-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -3
İlk defa yurtdışına çıkıyordum ve kamusal alanda hatta bir kutsal mekanda bir milletin tarihine ve sembollerine ilişkin olumsuz tasvirlere yer verildiğini ilk kez görüyordum, oldukça şaşırmıştım.
Votiv Kilisesi'nin vitraylarında rahipleri öldüren yeniçeriler.
https://i.hizliresim.com/9abBoo.jpg
Çocukluğumuzdan beri Atatürk'ün Yunan bayrağını yerden kaldırtmasını dinledik. Aramızda etnik kökeni, milliyeti hakaretmiş gibi kullanan olumsuz örnek çıksa da genel olarak bu tipler hoş görülmez, tepki verenler de o kadar çok çıkar Vitrayda;
Türk askerlerini öldüren şovalyeler.
https://i.hizliresim.com/V9BJay.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -4
Sanıyorum ki Türkiye'deki hiçbir heykelde, anıtta, camide vs. açıkça ezilen bayraklar, öldürülen veya kötü gösterilen yabancılar görmek mümkün değildir. Afyon'daki Büyük Utku Anıtı'nda bile sembolik bir anlatım vardır.
Vitrayda yine bir Türk askerinin öldürülüşü resmedilmiş.
https://i.hizliresim.com/nQyqM5.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -5
Habsburg Sarayı'nın önündeki heykelde Prens Eugen atı üstünde Türk bayraklarını çiğniyor.
İstanbul'un en büyük meydanında bir milletin bayrağını çiğneyen bir heykel bulunduğunu hayal edebilir misiniz?
https://i.hizliresim.com/v6yB5m.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -6
Tabii ki bunların tarihi eser ve sanat eseri olduğunun bilincindeyim nitekim amacım düşmanlık için kışkırtmak değil, Batı ile Türk (veya Doğu) kültürü/geleneği arasındaki farkı vurgulamak.
St.Stephan Katedrali'nde Türk askerini ve tuğlarını çiğneyen Aziz Stephan heykeli.
https://i.hizliresim.com/167AvY.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -7
II.Viyana Kuşatması'nda şehrin savunmasını üstlenen ancak kuşatmanın kalkmasından 2 gün önce hastalanarak ölen Johann Andreas von Liebenberg anısına dikilmiş olan anıtın dibindeki aslan heykeli Türk kalkanı ve tuğunu pençesinin altına almış.
https://i.hizliresim.com/MVRMpk.jpg
https://i.hizliresim.com/qdyXMB.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -8
Şehirdeki Türk izlerinin hepsi olumsuz tasvirler içermemekte.
Bazıları ise sadece Viyana Kuşatmalarını hatırlatmakta.
Türk Zaferi Yadigârı denilen bu Osmanlı arması benzeri heykel, kazanılan zaferin anısına şehirdeki bir binanın üstünde sergileniyor.
https://i.hizliresim.com/QLydBv.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -9
II. Viyana Kuşatması'ndan kaldığı iddia edilen bir Türk güllesi de Viyana sokaklarında sergilenmiş.
https://i.hizliresim.com/bV9oDG.jpg
Viyana Kuşatması'ndan kalan Türk gülleleri şehrin sokaklarında birçok yerde sergilenmekte.
Bunlar şehrin tarihine ait hoş ayrıntılar olsa da diğer yandan Avrupa'nın geleneksel Türk düşmanlığı ile birleşince insanlardaki Türk düşmanlığının canlı kalmasına sebep olduğu fikrindeyim.
https://i.hizliresim.com/NnGQAQ.jpg
https://i.hizliresim.com/algZ37.jpg
https://i.hizliresim.com/k90PBy.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -10
Habsburg Sarayı'nın üstünde yer alan Türk figürü.
Gerçi zırh Batı işi ama sarık ve hilal şeklindeki sancak aleminden Türk olduğu anlaşılıyor.
https://i.hizliresim.com/OvaXAz.jpg
https://i.hizliresim.com/JZWgAW.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -11
Benzer bir Türk figürü Belvedere Sarayı'nın da üstünde bulunmakta.
Bunda sarık yerine yeniçeri börkü bulunmakta.
https://i.hizliresim.com/6aMzPE.jpg
https://i.hizliresim.com/zjyz5O.jpg
Binaları başka milletlerin eşyalarıyla süslemek bu taraflarda gelenek. Türk zırhı, sancakları ve nakkare ile süslenmiş bir kapıya Bratislava Kalesi'nde de rastlamıştım.
Emin değilim ama bunların "zafer ganimeti" düşüncesiyle sergilendiğini sanıyorum.
https://i.hizliresim.com/RrG5kZ.jpg
https://i.hizliresim.com/36g4L5.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -12
Sürekli hatırlatmalara maruz kalan Viyanalılar için tarihi olayların tarihsel anılara dönüşmesine fırsat verilmiyor.
