Alıntı:
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881), sadece Rus edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en büyük yazarlarından biridir. Karamazov Kardeşler, onun 1880’de kaleme aldığı en zirve eseridir. Roman, Dostoyevski’nin kendi hayatından da izler taşır. Romanı yazmaya başlamadan hemen önce ölen üç yaşındaki
oğlunun ismini romanın başkahramanı Alyoşa’ya verir. Sibirya sürgünü sırasında tanışıp yakınlaştığı baba katili bir mahkûmun hikâyesini de romanına taşır. Dostoyevski’nin bu romanda verdiği temel mesajlardan biri, acımasızlıkları yaratan Tanrı, sevgi ve inancı da yaratarak insanoğluna acılarla baş etme gücü bahşetmiştir.
Karamazov Kardeşler, yazıldığı günden bu yana evrensel çapta büyük bir yankı uyandırmış, tanınmış birçok bilim adamı, filozof, psikolog ve edebiyatçıyı etkisi altına almıştır. Einstein, bu romanın edebiyat âleminin en başarılı eseri olduğunu söyler. Sigmund Freud, Dostoyevski’nin bu romanda gösterdiği başarıyla Shakespeare ile aynı değere yükseldiğini belirtir. Franz Kafka, duyduğu hayranlık nedeniyle Dostoyevski ile kan bağları olduğunu her fırsatta söyleyerek onun Albert Camus ve Sartre’ye yol gösterici olduğunu ifâde eder. Karamazov Kardeşler, Tolstoy’un da en sevdiği eserdir. James Joyce’a göre Tolstoy, Dostoyevski’nin edebi yönünden ziyade sahip olduğu delilik seviyesindeki dehâsına ve kalbine hayranlık duymuştur.
Alıntı:
Dostoyevski’nin Yahudiler ile ilgili romana nakşettiği en dikkat çekici kötü özelliklerden birisi de Yahudilere isnat edilen çocuk katilliği meselesi. Yahudilerle ilgili bu suçlamanın Helenistik dönemden beri var olduğunu burada belirtmeden geçemeyiz. Bu konu, tarihten beri özellikle Rusya ve Avrupa’da Yahudilere mal edilmiş ve hep suçlandıkları bir husus olmuştur. Geçtiğimiz aylarda ABD’de bir sinagogun altında tespit edilen kaçak tünellerde de bu konu yine gündeme gelmiş, fakat ilginç bir şekilde, olayın üstü tüneller de dahil olmak üzere sıkı sıkıya kapatılmıştı. Bu konu, romanda Alyoşa ile Liza arasında geçen bir diyalog üzerinden şu şekilde satırlara dökülür:
- Yahudilerin paskalyalarında çocukları kaçırıp kestikleri doğru mu Alyoşa?
- Bilmem.
- Bir kitabım var. Orada bir yargılama okudum. Yahudinin biri dört yaşında bir çocuğun iki elinin parmaklarını bir bir kestikten sonra yavrucağı çarmıha gerer gibi duvara çivilemiş. Mahkemede çocuğun dört saat içinde öldüğünü söylemiş... Ne de çabuk, değil mi! Hep inledi, demiş, hep inledi... O da durup onu seyretmiş, iyi etmiş.
- İyi mi?
- İyi ya. Bazen düşündükçe, çocuğu çivileyenin ben olduğunu sanıyorum. O, asıldığı yerde inliyor, ben de karşısına geçip ananas kompostosu yiyorum... Bayılırım ananas kompostosuna! Sever misiniz? Alyoşa ses çıkarmadan Liza’ya bakıyordu. Kızın solgun sarı yüzü birden kırıştı, gözleri parladı.
- İnanır mısınız, o Yahudiyle ilgili yazıyı okuyunca bütün gece ağlamaktan bittim. Yavrucağın nasıl bağırıp inlediğini içimde canlandırıyordum. Bir yandan da ananas kompostosu aklımdan çıkmıyordu.