşılaştığı şehitliklerden biri olan bu şehitlik, bugün yine yok olup gitmiş olan şehitliklerden biridir.
https://i.hizliresim.com/zJPVXg.png
Zira Hüseyin Nihal ATSIZ bu şehitlik hakkında bilgi verirken neredeyse yıkılmak üzere olduğunu ve çok uzun süre dayanamayacağını düşündüğünü belirtiyor.
Kurtgediği civarında olan bu şehitlikte hangi Alay’a bağlı olduğu belli olmayan bir 27 Temmuz 1331 tarihinde (10 Ağustos süngü taarruzu olsa gerek) şehit olan 4. Bölük Komutanı’nın yattığını belirtiyor. Fakat MSB Arşivine baktığımızda Birinci Dünya Savaşı’nda şehit olanlar arasında adı Yahya Hayati olan bir asker olduğunu görüyoruz. Bulduğumuz Yahya Hayati adlı askerin rütbesinin Üsteğmen olması bir bölük komutanı olması nedeniyle bilgilerin doğruluğuna bizi yaklaştırıyor. Fakat Selanik doğumlu olduğu, Baba adının Şeyho olduğu bilgileri varken, hangi cephede şehit olduğu, hangi tarihte şehit olduğu bilgileri bulunmuyor. Bu nedenle bu da araştırılması gereken ayrı bir konu.
Hüseyin Nihal ATSIZ, Conkbayırı’ndan, Kurtgediği’ne doğru ilerlerken bu şehitlikle nasıl karşılaştıklarını şu şekilde anlatıyor:
“Conk Bayırında 2 saatten fazla kaldık ve bu düşman abidesinin kenarına onların sağır kulaklarına bir daha duyurmaya çalışarak Çanakkale savaşını okuduk. Yeniden yola çıktığımız vakit gök bulutluydu ve güneş yoktu. Conk Bayırı ile Anafarta arasını birleştiren yol tepeler ve vadilerle dolu... Her tümseği döndükçe sırıtan anzak abidesini bundan sonra ta vapurla Nara Burnunu dönünceye kadar kaybetmedik. Bayırdan yarım saat kadar uzaklaşmıştık ki Kurt Geçidi göründü. Buraya bilmiyoruz niçin Kurt Geçidi demişler... Otuz metre kadar uzanan ancak yan yana iki kişinin geçebileceği bu geçit de batıdan Anafarta ovasına hakim... Doğudan da Kanlı Sırtı oldukça iyi görebiliyor. Geçidin manzarası çok korkunç... Havanın kapalı olması da solda uzanan ovayı daha esrarlı gösteriyor. Kurt Geçidini dolanınca uzaktan büyük Anafarta köyünün eski değirmenleri göründü. Bu tepeyle köyün arasında ince bir yol uzanıyor, hepimiz susuyoruz, yalnız Mengüç elindeki muzıka ile mırıldanıyor:
Açıldı kale yolu,
Göründü Gelibolu.
Bırak deniz gideyim,
Orası yasla dolu.
Birden yolun bir meydana açıldığı göründü. Sellerin büyük oyukla kazdığı bu meydanın solunda daha ancak bir yılın yıprantısına dayanabilecek bir eski mezar vardı. İri taşlarla tutturulmuş olan bu mezarın altını su tamamen oymuş... Dikkatle okuyoruz. Bu da kanını yurdu yaşatmak için seve seve dökmüş bir Türk oğlu... Bu da tarihin kaydetmediği, fakat başlı başına bir tarih olan erlerden biri... Hayati Efendi... Mezar taşının üzerinde şunlar okunuyor:
27 Temmuz 331’de İngilizlerin fâik kuvvetleri karşısında bir avuç bölüğüyle müdafaa ve kahramane şehadetiyle ibka-yi nâm eden kal’e istihkâm taburu bölük 4 kumandanı Yahya Hayati Efendisinin mezarıdır.”