Apartman duvarlarında ise Viyana kuşatmalarıyla ilgili duvar resimlerine rastlamak mümkün.
https://i.hizliresim.com/8aXyZA.jpg
https://i.hizliresim.com/YQVGkA.jpg
https://i.hizliresim.com/DYGv2Z.jpg
https://i.hizliresim.com/mMR96Y.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -13
II. Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı ordusunun yerleştiği bölge bugün Türkenschanzpark adıyla park yapılmış.
https://i.hizliresim.com/jgA739.jpg
Viyana'da bir cadde: Türk Caddesi.
https://i.hizliresim.com/26P01L.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -14
Hazır yola çıktık aynı coğrafyadaki başka bir şehre, bir dönem Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun da büyük bir şehri olan Budapeşte'ye doğru yol alalım, oradaki Türk izlerine bakalım.
https://i.hizliresim.com/V9BJYy.jpg
Viyana'daki Türk Caddesi'nden girip Budapeşte'deki Türk Caddesi'nden çıktık. Budapeşte yaklaşık 230 yıl Avusturya hakimiyetinde kalmış bir şehir. Şehirdeki tarihi eserlerin çoğu da bu dönemden kalma.
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -15
Avusturya döneminden kalma bir Prens Eugen heykeli burada da var.
Heykelin kaidesine ise Türk silah ve sancaklarıyla birlikte esir alınmış bir Türk heykeli yerleştirilmiş.
https://i.hizliresim.com/LlGq3a.jpg
https://i.hizliresim.com/v6yB4m.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -16
Buda Kalesi'nin kapısı üzerinde yer alan kabartmada şehrin Türklere karşı savunulması resmedilmiş.
https://i.hizliresim.com/r5yb9V.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -17
Buda Kalesi içinde yer alan Matthias Kilisesi'nden bir duvar resmi.
Macar Kralı I.Ladislaus'un bir Macar kızını kaçıran Kuman Türkünü öldürüşü resmedilmiş.
https://i.hizliresim.com/9abBLo.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -18
Macaristan Ulusal Müzesi'nde Osmanlı askerini çocukları katlederken gösteren 16.yy çizimi.
Aslında Macarların Osm./Türk düşmanlığı için Avusturyalılardan daha büyük nedeni var.
Macar Krallığını bitiren ve büyük Macaristan'ın sınırlarını bugünkü haline düşüren Osmanlı olmuştu.
https://i.hizliresim.com/MVRMJk.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -19
Mohaç, Macarlar için tam bir felaketti. Koca imparatorluklarını birkaç saat içinde kaybetmiş, tekrar bağımsızlıklarını kazanmaları ise birkaç yüzyıl almıştı. Buna rağmen Mohaç Savaşı'nın yaşandığı alana Macar Kralı II.Lajos ile birlikte Sultan Süleyman'ın da heykelini diktiler.
https://i.hizliresim.com/QLydMv.jpg
Macaristan'daki müzelerde hem Avusturyalıların ve Macarların hem de Türklerin kazandığı zaferleri gösteren tablolar birlikte sergileniyor.
Tablolar sırayla; Mohaç Savaşı, Belgrad'ın fethi, Zigetvar Savaşı Prens Eugen'in Buda Kalesini alışı. (Macaristan Ulusal Müzesi'nden)
https://i.hizliresim.com/BaGBPV.jpg
https://i.hizliresim.com/lq4gjB.jpg
https://i.hizliresim.com/bV9obG.jpg
https://i.hizliresim.com/XMlz40.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -20
Avusturya'da görmenin pek mümkün olmadığı Osmanlı mezar taşları Macaristan'da korunuyor ve bir çok açık alanda sergileniyor.
https://i.hizliresim.com/lq4AyJ.png
Bazıları ise Budapeşte Labirenti denilen bugün korku/gerilim temasıyla turistik amaçla kullanılan tünellere yerleştirilmiş. Tünelin sonunda Dracula var :)
https://i.hizliresim.com/nQyqr5.jpg
https://i.hizliresim.com/lq4g1B.jpg
Buda Kalesi'nin dibindeki parkta bulunan bir yürüyüş yoluna Atatürk Yolu adı verilmiş, yolun kenarında ise Osmanlı mezar taşları sergilenmekte.
https://i.hizliresim.com/grb1oZ.jpg
https://i.hizliresim.com/P1GbM6.jpg
Ben gittiğimde yoktu ama daha sonradan şehirde Atatürk isminde bir çocuk parkı ve Atatürk büstü de açılmış.
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -21
Viyana Sanat Müzesi ve Arsenal Askeri Müzesi’nde bir çok heykel ve sembol var.
Osmanlıdan ele geçen silahlar ve araç gereçler bu müzede sergileniyor.
https://i.hizliresim.com/jgAor9.jpg
Bu müzelerde yer alan bazı heykellerde de aynı şekilde Osmanlı askerini yeren motifler görülmekte
https://i.hizliresim.com/mMRngY.jpg
https://i.hizliresim.com/26PbWL.jpg
https://i.hizliresim.com/DYGaWZ.jpg
-
Avusturya'da Türk ve Osmanlı düşmanlığı -22
Merzifonlu’nun otağını kurduğu Kahlenberg tepesinde bulunan tarihi yapının duvarlarına Viyana Kuşatması’nın 300 yılı anısına 12 Eylül 1983 tarihinde “Türklerin Son Jübilesi” plaketini iliştirmişledir.
https://i.hizliresim.com/7aQ455.jpg
Kahlenberg Tepesinde Ukraynalı Kazaklar Anısına Dikilen Anıt.
