Bruce Willis, Helen Mirren ve Morgan Freeman’in rol aldigi aksiyon-komedi-macera RED, 15 Ekim 2010’da Amerika, Kanada, Turkiye, Litvanya, Filipinler ve Polonya’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...4,1000_AL_.jpg
Printable View
Bruce Willis, Helen Mirren ve Morgan Freeman’in rol aldigi aksiyon-komedi-macera RED, 15 Ekim 2010’da Amerika, Kanada, Turkiye, Litvanya, Filipinler ve Polonya’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...4,1000_AL_.jpg
Ingiliz yazar Dame Hilary (Mary) Mantel, 15 Ekim 2012’de Oluleri Getirin (Bring Up the Bodies - Anna Bolena, una questione di famiglia) romani ile Man Booker Odulunu kazandi.
“ ‘Benim tac giyme torenimden beridir, yeni bir Ingiltere var. O Ingiltere, bensiz varligini surduremez.’
‘Oyle degil hanimefendi. Gerekirse sizi tarihten silebilirim.’ ”
https://ichef.bbci.co.uk/news/1024/m...5_63532261.jpg
“ ‘Since my coronation there is a new England. It cannot subsist without me.’
‘Not so, madam, he thinks. If need be, I can separate you from history.’ “
“Kimiz biz, deneyimlerin, bilgilerin okunmus metinlerin, imgelerin olusturdugu bir bileske degilsek neyiz her birimiz? Her yasam her seyin akla gelebilecek her sekilde yeniden karistirilip yeniden duzenlendigi bir ansiklopedi bir kitaplik, bir nesneler envanteri, bir usluplar dizisidir.
Ama belki de yuregimin en derinliklerindeki yanit bir baskasi: Keske benlik disinda tasarlanmis, bireysel benin sinirli bakis acisindan cikmamizi saglayacak bir yapit mumkun olsaydi. Yanlizca bize benzeyen baska benlere girmek icin degil, dili olmayanlari konusturmak icin. Olugun uzerine konan kusu, ilkbahardaki agac ile sonbahardaki agaci, tasi, cimentoyu, plastigi.”
https://s3-eu-west-1.amazonaws.com/c...americane.jpeg
“Chi siamo noi, chi è ciascuno di noi se non una combinatoria d’esperienze, d’informazioni, di letture, d’immaginazioni? Ogni vita è un’enciclopedia, una biblioteca, un inventario d’oggetti, un campionario di stili, dove tutto può essere continuamente rimescolato e riordinato in tutti i modi possibili.
“Ma forse la risposta che mi sta più a cuore dare è un'altra: magari fosse possibile un'opera concepita al di fuori del self, un'opera che ci permettesse di uscire dalla prospettiva limitata di un io individuale, non solo per entrare in altri io simili al nostro, ma per far parlare ciò che non ha parola, l'uccello che si posa sulla grondaia, l'albero in primavera e l'albero in autunno, la pietra, il cemento, la plastica.”
"Kentlerle iliskimiz ruyalarla oldugu gibidir: hayal edilebilen her sey ayni zamanda duslenebilir, oysa en beklenmedik ruyalar bile bir arzuyu ya da arzunun tersi, bir korkuyu gizleyen resimli bir bilmecedir. Kentleri de ruyalar gibi arzular ve korkular kurar; soylediklerinin ana hatti gizli, kurallari sacma, verdigi umutlar aldatici, her sey baska bir seyi gizliyor olsa da." Italo Calvino, Gorunmez Kentler
https://www.lacittafutura.it/media/k...b0d0adf_XL.jpg
"È delle città come dei sogni: tutto l'immaginabile può essere sognato ma anche il sogno più inatteso è un rebus che nasconde un desiderio, oppure il suo rovescio, una paura. Le città come i sogni sono costruite di desideri e di paure, anche se il filo del loro discorso è segreto, le loro regole assurde, le prospettive ingannevoli, e ogni cosa ne nasconde un'altra." Italo Calvino, Le città invisibili
"Buyukler, ne idugu belirsiz ve hain bir takim, oyunlarda cocuklara ozgu o korkunc ciddilik yok onlarda, gene de onlarin da giderek ciddilesen oyunlari var. Bir oyun icinde baska bir oyun, hangisinin gercek oyun oldugunu asla anlayamiyor insan./ I grandi sono una razza ambigua e traditrice, non hanno quella serietà terribile nei giochi propria dei ragazzi, pure hanno anch'essi i loro giochi, sempre più seri, un gioco dentro l'altro che non si riesce mai a capire qual è il gioco vero." Italo Calvino, Orumceklerin Yuvalandigi Patika / Il Sentiero dei Nidi di Ragno
https://pbs.twimg.com/media/C4o_O40XUAAfkDM.jpg
https://pbs.twimg.com/media/Cy0X3yUW8AAOoEa.jpg
"Benimle gelecek olursan, herkesin derdinin acisini cekmeyi, baskalarinin derdini giderirken kendi derdini gidermenin yolunu ogrenirsin. / Se verrai con me, imparerai a soffrire dei mali di ciascuno e a curare i tuoi curando i loro." Italo Calvino, Ýkiye Bolunen Vikont / Il visconte dimezzato
Sair oldu! - kuluydu, namusun. -
Dustu, karalanmis, soylentilerle.