Avusturya Macaristan Topçu Anıtı
Avusturya-Macaristan Topçuları adına dikilmiş bir anıttır. O dönem müttefikimiz oldukları ve aynı zamanda ortak bir zaferin nişanesi olması açısından önemlidir. Maalesef bu anıtta Gelibolu Yarımadasında kaybolmuş savaş miraslarından birisidir..
https://i.hizliresim.com/qJoj9Q.png
Aslında anıtla ilgili neredeyse hiç bilgi olmasa da resmine ulaşmak bir mucize oldu.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğunda yayınlanan Österreichische Illustrierte Zeitung adlı haftalık resimli derginin 7 Mayıs 1916 tarihli sayısında anıta ait fotoğrafı görüyoruz.
https://i.hizliresim.com/9DJgvr.jpg
Bulgaristan yolunun açılmasından sonra Kasım1915'te cepheye gelen K.U.K. 24 cm Mörserbatterie Nr. 9 (Avusturya-Macaristan) bataryası adına Matikdere’de yapıldığını düşündüğümüz bu anıt da kaybolanlar arasında.
Düşmanın Seddülbahir’den Firarı Anıtı
İlk olarak Alman Araştırmacı-Koleksiyoner Gunter Hartnagel’in arşivindeki fotoğrafları 2008’li yıllarda paylaşması ile var olduğunu öğrendiğimiz anıt, bugün bulunmamaktadır.
https://i.hizliresim.com/pGZXP0.jpg
Üzerinde 'İngiliz ve Fransızların Seddülbahir’den Firarı 27 Kanunu Evvel 1331' yazan anıtın, dikilme amacının müttefiklerin Ocak 1916’da yarımadayı tahliyesi olduğunu anlıyoruz.
Bugün yok olmuş olan anıtın, hem üzerindeki yazı, hem de elimizdeki fotoğrafın gösterdiği veriler doğrultusunda Seddülbahir Köyü içinde, Seddülbahir Kalesi yakınlarında bir noktaya dikildiğiniz sanıyoruz.
Charles Bean ve diğer Avustralya Tarih Komisyonu üyeleri bu anıttan söz etmemişlerdir.
Daha sonra 1933 yılındaki ziyaretinde bu noktaları yürüyerek çok detaylı biçimde gezen Hüseyin Nihal ATSIZ, Seddülbahir Kalesi içerisinde bulunan Trablusgarp Harbinden kalma Trablusgarp Anıtını dahi görmüş, bu anıt ile karşılaşmamıştır.
Mantıklı izahı ise muhtemelen bu anıt da işgal döneminde yok olanlardan biridir.
Düşmanın Seddülbahir’den Firarı Anıtı da yine ne Şevki Paşa Tahkimat haritasında, ne de Şevki Paşa Çanakkale Boğazı Haritasında işaretlenmemiştir.
56. Alay Topçu Batarya Anıtı
Düşmana 11.000 Mermi atan 56. Alay Topçu Batarya Anıtı
Bu anıtı yine Hüseyin Nihal ATSIZ’ın 1933 yılındaki Çanakkale Yürüyüşünü anlattığı eserinden öğreniyoruz. ATSIZ’ın aktardığına göre anıt, 56. Alay’a ait bir topçu bataryasının müttefik birlikleri üzerine başarılı atışlarına ithafen dikilmiş. Anıtla ilgili diğer detaylara geçmeden ATSIZ’ın anıtla karşılaşma hikayesini aktarmak istiyoruz:
“Kirte’den saat 10’da yola çıktık…Yürüdüğümüz arazi savaştan payını almamıştı. Fakat az bir zaman sonra yolun tümsek bir noktasında acele ile yapılmış ve şimdi çok harap olmuş bir Türk âbidesine rasladık.
Düşmana 11.000 mermi atan bu kahraman bataryanın âbidesi rasgele taşların yığılmasıyla elde edilmiş. İnsanın kendini avundurmak için tevazua atfetmek, Türk erlerinin gösterişsizliğine yaklaştırmak istediği bu yığınlar çok acı olarak “biz kayıtsızlıktan doğduk” diye haykırıyorlardı.
