-
Ingiliz asilli Kanadali sair Robert W. Service’in olum yildonumu (11 Eylul 1958)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...2/carry-on.jpg
Her sey yolundayken kolaydir savasmak,
Aklini basindan almisken heyecan ve san;
Kolaydir kadehleri kaldirmak zafer yakinken,
Ve yuvarlanmak sohret tarlalarinda.
Her sey baskadir isler ters giderken,
Iliklerinde faniligi hissederken;
Ona karsi tek savasirken ve umut yokken,
Kalk ayaga, kucuk asker, ve mirildan;
Devam et! Devam et!
Yumruklarin gucsuz.
Dik ve bos bos bakiyorsun
Ve bosa salliyorsun;
Icindesin kanin ve camurun,
Ama bos ver.
Henuz sovuna baslamadin.
Olumle burun buruna ama hala nefes alirken,
Devam et, oglum! Devam et!
Ve yasam mucadelesinde
Kolaydir savasmak, kazanirken;
Kolaydir kolelik, aclik ve cesaret
Zaferin gunesi dogarken.
Ama umutsuzlugu ve yenilgiyi neseyle karsilayan kisi,
Iste odur Tanri'nin secilmisi.
Cennet boyunda savasan kisi
Kaybederken de savasandir.
Devam et! Devam et!
Hic bu kadar kotu olmamisti her sey.
Ama goster korkak olmadigini,
Sansiz olsan bile zayif olmadigini.
Devam et! Devam et!
Topla kendini diger saldiriya.
Cehennem gibi gorunuyor,
Ama bilemezsin.
Devam et, ihtiyar! Devam et!
Birileri suphenin collerinde savrulmus,
Ve bazilari vahsilikte yuvarlanmakta;
Otekiler, inzivada, cennetin yollarinda.
Ama calismak zevkle, elinden gelenin en iyisiyle,
Paylasmanin nesesi ve sevinciyle;
Yardim etmek ve sarki soylemek;
Yasamin gercek gun isigi iste.
Devam et! Devam et!
Sonuna kadar ve birakma;
Inan gorevine, karsila hayati neseyle;
Yapacak cok is var ve bu senin olma nedenin burada.
Devam et! Devam et!
Birak dunya senin icin daha iyi olsun;
Ve olecegin an son sozun:
Devam et, ruhum! Devam et!
-
Janis Joplin, ilk solo albumu I Got Dem Ol' Kozmic Blues Again Mama’yi 11 Eylul 1969’da Columbia Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://img.discogs.com/r4O9hbeStV4M...75488.jpeg.jpg
-
Sovyet devlet adami Nikita Kruscev'in olum yildonumu (11 Eylul 1971)
http://www.azquotes.com/picture-quot...v-15-77-37.jpg
"Eger kurtlar arasinda yasiyorsaniz, bir kurt gibi davranmaniz gerekir. / Se si vive in mezzo ai lupi si deve agire come un lupo."ť
-
Kanadali heavy metal ve progressive metal grubu Triumph, 8.studyo albumu The Sport of Kings’i 11 Eylul 1986’da MCA etiketiyle piyasaya surdu.
http://www.progarchives.com/progress...53032017_r.jpg
-
Stanley Kubrick’in yonettigi, Matthew Modine, R. Lee Ermey ve Vincent D'Onofrio’nun rol aldigi Full Metal Jacket, 11 Eylul 1987’de Ingiltere ve Irlanda’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
-
Amerikali glam metal grubu Warrant, 2.studyo albumu Cherry Pie’yi 11 Eylul 1990’da Columbia ve CBS etiketleriyle piyasaya surdu.
https://i.scdn.co/image/55093e4a972e...5516cc45fea816
-
Steven Spielberg’un yonettigi, Tom Hanks, Matt Damon ve Tom Sizemore’un rol aldigi Er Ryan'i Kurtarmak (Saving Private Ryan - Salvate il soldato Ryan), 11 Eylul 1998’de Turkiye, Brezilya, Ingiltere, Irlanda, Polonya, Portekiz ve Ýzlanda’da vizyona girdi.
https://wallscover.com/images/saving...te-ryan-10.jpg
-
Golden Globe ve Emmy Odulu sahibi Amerikali komedyen ve aktor John Ritter'in olum yildonumu (11 Eylul 2003)
https://media.giphy.com/media/imDN0KubtGeWs/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/52VizWS814LMQ/giphy.gif
-
-
Amerikali yazar, otobiyograf, sair ve punk muzisyen James (Dennis) Carroll’in olum yildonumu (11 Eylul 2009)
https://1yd4xt11c7is39w2ckdxdls5-wpe...arroll-750.jpg
“1975 yilinda Muhammed Ali bir grup Harvard ogrencisiyle sohbet etmek uzere davet edilmisti. Kalabaliktan biri, ‘Bize bir siir oku Muhammed!’ diye seslendi. Bir an icin durdu, basini yukari kaldirdi ve soyle dedi: ‘Ben. Biz.’
Ali’nin siirini ozellikle begeniyorum; cunku iki temel soruya deginiyor: “Ben kimim?”, “Biz kimiz?” Cogu zaman bu ikisinin en onemli iki soru oldugunu dusunuyorum.
Kariyer, ayni zamanda insanin kendini kesfettigi bir yolculuk. Guclu yanlarim ve zayýfliklarim neler? Degerlerim, zevklerim ve inanclarim? Stres altindayken ve cesaretlendirildigimde, takim icindeyken ve yalniz basima isimi nasil sergiliyorum? Daha once de ceţitli yerlerde belirttigim gibi liderlik en iyi, kendisinin en gercek gucunu tanýmlayabilen ve onu yuksege cikarabilen insanlar tarafindan sergileniyor. Benim icin liderlik ‘guclendirilmiţ ben’dir.
Fakat ‘Ben kimim?’, yukarýdaki iki soru arasinda cevaplanmasi en kolayi olabilir. Bugunlerde surekli ogretilen seyler; farkýndalik, kendimizi gerceklestirme ve kendimizi ifade etme. 360 derece, iki yonlu degerlendirmelerimiz var. Farkindaliklarimizla ve geri donuslerle tika basa doluyuz. ‘Ben cagi’nda yasiyoruz.
Peki ne siklikta tam anlamiyla ‘biz’i dusunuyoruz? Gecmiste ‘biz’; sinif, irk, bolge ve din kavramlarina gore tanimlanirdi. Ama su anda durum goruldugu gibi bundan daha karisik bir hal aldi. Benim ‘Biz kimiz?’ sorusuna cevabim, zamana ve bakis acima gore degisti.”
https://img00.deviantart.net/75b7/i/...01-d29mfpn.jpg
"In 1975 Muhammad Ali was invited to talk to a group of Harvard students. Someone in the crowd shouted, 'Give us a poem, Muhammad'. He paused for a moment, looked up and said: 'Me. We'.
I particularly like Ali's poem because it suggests two fundamental questions: Who am I? Who are we? Sometimes I suspect that these may be the two most important questions of all.
Inevitably one's career is a voyage of self discovery. What are my strengths and weaknesses, my values, my tastes and beliefs? How do I perform, with encouragement and under stress, on my own and in a team?
But 'who am I?' may be the easier of the two questions to answer. We're nowadays all taught self awareness, self realisation, self expression. We've got 360 degree, two-way appraisals. We've got mindfulness and feedback sandwiches. We live in the Age of Me.
How often do we properly consider 'we'? In the past 'we' was defined by notions of class, race, region and religion. But it's obviously more complex now. My own answer to 'who are we?' has changed with time and perspective.”
-
Amerikali siyaset bilimci ve teorisyen Marshall Berman’in olum yildonumu (11 Eylul 2013)
“Yasadigimiz gunlerde , her sey kendi karsitina gebe gorunuyor. Insan emegini azaltmak ve verimlendirmek gibi harika bir guc bahsedilmis olan makinelere ac acina sahip oluyor, onlar icin calisiýp duruyoruz. Yepyeni servet kaynaklari , mesum bir buyuyle ihtiyac doguran kaynaklara donusuveriyor. Sanatin zaferleri kisiligin yitirilmesi pahasina elde ediliyor sanki. Insanlýk dogaya hukmettikçe , insan oteki insanlara ya da kendi lanetine kole oluyor. Bilimin ari isigi bile, etrafi cehaletin karanligiyla kaplanmadikca parlayamaz gibi gorunuyor.” Kati Olan Hersey Buharlasiyor
https://imgv2-2-f.scribdassets.com/i...1533599114?v=1
“In our days everything seems pregnant with its contrary. Machinery, gifted with the wonderful power of shortening and fructifying human labor, we behold starving and overworking it. The new-fangled sources of wealth, by some weird spell, are turned into sources of want. The victories of art seem bought by the loss of character. At the same pace that mankind masters nature, man seems to become enslaved to other men or to his own infamy. Even the pure light of science seems unable to shine but on the dark background of ignorance. “
-
Andy Weir'in romanindan uyarlanan, Ridley Scott'in yonettigi, Matt Damon, Jessica Chastain, Kristen Wiig'in basrol oynadiklari Marsli'nin (The Martian - Sopravvissuto) ilk gosterimi 11 Eylul 2014 tarihinde Toronto Film Festival'inde yapildi.
https://images-na.ssl-images-amazon....5,1000_AL_.jpg
https://media.giphy.com/media/xTiTnJ...Ra1y/giphy.gif
https://zuts.files.wordpress.com/201...he-martian.gif
-
"Sanki bir deniz gibiydi, kara dalgalarin inip kalktigi, kocaman kabarik tepelere kadar cikiyordu, Connie'nin tum karanligi yavasca harekete gecti ve kendi sagir kutlesiyle karanliginda yuvarlanip okyanus oldu. Icindeki derinliklerden bir seyler ayriliyor ve birbirinden ayrilip yuvarlaniyordu, uzun ve dalgalar halinde kabarip icindeki en hassas yerin derinliklerinden ayrilip parca parca yuvarlaniyordu; bu yumusak dalisin merkezinden dalgic daha derinlere dalip daha derinlere dokundukca koca koca dalgalar onu aciga cikararak bir kiyiya yuvarlanarak vururken bilinmeyeni giderek daha da fazla ortaya koydular; dalgalar onu birakip daha da ileri gittiler ta ki aniden yumusak bir urperti icinde tum benligi cirpinip yerinden oynayincaya kadar ve Connie kendisine dokunuldugunu hissetti, dokunuldugunu biliyordu, bitmisti ve o yitmisti. Yitmisti ve yeniden dogmustu, bir kadin olarak."ť D.H. Lawrence, Lady Chatterley'in Sevgilisi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"And it seemed she was like the sea, nothing but dark waves rising and heaving, heaving with a great swell, so that slowly her whole darkness was in motion, and she was Ocean rolling its dark, dumb mass. Oh, and far down inside her the deeps parted and rolled asunder, in long, fair-travelling billows, and ever, at the quick of her, the depths parted and rolled asunder, from the centre of soft plunging, as the plunger went deeper and deeper, touching lower, and she was deeper and deeper and deeper disclosed, the heavier the billows of her rolled away to some shore, uncovering her, and closer and closer plunged the palpable unknown, and further and further rolled the waves of herself away from herself leaving her, till suddenly, in a soft, shuddering convulsion, the quick of all her plasm was touched, she knew herself touched, the consummation was upon her, and she was gone. She was gone, she was not, and she was born: a woman."
-
-
Italyan ressam Piero della Francesca'nin (Borgo Sansepolcro) dogum yil donumu (12 Eylul 1416)
La Cittŕ Ideale (The Ideal City, 1470)
https://lucamaggio.files.wordpress.c...che-urbino.jpg
-
Fransiz Ronesans sairi Clément Marot’nun olum yildonumu (12 Eylul 1544)
Askti bir hukum suren o eski zamanlarda
Her sey nasil da yapmaciksiz oluverirdi;
Soyle icten bir demet cicek verildi miydi
Dunyayi bagislamak demekti bu sirasinda,
Cunku oylesine yorekten kopup gelirdi.
Sonra hani bir kere de sevistiler miydi,
Ah bilir misiniz baglanirlardi nasil da?
Oyle bir yirmi yil, otuz yil: durdukca dunya
O eski zamanlarda.
Askin o hukmu hic mi hic yok artik simdi;
Yapmacik bir gozyasi, hile duzen sonra da;
Inanmiyorum biri ask sozu etti miydi,
Cunku o askin degismesi gerek en basta
Oyle sevismeli bak, hani sevisirlerdi
O eski zamanlarda.
https://www.images-booknode.com/book...49-264-432.jpg
Au bon vieux temps un train d'amour régnait
Qui sans grand art et dons se démenait.
Si qu'un bouquet donné d'amour profonde
C'était donner toute la terre ronde ;
Car seulement au coeur on se prenait.
Et si, par cas, ŕ jouir on venait
Savez-vous bien comme on s'entretenait ?
Vingt ans, trente ans, cela durait un monde
Au bon vieux temps.
Or est perdu ce qu'amour ordonnait.
Rien que pleurs feints, rien que changes on oit.
Qui voudra donc qu'ŕ aimer je me fonde,
Il faut premier que l'amour on refonde
Et qu'on le mčne ainsi qu'on le menait
Au bon vieux temps.
-
Mark Twain’in yakin arkadasi, Amerikali deneme ve roman yazari Charles Dudley Warner’in dogum yildonumu (12 Eylul 1829)
https://izquotes.com/quotes-pictures...ner-193420.jpg
“Bu dunyada mutlak deger yoktur. Bir nesnenin sizin icin ne kadar degerli oldugunu sadece tahmin edebilirsiniz.”
https://www.azquotes.com/picture-quo...r-30-72-84.jpg
“Sadelik hayattaki yolculugumuzu bize tam olarak yetecek kadar bir bagajla yapmaktir.”
https://quotesofme.com/wp-content/up...ed-on-city.jpg
“Bu topraklarda genellikle vergi yetistirilir.”
-
Alman asilli Amerikali gazeteci, denemeci, dergi editoru, yazar ve Amerikan kulturu elestirmeni Henry Louis Mencken’in dogum yildonumu (12 Eylul 1880)
“Bir iktidar icin en tehlikeli insan hukum surmekte olan batil inanclardan ve tabulardan bagimsiz olarak konulari kendince yorumlayip cozumleyebilen insandir. Cunku boyle birisi kacinilmaz olarak iktidarin sahtekar, akli dengesi olmayan ve asla katlanilamaz olduguna karar verir.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“The most dangerous man to any government is the man who is able to think things out for himself, without regard to the prevailing superstitions and taboos. Almost inevitably he comes to the conclusion that the government he lives under is dishonest.”
https://www.azquotes.com/picture-quo...n-36-64-11.jpg
“Kalin kafali insan her zaman emin bir insandir ve her seyden emin bir insan her zaman icin kalin kafalidir.”
-
Irlandali sair ve oyun yazari Louis MacNeice'in olum yildonumu (12 Eylul 1907)
https://pbs.twimg.com/media/CA0fntFWcAEIR-K.jpg
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi,
Iki bardak, iki iskemle vardi,
Iki insan, nabizlari ayniydi,
Yuruyen merdiveni durdurmuslardi:
Zaman yoktu, zaman baska yerdeydi.
Ince parmaklari kulunu silkti
Tropik agaclarda biten korlarin,
Kimin umurunda dunya, tomruklar kaca cikti
Onlar sahibiyken bu ucsuz ormanlarin,
Uzun parmaklari kulunu silkti.
Tanrý yahut ne demekse o
Buyuktur ki zamani durdurur boyle,
Kalplerin anladigi duydugu
Gercek olur vucudun huzuruyla,
Tanri yahut ne demekse o.
Zaman yoktu, sevgili buradaydi,
Yasamak degildi daha onceki,
Can sesi susmustu, ses havadaydi,
Her yeri bir isik isitmis, cunku
Zaman yoktu, sevgili buradaydi.
-
-
1936 Berlin Olimpiyatlari'nda dort altin madalya kazanan, uzun atlamada kirdigi dunya rekoru 25 yil boyunca gecilemeyen Amerikali atlet Jesse Owens’in dogum yildonumu (12 Eylul 1913)
https://www.azquotes.com/vangogh-ima...s-22-26-83.jpg
“Hepimizin hayalleri vardir. Ama hayalleri gerceklestirmek; kararlilik, ozveri, disiplin ve cokca çaba gerektirir.”
https://www.azquotes.com/picture-quo...s-22-26-86.jpg
“Onemli savaslar altin madalyalar icin verilmez. Esas onemli olanlar, kendi icimizde savastigimiz gorunmez zorluklardir.”
-
Ulusal edebiyatta, disavurumcu hareketin onderlerinden Rus oyun ve kisa hikaye yazari Leonid Nikolayevic Andreyev’in olum yildonumu (12 Eylul 1919)
“Belki hayatinda ilk defa kapi gicirdamasina benzeyen budala, manasiz ama cok neseli bir kahkaha atti. Tipki bir kazin bagirtisi gibi: ‘Ga-ga-ga!’ Gardiyan ona hayretle bakti, sonra kaslarýný catti. Asilacak olan adamin bu budalaca nesesi hapishaneye idama bile bir hakaretti. Idami da hapishaneyi de acayip, laubali bir hale sokuyordu. Ve durup dururken kisacik bir an icin, hapishane nizamlarini doga kanunlari yerine koyan ihtiyar gardiyana, hapishanede gecirdigi butun omru bir timarhane gibi geldi. Kendisi de deliler arasinda en azgin deliymis gibi oldu.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“And perhaps for the first time in his life he laughed, a hoarse, absurd, yet gay and joyous laughter. It sounded like the cackling of a goose, ‘Ga-ga-ga!’ The warden looked at him in astonishment, then knit his brow sternly. This strange gayety of a man who was to be executed was an offence to the prison, as well as to the very executioner; it made them appear absurd. And suddenly, for the briefest instant, it appeared to the old warden, who had passed all his life in the prison, and who looked upon its laws as the laws of nature, that the prison and all the life within it was something like an insane asylum, in which he, the warden, was the chief lunatic.”
“Ayaga firladi ve tam bir saat soluk almadan ana avrat sovdu, kufurler savurdu.
Yuzu tebesir gibi bembeyaz olmus nobetci er, bunalip korkudan aglayarak tufegin namlusu ile kapiyi durtuyor, ne yapacagini sasirarak ikide bir bagiriyordu:
‘Vuracagim! Vallahi de vuracagim, billahi de vuracagim! Duyuyon mu?’
Ama ates etmiyordu, edemezdi de. Hapishanede isyan cikmadikca idama mahkum edilmis olanlara ates etmek yasakti. Cingene ise dislerini gicirdatiyor, kufur ediyor, tukuruyordu. Insan beyni olum ile dirim arasindaki anlatilamayacak kesinlikte bir sinirda olmasina dayanamiyor ve ruzgarin kuruttugu bir kil topragi gibi bin parca oluyordu.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Then he would jump up and for a whole hour would curse continually. He cursed picturesquely, shouting and rolling his blood-shot eyes.’If you hang me-hang me!’ and he would burst out cursing again.
And the sentinel, in the meantime white as chalk, weeping with painand fright, would knock at the door with the butt-end of the gun andcry helplessly:
‘I’ll fire! I’ll kill you as sure as I live! Do you hear?’
But he dared not shoot. If there was no actual rebellion they neverfired at those who had been condemned to death. And Tsiganok would gnash his teeth, would curse and spit. His brain thus racked on a monstrously sharp blade between life and death was falling to pieceslike a lump of dry clay.”
-
Bilim kurgu turunun en taninmis yazarlarindan, Solaris’in yaraticisi, Ukrayna dogumlu Polonyali felsefe - hiciv yazari, ve doktor Stanisław Lem’in dogum yildonumu (12 Eylul 1921)
“Kozmosa cikiyoruz, her seye haziriz: Yalnizliga, zorluga, tukenise, olume haziriz. Alcak gonullulukten soylemeye dilimiz varmiyor ama, kendimize hayran hayran baktigimiz oluyor. Ama cok, cok yazik! Birazcik yakindan baktigimizda butun o sevkin aslinda duzmece oldugunu goruyoruz. Aslinda kozmosu ele gecirmek degil istedigimiz, yalnizca Yer’in sinirlarini kozmosun sinirlarina dek genisletmek filanca gezegen bizim gozumuzde Buyuk Sahra gibi kirac, oteki Kuzey Kutbu gibi buz tutmus, baskasi Amazon Havzasi kadar bereketli olsa olsa. Insansever ve sovalye ruhluyuz: Baska soylari kolelestirmek degil niyetimiz, onlara kendi degerlerimizi miras birakmak, karsiliginda da onlarin mirasini devralmak istiyoruz. Kutsal Baglanti’nin Savascilari sayiyoruz kendimizi. Bu da bir baska yalan! Yalnizca Insan’i ariyoruz biz, baska dunyalara gereksinimimiz yok. Ayna gerek bize. Baska dunyalari ne yapacagimizi da bilmiyoruz. Tek bir dunya, kendi dunyamýz, yetiyor bize. Ama oldugu gibi de kabul edemiyoruz onu. Kendi dunyamizin ulkusel bir imgesi pesinde kosup duruyoruz hep: Bizimkinden ustun bir gezegen, ustun bir uygarlik ariyoruz, ama kendi gecmisimizin prototipi uzerinde gelismis olsun istiyoruz. Ve ayni zamanda yuzyuze gelmek istemedigimiz, kendimizi sakinmaya calistigimiz bir ţey var icimizde. Ama o hep icimizde kaliyor, cunku Yer’den yola cikarken bir ilk gunahsizlik durumunda degiliz. Gerceklikte nasilsak buraya oyle geliyoruz, sayfa cevrilip de gozlerimizin onune serilince gerceklik -kendi gercekligimizin sessizce gecistirmeyi yegledigimiz yani yani- artik sevmiyoruz onu.”
https://forculturessake.files.wordpr...01/solaris.jpg
“We take off into the cosmos, ready for anything: for solitude, for hardship, for exhaustion, death. Modesty forbids us to say so, but there are times when we think pretty well of ourselves. And yet, if we examine it more closely, our enthusiasm turns out to be all a sham. We don't want to conquer the cosmos, we simply want to extend the boundaries of Earth to the frontiers of the cosmos. For us, such and such a planet is as arid as the Sahara, another as frozen as the North Pole, yet another as lush as the Amazon basin. We are humanitarian and chivalrous; we don't want to enslave other races, we simply want to bequeath them our values and take over their heritage in exchange. We think of ourselves as the Knights of the Holy Contact. This is another lie. We are only seeking Man. We have no need of other worlds. A single world, our own, suffices us; but we can't accept it for what it is. We are searching for an ideal image of our own world: we go in quest of a planet, a civilization superior to our own but developed on the basis of a prototype of our primeval past. At the same time, there is something inside us which we don't like to face up to, from which we try to protect ourselves, but which nevertheless remains, since we don't leave Earth in a state of primal innocence. We arrive here as we are in reality, and when the page is turned and that reality is revealed to us - that part of our reality which we would prefer to pass over in silence - then we don't like it anymore.”
-
Sri Lanka asilli Kanadali sair ve roman yazari Michael Ondaatje'nin dogum gunu(12 Eylul 1943)
"Perdenin ardindaki zifiri karanliga daldi Patrick. Feneri yakinca godrdugu ilk sey, boslukta sallanan ayaklar oldu. Fenerin isigini simli giysinin eteginden yukariya dogru kaydirdi. Tahta tutamagi ve ipleri bir su borusuna baglanmis bir kral asili duruyor havada. Tum kuklalar birkac su borusuna baglanmis, havada sallaniyorlar. Feneri nereye dondurse, artik kuklaya degil dinlenen insanlarinkine benzeyen kollara ve yuzlere degiyor isigi. Bir tip oyununda donup kalmislar sanki. Kral ve suspus olmus maiyeti. Bir Uzakdogu gelenegi. Mogol Krali Akbar ne zaman gongunu caldirsa, kralin maiyeti - o sirada ne yapiyor olurlarsa olsunlar- olduklari yerde donar kalirlarmis. Kralin kaprisi iste. Herkes heykel gibi dururken, o da aralarinda dolasir, giysilerini ve ne yapmakta olduklarini filan yakindan incelermis. Kili oynayanin kafasi ucurulurmus. Mutfaklara, cephaneliklere, birbirlerine dokunmak uzereyken donup kalmis asiklarin sevistigi yatak odalarina girer cikar, sofranýn ustunde soguyup giden yemeklere bazen ac ac bazen de bezgin bezgin bakan heykellesmis maiyetinin oturdugu masalarin cevresinde dolanir, yalnizca sahinlerin tuneklerinde huysuzlanip silkindikleri sahinciler kogusuna bile ugrarmis."ť Aslan Postuna Burunmek
https://pictures.abebooks.com/NEILWI...1209879027.jpg
"He walked into pitch darkness. When he turned on the flashlight he saw swaying feet. He moved the light up the brocade robe - a king hung up there, the strings and wood handle attached to a pipe. Three or four ceiling pipes held all of the puppets in mid-air. He swung the amber beam from side to side, and everywhere he turned, the light picked out faces and arms that no longer looked like puppets but relaxed humans, a shadow conference. It was a king's court, silent - a custom of the East. Whenever the royal gong struck, the court of the Moghul prince Akbar remained frozen at whatever they were doing. It was the whim of a monarch during which time he moved among his retainers and subjects to study their dress and activity. Movement meant execution. He walked into kitchens, armouries, bedrooms where lovers would lie frozen on the verge of touching, walked past dining-tables where the court sat hungry or bored looking at the cooling food, stepped into the quarters of falconers where only the birds moved and fussed on their perches."