Bu anıtın Osmanlı ordusunun arkadan kuşatılmaması için taş köprüye gönderilen fakat düşmanın geçmesini engellemeyerek, büyük bozgunda payı olan kazak askerlerine teşekkür niyetine yapıldığı söyleniyor.
https://i.hizliresim.com/r5y7n7.jpg
Viyana'da Kara Mustafa Paşa'nın Heykeli.. Heykelin altındaki kitabede "Kara Mustafa Paşa çadırını bu noktaya kurmuştu" yazıyor.
https://i.hizliresim.com/P1Ggm9.jpg
Daha ayrıntılı bilgi için;
https://www.youtube.com/watch?v=Zr9O-I7jINc
-
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın heykeli
Rahmetlinin adı geçmişken, adına Amasya-Merzifon'da yapılmış heykelini paylaşayım.
Osmanlıya nice vezirler yetiştiren Köprülülerden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın heykeli.
https://i.hizliresim.com/alg6Oz.jpg
İkinci Viyana Kuşatması’yla özdeşleşmiş olan Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Sultan 4. Mehmet’in saltanatı sırasında 1676- 1683 tarihleri arasında 7 yıl sadrazamlık yapmış büyük bir Osmanlı devlet adamıydı. Lehistan ve Rus savaşlarında kazandığı başarılara rağmen, Viyana Kuşatması’nın hüsranla sonuçlanması üzerine idam edildi.
Hakkında olumlu- olumsuz en fazla görüş ve eleştiri bulunan Osmanlı sadrazamlarından olan Kara Mustafa Paşa, kuşatmada kusuru olmakla birlikte dirayet sahibi bir devlet adamıydı. Tarihçiler onu korkusuz, atak, kararlı, kendini beğenmiş, saplantılı, saltanat ve gösterişe düşkünü bir devlet adamı olarak tanıtırlar. Sertliği ve kendini beğenmişliği, hiç kuşkusuz kişiliğinden ve makamının getirdiği özelliklerdendir.
Nitekim böyle özelliklere ve büyük bir güce sahip olan paşa, hiçbir zaman devlet çıkarlarını kendi kişisel çıkarlarının altına düşürmemiş. “Kara” sıfatını da bu dürüstlüğü ve cesareti yüzünden almıştır.
Köprülülerden Fazıl ahmet Paşa’yla birlikte eğitim gören Kara Mustafa Paşa’nın; estetik, sanat ve dinler tarihine karşı büyük bir ilgisi varmış. Ülkenin dört bir yanında inşa ettirdiği cami, kervansaray, sebil ve kütüphaneler bunun göstergesi.
Uğradığı tek ve son başarısızlık Viyana Kuşatması'nda aldığı yenilgidir. Sertliği, mağrurluğu ve tahammülsüzlüğü sebebiyle kendisini sevmeyen kimselerin de ihaneti sonucu yenilgiye uğrayarak Belgrad’a çekilmek mecburiyetinde kaldı. Bu başarısızlığın ardından siyasi rakiplerinin de aleyhinde propagandaları sonucunda idam edildi.
-
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın idamı 25 Aralık 1683
https://i.hizliresim.com/6aMdv0.jpg
Bu büyük devlet adamının idam fermanını öğrenmesinin ardından yaşananlar
https://i.hizliresim.com/9ab0o9.jpg
Azle ve katle dair ferman Kapıcılar Kethüdası Gazaz Ahmed Ağa ile Çavuşbaşı Mehmed Ağa aracılığı ile Belgrad’a gönderilmiştir. Memurlar, Yeniçeri Ağası Bekri Mustafa Paşa ile Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın konağına gelerek selam verip durmuşlar,
Sadrazam “ne haber” diye sorunca,
Gazaz Ahmed Ağa “mühr-i hümayunla sancağ-ı şerif ve emanetlerin istendiğini” söylemiştir.
Bunun üzerine istenilenleri teslim eden Merzifonlu “Bize ölüm var mı?” diye sorunca da
Ağa, “Olmak gerek, Allah imandan ayırmasın” demiştir.
İdam edileceğini öğrenen Sadrazamın halini ve gelişen olayları Silahtar Mehmed Ağa, tarihinde “Rıza Allah’ın diyerek seccadesini serdirip öğle namazını kıldı; kendine asla infial gelmedi ve dua edip el yüze çaldıktan sonra iç oğlanlarına “artık siz varın gidin beni duadan unutman dedi ve kendi eliyle kürkünü, sarığını çıkarıp
” gelsinler şu halıyı kaldırın, cesedim toprağa alude olsun dedi, kaldırdılar ve cellâtlar dahi gelip iplerini hazırladıkta kendi elleriyle sakalını kaldırıp bir hoş usulüyle takın deyip kazaya rıza verdi, onlar da takıp iki defa çekince teslim-i ruh eyledi.”
Şeklinde aktarmaktadır.
İnfazın ardından başı kesilerek vücudu Belgrad’a gömülmüş baş ise padişaha gösterilmiş.
Ardından da Saruca Paşa Camii haziresine defnedilmiş.
https://i.hizliresim.com/P1Gmq6.jpg
Böylece 1676 ‘dan 1683 yılına kadar Sadaret makamında 7 sene, 1 ay, on gün müddetle bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa azlinden 10 gün sonra 25 Aralık 1683’de 49 yaşında terk-i hayat etmiştir.
Hakkında olumlu-olumsuz birçok görüş ve eleştiri bulunan bu devlet adamı için Osmanlı kroniklerinin çoğunda bulunan değerlendirmeler, kusuru olmakla birlikte dirayet sahibi ve hatalarını telafi edecek güçte olduğu yönündedir.
Hatta onun idamının Macaristan’ın kaybına sebebiyet verdiği yorumları dahi yapılmıştır.
