Italyan ressam Giuseppe Santomaso'nun dogum yildonumu (26 Eylul 1907)
Donne Sedute, 1941
http://www.museonovecento.it/wp-cont...nne-sedute.jpg
Printable View
Italyan ressam Giuseppe Santomaso'nun dogum yildonumu (26 Eylul 1907)
Donne Sedute, 1941
http://www.museonovecento.it/wp-cont...nne-sedute.jpg
Alman edebiyat elestirmeni, dusunur, kultur tarihçisi ve estetik kuramcisi Walter (Benedix Schönflies) Benjamin’in olum yildonumu (26 Eylul 1940)
"Seven kisi sevilenin sadece kusurlarina, bir kadinin sadece garipliklerine ve zayifliklarina baglilik duymaz, onu, kadinin yuzundeki kirisiklarla benler; eprimis elbiselerle carpik bir yuruyus butun guzelliklerden daha surekli ve daha acimasizca baglar. Herkes coktan gecirmistir bu tecrubeyi. Peki nicin? Duyumun yerinin kafada olmadigini, bir pencereyi, bir bulutu, bir agaci beynimizde degil, daha cok onlari gordugumuz yerde algiladigimizi ileri suren ogreti dogruysa, sevgiliye bakarken de oyle, kendi disimizda oluruz. Ama bu sefer eziyet veren bir gerilim ve hayranlik icinde. Duyum gozleri kamasmis bicimde, bir kus surusu gibi, kadinin yaydigi isik icinde ucusup durur. Nasil kuslar agacin gizleyen yapraklari arasinda korunak ararsa, duyumlar da golgeli kirisiklara, hos bir eda tasimayan el-kol hareketlerine ve sevilen govdenin goze carpmayan kusurlarina siginir, sinip gizlendikleri o yerlerde guven bulurlar. Ve gecip gidenlerden hicbiri hayranin ask atesinin tam da buralarda, kusurlu koselerde, kinanacak yerlerde yuvalandıiginin farkina bile varmaz." Tek Yon
https://78.media.tumblr.com/5e2d9b9f...Hta1r2ihzd.jpg
“Wer liebt, der hängt nicht nur an »Fehlern« der Geliebten, nicht nur an Ticks und Schwächen einer Frau, ihn binden Runzeln im Gesicht und Leberflecken, vernutzte Kleider und ein schiefer Gang viel dauernder und unerbitt- licher als alle Schönheit. Man hat das längst erfahren. Und warum? Wenn eine Lehre wahr ist, welche sagt, daß die Empfindung nicht im Kopfe nistet, daß wir ein Fenster, eine Wolke, einen Baum nicht im Gehirn, vielmehr an jenem Ort, wo wir sie sehen, empfinden, so sind wir auch im Blick auf die Geliebte außer uns. Hier aber qualvoll angespannt und hingerissen. Geblendet flattert die Empfindung wie ein Schwärm von Vögeln in dem Glanz der Frau. Und wie Vögel Schutz in den laubigen Verstecken des Baumes suchen, so flüchten die Empfindungen in die schattigen Runzeln, die anmutlosen Gesten und unscheinbaren Makel des geliebten Leibs, wo sie gesichert im Versteck sich ducken. Und kein Vorübergehender errät, daß gerade hier, im Mangelhaften, Tadelnswerten die pfeilgeschwinde Liebesregung des Verehrers nistet.”
https://www.penguin.co.uk/content/da...mall/image.jpg
"He who loves is attached not only to the 'faults' of the beloved, not only to the whims and weaknesses of a woman. Wrinkles in the face, moles, shabby clothes, and a lopsided walk bind him more lastingly and relentlessly than any beauty. This has long been known. And why? If the theory is correct that feeling is not located in the head, that we sentiently experience a window, a cloud, a tree not in our brains but, rather, in the place where we see it, then we are, in looking at our beloved, too, outside of ourselves. But in a torment of tension and ravishment. Our feeling, dazzled, flutters like a flock of birds in the woman's radiance. And as birds seek refuge in the leafy recesses of a tree, feelings escape into the shaded wrinkles, the awkward movements and inconspicuous blemishes of the body we love, where they can lie low in safety. And no passer by would guess that it's just here, in what is defective and censurable, that the fleeting darts of adoration nestle."
Galli sair W. H. Davies'in olum yildonumu (26 Eylul 1940)
https://img05.deviantart.net/8d7c/i/...sa-d8d4rim.jpg
Nedir bu hayat, bu dert, bu caba
Eger yoksa zamanin soyle durup bakmaya?
