-
Ukrayna dogumlu Avusturyali yazar ve gazeteci Joseph Roth’un dogum yildonumu (2 Eylul 1894)
“Kendimi iyi hissediyordum, evime geri donmustum. Hepimiz pozisyonumuzu, mevkimizi, ismimizi, evimizi ve paramizi yitirmistik. Gecmisi, gunu ve gelecegi. Her sabah uyanirken, her aksam yatarken, o muhtesem solenine bizi bosu bosuna cagiran olume lanet okuyorduk. Ve hepimiz savasta olenlere gipta ediyorduk. Onlar topragin altinda huzurluydular ve gelecek ilkbaharda kemiklerinden menekseler fiskiracakti. Oysa biz, degersiz, ise yaramayan kisiler olarak geri donmustuk. Topal bacaklariyla, olumun begenmedigi,olume adanmis bir nesil. Saglik Komisyonunun karari kesindi: ‘Durumu olmeye uygun degildir.’ " Imparator Mezarligi
https://images-na.ssl-images-amazon....vFE%2BLZ4L.jpg
“It felt good to be home again. All of us had lost name and rank and station, house and money and net worth, past, present and to come. In the morning when we woke up, and at night when we went to bed, we cursed Death, who had invited us to his great gala celebration. Every one of us envied the fallen. They were resting under the ground, and in springtime violets would sprout from their bones. Whereas we had returned home incurably infertile, with paralysed loins, a doomed race scorned by Death. The verdict of the Commission of Enquiry was without appeal. It read: 'Found unfit for death.' ”
“1934 yili. Bir bahar aksami. Yasini basini almis bir beyefendi, Seine’in uzerindeki koprulerden birinin tas basamaklarindan asagiya, kiyiya dogru iniyordu. Burada, tum dunyanin da bildigi uzere – yeri gelmisken, bir kez daha insanlari yoklayalalim- Paris’in evsizleri yatar. Ya da soyle diyelim: Konaklar.
Bu evsizlerden biri; hani yukarida bahsettigimiz, epey yaslica, SIK ve yabanci kentlerdeki guzellikleri gorme istegiyle yanip tutusan bir gezgin goruntusu veren beyefendiyle, tesaduf eseri karsilasti. Hos, bu evsiz de, tipki kader bagi kurdugu diger yersiz yurtsuzlar gibi, derbeder ve acinasi bir gorunuse sahipti. Ama yaslica ve SIK giyimli beyefendi icin, anladigimiz kadariyla, ozel bir muameleyi hak ediyordu. Neden bilmiyoruz.” Aziz Ayyasin Efsanesi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“An einem Frühlingsabend des Jahres 1934 stieg ein Herr gesetzten Alters die steinernen Stufen hinunter, die von einer der Brücken über die Seine zu deren Ufern führen. Dort pflegen, wie fast aller Welt bekannt ist und was dennoch bei dieser Gelegenheit in das Gedächtnis der Menschen zurückgerufen zu werden verdient, die Obdachlosen von Paris zu schlafen, oder besser gesagt: zu lagern.
Einer dieser Obdachlosen nun kam dem Herrn gesetzten Alters, der übrigens wohlgekleidet war und den Eindruck eines Reisenden machte, der die Sehenswürdigkeiten fremder Städte in Augenschein zu nehmen gesonnen war, von ungefähr entgegen. Dieser Obdachlose sah zwar genauso verwahrlost und erbarmungswürdig aus wie alle die anderen, mit denen er sein Leben teilte, aber er schien dem wohlgekleideten Herrn gesetzten Alters einer besonderen Aufmerksamkeit würdig; warum wissen wir nicht.”
-
Yunan sair ve yazar Andreas Embirikos’un dogum yildonumu (2 Eylul 1901)
“Kadinin ilk bicimi ic ice gecmiţ iki dinozor boynu idi. Sonra degisti zamanlar, ve kadinin bicimi de degisti. Giderek kadin daha kucuk oldu, daha akiskan, daha bir bicimlendi. Iki (bazý ulkelerde uc) direkli bir gemiye benzedi kadin. Yuzdu kadin gemi misali, ve hayat kavgalarindan olusan talihsizliklerden soyutladi kendini. Silindir tasiyicisi guvercinin atis mevzisindeki balik pulunda bile yuzer kadin. Zamanlar degisir kuskusuz, ve bizim zamanimizda daha cok bir bombanin fitil bosluguna benzemektedir kadin.”
https://images.gr-assets.com/books/1...5l/1029347.jpg
“The initial form woman took was the braided throats of two dinosaurs. Later, time changed and woman changed too. She became smaller, more lithe, more in keeping with the two-masted (in some countries three-masted) ships that float on the misfortune of making a living. She herself floats on the scales of a cylinder-bearing dove of immense weight. Epochs change and the woman of our epoch resembles the gap in a filament.”