Dustu intikam ozlemiyle, gogsunde bir kursun
Egerek gururlu basini yere!
Utancini degersiz tahkirlerin
Tasiyamazdi sairin kalbi.
O baskaldirdi yargisina sosyetenin
Ve olduruldu! yapayalniz, onceki gibi...
Olduruldu! neye yarar simdi gozyaslari...
Neye yarar bos ovgulerin gereksiz korosu...
Neye yarar zavalli ozur miriltilari...
Kader oynadi oyununu!
Ilkin kinle kovan siz degil miydiniz
Onun ozgur ve cesur yetenegini;
Ve eglenmek icin koruklediniz
Bir yangini ki belli belirsizdi.
Daha ne? eglenin... son istiraplara
Dayanmaya artik gucu yetmezdi!
Sondu bir mesale gibi essiz deha
Soldu alnindaki zafer celengi.
https://kbimages1-a.akamaihd.net/81e...squerade-6.jpg
The Poet's dead! - a slave to honor -
He fell, by rumor slandered,
Lead in his breast and thirsting for revenge,
Hanging his proud head!...
The Poet's soul could not endure
Petty insult's disgrace.
Against society he rose,
Alone, as always...and was slain!
Slain!...What use is weeping now,
The futile chorus of empty praise
Excuses mumbled full of pathos?
Fate has pronounced its sentence!
Was it not you who spitefully
Rebuffed his free, courageous gift
And for your own amusement fanned
The nearly dying flame?
Well now, enjoy yourselves...he couldn't
Endure the final torture:
Quenched is the marvelous light of genius,
Withered is the triumphal wreath.
Mihail Yuryevic Lermontov
Fransiz sair, elestirmen ve cevirmen Francois de Malherbe’in olum yildonumu (16 Ekim 1628)
Haydi, kalk, guzellerin en harikasi
Gormeye gidelim, yeni cayirlari
Isildasin, canli tablonun pariltilari
Savunalim, dogayi taklit eden sanati.
Hava, dolar gullerin kokusuyla
Ruzgar, tutar onlarin SIMSIKI agizlarini
Ve gunes gorunur, aydinlatmaktan cok dunyayi
Birkac ask için cikar dalga dalga…
Soyleyecektim ona basinin ustundeki,
Solen basligiý gibi duran isik huzmesini
Cekip gittigi boylesi guzel bir gunde
Peneus’un kizi¹, Defne, bu bir darbe!
Elbirligiyle hazirlanir tatli her sey, gizli gizli,
Artik neselendirin kendinizi,
Kirisikliklar; diger yaslarinizda da aitti size,
Hayatin derin ozenlerinden gelen bize
Yesilimsi bir karanlik ama hava sicak,
Golge saglayacak bize, gurultuden uzak,
Menekseler uzerinde yapacaklarimiza,
Aldiris etmez amber ve buhurdanlik…
https://static.fnac-static.com/multi...8/Chansons.jpg
Sus, debout, la merveille des belles !
Allons voir sur les herbes nouvelles
Luire un émail dont la vive peinture
Défend à l'art d'imiter la nature.
L'air est plein d'une haleine de roses,
Tous les vents tiennent leurs bouches closes ;
Et le soleil semble sortir de l'onde
Pour quelque amour plus que pour luire au monde.
On dirait, à lui voir sur la tête
Ses rayons comme un chapeau de fête,
Qu'il s'en va suivre en si belle journée
Encore un coup la fille de Pénée.
Toute chose aux délices conspire,
Mettez-vous en votre humeur de rire ;
Les soins profonds d'où les rides nous viennent
À d'autres ans qu'aux vôtres appartiennent.
Il fait chaud, mais un feuillage sombre
Loin du bruit nous fournira quelque ombre,
Où nous ferons parmi les violettes,
Mépris de l'ambre et de ses cassolettes…
Fransa Kralicesi ve Avusturya Arsidusesi Marie Antoinette’nin olum yildonumu (16 Ekim 1793)
(Fransiz Devriminde vatan hainligi ile suclandi ve giyotinle idam edildi.)
“Kendi bahtsizliklarina ragmen, bizlere boylesine iyi davranan bu insanlari gordukce, onlarin mutlulugu icin kesinlikle daha SIKI calismamiz gerektigini dusunuyorum. Bu gercegi kral da gormektedir. Kendi adima konusmam gerekirse, tac giydigim gunu (yuz yil bile yasasam da) hayatboyu unutmayacagim."
https://upload.wikimedia.org/wikiped...er_Fransen.jpg
“It is quite certain that in seeing the people who treat us so well despite their own misfortune, we are more obliged than ever to work hard for their happiness. The king seems to understand this truth; as for myself, I know that in my whole life (even if I live for a hundred years) I shall never forget the day of the coronation.”
