-
Sherif Pat Garrett, 14 Temmuz 1881 tarihinde Fort Sumner, New Mexico’da bulunan Maxwell Ranch'de 21 yasindaki kanun kacagi Billy the Kid'i (dogum ismi: Henry McCarty, Takma isimleri: William H. Bonney / Kid Antrim) silahla vurarak oldurdu.
(Billy the Kid Lincoln County Courthouse Hapishanesinde tutukluyken kacti ve kacarken iki gardiyani oldurdu ve Fort Sumner’a kacti.)
https://pbs.twimg.com/media/DEsF49uWAAAeH9S.jpg
https://i2-prod.mirror.co.uk/incomin...ng-The-Kid.jpg
Bazi Film uyarlamalari:
https://pbs.twimg.com/media/DErxoybXcAAu7z9.jpg
-
Ozellikle unlu sanatcilarin, politikacilarin ve entelektuellerin biyografik romanlariyla taninan Amerikali yazar Irving Stone’un dogum yildonumu (14 Temmuz 1903)
“Kelimelerle arasi asla iyi degildi, o soylemek istedigini resimle soyluyordu. Bu yuzden veda etmek istiyorsa, vedasini da resmetmesi gerekirdi. Vedanýn resmi yapilamazdÝ ki. Kimse elvedayi resmedemezdi.” Yasama Tutkusu
https://images-na.ssl-images-amazon....1EwuqJqbHL.jpg
He desperately wanted to say Goodbye. But words have never been his medium. He would have to paint goodbye. However, one cannot paint the farewell. One cannot paint goodbye.”
“ ‘Resim yapmayi’ diyordu Delacroix, ‘agzimda dis, cigerimde nefes tukendiginde kesfettim.’ ”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“ ‘I discovered painting,’ said Delacroix, ‘when I no longer had teeth or breath.’ ”
-
Polonya asilli Amerikali yazar Isaac Bashevis Singer'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1904)
http://www.azquotes.com/public/pictu...ger-392136.jpg
"Onlar ne biliyor ki, -butun bu akademisyenler, butun bu dusunurler, dunyanÝn butun liderleri- ne biliyorlar ki senin hakkinda? Onlar butun turlerin en haini olan insanin yaratilis tacini giydigine ikna etmisler kendilerini. Diger butun canlilar sadece iskence gorsunler, yiyecek olsun, giysi olsunlar, sonunda yok edilsinler diye yaratilmislar onlara gore. Hayvanlar icin butun insanlar bir Nazi; hayvanlar icin bu, sonsuz Treblinka'dan baska bir sey degil."
“Hayvanlari oldurmekle Hitler tarzinda gaz odalari yaratma ve Stalin tarzi toplama kamplari kurmak arasinda sadece kucuk bir adim vardir… Insan elinde bir bicak ya da tufekle durup da kendinden daha zayif olanlari oldurmeye devam ettikce adalet diye bir sey olmayacak.”
https://utpress.utexas.edu/sites/def...z_2511_CVR.jpg
“There is only one little step from killing animals to creating gas chambers a' la Hitler and concentration camps a' la Stalin...There will be no justice as long as man will stand with a knife or with a gun and destroy those who are weaker than he is.”
-
-
Alman sair, denemeci, oyun yazari ve elestirmen ve Dadacilik hareketinin kurucularindan Hugo Ball, ilk dadaist manifestoyu 14 Temmuz 1916 tarihinde yayinladi.
"...Dilin nasil eklemlenmis oldugunu ortaya koymak ise yarar. Ben birakiyorum seslileri aylak aylak dolassinlar. Birakiyorum seslileri, basbayagi olagelsinler, tipki bir kedinin miyavlamasý gibi... Sozcukler belirir, sozcuklerin omuzlari, bacaklari, kollari, sozcuklerin elleri. Au, oi, uh. Insan cok fazla sozcuk ortaya salmamali. Bu lanet olasi dile, sanki borsacilarin para tutmaktan asinmis elleriyle bulastirilmis gibi yapisan butun pislikleri temizlemeye bir siir dizesi yeter. Sozcugu basladigi ve bittigi yerde istiyorum..."
https://pbs.twimg.com/media/DEoiajcXcAEDN_e.jpg
"...Da kann man nun so recht sehen, wie die artikulierte Sprache entsteht. Ich lasse die Vokale kobolzen. Ich lasse die Laute ganz einfach fallen, etwa wie eine Katze miaut... Worte tauchen auf, Schultern von Worten, Beine, Arme, Hände von Worten. Au, oi, uh. Man soll nicht zu viel Worte aufkommen lassen. Ein Vers ist die Gelegenheit, allen Schmutz abzutun. Ich wollte die Sprache hier selber fallen lassen. Diese vermaledeite Sprache, an der Schmutz klebt, wie von Maklerhänden, die die Münzen abgegriffen haben. Das Wort will ich haben, wo es aufhört und wo es anfängt. ..."
-
Isvecli oyun yazari ve film yonetmeni Ingmar Bergman!in dogum yildonumu (14 Temmuz 1918)
https://pbs.twimg.com/media/D_a1i1pVAAABJH8.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DEsa3EhW0AEXizD.jpg
"— Yine de olmek istemiyorsunuz.
—Istiyorum.
—Neyi bekliyorsunuz?
—Bilgi istiyorum.
—Guvence mi istiyorsunuz?
