Ingiliz pop sarkicisi, muzisyen, performans sanatcisi ve aktor Cliff Richard, Sovalyelik unvanini 25 Ekim 1995 tarihinde Kralice Elizabeth II'dan aldi.
http://ksassets.timeincuk.net/wp/upl...odPA251111.jpg
Printable View
Ingiliz pop sarkicisi, muzisyen, performans sanatcisi ve aktor Cliff Richard, Sovalyelik unvanini 25 Ekim 1995 tarihinde Kralice Elizabeth II'dan aldi.
http://ksassets.timeincuk.net/wp/upl...odPA251111.jpg
Guney Afrikali yazar ve akademisyen John Maxwell Coetzee, Utanc (Disgrace - Vergogna) romani ile 25 Ekim 1999 tarihindeThe Man Booker Odulunu kazandi.
http://www.metrolibrary.org/sites/de...ize_logo_0.png
"Insanin bir seylere sahip olmasi cok riskli: bir arabaya, bir cift ayakkabiya, bir paket sigaraya. Yeterli sey yok, arabalar yetersiz, ayakkabilar yetersiz, sigara yetersiz. Insan cok, mal az. Olan seyler dolasima girmeli, boylece herkes bir gunlugune mutlu olma firsati bulabilir. Kuram bu iste; kurami uygula, getirdigi rahatliklari kullan. Insanlarin kotulugu olmayacak; yalnizca buyuk bir dolasim sistemi olacak, acima ya da teror bu sistemi etkilemeyecek. Bu ulkedeki yasam boyle gorulmeli, yani sematik acidan. Yoksa cildirir insan. Arabalar, ayakkabilar; bir de kadinlar var. Bu sistemde kadinlara ve onlarin basina gelenlere de bir bolum ayrilmali."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Not enough to go around, not enough cars, shoes, cigarettes. Too many people, too few things. What there is must go into circulation, so that everyone can have a chance to be happy for a day. That is the theory; hold to the theory and to the comforts of theory. Not human evil, just a vast circulatory system, to whose workings pity and terror are irrelevant. That is how one must see life in this country: in its schematic aspect. Otherwise one could go mad. Cars, shoes; women too. There must be some niche in the system for women and what happens to them."
Irlandali aktor, sarkici, tiyatro yapimcisi, film yonetmeni ve yazar Richard St John Harris'in olum yildonumu (25 Ekim 2002)
https://i.ytimg.com/vi/6vrtA93kV2U/hqdefault.jpg
https://i.pinimg.com/originals/44/31...83367f3a49.jpg
Columbia Pictures, Hugh Jackman'in basrolunde oldugu biyografi-drama The Front Runner'in uluslararasi fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/oNTzFnMXT3E?t=1
Neon, Natalie Portman, Jude Law ve Christopher Abbott'in rol aldigi muzikal drama Vox Lux'in resmi fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/zxdVqr4hmZU?t=3
Lionsgate, Emmy Rossum, Liam Neeson ve Tom Bateman'in rol aldigi ve 8 Subat 2019'da vizyona girecek aksiyon-drama-gerilim Cold Pursuit'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/0phuNQQ_gHI?t=2
Netflix, Florence Pugh, Chris Pine ve Aaron Taylor-Johnson'in rol aldigi aksiyon-biyografi-drama Outlaw King'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/wHpO9AG_dkE?t=2
Netflix, Sandra Bullock. Sarah Paulson, Rosa Salazar'in rol aldigi drama-korku-bilim kurgu Bird Box'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/VWpTF9mQHLc?t=1
Barok donem Italyan besteci Giuseppe Domencio Scarlatti'nin dogum yildonumu (26 Ekim 1685)
https://pbs.twimg.com/media/DNDByZ4W0AA-a62.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=hC_4oETZhK8
Ingiliz ressam William Hogarth'in olum yildonumu (26 Ekim 1764)
Un partito di pesca (A Fishing Party, 1730)
https://pbs.twimg.com/media/DNDd3MQX4AAFWuy.jpg
La campagna elettorale (An Election Entertainment, 1755)
https://i1.wp.com/www.frammentiarte....size=660%2C509
Italyan diyalekt sairi Trilussa'nin (Carlo Alberto Salustri) dogum yildonumu (26 Ekim 1871)
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...fAUWa1s9EA93yg
https://marialuisafazio.files.wordpr...73688322_n.jpg
"Benim degerim su kadarcik, dogru"
diyordu Bir, bizim Sifira.
