http://cdn.haberiyakala.com/assets/u...D5BP4GNPU7.jpg
Printable View
Italyan Barok ressam Francesco Albani'nin dogum yildonumu (17 Agustos 1578)
Toeletta di Venere (Toilet of Venus, 1622)
http://www.settemuse.it/pittori_oper...t_of_venus.jpg
Richard Wagner’in Tanrilarin Safagi (Götterdämmerung - Twilight of the Gods - Il Crepuscolo degli Dèi) operasi ilk kez 17 Agustos 1876’da Bavyera, Beyrauth Festspiele Salonu’nda sahnelendi.
https://musicommerce.it/798-thickbox...-partitura.jpg
http://www.teatroregio.torino.it/sit...crepuscolo.jpg
Kont Vronsky'nin bebegini dusurme tehlikesiyle karsi karsiya kalan Anna Karenina,17 Agustos 1878’de kocasi Alexei Karenin'e "Oluyorum, gelin, yalvaririm...Beni affederseniz daha kolay olurum," yazili bir telgraf gonderdi. Karenin, gece treniyle St. Petersburg'a donmek icin bazi ayarlamalar yapti. (St. Petersburg, Rusya - Anna Karenina filmi)
http://cdn.collider.com/wp-content/u...nightley-2.jpg
Metro-Goldwyn-Mayer'in kurucu ortaklarindan, sinema yapimcisi Samuel Goldwy'in dogum yildonumu (17 Agustos 1879)
https://cdn1.thr.com/sites/default/f...el_goldwyn.jpg
https://media.giphy.com/media/OxDFBxboYnDO0/giphy.gif
Amerikali sinema ve tiyatro aktristi Mae West'in dogum yildonumu (17 Agustos 1893)
http://izquotes.com/quotes-pictures/...est-335023.jpg
"Bir yildiz olmak icin elbiselerini cikarmak zorunda oldugunu dusunenlere tavsiyem su: Vucudunuz bir kez goruldu mu, illuzyon yaratmak icin geriye ne kalir ki? Birakin elbiselerinizin altindakileri onlar dusunsun."
https://images-na.ssl-images-amazon....yMjE@._V1_.jpg
https://media.giphy.com/media/DkuyJ04wc7lBK/giphy.gif
Fransiz animator ve yonetmen Émile Cohl’un tarihinin en eski animasyon filmi Fantasmagorie’si 110 yil once bugun Fransa’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...2MDE@._V1_.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=aEAObel8yIE
Fransiz sair, roman yazari ve elestirmen Robert Sabatier'in dogum yildonumu (17 Agustos 1923)
"Gozkamastiriciydi sokagim.
Yillar akip gecti. Bir hayli sey ogrendim, baska isiklar gordum; bitkilere oldugu kadar insanlara da gerekli aydinligin goklere, guneslere ve denizlere gore degisen essiz renklerini bir bir saydim. Ama hicbir sey, ne doga, ne de kitaplar, sokagim’daki gunesin o amansiz, o degismez beyazligi kadar yer etmedi anilarimda.
Suphesiz, bu goz kamasmasi sadece ozneldi ya da sadece bellegin gecirdigi baskalasimlarda vardi ve gercekliginden emin olamazdim bunun. Ama hayatin esenligiydi gunesten yansiyan bu esenlik. On yasimdaydým ve ilk defa duyumsuyordum hayati bir ilk yarayla duyuruyordu kendini; insanlar arasina karistiVe bir yavru kedi degil de kucucur insan oldugum icin kurumus bir damla gozyasikaldi yanagimda.
Evet, gunesin beyaza boyadigi kulrengi binalariyla, aralarindan yesil otlarin bittigi sokak taslariyla, kendi yalnizligini kusatan sinirlariyla sokagim, yasadigim her ani hicbir zaman unutamayacagim kadar goz kamaþtiriciydi. Sanki ben degil de, bembeyaz bir isik icine gomulen kendi kaybolmus cocuklugum soz konusuymuþ gibi, ilk acilarin karsisinda gozlerini kirpistirarak butu safligiyla duran ve kalbi bambaska carpan bu urpermiþ cocugu tekrar goruyorum. O zamanlar dunya yine de sevinclerle doluydu." Isvicre Kibritleri
https://www.images-booknode.com/book...ses-725534.jpg
"Eblouissante était ma rue.