-
Fransiz filozof Gustave Thibon’un dogum yildonumu (2 Eylul 1903)
“Gecmiste insanlar beseri ve kozmik kilidin seklini bilmiyorlardi fakat anahtari onlardaydi. / Au Moyen Âge, on ne connaissait pas tous les replis de la serrure humaine et cosmique, mais on possédait la clef.”
https://www.fayard.fr/sites/default/...?itok=xBJGjfLA
-
Fransiz post-empresyonist ressam Henri Rousseau'nun olum yildonumu (2 Eylul 1910)
Il Sogno (The Dream, 1910)
http://www.henrirousseau.net/images/.../the-dream.jpg
Paesaggio esotico (Exotic Landscape,1908)
https://pbs.twimg.com/media/DAQf3SXXoAAJxh-.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=5cT8FsaH2V4
-
Japon bilgin, akademisyen ve yazar Kakuzō Okakura’nin olum yildonumu (2 Eylul 1913)
“Odanin gercekligi cati ve duvarlarla kusatilmis olan mekanin boslugunda aranmali; cati ve duvarlarda degil.”
https://images.gr-assets.com/books/1...49l/904538.jpg
“The reality of a room, for instance, was to be found in the vacant space enclosed by the roof and the walls, not in the roof and the walls themselves.”
-
Amerikali yazar, muhabir ve hayvan haklari aktivisti Cleveland Amory’nin dogum yildonumu (2 Eylul 1917)
https://quotecites.com/images/quotes...cites_6420.jpg
“Kediyle bir sure birlikte olan herkesin cok iyi bildigi gibi, kediler insan zekasinin kitligi karsisinda buyuk bir sabir gosterirler.”
-
Orson Welles, Joseph Cotten ve Alida Valli’nin rol aldigi Film-Noir- gizem-gerilim Ucuncu Adam (The Third Man - Il terzo uomo) 2 Eylul 1949’da Londra’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
-
-
-
-
Ingiliz yazar, sair, filolog ve profesor J. R. R. Tolkien'in (John Ronald Reuel Tolkien) olum yil donumu (2 Eylul 1973)
https://pbs.twimg.com/media/DIpSrlvWsAEywIh.jpg
"Dunyanin butun gelgitlerine hakim olmak bizim elimizde degil. Bizim rolumuz, bizim rolumuz icine birakilmis oldugumuz yillari sikintidan kurtarmak icin elimizden geleni yapmaktir."
https://3.bp.blogspot.com/-2BjsIHZrz...en%2Bquote.jpg
"Sende bilebileceginden cok daha fazla iyilik var nazik batinin cocugu. Dogru oranda karismis bir miktar cesaret, bir miktar bilgelik. Eger daha fazlamiz yiyecegi, neseyi ve sarkiyi altin yiginlarina yegleyebilseydi, burasi cok daha mutlu bir dunya olurdu."
https://www.frasi-celebri.net/images...363e969e8c.jpg
"Dunya gercekten de tehlikelerle dolu ve icinde bir suru karanlik yer var; lakin nice guzellik de hala ayakta ve artik butun topraklarda icine keder karismis olsa da, belki daha bile cok serpiliyor sevgi.”
-
Irlandali hard rock, blues rock, heavy metal grubu Thin Lizzy, 8.studyo albumu Bad Reputation’i 2 Eylul 1977’de Vertigo ve Mercury (Amerika) etiketleriyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1076_.jpg
-
Amerikali bilim kurgu yazari ve editor Frederik Pohl’un olum yildonumu (2 Eylul 2013)
“Birisiyle, onun her hickirisini bilecek, her turlu kokusunu duyup, tenindeki her turlu cizgiyi taniyacak kadar yakin haftalar gecirince, ya sonunda birbirinizden nefret eder, ya da birbirinizden kurtulamayacak kadar ic ice olursunuz.” Cikis Kapisi
https://schicksalgemeinschaft.files....05/gateway.jpg
“When you spend weeks on end close to another person, so close that you know every hiccough, every smell and every scratch on the skin, you either come out of it hating each other or so deep in each other's gut that you can't find a way out.”