Nitekim Viyana bozgunun ardından Raab/Yanıkkale konağında toplanan orduda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yenilgiden mesul görülenlerden Uzun yahut Arnavut lakaplı İbrahim Paşa’nın idam olunacağı sırada bu duruma işaret ederek:
“Padişahımıza söylesinler zayiatı telafi edecek yine odur. Azledip idam etmesin” dediği nakledilmiştir.
Merzifonludan sonra 1699’a kadar olan dönemde yaşananlar da bu sözün doğruluğunu teyid etmiştir.
-
Çerkez Dayı
Viyana'da 16 ve 17. yüzyıla ait Osmanlıların kahramanlıklarına dair tek eser Çerkez Dayı heykelidir.
Heidenschuss 3 numaralı evin köşesinde, elinde kılıcı ile şaha kalkmış atının üstünde duran küçük bir Türk askeri heykeli bulunur.
https://i.hizliresim.com/r5yrj3.jpg
Türkler tarafından "Çerkez Dayı" olarak bilinen ve hikâyesi dilden dile dolaşan kahraman, Avusturyalılar tarafından da "Gâvur Ateşi" olarak tanınmakta ve halk kültüründe hatırı sayılır bir yere sahiptir.
Hikâyenin Türkler arasında yaygınlık kazanmış hali Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sine dayanır.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi şöyle anlatır Çerkez Dayı'nın hikâyesini:
"Kanuni Sultan Süleyman'ın I. Viyana Kuşatması'nda surlarda bir gedik açılır. Ardına bakmadan delikten şehre dalan Çerkez Dayı neden sonra içeride tek başına olduğunu fark eder.
Viyanalılara karşı ölünceye kadar canla başla savaşır ve orada şehit düşer. Kral Ferdinand bu büyük kahramanı atıyla birlikte mumyalatır ve bir evin kemerinin altına koydurur. Çerkez Dayı'nın şehit olduğu yer bundan sonra Çerkez Meydanı olarak ünlenir."
https://i.hizliresim.com/16754N.jpg
Kara Mustafa Paşa'nın ikinci kez Viyana önlerine geldiğinde kullandığı şehir planında Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'ndeki bu bilgiye dayanılarak bugünkü yerini "Heidenschuss", "Çerkez Meydanı" olarak belirtilmiştir
-
Kanuni Sultan Süleyman'ın vasiyeti
Kanuni, vasiyetinde öldüğü zaman hususi çekmecesi ile gömülmek istemiştir.
https://i.hizliresim.com/5aqJ2d.jpg
Efsaneleşen bir fıkra vardır.
Kanuni, vasiyetinde öldüğü zaman hususi çekmecesi ile gömülmek istemiştir. Cenaze namazı kılındıktan sonra dualar ile birlikte, Kanuni, türbesine defnedilecektir.
Sıra vasiyetindeki çekmeceye gelir.
Ancak mezar başındaki ulema " birlikte gömülmek caiz değildir" diye ikiye ayrılırlar ve tereddüt ederler.
Ancak vasiyetin sahibi padişah olunca çekmece ile gömülmeme konusunda da ısrar edemezler.
Bu yüzden "çekmece ile de gömülmesi caizdir" diye hemen pratik bir fetva çıkartırlar.
Ancak Ulemayı asıl meraklandıran şey bu çekmecenin içinde ne olduğu idi.
Bu merak içerisinde herkes birbirine sorgu sual ederken; nasıl olmuşsa olmuş çekmeceyi kafasının üzerinde taşıyan çavuşun gözü kararmış ve çekmece başından aşağı yuvarlanmış.
Bu esnada da çekmece içinde bulunan bir çok ufak kağıtlar etrafa dağılmış.
Defin merasimi esnasında hazır bulunanlardan Ebussuud Efendi, bunlardan birkaçını yerden alarak bakmış ve hemen hepsi Kanuni'nin emriyle kendisinin verdiği fetvalar olduğunu görmüş.
Bunun üzerine Ebussuud Efendi; " Ey Süleyman, Rûzi cezada sen bu işi neye böyle yaptın?
Ebussuud fetvasını verdi. Buna neden lüzum gördün.?
Ebussuud reyiyle hareket ettim. İşte fetvası diye kendini bütün sorgulardan kurtaracaksın.
Ya ben de oraya varında halim nice olacak" diye ağlamış.
Ebussuud Efendinin en önemli değişmez kuralı "na-meşru nesneye emr-i sultani olmaz" idi.
("Meşru olmayan bir şeyde sultanın hükmü geçersizdir")
-
Ebussuud Efendi 1491-1574
Ebussuud Efendi 1545’te aldığı şeyhülislamlık görevini ölene kadar, 29 yıl devam ettirdi. Bu uzun süre içinde hem yazdıklarıyla Osmanlı hukuk ve eğitim sisteminin önemli bir kilometre taşı olmayı başardı hem de gerek halk gerek saray üzerinde ciddi bir tesir icra etti ve Osmanlı hukuk teşkilatını mükemmel bir forma soktu.
https://i.hizliresim.com/7aQzav.jpg
Şimdi cihan hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman'la karşı karşıya geldiği olayı anlatalım.
Osmanlı hukukunda, vakıf malların kira bedelleri, her sene yeniden ayarlanırdı (ecr-i misil). Teklif edilen kirayı dükkân sahibi kabul etmezse, dükkânı boşaltırdı.
