aklıma bir fıkrayı getirdi bu yorum. herkes duymuştur önceden ama hatırlayalım.
Kadı'nın burnuna, bir fırının önünden geçerken güzel bir koku gelmiş. Vitrinde, güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek var. Kadı, fırıncıya "Ben bunu aldım" demiş.
Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: "Hani bizim ördek?"
Fırıncı boynunu büküp "Uçtu" deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.
Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...
Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş... Ördeğin sahibi, "Bu adam ördeğimi hiç etti" diye şikayet etmiş.
Kadı, fırıncıya sormuş: "Ne yaptın bu adamın ördeğini?"
Fırıncı "Uçtu" demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış:
"Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar "Uçar" anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek fırıncının beraatine karar vermiş.
Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş... Onun şikayetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: "Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla..."
Davacı "Ne olacak?" diye sorunca kadı, "Şimdi" demiş, "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız."
Tabii gayrimüslim şikayetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da kadı, "Tamam" demiş, "Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak."
Böyle olunca fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudiye: "Senin şikáyetin ne?"
Yahudi ellerini açmış, "Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa sen e mi?"
----------------------------------------------
Bir tane de Almanya'dan gelsin. Fıkra değil tabi bu efsane, https://en.wikipedia.org/wiki/Histor...l_of_Sanssouci
1750 yılında, Alman Prusya Kralı Büyük II. Frederick, Berlin yakınlarındaki Postdam ormanlarında gezinirken, bir değirmenin bulunduğu alçak bir tepe üstünde durur. Değirmenin olduğu yeri satın alacağını ve yerine bir saray yaptıracağını söyler. Kralın adamları değirmenciye gider ve kralın bu isteğini iletirler.
Fakat adam değirmenini satmak istemez.
Adamları gelip Kral'a durumu anlatırlar. Kral bunun üzerine değirmenciyi huzuruna çağırtır. Değirmenci gelip, Kral'ın karşısında durur.
- "Yanlış anladınız beni herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaç para?" der, önce. Sonra değirmen için değerinin kat ve kat üstünde bir ücret ödemeyi teklif eder.
- "Hayır yanlış anlamadım, adamların da bunu söyledi. Satmıyorum!"
- "Beyefendi inat etmeyin, paranızı fazlasıyla vereceğim."
- "Sen koskoca Kralsın, paran çok. Git Almanya'nın her yerine saray yap. Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!"
Bunun üzerine sinirlenen Kral Frederick ayağa kalkar ve;
-Sen benim Prusya Kralı Friedrich olduğumu bilmiyor musun yoksa? diye gürler.
Değirmenci;
-Senin kral olduğunu biliyorum. Ama ben de bu değirmenin ve arazinin sahibi Sans-Souci'yim.
Kral iyice köpürür ve;
- Madem benim kim olduğumu biliyorsun, o halde zorla alabileceğimi de biliyor olmalısın. Bakalım o zaman ne yapacaksın? Benim binlerce askerim var. Senin kimin var? der.
Değirmenci bu söz üzerine hiç telaşa düşmeden tarihe geçecek o ünlü sözü söyler:
-Berlin'de hâkimler var. Ben de onlara güveniyorum.
Kral bu cevap üzerine ıslah ettiği mahkemelerin adaletinin kendi aleyhine bile güvenildiğini anlar ve tarihe geçen şu ünlü sözünü söyler:
"Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz."
Kral İkinci Friedrich bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun daha altında olan tepeye sarayını diker ve adını da değirmencinin ismi olan Sans-Souci Sarayı koyar.
Saray ve değirmen günümüzde hala orada bir "Adalet Simgesi" olarak yan yana ve birlikte durmaktadır. Ne güzel bir adalet ki, kralın arka bahçesinde bir değirmenci... Adalet, bir kralı ve bir değirmenciyi dost etmiştir.
Ve belki kim bilir, sabahları Prusya Kralı II. Frederick arka bahçeye çıktığında değirmenci seslenir ona;
- "Hey Frederick, ekmek yaptım göndereyim mi?"
Ve belki, Prusya Kralı II. Frederick der ki;
- "Adalet her sabah bana, taze ve sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi."