Tanımlanamayan uçan araçlar için kullanılan UFO kavramı ile uzaydangelen canlılar çok farklı konular. NASA yıllardır aynı şeyi söylüyor biz istediğimizi anlıyoruz. Pardon, uyduruyoruz. Hoşumuza gidiyor bu ihtimal.
Printable View
Peki benim gördüğüm neydi evimin karşısında,büyükçe beyazımsı yerden 50 mt yüksekte evimden 200mt uzakta,tahminen 2 balon büyüklüğünde,sadece 30 sn kaldı havada hızlan gözden kayboldu karadeniz istikametinde,bende hertürlü cihaz var çekim ve gözlemek için,daha elime almadan çekime fırsat bulamadım,sadece ben değil görgü tanıdıklarımda gördü...Zaten matematiksel olarak Evrende yalnız değiliz,üstelik kadim antik dönemlerden kalma eserlerin sırrını hala çözemiyoruz,belkide başka boyuttanda gelebilir vs uzar gider.
Dünyayı bekleyen tehlikeler...genellikle 2018 yılında başladı bu durum,dünyamız bundan sonra eskisi gibi olmayacak !!!
•küresel ısınma. ...
•telomer aşınması. ...
•nükleer savaş ...
•büyük virüs salgını. ...
•küresel terörizm. ...
•meteor çarpması. ...
•robotların istilası.
Kozmik ışın yağmuru
süper volkanlar
karadelikler
yapay zeka
büyük güneş patlamaları vs.
1859 Carrington Güneş Patlaması Tekrar Yaşansa Ne Olur,önceki gün paylaşım siteleri sekteye uğramıştı,olası 1859'da güneş patlamasının tekrarı çoğu şeyi gümletir,o zamanlar sadece telgraf vardı onu etkileyen sistem şimdi çoğu şeyi sekteye uğratır mini kıyamet yaşatır,ondan büyük olursa veladdalin amin.
https://www.youtube.com/watch?v=fyBb9avJVTw
Selam, Hava yağmurlu muydu? Yıldırım var mıydı yakınlarınızda? Bu konu hakkında bilimsel açıklamalar var. Belki ilginizi çeker.
https://youtu.be/O78SQr3Nhy4
Hava açık,ilkindi sonrasıydı,kanıt olarak sadece görgü tanıkları,tam çekim yapacakken yan odaya geçtiğimde kaybolmuştu:notr:
O videodaki olayları bilirim,yıldırım anındaki toplarıda öyle değildi hava berrak açık alanda yerden 20-30 metre yükseklikte büyükçe metalik beyaza yakın bina yarısına yakın elips.
Dünyanın oluşumu nasıl oldu,sistem çarkları vs Şengör hoca anlatıyor,Celal Şengör,İlber Ortaylı,Muzzez İlmiye,Mümtaz Soysal zaten bizden birisi yakından tanırım Ankaradan ışıklar içinde uyusun, aşağıda linki tıklayın dinleyin.
https://www.youtube.com/watch?v=tK2k00U-Mrc
İnsanlık pat diye ortaya çıkmamıştır,onlar dincilerin uydurmasıdır,kolaya kaçmasıdır bilgiden yoksundurlar,biraz bilgi tazelemek iyidir
Dünyadaki canlılara yönelik evrimsel ağacı geriye sardığımızda dünyadaki tüm canlıların ortak atası olan LUCA'ya ulaşıyoruz. LUCA Son Evrensel Ortak Ata demek. Buradaki "evrensel" kelimesi, şu ana kadar bildiğimiz bütün canlıların evrensel kümesi gibi düşünülebilir. Yani dünyadaki canlıların hepsinin son ortak atası. Fark edebileceğiniz gibi "son ortak ata" diyoruz. Bu, ilk canlı değildi. Muhtemelen LUCA'dan önce de organizmalar yaşadı ama bir nedenle onun soy hattı baskın geldi ve dünyadaki tüm canlılar onun soyunu paylaşıyor.
Peki o zaman ilk canlı ne? Süreğen/kesintisiz olaylarda "ilk" kavramı bulunmamaktadır. Örneğin türleşme böyle işler. İlk insan yoktur. Çocukluktan yetişkinliğe geçtiğiniz ilk an yoktur. Sadece keyfi ayrımlar belirleriz ve bir kısma çocukluk bir kısma yetişkinlik deriz.
Cansızlıktan canlılığa geçiş de kesintisiz/süreğen olaylar bütünü olduğu için "İlk canlı bu." diyebileceğimiz bir canlı yok. Eğer ilk hücrelerin oluştuğu anları hızlı çekimde gözleseydik tam olarak "Hah, şimdi yaşam oluştu." diyebileceğimiz bir nokta olmazdı. Karmakarışık kimyasal tepkimelerden, belirli bölgelerde lokalize olan kimyasal tepkime öbekleri görürdük.
Yani hayır, pat diye de oluşmadı. 4 milyar yıl kadar önce "abiyogenez" denen uzun ve karmaşık bir "kimyasal evrim" süreci yaşandı. Dolayısı ile sorunun doğru versiyonu olan "Canlılık nasıl oluştu?" sorusu, hala bütün ayrıntıları çözülememiş ve sayfalarca anlatılabilecek kadar karmaşık bir süreç.
https://evrimagaci.org/soru/ilk-canl...-cikmistir-932
https://khosann.com/dunyada-yasam-na...tu-ve-gelisti/
ETER''ESİR''Nedir
Esîr, eski stoacıların ve günümüzde teozofların "ether" dedikleri, maddenin insanın beş duyusu ile algılayamadığı; katı, sıvı ve gaz hallerine oranla yoğunluğu daha az, vibrasyonel hızı daha yüksek, daha süptil ve daha akışkan haline verdikleri addır.
Ether teriminin kökeni, antik çağ inisiyasyonlarında kullanıldığı biçimiyle, aither veya aiether olarak da yazılan aether’dir. Eski Yunancada aether, kökeni olan “aitho†sözcüğünden de anlaşılabileceği gibi, “ateşli, parlak ve havadan daha süptil olan†anlamına gelmekteydi ve fiziksel bir mekanı ifade etmiyordu. Aether, antik çağın ezoterik öğretilerinde kimi zaman maddenin esîr denilen halini, kimi zaman da maddenin “ilk madde†(materia prima) denilen ilk, cevherî halini ifade etmek üzere kullanılıyordu. 1800'lü yıllarda bazı fizikçiler "mutlak gözlem çerçevesi"ni tarihsel nedenlerle "esir" olarak adlandırmıştı. Bu sadece kavramsal bir adlandırmaydı, ve antik Yunanda söz edilen esir değildi. Daha sonraları Albert Einstein'ın özel görelilik kuramı ile mutlak bir gözlem çerçevesinin olmadığı anlaşıldı.
Kısaca esîr ya da ether, maddenin algılanamayan dördüncü hali olarak kabul edilmişti. Teozofi'ye göre, Şamanizm'de ve birçok inanışta "yedi kat gök", "dokuz kat gök" "on iki kat gök" vs. olarak sözü edilen "gök katları", maddenin bu dördüncü halinin birbirini izleyen derecelerinin belirtilmesinden ibaret olduğu düşünülmektedir[kaynak belirtilmeli]. Bu derecelenme için "gezegensel zincir" (planetary chain) terimini kullanan Teozofi'ye göre Güneş Sistemi içinde on iki kademelenme olmakla birlikte, Dünya gezegensel zinciri ancak yedi kademeden oluşur. İnsanın da bu şekilde, fiziksel bedeni ile ruhu arasındaki gitgide süptilleşen bedenleriyle, 7 bedenden oluştuğunu iddia ederler.
Genelleme böyle lanse edilir
https://tr.wikipedia.org/wiki/Es%C3%AEr
Ama şu var,hala bilmediğimiz gizem dolu bir Dünyadayız,antik ve kadimlerden gelen bilgilerden yoksunuz,mesela Türklerin Yada gücünü bilmiyoruz,işte burada Eter elementinin durumu ortaya çıkıyor,bu element zamanlan bazı unsurlarlan çorba edilmiş temeline fazla inilmemiştir üstü kapatılmıştır,Örneğin Haarp,aynen Yada gibi değilmi ?...Herşeyin özü enerji olduğuna göre çok bilmediğimiz olaylar mevcuttur.
Pandemi zamanları bir bakıma iyi oldu...
Bazıları kendileriyle başbaşa kaldı ve sorgulama başladı sokağa çıkılmayan günlerde.
Bazıları da can sıkıntısı ile borsa, viop, forexe daldı....
Dünya ekonomisi genişlemeye de başlayınca coinler de işin içine girdi...
Ben sorgulayan tarafta oldum.. Aklıma ve mantığıma uymayan, durumlar yaşamaya başladık.
Gidişat hayra alamet değildi ki hala aynı....
Kendimi bir müddet sonra piyasadan çekip izledim...
Bayağı zaman sonra sistem dışına çıkmak gerektiğini düşündüm ve kademeli olarak çıktım..
Şu ana kadar bazı kayıplar olsa da çok önemli değil . Yüksek riski sevmem...
Bazıları fark etti ama çoğunluk durumu kavramamış gözüküyor bana göre...
Dünya da sistemin tıkandığını, nüfus artışına rağmen büyümenin durduğunu, yaratılan bolluk algısının balon olduğunu görmemek imkansızdı.
Dünya değişim emareleri gösteriyor... Bunları farkeden azınlıklar önlem almak için başımıza türlü sorunlar çıkarıyor...
Dünya artık akleden, aydınlanan ruhları bekliyor...
Saygılar
Aydın Türkgücü
1966 yılında Edirne’de doğdu. 1988 yılında Kara Harp Okulundan Muhabere Teğmen olarak mezun oldu ve 1994 yılında ordudan ayrıldı.
Bilgisayar programcısı olarak orduda ve özel sektörde bir çok proje gerçekleştirdi.
1995 yılından itibaren, Kutsal Kitaplardaki, Holografik Evren ve Sanal Gerçeklik üzerine ilk kitabı, "Ben Hazırım Başlasın"ın tüm okuyucularını kitabın üzerinde yaratacağı şoklara karşı sigortaladı.
2014 yılında, altının değil bilginin altın kadar değerli olduğu Altın BİLGİ Çağını başlattı. "Nobel Barış Ödülü sadece insanlarla insanlar arasındaki barışa ödül veriyor. İnsanlarla doğa ve insanlarla hayvanlar arası barışı da kapsayan Bütünsel Barış (Holistik Barış) ödül kategorisi de açılmalı ve bu konuda çalışanlar da ödüllendirilmeli." dedi.
Holografik Evren tasarımının Kalıcı Dünya Barışını nasıl sağlayacağını anlattığı kitapları ve seminerleri dolayısıyla 2015 Nobel Barış Ödülüne Aday gösterildi.
Dünyaya Kalıcı Barışı bilim ve teknolojinin getireceğini savunan Aydın Türkgücü, Tanrıya Dönüş (İyi İnsanlara Güzel Haberler) kitabındaki çalışmasıyla 2017 yılında Nobel Barış Ödülüne yeniden aday gösterildi. Bu kitap Tanrıya Dönüş kitabının yeniden düzenlenmiş ve ilave bölümler eklenmiş halidir.
Yayınlanmış Kitapları:
İsimsiz Kitap 1995
Ben Hazırım Başlasın 1998
Sanal Tanrı "Tanrıdan Önce Son Çıkış" 2007
İnanmak İçin Yeni Sebepler 2009
Altın BİLGİ Çağı 2014
Tanrıya Dönüş "İyi İnsanlara Güzel Haberler" 2016
Sanal Tanrı "Başlangıç" 2017
http://aydinturkgucu.net/bygtrk.html
Burada Enerjiden miktar bahsedeceğim,bu sadece ufak bir detay.
Düşünce enerjiye dönüşür mü?
Bilinçli olarak düşünülen her düşünce bilinçaltına etkiler ve bu etki düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür.
Enerji nedir nasıl oluşur?
Enerjisini esas olarak nükleer füzyondan alır. Nükleer füzyon ile Güneş çekirdeğinde protonlar birleşerek helyum açığa çıkar ve böylece kütle, enerjiye dönüşür. Açığa çıkan enerji Güneş'in yüzeyine taşınır ve esas olarak ışınımla uzaya yayılır.
İnsan bir enerji mi?