Irlandali oyun ve kisa oyku yazari, romanci ve sair Oscar Wilde’in dogum yildonumu (16 Ekim 1854)
"Onu seviyorum, onun da beni sevmesini saglamaliyim. Sen ki yasamin tum gizlerini bilirsin, soyle bana, nasil bir buyu yapayim da Sibyl Vane beni sevsin? Romeo'yu kiskandirmak istiyorum. Tarihin olmus asiklari bizim guluslerimizi duysunlar da huzunlensinler istiyorum. Bizim atesimizden bir soluk onlarin topragina can versin, kullerini uyandirip aci cektirsin istiyorum." Oscar Wilde, Dorian Gray'in Portresi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"I love her, and I must make her love me. You, who know all the secrets of life, tell me how to charm Sibyl Vane to love me? I want to make Romeo jealous. I want the dead lovers of the world to hear our laughter, and grow sad. I want a breath of our passion to stir dust into consciousness, to wake their ashes into pain. "
"Hosca kal, sevgili Prens!"diye mirildandi, "Elini opmeme izin verir misin?" / Arrivederci, caro Principe!" mormorò; "posso baciarti la mano?" Oscar Wilde, Mutlu Prens / La rondine ed il principe felice
https://pbs.twimg.com/media/C50eXWnWMAEBllD.jpg
https://mypoeticside.com/wp-content/...3ee399271e.png
Kulak verin sozlerime iyice,
Herkes oldurebilir sevdigini
Kimi bir bakisiyla yapar bunu,
Kimi dalkavukca sozlerle,
Korkaklar opucuk ile oldurur,
Yurekliler kilic darbeleriyle!
Kimi gencken oldurur sevdigini
Kimileri yasli iken oldurur;
Sehvetli ellerle oldurur kimi
Kimi altindan ellerle oldurur;
Merhametli kisi býcak kullanir
Cunku bicakla olen cabuk sogur.
Ingiliz roman yazari ve sair Charlotte Brontë, Jane Eyre romanini 16 Ekim 1847 tarihinde Smith, Elder & Co. araciligiyla Londra’da yayimladi.
http://rarebookschool.org/2005/exhib...rlotte_big.jpg
http://www.azquotes.com/picture-quot...e-47-13-89.jpg
"Sanki sol kaburgamin altinda bir yerde bir ip varmis da bu ip, senin sol kaburgana simsiki bir kordugumle baglanmis. Oyle saniyorum ki aramiza daglar, denizler girerse bizi birbirimize baglayan bu ip kopacak. O zaman da icin icin kanlarim akacakmis gibi bir kuruntuya kapiliyorum."
https://pbs.twimg.com/media/C97TAH1W0AAQoq2.jpg
"Usuyorsun, cunku yalnizsin, icinde gomulu duran atesi hicbir insan yakinligi alevlendiremiyor. Hastasin, cunku duygularin en guzeli, insanogluna bahsedilen en tatli, en yuce duygu senden uzak duruyor. Aptalsin, cunku o kadar aci cekerken mutlulugu yanina cagirmaktan kaciyorsun, onun seni bekledigi yere dogru bir tek adim atmaya bile yanasmiyorsun."
Cumhuriyet Turkiyesi'ni fotograflariyla ilk kez cok yonlu olarak belgeleyen ve tanitan Avusturyali fotograf sanatcisi Othmar Pferschy’in dogum yildonumu (16 Ekim 1898)
http://www.kolektomani.com/wp-conten...olektomani.jpg
http://www.festtravel.com/Files/Makaleler/219/166.jpg
http://www.festtravel.com/Files/Maka...12wo1_1280.jpg
http://www.kolektomani.com/wp-conten...olektomani.jpg
http://www.kolektomani.com/wp-conten...Dokuyanlar.jpg
Italyan romanci, oyku yazari, ressam, sair ve gazeteci, Tatar Colu kitabi ile taninan Dino Buzzati Traverso'nun dogum yildonumu (16 Ekim 1906)
"Insanlar, su nehri astiktan sonra on kilometre daha gidince varirsin, diyeceklerdir. Ama buna karsilik yol hic bitmeyecektir, gunler gitgide daha kisalacak, yol arkadaslari seyreklesecek, camlarda hareketsiz, donuk, kafalarini sallayan suratlar gorunecektir."
http://www.mondadoristore.it/img/Il-...t=Dino+Buzzati
"Dietro quel fiume - dirà la gente -ancora dieci chilometri e sarai arrivato. Invece non è mai finita, le giornate si fanno sempre più brevi, i compagni di viaggi più radi, alle finestre stanno apatiche figure pallide che scuotono il capo.”
"O zaman degin, cocukken insana sonsuz gibi gorunen bir yolda, yillarin yavas yavas ve hafifce gectigi, boylece hic kimsenin akip gittiklerinin ayirdina varmadigi bir yolda, hep ilk gencliginin kaygisizligiyla ilerlemisti. Insan bu yolda sakin sakin, cevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye gercekten hic gerek yoktu, ne arkanizda sizi SIKISTIRAN ne de tabi, bekleyen birileri bulunurdu, arkadaslariniz da kaygisiz, oynamak icin SIK SIK durarak ilerlerdi. Evlerinin kapisindan buyukler size dostca selam verir ve suc ortakligi dolu guluslerle ufku gosterirlerdi; boylece yurek yigitce ve tatli arzularla carpmaya baslar ve insan kendisini az otede bekleyen harikulade umudunu tadar; gerci o seyler henuz uzaktadir ama bir gun onlara ulasilacagi kesin, tartismasiz bir bicimde kesindir.”
https://ilconsigliereletterario.file...-mondadori.jpg
"Fino allora egli era avanzato per la spensierata età della prima giovinezza, una strada che da bambini sembra infinita, dove gli anni scorrono lenti e con passo lieve, così che nessuno nota la loro partenza. Si cammina placidamente, guardandosi con curiosità attorno, non c'è proprio bisogno di affrettarsi, nessuno preme di dietro e nessuno ci aspetta, anche i compagni procedono senza pensieri, fermandosi spesso a scherzare. Dalle case, sulle porte, la gente grande saluta benigna, e fa cenno indicando l'orizzonte con sorrisi di intesa; così il cuore comincia a battere per eroici e teneri desideri, si assapora la vigilia delle cose meravigliose che si attendono più avanti; ancora non si vedono, no, ma è certo, assolutamente certo che un giorno ci arriveremo.”
