Mahfi Eğilmez hoca;
...Görüleceği gibi döviz swapı aslında karşılıklı ihtiyaç duyulan paraları alıp vermekle başlamış olsa da sonunda parayı çoğaltmanın ya da olmayan parayı kullanmanın aracı haline gelmiştir.
Bu mekanizmanın bazı sınırları vardır:
İlk sınır işleme konu olan paraların sahibi olan ülkelerin riskleridir. Swap işlemi yapan bankalar yüksek riskli ülkelerin kurumlarıyla fazla iş yapmak istemezler.
İkinci sınır işlemi yapacak olan bankaların öz kaynaklarıdır. Bu iki sınır doğal sınırlardır.
Üçüncü sınır yasal sınırdır. Herhangi bir ülkenin düzenleyici otoritesi bankaların yapabileceği swap işlemi için sınırlandırma getirebilir. Örneğin BDDK, bankaların TL verip karşılığında döviz alarak (vade sonunda TL’yi geri almak suretiyle) yapacakları swap işlemlerini öz kaynakların belirli oranlarıyla sınırlamış bulunuyor.
Döviz swapı finansal mühendislik (financial engineering) denilen işlemlerin en tipik örneklerinden biridir. Aslına bakarsanız olmayan paralarla satın alma gücü yaratarak dünyayı bugünkü krizin eşiğine getiren de bu tür finansal mühendislik işlemleridir. Tarım kapitalizmi, ticaret kapitalizmi, sanayi kapitalizmi gibi kapitalizmin önceki aşamaları daha fazla üreterek, daha fazla satarak, daha iyi pazarlayarak büyüme modeli üzerine kurgulanmıştı. Çok üreten, çok satan, iyi pazarlayan daha hızlı büyür şeklinde özetlenebilecek bir modeldi bu. Son elli yılda ve özellikle de küreselleşmeyle hızlanan finansal kapitalizm ise olabileceğinden daha fazla büyümek, daha zengin olmak, çok daha fazla para kazanmak amaçlarına yöneldi. Bu amaçlara ulaşabilmek için de bu tür illüzyon araçlarını geliştirdi ve dünyayı getirdiği noktada küresel kriz çıktı. Aslında dünyayı krize sokan şey korona virüsü ya da başka hastalıklardan çok insanoğlunun bitmeyen hırsıdır.
Çin Atasözü tam da bu durumu tanımlar: “Bütün taşlar altın olsa insanoğlu doymaz.”
http://www.mahfiegilmez.com/2020/04/...lemi.html#more