-
Guglielmo Marconi’nin sirketi 17 Ekim 1907 tarihinde Clifden (Irlanda) ve Glace Bay (Kanada) arasinda duzenli okyanus otesi radyo-telgraf hizmeti vermeye basladi.
http://cbwireless.ednet.ns.ca/cbwirelessp3-10.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ation_1921.jpg
-
20. yuzyil Amerikan tiyatrosunda oyun, deneme ve drama yazari, elestirmen Arthur (Asher) Miller’in dogum yildonumu (17 Ekim 1915)
“Okulda alti yedi yil gecirdim; tek, icimde bir heves uyansin diye. Acentelerde katiplik, seyyar saticilik, nasil olursa olsun bir is bence iyi idi. Oysa oyle yasamak, yasamak degilmis. Sicak yaz sabahlari yer alti trenlerine tikilmak, omrun oldugu kadar senet kaydetmek, telefona cevap vermek ya da alip satmak. Acik havaya cikip gomlegini atarak oturmak dururken yilin elli haftasini, iki haftalik tatil ugruna, iskence ile gecirmek. Yanindaki arkadaslarinin bir ustune gecmekten baska bir sey dusunmemek: Iste, gelecegini guvence altina almak boyle yapmakla oluyor.” Saticinin Olumu (1949 yili Pulitzer Drama Odulu ve En Iyi Oyun Tony Odulu)
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
http://www.lib.udel.edu/ud/spec/exhi...ext/mill49.jpg
“Well, I spent six or seven years after high school trying to work myself up. Shipping clerk, salesman, business of one kind or another. And it's a measly manner of existence. To get on that subway on the hot mornings in summer. To devote your whole life to keeping stock, or making phone calls, or selling or buying. To suffer fifty weeks of the year for the sake of a two-week vacation, when all you really desire is to be outdoors, with your shirt off. And always to have to get ahead of the next fella. And still — that's how you build a future.” (1949 Pulitzer Prize for Drama and Tony Award for Best Play)
-
-
Amerikali sair, yazar ve gazeteci John Silas ‘Jack’ Reed’in olum yildonumu (17 Ekim 1920)
“Binlerce kilometre uzayan cephe boyunca Rus ordusundaki milyonlarca asker deniz gibi dalgalaniyor baskente heyet ustune heyet gonderiyor ‘Baris !Baris!’ diye bagiriyordu.
Bir asker konusuyor .’Yoldaslar!’diye bagiriyor. Gergin yuzunde ve halsiz hareketlerinde korkunc bir acilik var. ‘Yukaridakiler bize durmadan biraz daha fedakarlik ..biraz daha deyip duruyor.’
Almanya ile savastayiz ,Almanlari cagirip bizim genel kurmayda calistirmuyor muyuz? Ote yanda kapitalistlerle de savastayiz ama onlari hukumetimize cagiriyoruz ..
Asker der ki "Ne icin savastigimizi bize gosterin Istanbul'u almak icin mi ? Yoksa ozgur Rusya'yi kurmak icin mi ?”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Along a thousand miles of front the millions of men in Russia’s armies stirred like the sea rising, pouring into the capital their hundreds upon hundreds of delegations, crying ‘Peace! Peace!’
A soldier was speaking: ‘Comrades,’ he cried, and there was real anguish in his drawn face and despairing gestures. ‘The people at the top are always calling upon us to sacrifice more, sacrifice more, while those who have everything are left unmolested.’
‘We are at war with Germany. Would we invite German generals to serve on our Staff? Well we’re at war with the capitalists too, and yet we invite them into our Government.’
The soldier says, ‘Show me what I am fighting for. Is it Constantinople, or is it free Russia?’ “
“Gorunuste, her sey durgundu. Yuz binlerce insan ihtiyatla evlerine donuyor, erkenden kalkip islerine gidiyorlardi. Petrograd’da tramvaylar isliyor, magaza ve lokantalar kapilarini aciyor, tiyatrolar oyunlar duzenliyor ve bir resim sergisi son hazirliklarini yapýyordu… Savasin bile kesip atamadigi alisilmis karisikligin icinde yasam akip gidiyordu. En kotu felaketler karsisinda bile yemesini, giyinmesini ve eglenmesini surduren sosyal organizmanin canliligindan daha sasirtici bir sey yoktur…”
https://sovietbooksbug.files.wordpre.../08/cover1.jpg
“Superficially all was quiet; hundreds of thousands of people retired at a prudent hour, got up early, and went to work. In Petrograd the street-cars were running, the stores and restaurants open, theatres going, an exhibition of paintings advertised… All the complex routine of common life—humdrum even in war-time—proceeded as usual. Nothing is so astounding as the vitality of the social organism—how it persists, feeding itself, clothing itself, amusing itself, in the face of the worst calamities…”
-
4 Akademi Odul adayligi bulunan Amerikali aktor Edward Montgomery ‘Monty’ Clift’in dogum yildonumu (17 Ekim 1920)
https://i.gifer.com/6SGx.gif
https://media.giphy.com/media/tNQ8Kz15KYwGQ/giphy.gif
-
Frank Capra’nin yonettigi, James Stewart, Jean Arthur ve Claude Rains’in rol aldigi komedi-drama Mr. Smith Washington'a Gidiyor (Mr. Smith Goes to Washington - Mr. Smith va a Washington) filmi promiyerini 17 Ekim 1939 tarihinde Washington’da yapti.