Irlandali oyun yazari George Bernard Shaw’un Bir Kadin Yarattim (Pygmalion – Pigmalione) oyunu, ilk kez 16 Ekim 1913’de Viyana, Hofburg Theatre’da sahneledi.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
http://montrealtheatrehub.com/wp-con...n-1024x574.jpg
Fransiz dusunur Louis (Pierre) Althusser’in dogum yildonumu (16 Ekim 1918)
“O gunden beri sanirim sevginin ne oldugunu da ogrendim: atilganca kendi duygulari ustune ‘abartmali’ iddialara girmek degil, karsisindakine ozenle davranmak, onun arzularina ve ritmine saygi gostermek; hicbir sey istememek, verileni kabul etmeyi ogrenmek ve bununla yetinmek; her armagani yasamin bir surprizi olarak kabul etmek; ayni armagani ve ayni surprizi iddiasizca, hic zorlanmaya basvurmadan, karsidakine de yapabilmek. Ozetle, yalin ozgurluk! Cezanne neden Sainte-Victoire Daginin her aninin ayri resmini yapmisti? Her anin isigi ayrý bir armagandir da ondan.” Gelecek Uzun Surer
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Depuis, je crois avoir appris ce qu'est aimer : être capable, non de prendre ces initiatives de surenchère sur soi et d'« exagération », mais d'être attentif à l'autre, respecter son désir et ses rythmes, ne rien demander mais apprendre à recevoir et recevoir chaque don comme une surprise de la vie, et être capable, sans aucune prétention, et du même don et de la même surprise pour l'autre, sans lui faire la moindre violence. En somme la simple liberté. Pourquoi donc Cézanne at-il peint la montagne Sainte-Victoire à chaque instant ? C'est que la lumière de chaque instant est un don.”
Amerikali yazar Kathleen Winsor’un dogum yildonumu (16 Ekim 1919)
“Amber St. Clare, henuz on altisinda hamileydi, bes parasizdiý ve Londra’nin tehlikeli sokaklarinda tek basinaydi. Ancak keskin zekasi, gozu karaligi ve dillere destan guzelligi sayesinde Restorasyon Donemi Ingilteresi’nde bir kadinin erisebilecegi en yuksek noktaya erisecek; fahiselerin, haydutlarin ve katillerin arasindan siyrilip saraya terfi eden bu genc kadin, hem Buyuk Veba’yi, hem Londra Yangini’ni yasayacakti. En yoksulundan en soylusuna sayisiz erkegin -ve kadinin- gonlunu fetheden Amber, daima tek bir adama bagliydi. En cok sevdigi ve asla elde edemeyecegi o adam, bir mucize kadar uzakti ona.”
https://images.gr-assets.com/books/1...2l/8239284.jpg
“Abandoned pregnant and penniless on the teeming streets of London, 16-year-old Amber St. Clare manages, by using her wits, beauty, and courage, to climb to the highest position a woman could achieve in Restoration England-that of favorite mistress of the Merry Monarch, Charles II. From whores and highwaymen to courtiers and noblemen, from events such as the Great Plague and the Fire of London to the intimate passions of ordinary-and extraordinary-men and women, Amber experiences it all. But throughout her trials and escapades, she remains, in her heart, true to the one man she really loves, the one man she can never have.”
Walt ve Roy Disney kardesler, The Walt Disney Company'i 16 Ekim 1923 tarihinde Los Angeles, Kaliforniya’da kurdular.
http://images.myshared.ru/34/1331087/slide_8.jpg
https://mir-s3-cdn-cf.behance.net/pr...e195eb1f96.gif
http://www.gifmania.co.uk/Walt-Disne...stle-88200.gif
1 Akademi Onur Odulu, 3 Akademi Odul adayligi, 15 Emmy Odul adayligi ve 6 Golden Globe sahibi Ingiliz aktris Angela Lansbury’nin dogum gunu (16 Ekim 1925)
https://media.giphy.com/media/G2sqRHLViIkMM/source.gif
https://78.media.tumblr.com/724b4c15...xo1_r1_400.gif
https://media.giphy.com/media/yeVo44DY98vF6/source.gif
Alman romanci, sair, oyun yazari, illustrator, grafik sanatcisi ve heykeltiras Gunter Grass’in dogum yildonumu (16 Ekim 1927)
http://www.literaturplakate.de/Bilde...0px-k/2042.jpg
Iste hikayemiz boyle dostlarim
Su parasiz yapilan alisveris
Iste borc kartimiz, cakiýverin imzayi
Yorgan daima kýsa gelirmis
Bu uc, cu uca ulasamazmis
Diyebilir misiniz amma da is
Aramak onu ufuklarin ardinda
Arada dusmus yapraklari tekmelemek
Ovmak bir ciplak ayagi
Butun yurekleri kiraya vermek
Ya da bir aynali odada
Bir otomobilde
Kaporta aya dogru dikilmis
Masumluk, duruversin istedigi yerde
Nerede baslatirsa baslatsin cumbusunu
Sesler tiz perdeden kadincil ve sonsuz
Bir baskalik belirir her seferinde
Giselerin onunde, henuz acilmamis
Kenetlenmis eller durmadan citirdar
Kuyrukta sungusu dusmus bir adam
Bir zayif yasli bayan
Ve sinemadaki film
Bir buyuk aski ilan eder neonlu isiklar
Carsaf gibi reklamlarda
Senaristin de garantisi var.
“Bir resim albumundeki anlati zenginligi, bu dunya yuzunde baska nerede vardir? Hamarat bir amator fotografci kimligiyle bizi her pazar yukardan asagi, yani boylarimizi alabildigine kisaltip, isik durumunu biraz iyi, biraz kotu ayarlayarak resimlerimizi ceken ve kendi albumune yapistiran Aziz Tanri, dilerim elimden tutsun." Teneke Trampet
https://images-na.ssl-images-amazon....1TmjE95SIL.jpg
“Cosa mai a questo mondo, quale romanzo avrebbe l’epica vastità di un album fotografico? L’unica possibilità di flirtare con la nostra tristezza ci si offriva per il tramite delle foto, poiché su quelle istantanee realizzate in serie trovavamo noi stessi, se non palpabili, almeno, cosa più importante, passivi e neutralizzati.”
Romanya dogumlu Israilli sair Dan Pagis’in dogum yildonumu (16 Ekim 1930)
Yok yok: kesinlikle
insandilar: uniformalar, cizmeler.
Nasil aciklasam? Imgede
Yaratilmislardi.
Ben bir golgeydim.
Farkli bir yaratici isiydim.
Oyle ki, merhametinden, bende olecek bir parça bile birakmadi.
Boylece O’na dogru kostum, hafif mi hafif bir gul, mavi
Affederek – Hatta ozur dileyen bile oldum-
Her seye kadir olan dumana uflendim
imgesiz ve benzersiz.
https://pictures.abebooks.com/isbn/9780856350252-us.jpg
No no: they definitely were
human beings: uniforms, boots.
How to explain? They were created
in the image.
I was a shade.
A different creator made me.
And he in his mercy left nothing of me that would die.
And I fled to him, rose weightless, blue,
forgiving – I would even say: apologizing –
smoke to omnipotent smoke
without image or likeness.
Irlandali yazar C.S. Lewis, Aslan, Cadi ve Dolap (The Lion, the Witch, and the Wardrobe - Il leone, la strega e l'armadio) kitabinin 1. baskisini 16 Ekim 1950 tarihinde Geoffrey Bles araciligiyla Londra’da yayimlandi.
“Belki bu sizin de ruyalarinizda olmustur. Birisi anlamadiginiz bir sey soyler, fakat ruyanizda sanki cok buyuk bir anlami varmis gibi gelir size: Ya butun ruyayi kabusa donusturecek korkunc bir anlami vardir ya da hos bir anlami; sozlerle anlatilamayacak kadar hos bir anlami vardir ve ruyayi oylesine harika yapar ki, tum yasaminiz boyunca hatirlar ve surekli ayni ruyayi gormek istersiniz.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Perhaps it has sometimes happened to you in a dream that someone says something which you don't understand but in the dream it feels as if it had some enormous meaning--either a terrifying one which turns the whole dream into a nightmare or else a lovely meaning too lovely to put into words, which makes the dream so beautiful that you remember it all your life and are always wishing you could get into that dream again.”
Amerikali yazar Lorenzo Carcaterra’nin dogum gunu (16 Ekim 1954)
“Hicbirimizin kitabi yoktu. Ailelerimizin de oyle. Kitaplar, Cehennem Mutfagi'nda pek az kisinin karsilayabilecegi ya da karsilamak isteyecegi bir lukstu. Erkeklerin cogu ancak gazetelerin at yarisi ekini anlayabilecek kadar okur yazardi. Kadinlar sadece dua kitaplari ve magazin dergileri okurdu. Insanlar, okumanin bir zaman kaybi olduguna inaniyordu, seni okurken gorduklerinde, yapacak baska bir isin olmadigini dusunurler, tembel damgasini yapistiriverirlerdi. Neyse ki arkadaslarimla gidebilecegim bir kutuphane vardi.” Suskunlar
https://cdn2.penguin.com.au/covers/o...1407059396.jpg
“None of us owned any boks and neither did any of our parents They were a luxury few in Hell's Kitchen could afford—or would want. The bulk of the men were literate only to the extent that they could follow the racing sheet of a newspaper; the women limited their reading to prayer books and scandal sheets. People thought reading to be a waste of time. If they saw you reading, they figured you had nothing better to do and wrote off as lazy.”
“Dordumuz birbirimizde baska hic kimsede bulamadigimiz teselli ve guveni bulmustuk. Birbirimize olumune guvenir, aramizda ihanet olmayacagini bilirdik. Baska hicbir seyimiz yoktu. Paramiz, bisikletlerimiz, yaz kamplarimiz ya da tatillerimiz. Birbirimizden baska hicbir seyimiz yoktu. Ve bizim icin onemli olan tek sey buydu.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Together, the four of us found in each other the solace and security we could not find anywhere else. We trusted each other and knew there would never be an act of betrayal among us. We had nothing else – no money, no bikes, no summer camps, no vacations. Nothing, except one another.To us, that was all that mattered.”
Esaretin Bedeli’nin (The Shawshank Redemption - Le ali della libertà ) Andy Dufresne’i Amerikali aktor Tim (Timothy Francis) Robbins’in dogum gunu (16 Ekim 1958)
https://media.giphy.com/media/MxseFhLGXxWyQ/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/PTSLKE77DveXC/giphy.gif
https://i.kinja-img.com/gawker-media...fbtecztefy.gif
Fransiz roman yazari Marc Levy’nin dogum gunu (16 Ekim 1961)
“Zaman zaman iki ruh tek bir ruhu olusturmak uzere karsilasir. Boylece sonsuza dek birbirlerine bagimli olurlar. Birbirlerinden asla ayrilmaz, o yasamdan bu yasama hep birbirlerini bulurlar. Bu dunyevi yasantilari sirasinda bir yari digerinden kopup da onlari baglayan yemini bozacak olursa, ruhlarin ikiside hemen olur. Biri yolculugunu bir digeri olmadan surduremez.” Gelecek Sefere
https://www.lisez.com/usuaris/libros...6238137ORI.jpg
“Il arrive que deux âmes se rencontrent pour n'en former plus qu'une. Elles dépendent alors à jamais l'une de l'autre. Elles sont indissociables et n'auront de cesse de se retrouver, de vie en vie. Si au cours d'une de ces existences terrestres une moitié venait à se dissocier de l'autre, à rompre le serment qui les lie, les deux âmes s'éteindraient aussitôt. L'une ne peut continuer son voyage sans l'autre.”
“Hikaye, senin gulumsemelerin ve yoklugunla bitiyor. Cocuklugumdan kalma piyanonun tuslari uzerindeki parmaklarinin sesini hala duyuyorum. Her yerde aradim seni, baska alemlerde bile aradim. Buldum da, nerede olursam olayim senin bakislarinda uyuyorum. Senin tenin benim tenim. En cilgin hayallerin, yuregin murekkebiyle yazildigini biliyorum artýk. Tasavvur bile edemedigim bir sey verdin bana, hayatimda seninle gecirdigim her saniyenin diger her saniyeden daha degerli oldugu bir zamani yasattin bana. Sen bir dunya yarattin. Yaz mevsimine nasil girilirse, iste sen de oyle girdin benim hayatima. Ne ofke ne de pismanlik duyuyorum. Bana yasattigin anlarin bir ismi var, buyulu anlar onlar. O buyuyu hala tasiyorlar. Sen olmasan da, artik asla yalniz olmayacagim, cunku sen bir yerlerde yasamaya devam ediyorsun.” Sizi Tekrar Gormek
http://1.bp.blogspot.com/-Gy3OnZQLtV...ous-revoir.jpg
“Ainsi se referme l'histoire sur tes sourires et le temps d'une absence. J'entends encore tes doigts sur le piano de mon enfance. Je t'ai cherchée partout, même ailleurs. Je t'ai trouvée, où que je sois, je m'endors dans tes regards. Ta chair était ma chair. De nos moitiés, nous avions inventé des promesses ; ensemble nous étions nos demains. Je sais désormais que les rêves les plus fous s'écrivent à l'encre du coeur. J'ai vécu là où les souvenirs se forment à deux, à l'abri d'une seule confidence où tu règnes encore. Tu m'as donné ce que je ne soupçonnais pas, un temps où chaque seconde de toi comptera dans ma vie bien plus que tout autre seconde. J'étais de tous les villages, tu as inventé un monde. Te souviendras-tu, un jour ? Je t'ai aimée comme je n'imaginais pas cela possible. Tu es entrée dans ma vie comme on entre en été. Je ne ressens rien ni colère ni regrets. Les moments que tu m'as donnés portent un nom, l'émerveillement. Ils le portent encore, ils sont faits de ton éternité. Même sans toi, je ne serai plus jamais seul, puisque tu existes quelque part.”