-
-
Matrix filminin kotu adami Cypher'i Amerikali sinema ve televizyon aktoru Joe Pantoliano'nun dogum gunu (12 Eylul 1951)
https://media.giphy.com/media/3oEduY...bMNa/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/M3fYVlu7YN9Hq/200.gif
-
-
-
Turk sair, yazar, gazeteci, arastirmaci ve tiyatro oyuncusu (Sukru) Sunay Akin’in dogum gunu (12 Eylul 1962)
Carmiha gerildigi yasta Isa'nýn
avuclarimdan tutan
iki cocukla civiliyim yasama
ask bardaginiý calkaladigim su olmak
kirilacak esya tasiyan
bir kamyon gibi gidiyor Agrima
Kendi kendime konustugum saniliyor
hep yanimdadir oysa
giderken biraktigin yuz havlun
bozdun saklambac oyununu ama
bana gizlendigim yerden
cik demeyi unuttun
Her gece yatmadan okudugum
bir kitap olmani isterdim
kirardim isiklari sondurmeden
yarim kalan sayfanin ucunu
ki sen buna tenim kirisiyor
yaslaniyorum derdin
Yoklugundan geri kalan colde
attigim her adimda
gozlerimden dokulur
horgucumde tadidigim sular
sevgilisinin golgesinden uzak
colde aglayan deve olur
Hava kararirken usulca
bir zenci olup
kaliyorum Salacak kiyisinda
ve Kiz Kulesi
Ku Klux Klan
gibi duruyor karsimda
https://llcdn.listelist.com/listelis...in_kapak_1.jpg
At the age when Jesus was crucified,
I find myself nailed to life
by two children holding my hands ‚
a burden as difficult to bear
as a truck overloaded with breakable goods ‚
rinsed clean away with the dregs of love.
You think I'm just talking to myself.
But what's always with me
is the face cloth you left behind.
You spoilt our game of hide-and-seek ‚
you forgot to tell me to come out
from my hiding place.
Each night I go to bed
wishing you were the book I was reading ‚
the page I'd crease and leave unread
before turning off the lights.
To which you'd reply,
My skin is getting creased.
I'm growing old.
Every step I take
across the desert of your absence,
tears spill from my eyes,
from the waters I have borne on my back.
Far from the shadow of its mate,
the desolate camel dies alone in the desert.
As night descends,
I too turn black.
Stranded on the shore of Salacak,
Kiz Kulesi, Leander's Tower,
looms across the water
like a threat.
-
Ingiliz progressive rock grubu Pink Floyd, 9.studyo albumu Wish You Were Here’i 12 Eylul 1975’te Harvest Records etiketiyle Ingilter’de piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1300_.jpg
-
Amerikali sair Robert Lowell'in olum yildonumu (12 Eylul 1977)
http://images.slideplayer.com/29/945...es/slide_4.jpg
Eski Guney Boston Akvaryumu bir kar colunde
yukseliyor simdi. kirik pencerelerine tahta cakilmis.
Tunctan pullarinin yarisi dokulmus balik bicimli
ruzgargulunun.
Saydam su depolari kupkuru.
Bir zamanlar salyangoz gibi burnumu surterdim o camlara;
elim karincalanirdi
urkek, uysal baliklarin
burunlarindan cikan kabarciklari patlatmak icin.
Elim geri cekiliyor simdi. SIK SIK icimi cekiyorum
baliklarla surungenlerin derin karanlik bitkisel
dunyalarini dusunup. Gecen Mart bir sabah,
Boston Parkinin dikenli tel gerili, galvaniz
parmakligina yaslandim. Kafeslerinin gerisinde,
sari aygir gibi istimli kazar-atarlar homurdaniyorlardi
kaldirip atarken tonlarca otla kuspeyi
yeralti garajlarini oymak icin.
-
-
Italyan sair Eugenio Montale'nin olum yildonumu (12 Eylul 1981)
https://pbs.twimg.com/media/DJdGMnYX0AEtUBT.jpg
En az bir milyon merdiven indim kolumda sen
simdi yoksun ya bir bosluk her basamak.
Yine de kisa surdu uzun yolculugumuz.
Benimle hala suruyor, gerekmese de artik bana
raslasmalar, sozlesmeler...
https://pbs.twimg.com/media/C7MeKu1W4AEi1Mj.jpg
Ho sceso, dandoti il braccio, almeno un milione di scale
e ora che non ci sei č il vuoto ad ogni gradino.
Anche cosě č stato breve il nostro lungo viaggio.
Il mio dura tuttora, né piů mi occorrono
le coincidenze, le prenotazioni...
Hep aklýmda gulusun, duru bir su benim icin o,
rasgele gorulmus bir su tasliginda bir kumsalin,
bir sarmasigin kendini seyrettigi ufak ayna;
ve her seyi bir beyaz gogun kucaklamasi, yalin.
https://media.adelphi.it/spool/0c18f...h_cs_cx_cy.jpg
Ripenso il tuo sorriso, ed č per me un'acqua limpida
scorta per avventura tra le pietraie d'un greto,
esiguo specchio in cui guardi un'ellera e i suoi corimbi;
e su tutto l'abbraccio di un bianco cielo quieto.