"Ama senin degerin ne,? Hic.
ister is ustunde, ister is dusunurken,
sifira sifir,elde var sifir.
Oysa ben, senin gibi tam
bes tane sifirin basina konsam,
ne ederim bilir misin?
Yuz bin ederim, yuz bin.
Bir sayi isi bu.
Asagi yukari, hani su,
onune sifir yigildikca
sistikce sisen
bir diktatorun durumu
http://www.enniolicci.it/wp-content/...lalibberta.png
"Dinle bak ozgurlugu anlatayim simdi de sana"
diyordu yutucu yutturucuya,
"Bir ulusun ozgurlugu neye benzer bilir misin?
Daglardan akip gelen suya
Basibos birakirsan o suyu,
gecsin dersen istedigi yerden,
deniz dek irmaklara akar gider o,
hicbir ise yaramadan, bosu bosuna.
Oysa biri cikar da yol gosterir, uysallastirisa onu,
cevirtirse yolunu fabrikaya dogru,
bir de bakarsin donduruverir turbini,
guc olmus , donusuvermis isiga."
"Hay aklinla cok yasa
sen emi?"
dedi yutturucu yutucuya,
isletirken bir elektrik santralini
ya da donduruken bir degirmeni
varsin turkuler soylesin ya da homudansin ne cikar!
Goz yummali bosalmasina onun arada bir,
hakkini cignememeli.
Rus roman yazari, sair, teorisyen ve edebi elestirmen Andrei Bely’nin (Boris Nikolaevich Bugaev) dogum yildonumu (26 Ekim 1880)
“Ve sirtini dondu.
Nikolay Apollonovic kendini birakmis agliyordu; ayni zamanda: Nikolay Apollonovic kaba, hayvansi korkudan kurtulunca, tumuyle korkusuz olmustu, ve dahasi: o anda hatta aci çekmek istiyordu. Hisleriyse parcalanmisti, ’ben’i parcalandigiý gibi; ’ben’i parcalanmasindansa kor edici bir mesale ve samimi bir ses oradan ona seslenecek, her zaman oldugu gibi, onun kendisinde seslenecek: onun kendisi icin:
'Benim icin aci cektin: uzerinde duruyorum...'
Ama bir ses yoktu. Mesale de yoktu. Karanlik vardi. Sakinlestirici ses niye yoktu: 'Sen benim icin aci cektin?' Cunku o kimse icin aci cekmemisti: kendisi icin aci cekmisti, deyim yerindeyse, kendisinin karistigi cirkin olaylar karmasasi yoluna girmisti. Bu yuzden de ses yoktu. Mesale de yoktu. Once ’ben’i yerinde karanlik vardi.
Dondu: agliyordu.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“And he turned away. Nikolai Apollonovich wept unrestrainedly. And Nikolai Apollonovich, now feed from raw fear, became utterly fearless. He wanted to suffer. His feeling had been torn apart, as his “I” had been torn apart. And out of his exploded “I” (he was awaiting it) would spurt a blinding torch, and out of there a familiar voice would say unto him, as it always did, would say within him, for him alone:
‘You have suffered for me: I am standing over you…’
But there was no voice. There was no torch. There was darkness. But why was there no reassuring voice saying: ‘You have suffered for me’? Because he had not suffered for anyone: he had suffered for himself. He, so to speak, was trying to get himself out of the mess of hideous events that he himself had cooked up. That was why there was no voice. In place of the former “I” there was darkness.
He turned away. He wept.”
Amerikan yazar Napoleon Hill'in dogum yildonumu (26 Ekim 1883)
“Hayat bir satranc tahtasidir ve karsinizdaki rakibiniz zamandir. Eger harekete gecmeden once tereddut eder ya da hemen harekete gecmeyi ihmal ederseniz tahtadaki piyonlariniz zaman tarafindan alinacaktir. Kararsizliga tahammul edemeyen bir rakibe karsi oynuyorsunuz!'' Dusun ve Zengin Ol
https://d3fa68hw0m2vcc.cloudfront.ne...172976731.jpeg
“Life is a checkerboard, and the player opposite you is time. If you hesitate before moving, or neglect to move promptly, your men will be wiped off the board by time. You are playing against a partner who will not tolerate decisions!”
“Askin yalnizca bir kez gelebilecegi dusuncesini de silin kafanizdan. Ask cok kez gelip gidebilir,ama insani ayni þekilde etkileyen iki ask yasantisi yoktur.”
https://prodimage.images-bn.com/pima...1_s550x406.jpg
“Love never comes but once. Love may come and go, times without number, but there are no two love experiences which affect one in just the same way.”
Pinokyo romaninin Italyan yazari Carlo Collodi'nin (Carlo Lorenzini) olum yildonumu (26 Ekim 1890)
https://pbs.twimg.com/media/DNC_vTyX4AAiZiv.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DEDs3tDXYAAAz_i.jpg
https://pbs.twimg.com/media/CmnmC6FXYAAPDOg.jpg
“Kucuk okuyucularim bir agizdan, 'Bir Kral vardi!' diye bagiracaklar.
Hayir, cocuklar bir yanlislik yapiyorsunuz, vaktiyle bir tahta parcasi vardi."
https://pbs.twimg.com/media/DND1ANTX4AA_Fsc.jpg
“Neseli, kucuk, yasli bir adam iceri girdi. Adi Geppetto idi, ama civardaki cocuklar ona, misir puskulune benzeyen sari perugu yuzunden ‘Misir Puskulu’ adini takmislardi. Zaten huysuzdu, ama onunla ‘Puskul’ diye dalga gecenlere deli olurdu.”
https://www.mondadoristore.it/img/Le...=Carlo+Collodi
“Allora entrò in bottega un vecchietto tutto arzillo, il quale aveva nome Geppetto; ma i ragazzi del vicinato, quando lo volevano far montare su tutte le furie, lo chiamavano col soprannome di Polendina, a motivo della sua parrucca gialla, che somigliava moltissimo alla polendina di granturco.”
Isvecli sair ve roman yazari Karin Maria Boye’nin dogum yildonumu (26 Ekim 1900)
Elbet aci duyar tomurcuklar acarken.
Neden gecikirdi yoksa bahar gelmekte?
neden bizim atesli ozlemimiz
donup gitsin acilarla?
Yapraklarin icindeydi tomurcuklar butun kis.
Nedir yeni olan, dogan ve fiskiran?
Elbet aci duyar tomurcuklar acarken,
aci duyar buyurken her sey zorlanir.
Guctur elbet damlalarýn dususu.
Korkudan titreyerek asildiklari yerden,
ne kadar sarilsalar da dallara buyuyerek, kayarak
kurtuluþ yoktur, duserler agirliklariyla topraga.
Guctur bilinmezlik, guvensizlik ve korku,
guctur ucurumlarda cagirmak birini,
tutunabilmek titreyerek
guctur kalabilmek
dusebilmek.
Hicbir þeyin yarari yoktur dogusa
sevincle fiskirir tomurcuklar dallarda
tum korkular yok olur
isildar damlalar
unuturlar dogusun korkusunu
unuturlar yolculugun korkusunu
o buyuk guvenceyi duyarlar aninda
dunyayi yaratan.
https://mitti.se/images/617909-650x.jpeg
Yes, of course it hurts when buds are breaking.
Why else would the springtime falter?
Why would all our ardent longing
bind itself in frozen, bitter pallor?
After all, the bud was covered all the winter.
What new thing is it that bursts and wears?
Yes, of course it hurts when buds are breaking,
hurts for that which grows
and that which bars.
Yes, it is hard when drops are falling.
Trembling with fear, and heavy hanging,
cleaving to the twig, and swelling, sliding -
weight draws them down, though they go on clinging.
Hard to be uncertain, afraid and divided,
hard to feel the depths attract and call,
yet sit fast and merely tremble -
hard to want to stay
and want to fall.
Then, when things are worst and nothing helps
the tree's buds break as in rejoicing,
then, when no fear holds back any longer,
down in glitter go the twig's drops plunging,
forget that they were frightened by the new,
forget their fear before the flight unfurled -
feel for a second their greatest safety,
rest in that trust
that creates the world.