Des années se sont écoulées. J'ai un peu appris, beaucoup voyagé, connu d'autres lumières, c'est-à-dire, selon les ciels, les soleils et les mers, dénombré les gammes incomparables de la clarté nécessaire à l'homme comme à la plante. Mais rien, ni la nature ni les livres, ne m'a laissé dans le souvenir cette sensation de blancheur forte, implacable, immuable du soleil de ma rue.
Sans doute cet éblouissement n'était-il qu'intérieur, ou n'existe-t-il que dans les métamorphoses de la mémoire, ne puis-je être sûr. Mais cette salutation solaire était celle de la vie. J'avais dix ans et pour la première fois, je ressentais la vie : elle s'annonçait avec une première blessure; du végétal je passai à l'animal, à la bête séparée de la bête ; et parce que j'étais un petit des hommes et non un jeune chat, une larme finissait de sécher sur ma joue.
Oui, éblouissante , avec ses immeubles gris que le soleil peignait en blanc, ses pavés nacrés sertissant l'herbe verte, ses bornes qui préservaient sa solitude. Eblouissante au point de fixer les instants sur le négatif de la mémoire. A jamais. Et je revois cet enfant frémissant et pur en face des premières tragédies, avec un tremblement de paupières, un battement particulier du cœur, non comme s'il était moi-même, mais comme s'il s'agissait de mon propre enfant, dissous jadis dans trop de lumière blanche. Le monde alors était pourtant joyeux."
Roman ve oykuleri deneysel Amerikan edebiyatinin en iyi ornekleri olarak kabul edilen Amerikali yazar John Hawkes'in dogum yildonumu (17 Agustos 1925)
"Acisiz mi? Belki tam olarak acisiz degil.Ne de olsa, yasamlarimizin artistik yargici -Ask- gorunmez parmaklarindan biriyle mutsuzluk tusuna, acinin bozuk notasina basmakta cok ustadir ve bircogumuz, siddetli istiraplara donusse de zaman zaman acinin muziginden zevk aliriz. Gercekte, dusman sessizliklerden, golgelerden, dus kirikligi notalarindan arinmis mukemmel evlilik var midir? Kesinlikle hayir. Fiona ile bunca yil cinsel anlamda guzel olan beraberligimiz boyunca, ornegin buyuk yatak odasindaki yatakta kimin yatacagi konusunda, gecici ama yine de aci fisiltilarla yuzlesmeler, mor tenis kortunda ani form kayiplari uzerine kisa suren kizginlik cikislari olmustu." Kan Portakallari
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Without pain? Perhaps not exactly wýthout pain. After all, the artistic arbiter of all our lives - Love - is only too expert at depressing with one of her invisible fingers the lonely key, the sour note of pain, and most of us enjoy the occasional sound of pain, though it approaches agony. In fact, could any perfect marriage exist without hostile silences, without shadows, without sour notes? Obviously not. Throughout the many years of my sexually aesthetic union with Fiona, for instance, there were the momentary but nonetheless bitter whispered confrontations over use of the bed in the master bedroom, brief spurts of anger about a sudden loss of form on the violet tennis court."
Ingiliz sair ve yazar Ted Hughes'in dogum yildonumu (17 Agustos 1930)
https://image.slidesharecdn.com/tedh...?cb=1270138586
Oturuyorum korunun tepesinde, gozlerim kapali,
Hicbir sey yapmadan, yalan dolu bir dus olmadan
Arasinda kanca gagamla kancali ayaklarimin.
Ya da kusursuz avlarin provasini yapiyorum uykumda.
Yuksek agaclarin sagladigi kolaylik!
Havanin tasima gucu ve gunesin isigi
Bana calisiyor
Ve yuzu bana donuk, teftisimi bekliyor toprak.
Ayaklarim dalin puruzlu kabuguna kilitli.
Her bir tuyumu yapmak icin, tek bir ayagimi
Tum yaradilis sureci gerekti:
Simdi ayaklarimin altinda ne varsa yaratilmis,
Ya da havalanip, donduruyorum tumunu -
Nerede dilersem orada avlaniyorum, hepsi benim cunku.