Gönlümüzdeki derin sızı büyüyor, kızıl alevleriyle uzaklarda yılan gibi başkaldıran düşman âbidelerini sarmak istiyordu. Ve dumanlı gözlerimizle yıkılmak üzre olan yazısını okuyoruz:
28 Kanun-ı Evvel 331 [10 Ocak 1916]
Mukaddes emeller uğrunda fevkalade şecaat ve fekadarlıkla muharebe ederek büyük hizmetler ifa etmiş olan
müstakil on buçukluk seri ateşli sahra obüs bataryasının hatıra-i zaferidir.
1330-1331 [1914-1915]
attığı mermi 11 bin.
Naci, yıpranmış olan yerleri gücü yettiği kadar taşlarla yamadı. Böylelikle âbidenin ömrü bir iki hafta daha uzatılmış oldu. Sonra hiçbir şey söylemeden acımızı sindire sindire yürüdük.”
https://i.hizliresim.com/Gy8P0r.jpg
şuana kadar anlattığımız Şehitlik ve Anıtlar tamamen yok olmuştu. Aslında bu anıt da tamamen yok olmuşlardan biri ancak en azından kitabesi halen duruyor. Tarih, sanki bir enerji gibi, fizik kanunlarına göre enerji evrende kaybolmayıp başka bir enerjiye dönüşür ya aslına bakarsanız tarih de böyle. Bu anıtın kendisi kaybolsa da kitabesi bir çeşmede ve farklı bir yerde de olsa duruyor. Bugün anıtın kitabesi Behramlı Köyü’nün girişindeki bir çeşmede. Aslında muhtemelen anıt bakımsızlıktan yıkıldı ve civar yaşayanları bu anıtı bir çeşmede yaşatmaya karar verdi. Aslında anıtların “taşınmaz kültür mirasları” olduğunu hatırlatmak isterim.
https://i.hizliresim.com/o6D0O9.jpg
ATSIZ’ın aktardığı bilgiler ışığında Kirte’den Şahindere’ye giden yolu Şevki Paşa Tahkimat Haritasında inceledik. İncelediğimizde, ATSIZ ve arkadaşlarının yol güzergahının geçtiği 35 nolu paftada bölgedeki topçu birliklerinin çoğunlukla yolun sol güzergahında kalan 143 ve 134 Rakımlı Tepeler arasında ve yine yolun sağ tarafında da bir takım topçu mevzileri olduğunu görmekteyiz.15’inci Tümen’e bağlı olarak hereket eden 56’ıncı Alayın topçularının da yine bu bölgede mevzilendirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim ATSIZ ve arkadaşlarının Kirte’den ayrılıp kısa bir süre bu anıtı görmüş oldukları da görülmektedir. Daha ileri noktalarda bu yoğunlukta topçu mevzii bulunmaması ve anıtın da ancak buraya yakın bir noktaya dikilmiş olma ihtimalinin güçlü olması nedeniyle bu anıtın bu bölgede yapılmış olduğunu düşünmekteyiz.
Bu değerli çalışmaları ve Çanakkale savaşının unutulmaya yüz tutmuş değerlerini bir kez daha bize hatırlattığı için Mustafa Onur Yurdal beye teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Taksim'de Avusturya-Macaristan topçu bataryaları
KUK (Avusturya-Macaristan) Bataryası Taksim'de 1915
https://i.hizliresim.com/4GB1nY.jpg
Hazır konu sıcakken arşivimde bulunan bu fotoğrafıda paylaşayım dedim.
Çünkü Çanakkale savaşlarında, o dönem müttefikimiz olan Avusturya-Macaristan birliklerinin katkısından tıpkı Alman denizaltılarının deniz savaşına olan katkısı gibi pek bahsedilmemektedir.
Çanakkale Savaşında Alman Denizaltısı
https://i.hizliresim.com/jQk8Wn.jpg
Almanların Çanakkale savaşı sırasındaki en büyük yardımları bazı denizaltılarını bölgeye göndermeleriydi. Yüzbaşı Otto Hersing yönetimindeki U-21 denizaltısının 25 Mayıs 1915’te HMS Triumph ve 27 Mayıs 1915’te HMS Majestic’i torpilleyerek batırması savaşın dönüm noktalarından birisidir.