Madde kendini yavaşlatarak kendini gösteren enerjiden başka bir şey değildir. Yani madde olarak gördüğümüz her şey (vücudumuz dâhil) enerjidir. Evrende temel bir kütle var olmadığı ve bu kütlenin enerji olması sebebiyle, tek bir yerde olması da imkânsızdır.
Maddenin enerjisi var mıdır?
Doğrusunu isterseniz soruyu şöyle cevaplamak isterdim: Higgs alanıyla etkileşime girerek kütle kazanan elektron, proton ve nötron gibi cisimlere madde denir. Higgs alanıyla etkileşime girmeyen foton gibi cisimlere ise enerji denir.k bir detay.
Beyin enerji yayar mı?
Görebileceğiniz gibi beyne yaklaşık 23 Watt düşüyor demektir. Bir diğer deyişle beynin gün boyunca 500 kcal civarında enerji harcadığını söyleyebiliriz. İlginç bir bilgi olarak, düşünme faaliyetinin sanılanın aksine bu enerji sarfiyatına sadece 20-50 kcal eklediği bilinmektedir.
Düşünce bir enerji midir?
Düşüncelerimiz de belli bir frekansta titreşen enerjidir. Yani biz, her ne düşünürsek, aynı titreşimleri harekete geçiririz.
Düşünce gücü gerçek mı?
Düşünce gücü kendi gerçekliğinizi yaratmanız için kilit bir role sahiptir. Fiziksel dünyada algıladığınız her şeyin, düşünce ve inanışların görünmez dünyasında bir kaynağı vardır. Bu yüzden bireyin düşüncelerini kontrol edebilmeyi öğrenmesi oldukça önemlidir.
lk enerji nasıl oluştu?
Sorunuzun cevabı gayet basit: İlk enerji hiç oluşmadı, hiç varolmadı. Çünkü evreni meydana getiren tüm artı ve eksi yüklü enerjilerin toplamı sıfırdır.
Kaç tane enerji türü vardır?
Kaç tane enerji türü vardır?
Toplamda 8 ana enerji
çeşidi vardır. Bunlar potansiyel, kinetik, ısı, ışık, elektrik, kimyasal, nükleer ve ses enerjisidir. Unutmamamız gereken ise hiçbir enerjinin kaybolmadığıdır. Olsa olsa başka bir enerji türü olmuştur
Enerjisi yüksek insan ne yapar?
Zihin, insan vücudundaki enerji seviyesini etkileyen en önemli faktör. Zihinsel enerjisi yüksek olan insanların ortak özelliği; mutluluk, yüksek irade, güven ve motivasyon sahibi olmaları. Artan irade ve motivasyonla da sağlıklı beslenme gibi alışkanlıklar kazanmak mümkün.
Enerji okumak nedir?
Enerjiyi elle tutamadığımız ve gözle göremediğimiz için bazıları tarafından yok varsayılsa da o her zaman bizimle ve her yaratım sürecinin de temel unsuru. Ve işte biz bu enerjinin farkındalığa dönüşmüş haliyiz. Bizler dahil eril ve dişil enerjiler her yerde bulunur ve bu enerjiler okunabilir.
Madde nasıl oluştu?
Atomlar birleşerek maddeleri meydana getirir. Örneğin: İki hidrojen atomu ile bir oksijen atomu birleşerek suyu meydana getirirler. Bir atom; elektron, nötron ve protondan oluşur. Elektron maddenin en küçük parçacığıdır ve enerjiden oluşur.
Enerji yok olur mu?
Dahası enerji yok olmaz. Enerjinin bir kısmını otomobili itmek için kullanırsınız. Geri kalanı ise sürtünmeye bağlı atık ısı olarak havayı ısıtır.
şık madde mi enerji mi?
Işık, madde değil, bir enerji biçimidir. Madde atomlardan oluşur. Işık aslında elektromanyetik radyasyondur.
Insan beyni kaç watt?
9. Beyniniz yaklaşık 12-25 watt elektrik üretir, bu da bir ampulü aydınlatmaya yetecek güç demektir. 10. İnsan beyni, pek çok durumda insanı kandırdığı ve insanların bazı şeyleri gerçeklerden farklı algılamasına neden olduğu için düşünüldüğü kadar mükemmel değildir.6 Tem 2018
Insan beyninin yakıtı nedir?
Beynin yakıtı glikoz
Beynin çalışırken nasıl enerji harcadığını araştıran McNay, beynin, diğer organların aksine, yalnızca basit bir şeker olan glikozla çalıştığına dikkat çekiyor. Ayrıca zorlayıcı bilişsel etkinlikler, daha basit etkinliklere kıyasla çok daha fazla miktarlarda glikoz gerektirir.
Bir insan kaç watt enerji yayar?
Bir insan kaç watt enerji yayar?
İnsanlar, aktivite seviyesine bağlı olarak 100 ile 1000 W aralığında ısı üretirler
İnsan beyin gücü ile neler yapabilir?
Düşünce gücü ile her şeyi değiştirebilirsiniz. Ne zaman bir deneyim yaşasak, karşılık gelen nöronlar aktive olur. Her etkinleştirildiklerinde, önem sırasına göre biraz yükseltilirler. Bir deneyimi tekrarlamak veya uzatmak, nöronlar arasındaki bağlantıları güçlü tutacak ve kalıcı olmalarını sağlayacaktır
İnsan enerjisi nasıl yükselir?
10 Dakikada Enerjinizi Yükseltmenin 10 Yolu
• 1/10. Kahvaltı Yapın. ...
• 2/10. Kan Dolaşımınızı Aktif Edin. ...
• 3/10. Stressavar Kuruyemişleri Sevin. ...
• 4/10. Su İçin. ...
• 5/10. Nane veya Tarçın Kabuğu Koklayın. ...
• 6/10. Hareket Edin. ...
• 7/10. Güneşe Çıkın. ...
• 8/10. Mutlu Edecek Melodiler Bulun.
Insan düşünerek kendini hasta eder mi?
Bunun cevabı evet, gerçekten düşünceler, özellikle de olumsuz düşünceler bir insanda bir hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bir şey yoktan var olabilir mi?
Termodinamiğin birinci kanununa göre; enerji yoktan var edilemez ve var olan enerji de yok edilemez
Pozitif enerji nasıl yükseltilir?
Gelin, içsel enerjiyi yükseltmek için uygulayabileceğiniz yöntemlere daha yakından göz atalım.
1. 1.Güne Kahvaltıyla Başlayın. ...
2. 2.Hareketsizlikten ve Monotonluktan Kaçının. ...
3. 3.Su İçmeyi Unutmayın. ...
4. 4.Sağlıklı Atıştırmalıkları Tercih Edin. ...
5. 5.Kendinizi Müziğin Büyüsüne Bırakın.
Bir insanın enerjisinin yüksek olduğunu nasıl anlarız?
gözler ele verir. bir anlık bile dalmazlar, hep hazırda, hep gözlemle meşgul. bir taraftan da konuşur, yorum yapar, kendi yorumuna tezat üretir. temposunu yakalamak bile yorar, dikkatini başka bir yere veremezsin, onu takip etmeye çalışırsın, kaçırdın mı kaybolacaktır sanki kalabalık içinde.
Ruhun enerjisi var mıdır?
Ruh insanda bir özellik olarak görülen, kütlesiz bir enerjidir. Güneş, söndükten ancak sekiz dakika sonra kaybolur. Işığı dünyaya, saniyede 300.000 km hızla gelir. Onun dışındaki farklı bir enerji türü de ruhtur.
Aura bilimsel mi?
Aura terapistlerine göre, aura bedeni sarmalayan bir enerji alanıdır ve bedenin kendisi hastalığı ya da hastalığın belirtilerini göstermeden önce, aura fiziki hastalığın belirtilerini sergiler. Aura terapinin geçerliliği bir yana, auralara inanmanın bilimsel bir temeli yoktur.
Enerjiyi ne yükseltir?
Enerjinizi Artırmanın 4 Basit Yolu
• Kendinizi motive edin. Eğer pozitif düşünürseniz emin olun gün içinde yapacaklarınız için enerjiyi de bulacaksınız. ...
• Kısa bir yürüyüş ya da şekerleme yapın. ...
• Gıda takviyelerini boşverin. ...
• Kaliteli kalori alın.
Evrende ilk oluşan element nedir?
Evrenin ilk molekülü kabul edilen Helyum Hidrit ilk kez uzayda tespit edildi. Her biri nötr bir helyum atomu ve pozitif yüklü bir hidrojen atomundan oluşan bu yüklü moleküller, evrenin ilk döneminde neredeyse tamamen hidrojen ve helyumdan oluşurken, bu iki elementin çarpıştığı zaman oluşturabilecekleri tek moleküldü
Evrenin yüzde kaçı boşluk?
Gözlemlenebilir evrenin çapının yaklaşık 28 milyar parsek (93 milyar ışık yılı) olduğu tahmin edilmektedir. Bu hesaplamada gözlemlenebilir evrenin en uzak ucu yaklaşık 46-47 milyar ışık yılı ötede olarak hesaplanmıştır.
Enerji neden yok edilemez?
Bir sistemin iç enerjisindeki değişim: sisteme verilen ısı ile, sisteme çevre tarafından uygulanan iş toplamıdır. Bu yasa "enerjinin korunumu" olarak da bilinir. Enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.
Evrende ne kadar enerji var?
Çoğu fizikçiye göre, kütleçekiminden kaynaklanan ve tüm pozitif enerji miktarına eş bir de “negatif enerji†miktarı vardır. Yani, Evren'de ne kadar pozitif enerji var ise bir o kadar da negatif enerji vardır ve bu ikisi birbirini dengeler. Sonuç olarak, Evren'in toplam enerji dengesi sıfırdır.
Şimşek bir cisim midir?
Işık madde midir yoksa cisim midir sorusunun çok fazla araştırılan cevabı ise; Işık bir maddedir. Cisim değildir. Çünkü eğer ışık bir cisim olsaydı beş duyu organı ile hissedilebilir bir nitelikte olurdu. Işık kaynağı insan gözünün cisimleri görebilmesi için çok büyük bir önem taşımaktadır.
Gece beyin çalışır mı?
Uykuda beyin, uyanık olduğundan daha fazla çalışır. Bir yandan gün boyunca edindiği bilgilerin sınıflandırılması, depolanması, gereksiz bilgilerin atılmasıyla uğraşırken; duygularını, düşüncelerini ve bedenini yönetmek için harcadığı çabadan üretilen toksinleri de uyku esnasında temizler
ir insan hafızası kaç gb?
İnsan hafızası bizim teknolojimizi aşan bir durum. Ancak bilgisayara benzeterek bir tahminde bulunabiliyor. Yaklaşık 20 milyar civarındaki korteksimizde hücre var. Bunlar arasında trilyon kere bağlantı olursa yaklaşık 2,5 milyon GB hafızamız var.4
Bir insan beyni olmadan yaşayabilir mi?
İnsan, beyni olmadan yaşayamaz. Ama enteresandır ki hacminin yüzde 90'ını kaybetmiş olsa bile beyin kendini inanılmaz bir şekilde dönüştürüp, değiştirebiliyor.
Beyni en iyi ne besler?
Beyni en iyi ne besler?
Yeterli ölçüde muz, yağsız süt ve yoğurt tüketin. Hafıza ve zeka gelişimi açısından B vitaminlerini içeren yiyecekler birinci sırada gelmektedir. B vitamini özellikle beyin ve sinir sisteminin sağlığını korumak açısından önem taşımaktadır.
Vücuttaki elektrik nasıl üretilir?
Vücudumuzdaki milyonlarca hücre, elektrik üretimini sağlar. Bu hücrelerin zarlarındaki voltaj ise elektrik potansiyelinin oluşmasına yardımcı olur. Diğer yandan hücre zarlarının üzerinde, belirli iyonların geçişine izin veren kanallar bulunur.
Evren hiçlikten var olur mu?
Hiçliğin ilk iki tanımına göre evren hiçlikten var olmamıştır. Son iki tanımına, yani bilimsel tanımına göre evren bir anlamda hiçlikten oluşmuştur; çünkü fizikte felsefi anlamda, yani hiçbir şey olmaması anlamında hiçlik yoktur.
Ilk madde nasıl oluştu?
Sufilikte, ilk madde, Yaradan tarafından var edilmiş, fakat ruh cevheriyle, ruhsal tesirle irtibata geçmemiş haldeki madde cevherini temsil eder ki, bu asli madde cevheri ruhun tesiri altında şekillenerek “varlık†haline dönüşür.