Odadaki —yoksa orasý bir park miydi?— herkesin uzerinde isik degisik bicimlerde renkler yansitiyordu. Incecik bir elbise giymis olan kizin bir an icin parildayan pembe gozleri vardi, hemen sonrasinda gumusi saclardan bir haresi olustu. Forrester'in yanindaki adamin teni altin rengiydi ve yuzue maske gibi bir golge dusuyordu. Dalga dalga belirsiz birtakim kokular —adacayi, hemen arkasindan gul goncasi— ucusuyordu. Derinden ama berrak bir muzigin nagmeleri ara ara duyuluyordu.
‘Zenginim!" diye haykirdi, "ustelik hayattayim!’
Kimse ilgilenmemisti sanki. Forrester, Hara'nin onerdigi renksiz uzumden bir tane kopardi, dogruldu, ince elbiseli kiza hafifce bir saplak atti, sallanarak havuzda ciplak bir karmasa halinde eglenen gruba yaklasti. Yeni adetleri ogrendigi ve eski, luzumsuz bilgilerden kurtuldugu canlandirma sonrasi egitimine ragmen Forrester o eski adetinden vazgecememis oldugu icin, ciplakliga ilgi duyuyordu.
‘Iste zengin adam, Forrester!’ diye haykirdi birisi. Forrester gulumseyip el salladi. ‘Hadi ona bir sarki soyleyelim,’ dedi kizlardan biri. Ve hep bir agizdan sarkiya baslayip ona sular sicrattilar.” Frederik Pohl, Pisiriklar Cagi
http://www.e-reading.club/illustrati...0249-cover.jpg
Over everyone in the room —or perhaps it was a park— the lighting cast shapes and symbols of color. The girl in the filmy gown had at one moment glittering pink eyes and, at the next, an aura of silvery hair. The man next to Forrester had golden skin and a mask of shadow. Wisps of odor drifted past him— rosebuds following sage—There were snatches of a crystalline, far-off music.
‘I’m rich!’ he yelled. ‘And alive!’
No one seemed to mind. Forrester plucked one of the colorless grapes Hara had recommended to him, rose, patted the girl in the filmy dress, and walked unsteadily down to the pool where the revelers splashed and swam in a naked tangle. In spite of the long post-revival indoctrination that had given him so many new things and removed so much trash that was old, Forrester had not lost the habit of being a little dirty minded, and he was interested in nakedness.
‘It’s Forrester the rich man!’ one of them shouted. Forrester smiled and waved. A girl cried, ‘Sing him a song! A song!’ And they all splashed at him and sang.”
-
-
-
-
-
Romantik donemin onde gelen Ingiliz sairlerinden William Wordsworth'un 3 Eylul 1802 tarhinde yazdigi siir:
https://metrouk2.files.wordpress.com...bridgepoem.png
Dunya asla sunamaz bundan hos bir manzara:
Bu gonul oksayici gorkeme bakmayarak
Gecip gidenler varsa kof ruhlulardir ancak;
Sabah oyle guzel ki kent, canim urbalara
Burunup aciliyor simdi ta ovalara,
Goklere uzaniyor, sessiz sedasiz, ciplak,
Bunca gemi, sur, kubbe, tiyatro ve tapinak
Isiltilar serpiyor dumansiz havalara.
Gunes hic sacmamistir boyle bastan basa nur
Vadi, kaya ve tepe ustune yukselerek.
Hic gormedim, duymadim bu kadar derin huzur:
Irmak akip gider de keyfince yel yepelek.
Sevgili Tanrim! Sanki evlerin hepsi uyur
Ve sessizlige dalmis, yatar o ulu yurek
-
Rus sair, yazar, oyun yazari ve cevirmen Ivan Turgenyev'in olum yildonumu (3 Eylul 1883)
“Bense dusunuyorum: iste burada saman yigininin golgesinde yatiyorum...Daracik bir yer isgal ediyorum, icinde bulunmadigim, beni ilgilendiren bir isin olmadigi geri kalan boslukla kiyaslandiginda bir damlacik bir yer ve yasayabilecegim zaman bolumu, benim icinde olmadigim ve olmayacagim sonsuzluk karsisinda oyle kucuk ki... Oysa bu atomda, bu matematiksel noktada kan dolasip duruyor, beyin calisiyor, birtakim istekler oluyor... Ne sacmalik! Ne bosseyler!” Babalar ve Ogullar
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Whereas I think: I’m lying here in a haystack... The tiny space I occupy is so infinitesimal in comparison with the rest of space, which I don’t occupy and which has no relation to me. And the period of time in which I’m fated to live is so insignificant beside the eternity in which I haven’t existed and won’t exist... And yet in this atom, this mathematical point, blood is circulating, a brain is working, desiring something... What chaos! What a farce."