Aldatmaca yok benim govdemde:
Bas kopartmak benim kibarligim,
Olum dagitmak,
Cunku tek ucus yolum
Yasayanlarin kemiklerinden geciyor.
Usa dayali bir þey degil ileri surdugum hak:
Gunes destekliyor beni.
Hicbir sey degismedi ben baslayali.
Hicbir degisiklige izin vermedi gozum.
Hep boyle tutacagim her seyi.
Trinidad ve Tobago asilli Iingiliz yazar Sir Vidiadhar Surajprasad Naipaul'un dogum yildonumu (17 Agustos 1932)
"Isadami ona alip on ikiye satabilen kisidir. Oteki ona alir, on sekize yukseldigini gorur ama hic bir sey yapmaz.Yirmiye yukselmesini bekler. Ikiye dustugunde tekrar ona cikmasini bekler. Zamanla ona cikar. Ama hayatinin dortte birini harcamis olur. Parasinin ona verdigi tek sey azicik matematiksel heyecandir." Nehrin Donemeci
https://notevenpast.org/wp-content/uploads/Cover.jpg
"A businessman is someone who buys at ten and is happy to get out at twelve. The other kind of man buys at ten, sees it rise to eighteen and does nothing. He is waiting for it to get to twenty.When it drops to ten again he waits for it to get back to eighteen. When it drops to two he waits for it to get back to ten. Well, it gets back there. But he has wasted a quarter of his life. And all he's got out of his money is a little mathematical excitement."
2 Akademi, 2 Golden Globe Odulu sahibi Italyan asilli Amerikali aktor "Bobby Milk" Robert (Anthony) De Niro'nun dogum gunu (17 Agustos 1943)
https://media.giphy.com/media/1WK0xIeIjdgsM/giphy.gif
https://31.media.tumblr.com/tumblr_m...3ypqo1_500.gif
https://68.media.tumblr.com/7db17a82...bkjao1_500.gif
George Orwell, Hayvan Ciftligi (Animal Farm - La Fattoria degli Animali) romanini 17 Agustos 1945 tarihinde Secker and Warburg araciligiyla Londra’da yayimladi.
"Tepeden asagilara bakarken Clover'in gozleri yasla doldu. Dusuncelerini dile getirebilseydi, yillar once insan soyunu alt etmek icin ise koyulduklarinda amaclarinin bu olmadigini soylerdi. Yasli Major'in onlari ilk olarak isyana tesvik ettigi gece can attiklari sey, bu teror ve katliam sahneleri degildi. Eger kendisi o zaman gelecegi hayal etmis olsaydi, acliktan ve kirbactan kurtulmus, herkesin esit, herkesin kendi kapasitesine gore calistigi, tipki Major'in konustugu gece en son kuluckada yumurtadan cikan ordek yavrularini on ayagiyla korudugu gibi, guclunun zayifi korudugu bir hayvan toplumunu hayal ederdi."
http://bookcoverarchive.com/wp-conte...nimal_farm.jpg
"As Clover looked down the hillside her eyes filled with tears. If she could have spoken her thoughts, it would have been to say that this was not what they had aimed at when they had set themselves years ago to work for the overthrow of the human race. These scenes of terror and slaughter were not what they had looked forward to on that night when old Major first stirred them to rebellion. If she herself had had any picture of the future, it had been of a society of animals set free from hunger and the whip, all equal, each working according to his capacity, the strong protecting the weak, as she had protected the lost brood of ducklings with her foreleg on the night of Major's speech."
https://images-na.ssl-images-amazon....1ItW5JZPhL.jpg
Romanya dogumlu Alman roman- deneme yazari ve sair Herta Muller’in dogum gunu (17 Agustos 1953)
“Bir baba bahcede yazi capaliyor. Bir cocuk cicek tarhinin yaninda duruyor ve dusunuyor : Babasi nasil yasayacagini biliyor. Cunku baba vicdan azabini en ise yaramaz bitkilere yukleyip sonra da onlari koklerinden kopariyor. Az once, cocuk, en ise yaramaz bitkilerin capanin elinden kurtulup , yazin da hayatta kalmalarini istedi. Ama kacip kurtulamiyorlar, cunku ucmayi ancak sonbaharda tuylendikten sonra ogreniyorlar.”