Evren yokken ne vardı?
“Büyük patlamadan önce hiçbir şey yoktu. Einstein'ın görelilik teorisine göre uzay ve zaman aslında bileşiktir ve tek bir uzay-zaman sürekliliği oluşturur. [Ancak, zamanla birlikte 4 boyutlu olan bu doku] düz değildir ve [tıpkı bir kupanın kendi üzerine bükülen sapı gibi] boru şekillidir
Altın enerji verir mi?
Altın beden frekansını yükselterek psikolojik bir iyileşme sağlar. Altın para enerjisini bulunduğu yere çekerek daha fazla para kazanmaya enerjisel olarak destek verir.
Evde Pozitif enerji için ne yapılmalı?
TEMİZLİK, DÜZEN VE SADELİK!
1. 1- Yaşam alanınızda kullanmadığınız ne varsa ayıklama işlemi! ...
2. 2- Sizde kötü anısı olan hiç bir eşyayı evinizde tutmayın. ...
3. 3- Kırık, çatlak, bozuk ne varsa atın! ...
4. 4- Evinizi temizleyin. ...
5. 5- Evde kuru çiçek varsa (üzgünüm ama seviyorsanız da) atın… ...
6. 6- Odalarda tuz bulundurun
Tuz sirke ve su eve koyunca ne olur?
Cam bir bardak içerisine bir tatlı kaşığı tuz koyup yarıya kadar sirke doldurun. Aynı oranda su koyarak üstünü tamamlayın. Bu karışımı evinizde özellikle de görünmeyen bir köşeye koyun. 24 saatten sonra evinizdeki tüm negatif enerji bu suya çekilecek ve evinizin enerjisi temizlenecektir.
Uzay DNA’larını değiştirdi
ABD’deki bir araştırma kapsamında, Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı’nda (NASA) çalışan ve 1998 ile 2001 yılları arasında uzay mekiği görevleri yürüten astronotlardan kan örnekleri toplandı. Araştırmacılar, inceledikleri 14 astronotun tamamının kan oluşum sisteminde (hematopoetik kök hücreler) somatik mutasyonlar olarak da bilinen DNA mutasyonları (kalıcı değişimler) tespit etti. Bu mutasyonların nedeninin uzay uçuşları olduğu, kansere ve kalp hastalığına yakalanma riskini artırdığı belirtildi. Bu nedenle astronotların meslek hayatları boyunca devam eden kan taramalarının ve emeklilikleri sırasında sağlık durumlarının takip edilmesinin önemi vurgulandı.
https://www.msn.com/tr-tr/haber/dige...omMaestro=true
Bundan şu sonuç çıkıyor,Dünya dışında Uzayda yaşamamız biraz sorunlu.
"Gezegen katili" dünyaya çarpabilir
Guardianda yer alan habere göre, gökbilimciler, "gezegen katili" olarak adlandırdıkları en büyük boyutlu asteroidi keşfettiklerini ve devasa asteroidin Dünyanın yörüngesinde geçebileceğini açıkladı.
2022 AP7 olarak adlandırılan asteroid, Dünya ve Venüsün arasında tespit edildiği belirtildi.
https://www.msn.com/tr-tr/haber/duny...r/ar-AA13DvAp?
ocid=msedgdhp&pc=U531&cvid=184337c211c3493d913da37 44e3276ab
Dünya ile Venüs arasında olduğu için tespit edilmesi zorlaşan gezegen katili, James Webb veya Hubble teleskopları tarafından da tespit edilememişti.
Burnunun ucunu göremeyen teleskoplar ne işe yarıyor acaba ?
Tüm insanlığın kökeni o ülkeye dayanıyor
Araştırmacılar, şimdiye kadarki en büyük insan soy ağacını oluşturmak için insanlar arasındaki tüm genetik ilişkilerin haritasını çıkardı. Sonunda da insanlığın kökenini bir Afrika ülkesine dayandırdılar.
Bilim dünyası için hâlâ merak konusu olan insanlığın tarihine ve ilk atalarına yeni bir araştırma ışık tutuyor. Oxford Üniversitesi Büyük Veri Enstitüsüâ€â•ndeki araştırmacılar, insanlar arasındaki tüm genetik ilişkilerin haritasını çıkardı ve araştırmacılar, sekiz farklı veri tabanından gelen modern ve antik insan genomu verilerini birleştirerek devasa bir soy ağacı oluşturmayı başardılar.
Araştırmanın baş yazarı Dr Anthony Wilder Wohns, “Aslında, atalarımızın genomlarını yeniden oluşturuyoruz ve bunları geniş bir ilişki ağı oluşturmak için kullanıyoruz. Daha sonra bu ataların ne zaman ve nerede yaşadıklarını tahmin edebiliriz†diye açıkladı.
SUDANâ€â•A DAYANIYOR
Dr Wohns, araştırmayla ilgili Reutersâ€â•a şunları söyledi: “Tanımladığımız en eski atalar, zaman içinde modern Sudanâ€â•da bulunan bir coğrafi konuma kadar uzanıyor. Bu atalar, tahminlere göre 1 milyon yıl öncesine kadar yaşadılar. Bu yüzden genomumuzun parçaları, bu bireylerden miras kaldı.â€
Araştırmacılar, 215 popülasyondan 3.609 ayrı genom dizisi ve 1.000â€â•den 100.000 yıla kadar değişen örnekler kullandı. Sonuçta da neredeyse 27 milyon atadan oluşan bir ağ ortaya çıktı.
Dr Wohns, “Veriler yalnızca insan jeolojisini daha iyi anlamamıza yardımcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda tıp gibi diğer araştırmalarda da yardımcı olabilir†diye ekledi.
https://www.sozcu.com.tr/2022/teknol...niyor-7539157/
Bu dincilere göre aykırı,onları herşey pat diye ortaya çıkaran allah ve tanrı diyor,ama bir kurtçuk ve bir yumurtadan zamanlan oluştuğunu es geçerek işin kolayına kaçıyor,beyin yıkayıcı olduklarından insanlığın geleceğine engel oluyorlar,dısarıdan bir müdahale varmı,olabilir,çünkü geçmişin sırlarını hala çözmüş değiliz,gelecek geçmişte saklı:he:
KUANT
İnsanlık asırlardır hayatın nasıl başlatıldığını anlamaya çalışıyor. Oysaki yeryuvarın ARŞİV SAYFALARI ve fiziksel-astrofiziksel veriler net bir şekilde doğada herşeyin atom-altı-öğelerin birleşmeleriyle başlatıldığını, başlatan gücün de KUANT denilen en temel işlem-eylem yapıcılar olduğunu gösteriyor. Yani kuant terimi doğada bir iş veya eylem yapabilen en küçük birimdir. Daha küçültülemez ve büyümesi de ancak bu temel canlılık öğesinin çoğaltılmasıyla olur ki, buna da KUANTİZASYON denir. İşte size canlılığı başlatan temel öğe: bir kuant 2 kuant, 4, 8, 16, vs şeklinde ister geometrik dizi, ister 1, 2,3,4,5 gibi aritmetik dizi şeklinde çoğaltın. Aynen bir canlı hücresinin çoğalması gibi.
Fizikçiler "biz kuantum fiziğini anlayamıyoruz!" derler. Neden? Çünkü kuantsal sistem canlı ve fizikçiler onlardaki bu canlılığı matematiksel-fiziksel formüllerle açıklayamıyorlar. Bir formül oluşturamadıklarından dolayı, “kimse kuantum fiziğini anlayamıyor†diyorlar. Üstelik BİLGİ diye bir parametre de kullanmıyorlar. Bu nedenle Haken 2000'in "Information & Self-organisation" adlı eserini ve Gedik'in "Doğadaki Dinamik Oluşum Mekanizması= DOM" sistemi bilgilerini okumayanlar atom-altı-öğelerin canlı-bilgili olduklarını kavrayamazlar.
•
İnsan Yaratıcı ve Yönlendirici sistemi arıyor
Yazı dizinimizde şimdiye dek şu konularda kesin bilgiler edindik:
• Doğada bir denge ve düzen vardır ve bu düzen rastgele olaylarla değil, bilgi oluşturularak yapılmaktadır.
• Yeryuvarı arşiv sayfalarının doğada zaman içinde gittikçe gelişip-evrimleşen bir sistem olduğunu göstermesi, fizikçilerin doğada zamanla herşeyin dağılacağı ve kaosa gidileceği görüşlerinin geçersiz olduğunun kesin göstergesidir.
• Evrimcilerin varlıkların doğa yasalarına bilgisiz ve bilinçsizce uyan robotsu varlıklar olduğu şeklinde görüşleri de doğal sistemin gelişimine terstir, çünkü herşey bilgi ile yapılmaktadır ve bilgiler varlıkların kimyasal bileşimlerinde kaydedilip-depolanmaktadır.
• “Information & self-organisation†olarak özetlenen Dinamik sistemler fiziğinin evrimcilerce KKO=Kendi Kendine Organizasyon şeklinde kullanılması, bilim insanlarının ne kadar tarafgir olabildiklerini göstermesi açısından utanç vericidir, çünkü en önemli bileşen olan “information = Bilgi†faktörü kasıtlı olarak kullanılmamıştır.
• Sümerler doğa ve dünyanın oluşumunu şöyle tasarlamışlar ve hayatı çok değişik yorumlamıştır. İnsanın bir kazma, kürek yapıp sahiplenmesi gibi, doğa ve dünya ve üzerindeki herşey insan gibi olan ama çok daha büyük ve güçlü tanrılar tarafından oluşturulmuştur. Bu tanrıların erkek ve dişi ilk ikisi yer ve göğü oluşturur. Onların evliliklerinden olan diğer tanrılar da doğadaki diğer varlıkları oluştururlar. İnsan da bu tanrılara hizmet için çamurdan yapılır ve içine RUH üflenerek canlılık verilir. Bu görüş maalesef toplumlarda yayılır ve yaklaşık 4-5 bin yıldan beri dünyada egemen olmaya başlar ve toplumsal hayat anlayışı kökten değiştirilir. Halkın bu kutsal kişiliklere biat etmelerini sağlamak için de yaratıcının, her topluma toplumsal davranış kurallarını içeren kutsal kitap gönderdiği bilgisi aşılanır. Yani kutsal kitaplar halkın bir sürü gibi devlet sahiplerince yönetilmesini sağlayan davranış bilgileri olmaktadır.
• Bilim insanları doğal sistem işleyişini açıklamakta duyarsız kalıp, gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmayınca, sömürücüler Sümerlerin 5 bin yıl önceki kutsallık efsanesini insanlara aşılayarak insanları bir sürü olarak görüp, onları istedikleri gibi yönlendirmeye ve halkın uyanmasını engellemeye devam etmektedirler.
• Toplum yönetimi kral, lider gibi tepedeki birilerine terkedilince, Tepeye Bağımlı Örgütlenme (TBÖ) sistemi ortaya çıkmıştır. TBÖ sisteminin de tüm toplumsal sorunların kaynağı olduğu ilgili Bölümde net bir şekilde gösterilmiştir.
• Bilgilerin kimyasal elementlerde kaydedilip-depolandığı ilgili bölümde gösterilmiştir. Su dediğimiz maddenin H2O ile tuz dediğimiz maddenin NaCl ile temsil edilmesi gibi kimyasal bileşimler maddelerin özelliklerini yansıtırlar. Bedenlerimizi oluşturan kas, kalp, beyin gibi tüm organlar farklı kimyasal bileşimlere sahiptirler. Yani Kervran’ın (1962, 1982) dediği gibi “Life is nothing but chemistry = hayat sadece kimyadırâ€.
• Bilgi varlıkların kimyasal bileşimlerinde kayıtlı ve depoludur ve en fazla bilgi de organik alemde gelişmiştir, çünkü inorganik alemde oluşturulan molekül türü 3-4 bin kadardır. Halbuki organik alemde bu sayı yüzlerce-binlerce milyonu bulmaktadır.