Ayasofya Vakıfları’na ait dükkânların kira bedelleri vakıf tarafından yıllık artış olarak bir miktar yükseltilmişti. Kiracılar itiraz edip mütevelliler kanalıyla Kanuni Sultan Süleyman’a müracaat ettiler:
“Vakfın son derece zengin olduğunu, dükkânların mevcut gelirinin giderlere fazlasıyla yettiğini, kira bedellerinin artırılmasına gerek bulunmadığını, kendileri de Müslüman ve muhtaç oldukları için, vakfın bir miktar parasının üzerlerine geçmesinde dinen mahzur olamayacağını” öne sürdüler.
Kanuni, merhameti öfkesine galip bir padişahtı. İnsanların mağdur olmasına da hiç dayanamazdı. Mütevelli heyeti dinledikten sonra, kira bedellerinin bu senelik yükseltilmemesi için ferman verdi.
Mütevelli heyeti, padişah fermanını güle oynaya Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye götürdü. Zira “gereğinin yapılması” kaydıyla fermanı kadılara gönderme görevi ona aitti.
Ebussuud Efendi, fermanı okur okumaz itiraz etti:
“Bunu tamim etmezem! Padişah fermanıyla kira tespiti yapılamaz. Zira padişahın emriyle nâmeşru (yanlış) olan şey meşru (doğru) olmaz; haram olan nesne, ferman ile helâl olmak yoktur. Bu hususlarda emr-i şer’-i şerif (dinin emri) budur. Şer’i hükümlere vâkıf iken onları ketmetmek, Kur’an’daki bir âyetin tehdidine maruz kalmaktır.”
Durum padişaha arz edildiğinde koca Kanuni boynunu büktü: “Şeyh’in sözü haktır!” dedi, fermanını geri çekti.
Osmanlı Devleti’ni, kendi çağının önderi ve örneği yapan şey, işte bu kılı kırk yaran hukuk anlayışıydı. Hukuka önce padişahların uyma zorunluluğu vardı.
BENİM NOTUM: Bu vakıf dükkanlarının kira durumları günümüzde bile zaman zaman basına yansıyor. İlave düzenlemeler, ciddi artışlar yapılıyor. Demek ki vakıf mallarının kiracılarında zihniyet ezelden beri aynı..
Hep bana hep bana.. :)
-
1529 Viyana Kuşatması sıkıntıları
1529 Viyana Kuşatması
Osmanlı Ordusunu uzun mesafeli seferler her zaman zorlamıştır.
Yeniçeriler maaşlı fakat yaya oldukları için yoruluyorlar, Sipahiler atlı olmasına rağmen kendi harçlıkları ile sefere iştirak ediyordu.
Dolayısı ile Yeniçeri yorgun, sipahi ise parasız kalıyordu
https://i.hizliresim.com/oXyD39.jpg
-
Özi kalesi kuşatması.
Rus Ordusunun, Özi kalesini kuşatması.
I. Abdülhamid, Özi'ye son derece önem veriyor ve Hatt-ı Hümayunlarında,
-"AnimAllah, Özi Rusların eline geçerse, Karadeniz ve İstanbul gider" diyordu.
Sonunda bu kaygılar içerisinde Özi'nin düştüğünü öğrenince üzüntüden felç geçirip öldü.
https://i.hizliresim.com/LlGV30.jpg
-
Çanak Yağması
Özellikle elçilerin sarayda kabulü ve düğün zamanlarında tertip edilen Çanak Yağmasında Yeniçeriler, "aç kurdun koyun sürüsüne dalması gibi kaplardaki yemeklere dalar" ve böylece kendileri karınlarını doyurup memnun olurken, devlet sahipleri ve erkanda kulun memnuniyeti ile mesajlarını vermiş olurdu.
https://i.hizliresim.com/mMRY4Z.jpg
BENİM NOTUM: Bu adet uzun yıllar devam etmiş.. Özellikle yabancı elçiler gözünde nasıl komik duruma düşmüşüzdür tasavvur edin.. :)
-
Amerikan büyükelçisinin arabasının yakılması
Amerika büyükelçisi Komer’in aracı ODTÜ’de yakılıyor. 19 Ocak 1969
https://i.hizliresim.com/16Z2LN.jpg
19 Ocak 1969’da, Amerikan Büyükelçisi Robert Commer’in Cadillac marka arabasının ateşe verilmesi, Türkiye’de 1968 kuşağının önemli eylemi olarak tarihe geçti ve 12 Mart Darbesi’ne giden fitili ateşledi.
Commer, ODTÜ Rektörü Erdal İnönü’nün davetlisi olarak üniversiteye gelmişti ve onlar rektörlük binasında görüşürken öğrenciler üniversite önünde Commer’in Cadillac arabasını ateşe verdi.