https://pictures.abebooks.com/isbn/9783596511532-uk.jpg
“Ein Vater hackt den Sommer im Garten. Ein Kind steht neben dem Beet und denkt sich: Der Vater weiß vom Leben. Denn der Vater steckt sein schlechtes Gewissen in die dümmsten Pflanzen und hackt sie ab. Kurz davor hat das Kind sich gewünscht, daß die dümmsten Pflanzen vor der Hacke fliehen und den Sommer überleben. Doch sie können nicht fliehen, weil sie erst im Herbst weiße Federn bekommen. Erst dann lernen sie fliegen.”
Amerikali roman yazari Jonathan (Earl) Franzen’in dogum gunu (17 Agustos 1959)
“Bu da dogruydu. Yine de basroldeki genc kadin oyuncunun goguslerini hayal etmenin bastan cikariciligi olmadan bu senaryoyu yazacak cesareti bulamayan Chip'e gore haksiz ve acimasiz bir gorustu. ‘Herhalde haklisin,’ dedi Chip. ‘Gerci fizikselligin bir kismi bilincli olarak veriliyor. Cunku burada bir ironi var; bak goruyorsun, kiz adamin aklini cekici bulurken, adam kizin...’
‘Ama bunu okuyan bir kadin acisindan,’dedi, Julia inatla, ‘tavukcu dukkanindan soz ediyormus gibi geliyor. Gogus, gogus, gogus, bacak.’ " Duzeltmeler
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“ This, too, was true. That it was true, however, seemed unfair and cruel to Chip, who would never have had the heart to write the script at all without the lure of imagining the breasts of his young female lead. ‘You’re probably right,’ he said. ‘Although some of the physicality there is intentional. Because that’s the irony, see, that she’s attracted to his mind while he’s attracted to her…’ ”
‘But for a woman reading it,’ Julia said obstinately, ‘it’s sort of like the poultry department. Breast, breast, breast, thigh, leg.’ ”
2 Akademi, 1 Golden Globe Odulu sahibi Amerikali aktor Sean Penn'in dogum gunu (17 Agustos 1960)
https://media.giphy.com/media/GKEhIRPC25FEQ/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/nK9rR5v7plQwE/giphy.gif
Bollingen ve Pulitzer Odullu Amerikali sair, oyku ve roman yazari Conrad Aiken’in olum yildonumu (17 Agustos 1973)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...-i-heard-2.jpg
Dinledigimiz sarki, asmisti musikiyi,
Bolustugumuz ekmek, ekmekten cok kutsaldi;
Ama artik sen yoksun, her yer ve her sey issiz,
Eskiden guzel olan ne varsa cansiz kaldi.
Ellerin su sofrayi oksamis, parmaklarin
Su bardagi tutmustu, ben gormustum kac kere,
Seni anmasalar da butun bunlar, sevgilim,
Hicbiri son veremez biraktigin izlere.
Onlarda gezindin de ellerin gozlerinle
Kutsallastirdin ama hep benim canimdaydin,
Seni tanidilar ya, hep hatirlayacaklar
Yine benim kalbimde, guzel akilli kadin.
Finli senfonik power metal grubu Nightwish'in solisti soprano, muzisyen ve soz yazari Tarja'nin (Soile Susanna Turunen Cabuli) dogum gunu (17 Agustos 1977)
http://k43.kn3.net/taringa/8/A/5/8/0...daurig/4AF.gif
https://68.media.tumblr.com/9baee9fd...dc7uo1_500.gif
Brezilyali sair ve yazar Carlos Drummond de Andrade’nin olum yildonumu (17 Agustos 1987)
Sarhostu sair, tramvaya binmisti.
Bahceler arkasindan sokuyordu safak.
Neseli pansiyonlar huzurla uyuyordu.
Gecen evler de sarhostu, ne olacak!
Ne varsa ortalikta, onarilmazdi.