• Bizlerin çevremizde gördüğümüz her nesne beynimizde yeni bir sinaps bağlantısı dolayısıyla yeni bir molekül oluşturulmasına yol açar. Bu nedenle beyin hücrelerindeki kimyasal elementlerin kompozisyon oranı değişmiş olur. Hücrelerdeki kimyasal oranların değişmesi, moleküllerdeki kimyasal oranların değişmesine, moleküllerdeki kimyasal oran değişimi, atomların bileşimlerinde (proton-nötron-elektron sistemlerinde) değişiklik olmasına yol açar. Proton-nötron-elektron sistemlerindeki değişimler, kuantsal sisteme geri yansıtılır, böylelikle doğada her yeni oluşan varlık, kuantsal sisteme kadar geri-beslenmeli etki yapar ve kuantsal sistem değişim-dönüşüme uğrar. Doğadaki tüm oluşum ve gelişimlerin başlatıcısı ve sürdürücüsü (yani yaratıcısı) olan kuantsal sistem sürekli bir değişim-dönüşüm içinde olur. Yani doğal sistemin yaratıcısı, kutsal kitap sisteminin öngördüğü gibi ebedi sabit değişmez yaratıcı olamaz.
• Zaman denilen 4. boyut bu nedenle kimyasal elementlerin ve çeşitli molekül türlerinin artması şeklinde gerçekleşiyor; yani bir evrimsel gelişim ve ilerleme söz konusu.
• Bu nedenle doğada sürekli bir değişim-dönüşümlü sistem var ve bu sistem “information & self-organisation†olarak özetlenen “Dinamik Sistemler Fiziği†ilkeleri çerçevesinde geçekleşiyor.
Şekil: Kutsal kitaplı liderli sistemde mi, kuantsal kitaplı karşılıklı hizmet-alış-verişli sistemde mi yaşamak mantıklıdır?
İnsanın yaratıcısı, bedenini oluşturan hücreleridir. Biri anadan, biri babadan gelen iki hücre birleşip, ana rahminde çoğalmaya-büyümeye başlamazsa asla bir insan oluşmaz. Hücrelerin genetik bilgi kitapçıklarında, zaman içinde hangi bilginin nelere bağlı olarak oluştuğunun kayıtları vardır. Hayatın milyarlarca yıl önceleri denizlerde başladığı ve karalara 400 küsur milyon yıl önceleri geçebildiği ilgili bölümde vurgulanmıştı. Bölüm 27c, şekil 76’da ise, bir canlının bireysel gelişim evrelerinde onun soy geçmişinin özetlendiği gösterilmişti. Bu bilgiler insanın genetik bilgi kitapçıklarında tam öyle yazılı olduğundan, her bebek ana rahminde bir su torbası içinde gelişir ve doğumundan sonra kara hayatına uyuma geçerek nefes almaya başlar. Tüm bu genetik bilgiler ise H, O, C, N gibi atomlardan oluşan KUANTSAL bir alfabe ile yazılmıştır. Yani yaratıcı kuantsal alfabe kullanmaktadır. Kutsal bir alfabe yoktur. Yani çamurdan bir heykel yaparak, içine ruh üflenmesi şeklinde bir yaratıcılık sadece Sümerlerin bir uydurmasıdır. Yani bedenlerimizin yaratıcısı, içlerindeki hücreleridir. Harici bir yaratıcılık söz konusu değildir.
İnsanlık asırlardır hayatın nasıl başlatıldığını anlamaya çalışıyor. Oysaki yeryuvarın ARŞİV SAYFALARI ve fiziksel-astrofiziksel veriler net bir şekilde doğada herşeyin atom-altı-öğelerin birleşmeleriyle başlatıldığını, başlatan gücün de KUANT denilen en temel işlem-eylem yapıcılar olduğunu gösteriyor. Yani kuant terimi doğada bir iş veya eylem yapabilen en küçük birimdir. Daha küçültülemez, ve büyümesi de ancak bu temel canlılık öğesinin çoğaltılmasıyla olur ki, buna da KUANTİZASYON denir. İşte size canlılığı başlatan temel öğe: bir kuant 2 kuant, 4, 8, 16, vs şeklinde ister geometrik dizi, ister 1, 2,3,4,5 gibi aritmetik dizi şeklinde çoğaltın. Aynen bir canlı hücresinin çoğalması gibi.
Fizikçiler "biz kuantum fiziğini anlayamıyoruz!" derler. Neden? Çünkü kuantsal sistem canlı ve fizikçiler onlardaki bu canlılığı matematiksel-fiziksel formüllerle açıklayamıyorlar. Bir formül oluşturamadıklarından dolayı, “kimse kuantum fiziğini anlayamıyor†diyorlar. Üstelik BİLGİ diye bir parametre de kullanmıyorlar. Bu nedenle Haken 2000'in "Information & Self-organisation" adlı eserini ve Gedik'in "Doğadaki Dinamik Oluşum Mekanizması= DOM" sistemi bilgilerini okumayanlar atom-altı-öğelerin canlı-bilgili olduklarını kavrayamazlar.
Yöneticilik konusuna gelince: Bedenlerimizin yönetimi de tamamen içindeki hücrelerin yetki ve sorumluluk alanına aittir. Yöneticilik sadece toplumsal hayat sistemi için söz konusudur. Toplumsal hayat ise yaklaşık 10-12 bin yıldan beri vardır. 5 bin yıl öncesine kadar karşılıklı hizmet alış-verişlerine dayalı bir yönetim sistemi uygulandığı, Anadolu’daki Höyük kültüründen anlaşılmaktadır. 5 bin yıl önceleri Sümerler tepeden sahiplenilen ve yönetilen Devlet sistemli toplum hayatını başlatırlar. O zamandan beri yöneticilik diye ekstra bir meslek ortaya çıkar ve o zamandan beri dünyada sömürgecilik- emperyalizm egemen olur.
Çıldırmaya zorlanan hücresel sistemimiz: Canlılığımızı ruh diye adlandırdığımız ve bedene dışarıdan giren ve ölüm anında da bedenden ayrılan harici kaynaklı bir güç sistemine bağlamışız. Böyle yapmakla hücrelerimizi pasif bir et-kemik yığını olarak görmeye başlamışız. Hücrelerimiz ise, bizim onlara aktardığımız bilgilere göre çevrelerini değerlendiren ve ona göre karar oluşturan bilgili ve bilinçli varlıklardır. Genetik kayıtlarındaki milyarlarca yıllık bilgi birikimini dikkate alarak davranırlar. Bu genetik bilgiler arasında, doğada her şeyin her şeye dönüşebileceği ve her şeyin olası olduğu temel bilgisi de bulunmaktadır. Bu nedenle hücrelerimiz “kutsal ruh†diye onlara aktardığımız kavram karşısında şaşkına dönmekte ve “doğada kutsal ruh diye bir canlılık oluşturan bir güç oluşmuş ve bizim yaptığımız bedenlerin içine girip-çıkıyormuşâ€ şeklinde bir yoruma gitmektedirler. Böyle olunca da, o bedenler artık her şeyden korkan bir varlığa dönüşmektedirler: Hastalanma korkusu, başarısızlık korkusu, ölüm korkusu, vs.. Böyle korkular hiç olmaması gereken korkulardır, çünkü doğadaki temel oluşturucu ve yönlendirici faktör kuantsal kökenlidir ve her varlığın kendi içinde bulunur. Doğadaki her tür kuvvet, ister büyük, ister küçük, bu kuantsal enerji paketçiklerinin birbirleriyle rezonansa girerek, güçlerini üst-üste çakıştırmaya ve çoğaltmaya başlamaları şeklinde gerçekleşir. Ve bu işlemi yapan, birbirleriyle rezonansa giren (veya girmeyenler), olasılık hesapları yaparak, doğada nerelerde yığışıp, güçlerini birleştireceklerine, nerede daha az oranda bulunacaklarına karar veren varlıkların içlerindeki temel bileşenleridir. Yani bu durum bedenlerimizin geçek sahipleri, tasarımcıları ve bakımcıları olan hücrelerimizi tamamen pasifize eden, onların elini-kolunu bağlayan bir yönlendirme olmaktadır ki, bir insanın kendisine yapabileceği bundan daha büyük bir kötülük yoktur.
Bilgisiz bir şey yapılamıyor.
İş başa düştü kendi kendimizi kurtarmak zorundayız.
Ülkemiz batmak üzeredir, işsizlik, pahalılık hat safhada, hak ve hukuktan söz edilemezken, siyasi parti liderleri ve medya hala sen-ben kavgası içindeler. Neymiş efendim, o daha iyi yönetirmiş. Hangi lider binlerce farklı iş ve meslek dalı arasında adil bir denge ve düzen oluşturabilir?
Toplumda denge sadece iş ve meslek mensupları temsilcilerinin karşılıklı etkileşimleriyle oluşturulabilir. Tepeden birleri tarafından oluşturulması olanaksızdır. Şu an bu durumu yaşıyoruz, çiftçiler dertli, esnaf dertli, öğrenci dertli, öğretmen dertli, yani dertli olmayan sadece tepedekiler, yani bizi yönetmek için seçtiklerimiz. Onlar hep kendilerini ve yakınlarını zengin etmeye çalışmışlardır. İşler çığırından çıkmaya başlayınca da birbirlerini suçlamaktadırlar.
İnsanlığın sorunlar içinde yaşamasının temel nedeni toplum yönetimini tepedeki bir lider veya kral gibi birilerine bırakmak olmuştur. Doğada “lider†sadece sürü yaşamında vardır, koloni gibi toplumsal sistemlerde demokrasi benzeri hizmet-alışverişlerine dayalı ortaklık sistemi vardır. Arılar ve karıncalarda bu ıspatlanmıştır. “Arı kraliçesi†bir lider değil, koloni sistemini temsil eden bir “koku†yayıcıdır, bir bayrak gibi düşünülmelidir.
Doğa tüm varlıkların karşılıklı etkileşimleriyle oluşup gelişmektedir, tepeden icazet alma, tepeden yönetilme gibi bir şey yoktur. Toplumun sahipliğinin kendilerine ait olduğu bilgisini edinen insanlar asla topluma zarar verecek bir davranışta bulunmazlar.
Toplumun mülkiyeti halka aittir. Ama nasıl bir halk? Toplumun iş ve meslek mensupları arası bir ortaklık olduğunu bilen ve bu nedenle yeteneğine uygun bir iş veya meslek edinip, topluma ortaklık hakkına erişen halk.
Bu konuda şunu vurgulamak gerekir. Her insan bir diğerinden farklıdır. Bu farklılık toplum hayatında üstlenilecek görevlerin yerine getirilebilmesi için şart ve gereklidir. Bu nedenle insanların birbirleriyle kıyaslanması yapılamaz. Her insan bir özelliğiyle çevresindeki diğer insanlardan üstündür. İşte insanların bu özellikleri dikkate alınarak her birey eğitilmeli ve bir meslek sahibi yapılmalıdır.
Yani bir toplum yaratmanın ilk adımı eğitimden geçer: Her insan doğal yeteneklerine karşılık gelen bir iş ve meslek eğitimi almadan o toplumdaki iş ve meslek mensupları arasında bir organizasyon sistemi oluşturulamaz.
Hiçbir lider bu konuda bir bilgiye sahip olmadığından, üstelik liderlerin böyle bir bilgiyi halka duyurmamak için asırlardır çabaladıkları görüldüğünden, iş bize, yani halka düşmektedir. Yapılması gereken ise burada özetlenen BİR SAYFALIK BİLGİYİ duyurmaya çalışmaktır. İş bize kalmış durumda. Daha neyi bekliyoruz?
Sevgi ve saygılarımla, Prof. Dr. İsmet Gedik
Akıl-İbni Sinaya göre
Bu konudaki görüşleri Aristoteles ve Fârâbî'den farklı olan İbn-i Sînâ'ya göre, akıl 5 çeşittir; bilmeleke (ya da 'olası akıl' açık-seçik ve zorunlu olanları bilebilir); he-yulâni akıl (Bilmeyi ve anlamayı sağlar.); kutsi akıl (Aklın en yüksek aşamasıdır ve her insanda bulunmaz.); mustefat akıl (Kendisinde bulunanı, kendisine verilen "makul"lerin suretlerini algılar.); bilfiil akıl ("Makul"leri yani kazanılmış verileri kavrar.). İbn-i Sînâ, akıl konusunda, Eflatun'un idealizmi ile Aristoteles'in deneyciliğini uzlaştırmaya, birleştirici bir akıl görüşü ortaya koymaya çalışmıştır.