Bilirim en acimaz dudak bukulmesinin
en aldirissiz yuzden gectigi zamanlari:
gorunmeyen bir keder belirir bir an icin...
https://static.lafeltrinelli.it/stat...771_391932.jpg
So l'ora in cui la faccia piů impassibile
č traversata da una cruda smorfia:
s'č svelata per poco una pena invisibile...
-
Hanna-Barbera'nin Sirinler (The Smurfs - I Puffi) adli animasyon dizisi 12 Eylul 1981 tarihinde Kuzey Amerika'da yayinlanmaya basladi.
https://media.giphy.com/media/beOBZxVgbjuUw/giphy.gif
https://vignette.wikia.nocookie.net/...20161201232345
-
David Lynch'in yonettigi, Isabella Rossellini, Kyle MacLachlan ve Dennis Hopper'in rol aldigi Mavi kadife 'nin (Blue Velvet - Velluto blu) ilk gosterimi 12 Eylul 1986 tarihinde Uluslararasi Toronto Film Festival'inde yapildi.
https://68.media.tumblr.com/6280b4d7...zk01o1_500.gif
https://38.media.tumblr.com/7e1eaaca...najqo2_500.gif
-
Amerikali glam metal, heavy metal grubu Aerosmith, 10.studyo albumu Pump’i 12 Eylul 1989’da Geffen etiketiyle piyasaya surdu.
https://d-pt.ppstatic.pl/kadry/k/r/1...1,h,1e8020.jpg
-
SIKI Dostlar (Goodfellas - Les affranchis - Quei bravi ragazzi), 12 Eylul 1990'da Fransa'da vizyona girdi.
https://cdn.shopify.com/s/files/1/10...g?v=1534393671
-
Amerikali rock ve country muzigini etkileyen gitarist, soz ve muzik yazari Johnny Cash'in olum yildonumu (12 Eylul 2003)
https://media.giphy.com/media/xPyIIEsx2Ixsk/giphy.gif
https://68.media.tumblr.com/132068ec...ro1_r2_400.gif
-
Antonio Banderas, Salma Hayek ve Johnny Depp’in rol aldigi Bir zamanlar Meksika'da (Once Upon a Time in Mexico - C'era una volta in Messico) 12 Eylul 2003’de Amerika ve Izlanda’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5,1000_AL_.jpg
https://gifer.com/i/3nQ9.gif
-
Amerikali roman, deneme ve kisa oyku yazari David Foster Wallace'in olum yildonumu (12 Eylul 2008)
"Paraya ve maddiyata taparsaniz eger, hayata anlam kazandiran para ve maddiyatsa sizin gozunuzde, sahip olduklarinizla asla yetinmeyeceksiniz. Kendi bedeninize, guzelliginize, cinsel cekiciliginize taparsaniz mutemadiyen cirkin hissedecek ve zaman ile yas kendini belli etmeye basladigindan mezara girmeden once milyonlarca kez oleceksiniz. Iktidara taparsaniz zayif hissedip korku duyacak, bu korkuyu yenmek icin iktidarinizi daha da kuvvetlendirecek baskalarini ezme ihtiyaci duyacaksiniz. Zekaniza, zeki bilinme arzusuna taparsaniz sersem gibi hissedecek, insanlari kandirdiginizi, her an foyanizin ortaya cikabilecegini dusuneceksiniz. Bu gibi seylere tapmanin hileli tarafi bunlarýn kotu ya da gunah olmasi degil, bilincsiz gelismesidir. Bunlar olagan ayarlardir."ť Bu Su
http://www.manrepeller.com/wp-conten...f27ed321c6.jpg
"If you worship money and things - if they are where you tap real meaning in life - then you will never have enough. Never feel you have enough. It's the truth. Worship your own body and beauty and sexual allure and you will always feel ugly, and when time and age start showing, you will die a million deaths before they finally plant you. On one level, we all know this stuff already - it's been codified as myths, proverbs, clichés, bromides, epigrams, parables: the skeleton of every great story. The trick is keeping the truth up-front in daily consciousness. Worship power - you will feel weak and afraid, and you will need ever more power over others to keep the fear at bay. Worship your intellect, being seen as smart - you will end up feeling stupid, a fraud, always on the verge of being found out. And so on."