" ‘Mutluluk’ uzerine konusuyorduk galiba. Ben size kendimi anlatiyordum. Bakin yine 'mutluluk' sozunu kullandim. Soyleyin neden guzel bir muzikten, hos gecirilmis bir aksamdan, cana yakin insanlarla konusmaktan zevk duydugumuz zaman butun bunlar sanki bir yerlerde var olan, ama bizim sahip olamadigimiz gercek, sonsuz bir mutlulugun basit bir kopyasiymis gibi bir hisse kapiliyoruz? Neden oyle oluyor? Yoksa siz boyle bir duygu icinde kalmiyor musunuz?"
http://alessandria.bookrepublic.it/a...11137658/cover
"Ho usato la parola 'felicitŕ'. Dica perché, anche quando proviamo piacere, per esempio per la musica, per una bella serata, per una conversazione con della gente simpatica, perché tutto questo sembra piů un'allusione a una felicitŕ che esiste da qualche parte, che felicitŕ vera, vale a dire felicitŕ che possediamo. Perché č cosě? O forse, lei non prova niente del genere?"
-
Uruguayli gazeteci ve yazar Eduardo Germán Hughes Galeano'nun dogum yildonumu (3 Eylul 1940)
"Yasam, isimsiz ve ansizken, yapayalnizdi. Elleri vardi, ama dokunacak kimsesi yoktu. Agzi vardi, ama konusacak kimsesi yoktu. Yasam hicbir cag ile tanimlanamiyordu henuz. Iste o zaman arzu yayini gerdi ve firlattigiý arzu oku yasami ikiye boldu ve yasam iki kisi oldu. Bu ikisi bulustular ve gulustuler. Birbirlerine bakmak gulduruyordu onlari ve birbirlerine dokunmak da." Aynalar
http://buketsahin.com/yahoo_site_adm...554409_std.jpg
"Life was alone, no name, no memory. It had hands, but no one to touch. It had a tongue, but no one to talk to. Life was one, and one was none.Then desire drew his bow. The arrow of desire split life down the middle, and life was two.When they caught sight of each other, they laughed. When they touched each other, they laughed again."ť
https://pbs.twimg.com/media/C6O3W0oWAAAQMZJ.jpg
"Dort milyar bes yuz milyon yil once, bir yil eksik bir yil fazla, cuce bir yildiz bugun yeryuzu ismine karsilik gelen bir gezegen tukurdu.
Dort milyar iki yuz milyon yil once, ilk hucre denizden ilk yudumu tatti, hosuna gitti ve iki tane oldular; birlikte bir seyler icsinler diye.
Dort milyar kusur yil once daha neredeyse maymun olan erkek ve kadin ayaklarinin uzerinde yukseldi ve kucaklastilar, o durumdayken yuz yuze olmanin mutlulugunu ve panigini ilk defa yasadilar.
Yaklasik dort yuz elli bin yil once, kadin ve erkek iki tasi surttu ve onlara korku ve sogukla mucadelelerinde yardim eden ilk atesi yakti.
Yaklasik uc yuz bin yil once, kadin ve erkek ilk kelimeleri soylediler ve anlasabileceklerine inandilar.
Hala ayni durumdayiz: Iki olmak istegiyle, korkudan olerek, soguktan donarak kelimeler ariyoruz." Eduardo Galeano, Zamanin Agizlari
-
Rus kisa oyku- roman yazari ve gazeteci Sergey Dovlatov’un dogum yildonumu (3 Eylul 1941)
“Ozgurlugun beni ilgilendirmeyen felsefi bir dusunce oldugunu biliyordum. Cunku bizim gibi yari tutsaklara felsefe yapmak lukstur. Caninin istedigi yere gidebiliyor musun? Iste sana ozgurluk!” Bavul
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I know that freedom is a philosophical concept. That doesn't interest me. After all, slaves aren't interested in philosophy. To go wherever you want – now that's freedom!”