İbni Meserreye göre ise Akıl
İbni Meserre'nin Mutezile mezhebine bağlanan görüşlerine göre, Tanrı her çeşit tanım ve niteliğin üstünde, yüce bir varlıktır. Tanrı, bütün bilgileri akıla vermiştir; akıl, bu bilgileri nefs-i küll'e aktarır. Doğa, nefs-i küll'den doğar. Nefs-i küll ile doğanın birleşmesiyse, cism-i küll'ü oluşturur. İnsan davranış ve eylemleri Tanrı'ya bağlanmaz; kendi isteğinin sonucudur. Her oluş belli bir zaman içindedir ve Tanrı isteğinden bağımsızdır. Ölümden sonra ödüllendirilme ya da cezalandırılma söz konusu değildir. Ölüm, ruhun kaynağına dönüşür
Yukarıdaki bilgilere göre en önemli olan insanlık için ''AKIL''...(Aklın en yüksek aşamasıdır ve her insanda bulunmaz.)...Tanrı, bütün bilgileri akıla vermiştir;...Aklın üst aşaması Nirvanadır,oraya ulaşmak uğraş ister...demekki bundan şu sonuç çıkıyor,insanlık hala pirimatımsı varlık sayılır,aklını yeterince kullanmayanları kullanmak çok kolaydır,tahminime göre bu oran dünyada %75...Acaba diyorum sistemsel olarak geri plandakiler böyle olmasınımı istiyor,neden ?,kim bunlar bilinmez denklem !!!,bilinen evrenimizin yaşı 13.8 milyar yıl,dünyamızın oluşumu 4.5 milyar yıl,dünyadaki canlı türlerin ilk ortaya çıkışı kimi 4.3 milyardan bahsediyor,kimi 3.7 milyardan bahsediyor,insanlık formunun oluşu milyon yıllarlan ifade ediliyor,en akıllı insan türü homo sapiens 160.000 yıl önce oluştuğu beyan ediliyor,zaten bu türünde ortaya çıkışı muammalı,oluşum bakımından,önceki türleri belirtmedim sadece akıl olayı ile igili olduğu için... dinazor çağı bu adın verilmesinin nedeni, geçmişte dinozorların dev kertenkeleler sanılmasıdır. Dinozorlar, 243 ile 233 milyon yıl önce Geç Triyas döneminde ortaya çıktı ve 66 milyon yıl önce kuşlar dışındaki tüm türlerinin soyu tükendi. Dinozorlar, sıcakkanlı ve soğukkanlı arası özellikler gösteren mezoterm canlı türleridir,66 milyon yıl önce yok olmuş deniliyor,peki dinazorlar döneminde insanlık yokmuydu ?,kanıt fosilleri bulunamadı hala...son buzul çağı 12.000 yıl önceydi,bundan önceki insanlığa kim önderlik yaptı ?66 miyondan bu zamana kadar ne durum oluştu dünyada bilemiyoruz,neden hala eski antik ve kadim medeniyetinin oluşum sırlarını bulamıyoruz,bunlara kim önderlik yaptı ? dış dünya zeki varlıkları varmı,ben var diyorum,en büyük delili dogon kabilesi,bulunan akıl unsuru olan göbekli tepe vs yapılar,gizemi hala çözülmedi,sümerler zamanında her çizimlerin içinde çanta sembolleri mevcut,yazının icadı onlar zamanında ortaya çıktı,gerçi bu ırkın ortaya çıkışıda ilginç,bu çanta olayı kafa karışıklığı yaratıyor,12.000 yıl önce göbekli tepedede var,maya,inka,paskalya adası , eski mısır vs medeniyetlerdede mevcut !!!,yine ortaya insanlığın akıl olayı çıkıyor bu çanta olayı nedir,kim bize mesaj vermek istiyor ?...yazılarımı fazla uzatmak istemiyorum,çünkü bu yönde 1967 yılından beri çok uğraş verdim hala net bir somut bilgiye ulaşamadım,sadece temel enerjisel bilgileri üzerinde duruyorum kuantum vs gibi,buda akıl mantık olayı ile bağlantılı yukarıda belittiğim gibi,beyini ne kadar bu yönde zorlarsanız nöronlar devamlı aktifleşir beyinin ömrünü uzatmış olursunuz,çünkü beyinin besi kaynağı doğru adımlarlan zorlamaktır besinide budur,herkesin hatası vardır,önemli olan o hatayı görmektir,saygılar
Not=kafe bölümüne yazmıştım,orada yazılanlar geçiştirildiğinden buraya ilave ettim.
Kayıp antimadde gizemi
Ağustos 2015'te açıklanan çalışmanın sonuçları, madde ve antimadde arasında kayda değer bir fark olmadığı, birbirlerinin ayna görüntüsü olduklarını doğruladı
Evrenin varlığını, daha doğrusu varlığımızı, erken dönem evreninde gerçekleşen madde-antimadde asimetrisine borçlu olduğumuzu biliyoruz.
Ama bunun nedenini henüz anlayabilmiş değiliz.
Antimadde, evrenimizi oluşturan normal maddenin karşıtıdır. Normal madde proton, nötron veya elektron gibi parçacıklardan oluşurken bunların karşıt maddeleri aynı kütleye ve özelliklere sahip, ancak elektrik yükleri zıt parçacıklardır. Bunlar sırasıyla antiprotonlar, antinötronlar ve pozitronlar olarak tanımlıdırlar.
Bizim kabul gören evren hikayemiz 13.78 milyar yıl önce bir noktadan enerji fışkırması ile başlıyor. Başlangıçta aşırı sıcak olan evren, genişleyerek soğuyor ve soğudukça saf enerji parçacıklarından madde-antimadde çiftleri oluşuyor.
Buna göre madde ve antimadde çiftler halinde bulunmakta; bir başka deyişle madde kadar karşıtı olan antimadde parçacığı olması gerekiyor.
Ama öyle olmuyor. Evren genişlemesini sürdürürken soğumaya devam ediyor ve bu kez madde parçacıkları, karşıtları olan antimadde parçacıkları ile birleşerek fotona dönüşüyorlar.
Madde-antimadde parçacıkları birleşmesi ile evrenin bir foton denizine dönüşmesi gerekirken geride bir miktar madde parçacığı kalıyor ve onlar da günümüz evrenini yaratıyorlar.
Sorun şu: Eğer madde-antimadde çiftler olarak oluşuyor ve eşit miktardaysa kayıp antimadde parçacığı nerededir? Ya da bu asimetrinin temel nedeni nedir?
Bilim insanları bu asimetrinin oluşumunda CP simetrisi ihlalinin önemli bir rolü olabileceğini düşünüyorlar
CPT simetrisi
CP (Charge- Parity) ya da genel olarak söylemek gerekirse CPT (Charge- Parity- Time) simetrisi, temel düzeyde doğanın bir tam simetrisi olduğunu ifade eder.
Erken evrendeki antimadde gizemini araştıran bilim insanları, madde-antimadde oranındaki bu asimetrinin "yük simetrisi"ni ihlal ettiğini öne sürüyorlar.
Bu ihlalin nedenini de atomaltı parçacıkların bozunumlarında arıyorlar.
Bizim maddesel evrenimizde iki tür yüklü parçacık bulunuyor. Bunlar atomik yapıyı oluşturan negatif yüklü elektronlar ve atom çekirdeğinin temel bileşeni pozitif yüklü protonlar. Kütleleri çok farklı olmasına karşın bu iki parçacık ters işaretli ama eşit yüklere sahip. Atom çekirdeğinde bulunan nötronlar ise yüksüz ancak kütlesel olarak en büyükleri.
Peki bu atomaltı parçacıklar kararlı mıdır, yani bozunmazlar mı?
Biliyoruz ki, korunum yasaları nedeniyle bir parçacık yalnızca kendisinden daha hafif parçacıklara bozunabilir. Ancak bu süreçte elektrik yükünün de korunması gerekir.
Atomaltı parçacıklar içinde en büyük kütleye sahip olan nötronlar, evrenimizdeki maddeyi oluşturan kararlı atomların çekirdeğinde milyarlarca yıl ve daha uzun süre kalırlar. Ancak nötronlar serbest kaldıklarında, korunum yasalarına uygun şekilde bozunarak protonlara ve diğer parçacıklara dönüşürler. Ömürleri yalnızca 15 dakika kadar sürer.
Elektronlar ölümsüz mü?
Ancak proton ve elektronlarda durum farklıdır. Bu parçacıkların kendilerinden daha küçük bir parçacığa bozunması halinde yük korunumu ihlal edilir.
Örneğin, olağanüstü küçük bir parçacık olan elektron kuramsal olarak bir foton ve bir nötrinoya dönüşebilir. Ancak kütleleri elektrondan daha düşük olan tüm parçacıkların elektrik yükü olmadığından herhangi bir varsayımsal bozunma işlemi sırasında elektronun yükü kaybolmak zorundadır.
Bu durumda, "yük korunumu" ilkesi ihlal edilmiş olacaktır.
Elektronun ömrüne ilişkin şimdiye kadar yapılan çalışmalarda ulaşılan en iyi sonuç elektronun yaşının muhtemelen 66.000 yotta yılı (6.6 × 10 28 yıl) dolayında olacağını gösteriyor ki bu da evrenin şu anki yaşının (13,78 milyar yıl) yaklaşık beş kentilyon katıdır.
Bu sonuca göre, elektron için asla bozunmayacak temel bir parçacık demek çok zor değil.
Öte yandan bazı deney sonuçlarına göre, serbest halde bir proton ömrünün de yaklaşık 10 34 yıldan fazla olması gerektiği öngörülüyor. (Burada 10 34, 1'in ardından 34 sıfır konulduğunda ortaya çıkan sayıdır.)
Yani bir protonun ömrü için de sonsuzdur demek mümkün!
Madde ve antimadde, yük ve ayna simetrisine sahiptirler.
Bilim insanları, erken evrendeki simetri ihlalinin antimadde parçacıklarının bozunumundan kaynaklanabileceği varsayımıyla araştırmalarını sürdürdüler.
Protonlar ve antiprotonlar arasındaki farkı test etmek amacıyla, yaklaşık 6500 madde-antimadde çiftini incelediler ve elektrik yükün kütleye oranını araştırdılar.
Biliyorsunuz, antimadde ve normal madde ne zaman karşılaşsa, bir enerji patlaması ile yok olurlar. Bu nedenle olası bir teması önlemek için araştırmacılar protonları ve antiprotonları manyetik alanlara hapsettiler. Daha sonra, bu parçacıkların manyetik alan içindeki döngüsel hareketlerinden yola çıkarak parçacıkların yük-kütle oranını ölçtüler; ancak anlamlı bir fark saptayamadılar.
Ağustos 2015'te açıklanan çalışmanın sonuçları, madde ve antimadde arasında kayda değer bir fark olmadığı, birbirlerinin ayna görüntüsü olduklarını doğruladı.
Böylece, evrenin erken geçmişinde neden madde parçacıklarının antimaddeden çok daha fazla olduğu gizemi de çözümsüz kaldı.
Araştırmacılar şimdilerde çalışmalarını atomaltının daha alt parçacıkları üzerinde sürdürüyorlar.
Bu kayıp antimadde gizemi çözülürse, belki de o zaman evren hikayemizin sil baştan yazılması gerekebilecek!
https://www.msn.com/tr-tr/haber/othe...2e4422d5b&ei=7
İzlerken kendimi kaybettim resmen.. Kelimeler tarifsiz kalıyor..
Teşekkürler Sn Koray..:yes:
2025: İklim felaketi ve insanlığın sonunun başlangıcı
Modern insan, çevresel veya insani her türlü dışlamayı haklı çıkarıyor, ötekini ve doğayı salt meta olarak ele alıyor. Bu dünya gezegenini nasıl bir gelecek bekliyor?
Coterra Impact
İnsanlık bir temel ikilemin tam ortasında görünüyor: Büyük güçler mümkün olduğunca en geniş alanı kontrol etmek amacıyla savaşırken, dünyamız yakın bir tehlikenin eşiğinde görünüyor.
Ne yüksek çığlıklar ne de son yıllarda boy gösteren pankartlar insanları uyarmak başarılı olamadı, aksine kafa karışıklığını daha da artırdı.
Bunlardan en sonuncusu, geçen kasım ayında Glasgow kentinde gerçekleştirilen 26. BM İklim Değişikliği Konferansı (COP26) idi.
Sanki Nuh kavmi tekrar döndü, fakat yakında gelecek olan tufandan yaradılışı kurtaracak hiçbir dağ yok.
Peki, son zamanlarda ne oldu da böyle kasvetli bir konuşamaya zemin hazırladı?