Yoksa eger bakmaya arasından dallarin
Dinlenmeye hakkin, hakki kadar koyunlarin.
Ormanlar icinden gecerken soyle durup bakmaya
Sincaplarin fistiklarini saklamasini topraga.
Zamanin yoksa gormege yildizlar dolu nehirleri
Gupegunduz pirildıyan, gecelerin gokleri gibi.
Yoksa zamanin eger guzeli seyretmege
Onun ayaklarini raksinda görmege.
Zamanin yoksa eger onun gozlerde baslayan
Gulumseyisini gormeye, dudaklarina yayilan.
Nedir bu hayat, bu dert, bu caba
Yoksa eger zamanin soyle durup bakmaya?
Ingiliz yazar Minette Walters’in dogum gunu (26 Eylul 1949)
“Zevk, gelincik cicegi gibidir: avuclaninca cicegi soluverir; ya da gole dusen kar taneleri gibidir: bir an suren inanilmaz bir bembeyazlik yansitir, ama hemen ardindan sonsuza dek yok olup gider.” Buz Odasindaki Olu
https://images.gr-assets.com/books/1...16l/773000.jpg
“Pleasures are like poppies spread, you seize the flower, it's bloom is shed; or, like the snow-fall in the river, a moment white, then melts forever.”
Ispanyol asilli Amerikali filozof, sair ve yazar George Santayana'nin olum yildonumu (26 Eylul 1952)
“Maskeler, duygularin ayni anda hem sadik, hem gizli, hem de mukemmel olabilen donmus ifadeleri ve hayranlik uyandiran yankilaridir. Havayla temas halindeki canlilarin sert bir dis kabuk olusturmalari gerekir ve bu kabuklar kalp olmadiklari icin suclanmazlar; ancak kimi dusunurler nesne olmadiklari icin imgelere ve duygu olmadiklari icin sozlere kizarlar. Sozler ve imgeler kabuklar gibidir, en az kapladiklari maddeler kadar doganin bir parcasidirlar, ama daha cok goze hitap ederler ve gozleme daha aciktirlar. Maddenin sadece gorunus icin, yuzlerin sadece maskeler icin veya tutkularin siir ve erdem icin var oldugunu soylemek istemiyorum. Dogada hicbir sey baska bir sey icin var olmaz; tum bu evreler ve urunler varolus cemberinde esit paya sahiptirler.”
https://images-na.ssl-images-amazon....1OlAW4UJ7L.jpg
"Masks are arrested expressions and admirable echoes of feeling, at once faithful, discreet, and superlative. Living things in contact with the air must acquire a cuticle, and it is not urged against cuticles that they are not hearts; yet some philosophers seem to be angry with images for not being things, and with words for not being feelings. Words and images are like shells, no less integral parts of nature than the substances they cover but better addressed to the eye and more open to observation. I would not say that substance exists for the sake of appearance, or faces for the sake of masks, or the passions for the sake of poetry and virtue. Nothing arises in nature for the sake of anything else; all these phases and products are involved equally in the round of existence."
http://spiritualcleansing.org/wp-con...repeat-it..jpg
"Gecmisi hatirlayamayanlar, onu bir kere daha yasamak zorunda kalirlar."
http://izquotes.com/quotes-pictures/...ana-286549.jpg
"Bugune kadar hic agIamamis genc adam bir barbar, onun agIadikIarina guImeyecek yasli bir adam ise budaIadir."
Terminator filminin Sarah Connor’i Amerikali aktris Linda Hamilton'in dogum gunu (26 Eylul 1956)
https://vignette.wikia.nocookie.net/...20130106063510
https://media.giphy.com/media/2j9bkj00aqaeA/200.gif
https://media.giphy.com/media/14iSqMqEdE2KD6/source.gif
Leonard Bernstein'in muzigini, Stephen Sondheim'in sozlerini yazdigi Bati Yakasi'nin Hikayesi (West Side Story - Storia lato ovest), promiyerini 26 Eylul 1957 tarihinde New York, Winter Garden Theater'da yapti.
http://www.popspotsnyc.com/westsides...Side_Story.jpg
http://www.charlottesymphony.org/fil...12292016031611
Ingiliz roman yazari, gazeteci, politik yorumcu ve televizyon kisiligi Will (William Woodard) Self’in dogum gunu (26 Eylul 1961)
“Ressam Simon Dykes, elinde bir kokteyl bardagiyla dikilirken, bir binanin tugla duvarinin ardindan cikan bir sekiz kureklinin, kursun renkli nehir boyunda kayarak ilerledikten sonra baska bir binanin beton duvarinin ardinda kaybolusunu izledi. Bazen insan orantilama yetenegini kaybeder, diye dusundu Simon, peki ya perspektif duygusunu kaybetmek nasil bir sey olurdu?