“Oda berbat gorunuyordu. ‘Burasý bana yakismaz’demeliydim. Ama yine de entelektuel biriyim herhalde ki o siirsel sozleri soyledim: ‘Pencereler guneye mi bakiyor?’ " Puskin Tepeleri
https://almabooks.com/wp-content/upl...1847492210.jpg
“The room was even more disgusting. To be honest, I was at a bit of a loss. If only I could have simply said: ‘I’m afraid this won’t work.‘ But it appears I am genteel after all. And so I said something lyrical: ‘The windows face south?’ ”
-
Amerikali sair, ressam, deneme ve oyun yazari E. E. Cummings'in ( Edward Estlin Cummings) olum yildonumu (3 Eylul 1962)
https://4.bp.blogspot.com/-jiX6xvcEt...the+phrase.jpg
Hic gitmedigim bir yerde, sevincle otesinde
her turlu yasantinin, kendi sessizligi var gozlerinin:
en ince kimiltisinda birsey var icime gomen beni,
birsey dokunamayacagim kadar bana yakin
kolayca acar beni en urkek bir bakisin
parmaklar gibi kapamis olsam bile kendimi,
sen hep yaprak yaprak acarsin beni, Baharin
(dokunup ustaca, gizlice) acisi gibi ilk gununu
ya da beni kapatmaksa istedigin, ben,
hayatim kapaniriz guzelce, birden
karin her yere ozenle inisini
dusleyen yuregince su cicegin;
duydugumuz hicbir sey bu ulkede
eriţemez gücüne sonsuz inceliđinin:
renkleriyle yapisinin beni baglayan,
olduren, hic durmadan, her nefeste
(bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan
ve acan; yalniz anliyor icimde birsey
gozlerinin sesini gullerden derin olan)
kimsenin yok, yagmurun bile, boyle kucuk elleri
-
Irlandali sair Louis MacNeice'in olum yildonumu (3 Eylul 1963)
https://pbs.twimg.com/media/CA0fntFWcAEIR-K.jpg
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi,
Iki bardak, iki iskemle vardi,
Iki insan, nabizlari ayniydi,
Yuruyen merdiveni durdurmuslardi:
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi.
Ince parmaklari kulunu silkti
Tropik agaclarda biten korlarin,
Kimin umurunda dunya, tomruklar kaca cikti
Onlar sahibiyken bu ucsuz ormanlarin,
Uzun parmaklari kulunu silkti.
Tanrý yahut ne demekse o
Buyuktur ki zamani durdurur boyle,
Kalplerin anladigi duydugu
Gercek olur vucudun huzuruyla,
Tanri yahut ne demekse o.
Zaman yoktu, sevgili buradaydi,
Yasamak degildi daha onceki,
Can sesi susmustu, ses havadaydi,
Her yeri bir isik isitmis, cunku
Zaman yoktu, sevgili buradaydi.
-
-
Man Booker Odullu Hintli yazar Kiran Desai’nin doguö gunu (3 Eylul 1971)
https://alchetron.com/cdn/kiran-desa...esize-750.jpeg
Havada ucan yumusacik kuslar gibi, kelimeleri ozgur birakabilirdiniz. / Like soft birds flying you could let the words free.
“Jemubhai’nin akli boylece carpilmaya basladi; kendine, cevresindekilerden daha cok yabancilasir, tenini acayip renkli, aksanini tuhaf bulur oldu. Gulmesini unuttu; dudaklarini gulumseyecek kadar kaldirmayý bile guclukle basariyor, basardiginda da eliyle agziniý ortuyordu, cunku kimsenin disetlerini, dislerini gormesine tahammul edemiyordu.”
http://www.srtalks.com/wp-content/up...s-1024x768.png
“Thus Jemubhai’s mind had begun to warp; he grew stranger to himself than he was to those around him, found his own skin odd-colored, his own accent peculiar. He forgot how to laugh, could barely manage to lift his lips in a smile, and if he ever did, he held his hand over his mouth, because he couldn’t bear anyone to see his gums, his teeth.”
-
-
Ingiliz heavy metal grubu Iron Maiden, 5.studyo albumu Powerslave’i 3 Eylul 1984’de EMI ve Capitol (Amerika) etiketleriyle piyasayas surdu.
https://img.discogs.com/6s0b_wmG5_ob...34303.jpeg.jpg
-
Ingiliz heavy metal grubu Judas Priest, 12.studyo albumu Painkiller’i 3 Eylul 1990’da Columbia etiketiyle piyasayas surdu.
https://imagescdn.juno.co.uk/full/CS670333-01A-BIG.jpg
-
Fransiz edebiyatinda romantizmin oncusu Fransiz yazar, politikaci, diplomat ve tarihci Francois-René de Chateaubriand’in dogum yildonumu (4 Eylul 1768)
“Gecmis ve simdi tamamlanmamis iki heykeldir: biri caglarin yikintilarindan sakat cikarilmistir, oteki ise gelecek konusundaki yetkinlige henuz kavusamamistir.”
https://pictures.abebooks.com/isbn/9782040284886-uk.jpg
“Le passé et le présent sont deux statues incomplčtes: l'une a été retirée toute mutilée du débris des âges, l'autre n'a pas encore reçu sa perfection de l'avenir.”