NASA'nın, Kutup Bilimsel Araştırmalar Merkezi ile ortaklaşa yayımladığı bildiride, Antarktika bölgesinde İtalya'nın başkenti Roma büyüklüğünde bir buz sahanlığının çöktüğü bilgisi yer aldı.
Bu okumanın ardındaki ana neden bu ve geçtiğimiz günlerdeki yüksek sıcaklıklardır. Bu çöküş, devasa buz kütlelerinin ilk hareketi değil.
Geçtiğimiz birkaç yılda buna benzer olaylar gördük ve görünen o ki bu son olmayacak. Bilim adamları, Florida eyaletinin yüz katından daha büyük olan "Thwaites" buz sahanlığının erimesiyle ilgili kesinliğe varacak derecede korkuların olduğu yönünde açıklamalar yapıyorlar.
Florida'nın alanı yaklaşık 170 bin 312 kilometrekaredir. Okurlar bu miktarda buzlu bir bölgenin nasıl eriyeceğini hayal edebilir ki, bu da bilim adamlarının neden bu sahanlığa "Kıyamet Günü Buzu" dediklerini açıklıyor.
İklim bilimciler, Doğu Antarktika'nın son haftalardaki sıcaklıklarda olağandışı artışlara tanık olduğunu bildirdiler. Concordia İstasyonu, mart ayında eksi 11 gibi rekor bir sıcaklık kaydetti ki bu, daha önce kaydedilen normal seviyelerden 40 derece daha yüksek.
Küresel ısınma artık yalnızca çorak araziler, ovalar, dağlar ve yaylalar üzerinden konuşulan bir ifade değil.
Aksine şu anda Antarktika kıtasının atmosferindeki küresel ısınma anlamına gelen 'havanın gazabı' gibi yeni bir ifade kullanılıyor.
Bu, tarımın çöküşünün yakın olduğunun ve denizlerde ve okyanuslardaki su seviyelerinin yükselmesiyle sellerin akın edeceğinin kanıtıdır.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, geçtiğimiz ayın sonlarında, sanki 'toprak *****n' geleceği için insanlığa yalvarıyor gibi görünüyordu.
The Economist dergisinin düzenlediği Sürdürülebilirlik Büyüme Zirvesi'nin oturum aralarında, büyük ekonomilerin kriz durumuna rağmen, sera gazı emisyonlarını artırmaya devam ettiği konusunda uyarıda bulundu ki, sanki Glasgow'da olan her şey insanlık için hiçbir anlam ifade etmiyormuş gibi unutulmaya yüz tutmuştu.
2025 yılına kadar dünya yaşanabilir bir gezegen olmaktan çıkabilir.
Bu korkunç uyarı, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından 4 Nisan'da yayımlanan raporda yer aldı.
Burada insan yaşamı, önümüzdeki üç yıl içinde gaz emisyonlarının azalmasına bağlıdır.
Doğal dünya egemen sınırlar altına alınamadığından ve büyük güçlerin bu emisyonları azaltma taahhütlerini yerine getireceklerine dair hiçbir garanti bulunmadığından, insanlık yakın bir felaketten korunmakta başarısız olacaktır.
İklim değişikliği nedeniyle bunaltıcı bir yaz bizi beklerken, enerji savaşları da hız kesmeden devam ediyor.
Önümüzdeki günlerde bizleri nelerin beklediğini kimse bilmiyor. Rusya, Avrupa'yı cezalandırmaya karar verirse, soğuktan ölmek ya da karbon enerjisi kullanımından ölmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalacağız.
Günümüz insanı artık bu dünyadaki asıl yerinin ne olduğunu göremiyor, sadece kendi etrafında dönen pozisyonları benimsiyor, merkeze kendini yerleştiriyor ve 'kullan at' mantığıyla hareket ediyor.
Modern insan, çevresel veya insani her türlü dışlamayı haklı çıkarıyor, ötekini ve doğayı salt meta olarak ele alıyor.
Bu dünya gezegenini nasıl bir gelecek bekliyor?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz
Şarku'l Avsat
© The Independentturkish
https://www.indyturk.com/node/495871...g%C4%B1c%C4%B1
Ayrıca 2025 yılında bir tehlike daha var güneşin döngüsel durumu,bu devamlı olmuş,güneş patlamalarının en şiddetlisi manyetik kalkan olayı,bilindiği gibi dünya çekirdeği bizi güneşten koruyor,çekirdeğin niteliği hala bilinmiyor,sadece bir gezegenin dünyamıza çarpıp merkeze doğru yol alıp çekirdeğini oluşturduğu söyleniyor yani Theia gezegeni,çekirdekte olağan durumlarda mevcut dönme olayı ile son günlerde,kalkan tam görevini yapamadığı zaman elektrisel,elektromanyetik bozulma tehlikesi baş gösterecek buda herşeyi etkileyecek,en fazla internet,elektrik ve elektronik aletleri vuracak,temennim ucuz atlatılması yana,ucuz atlatılsa bile başka sorunlar çıkacağı kesin sistemsel olarak,başka gezegenler arayışımız bu teknoloji ile çok zor,daha ışık hızına ulaşamadık,ulaşsak bile oda çare değil,çünkü bu hız evrenin konumuna göre çok düşük hız,en yakın yıldıza uzaklığımız 4 ışık yılı,oda 4 sene demek,ışık hızı insan üstünde etkiside büyük,800.000 üstü hızda canlıların metale kaynaşma durumuda mevcut,yani çok geç kalındı,insanlık forumu dünya ile bağlantılı,dünya dışına çıkan insanlarımızda anormallikler tesbit edildi,ierideki insanlığımızı çok zor dönemler bekliyor,sistemler doğar ölür yeniden doğar bu süreç böyle devam eder,ölüm kötü olsa bile sistemin yeniden dizayn edilmesi için gayet normaldir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%B...7ekirde%C4%9Fi
ABD tarafından son günlerde açıklanan UFO raporu.
ABD Kongresi'ndeki sansasyonel UFO oturumunda dile getirilen en ilginç iddialar
Hükümetin elinde "insanlara ait olmayan organik canlı bileşenleri" mi var?
ABD Kongresi'nde "tanımlanamayan uçan cisim" (UFO) ve "tanımlanamayan hava olguları" (UAP) diye bilinen gizemli olaylarla ilgili halka açık bir oturum düzenlendi.
ABD saatiyle çarşamba günü (26 Temmuz) düzenlenen oturumda orduda görev almış 3 istihbarat yetkilisi tanık olarak ifade verdi ve yankı uyandıran iddialar ortaya attı.
Bu iddialardan biri de ABD'nin UFO kalıntıları topladığı ve bu nesnelerin birinden "insanlara ait olmayan organik canlı bileşenleri" çıktığı ifadesiydi.
DAHA FAZLA OKU
Komplo teorilerinden ulusal güvenlik meselesine: UFO'ların tarihi
Söz konusu iddia 14 yıl istihbarat görevlisi olarak çalışan David Grusch'tan geldi.
Grusch, ABD'nin tanımlanamayan nesneleri kapsayan bir enkaz toplama programı olduğunu ve bu programın onlarca yıldır devam ettiğini ileri sürdü.
Eski istihbaratçı, dünya basınında uzun süredir "UFO ifşacısı" diye anılıyor. Grusch haziran ayından beri ABD yönetiminin Kongre'den "insan yapımı olmayan" araçlara dair kanıtları gizlediğini iddia ediyor.
Öte yandan eski istihbaratçı, insan dışı varlıkların kanıtlarını hiç bizzat görmediğini ama bunların gerçek olduğuna inanmasına yetecek kadar çok program mensubuyla görüştüğünü söylüyor.
Şiddet iddiaları ortalığı karıştırdı
Grusch ayrıca, 2023'e kadar Pentagon'un bünyesi altında UAP analizleri yaptığını ama hükümetin gizli UFO programlarına erişme isteğinin reddedildiğini söylüyor.
İfşalarının ardından "çok acımasız" misillemelerle karşı karşıya kaldığını iddia eden Grusch, hükümetin UFO'larla ilgili bilgileri gizleme çabaları kapsamında bazı kişilerin "zarar gördüğünü ve yaralandığını" iddia etti
https://www.indyturk.com/node/650691...C3%A7-iddialar
Yıllarca kafa karışıklığı yapan UFO olaylarına en sonunda ABD el attı,51 bölge için zamanındada hayal deniliyordu,rusların keşfetmesiylen ortaya çıktı,bakalım bu beklenti sonucu neye varılacak,buna benzer olayıda forumlarda bende yazmıştım gördüğüm için,elimde belge yok,sadece şahidim var,nesne aniden ortadan kaybolmuştu...bu gibi olaylar tarihler boyunca sürdü somut net bir bilgiye ulaşılamadı,ama geçmişte izleri günümüze kadar geldi sebebi çözülemedi...anlaşılmayan insanlık forumuda ilginç,çünkü diğer canlıların çoğu doğum yapar yapmaz yavruları doğaya entegre olması annesiz,ama insanlığın çocukları öyle değil doğduğu an belirli yaşa gelene kadar asalak kalması,yani anne desteği olmadan bir hiç,buda ilginç durum ve neden böyleyiz,göbekli tepedeki heykellerin erkek şeklinde belirtilmeside ilginç,kadın neden yok,yani kadınlar ikinci planda gibi,çoğu uzmanlar böyle belirtiyor bu yönde çok araştırılması lazım o bölgenin,insanın aklına dışarıdan müdahale geliyor,Atamız Mu ile ilgilenmişti,ondan sonra bu yönde araştırma yapılmadı,geçmişimiz çok karanlık, araştırılmaması için bir güç var gibi,acaba insanlık bu yönde cezalımı,ne suç işledik,dinlerlenmi baskılandık ? çok soru var,örneğin DOGON kabilesinin sırrı hala sürüyor rahipleri bu yönde açıklama yapmıyor,sadece uzaydan geldiklerini söylüyorlar,ilginç olanlardan İNDUS vadisi uygarlığı,yazı türü çözülmedi hala,uygarlık aniden yok oldu,çoğu nükleer savaştan bahsediyor,hindistanda zamanında vimanalardan bahsediliyordu oda ilginç...dinazorlar çağı 300-500 milyon yıl sürdü 66 milyon yıl önce yok oldu,ondan öncede varlıklar vardı onlarda yok olmuştu,66 miyondan bu yana sadece kuşlar ayakta kaldı bazı toprak altı sürüngenlerlen suda yaşıyanlarlan biraz değişim göstererek,insanlığın en fazla ortaya çıkışı 300.000 deniliyor,gizem dolu bir durum,dünyamızın yaşı 4.5 milyar,evrenin 14 milyar,geçende bazı bilim adamları esas 27 milyar demeye başladı,evrenin boyutu 93 milyar ışık yılı,buradada bir çelişki var,zaten bilinen çağımız sümerlerlen başlar yazının icadı ile,ondan önceki çağlar yazısız sadece kalıntılar,burda en ilginç olanı göbekli tepe bulguları ve motifleri,bu motifleri avcı gurubunun işi değil gibi bir mesaj verilmeye çalışılmış,motifler çok net sanki bir heykel traş ve mimar,mühendislerin elinden çıkmış gibi,neden üstü örtüldüki o daha ilginç,avcılığı bırakıp yerel tarımamı dönüldü oda gizem unsuru...tahminime göre evrende yanlız değiliz matematiksel olarak,sadece forum farkı var gibi koca evrende,bide bunun paralelleri var bu hep bilmece,her zaman derim esas BİZ KİMİZ ?
. .
Arno Allan Penzias / Robert Woodrow Wilson
Araştırmaları ve sonuçları çok ilginç ...