Kimseler bilmiyordu ama yikilacakti dunya
(bir tek cocuk biliyordu bunu, soylemiyordu) ,
yikilacakti dunya sekize ceyrek kala.
Son dusunceler! Son telgraflar!
Zamirleri ustalikla kullanan José,
erkeklere bayilan Helena,
iflas bayragini ceken Sebastiao,
agziniý bile acmayan Artur,
cekip gideceklerdi sonsuzluga.
Sair korkutuk sarhos gerci
ama bir ciglik duyuyor safakta:
Dansa var misiniz hadi
tramvayla agaclar arasinda?
Tramvayla agaclar arasinda
dansedin kardeslerim!
Muzik olmasa da ne cikar
dansedin kardeslerim!
Sanki kendi kendilerine
sira sira doguyor cocuklar.
Dunyanýn en guzel seyidir ask
(ask ve askin sonuclari) .
Dansedin kardeslerim, dansedin!
Olum arkadan gelsin!
https://etpoetica.files.wordpress.co...-andrade-2.png
The poet rode the trolley drunk.
The sun came up behind the yards.
The small hotels slept very sadly.
The houses too were drunk.
Everything was a total wreck.
Nobody knew that the world was going to end
(only a child did but kept it quiet),
that the world was going to end at 7:45.
Last thoughts! Last telegrams!
Joe who listed pronouns,
Helen who loved men,
Sebastian who ruined himself,
Arthur who never said anything,
set off for eternity.
The poet is drunk, but
he hears a voice in the dawn:
Why don't we all go dancing
between the trolley and the tree?
Between the trolley and the tree
dance, brothers!
Even without music
dance, brothers!
Children are being born
with so much spontaneity.
Love is fantastic
(love and what it produces).
Dance, brothers!
Death will come later
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...ient-world.jpg
Clara çocuklarla bahcede dolasiyordu.
Gokyuzu yesildi otlarin uzerinde,
koprulerin altinda sular altin renginde,
maviydi, pembeydi, turuncuydu obur ogeler,
bir polis gulumsuyor, bisikletler geciyordu,
bir kiz cimlere basiyordu bir kusu yakalamak
icin,
butun dunya -Almanya, Cin- her sey
sessizdi Clara'nin cevresinde.
Cocuklar goge bakiyorlardi: Bakmak yasak
degildi.
Agiz, burun ve gozler acikti. Tehlike yoktu.
Gripti, sicakti, boceklerdi Clara'nin korktugu.
On bir tramvayini kacirmaktan korkuyordu
Clara, gelmekte geciken mektuplari
Beklemekten, her zaman yeni bir giysi
giyememekten. Ama bahcede dolasiyordu baban!
Bahceler vardi o zamanlar, sabahlar vardi.
William Peter Blatty’nin yonettigi korku-gizem Seytan III (The Exorcist III - L'esorcista III) 17 Agustos 1990’da Amerika’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...zNDI@._V1_.jpg
Steve Martin, Rick Moranis ve Joan Cusack’in rol aldigi Mavi Cennetim (My Blue Heaven - Il testimone più pazzo del mondo) 17 Agustos 1990’da Amerika’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...8,1000_AL_.jpg
Nicolas Cage, Willem Dafoe ve Laura Dern’in rol aldigi komedi - drama Vahsi Duygular (Wild at Heart Cuore selvaggio) 17 Agustos 1990’da Amerika’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5,1000_AL_.jpg
Emma Stone, Jonah Hill, Michael Cera, Seth Rogen’in rol aldigi komedi filmi Cok Fena (Superbad - Superbad - Maiali dietro ai banchi) 17 Agustos 2007’de Amerika ve Kanada’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...1MQ@@._V1_.jpg
We’re talkin’ to you, Robert De Niro! Happy 75th birthday:party:
https://media1.giphy.com/media/10Shl99Vghh5aU/giphy.gif
https://pbs.twimg.com/media/DkyPiBYXgAA6bEA.jpg
https://pbs.twimg.com/media/Dkw1BmgW0AgNiHy.jpg
https://pbs.twimg.com/media/Dky8TSYX0AAoEvC.jpg
Cengiz Han'in olum yildonumu (18 Agustos 1227)
"Ben tanrinin cezasiyim. Eger bir gunah islememis olsaydiniz, Tanri sizi cezalandirmam icin beni yollamazdi."