Ressamin felaketi…’
‘Ah, pardon.’ Simon irkildi, bir an icin yuksek sesle dusundugunu sanmisti.
Simon’a iyice sokulup, onunla beraber pencereden gozunu nehre dikmis olan George Levinson, ‘Ressamin felaketi bu’ diye tekrarladi.
‘Bu ressamin felaketi demek istiyorsun herhalde.’ Dalıp gitmiş olan George’un, eli cenesinde profiline dogru donen Simon, kolunu acarak galerinin bembeyaz duvarlarini gosterdi. Icerde sadece duvarlar yoktu elbette, buyuk dikdortgen tuvalleri ve surada burada gruplar olusturmus davetlileri de saymak gerekirdi. Hele davetliler; bir elleriyle dirseklerini tutmus konusurken insanlarin sosyal iliskilerini anlatan bir resim gibiydiler.” Buyuk Maymunlar
https://groveatlantic.com/core/wp-co...0802135765.jpg
“Simon Dykes, the artist, stood, rented glass in hand, and watched as a rowing eight emerged from the brown brick wall of one building, slid across a band of gray-green water, and then eased into the grey concrete of another building. Some people lose their sense of proportion, thought Simon, but what would it be like to lose your sense of perspective?
‘Disastrous for a painter…’
‘I’m sorry,’ Simon blurted, imagining for a second that he had spoken aloud.
‘They’re disastrous for a painter,’ reiterated George Levinson, who had come up by Simon’s elbow and now stood beside him, looking out of the plate-glass window that faced on to the river.
‘By that I take it you mean they’re disastrous for the painter.’ Simon half turned towards George’s ruminant profile and swept an arm to encompass the white space of the gallery, the big oblong canvases, and the posing private openeers, who stood about in loose groups, arms cocked, as if they were some tableau vivant intended to exhibit human social interactions.”
The Beatles, 11.studyo albumu Abbey Road'u 26 Eylul 1969 tarihinde Apple Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon...._AC_SS350_.jpg
https://media0.giphy.com/media/QpWDP1YMziaQw/giphy.gif
20. yuzyil Italyan sinemasinin en onemli ve taninmis sinema ve tiyatro oyuncularindan ve Akademi Odulunu alan ilk İtalyan sanatci olan ‘Nannarella’ Anna Magnani'nin olum yildonumu (26 Eylul 1973)
https://media.giphy.com/media/1351pY84e2Wyg8/giphy.gif
http://ftv01.stbm.it/imgbank/GALLERYXL/RO/00901101.JPG
https://images-na.ssl-images-amazon....9,1000_AL_.jpg
David Hasselhoff'un basrolunde oldugu Kara Simsek (Knight Rider - Supercar) dizisi 26 Eylul 1982 tarihinde NBC kanalinda yayinlanmaya basladi.
https://planetdp.org//image/video/oNyXYPhnUIs.jpg
http://images.uncyc.org/en/0/07/Kittanim.gif
Amerikali heavy metal grubu Motley Crue, 2.studyo albumu Shout at the Devil’i 26 Eylul 1983 tarihinde Elektra etiketiyle piyasaya surdu.
https://img.discogs.com/IycZKkzYs7xV...45263.jpeg.jpg
Italyan yazar ve sair Alberto Moravia’nin (Alberto Pincherle) olum yildonumu (28 Kasim 1990)
https://img.thedailybeast.com/image/...ase_nj9nfr.jpg
“Annem, ne vakit bir sey elde etmeyi aklina koysa bagirir ve sahiden kafasi kizmis gibi yapar. Oysa hic kizmamistir. Iyi bilirim annemi, sakin bir kadindir. Bir musteri mallarina az para verince pazarci kadinlar nasil bagirirlar oyle bagirir annem de. En cok terbiyeli insanlara bagirir, cunku bilir ki terbiyeleri geregi her seferinde onun dedigine geleceklerdir.” Romali Kadin
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“La mamma quando vuole ottenere qualche cosa grida sempre e pare davvero che sia in collera. Invece non è affatto in collera e io, che la conosco bene, so che in realtà è calma come l'olio. Ma lei grida come gridano le donne al mercato quando un compratore gli offre troppo poco per la loro merce. Grida soprattutto con la gente educata perché sa che per educazione quelli finiscono sempre per cedere.”