Venezuelali gazeteci, roman yazari, sair ve siyasetci Miguel Otero Silva’nin dogum yildonumu (26 Ekim 1908)
"Hristiyanlara kiyici davraniyorsam bunu inancla yapmiyorum, bu kesin, cunku inancsiz dogmusum; ve de umutsuz, cunku onsuz buyudum; umut insanin ilk kaybettiði seydir. Pek iyi biliyorum ki fikirleri, en ilkeli olan dinsel fikirleri bile kanda bogmak olanaksizdir; ne de katliamlarla bunlari yok etmek olasidiýr; ve de kendisini baltalamaya kalkisanlari sindirmek icin iskenceye basvuran bir sistem, kendine kanit bulmaktan, var olmaktan aciz oldugu için yapar bunu. Dahasi da var; biliyorum. Roma'nin tarihsel rolunun can cekistigini biliyorum. Dilini ve kanunlariniyapti, yaydi. Latince hukuk onun varlik nedeniydi. Yikildiginda, insanlara yalnizca harabelerini seyretme armaganini birakabilir. Ve de biliyorum ki, bu dayanikliý, fanatik, onanist, acgozlu, kuskucu ve hirpani Hristiyanlar mezarcilik gorevini geregince yapacaklardir. " Ve Gozyaslarinizi Tutun
https://cloud10.todocoleccion.online...8/39914348.jpg
“Persigo a los cristianos sin mucha fe, es cierto, porque nací sin fe; y sin ninguna esperanza porque crecí sin ella; la esperanza es lo primero que se pierde. Sé perfectamente que las ideas, incluso las religiosas que son las más rudimentarias, no se ahogan con sangre ni se matan con muerte, y que cuando un sistema apela a la tortura física para someter a sus impugnadores es porque ese sistema se siente incapaz de argumentar, de subsistir. Sé más aún. Sé que Roma está boqueando su papel histórico, ya creó y difundió la lengua y las leyes, latín y derecho, sermo atque jus, que eran la razón de su existencia, ya ninguna otra dádiva puede ofrecerle a la humanidad salvo la contemplación de sus ruinas, cuando ruinas sea. Y sé también que estos cristianos aguantadores, fanáticos, onanistas, envidiosos, sombríos y desaseados cumplirán a cabalidad la misión de enterradores.”
https://4.bp.blogspot.com/-d02kDahV3.../s1600/big.jpg
Kariyerine Charlie Chaplin ile cocuk karakter olarak baslayan Amerikali aktor ve komedyen Jackie Coogan'in dogum yildonumu (26 Ekim 1914)
https://media.giphy.com/media/HoQtdqwoWOfMk/giphy.gif
https://1.bp.blogspot.com/-asd3bx7ZI.../The%2BKid.gif
https://24.media.tumblr.com/tumblr_l...5n55o1_500.gif
Amerikali oyun yazari Eugene O'Neill’in Elektra'ya Yas Yarasir (Mourning Becomes Electra - Il lutto si addice ad Elettra) oyunu promiyerini 26 Ekim 1931’de New York City, Guild Theatre’da yapti.
https://images-na.ssl-images-amazon....iL._SY445_.jpg
https://flavorwire.files.wordpress.c...ra-photo-2.jpg
En iyi Drama dalinda Golden Globe Odulu sahibi Ingiliz aktor Bob Hoskins'in dogum gunu (26 Ekim 1942)
https://pbs.twimg.com/media/DNDwaqrVwAAnogq.jpg
https://media.giphy.com/media/3cHdNFajtLxPG/giphy.gif
Charlie'nin Melekleri (Charlie's Angels - Gli Angeli di Charlie) dizisinde Kelly Garrett karakterine hayat veren Amerikali aktris Jaclyn Ellen Smith’in dogum gunu (26 Ekim 1946)
https://images-production.freetls.fa...5&w=1200&h=900
https://www.guideposts.org/sites/gui...amp=1508868751
https://media.giphy.com/media/102zsa72t2iU92/giphy.gif
Ingiliz sair, roman ve biyografi yazari Sir Andrew Motion’in dogum gunu (26 Ekim 1952)
Ne kadar az donersem, o kadar cok
buyudugum evinde hissediyorum
kendimi. Mum aydinligindaki
kestaneler arasindan dosdogru
oraya uzanan yol sapasaglam buluyor evi,
goz kamastiriciý beyaz badanasiyla
sanki cakan simsegin bana gosterdigi.