Fransiz filozof Gaston Bachelard’in olum yildonumu (16 Ekim 1962)
“Iste hayalimiz, bilgic ve felsefi hayalimiz boyle calisir, butun kuvvetleri siddetlendirir, hayatta da olumde de mutlagi arar. Madem ki kaybolmak gerekmektedir madem ki olum icgudusu en rahat hayata bile kendini kabul ettirmektedir, oyleyse butun halinde olelim ve kaybolalim. Hayatimizin atesini bir ustun-atesle varligin ta kalbine yoklugu oturtacak olan, alevsiz ve kulsuz, insanustu bir ustun- atesle yok edelim. Ates kendi kendini yiyince, guc kendine karsi donunce, varlik yitip gidisi aninda butunsellesiyormus gibi gorunur, yok olusunun siddeti var olusunun en ustun kaniti, en acik kanitiymis gibi gorunur.” Atesin Psikanalizi
https://images-na.ssl-images-amazon....17IBdnQROL.jpg
“In this way, then, does our scientific and philosophic reverie work: it accentuates all forces; it seeks the absolute in life as in death. Since we must disappear, since the instinct for death will impose itself one day on the most exuberant life, let us disappear and die completely. Let us destroy the fire of our life by a superfire, by a superhuman superfire without flame or ashes, which will bring extinction to the very heart of the being. When the fire devours itself, when the power turns against itself, it seems as if the whole being is made complete at the instant of its final ruin and that the intensity of the destruction is the supreme proof, the clearest proof, of its existence.“
https://qqcitations.com/images-citat...ard-147944.jpg
"Ask, baskasina aktarilan bir atestir. Ates ise, ancak yakalaniverecek bir asktir. / L'amore è un fuoco da trasmettere. Il fuoco è un amore da sorprendere. / Love is a fire that is to be transmitted, fire is but a love whose secret is to be detected."
https://sc01.alicdn.com/kf/HTB1EHjeN...nt-b-Games.jpg
John Schlesinger’in yonettigi, Julie Christie, Peter Finch ve Alan Bates’in rol aldigi romantik drama Bir ask yetmez (Far from the Madding - Via dalla pazza folla), 16 Ekim 1967’de Londra’da gosterime girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...3,1000_AL_.jpg
Ingiliz-Amerikali rock grubu Jimi Hendrix, Grammy Odullu 3.ve son albumu Electric Ladyland’i 16 Ekim 1968’de Reprise etiketiyle piyasaya surdu.
https://www.sheetmusicwarehouse.co.u...g-pictures.jpg
Ingiliz Synthpop ve new wave grubu Eurythmics, cikis albumu In the Garden’i 16 Ekim 1981’de RCA Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://streamd.hitparade.ch/cdimage...garden_a_1.jpg
Nijeryali yazar ve sair Wole Soyinka, “Genis bir kulturel bakis acisi ve sairane bir sezi uslubu ile sundugu hayatinin tiyatrosu icin" gerekcesiyle 16 Ekim 1986 tarihinde Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
https://i0.wp.com/admin.thenet.ng/wp...size=708%2C516
Pas olgunluktur, pas
Ve benzi sari misir tuyleri;
Cicek tozlarý ciftlesmek uzeredir
Kirlangiclar dansa durdugu zaman
Okun ucundaki tuy gibi
Ucusmakta misir saplarinin iplikcikleri
Isigin hizasinda. Ve biz isitmekten sevincli
Rüzgarin toplu yuruyusunu, isitmek
Ovadaki bicki sesini, misirlarin birakildigi yerde
Bambu kiymiklari gibi icine islediði.
Biz toplayicilar, simdi
Puskullerin ustundeki pasi beklerken, cekilir
Alacakaranliktan uzun golgeler, kaplanir celenk gibi
Sazdan samandan arabalar tutsuler icinde. Su yuklu saplar
Tohumun curugune yururler - biz bekleriz
Pasin soz verdigini.
http://www.africanbookscollective.co.../cover_preview
Rust is ripeness, rust,
And the wilted corn-plume
Pollen is mating-time when swallows
Weave a dance
Of feathered arrows
Thread corn-stalks in winged
Streaks of light. And we love to hear
Spliced phrases of the wind, to hear
Rasps in the field, where corn-leaves
Pierce like bamboo slivers
Now, garners we,
Awaiting rust on tassels, draw
Long shadows from the dusk, wreathe
The thatch in woods-smoke. Laden stalks
Ride the germ’s decay- we await
The promise of the rust
Patrick Swayze, Jennifer Grey ve Jerry Orbach’in rol aldigi Ilk Dans Ilk Ask (Dirty Dancing - Balli proibiti), 16 Ekim 1987’de Ingiltere’de vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...xMTE@._V1_.jpg
Emily Brontë'nin ayni isimli romanindan uyarlanan, Juliette Binoche ve Ralph Fiennes'in rol aldigi Ugultulu Tepeler (Wuthering Heights - Cime tempestose), 16 Ekim 1992 tarihinde Londra'da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....0,1000_AL_.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DMQqGAIW4AARTbG.jpg
https://media.giphy.com/media/BSfiv0IwyVu0M/giphy.gif
https://68.media.tumblr.com/5131334e...xi8xo1_400.gif
https://media.giphy.com/media/1262747en7JQVW/giphy.gif
1 Akademi Odulu, 6 Akademi Odul adayligi, 2 Golden Globe ve 1 BAFTA Odulu sahibi Iskoc sinema, tiyatro ve televizyon aktrisi Deborah (Jane Trimmer) Kerr’in olum yildonumu (16 Ekim 2007)
https://media.giphy.com/media/3Rwujk1YTyHhm/source.gif
https://media.giphy.com/media/WsMaLqISaLcmk/source.gif
Italyan erken Barok donemi ressami Cristofano Allori’nin dogum yildonumu (17 Ekim 1577)
Ospitalità di San Giuliano (The Hospitality of St. Julian, c. 1615)
http://fr.wahooart.com/Art.nsf/O/9DG...St.+Julian.JPG
Fransiz yazar Jacques Cazotte’nin dogum yildonumu (17 Ekim 1719)
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...731-us-300.jpg
“Erkek biraz camurdan, biraz da sudan olusmustur. Nicin kadin da ciy damlalarindan, dunyevi buharla isik huzmelerinden ve SIKISTIRILMIS bir gokkusaginin kalintilarindan olusmus olmasin? Mumkun olan nerede biter? . . . Mumkun olmayan nerede baslar?”
https://qqcitations.com/images-citat...tte-108131.jpg
“Man was made of a little mud and water. Could not a woman be made of dew, earthen mists and beams of light, condensed remnants of a rainbow? Is it possible? . . . But why impossible.”