Bu eylemin arkasında geçlik hareketinin önde gelen isimleri Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Ulaş Bardakçı, Halil Çelimli ve Taylan Özgür vardı. Taylan Özgür, daha sonra faili meçhul bir cinayete kurban gitti.
https://www.youtube.com/watch?v=FKLrQkP87DM
-
Aksaray...50'ler
-
SdKfz 251 zırhlı personel taşıyıcı
Alman ordusunun belkemiği araçlarından biri olan SdKfz 251 zırhlı personel taşıyıcıları
https://i.hizliresim.com/qdN3yZ.jpg
Alman ordusunun belkemiği olan SdKfz 251 zırhlı personel taşıyıcıları tarafından desteklenen ''Schnelltruppen'' birlikleri, Rusya'da bilinmeyen bir köyde yanmakta olan bir eve doğru harekete geçerken, Haziran/Temmuz 1941.
https://i.hizliresim.com/QLzJyj.jpg
Rus ordusu, neredeyse 2900 km boyunca gerçekleşen Bliztkrieg savaşına tamamen hazırlıksız yakalanmışlar ve saldırının ilk dönemlerinde (1941 yazı) korkunç kayıplar vermişlerdir.
https://i.hizliresim.com/bVEjRG.jpg
Bunda, fotoğrafta görüldüğü gibi Alman birliklerinin düşmana oranla daha iyi mobilize olmaları önem taşımaktaydı. Çok hızlı ilerleyen Alman ordusu, Rusları hava ve kara kuvvetlerinin koordineli saldırıları ile Moskova önlerine kadar kısa sürede itmiştir.
https://i.hizliresim.com/dvNoE7.jpg
Bir haftada Alman ordusu, 321 km ilerlemiş, 4000 uçağı yok etmiş ve 600.000 düşman askerini öldürmüş, yaralamış veya esir almıştır.
Aralık 1941'de ise, Alman ordusu Moskova önlerine gelmişti.
-
Domuzlar Körfezi çıkarması
ABD destekli Kübalı rejim karşıtları Domuzlar Körfezi’ne çıkarma yaptı.1961
https://i.hizliresim.com/k98Alm.jpg
Fidel Castro ve arkadaşlarının 1959 yılında Batista yönetimini devirerek iktidara gelmelerinden sonra, ABD başkanı Dwight D. Eisenhower Küba'ya karşı şiddetli bir ekonomik boykot başlatmıştı. Bunun üzerine Küba politik ve ekonomik olarak Sovyetler Birliği'ne yaklaştı. ABD, bu durum karşısında Orta Amerika'daki güvenliğinin tehlikeye düştüğü korkusuna kapıldı.
Ocak 1961'de Küba ile ABD arasındaki diplomatik ilişkiler koptu. Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) daha bir yıl öncesinden Küba'ya yapılacak bir çıkarmanın çalışmalarına başlamış ve bu amaçla ABD'de yaşayan yeni rejim karşıtı Kübalıları askeri eğitime tabi tutmuştu. ABD'nin Eisenhower'den sonraki başkanı John F. Kennedy, çıkarma planını onayladı.
17 Nisan1961'de Amerikan silahlarıyla donatılmış ve CIA yönetimindeki yaklaşık 1300 karşıdevrimci Kübalı, Küba'nın güney sahillerindeki Bahía de Cochinos'a (Domuzlar Körfezi) çıkarma yaptı. CIA, isyancıların karşı devrim yapmasını değil, Havana'da kargaşa çıkmasını ve o kargaşa sırasında Castro'nun suikastla öldürülmesini planlıyordu. Bu şekilde isyancıların hükümeti ele geçirdiği süsü verilip, bu hayalet hükümet hemen ABD tarafından tanınacak ve ABD ordusu "yardım etmek" maksadıyla devrilecek hükümeti tamamen ezecekti.
https://i.hizliresim.com/DY5Eaz.jpg
Ancak çıkarmayı gerçekleştiren güçler, Kübalıların beklenmedik bir direnişliyle karşılaştı. İki gün süren bir çatışmadan sonra teslim olmak zorunda kaldılar ve 1000'den fazla karşıdevrimci esir alındı. Esirler yargılanıp vatana ihanetten 30'ar yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Daha sonra ABD ile yapılan görüşmeler neticesinde mahkûmlar, 53 milyon dolarlık ilaç ve gıda karşılığında ABD'ye iade edildiler.
https://i.hizliresim.com/YQEMAz.jpg
Yaşanan bu gelişmeler, ABD'nin uluslararası kamuoyunda prestij kaybına yol açtı. Kennedy, çıkarmanın başarıyla sonuçlanması için gereken hazırlığı yapmamakla suçlandı ve CIA Başkanı görevinden alındı. Sovyetler Birliği sert bir şekilde olayı protesto etti ve gerekirse müdahale edeceğini duyurdu. Diğer yandan Fidel Castro’nun ünü ve popülaritesi hem ülkede, hem de tüm dünyada artmış oldu.
-
Bektaşi ayini yapanlar yakalandı
-
İspanya İç Savaşı
19 Temmuz 1936'da İspanya İç Savaşı'nın patlak vermesinden sonra Barselona'da bir sokakta ölü atların arkasında mevzi alıp savaşanlar
https://i.hizliresim.com/5an8dd.jpg
-
Van Gölünün Gemileri
VAN GÖLÜ'NÜN GEMİLERİ
Devlet gemi inşa mühendisi Fethi Algon'u 1946 yılında Tatvan'a yollar.
Kocaman bir iç deniz, üzerinde hiç deniz taşımacılığı yok. Fethi Algon eşini, iki oğlunu alır, Kurtalan Ekpresi ile önce Siirt Kurtalan'a oradan da 8 saat (122 km) süren bir yolculukla Tatvan'a varır.
https://i.hizliresim.com/zjpm3B.jpg
https://i.hizliresim.com/V9zlJy.jpg
Vardıklarında manzara şudur Tatvan'da.