Sen benim olacaksin
Ve neler alacaksin
Armaganim olarak.
Cordova'yi Sevilla'yi
Gorkemli giysileri,
Incileri, elmaslari
Verecegim hep sana
Askimiz icin sevgili.
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...254-us-300.jpg
Je t'épouserai,
Puis apporterai
En dons ŕ ta ville,
Cordoue et Séville.
Superbes atours
Et perle fine
Je te destine
Pour nos amours.
-
Ailesi Izmir'den gocen Yunanlilardan Fransiz oyun yazari, oyuncu, yonetmen ve sair Antoine Marie Joseph Artaud'nun olum yil donumu (4 Eylul 1896)
"Tiyatro seyircinin cinayete yatkin egilimlerini, erotik saplantilarini, yabanilligini, karabasanlarini, yasam ve nesneler karsisinda utopik duyumunu, hatta kana susamisligini iceren duslerini gercekten sergileyemedigi, onun duzmece ve aldatici bir duzlemde degil, icinden geldigince arinmasini saglayamadigi surece kendini bulamaz, yani, gercek bir yanilsama araci olamaz"
https://pbs.twimg.com/media/C6D_x75WAAAtLP_.jpg
“Le théâtre ne pourra redevenir lui-męme qu'en fournissant au spectateur des précipités véridiques de ręves, oů son goűt du crime, ses obsessions érotiques, sa sauvagerie, ses chimčres, son sens utopique de la vie et des choses, son cannibalisme męme, se débondent, sur un plan non pas supposé et illusoire, mais intérieur.”
https://m.media-amazon.com/images/M/...wMzE@._V1_.jpg
"The theatre will never find itself again except by furnishing the spectator with the truthful precipitates of dreams, in which his taste for crime, his erotic obsessions, his savagery, his chimeras, his utopian sense of life and matter, even his cannibalism, pour out on a level not counterfeit and illusory, but interior."
-
Amerikali yazar Richard Nathaniel Wright’in dogum yildonum (4 Eylul 1908)
“Aksamlari odamda kitap okurken komsu mutfaklardan birinde kizaran etin kokusu burnuma gelir, insan diledigi kadar et bulursa ne hisseder, onu cikarmaya calisirdim. Dusuncelerime yol verir, her yemekte et yiyen bir ailenin cocugu oldugumu kurar, sonra bu bos hayallerden bezip ayaga kalkar, bana aci cektiren kokuyu duymamak icin pencereyi kapardim.”
https://images.gr-assets.com/books/1...660l/51639.jpg
“Of an evening I would sit in my room reading, and suddenly I would become aware of the smelling meat frying in a neighbor’s kitchen and I would wonder what it was like to eat as much meat as one wanted. My mind would drift into a fantasy and I would imagine myself a son in a family that had meat on the table at each meal; then I would become disgruntled with my futile daydreams and would rise and shut the window to bar the torturing scent of meat.”
-
Gazi Mustafa Kemal, 4 Eylul 1919’da Sivas Kongresi'ni acilisini yapti. / Mustafa Kemal Ataturk, futuro presidente della Repubblica di Turchia, posa con altri partecipanti al Congresso di Sivas. Sivas, 4 settembre 1919. / Mustafa Kemal Ataturk, who founded the Republic of Turkey, gathers a congress in Sivas to make decisions as to the future of Anatolia and Thrace.
https://img.a24.com.tr/hbrResim/Siva...erdir-7414.jpg
https://www.kurtulussavasi.gen.tr/im...s-kongresi.jpg
-
Dogaustu kurgu ve tarihi cocuk romanlarinda uzmanlasmis Ingiliz yazar Joan (Delano) Aiken’in dogum yildonumu (4 Eylul 1924)
“Bir zamanlar, issiz bir sahilde bir balikciý yasarmis. Her gun kucuk kayigiyla denize acilip balik yakalar, her aksam da bu baliklari pisirip karnini doyururmus. Gunleri boyle gecermiţ. Sonunda dayanamayip kendi kendine, ‘Havadaki kuslarin ve denizdeki baliklarin bile hayati benimkinden daha iyi, cunku onlarin esleri var,’ demiţ. ‘Bana daha rahat bir hayat vermesi icin Safak Kizi Zora’ya dua edecegim.’ ” Denizin Dibindeki Krallik
https://images-na.ssl-images-amazon....1fwcCHDjFL.jpg
“Once a fisherman lived on the lonely shore. Every day he went out to sea in his little boat and caught fish; every night he cooked and ate the fish; so he lived. At last he said to himself, ‘Even the birds of the air and the fish of the sea have a better life than I, for at least they have companions. I will pray to Zora-djevojka, the Dawn Maiden, to bring some comfort into my life.’ ”
“Boylece Emma'ya biri kirmizi, biri mavi ve biri de gri, uc tane elbise verdi.