Gordugum her zaman o yer,
sen degilsin. Sen disarda bir yerde,
el sallayarak beni ugurluyorsun,
on yil once seni biraktigim yerde. Senin
gozden yittigin yeri de hatirlamiyorum
artik, aklimda kalan o yosunlu basamaklar
uzerinde durdugun – gorunur bir yalnizlik.
Uc ilce otede yasiyorum ve hala
her gece arabanla guneye, karinin kaldigi
kogusa, onu gormeye gidisini dusunuyorum.
Daha ne kadar surecek bu?
Alti yildir yapiyorsun bu yolculugu,
her bolunen gunun ona ayirdigin
bir armagan, onu mutlu etmek icin.
Hatirliyorum yanindan gectigin
cayirlari, parlayan sabahin yaninda duran
atilmis hap kutularini. Hala orada olsaydim,
seyrederken onun umarsiz yuzune dusen
saclarini duzelten elini, sonunda
anlayabilirdim belki sevginin nasil
gorundugunu, onun urpertici acik secikligini.
https://52f073a67e89885d8c20-b113946...on-hopkins.jpg
The less I visit, the more
I think myself back to your house
I grew up in. The lane uncurled
through candle-lit chestnuts
discovers it standing four-square,
whitewashed unnaturally clear,
as if it were shown me by lightning.
It's always the place I see,
not you. You're somewhere outside,
waving goodbye where I left you
a decade ago. I've even lost sight
of losing you now; all I can find
are the mossy steps you stood on
- a visible loneliness.
I'm living four counties away, and still
I think of you driving south each night
to the ward where your wife is living.
How long will it last?
You've made that journey six years
already, taking each broken-off day
as a present, to please her.
I can remember the fields you pass,
the derelict pill-boxes squatting
in shining plough. If I was still there,
watching your hand push back
the hair from her desperate face,
I might have discovered by now
the way love looks, its harrowing clarity.
Turk sair ve sarki sozu yazari Ahmet Selcuk Ilkan’in dogum gunu (26 Ekim 1955)
Aksam erken coker yalnizligima
Sokak sokak gezer ararim seni
Hasretin gonlumun yanginlarinda
Alev alev yanar ararim seni
Gozyaslarim kurur yanaklarimda
Huzunlu bir islik dudaklarimda
Sigaram sabahlar parmaklarimda
Nefes nefes ceker ararim seni
Golgen duser sanki hep yollarima
Adim adim yurur izlerim seni
Bir cilgin ozleyis girer kanima
Yudum yudum icer ararim seni...
http://i.milliyet.com.tr/YeniAnaResi...f12409573.Jpeg
Evening comes soon to my loneliness
I walk around streets, look for you
yearning for you in the fires of my heart
I burn like flames and flames, look for you
Tears get dry on my cheeks
A melancholic whistle on my lips
my cigarattes reachs to mornings in my fingers
I inhale breath by breath, look for you
as your shadow appears on my path
walk step by step, follow you..
A wild longing goes into my blood
I drink sip by sip, look for you…
Yunan yazar, sair, siyasetci ve filozof Nikos Kazancakis'in olum yil donumu (26 Ekim 1957)
"Ben bir seye ozlem duydum mu ne yaparim bilir misin? Bir daha bikip da hatirlamayacak kadar yerim yerim. Ya da tiksintiyle hatirlamak icin. Bak bir zamanlar cocukken kirazlara karsi anlasilmaz tutkum vardi. Param olmadigi icin azar azar aliyor, yiyor yine istiyordum. Gece gunduz kiraz dusunurdum, salyalarim akardi; iskenceydi bu! Gunun birinde kizdim mi, utandim mi, bilmiyorum; baktim ki kirazlar bana istediklerini yaptiriyorlar ve beni rezil ediyorlar, ne plan kurdum bilir misin? Geceleyin yavasca kalktim, babamin ceplerini yokladim, gumus bir mecidiye bulup caldim. Sabah sabah da kalktim, bir bahceye gidip bir sepet dolusu kiraz aldim, bir cukurun icinde oturup basladim yemeye. Yedim, yedim, sistim, midem bulandi, kustum. Kustum patron! O zamandan beri de kirazlardan kurtuldum; bir daha gozume gorunmelerini dahi istemedim. Ozgur oldum. Artik kirazlara bakip soyle diyordum. Size ihtiyacim yok! Sarap icin ayni seyi yaptim, sigara icin de. Hala iciyorum ama istedigim anda harp diye bicakla keser gibi kesiyorum. tutku bana egemen olamamistir. Yurdum icinde ayni sey. Hasret cektim, biktim, kustum kurtuldum!" Zorba