Yol yok
Okul yok
Elektrik yok
Su şebekesi yok
Türkçe bilen yok
Bakkal bile yok
Yok yok yok yok
https://i.hizliresim.com/36l97O.jpg
Fethi Algon önce tersaneyi kurar ve Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı yapacak gemilerin, kosterlerin, römorkorların üretimine başlar, iskelelerin yapımları da başlar eş zamanlı Ahlat, Erciş, Van ve Gevaş'ta.
https://i.hizliresim.com/6avZ9N.jpg
https://i.hizliresim.com/WqpV0q.jpg
https://i.hizliresim.com/Gm4vBy.jpg
Sene 1950 dediğinde Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı başlamıştır bile.
Siirt Kurtalan'a gelenler karayolu ile Tatvan'a, oradan da göl çevresinde nereye gidecekse. Fethi Algon bakar ki herkes yakalayamıyor feribot saatlerini, der ki Denizcilik Bankası'na buraya otel lazım.
https://i.hizliresim.com/nQNAq5.jpg
Bunun üzerine Doğu Anadolu'nun ilk ve tek dört yıldızlı oteli Tatvan'a inşa edilir. Vatandaş feribot beklerken rezil olmasın diye. İstanbul'dan Yalova'dan şefler, otel müdürleri getirilir personelinin eğitimi için. Otelin adı Denizcilik Bankası Oteli'dir.
https://i.hizliresim.com/lqNkgB.jpg
https://i.hizliresim.com/dvNnPZ.jpg
Bu arada tersane arazisi bir kampüs haline getirilir. 1950 gibi senede Van Gölü'nde yelken yapılır. Çevre illerden sayısız insan yelkenli izlemeye gelir. Fethi Algon'a devletin gönderdiği paralar Diyarbakır üzerinden gelir. Çünkü en yakın Ziraat Bankası oradadır.
https://i.hizliresim.com/0Rp71D.jpg
Mecido isimli bir eşkiya yolda parayı getirenleri soyar, bütün paraları alır. Jandarma bile Mecido'ya bulaşmak istemez. Fethi Algon Mecido'ya haber salar, gelsin görsün beni diye. Mecido bir eşkiyadır
Kalkar gider. Fethi mühendis derdini sorar. Mecido der, adam vurdum, eşkiyayım diye kime bana iş vermez, ne yapayım der. Fethi Algon, 1.90 boyundaki bu dev adama Tatvan tersane Kampüsü'nde bekçilik işi verir. Mecido eşkiyalığı bırakır.
https://i.hizliresim.com/oXNAMQ.jpg
Karda tipide çoru çocuğu okula götürmek de dahil her işe canla başla koşar. Tersanenin has adamı olur. Ki demiştik Tatvan'da okul yoktu, mühendis Fethi Algon'un oğlanlar okula başlayacak olunca kaymakama valiye çıkıp okul mevzunuzu dile getirir.
https://i.hizliresim.com/4jVLP0.jpg
Sene 1948'dir. Vali kaymakam yok öyle bi para bizde. Okulu yapın biz öğretmeni atayalım. Fethi Algon bulur buluşturur, tersane kampüsünde bir oda, karatahtaya 25 öğrencinin eğitim alacağı bir derslik kurar, valiye kaymakama haber salar, atayın öğretmeni. Böylelikle Tatvan'ın ilk okulu açılır. Öğrenci sayısı 25'dir. 23'ü Türkçeyi ilk defa okulda duyar.
https://i.hizliresim.com/ADXAL7.jpg
Fethi Algon ve ailesi 1959 senesine kadar Tatvan'da kalır ve bugün bile Bitlis il merkezinin daha önünde anılmasını sağlayan altyapıyı atarlar Tatvan'da. Sonra geldikleri yer olan İstanbul'a dönerler. Bozulan Türkçeleri nedeniyle çocukların lakabı artık kırodur İstanbul'da.
https://i.hizliresim.com/26o2G0.jpg
Oğlanlardan küçük olanı Atila yıllar sonra Denizcilik Bankası'nda müfettiş olur. 1970ler filan. Tatvan denetlemesi vardır. Gönüllü olur. Yine Kurtalan Ekspresi, Bitlis, Tatvan mekana varır. 3 gece 4 gün. Tatvan'da babası zamanında açılan Denizcilik Bankası oteline yerleşir.
https://i.hizliresim.com/y6pPE0.jpg
Resepsiyonda devcileyin ama beli bükülmüş bir adam vardır. Resepsiyonustla kavga etmektedir. Üstü başı perişandır. Atila zar zor tanır adamı. Babasının eşkiyalığı bırakıp ile aldığı eşkiya Mecido. Sarılırlar, ağlaşırlar, dertleşirler.
Babası gittikten sonra gelenler ne yapıp edip kovdurmuştur Tatvan tersanesinden.. Mecido'yu eşkiyadır, adam vurmuştur, katildir diye. Oğlunun açtığı bakkal dükkanı geliri ile kıt kanaat geçinmektedirler Tatvan'da.
Sorarım size? Fethi Algon da devlettir, sonrasında gelenler de?
Bu devlet nasıl bişeydir? Hele deyin bana.
https://i.hizliresim.com/JZzpaq.jpg
NOT: Fethi Algon'un torunu Burcu Algon bugün Azerbaycan yelken milli takımının koçu. Cumhuriyet'in yarattığı katma değer bugün Cumhuriyet'in sınırlarını aşıyor.