https://images-na.ssl-images-amazon....2,1000_AL_.jpg
https://thegirlwhoknewtoomuch46.file...uo7_r1_500.gif
https://media.giphy.com/media/26BRPM...MBK8/giphy.gif
-
Amerikali epik fantezi yazari Robert Jordan’in (James O. Rigney) dogum yildonumu (17 Ekim 1948)
" ‘Guzellik ucar gider’ diye devam etti Viendre, Elayne'e hitaben. ‘Seneler memelerini sarkitacak, etini gevsetecek, derini koseleye cevirecek. Yuzunu gorunce gulumseyen erkekler seninle, bir baska erkekmissin gibi konusacak. Kocan her zaman seni ilk gordugu gibi hatirlayabilir, ama baska hicbir erkek seni duslemeyecek. Artik sen olmayacak misin? Vucudun giysiden baska birsey degil. Etin kuruyacak, ama sen yurek ve zihinsin ve onlar degismez, ancak guclenir.’ "
https://images.gr-assets.com/books/1...268l/13891.jpg
“ ‘Beauty flees,’ Viendre went on, to Elayne. ‘Years will make your breasts sag, your flesh grow slack, your skin grow leathery. Men who smiled to see your face will speak to you as if you were just another man. Your husband may see you always as the first time his eyes caught you, but no other man will dream of you. Will you no longer be you? Your body is only clothing. Your flesh will wither, but you are your heart and mind, and they do not change except to grow stronger.’ ”
“ ‘Ben kral degilim, Nynaeve. Yalnizca bir adamim. Bir ciftcinin tarlasi kadar bile mali olmayan bir adam.’
Nynaeve'in sesi titremeyi birakti. ‘Bazi kadinlar toprak ya da altin istemez. Yalnizca adami ister.’ "
https://m.media-amazon.com/images/I/...FL._SL500_.jpg
" ‘I am not a king, Nynaeve. Just a man. A man without as much to his name as even the meanest farmer's croft.’
Nynaeve's voice steadied ‘Some women don't ask for land, or gold. Just the man.’ “
-
Jules Verne’nin ayni isimli romanindan uyarlanan, Michael Anderson’in yonettigi, David Niven, Cantinflas ve Shirley MacLaine’in rol aldigi 80 Gunde Devri alem (Around the World in 80 Days - Il giro del mondo in 80 giorni), 17 Ekim 1956 tarihinde vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....yMjg@._V1_.jpg
https://media.giphy.com/media/Yv2K38tOp4ZaM/giphy.gif
-
Albert Camus, “Insan vicdaninin sorularini akilli bir agirbaslilikla aydinlattigi, onemli ebedi uretimlerinden dolayi” gerekcesiyle 17 Ekim 1957 tarihinde Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
“Bu sayede kendimi gercekten oldugum kisiye indirgedim; sinirlarim, borclari ve zor inanclarýma. Bana verdiginiz onurun comertligi karsisinda konusabilmek acisindan kendimi simdi daha ozgur addediyorum. Bu odulu, benimle es zamanli olarak ayni kavgayi surduren, herhangi bir ayricalik taninmamis hatta aksine aci cekmiþ ve zulum gormus tum insanlara hurmetlerimi gostermek icin aldigimi soylerken de yine bu ozgurlugu hissediyorum. Size kalbimin en derinliklerinden tesekkur ediyorum ve sukranlarimin en sahsi ifadesi olarak, butun gercek sanatcilarin her gun kendi kendilerine sessizlik icinde tekrar ettikleri, o kadim sadakat sozunu veriyorum.”
https://s3.amazonaws.com/s3.timetoas...jpg?1496799484
“Thus reduced to what I really am, to my limits and debts as well as to my difficult creed, I feel freer, in concluding, to comment upon the extent and the generosity of the honour you have just bestowed upon me, freer also to tell you that I would receive it as an homage rendered to all those who, sharing in the same fight, have not received any privilege, but have on the contrary known misery and persecution. It remains for me to thank you from the bottom of my heart and to make before you publicly, as a personal sign of my gratitude, the same and ancient promise of faithfulness which every true artist repeats to himself in silence every day.”