—Adina ne derseniz deyin. Tanriyi duyularla kavramak, oyle amansizcasina anlasilmaz bir ţey mi? Neden yarim soz verisler ve gorunmeyen mucizeler sisinde saklar kendini? Kendimize inancimiz yokken, baska bir seye nasil inanc duyabiliriz? Inanmak isteyip de inanamayanlarimizin basina neler gelecek? Peki inanmak isteyen ama inanmaya gucu yetmeyenler ne olacak? Tanriyi neden olduremem icimde? Ona ilenirim, yuregimden sokup atmak isterim de, neden boyle agrilar icinde, boyle asagilanarak yasar durur? Neden, her seye karsin, silkip atamadigim sasirtici bir gercektir o? Isitior musunuz beni?"ť Yedinci Muhur
https://images-na.ssl-images-amazon....16A37B9C5L.gif
"—Yet you do not want to die.
—Yes, I do.
—What are you waiting for?
—Knowledge.
—You want a guarantee.
—Call it what you will. Is it so hard to conceive God with one's senses? Why must He hide in a midst of vague promises...and invisible miracles? How are we to believe the believers when we don't believe ourselves? What will become of us who want to believe, but cannot? And what of those who neither will nor can believe? Why can I not kill God within me? Why does He go on living in a painful, humiliating way? I want to tear Him out of my heart...but He remains a mocking reality...which I cannot get rid of. Do you hear me?”
-
Italya dogumlu Fransiz sair, roman ve senaryo yazari Louis Calaferte'in dogum yildonumu (14 Temmuz 1928)
Irkinizdan olmayan herkesten nefret edin.
Inancinizdan olmayan herkesten nefret edin.
Farkli konumdaki herkesten nefret edin.
Habire nefret edin ki sizden de nefret etsinler.
Nefretin sonu Hacli Seferlerine cikar.
Ya oldureceksin ya da oleceksin,
Ve her halukarda nefretinin kurbani olacaksin.
Oysa kaide sudur :
Yalniz basina mutlu olamazsin.
Oteki dedigin mutlu degilse
Sen de saadeti bulamazsin.
Oteki dedigini bekleyen bir gelecek yoksa
Senin de guzel gunlerin olamayacak.
Oteki dedigin aci cekiyorsa
Sen de ayni aciyi yasayacaksin.
Eger oteki dedigin sevgisiz kalmissa
Sen de sevgiyi goremeyeceksin.
Bu dunya ya hepimizin ya da hic birimizin.
Sigindigin bencilligin sonsuzlukta zerre kadar etkisi yok
Ve oteki dedigin panzehirindir senin.
https://imgv2-2-f.scribdassets.com/i...1562554801?v=1
Haďssez celui qui n’est pas de votre race.
Haďssez celui qui n’a pas votre foi.
Haďssez celui qui n’est pas de votre rang social.
Haďssez, haďssez, vous serez haď.
De la haine, on passera ŕ la croisade,Vous tuerez ou vous serez tué.
Quoi qu’il en soit,
vous serez les victimes de votre haine.
La loi est ainsi :
Vous ne pouvez ętre heureux seul.
Si l’autre n’est pas heureux,
vous ne le serez pas non plus,
Si l’autre n’a pas d’avenir,
vous n’en aurez pas non plus,
Si l’autre vit d’amertume,
vous en vivrez aussi,
Si l’autre est sans amour,
vous le serez aussi.
Le monde est nous tous, ou rien.
L’abri de votre égoďsme est sans effet dans l’éternité.
Si l’autre n’existe pas, vous n’existez pas non plus.
-
Fransiz sair, roman ve oyun yazari Raymond Roussel’in olum yildonumu (14 Temmuz 1933)
“Ozellikle, Londra'nin en ince kadinlarini izleyerek, tirnaklarinin kalaylanmasiyla ilgili yeni bir modayi benimsemisti, tum cilalama duzenlerinden ustun olan bu islem, her parmagin ucunda, isiklar sacan bir kucuk ayna olusturmaktaydi. Yontemin yaraticisi, becerikli bir cerrah olarak, yerel bir duyarsizlastirmadan sonra, ozel bir ilacla tirnagi etten ayiriyor, ic yuzunu kalayliyor, sonra kendine ozgu ikinci bir urunle saglamca yapistiriyordu. Kullanilan kalay, bir yari-saydamlik verilmis olarak, biraz azalmayla da olsa, dibinde akligini, makasa ayrilmis bolumu disinda tum geri yanindaysa, plculu pembemsi ayrimini gostermekteydi.
Tirnak uzadikca, bulusu yapanin zaman zaman yeniden sokup dibindeki incecik yeni kusagi kalaylamasý gerekiyordu.”
http://capitanswing.com/wp-content/u...sel_150ppp.jpg
“Elle avait notamment adopté, ŕ l’instar des premičres élégantes de Londres, une mode récente concernant certain étamage des ongles, qui, supérieur ŕ tous systčmes de polissage, créait au bout de chaque doigt une sorte d’étincelant petit miroir. Opérateur adroit, l’inventeur du procédé, aprčs complčte insensibilisation locale, séparait avec une drogue spéciale la chair et l’ongle, dont il étamait la face interne, avant de le recoller solidement ŕ l’aide d’un second produit de sa façon. L’étain employé, savamment doué d’une demi-transparence, laissait, non sans atténuation, ŕ la lunule sa blancheur et ŕ tout le reste, moins la portion réservée aux ciseaux, sa discrčte nuance rosée.
Ŕ mesure que l’ongle poussait, il fallait, de temps ŕ autre, que l’inventeur le décollât de nouveau, pour étamer, ŕ sa base, la mince bande neuve.”