‘Elbiselerin yaninda, ‘dedi peri, ‘sana oynaman icin bir de kedi yavrusu verecegim.’
Kedi yavrusunun adi Sam'di ; yesil gozlu, siyah bir kediydi. Emma ona ilk goruste bayildi, cunku kucucuk, yumusacik ve kipir kipirdi.
Daha sonra peri, hosckal, deyip bastonuna abana abana agir agir uzaklasti. Lou Teyze eve gelip elbiseleri gorunce cok memnun oldu. Kirmizi ve mavi olanlari kesip Emma icin yeni elbiseler dikti. Elbiseler cok hos.” Yagmur Damlalarindan Kolye
https://www.penguin.co.uk/content/da...3805/cover.jpg
“So the fairy gave Emma three dresses, one red, one blue, and one gray.
‘And as well as the dresses,’ she said, ‘I will give you a kitten to play with.’
The kitten was called Sam, and he was black, with green eyes. Emma loved him at once because he was so small and soft and bouncy.
Then the fairy said good-bye and walked slowly away with her stick. Aunt Lou was very pleased when she came home and saw the dresses. She cut up the red one and the blue one and made new dresses for Emma. They looked lovely.”
-
Amerikali roman yazari Forrest Carter'in (Asa Earl Carter) dogum yildonumu (4 Eylul 1925)
“Buyukanne dedi ki: ‘Ruh akli butun diger kaslar gibidir. Kullandigin zaman buyur ve guclenir. Boyle olabilmesinin tek yolu onu anlamak icin kullanmaktir. Ama beden aklinla acgozlu ve benzeri olmaktan kurtulana kadar ona kapiyi acamazsin. Actigin zaman anlayis gelistirmeye baslar ve ne kadar anlamaya calirsirsan, ruh akli o kadar buyur.’
‘Dogal olarak.’ dedi, ‘Anlayis ile sevgi ayni seydir; insanlarin anlamadiklari seyleri severmis gibi gorunmeye calisarak cok fazla arka plana atmalarini disinda. Ki bu da yapilamaz.’
Buyukanne dedi ki: ‘Ruh akli o kadar buyuk ve guclu olabilir ki sonunda butun gecmis beden yasamlarin hakkinda her seyi bilir ve artik hic mi hic beden olumu olmayacak bir yere gelirsin...’ ”
https://image.slidesharecdn.com/teol...?cb=1429626205
“Granma said ‘that the spirit mind was like any other muscle. If you used it it got bigger and stronger. She said the only way it could get that way was using it to understand, but you couldn't open the door to it until you quit being greedy and such with your body mind. Then understanding commenced to take up, and the more you tried to understand, the bigger it got.’
‘Natural,’ she said, ‘understanding and love was the same thing; except folks went at it back'ards too many times, trying to pretend they loved things when they didn't understand them. Which can't be done.’
Granma said ‘your spirit mind could get so big and powerful that you would eventually know all about your past body lives and would get to where you could come out with no body death at all… “
Benimle yurumek ister misin Sogut John? Fazla uzaga degil;
Bir ya da iki yil, zamaninin sonunda konusmayacagiz
Yillarin aciligini da anlatmayacagiz.
Belki gulecegiz bazen; ya da gozyaslarinin nedenini bulacagiz;
Ya da kaybolmus bir seyi ikimizde arayacagiz.
Benimle konusmak ister misin, Sogut John? Fazla uzun degil;
Dunyadaki uzunlugunla olculmus bir an.
Bir iki kez bakisacagiz; her ikimizde bilecegiz
Ve duyguyu anlayacagiz; bu yuzden gittigimiz zaman
digerinin degerine kandas oldugumuzun rahatligini alacagiz.
Gitmeni ertele Sogut John.Yalnizca benim icin.
Oyalanmak, ayrilan bizi rahatlatir ve guven tazeler.
Anilar hizlanmis gozyaslarini yavaslatmaya yardim eder.