Lafı fazla eğip bükmeden hakkını teslim etmenin gerekli olduğunu düşünüyorum.
https://i.hizliresim.com/2EXr9j.jpg
Yüzbaşı Otto Hersing komutasındaki U21 denizaltısı, mayıs başlarında Boğaz önlerine gelir. Boğaz önünde ve civar adalarda birçok İngiliz gemisi kol gezmektedir. U21 bu gemilerden sıyrılmak amacıyla rotasını Gökçeada-Semadirek adalarına doğru çevirir. Bu iki adanın arasından geçer ve yarımadaya yaklaşır. Bundan sonrasını Yüzbaşı Otto Hersing’den dinleyelim:
“… öğlen 12’ye doğru kıyıya yakın bir düşman savaş gemisinin farkına vardım. Bu İngiliz zırhlısı Triumph idi. Kıyıdaki düşman gözetlemesinin oldukça zayıf olduğunu belirledikten sonra periskopumu ivedilikle içeri çekerek gemiye doğru yöneldim. Yaklaşık 45 dakika sonra saldırıya geçmek için 10 metre derinliğe çıktım. İngiliz zırhlısı sabah Türk siperlerini yandan atışa almış, şu anda öğle molası vermişti. Gemi, torpido koruma ağları ile gerilmiş olarak yaklaşık 5-6 deniz mili bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. Tüm gemi ekibi üst güvertede güneşleniyordu. Yalnızca gözetleme postaları çifte dürbünlerle etraftaki denizaltıyı arıyorlardı. 1000-1200 metre açığında dolaşan destroyer güvenlik altın almıştı.
Destroyer bir ara üzerime doğru gelmekteydi. Üzerimde pervaneleri dönüyordu fakat farkımıza varmadı.
…periskoptan baktığımda zırhlı 400 metre ilerideydi, hedefimden sapmıştım. Oldukça keskin bir dönüş yapmam gerekiyordu. Hızla ileri 300metre… 200 metre
Ve torpidoyu fırlattım! Torpido ağının içeri
Korkunç bir sarsıntı izliyor bunu..
Yakın olduğumuz için basınç denizaltıyı top gibi fırlatılıyor. Duvarlara savruluyoruz. Neyse ki kendimize geldiğimizde denizaltımız da her şey yerinde… Akü sağlam.
… Zırhlı yan yatarak, dokuz dakika içinde mavi sulara gömüldü!
https://i.hizliresim.com/8N4MdQ.jpg
On iki bin tonluk Triumph zırhlısı battığında Türkler, İngilizler ve Avustralyalılar siper savaşını bırakıp siperlerden çıkarak ayaklarının dibinde batmakta olan zırhlıyı seyretmişler.
https://i.hizliresim.com/mJY3k1.jpg
U21 denizaltısı olaydan sonra hemen buradan uzaklaşmıştı. Ve ilginçtir ki tüm aramalara rağmen bulunamamıştır.
https://i.hizliresim.com/YOXDNl.jpg
U21 ise 27 Mayıs 1915 sabahı, saat 06.30’da Boğaz önüne, İlyas Burnu’na gelerek buradaki Majestik zırhlısını batırmıştı. On beş bin tonluk koca zırhlı etrafındaki birçok destroyerin korumasına rağmen Hersing’in attığı torpille dört buçuk dakikada batmıştı.
https://i.hizliresim.com/kXNbWA.jpg
U21 denizaltısının bu iki büyük zırhlıyı batırması, müttefik donanmasını çeşitli önlemler almaya sevk etmişti. Çıkarmanın yapıldığı günden itibaren yarımada yakınlarında bulunan birçok zırhlı, İmroz (Gökçeada) önlerine alınmış ve yarımadadan uzaklaştırılmıştı. Denizaltılar için güvenlik tedbirleri daha da arttırılmış, birçok noktaya mayın döşenmişti.
https://i.hizliresim.com/NOvp15.jpg
U21’in yapmış olduğu bu etki, Türk tarafına rahat bir nefes aldırmıştır, diye düşünüyorum. Çünkü çıkarma gününden itibaren -müttefik taarruzları öncesinde- birçok defa Türk taraflarını ağır bombardımana tabi tutmuşlardır. Bu yüzden Türk tarafı ağır zayiat vermişti. Bu durum Anzak ve İngilizlerin yararına olmuştu, çünkü ilerleyişleri daha da kolaylaşmıştır.