-
Peter Yates’in yonettigi, Steve McQueen ve Jacqueline Bisset’in oynadigi aksiyon-suc-macera Gangsterin Kaderi (Bullitt) 17 Ekim 1968 tarihinde vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....7,1000_AL_.jpg
https://flixchatter.files.wordpress....een7.jpg?w=640
https://payload407.cargocollective.c...82/DB-VFX5.gif
-
-
Akademi ve Grammy odullu Amerikalý rapci Eminem’in (Marshall Bruce Mathers III veya Slim Shady) dogum gunu (17 Ekim 1972)
https://media.tenor.com/images/e5242...2831/tenor.gif
https://media.giphy.com/media/EVodVdouuEBBm/giphy.gif
-
20. yuzyilin en onemli Avusturyali kadin yazarlarindan Ingeborg Bachmann’in olum yildonumu (17 Ekim 1973)
Yine ikimiz, koyuyoruz ellerimizi ateae,
sen nice zamandir yillanmis gecenin sarabi askina,
ben ise sabahin hic SIKILMAMIS pinari ugruna.
Koruk, guvendigimiz ustasini beklemekte.
Keder yaydiginda sicakligini, geliyor cam ustasi.
Gidisi ortalik isimadan, gelisi cagirmadin sen, hem de
yasli, aklasmis kaslarimizin alacakaranligi kadar.
Yine kursun dokmekte goz yaslarinin kazaninda,
sana bir kadeh icin - kutlamaktir onemli olan yitirilmisi
bana da isli cam kiriklarim icin - atese sacilmakta.
Ve sana kadeh kaldiriyorum, golgeleri cinlatarak.
Anlasilir simdi kimin cekindigi,
ve kimin sozunu unuttugu. Sense
ne bilirsin, ne de istersin tanimayi,
kenardan icersin, serindir diye
ve ayik kalirsin, tipki eskisi gibi,
ustelik belli ki, kaslarin hala cikmakta!
Bana gelince, bilincindeyim yasadigim
ask aninin, cam kiriklarim sacilip atese,
yine o eski kursuna donusurken. Duran
benim merminin ardinda, hayal gibi,
yalnizca tek gozu acik, hedefinden emin,
ve SIKIYORUM onu, sabahin ortasina.
https://mwpm.files.wordpress.com/201...g-bachmann.jpg
Wieder legen wir beide die Hände ins Feuer,
du für den Wein der lange gelagerten Nacht,
Ich für den Morgenquell, der die Kelter nicht kennt.
Es harrt der Blasebalg des Meisters, dem wir vertrauen.
Wie die Sorge ihn wärmt, tritt der Bläser hinzu.
Er geht, eh es tagt, er kommt, eh du rufst, er ist alt
wie das Zwielicht auf unseren schütteren Brauen.
Wieder kocht er das Blei im Kessel der Tränen,
dir für ein Glas - es gilt, das Versäumte zu feiern -
mir für den Scherben voll Rauch - der wird überm Feuer geleert.
So stoß ich zu dir und bringe die Schatten zum Klingen.
Erkannt ist, wer jetzt zögert,
erkannt, wer den Spruch vergaß.
Du kannst und willst ihn nicht wissen,
du trinkst vom Rand, wo es kühl ist
und wie vorzeiten, du trinkst und bleibst nüchtern,
dir wachsen noch Brauen, dir sieht man noch zu!
Ich aber bin schon des Augenblicks
gewärtig in Liebe, mir fällt der Scherben
Ins Feuer, mir wird er zum Blei,
das er war. Und hinter der Kugel
steh ich, einäugig, zielsicher, schmal,
und schick sie dem Morgen entgegen.
https://alfabetasx.files.wordpress.com/2014/05/1.jpg
Ancora mettiamo entrambi le mani nel fuoco:
tu per il vino del lungo fermento notturno,
io per la mattinale acqua sorgiva, che non conosce i torchi.
il mantice attende il maestro, in cui confidiamo.
Non appena l'ansia lo scalda, il soffiatore giunge.
Va via prima di giorno, arriva prima del tuo richiamo:
è antico, come la penombra sopra le nostre ciglia rade.
Di nuovo egli fonde il piombo nella caldaia di lagrime:
per una coppa a te - occorre solennizzare il tempo perduto -
a me per il coccio pieno di fumo - che sarà versato nel fuoco.
Mi scontro così con te, facendo tintinnare le ombre.
Scoperto è chi esita, adesso,
chi ha scordato la formula magica.
Tu non puoi e non vuoi conoscerla,
bevi sfiorando l'orlo, dove è fresco:
come un tempo, tu bevi e resti sobrio,
le ciglia ti crescono ancora, tu ancora ti lasci guardare!
