Alıntı:
Kapheros
@sigaramcamel
731. Birim ya da resmi adıyla, Kanto Ordusu Karantina ve Sulama Şubesi (ya da Salgın Hastalıkları Önleme ve Su Arıtma Merkezi), Çin-Japon ve II. Dünya Savaşları sırasında Mançurya bölgesinde aktif olan biyolojik ve kimyasal savaş birimidir.
Alıntı:
Japonlar 1925 yılında imzalanan ve 1928 yılında yürürlüğe giren Cenevre Protokolü’nün kimyasal ve biyolojik silahları yasaklamasına rağmen, salgın hastalıkları önleme ve su arıtma tesisleri adı altında bir birim kuruldu.
Alıntı:
Bu birim binlerce esirin getirildiği sayısız insanlık dışı deneyin yapıldığı kampa gelenlerin dönmediği Auschwitz benzeri bir kamptı. Japon imparatorluk ordusunun biyolojik savaş birimi olan bu birim, Mançurya’da 1930’ların başında kurulmuş, 1936’ da genişletilmişti.
Alıntı:
Kampın korgenerali Shiro Ishii ve Genel Sekreteri Masaji kontrolünde 1939-1945 yılları arasında 3000 Japon araştırmacı pek çok deney yaptı. Deneklerin büyük çoğunluğu Çinlilerden oluşuyordu. Çinlilerin dışında Ruslar, Moğollar ve Koreliler de bulunuyordu.
Alıntı:
Unit 731’in yöneticisi Japon İmparatorluk Ordusu generali, Kyoto Üniversitesi’nde okumuş mikrobiyolog ve cerrah Shiro Ishii idi. Tesis, su arıtma ve salgın hastalıkları önleme merkezi olarak gösterilmiş ve asıl amaç gizlenmişti. Tesisteki çalışmalar 8 farklı birim tarafından
Alıntı:
yürütülüyordu: bakteriyoloji araştırmaları, savaş ve alan deneyleri, su filtresi üretimi, bakteri seri üretim ve muhafazası, eğitim birimi, malzeme birimi, klinik teşhis birimi ve genel sekreterlik. İnsan denekler arasında Çinli, Koreli ve az sayıda Rus askerin yanı sıra kadın,
Alıntı:
erkek, çocuk ve bebeklerden oluşan sivil esirler de vardı.
Savaş esnasında askerlerin yaşayacakları olumsuzluklar ve uç noktalardaki koşullardan salgın hastalıklara, biyolojik silah denemelerinden çapraz organ nakillerine kadar akla gelebilecek
https://i.hizliresim.com/fjdrrr3.jpg
https://i.hizliresim.com/elbdtx3.jpg
Alıntı:
(ve hatta aklın sınırlarını zorlayacak) her şey denenmişti: kan kaybından ölmeyi incelerken insanların kol ve bacakları kesilerek yavaş yavaş ölmeleri gözlemlendi, donma deneylerinde uzuvlar dondurulup yeniden ısıtıldılar ve kangren araştırıldı,
https://i.hizliresim.com/gl7qeig.jpg
Alıntı:
yemek borusu sindirim sisteminin farklı yerlerine bağlandı, insanlar canlıyken mideleri alındı, ateşli silahla ölümlerin incelenmesinde esirler farklı farklı mesafelerden vuruldular, hemen yanlarında el bombaları patlatıldı, kan transfüzyonu deneyleri yapılarak farklı hayvanların
Alıntı:
kanı esirlere nakledildi, basınç ve gaz odalarına sokuldular, ölene dek santrifüjlerde tutuldular ve anestezi olmaksızın üzerlerinde büyük cerrahi operasyonlar yapıldı. Esirler baş aşağı asılarak ne kadar sürede boğularak ölecekleri denendi.
https://i.hizliresim.com/fyvstkf.jpg
Alıntı:
Böbreklerine at idrarı enjekte edildi, kol-bacakları kesilerek tam ters şekilde yeniden vücutlarına yerleştirildi. Tesiste hamile bırakılan kadınlar üzerinde dirikesim uygulandı.
Esirler tarlalara götürülerek sadece kol ve bacakları dışarıda kalacak ve
https://i.hizliresim.com/21gpy79.jpg
Alıntı:
hayati organlarını koruyacak şekilde kasklar giydirilerek direklere bağlandılar ve uçaklar havadan bombalar yağdırdı. Dr. Ishii yönetiminde yapılan biyolojik savaş deneylerinde üzerlerinde deneyler yapılan esirlere ‘maruta’ (odun kütüğü) adı veriliyordu.
https://i.hizliresim.com/38h2oe1.jpg
https://i.hizliresim.com/1tb46q6.jpg
Alıntı:
Tokyo Üniversitesi’nden seroloji uzmanı Dr. Sueo Akimoto yaşananları şöyle anlatıyordu: “Oraya ulaşıp insan deneylerini öğrendiğimde şok oldum. Bilim insanları mahkumlara hayvan gibi davranıyorlardı ve çok azı vicdana sahiplerdi.
Alıntı:
Esirler düşmandı ve neticede ölümle cezalandırılacaklardı. Bu esnada tıbbın ilerlemesine katkıda bulunacakları için bunun onurlu bir ölüm olacağını düşünüyorlardı… Çalışmalarım insan deneyleri içermese de çok korkmuştum.
Alıntı:
Araştırma direktörü Maj-Gen Kikuchi’ye üç dört kez istifamı yazmıştım ancak bırakmanın hiçbir yolu yoktu Bırakırsam, gizlice idam edileceğim söylendi”
Deneylerde kullanılan kurbanlar 4-5 hafta geçmeden ya ölüyor yada öldürülüyorlardı. Ölen denekler rematoryumlarda yakılıyordu