“Son derece etkileyici, tatli bakislarinin atesi oldurucu bir zehirdir. Son derece bicimli, son derece renkli, korpe ve gorunuste cok saf bu agiz yalnizca sahtekarlik icin acilir. Bu kalp, kalpse eger, yalnizca ihanet icin yanip tutusur.” Asik Seytan
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...613-uk-300.jpg
“Le feu de ses regards si touchants, si doux, est un cruel poison. Cette bouche si bien formée, si coloriée, si fraîche, et en apparence si naïve, ne s'ouvre que pour des impostures. Ce coeur, si c'en était un, ne s'échaufferait que pour une trahison.”
Alman oyun yazari Karl Georg Buchner’in dogum yildonumu (17 Ekim 1813)
“Danton: Bundan sonra baskalarini idam etmektense, idam edilmeyi tercih ederim. Artik doydum, ne diye biz insanlar, boyle bogusalim? Yan yana oturup rahat etmemiz lazim. Her halde, biz yaratildigimiz sirada bir hata islenmiþ olacak; bizim, ismini bulamadigimi bir seyimiz eksik, fakat bunu, eminim ki, bagirsaklarimizdan bulup cikaramayiz. Ne diye oyleyse, sirf bunun icin vucutlarimizi desmeye kalkiyoruz? Gec! Biz zavalli, aciz simyagerleriz!
Camille: Daha bir patetik eda ile soylemek icap ederse soyle denebilirdi; beseriyet, ebedi acligi icinde daha ne kadar zaman kendi azalarini yiyecek? Yahut: biz, gemileri parcalanmis ve bir tahta parcasi uzerinde kalmis yolcular, ne zamana kadar, bu kanmaz susuzluk icinde, damarlarimizdan birbirimizin kanini emecegiz? Yahut: biz, zavalli riyaziyeciler, ne zamana kadar mechul ve mutemadiyen kacan, bir turlu yakalanamayan bir X in pesinde, rakamlarimizi kirlmis azalarimizla yazacagiz?” Danton’un Olumu
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Danton: Und wenn es ginge – ich will lieber guillotiniert werden als guillotinieren lassen. Ich hab es satt; wozu sollen wir Menschen miteinander kämpfen? Wir sollten uns nebeneinander setzen und Ruhe haben. Es wurde ein Fehler gemacht, wie wir geschaffen wurden; es fehlt uns etwas, ich habe keinen Namen dafür – aber wir werden es einander nicht aus den Eingeweiden herauswühlen, was sollen wir uns drum die Leiber aufbrechen? Geht, wir sind elende Alchymisten!
Camille: Pathetischer gesagt, würde es heißen: wie lange soll die Menschheit in ewigem Hunger ihre eignen Glieder fressen? oder: wie lange sollen wir Schiffbrüchige auf einem Wrack in unlöschbarem Durst einander das Blut aus den Adern saugen? oder: wie lange sollen wir Algebraisten im Fleisch beim Suchen nach dem unbekannten, ewig verweigerten X unsere Rechnungen mit zerfetzten Gliedern schreiben?”
Romantik donemin Polonyali bestecisi ve piyanisti Frédéric Chopin’in olum yildonumu (17 Ekim 1849)
https://image.slidesharecdn.com/simp...?cb=1454955930
“Sadelik sonuncusudur. Biri cok sayida nota ve daha fazla not caldiktan sonra sanatin taclandiran odulu olarak ortaya cikan sadeliktir.”
Rus materyalist filozof Nikolay Gavrilovic Cernisevski’nin olum yildonumu (17 Ekim 1889)
“Birtanem! Lutfen soyler misin, nedir bu ‘kadinsilik’ dedigin sey? Tamam, kadin kontralto, erkek bariton sesle konusur. Iyi ama bundan ne cikar? Bizim sesimizin kontralto olmasindan cikarak birtakim yorumlar yapilabilir mi? Neden sirf sesimiz kontalto diye bizi kandirmak icin yalvarip yakarirlar? Neden bize hep kadinsi olmamizi, kadinsi kalmamizi soylerler? Aptallik degil mi butun bunlar birtanem?” Nasil Yapmali?
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Akh! my dearest, what does that word 'femininity' mean? I understand that a woman speaks in a contralto voice,—a man, in a baritone; but what of that? Is it worth while to bother about our contralto voices? Is it worth while to ask us about such things? Why do people keep telling us that it is our duty to remain feminine? Isn't it a piece of nonsense, dear?"
Anton Cehov’un Marti (Chayka - The Seagull - Il Gabbiano) oyunu ilk kez 17 Ekim 1896’da Petersburg, Alexandrinsky Theatre’da sahnelendi.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
https://www.mondadoristore.it/img/Il...rco+Bellocchio