Io con amore all'attimo protesa sono già, invece:
il coccio mi cade nel fuoco, piombo mi ridiventa
qual'era. E dietro al proiettile sto,
monocola, risoluta, defilata,
e incontro al mattino lo invio.
-
Yunanistan dogumlu, Fransizca romanlar yazan Isvicreli yazar Albert Cohen'in olum yildonumu (17 Ekim 1981)
https://www.rts.ch/2010/06/28/10/54/2173250.image
"Ask siirin evladidir . / L'amour est enfant de poème."
"Simdi asil mucizeyi dinleyin. O bayagi kabaliktan SIKILIP rabita pesindekilerle dolu zevzek salondan kacti ve yandaki tenha salona gonullu surgune gitti. O, sizsiniz. O da benim gibi gonullu bir surgudu ve perdenin arkasindan ona baktigimi bilmiyordu. Derken, iyi dinleyin simdi, kalkip kucuk salondaki aynaya yaklasti, cunku o da tipki benim gibi takiktir aynalara, mahzunlarin, yalnýzlarin bir saplantisidir bu, ve o an yapayalniz, goruldugunu bilmeden aynaya yaklasip dudaklarini optu. Bu ilk opusmemizdi askim."
http://www.tribunejuive.info/wp-cont...u_seigneur.jpg
"Et maintenant, écoutez la merveille. Lassed'être mêlée aux ignobles, elle a fui la salle jacassante des chercheurs de relations, et elleest allée, volontaire bannie dans le petit salon désert, à coté. Elle, c'est vous. Volontaire bannie comme moi, et elle ne savait pas que derrière lesrideaux je la regardais. Alors, écoutez, elle s'est approchée de la glace du petit salon, carelle a la manie des glaces comme moi, manie des tristes et des solitaires, et alors, seule etne se sachant pas vue, elle s'est approchée de la glace et elle a baisé ses lèvres sur la glace.Notre premier baiser, mon amour."
"Baskalari sevebilmek, ustelik azicik sevebilmek icin haftalarca, aylarca ugrasir, sohbetlere, ortak zevklere, kipirtilara muhtactir. Benimki bir goz kirpisa sigdi. Deli deyiniz bana, kabulumdur, ama inaniniz." Efendinin Guzeli
https://static.fnac-static.com/multi...u-seigneur.jpg
"Les autres mettent des semaines et des mois pour arriver à aimer, et à aimer peu, et il leur faut des entretiens et des goûts communs et des cristallisations. Moi, ce fut le temps d’un battement de paupières. Dites-moi fou, mais croyez-moi."
"Bu parkta beni uc saat bekledi. Bu uc saati onunla birlikte gecirebilirdim. O, sabirla taclanmis olarak beni beklerken, ben aptal ve buyulenmis gibi kehribar renkli o siirsel kizlardan biriyle ilgilenmeyi tercih ediyor, boylelikle de dogruyla yanisi birbirinden ayiramamis oluyordum. Annemin yasamimdan uc saati yitirdim. Ve kimin icin Tanrim? Bir Atalente icin, hos, duzgun bir beden icin. Bir Atalente'yi, en kutsal iyilige, annemin sevgisine tercih etme cesaretini gostermistim. Hicbir baska sevgiye benzemeyen annemin sevgisi." Annemin Kitabi
https://static.fnac-static.com/multi...de-ma-mere.jpg
"Elle m’a attendu trois heures , dans ce square. Ces trois heures , j’aurais pu les passer avec elle . Tandis qu’elle m’attendait, auréolée de patience, je préférais , imbécile et charmé, m’occuper d’une de ces poétiques demoiselles ambrées, abandonnant ainsi le grain pour l’ivraie. J’ai perdu trois heures de la vie de ma mère. Et pour qui, mon Dieu ? Pour une Atalante ,pour un agréable arrangement de chairs . J’ai osé préférer une Atalante à la bonté la plus sacrée, à l’amour de ma mère. Amour de ma mère, à nul autre pareil."