https://images-na.ssl-images-amazon....19Y9Q1XA1L.jpg
"When I have a longing for something myself do you know what I do? I cram myself chockful of it, and so I get rid of it and don't think about it any longer. Or, if I do, it makes me retch. Once when I was a kid - this'll show you -1 was mad on cherries. I had no money, so I couldn't buy many at a time, and when I'd eaten all I could buy I still wanted more. Day and night I thought of nothing but cherries. I foamed at the mouth; it was torture! But one day I got mad, or ashamed, I don't know which. Anyway, I just felt cherries were doing what they liked with me and it was ludicrous. So what did I do? I got up one night, searched my father's pockets and found a silver mejidie and pinched it. I was up early the next morning, went to a market-gardener and bought a basket o' cherries. I settled down in a ditch and began eating. I stuffed and stuffed till I was all swollen out. My stomach began to ache and I was sick. Yes, boss, I was thoroughly sick, and from that day to this I've never wanted a cherry. I couldn't bear the sight of them. I was saved. I could say to any cherry: I don't need you any more. And I did the same thing later with wine and tobacco. I still drink and smoke, but at any second, if I want to, whoop! I can cut it out. I'm not ruled by passion. It's the same with my country. I thought too much about it, so I stuffed myself up to the neck with it, spewed it up, and it's never troubled me since."
Amerikali yazar Jim Butcher’in dogum gunu (26 Ekim 1971)
“Dairem studyo tipindedir. Kosede kucuk bir mutfagi, bir tarafta da sominesi olan, fazla buyuk olmayan bir odasi vardir. Diger odaya, yani yatak odama ve banyoma acilan bir kapi, zeminde de laboratuvarimin bulundugu alt bodruma inen menteseli bir kapi vardir. Dairemin her tarafi bol miktarda esyayla doludur - zeminde bir cok hali, duvarlarda duvar halilari, müsait olan her yuzeye koydugum bir biblo ve antika koleksiyonu, kosede asam, kilic bastonum ve bir gun gercekten duzenleyecegim bel vermis birkac kitap rafim durur.”
https://images-na.ssl-images-amazon....13B-R5RBeL.jpg
“My apartment is a studio, one not-too-large room with a kitchenette in the corner and a fireplace to one side. There's a door that leads to the other room, my bedroom and bathroom, and then there's the hinged door in the floor that goes down to the subbasement, where I keep my lab. I've got things pretty heavily textured - there are multiple carpets on the floor, tapestries on the walls, a collection of knickknacks and oddities on every available surface, my staff and my sword cane in the corner, and several bulging bookshelves which I really will organize one day.”
1960 ve 1970’lerin en onemli Ingiliz Rock gruplarindan, Beatles ve Rolling Stones’a benzetilen The Who, 6.studyo albumu Quadrophenia'yi Track Records etiketiyle 26 Ekim 1973 tarihinde piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DNC0sGgUQAABHot.jpg
Family Guy, American Dad!, ve The Cleveland Show'un yaraticisi, Amerikali animator, yazar, yapimci, aktor, sarkici, seslendirme sanatcisi ve yonetmen Seth MacFarlane'in dogum gunu (26 Ekim 1973)
https://pmcvariety.files.wordpress.c...npr.jpg?w=1000
https://pbs.twimg.com/media/DNDxA_9X0AAnZtS.jpg
https://media.giphy.com/media/cjyVhuFnRywN2/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/z01IbTX1dit0I/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/fIRlp168XuC6Q/giphy.gif
Ingiliz rock grubu Queen ve David Bowie Under Pressure sarkisini 26 Ekim 1981 tarihinde EMI ve Elektra etiketleriyle piyasaya surdu.