https://letteralmente.net/wp-content...-f-679x509.jpg
"Io sono la punizione di Dio. Se non aveste commesso peccati degni di nota, Dio non mi avrebbe mandato a castigarvi." Genghis Khan
Modern siyaset biliminin temellerini atan Fransiz yazar, dusunur, yargic ve siyasetci Etienne de La Boétie’nin olum yildonumu (18 Agustos 1563)
“Erdemi sevmek, guzel olgulara deger vermek, aldigimiz iyiligin nereden geldigini kavramak ve ugrunda yaptigimiz her seye yarasir olan sevdigimiz kisinin onurunu ve ustunlugunu yukseltmek icin kendi rahatimizi bozmak, akla uygundur. Oyleyse, onlari korumak icin buyuk bir ongorusu, savunmak icin buyuk bir ustaligi ve yonetmek icin buyuk bir ozeni oldugunu sinama yoluyla kanitlamis buyuk bir kisiyi bulan bir ulkenin sakinlerini ele alalim; eger bu insanlar daha ileri gidip kendi arzulariyla ona boyun egmeyi kabul ederlerse ve ona bazi ustunlukler verecek kadar guven duyarlarsa,bunun pek bir bilgece is oldugunu soyleyemem: Onu, iyilik yaptigi yerden alip kotuluk yapabilecegi bir yere goturmekten baska bir sey degildir bu.” Gonullu Kulluk Uzerine Soylev
https://www.fayard.fr/sites/default/...?itok=d4IxMiaf
“Il est raisonnable d'aimer la vertu, d'estimer les belles actions, d'être reconnaissants pour les bienfaits reçus, et de réduire souvent notre propre bien-être pour accroître l'honneur et l'avantage de ceux que nous aimons, et qui méritent d'être aimés. Si donc les habitants d'un pays trouvent parmi eux un de ces hommes rares qui leur ait donné des preuves d'une grande prévoyance pour les sauvegarder, d'une grande hardiesse pour les défendre, d'une grande prudence pour les gouverner ; s'ils s'habituent à la longue à lui obéir et à se fier à lui jusqu'à lui accorder une certaine suprématie, je ne sais s'il serait sage de l'enlever de là où il faisait bien pour le placer là où il pourra faire mal ; il semble, en effet, naturel d'avoir de la bonté pour celui qui nous a procuré du bien, et de ne pas en craindre un mal.”
Erken barok donemde mitolojik ve dinsel konulu resimleriyle taninan Italyan ressam Guido Reni'nin olum yildonumu (18 Agustos 1642)
Venere e Cupido (Venus and Cupid, 1640)
http://www.settemuse.it/pittori_scul...upido_1640.jpg
Italyan ressam Telemaco Signorini'nin dogum yil onumu (18 Aðustos 1835)
Una mattina di settembre a Settignano (September Morning in Settignano, 1891)
http://www.settemuse.it/pittori_scul..._settembre.jpg
Fransiz roman ve oyun yazari Honoré de Balzac'in olum yildonumu (18 Agustos 1850)
"Ertesi sabah Paris'i adeta bicakla kesilecek kadar kalin bir sis kaplamisti. Butun sehri oyle sarmis ve oyle puslandirmisti ki,en duzenli ve sozune sadik kisiler bile,havaya aldanip vakti sasirdilar.Boyle yogun sislerde is bulusmalari kacirilir.Saatler on ikiyi calarken herkes daha sekiz oldugunu sanir.Saat dokuz bucuktu,Mme Vauquer,henuz yatagindan cikmamisti bile.Christophe'la sisman Sylvie de gecikmislerdi.Pansiyonerlere ayrilan sutun ust tabakalariyla hazirlanan sutlu kahvelerini sakin sakin iciyorlardý.Usulsuz olarak alinan bu haraci Mme Vauquer'nin farketmemesi icin de Sylvie,kalan sutu uzun zaman kaynatirdi." Goriot Baba
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"The next morning Paris was wrapped in one of the dense fogs that throw the most punctual people out in their calculations as to the time; even the most business-like folk fail to keep their appointments in such weather, and ordinary mortals wake up at noon and fancy it is eight o'clock. On this morning it was half-past nine, and Mme. Vauquer still lay abed. Christophe was late, Sylvie was late, but the two sat comfortably taking their coffee as usual. It was Sylvie's custom to take the cream off the milk destined for the boarders' breakfast for her own, and to boil the remainder for some time, so that Madame should not discover this illegal exaction."