"Nasil oldugunu ben bilemeyecegim, sen bileceksin, tek bildigim bir erkek gibi davranmadigin, bir erkek gibi olmadigin." Kucumseme
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Come sei fatto non lo so, lo saprai tu, so soltanto che non sei fatto come un uomo, non ti comporti come un uomo.”
https://pictures.abebooks.com/LDESVA...d810974312.jpg
"Herkes kendi cennetini baskalarinin cehennemine koyar. / Così ciascuno mette il proprio paradiso nell'inferno degli altri."
Avustralyali hard rock grubu AC/DC, 12. studyo albumu Ballbreaker'i 26 Eylul 1995 tarihinde EastWest, Albert ve Epic etiketleriyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....1j39yQ8SPL.jpg
Martin Scorsese'nin yonettigi, Leonardo DiCaprio, Matt Damon, ve Mark Wahlberg'un rol aldigi suc-drama-gerilim Kostebek (The Departed - Il bene e il male) filmi 26 Eylul 2006 tarihinde New York'ta gosterime girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....4NjY3._V1_.jpg
https://media.giphy.com/media/iB5i8ChtOAHba/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/11BVidLzhKLgly/giphy.gif
3 Akademi, 6 Golden Globe, 1 BAFTA ve 1 Emmy Odulu sahibi Amerikali aktor Paul (Leonard) Newman'in olum yildonumu (26 Eylul 2008)
https://media.giphy.com/media/Wi8HcqAo40iac/source.gif
https://media.giphy.com/media/f3sf5iDeqaJZS/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/Wg3N8KbQiIZ4k/giphy.gif
Metallica, Moth into Flame’in muzik videosunu 26 Eylul 2016’da Blackened etiketiyle yayinladi.
https://creativekatarsis.com/wp-cont...nto-Flame1.png
https://www.youtube.com/watch?v=4tdKl-gTpZg
27 Eylul Dunya Turizm Gunu
https://www.desibucket.com/dbp/01/62280/62280.gif
https://timesofoman.com/uploads/imag.../26/741778.gif
Isvicreli filozof, sair ve elestirmen Henri Frederic Amiel'in dogum yildonumu (27 Eylul 1821)
http://www.azquotes.com/picture-quot...l-58-96-07.jpg
"Ruzgara kapilip giden kisi, yuksek ilkelere kendini yonlendirmeyen kisi, ideali, inanisi olmayan kisi, sadece dunya mobilyasinin bir parcasidir, hareketli bir ozne olmayip sessiz bir nesnedir, bir ses degil bir yankidir. Barometrenin hareketsiz havanin itaatkar bir usagi ve ruzgar gulunun hareket eden havanin alcakgonullu hizmetkari olmasi gibi, ic yasami olmayan bir insan da cevresinin kolesidir."
Amerikali yazar Harriet Beecher Stowe, Uncle Tom's Cabin (Tom Amca'nin Kulubesi - La Capanna dello Zio Tom) romanini 27 Eylul 1852 tarihinde Troy, New York'ta yayinladi.
"Soguk bir Subat aksamustu gec saatlerde Kentucky'nin P. kasabasinda iki beyefendi onlerinde birer kadeh sarapla iyi dosenmis bir yemek salonunda oturuyorlardi. Gorunurde hizmetci yoktu ve iki bey iskemleleri birbirine iyice yaklastırmis, hararetle tartisiyorlardi.
Aslina bakarsaniz baslarken uygun bir dil kullanmak amaciyla iki beyefendi deyip gectik. Ancak dikkatle incelendiginde biri, dogrusunu soylemek gerekirse pek de beyefendi tanimina uymuyordu. Kaba, bayagi yuz cizgileri ve daha iyi bir yer kapmak icin cevresindekileri dirsekleyerek yukselmeye calisan dusuk duzeyli birinin tipik gostergesi olan o kasinti tavriyla kisa boylu, tiknaz bir adamdi. Bir suru cig rengin alacasindan olusmuş yelegi, neseyle sallanan sarı benekli mavi atkisi ve genel havasina pek uyan cafcafli bir boyunbagiyla asiri derecede suslu pusluydu."
https://images.contentreserve.com/Im...C%7DImg100.jpg
"Late in the afternoon of a chilly day in February, two gentlemen were sitting alone over their wine, in a well-furnished dining parlor, in the town of P -- -- , in Kentucky. There were no servants present, and the gentlemen, with chairs closely approaching, seemed to be discussing some subject with great earnestness.