https://media.giphy.com/media/KvgnSARqRfcNq/giphy.gif
https://38.media.tumblr.com/tumblr_l...vo1_r1_500.gif
James Cameron'in yonettigi, Arnold Schwarzenegger ve Linda Hamilton'in rol aldigi aksiyon-bilim kurgu Yokedici (The Terminator) 26 Ekim 1984 tarihinde vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....6,1000_AL_.jpg
https://media.giphy.com/media/cK2VRRN1ZBdao/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/7EXmibVdejwl2/giphy.gif
26 Ekim 1985’te Doktorun ilk olarak kopegi Einstein uzerinde yapacagi zaman yolculugu deneyinde Marty, olayi kamerasi ile kaydedecektir. Basarili deneyin hemen sonrasÝnda Libyali teroristler bolgeye gelir. Doktorun vurulmasi sonucu Marty, kacmak icin araca atlar. Libyalilarin takibi esnasinda Marty, vites degistirirken zaman ayari kutusuna carpip yanlislikla aktive eder. Belli bir hizin uzerine gecince zaman yolculuguna gecen arac icindeki Marty, kendini birden 1955 yilinda bularak otuz yil geriye gider. (Gelecege Donus - Back to the Future - Ritorno al futuro filmi)
https://www.abqtodo.com/wp-content/u...5-1366-768.jpg
https://cdn-static.denofgeek.com/sit...?itok=kUIUdiME
Testere 4 (Saw IV - Il gioco continua... la morte sarà una scorciatoia) 26 Ekim 2007 tarihinde Amerika,Kanada, Meksika,Ispanya, Ingiltere ve Turkiye'de vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....xOTM3._V1_.jpg
Sam Mendes’in yonettigi, Daniel Craig, Léa Seydoux ve Christoph Waltz’in rol aldigi, 24.James Bond filmi Spectre, 26 Ekim 2015’te Ingiltere ve Irlanda’da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5,1000_AL_.jpg
Engerek yilani bakti bir gun haline, dedi, adamakilli kocamisim
dis mis kalmamis bende
bu yasami degistirmek gerek.
Kim bilir, pisman olmustu belki de
Yarasaya dedi ki : "Hani suralarda rahibelerin bostani var ya,
bir basima oraya cekilecegim,
artik benim icin en iyisi cile doldurmak
son nefesimin cikacagi gune dek.
Hem bu benim en davranisim olur, fena mi,
yaptigim butun kotulukleri de oderim.
"Anliyorum, dedi ona yarasa
aklin yanlislarini duzeltmeye yeter vicdan azabý duymak
Ama halk arasinda sactigin zehir
oldugu gibi kalacak, vicdan azabi duy, duyma!
https://www.libriantichionline.com/t...3f22e074d.jpeg
Appena che la Vipera s'accorse
d'esse vecchia e sdentata, cambiò vita.
S'era pentita? Forse.
Lo disse ar Pipistrello: — Me ritiro
in un orto de monache qui intorno,
e farò penitenza fino ar giorno
che m'esce fòri l'urtimo sospiro.
Così riparerò, con un bell'atto,
a tanto male inutile ch'ho fatto...
— Capisco: — je rispose er Pipistrello —
la crisi de coscenza è sufficente
per aggiustà li sbaji der cervello:
ma er veleno ch'hai sparso fra la gente,
crisi o nun crisi, resta sempre quello.
Trilussa (Carlo Alberto Salustri)
Pinocchio: Sen istedigin gibi ot, Agustosbocegi. Benim de bildigim bir sey varsa, yarin sabah safakla buradan gidecegimdir. Cunku burada kalirsam, butun cocuklarin basina gelen sey gelecek basima, yani okula gonderecekler beni ve istesem de, istemesem de ders calismam gerekecek. Bense, ictenlikle soyleyeyim sana, ders calismak icin en kucuk bir istek bile duymuyorum; kelebek kovalamakla, agaclara tirmanip yuvalardaki kus yavrulariniý toplamakla daha cok eglenirim.
Agustosbocegi: Zavalli küçük budala! Boyle yaparsan buyuyunce tam bir esek olacagini ve herkesin senin kucuk gorecegini bilmiyor musun?
Pinocchio: Sus, som agizli Agustosbocegi! diye haykirdi Pinokyo.
Agustosbocegi: Okula gitmek hosuna gitmiyorsa, nicin bir sanat ogrenmiyorsun, hic olmazsa, ekmegini namusunla kazanmak icin?
Pinocchio: Nicin, soyleyeyim mi? diye karsilikk verdi sabrý tukenmeye baslayan Pinokyo. Dunyadaki butun sanatlar, isler arasinda yalniz biri hosuma gidiyor.
Agustosbocegi: Hangisi acaba bu?