Daha sonra seni hatirlayarak;
Ve hafifletir yuregin huznunu biraz.
https://moly.hu/system/covers/big/covers_323765.jpg
Will Ye Walk With Me, Willow John?
Will ye walk with me, Willow John? Not far;
A year or two, at ending of your time.
We'll not talk. Nor tell the bitter of the years.
Maybe laugh, occasional; or find a cause for tears;
Or something lost, could be, we both might find.
Will ye set a spell with me, Willow John? Not long;
A minute, measured by your length on earth.
We'll pass a look or two; we both will know
And understand the feelings; so when we go
We'll take comfort that we kin the other's worth.
Will ye at our leaving, Willow John? Just for me.
Lingering reassures and comforts us who part.
Memories of it help to slow the quickened tears.
With recalling of you, in the later years;
And soften, some, the haunting of the heart.
-
Rus Uzak Dogusunda askeri seyahatler yapan yazar, kasif ve botanikci Vladimir Klavdiyevic Arsenyev’in olum yildonumu (4 Eylul 1930)
“ ‘Hayir yuzbasi, tesekkur ederim.’ dedi. ‘Vladivostok'a gidemem. Orada ne yapabilirim ki? Avlanamam, samurlara tuzak kuramam. Sehirde yasarsam hemen olurum.’ ‘Sozlerinin gercekten dogru oldugu anlasiliyordu.’ ”
https://pictures.abebooks.com/isbn/9788425310980-us.jpg
“ ‘No thank you, captain. My cannot go Vladisvostok. What my work there? No go hunt, also no chase sable. My soon die if live in city.! ‘It’s true.’ “
-
Baba (The Godfather – Il Padrino) filminde Pete Clemenza karakterini canlandiran, 1 Akademi Odul adayligi bulunan Amerikali aktor Richard Salvatore Castellano’nun dogum yildonumu (4 Eylul 1933)
https://vignette.wikia.nocookie.net/...20110118173723
http://yourtailorednews.com/wp-conte...2151620/62.jpg
-
Alman teolog, yazar, humanist, filozof, doktor ve Nobel Baris Odulu sahibi Albert Schweitzer’in olum yildonumu (4 Eylul 1965)
http://images.comfortingquotes.com/2...-our-light.jpg
“Kimi vakit sonen hayat atesimiz ruzgar gibi bir baskasi tarafindan koruklenerek alevlenir; ve her birimiz bu atesi tekrar canlandiran dostlarimiza en icten tesekkurlerimizi borcluyuz.”
https://quotefancy.com/media/wallpap...ause-we-do.jpg
“Insanlar arasinda cok sogukluk var, cunku kendimizi aslinda oldugumuz kadar sicak kanli gostermiyoruz.”
http://izquotes.com/quotes-pictures/...zer-291522.jpg
“Insan ruhu olmedi. Gizlenerek yasamaya devam ediyor. Insan ahlakinin koku olmasi gereken merhametin, gercek genisligine ve derinligine, ancak kendini insan turuyle sinirlamayip butun yasayan canlilari kucaklamasi sayesinde ulasabilecegine inaniyorum.”
-
Fransiz oyun ve senaryo yazari Marcel Achard'in olum yildonumu (4 Eylul 1974)
https://www.frasi-celebri.net/images...696dd5350c.jpg
"Les femmes aiment les hommes silencieux; elles croient qu"ils écoutent. / Kadinlar sessiz erkekleri sever. Onlarin kendilerini dinlediklerini sanirlar. / Women like silent men. They think they're listening."
https://qqcitations.com/images-citat...ard-198036.jpg
“Kadinlar duyduguna inanir, erkekler gordugune. / Le donne amano quello che sentono, gli uomini quello che vedono.”
-
Fransiz biyolog ve filozof Jean Rostand’nin olum yildonumu (4 Eylul 1977)
“Bir gun atomun enerjisini serbest birakacagiz, gezegenler arasi yolculuklar gerceklestirecegiz, omru uzatip, kanseri ve tuberkulozu tedavi edecegiz; ama en dusuk seviyeli kisiler tarafindan yonetilmis olmanin sirrini asla cozemeyecegiz.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“On libérera l'énergie de l'atome, on voyagera dans les astres, on prolongera la vie, on guérira la tuberculose et le cancer, mais on ne trouvera pas le secret de se faire gouverner par les moins indignes.”
https://www.azquotes.com/picture-quo...d-57-27-16.jpg
“Bir insani oldurursen katil, milyonlari oldurursen fatih, herkesi oldurursen Tanri olursun.”
-