-
Madagaskar dogumlu Fransiz sair, yazar ve ressam Claude Simon, 17 Ekim 1985 tarihinde, “insanlik durumunu temsil eden derin bir zaman bilinciyle sairin ve ressamin yaratýciligini birlestiren romanlari” gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
“…bense, herhangi bir nedenle kente indigimde, gidiste ya da donuste tramvayi yakalamak icin kosmak zorunda degildim artik, sakin bir bicimde dut agacli yolun ucunda bekliyordum onu ve vatmanin kulubesinde durmuyordum, yalnizca geciyordum oradan, gidip icerideki siralardan birine oturuyordum…”
https://resources.stuff.co.nz/conten...3220695026.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“…and now on leaving or coming back I didn't have to run to catch the tram when for any reason I went into town, quietly waiting for it at the end of drive of mulberry trees but I no longer stayed in the driver's cabin, just making my way through it to go and sit down inside on one of the benches…”
-
Amerikali sarkici, soz yazari, besteci ve piyanist Billy Joel, 11.studyo albumu Storm Front’u 17 Ekim 1989’da Columbia Records wtiketiylr piyasaya surdu.
https://cdn.smehost.net/billyjoelcom...stormfront.jpg
-
Amerikali hard rock, heavy metal ve glam metal grubu Kiss, 15.studyo albumu Hot in the Shade’i 17 Ekim 1989’da Mercury ve Vertigo (Avrupa) etiketleriyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1400_.jpg
-
Ingiliz electronic rock ve alternative rock grubu Depeche Mode, 11.studyo albumu Playing the Angel’i 17 Ekim 2005’te Mute, Sire ve Reprise wtiketleriyle piyasaya surdu.
https://cps-static.rovicorp.com/3/JP...er=allrovi.com
-
Avustralyali hard rock grubu AC/DC, 15.studyo albumu Black Ice’i 17 Ekim 2008’de Columbia etiketiyle piyasaya surdu.
https://www.rockbymail.com/ekmps/sho...ker-6626-p.jpg
-
-
-
-
Sehir resimleriyle unlu Italyan ressam Canaletto'nun (Giovanni Antonio Canal) dogum yildonumu (18 Ekim 1697)
Il Bucintoro al Molo il giorno dell'Ascensione (Bucentaur's return to the pier by the Palazzo Ducale, 1729)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg
Il Canal Grande fra Palazzo Bembo e Vendramin Calergi (The Grand Canal Between the Palazzo Bembo and the Palazzo Vendramin, 1730)
https://www.frammentiarte.it/wp-11-1...in-calergi.jpg
-
Jean-Jacques Rousseau’nýn yazdigi Koy Falcisi (Le Devin du Village - L'indovino del villaggio) operasi promiyerini 18 Ekim 1752 tarihinde Fontainebleau Sarayinda gerceklestirdi.
https://operabaroque.fr/Devin_1.jpg
https://www.bm-lyon.fr/expo/12/rouss...61130_p2_3.jpg
-
Alman sair, roman ve oyku yazari Heinrich von Kleist’in dogum yildonumu (18 Ekim 1777)
"Topluma actigim savas sizin de belirttiginiz gibi toplumdan dislanmasaydim suc sayilabilirdi." "Dislanmak mi?" diye bagirdý Luther gozlerini dikerek, "Yasadigin bu ulkenin toplumundan seni dislayan kim? Devletler var oldugundan beri, kim olursa olsun toplumdan dislanan oldu mu?" "Yasalarin korumadigi bir insana ben dislanmis derim!" diye yanit verdi Kohlhaas, yumruklarini sikarak, "Cunku isimi huzurla yapabilmem icin korunmaya ihtiyacim var. Ve bu nedenle kendi emegimle kazandigim tum mallarimla birlikte bu topluluga siginiyorum. Bunlari benden kim esirgerse beni vahsilerin ortasina, yalnizliga atmis olur. Kendimi savunabilmem icin kullandigim sopayi elime veren kisinin o kisi oldugunu nasýl yadsirsiniz?"
http://m.faz.net/media0/ppmedia/vide...von-kleist.jpg
"Der Krieg, den ich mit der Gemeinheit der Menschen führe, ist eine Missetat, sobald ich aus ihr nicht, wie Ihr mir die Versicherung gegeben habt, verstoßen war! Verstoßen! rief Luther, indem er ihn ansah. Welch eine Raserei der Gedanken ergriff dich? Wer hätte dich aus der Gemeinschaft des Staats, in welchem du lebtest, verstoßen? Ja, wo ist, so lange Staaten bestehen, ein Fall, daß jemand, wer es auch sei, daraus verstoßen worden wäre? – Verstoßen, antwortete Kohlhaas, indem er die Hand zusammendrückte, nenne ich den, dem der Schutz der Gesetze versagt ist! Denn dieses Schutzes, zum Gedeihen meines friedlichen Gewerbes, bedarf ich; ja, er ist es, dessenhalb ich mich, mit dem Kreis dessen, was ich erworben, in diese Gemeinschaft flüchte; und wer mir ihn versagt, der stößt mich zu den Wilden der Einöde hinaus; er gibt mir, wie wollt Ihr das leugnen, die Keule, die mich selbst schützt, in die Hand. – Wer hat dir den Schutz der Gesetze versagt?"
-
Ingiliz Romanci, hiciv ustasi ve sair Thomas Love Peacock'un dogum yildonumu (18 Ekim 1785)
https://izquotes.com/quotes-pictures...ock-143214.jpg
"Evlilik firtinali bir denizse, bekarlik da bulanik bir batakliktir."
-
Herman Melville, bas yapiti Moby Dick, Londra’da 18 Ekim 1851 tarihinde Richard Bentley araciligiyla yayimladi.
“Ey oluleri yesil cimenin altinda yatanlar! Cicekler arasinda durup "sevgilim burada" diyebilenler! Sizler bu kadinlarin yureklerindeki derdi bilemezsiniz.Ne aci bir bosluktur altlarinda kimsenin kemikleri olmayan bu kara kenarli mermerlerin boslugu! Bu donmus levhadaki umutsuzluk oyle derindir ki! Ne kara bosluklar ne aci ayriliklar saklidir bu satirlarda !Bu satirlar sanki tum imani kemirmis, nerelerde olduklari bilinmeyen mezarsiz olulerden yeniden dirilmek umudunu almistir.”
https://orig00.deviantart.net/1595/f...57-d6rt002.jpg
“Oh! ye whose dead lie buried beneath the green grass; who standing among flowers can say- here, here lies my beloved; ye know not the desolation that broods in bosoms like these. What bitter blanks in those black-bordered marbles which cover no ashes! What despair in those immovable inscriptions! What deadly voids and unbidden infidelities in the lines that seem to gnaw upon all Faith, and refuse resurrections to the beings who have placelessly perished without a grave.”
-
1927 yili Nobel Edebiyat Odulu sahibi, ozellikle 20. yuzyilin ilk yarisinda ve 2. Dunya Savasi'ndan sonra kita felsefesinde etkili olan Fransiz filozof Henri Bergson’in dogum yildonumu (18 Ekim 1859)
“Jestler de yasam gibi canli olmalidir! Hayatin temel kanununa, asla kendini tekrar etmeme sartina o da boyun egmelidir! Ama iste, bir bas veya kol hareketi surekli ayni, duzenli araliklarla kendini tekrar ediyor. Bu hareketi fark etmissem, dikkatimi dagitmayi basarmissa, yeniden ortaya cikmasini bekliyorsam ve bekledigim anda da ortaya cikiyorsa, istemeden de olsa gulerim. Nicin? Cunku artik onumde otomatik bicimde isleyen bir makine vardir. Bu artik hayat degil, hayatin icine yerlesmis ve hayati taklit eden bir otomatizmdir. Gulunctur.”
https://images.gr-assets.com/books/1...32l/710015.jpg
“Let gesture display a like animation! Let it accept the fundamental law of life, which is the complete negation of repetition! But I find that a certain movement of head or arm, a movement always the same, seems to return at regular intervals. If I notice it and it succeeds in diverting my attention, if I wait for it to occur and it occurs when I expect it, then involuntarily I laugh. Why? Because I now have before me a machine that works automatically. This is no longer life, it is automatism established in life and imitating it. It belongs to the comic.”
-
Amerika dogumlu Ingiliz deneme yazari ve elestirmen Logan Pearsall Smith'in dogum yildonumu (18 Ekim 1865)
https://www.azquotes.com/picture-quo...-52-5-0578.jpg
"Yasamda hedeflenecek iki sey vardir: Birincisi istedigini elde etmek, ikincisi ondan hoslanmaktir."
https://www.azquotes.com/picture-quo...h-27-58-31.jpg
"Insanlar, hayat gibisi yoktur derler; ama ben sahsen okumayi yeglerim."
-
Rus sair ve yazar Mihail Alekseyevic Kuzmin’in gercek dogum yildonumu (18 Ekim 1872)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...0px-Kuzmin.jpg
“Askin kendinden baska hicbir maksadi yoktur. / Love has no other objective beyond itself.”
“Doganin yasasi belirli bir agacin meyve vermek zorunda olmasi degil , belirli kosullarda meyve verecek , digerlerine de vermeyecek olmasi ve onun bile meyve verisindeki kesinlik ve sadelik olcegidir.”
https://images.gr-assets.com/books/1...0l/1225001.jpg
“The law of nature is not that a given tree must produce its fruit, but that in certain conditions it will produce a fruit, and in others it will not, and will even die itself, just as fairly and simply as it would have borne fruit.”