Dünyada çoğu ülkeler medeniyetler bazı kişilerin etkisinde kalarak beyin aktivatesini köreltmiştir,nedeni doğru düşünmemekten,beyin nöronlardan oluşur,nöronlar enerjiden beslenir,doğru düşünürsen auranın yükselir vücudunu iyilik dolu ışın kaplar,insan vücudu enerji titreşimlerinden oluşur,titreşimler 62-78 mhz'emdir,58 altına inerse vücut körelir,hastalıklarda başlar,çok daha aşağılara inerse 30 altına ölümün yakındır,bunu çoğu kötü niyetli kişiler insanlık tarihinden beri iyi kullanmıştır kötü amaçlı,körelmiş bir beyin artık bir esirdir onlara göre,örneğin hitler,halkı çok iyi uyutmuş kendisine bağlamıştır,aynen bizdeki yönetim gibi,kontrol altına almak için tav metotlarını kullanmışlardır,yani artık onlara itaat eden robotlar gibi,nedeni iyi eğitimsizlik,bunların karşısında tam tersi olan toluluklarda mevcuttur,mesela uzak doğuda himalyalar vs cıvarında,bu toplulukların sayesinde dünyamız ayakta kalmaktadır,belki başka yerlerdede varlar bilemiyorum,artık nasıl bir bilimsel düşünceyse,katmandu tarafına gittiğimden bunlarlan tanıştım,herkes tanışamaz,çünkü vücut dillerini çok iyi okurlar sen onları değil onlar seni bulur vs,neyse derin konu,sümerlere,mısırlılara,Asurlulara babile vs inmeyeceğim,çünkü onlar bunu yazıtlarda ve kaya oymalarında belirmişlerdir,yani üçüncü bir göz uyarlamasıylan,bu göz ABD dolarındada vardır,piramit üstünde bir göz,amerikayı bunu uyarlayanlarda kontrol altına almıştır,dünyayıda,çoğumuz dolarcıyız,hiç düşündünüzmü bu göz neyin nesi,çoğu İlluminati ile bağlantılı derler,bende o yönde düşünüyorum,araştırmalarda mısır,sümerlee asur babil vsde bunu görürüz,birde çanta sembolü vardır,bu göbekli tepedede mevcuttur,yani birileri insanlığı esir altına almıştır,belkide dna ve diğer hücreleriylen oynama yapmışta olabilir,sümerlerde bolca bulunan yazıtlardan marduktan bahsedilir,niburu ilede adlandırılır,zaten bilindiği gibi Theia gezegeni dünyaya 4.5 milyar yıl önce çarpmıştır,çarpmaylan derinlere inerek dünyanın çekirdeğini ve ayı oluşturmuştur,bu yönde incelemeler sürüyor hala,bu sistemi kimler oluşturdu sorusu hemen akıla geliyor !!! bunun en büyük delili dogonlar kabilesi,adamlar dötte yaprak geziyorlar ama bilgeleri tam astronomi bilgisine sahip,bilgileri sır gibi saklıyorlar,önceden belirtmiştim anlatmaya gerek yok,yani işin özeti bizleri kim yönetip,yönlendiriyor,geri planda gizli bilinmeyen bir güçmü ?, Rockefeller ve Rothschild vs ailelerde bunun içinde,bunlarlan zat neden görüşüyor zamanlan,öyleya bir insanın 21 senedir iktidarda kalması ilginç,bahçelinin oyu nasıl %11 oldu ?bu dünya hitleri,hasan sabbahı,voyvadayı,cengizhanı vsâ€â•yi gördü,hitler geçmişte antik medeniyetlerlen çok ilgilenmişti,ona görede bilimsel deneyler yaparak bilimlen harmanlamıştır,dünya dışı varlıkları es geçiyorum,çünkü varlar,çok ileri uygarlıklarda var bizden çok geri kalmış olanlarıda..mhzâ€â•zemden bahsetmiştim insan normal ölçüsü 62-78 aralığıdır,hepimiz müzik dinleri,ABD müzik üretmede bir numaradır,müzik ruhun gidası derizya,ibni sinada bu yönde çalışmıştır tıpın babası sayılır,amerika çeşitli müzik üretmiştir bu müzikler 400 mhzâ€â•em üstündedir,buda ilginç,hepimiz dinliyoruz bende dahil süper sistemlerim mevcuttur evimde,acaba beyinlerimi uyuşturup nöronlarımı köreltiyor,bu körelme titreşimleride etkiler doğu düşünmeyide etkiler,yani auranın körelmesi gibi,vücut enerji sistemi bozulursa iş bitiktir sizi artık herkes kullanır,bunalıma bile sürükler,çoğu intiharlar bundandır,mesela geçmiş zaman amerikada bir şahıs uzaylılar bizi kurtaracak diye ona inananları intihara sürüklemiştir,üstelik çoğu aydın kişilerdi,demek beynini köte yöne itelemiz hrz olayı düşmüştür, epifiz bezine pek fazla değilnmiyorum üçüncü gözlen bağlantısı var diyorlar,sadece buradan bakın bilimsel olarak,ben bilimsel olanına bakarım,burada çoğu belirtilmiştir,zaten devamlı bilim adamları bunun üstünde duruyor,üstelik gece veya karanlıkta çalışması ilginç,bende zamanlan bazı görüntüler görmem hep sabaha karşıdır,yani yarı uyku yarı uyanık,69 yaşımdan gün aldım,16 yaşımda başladı bu görüntüler,toplam 10 yoktur,sadece bedenimde ışıksal görünür aurolar yoktur,büyük amcamda bu var diyorlar,evinin üstüne zamanlan ışık hüzmesi inermiş,hani halk arasında nur diyorlarya sanırım öyle bişey,sanırım ondaki bazı güçler bana geçmiş,danıştığım uzman kişiler öyle diyor,bu yaşta hiç yaşlanmadım etsel kısımlarım hiç buruşmadı,sadece kılsal kesimlerim beyazlaştı,sakal tıraşı olmadığım zaman 20 senelik oluyorum,traş olduğumda 20 sene gençleşiyorum,çevremde sen neden böylesin diyorlar !!!benim emsallerimin çoğu buruşuk,benden 10 yaş küçük olanlarda,tabiki yaşadığın yerde önemli,doğu karadeniz nemli bir bölge,buda derinin kurumasını önlüyor sanırım,benim hanım benden 3 yaş küçük hep buruş,buruş,onun ayarındakilerde öyle,sanırım birazda genetik hastalıkla alakalı,annem 82 yaşında öldü ondada pek buruşma yoktu,çok şey var yazacak insan vücudu hakkında sayfalar yetmez.aynisini cafe bölümünede yazdım.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Epitalamus
https://tr.wikipedia.org/wiki/Endokrin_sistem
EDGAR CAYCE kimdir.
Geleceği gören kahinimsi bir insan,ben 1968 yıllarında bunun kitabını okumuştum,peşinden devamlı genişletilmiş detaylarını okudum bunun gibi çoklarını ilginç bir öngörüsü vardı,dediklerin çoğu çıktı,tabiki hepsi çıkacak değilya,bana göre dahi insan,aşağıdaki videoda benim öngürdüğüm tahminlere benzer durumları var,dediklerinden bazıları atlantis bilgileri,kadim,antik bilgilerinin ileride doğrulanması,en önemli olanı bilinmez koruyucular,bu Türkler için önemli konudur Atatürkte bunu öngörmüştü Mu uygarlığını araştırmıştı,geçmişte bize gelen ilginç yapılar ve yapılış durumları,sırlarını hala çözemiyoruz,çok var ben en sonuncundan başlıyacağım,mısır stefenksi oranın altındaki gizli belgeler,japonlar kapıyı buluyor ileriye girilmesine mısır hükümeti izin vermiyor,aklıma hemen bu dünyayı egemen güçlerin idare etmesi geri planda gizli bilinmezlik,kefeller vs belirtmiştim,yeni bir kıtanın emareleri,afrika kıtasında ilk belirtileri ortaya çıkışı,karadeniz metan deposu,alanı devamlı daralıyor,devamlı celal şengörür bu konuya değiniyor,en önemli olanıda 2025 yılında şiddetli güneş patlamaları,geçmişin en büyük patlamaları,koruyucu kalkanın görevi yapamaması sistemin çökmesi,internet başta elektriksel sistem çökmesi elektro manyetik alan bozulması vs,temennim hafif atlatılması,ABD bu yönde çok çalışıyor acelesi var gibi,en son web teleskobu olayı,bana göre geç kalındı,çünkü dinsel çatışmalar kazanç hırsı etnik çatışmalar vs bizi bilimde yavaşlattı,dinci emeviler bile zamanında bu yönde çok çalışmıştı o zamanlar simyacılık vardı,yine ortaya din savaşları giriyor emevi bilgisi avrupa reformlarında bilgi kaynağı oluyor tabiki bazıları,çünkü emevi kütüphanesini şiddet yanlısı hristiyan birliği yakıp yıkıyor,çünkü emeviler bilgeliklede üstündü eski bilgileri derleyip toplayıp kütüphaneye taşımışlardı,sanırım içinde iskenderiye kütüphane bilgileride vardı,semerkant bağdatı es geçtim,bağdat kütüphanesinide cengizhanın oğlu içine etmiştir ömer dahil,ömerde kuranda olmayanları yakmıştır,bu konuya fazla değinmeyeceğim,çünkü dinsel unsurları bu forumda afarozluyorlar,önceki forumdan kovulmuştum ve sonuç ne oldu forum gümledi,çünkü geri planda gizli işlerlen uğraşanları bilinmez güçleri kimse bilmiyor,ben bile hala bilmiyorum sadece bağlantım var o kadar,zaten ilerisi sırdır,zaten katmandu olayını belirtmiştim,dünyada bilinmez çok sırlar vardır,insan geniylen oynanarak insanlığın fazla ilerlemesine olanak verilmemiştir,hani musayı tanrı sınıyor onu belirtmiştim,dünyada en kötü varlık olayı tekrar belirtmeme gerek yok musa İNSAN demişti sınıfı geçmişti,musa olayınada inanmam,çünkü mısır kayıtlarında hiç yok,kadim antik bilgilerinden dine uyarlanmış bir bilgi,olayın nerede geçtiğide belli değil,mitolojik olaylar dinlere harmanlanmış,neyse,aşağıdaki videoyu izleyin.bu sadece ufak kısımı
https://www.youtube.com/watch?v=lXW6HPkRscw
Bir insan uzayda 371 gün geçirirse başına neler gelir?
Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (UUİ) 371 günlük görevinden yeni dönen NASA astronotu Frank Rubio’nun kasları, beyni, hatta bağırsaklarındaki bakterileri bile değişmiş olabilir
https://www.diken.com.tr/bir-insan-u...a-neler-gelir/
Demekki uzayda yaşam çok zor,dünya ile ayni konuma sahip bir gezegen bulmalıyız,buda parmak izi gibi bir durum,çok çalışmalıyız.
Harari: Yapay zeka, insan zekasından milyonlarca kat hızlı evrimleşecek
Tarihçi Yuval Noah Harari, çok hızlı ilerleyecek yepyeni bir evrimsel sürecin başında olduğumuzu, yapay zekanın olanaklar kadar riskler ve belirsizlikler barındırdığını, bu tehditlerin üstesinden ancak işbirliğiyle gelinebileceğini söyledi.
Bütün dünyada milyonlarca satan Sapiens kitabıyla ünlenen Harari, yapay zekanın daha önceki tüm devrimlerden farklı olduğuna, tarihte ilk kez bir teknolojinin kendi kendine kararlar verebildiğine dikkat çekti. İnsanın yarattığı yapay zekanın pek çok yönden insandan üstün olduğunu, insanlardan çok daha farklı şekilde düşünüp karar verebildiğini söyledi.
https://www.diken.com.tr/harari-yapa...-evrimlesecek/
Zaman Diye Bir Şey Yok! James Webb Teleskobu Tüm Uzay Endüstrisini ŞOK ETTİ!
https://www.youtube.com/watch?v=S2-sxNMzmOc
İlginç bir durum,bakalım bilim çalışmaları neler getirecek.
Fizikçiler Evrenin Yerel Olarak Gerçek Olmadığını Kanıtladı
https://www.youtube.com/watch?v=-sVTLnbi9jc&t=29s
En fazla dikkat çektiğim durum,bizim Holografik Evren topiğiylen uyumlu:plc:
Devamlı belirtirim,sistem devamlı olarak bizi kayıt eder,ondan sistemden kaçış yoktur derim,ne yaparsan yap silemezsin,zaman gelecek herşey ortaya çıkacak.