-
Altı gün savaşı
-
Polonya’da Çekilmiş Bir Savaş Fotoğrafının Acı Hikayesi
Polonya’da Çekilmiş Bir Savaş Fotoğrafının Acı Hikayesi
https://i.hizliresim.com/LlRag0.png
Bu fotoğrafta, Amerikan belgesel yapımcısı ve fotoğrafçı Julien Bryan, ablasını Varşova yakınlarındaki bir arazide çalışırken Alman hava kuvvetlerinin saldırısı sonucu kaybeden 10 yaşındaki Kazimiera Mika’yı teselli etmeye çalışıyor.
https://i.hizliresim.com/grY5V0.jpg
Julien Bryan 13 Eylül 1939 tarihli fotoğrafının hikayesini şöyle anlatıyor:
“Kasabanın kenarındaki küçük bir alanda dolaşırken trajik bir olaya tanık olmak için yalnızca birkaç dakika geç kalmıştık fakat bu hepsinden daha inanılmazdı.
7 kadın tarlada patates topluyordu. İlçelerinde un kalmamıştı, bir şeyler yiyebilmek için bunu yapmak zorundaydılar.
Aniden iki Alman uçağı gökyüzünde belirdi ve 200 metre uzağımızdaki bir eve 2 bomba bıraktılar. Evde bulunan iki kadın hayatını kaybetti.
Patates toplayan kadınlar uçaklar tarafından farkedilmemeyi umarak yere uzandılar. Uçaklar uzaklaştıktan sonra patates toplamaya devam ettiler. Yiyecek bulmak zorundaydılar.
Ancak uçaklar görevlerini bitirmediklerini düşünüyorlardı. Birkaç dakika sonra uçaklar geri döndü ve yere 200 metre yükseklikten uçarak tarlada çalışan kadınları makineli tüfek ateşiyle biçtiler.
https://i.hizliresim.com/9ar4qZ.jpg
Tarladan çalışan 7 kadından 2’si öldü, geriye kalanlar kaçtılar. Ben cesetlerin fotoğraflarını çekerken küçük bir kız koşturmaya başladı ve ölülerden birinin başına gelip durdu. Öldürülen kadın küçük kızın ablasıydı. Küçük kız daha önce ölümle yüzleşmemişti ve ablasının neden kendisiyle konuşmadığını anlamıyordu.
https://i.hizliresim.com/16ZyDB.jpg
Çocuk şaşkınlık içinde bize baktı. Kolumu ona uzattım ve sıkıca sarılarak onu rahatlatmaya çalıştım. Ağladı. Benimle birlikte olan iki Polonyalı memur ve ben de öyle yaptık…”
https://i.hizliresim.com/v6NE8A.jpg
https://i.hizliresim.com/P1aq6d.jpg
https://i.hizliresim.com/7a1kXL.jpg
Kazimiera Mika 2010 yılında “Varşova’da bir Amerikalı” isimli sergide.
-
Milli Mücadelede Batı Karadeniz Çeteleri
Milli Mücadele’de Batı Karadeniz Bölgesi kavramı; coğrafi mekan olarak Osmanlı idari yapısındaki Kastamonu vilayeti ile Bolu ve Zonguldak müstakil sancaklarıdır. Bugünkü idari yapılanmamızda ise Sinop, Çankırı, Bartın, Kastamonu, Bolu ve Zonguldak illerimizi içerisine alan coğrafi bölgeyi nitelendirmektedir.
https://i.hizliresim.com/ADX6Eq.jpg
Bu bölgede sadece Zonguldak ve Ereğli’de Milli Mücadele tarihimizde düşman işgali görünmesine karşılık, bölge Batı Cephesi’nin lojistik desteğinin sağlaması, Ankara hükümetinin dünyaya açılan giriş-çıkış kapısı olması açılarından 1919-1923 tarihleri arasında olağanüstü bir devre yaşamıştır. Bölge insanın Türk Milli Mücadelesi’ne inanılmaz katkıları tarih sayfalarında efsaneleşerek yerini almıştır.
https://i.hizliresim.com/5anm4d.jpg
Bunlardan en önemli sima İpsiz Recep'tir.
https://i.hizliresim.com/MVBgX9.jpg
https://i.hizliresim.com/QLzYJg.jpg
https://i.hizliresim.com/XM3qyD.jpg
https://i.hizliresim.com/bVEMjj.jpg
https://i.hizliresim.com/dvNZon.jpg
-
Milli Mücadelede Batı Karadeniz Çeteleri
Batı Karadenizdeki çetecilik faaliyetlerinde İpsiz Recep gibi milli mücadeleye fevkalade destek vermiş insanlar olduğu gibi sonradan zarar verenlerde olmuştur.
Bunlardan en önemlisi Devrekli Muharrem Beydir.
https://i.hizliresim.com/nQNm25.jpg
https://i.hizliresim.com/v6N8Rm.jpg
-
Köyden indim şehire 1974
'Köyden İndim Şehire' filmi çekildiğinde Kemal Sunal 30, Halit Akçatepe 36, Metin Akpınar 33, Zeki Alasya 31 yaşındaydı.
En büyük olanın H.Akçatepe(1938) olduğuna şaşırmamak imkansız çünkü filmlerde her zaman ailenin en küçüğü rollerinde oynamıştır...:)
https://i.hizliresim.com/WqpGW4.jpg