-
Amerikali yazar ve tarihci James Truslow Adams'in dogum yildonumu (18 Elim 1878)
"Amerikan Ruyasi, yasamin her biri icin yetenek ve basariya gore daha iyi ve daha zengin ve herkes icin daha iyi olmasi gereken bir topragin hayalidir. Motorlu tasitlar ve yuksek ucretler sadece bir ruya, ama her insanin ve her kadinin, en icten yetenekli olduklari en iyi boyuta ulasabilecekleri bir toplumsal duzen hayali. Ve dogustan ya da pozisyondan kaynaklanan tesadufî kosullara bakilmaksizin, baskalari tarafindan taninmalidir. ”
https://imgcdn.saxo.com/_9781412847438
“The American Dream is that dream of a land in which life should be better and richer and fuller for everyone, with opportunity for each according to ability or achievement. It is not a dream of motor cars and high wages merely, but a dream of social order in which each man and each woman shall be able to attain to the fullest stature of which they are innately capable, and be recognized by others for what they are, regardless of the fortuitous circumstances of birth or position.”
https://www.azquotes.com/picture-quo...s-53-52-95.jpg
"Evrendeki her bir yildizin aksam saat 11.30'da nerede olacagini her gokbilimci tahmin edebilir. Ama genc yastaki kizinin nerede olacagi konusunda asla boyle bir tahminde bulunamaz."
-
Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes maceralarindan Bir Kimlik Vakasi’ni (A Case of Identity - Un caso di identità) 18 Ekim 1887 tarihinde yazmaya basladi.
“Adam agzina bir damla bile icki surmezdi, hayatinda da baska bir kadin yoktu ve kadinin sikayetci oldugu davranis, kocasinin her yemekte takma dislerini cikararak kadina firlatiyor olmasiydi. Takdir edersin ki, bu kadarini siradan bir hikayeci bile hayal edemez. Biraz enfiye al Doktor ve verdigin ornegi curuttugumu itiraf et”
http://www.advertisingarchives.co.uk...tity/1900s.jpg
“The husband didn't drink, there was no other woman, and the conduct complained of was that he had drifted into the habit of winding up every meal by taking out his false teeth and hurling them at his wife, which, you will allow, is not an action likely to occur to the imagination of the average story - teller. Take a pinch of snuff, Doctor, and acknowledge that I have scored over you in your example."
-
Gustav Mahler'in 5.senfonisinin Dunya promiyeri GürzenichOrkestrasi tarafindan 18 Ekim 1904 tarihinde Koln’de yapildi.
https://images-na.ssl-images-amazon....0000E4H3.L.jpg
-
Italyan filozof Norberto Bobbio'nun dogum yildonumu (18 Ekim 1909)
"È molto facile sbarazzarsi del liberalismo se lo si identifica con una teoria e pratica della libertà come potere in particolare del potere della borghesia, ma è assai più difficile sbarazzarsene quando lo si consideri come teoria e pratica dei limiti del potere statale."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Liberalizmi burjuvazinin gucu olarak anlayinca onu reddetmek kolaydir; devletin gucunu sinirlamak seklinde anlayinca ise reddetmek guctur."
-
Liyakat Nisani sahibi, Ingiliz roman, oyku ve deneme yazari Edward Morgan Forster, Howards End romanini 18 Ekim 1910'da Edward Arnold yayinevi araciligiyla Londra'da yayimladi.
“Sevgili Meg,
Bekledigimiz gibi cikmadi. Ev eski, kucuk sirin mi sirin, kirmizi tugladan. Icine guc bela sigiyoruz, yarin Paul (evin kucuk oglu) geldiginde ne olur, Tanri bilir. Sofanin sagdaki kapisi yemek odasina, solda olani misafir odasina aciliyor. Aslinda sofanin kendisi de bir oda. Baska bir kapiyi itiyorsun, karsinda birinci kata cikan bir tur dehliz gibi merdivenler. Yukarida yan yana dizili uc yatak odasi, onlarin ustunde de tek sira halinde uc cati kati odasi. Aslinda evin tamami bu kadar degil, ama insan bu kadarini farkediyor. On bahceden basini kaldirip bakinca gorulen dokuz pencere. Yine cepheden bakinca sol tarafta dallari biraz evin ustune egilmis, govdesi bahceyle cayirin sinirinda bulunan kocaman bir dag karaagaci var. Bu agaci simdiden sevdim.”
http://prodimage.images-bn.com/pimag..._s1200x630.jpg
“Dearest Meg,
It isn’t going to be what we expected. It is old and little, and altogether delightful—red brick. We can scarcely pack in as it is, and the dear knows what will happen when Paul (younger son) arrives to-morrow. From hall you go right or left into dining-room or drawing-room. Hall itself is practically a room. You open another door in it, and there are the stairs going up in a sort of tunnel to the first-floor. Three bed-rooms in a row there, and three attics in a row above. That isn’t all the house really, but it’s all that one notices—nine windows as you look up from the front garden. Then there’s a very big wych-elm—to the left as you look up—leaning a little over the house, and standing on the boundary betweenthe garden and meadow. I quite love that tree already."