For convenience sake, we have said, hitherto, two gentlemen. One of the parties, however, when critically examined, did not seem, strictly speaking, to come under the species. He was a short, thick-set man, with coarse, commonplace features, and that swaggering air of pretension which marks a low man who is trying to elbow his way upward in the world. He was much over-dressed, in a gaudy vest of many colors, a blue neckerchief, bedropped gayly with yellow spots, and arranged with a flaunting tie, quite in keeping with the general air of the man."
https://images-na.ssl-images-amazon....SL._SY346_.jpg
1926 yilinda Nobel Edebiyat Odulu'nu alan, Italyan yazar Grazia Deledda'nin dogum yildonumu (27 Eylul 1871)
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...tu4rLLR4wb7WFQ
"Her dag, her koy kilisesi, her sato kalintisi, her orman, her magara, kendi hazinesini saklar. Kimin koydugu hazineyi? Bu soruyu sorarsaniz, son derece makul aciklamalar getirirler size. Sardinya'nin, tarihinin her doneminde, özellikle Sarazenler, Gotlar ve Vandallar eliyle ugradigi savaslar, akinlar, yagmalar, belleklerde belli belirsiz bir iz birakmistir, dolayisiyla cok eski atalarimizin, para, mucevher ve degerli taslardan olusan hazinelerini, isgalcilerin talanindan kurtarmak icin erisilmez yerlere gizledikleri ve bu hazinelerin buyuk bir bolumunun, ilk sahipleri oyle istedigi ya da tam tersine onlar istemese de, gizli yerlerde kaldigi, hala varligini korudugu soylenir.Buraya kadar anlattiklarim, isin dogal kismi. Dogaustu kismi ise, hazinelerin basinda seytanin nobet tuttugudur. Bu son derece koklu inanca gore, insanlar belli bir sure sonunda hazineyi bulamazlarsa, onu bizzat seytan sahiplenip cehenneme goturecektir; altin ve incilerin bulundugu testilere ya da mucevher kutularina, o altin ve inciler yerine, bir o kadar komur ve kul birakarak. Hazineler efsanesinin oyle derin kokleri vardir ki, herhangi bir kimse, kisisel emegi ve zekasiyla ya da belki de dolandiricilik ve ahlaksizlik yoluyla, soyle ya da boyle bir servet edinmeye gorsun, halk arasinda o kisinin bir aschisorgiu, yani bir hazine buldugu soylentisi yayilir hemen." Sardinya Efsaneleri
https://images-eu.ssl-images-amazon....Y445_QL70_.jpg
"Ogni montagna, ogni chiesa di campagna, ogni rudere di castello, ogni bosco ed ogni grotta na-sconde il suo tesoro. Posto da chi?... Se fate questa domanda vi si dànno delle spiegazioni plausibi-lissime. Si ha un vago ricordo delle guerre, delle escursioni, dei saccheggi sofferti in ogni tempo dalla Sardegna, e specialmente dai Saraceni, dai Goti e dai Vandali, e si dice che i nostri antichissimi avi nascondessero in siti impenetrabili i loro tesori - denaro, gioielli e pietre preziose -, per scamparli dall'espilazione degli invasori, e che la maggior parte di questi tesori, rimasti nei nascondigli per volontà o contro la volontà dei primi possessori, sussista ancora. Sin qui il naturale. Il sovrannaturale è la credenza radicalmente invalsa che a guardia dei tesori vigili il diavolo: il diavolo che, se alla fine di un certo tempo gli uomini non ritrovano il tesoro, se ne appropria lui stesso e se lo porta indice all'inferno, lasciando nelle anfore o negli scrigni contenenti l'oro e le perle, tanta bella quantità di carbone o di cenere. La leggenda dei tesori ha così profonde radici da noi che non appena un individuo è riuscito, col suo lavoro e con la sua intelligenza, o magari con l'inganno e la perversità, ad acquistarsi qualche fortuna, subito la voce del popolino afferma che egli ha trovato un aschisorgiu, cioè un tesoro."