https://i.hizliresim.com/a1OLG5.jpg
Denizaltı önce getirilmiş olsaydı bize sağlayacağı bir diğer yararı ise ilk günlerde donanma ateşine maruz kalan ağır kayıplarımızı azaltması olacaktı. Zırhlılardan açılan şiddetli ateş sonucu ele geçirdiğimiz birçok siperi sırf bu yüzden alamadığımız da çok defa görüldü.
https://i.hizliresim.com/AyRL4p.jpg
Savaş başladığında Alman donanması özellikle denizaltı konusunda en üstün gemilere sahipti.
U21 denizaltısı 18 Mart 1915’ten önce Boğaz’da görev almış olsaydı nasıl bir etki oluşturabilirdi?
Zamanlam konusundaki hatalar ve gecikmeler neden kaynaklandı.?
Tarih önünde bu tür soruların ardı kesilmeyecek ve cevapları hep araştırılacaktır.
NOT: Yüzbaşı Otto Hersing 1924 yılında, otuz dokuz yaşındayken donanmadan ayrılarak çiftçilikle uğraşmaya başladı. Anılarını ise 1932’de yayımladı. Bu anıları Bülent Erdemoğlu Türkçeye çevirerek "Çanakkale Denizaltı Savaşı- Otto Hersing" adıyla İş Bankası Yayınları arasında kitap olarak çıkardı.
Marie ve Pierre Curie radyumu izole ettiler.
https://i.hizliresim.com/g936N3.jpg
Marie ve Pierre Curie radyumu izole ettiler.
Marie Curie, Nobel kazanan ve Paris Üniversitesi’nde profesörlük yapan ilk kadın oldu. 21 Aralık 1898
Kırkkilise’nin adı Kırklareli olarak değiştirildi
https://i.hizliresim.com/9DJaX5.jpg
Kırkkilise’nin adı milli kültürümüze aykırı olduğu gerekçesiyle Kırklareli olarak değiştirildi. Meclis’in aldığı bu karar, Hıristiyanlığı çağrıştırdığı söylenen yerleşim yeri adlarının değiştirilmesinin ilk örneğiydi. 23 Aralık 1924
Osmanlılar, köy yerleşim yerleri hariç Rumeli'de ele geçirdikleri merkezlerin adlarını genellikle değiştirmemişler, ya eski ismi kendilerine göre telaffuz ederek Türkçeleştirmişler veya aslından tenime yolu ile karşılığını vermişlerdir.
Haryapoli/Hayrabolu, Bize/Vize ve Saranta Ecclesies /Kırkkilise gibi. Mevcut bilgilere göre Kırkkilise adı Cumhuriyet dönemine kadar kullanılmıştır.
Millî Mücadele'nin başarı ile neticelenmesinden sonra, umumî efkârda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde millî kültürümüze ters düşen yer adlarının değiştirilmesi hususunda fikirler belirmiş, Kırkkilise halkı da çeşitli defalar şehir ismindeki kilise tabirinin kaldırılması yolunda Dahiliye Vekaleti (İçişleri Bakanlığı)'ne müracaat etmişlerdir. Kırkkiliseli Bolu Milletvekili Dr. Fuad (Umay) Bey de konunun takipçisi olmuştur.
20 Aralık 1924 tarihinde kanun teklifinin mecliste görüşülmesi sırasında gündeme gelen "Şehir halkının rivayetine göre; Kırklareli 'nin fethi esnasında şehrin doğu cephesinde düşmanla yapılan muharebelerde kırk Türk yiğidi şehit düşmüştür. Onların mezarlarının bulunduğu yere "Kırklar Baba" denilmiş ve hatıralarına atfen de buraya "Kırklar Baba Dergâhı" kurulmuştur.- Balkan Harbinde tahrip olan dergâhın kitabesinde "Kırk kimesne şehit oldu bu yerde Bu nam ile anıldı be belde" ibaresi yazılmıştır.