Hepimiz birbirimize biyolojik olarak-dünyaya kimyasal olarak-evrene atomik olarak bağlıyız-evrenin içindeyiz evrende bizim içimizde
Buna en belirli örnek video
https://www.youtube.com/watch?v=MkpTA0WvWfY
Agarta & Şambala / Oyuk Dünya Teorisi
Hindistan'ın kadim folklorunda bizzat kıtanın dini olan binlerce yıllık Hinduizm den bile daha eski bir efsane anlatılır, son derece gizemli ve kutsal bir adanın efsanesi. Fakat bu adanın kadim ve son derece gelişmiş ırkı ne kadar ileri olursa olsunlar, yaklaşan felaket bu topluluğunda sonunu getirecek ve onları o güzel adalarından koparıp yer altının karanlığına hapsedecektir,
https://www.youtube.com/watch?v=V3J8KcgK_R8&t=2s
Yukarıdaki olaya bir nebze şahit oldum,bu ülke gerçekmi bilmiyorum,30 sene önce bir doktor arkadaşlan tanışmıştım,her tür spora meraklıydı benim gibi,birgün himalyalara gitmeye karar verdi benide götürdü,dağcılık sporuna yeni başlamıştı,zaten giresunda deniz,dağcılık kulübünü kurmuştu,bende ona zor spor tehlikesi çoktur dedim,5 sene bende bu yolda çalışma yapmıştım,sonra bıraktığımı söyledim,sakın ekip ve ekipmansız çıkma guruptan ayrılma dedim,yollarımız ayrıldı ben çıkmam dedim katmanduya geçtim,mistizme ve bilinmeyen bilime merakım vardı,burada bazı rahiplerlen tanıştım özelliklerimi açıkladım sende bizdensin dediler,hani bazen çoğu zaman,zamanlan belirtirimye önüme bir pencere açılır oradan gelecekte olanları görürüm,tabi devamlı değil,5-10 kere ancadır büyük olaylar diğerleri basittir,bu gücün bana büyük amcamdan bana geçebileceğimi belirtmişlerdi bazı danıştığım uzman kesimler,neyse,zaten böyle bir yere geldinmi sen onları değil onlar seni bulur,yukarıdaki anlatımı izledim böyle bir yerin olduğunu bu rahiplerde belirtti ve bu bir sırdır dedi,ak,pak partisinden cin ali devamlı derdi ak sakallılardanım diye,onunki çakma gerçeği bizler ve tanıştığım kişilerdi,ismleri öyle aksakallı değil neyse bana kalsın uzun hikaye,devamlı belirtirim sistem bir döngüden ibaret gelecek,geçmiş hep içindedir yani bu bölümdeki başlık hibi holografik,geçtiğimiz aylarda bazı bilim adamlarıda bunu belirtmişti,neyse mistizimlen,kuantumlan ilgilenler bazı özellik taşır,ondan birazıda bende mevcuttu,zamanlan ülkemizin durumundan bahsederim,bu vatana hiçbirşey olmaz gizli koruyucuları var diye,kıbrıs olayını yazmıştım bir ara,pilot yüzbaşıya görev veriliyor kıbrıs savaşında git o 3 bölümü vur diye,aniden uçakta pilotun yanında sakallı yaşlı biri aniden beliriyor,çocuğum bombalamayamı gidiyorsun düşmanı diyor,pilot irkiliyor,korkma çocuğum sana yardım etmeye geldim diyor,0 3 hedefi bombala ama verdiğim hedefide bombala diyor adm birden yok oluyor,pilot 3 hedefi bombalıyor,ne zararımız olacak diye yaşlı adamın tarif ettiği hedefide bombalıyor,adanaya dönüyor pilotu büyük coşkuylan karşılıyor komutanları,yahu diyor bizim hedefin dışında bir yeri daha bombaladın nasıl oldu diyorlar,oda anlatıyor,şaşırıyorlar orası düşmanın komuta merkeziydi rumlar aniden teslim oldu diyor,bu olayı ben şov tevede izledim,hem ankarada genel kurmaylıkta...diyeceğim ülkemizin gizli koruyucuları olduğunu unutmayın,tehlike boyutunun tavan yaptığı yerde devreye girerler,zaten Atamızda belirtmiştir,bu ülke ebedi var olacaktır demiştir peşinden gençlik hitabesini yazmış olacakları belirtmiştir,şu zamanlarda kötü dönem geçiriyoruz hainler emellerine ulaşmak için uüraş veriyor,ilk hedef tabiki çoğunluk bulurlarsa anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmek amaçları,bugün dikkatimi çekti bohçalıylan görüştükten sonra açıklama yaptı yeni anayasa için,konuşurken titriyordu,bana göre çarpılmış sendromu yaşıyor,ulen senin neyine gerek ülke rejimini değiştirmek,sanamı düştü sen kimsin,senin kim olduğunu biz iyi biliyoruz,ülkeye ne yapacaklarını,hiç biri emellerine ulaşamadan hepsi cezalarını çekecekler,bu topraklar kanlan sulandı,ülke olarak bu olduğu yere mıhlandı.
Not= doktor arkadaş yanlış yere gittiğinden fırtınadan guruptan koptuğundan ölüm çukuru denilen 2000 metrelik uçurumdan dar bir yere düşüp ölmüştür,bende yalnız döndüm üzülerek,hala 30 senedir cesedi oradadır,bulunduğu kesim dar bir yerdir inilmesi çok imkansızdır.
Aşağıdaki bilgilerin dinlen alakası yoktur,sadece bilimsel olarak gerçeği bul denen şahısın paylaşımıdır,
İlginç olanı bu bilim adamının hesaplamalarına göre dünyamız 2000 yılında son bulacağıdır hesaplamalarına göre,hesap hatası varmı bilemiyoruz,ABD neden bu kadar ilgilenmiş bu bilim adamının kitabıylan cıa tarafından engellemiş,2025 güneş patlamalarının zirve yapılacağı söylentileri,yani içinde sayılırız,manyetik alanımızın değişimi 300.000 senede bir oluyormuşuz,bu zamanlar o döngünün içindeyiz,bende belirtmiştim 2000 sonrası doğal afetlerin tavan yapma olasılığından hahsetniştim,yani kısaca hiçte iyi zamanda değiliz dünya ve güneş sistemimiz eski sistemde değil değişik boyuta geçmiştir,her an herşey olabilir,dini metinleri pek ciddiye almam,ama kuranda kıyamet ansızın olacak diyor,genellikle bu yazı osmanın,ömerin,alinin,hüseyinin katili olan mervana aittir kuranın eski nüshalarını osmana danışıp yaktırıp yeniden yazıya döken kişidir,esk kuran nüshalarıda varakaya aittir,haticede önceden varaka ile evlidir,sonrada muhammed almıştır,bütün bilgileride varaka ve çevresindeki bilgelerden almıştır,kuranda mervan nasıl düzeltme yaptı bilmiyoruz,mervanı muhammed makamından kovmuştur sürgüne göndermiştir devamlı muhammede karşı geldiği için,her neyse konu iyice derin ve karmaşık,zaten kuran ayetleri 114 değil 115,kaybolan ayet recm suresidir,gerçekleri bulmak isteyenler benim gibi araştırsın...kuranda geçen kıyametin ansızın olacağı belirtiliyor olması,çünkü çoklarını mervan aynen yeni derlemelere ilave etmiştir eskileri,olayın gerçeklik durumu tartışmalıdır,zaten kuranda çoğu ayetlerde tartışmaya açıktır,kimse değinmeden düz mantık okur çarpılır cehenneme gideriz diye,bende kıyametin ansızın olacağına hem fikirim,ışık hızının hızı 300.000 km,güneşe uzaklıkta 8 dakikadır,8 dakika içinde nereye kaçacaksın,geçmişte yer altı mağaraları boşuna yapılmamış ve hala sırrını bilmiyoruz,tabi birde yer içi olayları var,dünyanın içini bilemiyoruz,bilseydik depremleride bilirdik.uzayı hiç bilmiyoruz sistemler arası ulaşmak çok zor,ışık hızı bile yetersiz,daha ötesi hız sadece tahminsel sösde yani özde değil,yani mokoko olacak gibiyiz.
ADEM ve HAVVA KİTABI - Cia Bu Kitaba El Koydu! / Kutup Kayması, Toplu Yok Oluş ve Dünyanın Sonu
Adem ve Havva kitabı gezegenimizin bugüne kadar yaşadığı dev yıkımları tarihsel ve bilimsel olarak ele almış bir kitap. Fakat kitabı farklı kılan şey ise bunun yakında tekrarlanacağı söylemesi, işleri daha ilginç bir hale getiren olay ise cia'in bu kitabı çıkar çıkmaz toplatıp pek çok sayfasını yok etmesi. Gelin hepimizin sonunu anlatan bu kitabın gerçeklerini birlikte bulalım
https://www.youtube.com/watch?v=e-Z_2wXEYuQ&t=1s
KARANLIK OKSİJEN: Okyanus Derinliklerinde Şaşırtıcı Keşif
Bu uzayda canlı formunun olup olmadığı için iyi bir buluşum.
https://www.youtube.com/watch?v=Nb5zI1_sbL0&t=1s
Bu kadin baya bilgili kesinlikle dinlenmesi gerekiyor
https://www.facebook.com/reel/2106429003024029
Göbeklitepe’de Dünyanın En Eski Takvimi Keşfedildi: Medeniyetin Doğuşunu Yeniden Yazabilir.
Gizemli Göbekli Tepe bölgesinde 12.000 yıllık bir taş sütuna kazınmış olan bu takvim, uzmanlara göre uygarlık zaman çizelgemizi yeniden yazabilir.
Zaman tutma sistemi, M.Ö. 150 yılında Antik Yunan’da belgelenmesinden 10.000 yıl önce eski insanların zamanı tutmanın doğru yollarına sahip olduğunu kuvvetle gösteriyor.
Araştırmacıları heyecanlandıran bir başka bulgu da, oymaların 1.200 yıl boyunca mini bir buzul çağına neden olan, büyük hayvanları yok eden ve tarımsal gelişmeyi ve karmaşık toplumları harekete geçiren bir kuyruklu yıldız çarpmasını tasvir etmesi.
Edinburgh Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, sütun üzerindeki her bir ‘V’ işaretinin bir günü temsil ettiğine inanarak, 12 ayın 365 gününü 11 ek günle birlikte saydılar.
Uzmanlar, anıtlaştırılan bu olayın, eski insanları avcı-toplayıcı yaşam tarzından daha kalıcı yerleşimlere geçmeye zorlayan belirleyici bir an olduğunu söyledi.
Araştırmayı yöneten Edinburgh Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden Dr. Martin Sweatman şunları söyledi: ‘Görünüşe göre Göbekli Tepe sakinleri gökyüzünün keskin gözlemcileriydi, dünyalarının bir kuyruklu yıldız çarpmasıyla harap olduğu düşünüldüğünde bu beklenen bir şey.
Ekip uzun süredir bölgede çalışıyor ve 2021’de yapılan bir çalışmada, kuyruklu yıldızlardan kaynaklanan yüksek enerjili patlamalar sırasında oluşan yüksek platin ve nanoelmas seviyelerine dayanarak kuyruklu yıldızın yaklaşık 13.000 yıl önce çarptığını belirledi.
Bu göksel olay, bir kuyruklu yıldızın yörüngesi Dünya’yı geçtiğinde meydana gelir ve nesnelerin çarpışmasına neden olarak büyük ve etkili sonuçlar doğurabilir.
Araştırmacılar sütun oymalarını diğer antik eserlerde bulunan sembollerle karşılaştırarak en yeni keşfin bir güneş takvimini ve önemli kuyruklu yıldız çarpışmasını temsil ettiğini doğruladı.
https://www.bizsiziz.com/gobeklitepe...sjEDH7aGwd8Nag
Burada en belirgin sembol 3 çanta sembolü,bu çanta sembulü geçmiş antik medeniyetlerdede vardır,üstelik bütün dünya medeniyetlerinde,yani bir mesajı anlatıyor,yani insanlığı ve canlı türleri formunu kim organize ettiyse.
2 defa yazılmıştır.
Bunlar şarlatan,yani benim neznimde,doğruluk payı sıfıra yakındır,benim gibi önüne penceremi açılmış,neyse fazla detay vermek sakıncalı sayılır,bazı bilgiler gizlidir,zamanlan bazı şeyleri açıklıyorum,onlar bile zaman akışında sorunlu olabiliyor,yada anlık olabiliyor,çünkü sistem bir döngüden ibarettir zaman bakımından herşey onun içinde oluşur gelecek ve geçmiş,zaten bilim adamları yakında açıkladı sistemin bir hologramın içindedir diye,çok bilmişin birisi holografik topiğini kapattı neyse diyelim yine,bunlar seçilmişlikle igilidir,önce belirttiğim gibi,ne medyumum nede hacı,hoca,büyücü vs,olay beyin frekansı ve nöronlarlan bağlantılıdır her zaman olacak diyede bir durum yoktur.