"Ama kucuk ogrencimizin ilgisini en cok ceken sey Signor Carlino' nun kitapcisiydi, cunku orada defter, murekkep ve kalem uclari, yani kelimelerin, kelimelerden de cok insanin dusuncelerinin isaretlere donusturulmesine izin veren butun o buyulu seyler satilirdi."
https://amerblog.files.wordpress.com...ma-deledda.jpg
"Ma quella che più interessa la nostra scolaretta è la libreria del signor Carlino, dove si vendono i quaderni, l'inchiostro, i pennini; tutte quelle cose magiche, insomma, con le quali si può tradurre in segni la parola, e più che la parola il pensiero dell'uomo."
Rus yazar Ivan Aleksandrovic Goncarov’un olum yildonumu (27 Eylul 1891)
“Kis, yanina yaklasilmaz, soguk bir guzel kadin gibi huyunu hic degistirmeden sicaklarin gelecegi belli gunlere kadar uzar; ne umulmadik gunesli havalarla insanlari sasirtir, ne de gorulmemis soguklarla bellerini buker.”
https://2.bp.blogspot.com/-8dIQKBQy_...movPenguin.jpg
“Winter, like a cold, unapproachable beauty, retains her character until the lawful season of thaw has arrived. Never does she mock one with unexpected softenings of the air; never does she triple-harness the earth with unheard-of degrees of frost.”
“Mesela deniz. Tanri eksik etmesin ama bizden uzak olsun daha iyi. Insana huzun vermekten baska seye yaramaz. Baktikca aglayacaginiz gelir. Bu ucsuz bucaksiz su kitlesi onunde ruh ezilip buzulur. Hic degismeden, alabildigine uzayip giden bu guzel manzarada yorulan goz, dinlenecek bir yer bulamaz.”
https://images.gr-assets.com/books/1...96l/254308.jpg
“The sea, for example? Never mind about that! It brings man only sorrow; looking at it makes him feel like crying. The heart is flummoxed in the face of the boundless shroud of waters, and there is nothing upon which to rest one’s gaze, tormented as it is by the vast scene’s monotony.”
Fransiz yazar ve sair Remy de Gourmont’nun olum yildonumu (27 Eylul 1915)
https://qqcitations.com/images-citat...ont-138105.jpg
“Erkekler aska asik olarak baslarlar,kadinlara asik olarak bitirirler; kadinlarda erkeklere asik olarak baslar, aska asik olarak bitirirler. / L'uomo comincia con l'amare l'amore e finisce con l'amare una donna. La donna comincia con l'amare un uomo e finisce con l'amare l'amore. / Man begins by loving love and ends by loving a woman. Woman begins by loving a man and ends by loving love.”
Fransiz ressam ve heykeltiras Edgar Degas'nin olum yil donumu (27 Eylul 1917)
Prova di balletto (The Ballet Rehearsal, 1875)
http://www.settemuse.it/pittori_scul..._degas_022.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=_X878q2uOSk
Amerikali sair Kay Ryan'in dogum gunu (27 Eylul 1945)
https://image.slidesharecdn.com/prot...?cb=1246605060
Pilicler
kusatiyor ve
guınu ortadan
kaldiriyor. Gunes
parlak, ama
pilicler
yolda. Evet,
gokyuzu
piliclerle kapli,
piliçlerle sıkışık.
Donuyorlar ve
sonra yine
donuyorlar.
Bunlar pilicler
birini ayni anda
saliyorsun
ve kucuk-
cesitli turleri.
Şimdi
tunemek icin eve
geliyorlarâ۠hepsi
ayni cins
ayni hizda.
Iskoc yazar Irvine Welsh'in dogum gunu (27 Eylul 1958)
"Hayati sec. Bir is sec. Bir kariyer seç. Bir aile seç. Buyuk ekranlı s*kindirik bir televizyon sec, camasir makinesi, araba, cd calar ve elektrikli konserve acacagi sec. Saglikli olmayi, dusukk kolestrolu ve dis sigortasini sec. Sabit faizli mortgage taksitleri sec. Bir ev sec. Arkadaşlarini sec. Rahat kıyafetler ve onlara uygun bavullar sec. Taksitle satin alabilecegin, s*ktigimin degisik kumaslarindan yapilmis uc parcali bir takim elbise sec. Kendin monte edecegin mobilyalari ve pazar sabahlari kim oldugunu sorgulamayi sec. O koltukta oturup zihni korelten ruhu somuren yarisma programlari izleyerek agzina s*kindirik abur cuburlari tikistirmayi sec. Yerini almalari icin urettigin bencil, simarik veletlerin hala yasadigin icin of cektigi mutsuz bir evde sonunda curuyup gitmeyi sec. Gelecegini sec. Hayatı seç... Ama neden boyle bir seyi yapmak isteyeyim ki?"