Böylece 20 Aralık 1924 tarihli kanun ile bu şirin vilayet merkezi Türk teşkilatında kullanılan il/el tabirine istinaden tarihine ve geleneklerine uygun olarak Kırklareli adını almıştır.
Çanakkale savaşında deniz keyfi
https://i.hizliresim.com/QprL0y.jpg
Çanakkale savaşı sırasında deniz keyfi yapan İngiliz askerleri. 1915 Gelibolu
https://i.hizliresim.com/XEQMj3.jpg
Yorgun düşmüş ameliyathane personeli
https://i.hizliresim.com/vJ161D.jpg
23 saat süren açık kalp ameliyatı sonrası Dr. Zbigniew ve köşede uyuyakalayan ameliyathane personeli. 1987 Polonya
Ameika'da döküm demir üretimi
https://i.hizliresim.com/1GQ6Qb.jpg
1890'lı yıllarda Chicago'da döküm demir üretimi
Kasabasının yanışını izleyen asker
Bir Finlandiyalı asker, Almanlar tarafından yakılan Rovaniemi kasabasını seyrediyor. 14 Ekim 1944
https://i.hizliresim.com/nJ8bA0.jpg
Finliler, İkinci Dünya Savaşı olarak bilinen savaş sırasında üç savaş yaptı.
Bunlardan birincisi Kış Savaşı olarak bilinen Sovyet istilasına karşı savunma amaçlı bir savaştı.
İkincisi ise birinci savaşın devamı niteliğinde olan Devam Savaşı olarak adlandırılan fakat bu kez Almanların yardınlarıyla yine Sovyetlere karşı sürdürülen savaştı.
Üçüncüsü ise Lapland Savaşıdır. Bu savaş, Devam Savaşı sırasında Finlandiya'da konuşlanan Alman Askerlerine karşıydı. Bu eylem, Finlandiya'yı Doğu Bloku geri kalanından farklı olarak Sovyetlerden bağımsız kıldı.
Yukarıdaki fotoğraf Lapland Savaşı sırasında çekilmiştir.
Bir anne çocuklarıyla kaçmaya çalışıyor
Vietnamlı bir anne çocuklarıyla Amerikan bombalarından kaçmaya çalışıyor 1965 Quinbonso / Qui Nhon
https://i.hizliresim.com/2EXO82.jpg
Bu resim 1966 Dünya Basın Fotoğrafı ödülü aldı. Ödülünü kazandıktan sonra fotoğrafçı Kyoichi Sawada resimde bulunan aileyi aradı ve buldu. Aldığı para ödülünü ve fotoğrafın birer kopyasını herşeyini kaybetmiş olan bu aileye verdi. Dört yıl sonra, Kamboçya'da vefat etti.
Kral I. Alexander'ın öldürülmesi.
Kral I. Alexander'ın öldürülmesi. 1934 Yugoslavya
https://i.hizliresim.com/1GQp0D.jpg
Habercilerin kameralarınca an be an görüntülenen ilk siyasi suikasttır.
Alexander, Fransız Dışişleri Bakanı Louis Barthou ile beraber sokaklarda bir arabayla ilerlerken, suikastçi - Bulgar Vlado Chernozemski, caddeden çıktı ve Kral'ı iki kez vurdu. Alexander arabada gözleri açık öldü, Barthou kolundan ağır yaralandı, ancak yetersiz tıbbi tedaviden dolayı oda kısa süre sonra öldü.
Suikastçı, Vlado Chernozemski , şahitlerin ifadeleri ve fotoğraflara göre, bir Fransız polis memuru tarafından bir kılıçla yere yıkıldı ve polis veya civardaki halk tarafından yakalandı.
O, Yugoslavya'dan ayrılmak isteyen Makedon devrimci bir örgüte üye olan 36 yaşındaki bir Bulgar'dı ve Benito Mussolini'nin desteklediği Hırvat ayrılıkçılar Ustaşa'larla mücadele ettiği iddia ediliyordu.
Suikastten dolayı ölüme mahkum edildi, ancak kısa süre sonra çıkan genel af ile serbest bırakıldı.
Daha sonraki hayatında, Sırp ordusu adına Makedonya'da çok sayıda savaşa katıldı..