Pinocchio: Yemek, icmek, uyumak, eglenmek ve sabahtan aksama kadar basiboþ yasamak sanati.
https://www.ilnarratore.com/pimages/...tra-big-42.jpg
Pinocchio: Canta pure, Grillo mio, come ti pare e piace: ma io so che domani, all'alba, voglio andarmene di qui, perché se rimango qui, avverrà a me quel che avviene a tutti gli altri ragazzi, vale a dire mi manderanno a scuola, e per amore o per forza mi toccherà a studiare; e io, a dirtela in confidenza, di studiare non ne ho punto voglia, e mi diverto più a correre dietro alle farfalle e a salire su per gli alberi a prendere gli uccellini di nido.
Il grillo: Povero grullarello! Ma non sai che, facendo così, diventerai da grande un bellissimo somaro, e che tutti si piglieranno gioco di te?
Pinocchio: Chetati, Grillaccio del mal’augurio!
Il grillo: E se non ti garba di andare a scuola, perché non impari almeno un mestiere, tanto da guadagnarti onestamente un pezzo di pane?
Pinocchio: Fra tutti i mestieri del mondo non ce n'é che uno solo, che veramente mi vada a genio.
Il grillo: E questo mestiere sarebbe?
Pinocchio: Quello di mangiare, bere, dormire. divertirmi e fare dalla mattina alla sera la vita del vagabondo.
27 Ekim Dunya Gorsel Isitsel Miras Gunu / Giornata Mondiale del Patrimonio Audiovisivo
https://media.giphy.com/media/3o7aD8...ized-large.gif
http://biblioteca.uoc.edu/sites/defa.../public/w3.png
https://www.trevenezie.it/site/wp-co...-audiovisi.jpg
Italyan besteci, keman virtuozu, gitarist ve kompozitor Niccolò Paganini’nin dogum yildonumu (27 Ekim 1782)
https://cps-static.rovicorp.com/3/JP...er=allrovi.com
“Non sono bello, ma quando mi ascoltano, le donne cadono tutte ai miei piedi“
(Yakisikli biri degilim ama keman calinca butun kadinlar ayagima kapaniyor.)
https://www.youtube.com/watch?v=WV5wDqJ5WU4
Ingiliz kadin yazar Enid Bagnold’un dogum yildonumu (27 Ekim 1889)
http://www.azquotes.com/picture-quot...ld-1-53-03.jpg
“Bir baba bebegini hep kucuk kadin haline getirir. Bir kez kadin oldu mu da geriye dondurmeye calisir.”
https://quotefancy.com/media/wallpap...ry-morning.jpg
“Insanin zevki her sabah yeniden dogar.”
Modernizm ve Romantizm akiminin uyelerinde Galli sair Dylan Marlais Thomas’in dogum yildonumu (27 Ekim 1914)
http://www.mark-davis-photography.co...e%201%20sm.jpg
Gozyaslarim sessiz suruklenmeleri gibidir
Bir kac buyulu gulden petallerin,
Ve butun kederlerim yarigindan akar
Hatirlanmayan karlarin ve goklerin
Sanirim, degmis olsaydim yeryuzune,
Parcalanacakti;
O kadar acikli ve guzeldir,
O kadar urkek bir ruya gibi.
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...n-the-moon.jpg
Le mie lacrime sono come il quieto cadere
di petali da qualche magica rosa,
e il mio dolore scorre dalle crepe
di cieli e nevi di cui non è memoria.
Se toccassi la terra
credo che andrebbe in polvere;
è così triste e bello,
così tremulamente come un sogno.
https://4.bp.blogspot.com/-IB94ot-QF.../Thomas+4.jpeg
Bir sehri yikti kagidi imzalayan el
Solugu kesti bes egemen parmak
Ciftlestirdi oluler evrenini, bir ulkeyi boldu
Bes kral bir krali olume gorurdu
Egik bir omuza uzanan guclu el
Tebesirle kenetlenmis parmak eklemleri
Cinayetlere bir son veriyor
Gorusmelere son veren kalem
Bir hastaligi cogaltiyor guclu el
Agustos bocegiyle birlikte aclik ve kitlik
Karalanmis bir imzayla buyuktur
Insanlara hukmeden el
Krallar oluler sayar, yaralari yumusatamaz
Ve alnini oksayamaz kimsenin
Gokyuzu ve sefkat ellerin emrindedir
Ama gozyasi yoktur ellerin.