http://ecx.images-amazon.com/images/I/81EQuBhU0YL.jpg
"Choose Life. Choose a job. Choose a career. Choose a family. Choose a fucking big television, choose washing machines, cars, compact disc players and electrical tin openers. Choose good health, low cholesterol, and dental insurance. Choose fixed interest mortgage repayments. Choose a starter home. Choose your friends. Choose leisurewear and matching luggage. Choose a three-piece suit on hire purchase in a range of fucking fabrics. Choose DIY and wondering who the fuck you are on Sunday morning. Choose sitting on that couch watching mind-numbing, spirit-crushing game shows, stuffing fucking junk food into your mouth. Choose rotting away at the end of it all, pissing your last in a miserable home, nothing more than an embarrassment to the selfish, fucked up brats you spawned to replace yourselves. Choose your future. Choose life... But why would I want to do a thing like that?"
Amerikali sair, roman ve ani yazari Hilda 'H.D.' Doolittle'nun olum yildonumu (27 Eylul 1960)
Ne baglanacak biri var,
ne susuzlugu giderecek bir golcuk,
yalnizim sonsuza dek,
tukenmisim sonsuza dek;
derim ki,
bir renk tut;
beyaza donustur kirmıziya,
maviye,menekse rengine,yesile;
derim ki tek tek ele al her birini,
beyaz oldurecek her birini...
http://www.azquotes.com/picture-quot...-123-89-16.jpg
There is no man can take,
there is no pool can slake,
ultimately I am alone;
ultimately I am done
I say,
take colour;
break white into red,
into blue into violet into green;
I say, take each separately,
the white will slay...
Amerikali cevre dostu bilim insani ve yazar Rachel Louise Carson, Sessiz Bahar (Silent Spring - Primavera Silenziosa) romanini 27 Eylul 1962 tarihinde Houghton Mifflin araciligiyla yayimladi.
"Bir zamanlar Amerika'nin kalbinde butun yasamin cevresiyle ahenk icerisinde gorundugu bir kasaba varmis. Bu kasaba, ilkbaharda yesil tarlalarin uzerinde beyaz cicek bulutlarinin gezindigi, yamaclarinda meyve bahceleri ve yesil bugday tarlalarinin olusturdugu bir satranc tahtasinin tam ortasindaymis. Sonbaharda, mese, akcaagac ve hus agaclari camlarin arkasindan yanip parildayan bir renk cumbusu yaratirmis. Tepelerde tilkiler ulur, geyikler sonbahar sabahlarinin sislerinde yari kaybolmus halde, tarlalardan sessizce gecerlermis.
Yilin buyuk bolumunde, defne, kartopu ve kizilagaclar; buyuk egrelti otlari ve kir cicekleri yolcularin gozlerini sevinc isiklari ile doldururmus. Kisin bile yol kenarlari sayisiz kusun, meyve cekirdekleri ve karlarin arasindan basini uzatmis kuru yabanil otlarin tohumlariyla beslenmek icin geldikleri cennet gibi yerlermis. Gercekten de tum yazi yaban; kus cesidi ve bollugu ile taninirmis; ilkbahar ve sonbaharda gocmen kus suruleri akmaya basladiginda insanlar cok uzaklardan onlari izlemeye gelirlermis. Digerleri tepelerden akan ve kuytularda alabaliklarin yasadigi golcukler olusturan tertemiz, buz gibi derelerde balik tutmaya gelirlermis. Butun bunlar bolgeye ilk yerlesenlerin evlerini dikip, kuyularini acmalarindan ve ahirlarini yaptiklari gunlerden yillarca onceymis." Sessiz Bahar
https://geneticliteracyproject.org/w.../04/carson.jpg
"There was once a town in the heart of America where all life seemed to live in harmony with its surroundings. The town lay in the midst of a checkerboard of prosperous farms, with fields of grain and hillsides of orchards where, in spring, white clouds of bloom drifted above the green fields. In autumn, oak and maple and birch set up a blaze of color that flamed and flickered across a backdrop of pines. Then foxes barked in the hills and deer silently crossed the fields, half hidden in the mists of the fall mornings.