Italyan roman yazari Elsa Morante’nin dogum yildonumu (18 Agustos 1912)
“Irkmis, sinifmis, vatandaslikmis, hepsi palavra bunlarin: Iktidarlarin sahneye koydugu hokkabazliklar. O yaftalara ihtiyaci olan, iktidarin ta kendisidir: Su Yahudi'dir, zencidir, iscidir, koledir, baskadir. Bu dusmandir! Hepsi de uydurma, asil dusmani gizlemek icin, yani kendisini, iktidari! Dunyayi cilginliga goturen o buyuk felaket kendisidir. Insan tesadufen Yahudi dogar, tesadufen zenci, tesadufen beyaz dogar. Ama tesadufen insan dogmaz!”
https://www.mondadoristore.it/img/La...t=Elsa+Morante
“Razze, classi, cittadinanze, sono balle: spettacoli d'illusionismo montati dal Potere. È il potere che ha bisogno della Colonna Infame: "quello è ebreo, è negro, è operaio, è schiavo... è diverso... quello è il Nemico!" Tutti trucchi, per coprire il vero nemico, che è lui, il Potere! È lui, la pestilensia che stravolge il mondo nel delirio... Si nasce ebrei per caso, e negri, e bianchi per caso. Ma non si nasce creature umane per caso.”
https://informazionecomprensibile.fi...iversario1.jpg
“En gercek ve essiz sevgi cumlesi sudur: yemek yedin mi? / La frase d'amore più vera, l'unica è: “hai mangiato?”
Fransiz filozof Jean Guitton’un dogum yildonumu (18 Agustos 1901)
“Doganin temel degismezleri ve yasamin ortaya cikmasina neden olan ilk kosullar, sasirtici bir kesinlikle ayarlanmistir. Evrenin ne denli akil almaz bir incelikle ayarlanmis gibi göründügü hakkinda bir fikir vermek için Yer’den Mars gezegeni uzerinde bir cukura topunu gondermeyi basarabilen bir golf oyuncusunun becerisini dusunmek yeter!”
http://i.dr.com.tr/pimages/Content/U...tist_14011.jpg
“Les constantes fondamentales de la nature et les conditions initiales qui ont permis l’apparition de la vie paraissent réglées avec une précision vertigineuse. Pour donner une idée de la finesse inconcevable avec laquelle l’univers a été réglé, il suffit d’imaginer la prouesse que devrait accomplir un joueur de golf qui, depuis la Terre, parviendrait à loger sa balle dans un trou situé quelque part sur la planète Mars.”
2 Akademi, 1 Golden Globe Odulu sahibi Amerikali aktris Shelley Winters'in dogum yildonumu (18 Agustos 1920)
https://1.bp.blogspot.com/-Mgnb4K3ge...00/lolita7.gif
https://media.giphy.com/media/dh8FoYy0d86k/giphy.gif
https://25.media.tumblr.com/tumblr_l...qj2zo1_500.gif
Fransiz yonetmen, yazar ve senarist Alain Robbe-Grillet'nin dogum yildonumu (18 Agustos 1922)
"Isler yeniden guven verici bicimde akmaya basladi. Burolarda calisanlar evlerinden cikiyorlar artik, oglen atistiracaklari geleneksellesmis uc tane sandvici barindiran suni deri cantalari ellerinde. Kapinin esigine adim attiklarinda gokyuzune bakarlar ve el orgusu kahverengi atkilarini SIKI SIKIYA boyunlarina dolayip giderler.