-
-
Alman aktor, yonetmen ve yazar Klaus Kinski’nin (Nikolaus Karl Gunther Nakszynski) dogum yildonumu (18 Ekim 1926)
https://media.giphy.com/media/4F9XwumQvqn6g/giphy.gif
https://68.media.tumblr.com/d6841371...2a1uo2_500.gif
-
-
Norvecli sair, caz vokalisti, cevirmen ve yazar Jan Erik Vold'un dogum gunu (18 Ekim 1939)
Yatiriyorsun 20.000 Norvec kronunu
yuksek faiz getirili bir hesaba
buyuk bankalarimizdan birinde. Alti yil sonra
bankaya gidip tami tamina aliyorsun
35.532 Norvec kronunu. Simdi soru su: Kimden
alinmistir bu 15.532 Norvec kronu?
https://media.snl.no/system/images/3...d_sf0845a8.jpg
You put
as the advert says
20,000 kroner into a high-interest savings account
in one of our largest banks. After six years
you can go back to the bank and take out
35,532 kroner. The question is: From whom have they taken
15,532 Norwegian kroner?
-
Amerikali sair ve oyun yazari Ntozake Shange (Paulette L. Williams) dogum gunu(18 Ekim 1948)
https://mypoeticside.com/wp-content/...93525f718d.png
Uc dakikada bir dovuluyor bir kadin
Tecavuze ugruyor her bes dakikada bir
Taciz ediliyor kucuk bir kiz her on dakikada bir
Yine de metroya bindim bugun
Ve oturdum 3 dakika ya da 3 gun once
Yasli karisini dovmu olabilecek
Yasli bir adamin yanina
Kendi kizini arkadan yapmistir belki 30 yil once
Ama oturdum orada
Cunku trendeki adamlar
Dovecek belki genc kadinlari gunun aksaminda
Ya da yarin
Yeterince hizli kapatamayabilirim kapimi
Itemeyebilirim yeterince sert
Her 3 dakikada bir olur bu
Akar bazi kadinlarin masumiyeti yanaklarina
Tasar agzindan
Parcalanmis Betsy-Wetsy bebekler gibi
Kanar agizlarý kirmizi tukurukle
Her 3 dakikada ezilir bir omuz duvardan
Ya da firin kapagindan
Sandalyeler carpar gogus kafesine
Sicak su ya da kaynar sperm susler bedenini
Metroya bindim bugun
Ve gazetemi aldim dogu Hintli bir adamdan
Kendi karisini kizgin bir utuyle daglayan belki
Bilmiyordum belki yakaliyordur kucuk kizlari parklarda
Ve parcalýyordur gerilerini demir cubuklarla
Ne yapmis olabilecegini kestiremem
Tek bildigim 3 dakikada, her 5 dakikada
10 dakikada bir
Gazete alip haberlere baktigim
Dun kaybolan kadinin kayip cesedi bulundu
Diyen mesela
Kaybolan kucuk kizin haberi
Oturdum bir lokantada
Haberlere bakarak
Genc bir adam getirdi kahvemi
Merak ettim doktu mu kahveyi kadinin ustune
O zaten aptal diye
Fincana koydu mu diye kucucuk kizi
Cok agladi diye
Tam olarak ne yapti kizgin kahveyle
Baktim haberine
Parcalanmis kadinin bulunan bedeni
Kurbanlarin tamami teshis edilemedi bugun
Ciplaktilar ve olu
Kimi teshis etmek istemedi kizi
10 dan biri cok da tutarli degil
Bir yudum aldim
Ve tukurdum kahveyi
Bulmustum bir haber
Nehirde yuzen sismis kadin cesedi deðil
Ne de 59 ncu caddedeki kan revan icindeki cocuk
Parcalanmis bebek de degil koridordaki
“Iddiaya gore, dovulen kadinlar,
Makul bir neden yokken
Oldurmeye baslayabilirler
Kocalarini ya da sevgililerini”
Tukurdum, kustum, bastim cigligi,
Hepimizin var makul bir nedeni
3 dakikada bir
5 dakikada bir
10 dakikada bir
Her gun
Cunku bulunuyor her gun bir kadinin cesedi
Yollarda ve yatak odalarinda
Merdiven baslarinda
Binmeden metroya, gazete almadan sizden
Ve icmeden once kahveyi elinizden
Bilmeliyim bir kadin incittiniz mi bugun
Dovdunuz mu bugun bir kadin
Carptiniz mi bir cocugu duvara
Cebinizde mi kucuk kizin kulodu
Kac kadin incittiniz bugun
Sormaliyim bu mustehcen sorulari
Bilmeliyim
Bilirsiniz otoriteler
Makul bir neden gostermemizi ister
Her uc dakikada
Her bes dakikada
Her on dakikada bir
Her gun…