Along the roads, laurel, viburnum and alder, great ferns and wildflowers delighted the traveler's eye through much of the year. Even in winter the road- sides were places of beauty, where countless birds came to feed on the berries and on the seed heads of the dried weeds rising above the snow. The country- side was, in fact, famous for the abundance and variety of its bird life, and when the flood of migrants was pouring through in spring and fall people traveled from great distances to observe them. Others came to fish the streams, which flowed clear and cold out of the hills and contained shady pools where trout lay. So it had been from the days many years ago when the first settlers raised their houses, sank their wells, and built their barns."
Amerikali aktris Gwyneth Paltrow'un dogum gunu (27 Eylul 1972)
https://media.giphy.com/media/D2JTMLyciOY0/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/ti9BK0MtbblsI/giphy.gif
Ingiliz new wave, electronic ve alternative rock grubu Depeche Mode, 2.studyo albumu A Broken Frame'i 27 Eylul 1982'de Mute ve Sire etiketleriyle piyasaya surdu.
http://collection.ryanlb.com/images/...rame-cover.jpg
Metallica'nin bas gitaristi Cliff Burton'in olum yildonumu (27 Eylul 1986)
https://pbs.twimg.com/media/DoGeY6IVAAAFuIR.jpg
https://68.media.tumblr.com/0347f396...zgroo1_500.gif
(Lars ve James, Cliff'i San Fransisco'da bulunan 'Whiskey A Go Go' adli barda calarken 1982 yilinin Agustos ayinda fark ettiler.Lars ve James, Cliff'in bas gitar calisindan gerçekten de etkilenmislerdi. Bundan sonra, Metallica, Cliff'i gruba kazandirmak icin tam anlamıyla buyuk bir kovalamaca baslatti. Burton eger Metallica San Francisco'ya tasinirsa gruba katılabilecegini soyledi.Metallica butun problemleri ile San Francisco'ya tasindi. Metallica'nın Cliff ile ilk calismasi ses duzenleyicisi Mark Witaker'in evindeydi. O sirada James ve Lars o evde kaliyorlardi. 5 Mart 1983'te 4 sarkilik bir demo kaydettiler. Cliff, Metallica ile ilk kez The Stone'da caldi. Boylece "3 iyi Metallica yili" baslamis oldu. Cliff, Isvec'te Ljungby kasabasinin yakinlarinda bir konserden donerken yolun buzlanmasi nedeniyle kayan tur otobusunden disari firlayarak 27 Eylul 1986'da, 24 yasindayken hayatini kaybetti)
Jeff Bridges, Robin Williams ve Adam Bryant'in rol aldigi komedi-drama-fantazi Balikci Kral (The Fisher King - La leggenda del re pescatore) 27 Eylul 1991'de Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
Goldie Hawn, John Heard ve Damon Redfern'in rol aldigi gerilim Aldanis (Deceived - Doppio inganno) 27 Eylul 1991'de Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0Nw@@._V1_.jpg
Amerikali alternatif rock grubu R.E.M., 9.studyo albumu Monster'i 27 Eylul 1994'de Warner Bros. etiketiyle piyasaya surdu.
http://images.coveralia.com/audio/r/...er-Frontal.jpg
Amerikalı thrash metal grubu Slayer, 16.studyo albumu Divine Intervention'i 27 Eylul 1994 American etiketiyle piyasaya surdu.
http://pa1.narvii.com/6423/8a2eac792...80a8428_hq.gif
Teri Hatcher, Jeff Daniels ve Danny Aiello'nun Vadide Iki Gun (2 Days in the Valley - Due giorni senza respiro) 27 Eylul 1996'da Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0,1000_AL_.jpg
Hugh Grant, Gene Hackman ve Sarah Jessica Parker'in rol aldigi suc-drama-gizem Dehset Siniri (Extreme Measures - Soluzioni estreme) 27 Eylul 1996'da Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0Nw@@._V1_.jpg
Ang Lee'nin yonettigi, Kevin Kline, Joan Allen ve Sigourney Weaver'in rol aldigi drama Buz firtinasi (The Ice Storm - Tempesta di ghiaccio) 27 Eylul 1997'de limitli olarak vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5NTA@._V1_.jpg
Jackie Chan, Jennifer Love Hewitt ve Jason Isaacs'in rol aldigi aksiyon-komedi-bilim kurgu Smokin (The Tuxedo - Lo smoking)27 Eylul 2002'de Amerika'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...0NTE3._V1_.jpg