Wallas yuzunde hisseder sogugu; henuz insanin yuzunu, acitan bir maske gibi felc eden dondurucu soguklarin zamani degilse de, dokularin soyle bir cekildigi de hissedilmiyor degil: alin SIKISIP daralir, saclarin basladigi yer kaslara yaklasir, sakaklar birbirine bitismeye calisir, beyin burnun biraz ustunde, iki gozun arasinda, derinin biraz altinda, iyi huylu kucuk bir yumruya indirgemek ister kendini. Ama duyular capcanlidir hala: Wallas duzen ve kaliciligindan hicbir sey kaybetmemis olan bir manzaranin dikkatli bir tanigi .Hala; belki de, tam tersine, cizgi her turlu yumusaklik ve bezemelerinden yavas yavas siyrilip, daha bir keskinlesir. Ama bu cizim kesinligi, belki de bos bir midenin uyandirdigi dussel bir kesinlik yalnizca."
https://1.bp.blogspot.com/-j2Xaa-JAK...he+Erasers.jpg
"Now the office workers are coming out of their houses, holding the imitation leather briefcases that contain the three traditional sandwiches for the noon meal. They glance up toward the sky as they come out of their doorways and walk off, winding brown knitted mufflers around their necks.
Wallas feels the cold on his face; though the season of cutting frost that freezes the face into a painful mask has not yet begun, something like a shrinking can already be felt in the tissues: the forehead contracts, the hairline draws closer to the eyebrows, the temples try to meet, the brain tends to shrink to a tiny benign mass on the surface of the skin, between the eyes, a little above the nose. Yet the senses are far from being benumbed: Wallas remains the attentive witness of a spectacle which has lost none of its qualities of order and permanence; perhaps, on the contrary, the course is growing stricter, gradually abandoning its ornaments and its slackness. But perhaps, too, this draftsman's precision is only illusory, merely the result of an empty stomach."
1 Akademi,1 Golden Globe, 3 BAFTA Odulu sahibi Polonyali-Fransiz yonetmen Roman Polanski'nin dogum gunu (18 Agustos 1933)
https://i0.wp.com/cdn.collider.com/w...nski-image.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon....4,1000_AL_.jpg
2 Akademi,6 Golden Globe, 2 BAFTA Odulu sahibi Amerikali aktor "Bob" Robert Redford'un dogum gunu (18 Agustos 1936)
https://media.giphy.com/media/zc59cH8J5wToA/source.gif
https://media.giphy.com/media/3oz8xw...8nmw/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/3oz8xI...SnHW/giphy.gif
Amerikali aktor, dans sanarcisi ve sarki sou yazari Patrick Swayze'in dogum gunu (18 Agustos 1952)
https://media.giphy.com/media/frKdMu98qkxKo/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/26AHNY...65pK/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/ftMvLasPSWBOw/giphy.gif
Italyan aktor, yonetmen ve senarist Sergio Castellitto’nun dogum gunu (18 Agustos 1953)
http://www.artribune.com/wp-content/...astellitto.jpg
https://78.media.tumblr.com/f782578b...d7lko1_400.gif
https://78.media.tumblr.com/489561ca...6mo5o1_500.gif
Vladimir Nabokov'un romani Lolita, 18 Agustos 1958 tarihinde Amerika'da G.P. Putnam’s Sons tarafindan yayimlandi.
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...074-us-300.jpg
"Lolita, hayatimin isigi, kasiklarimin atesi. Gunahim, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dislere dogru uc basamaklik bir yol alir, ucuncusunde gelir dislere dayanir. Lo-Li-Ta. Sabahlari ayaginda corabýnýn teki, bir elli boyu ile Lo idi, sadece Lo. Ayaginda bol gundelik pantolonu ile Lola. Okulda Dolly. Kayitlardaki noktali cizgilerde Dolores. Ama benim kollarimda hep Lolita idi."
https://50specialbooks.files.wordpre...tt_50books.jpg
"Lolita, luce della mia vita, fuoco dei miei lombi. Mio peccato, anima mia. Lo-li-ta: la punta della lingua compie un percorso di tre passi sul palato per battere, al terzo, contro i denti. Lo. Li. Ta.Era Lo, semplicemente Lo al mattino, ritta nel suo metro e quarantasette con un calzino solo. Era Lola in pantaloni. Era Dolly a scuola. Era Dolores sulla linea tratteggiata dei documenti. Ma tra le mie braccia era sempre Lolita."