-
Sigmund Freud Duslerin Yorumu (Die Traumdeutung - L'interpretazione dei sogni - The Interpretation of Dreams) kitabi ilk kez 4 Kasim 1899 tarihinde yayinlandi.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Erdemli insanlar, kotu insanlarin gercek hayatta yaptiklarini kendi hayal dunyalarinda yasamakla yetinen kimselerdir. / L'uomo virtuoso si limita a sognare quel che l'uomo malvagio fa nella vita. / The virtuous man contents himself with dreaming that which the wicked man does in actual life."
https://pbs.twimg.com/media/DrJ8XvHWsAElcDp.jpg
-
Ingiliz sair Wilfred (Edward Salter) Owen’in olum yildonumu (4 Kasim 1918)
https://knowingchristie.files.wordpr...cf427bd467.jpg
Iki buklum, cuval giymiþ yasli dilenciler gibi,
Carpik bacakli, acuzeler gibi oksurerek, kufurlerle gectik icinden camurun
Basimiza musallat olan roketlere sirtimiza cevirene kadar
Ve uzaktaki cadirlarimiza dogru yurumeye basladik yorgun.
Adamlar yururken uyukluyordu. Bircogu botlarini kaybetmis
Ama topallamaya devam ettiler, kan-nalli. Hepsi sakatlandi; hepsi kor;
Yorgunluktan sarhos; arkalarýnda patlayan yorgun, kendilerinden ustun cikmis
mermi kovanlarinin ugultularina bile sagir.
Gaz! Gaz! Acele edin, cocuklar! – El yordamiyla o sakar gaz maskelerini
Takmanin mutlulugu tam zamaninda;
Ama hala bagirip tokezliyordu biri,
Atesin ya da kirecin icinde bocalayan bir adam gibi bosuna…
Icinden los, dumanli camlarin ve yesil isigin,
Yesil bir denizin dibindeymisim gibi, gordum onu bogulurken.
Butun ruyalarimda, onunde caresiz bakislarimin,
Bana dogru atiliyor, oluk-oluk, tikaniyor, boguluyor.
Bazi duman-alti ruyalarda, yuruyebilseydiniz siz de
Onu icine firlattigimiz vagonun arkasindan,
Ve izleyebilseydiniz debelenen beyaz gozlerini yuzunde,
Sarkmis suratini, sanki bikmis bir seytan gunahlardan;
Duyabilseydiniz, her sarsilisinda, oluk oluk gelen kani
Kopukle tahrip edilmis cigerlerinden,
Kanser gibi mustehcen, gevisi kadar aci
Masum dillerdeki hakir, dermansiz yaralarin,
Dostum, bunca keyifle soyleyemezdiniz,
Umutsuz bir zafere heves eden cocuklara
O eski yalani: “Tatli ve Sereflidir
Olmek Vatanin Icin.”
(Dulce et Decorum est Pro Patria Mori)
-
Amerika dogumlu Ingiliz sair T. S. Eliot, 4 Kasim 1948 tarihinde “ Gunumuz siirine goze carpan ve oncu katkilarindan dolayi" gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
https://media1.britannica.com/eb-med...4-B38B624F.jpg
“Siir, tum sanat dallarinin en yerel olani olarak nitelendirilir. Resim, heykel, mimarlik ya da muzik, gorene ya da dinleyene zevk verir. Ancak dil, hele de siir dili baska bir konudur. Gorunuse bakilirsa siir insanlari birlestirmek yerine onlari ayirir.
Kuskusuz her siirde yalnizca sairle ayni bolgede yasayan, ayni dili konusan insanlara hitap eden bir seyler bulunmaktadir. Ancak 'Avrupa siiri'nin de, dunya genelinde 'siir'in de bir anlami var. Bana gore siir sayesinde farkli ulkelerin ve dillerin insanlari, buna her ulkenin az sayida insani aracilik etse bile, birbirleri hakkinda kismi ama onemli bir algiya sahip oluyorlar. Ben de, bir saire verilerek, siirin uluslarustu degerini teslim eden Nobel Edebiyat Odulu’nu bu hislerle aliyorum. Bu onayi verebilmek icin zaman zaman bir sairin secilmesi gerekiyor. Ben de karsinizda, kendi liyakatimle degil, siirin onemini temsil eden bir sembol olarak duruyorum.”
https://www.tweetspeakpoetry.com/wp-...use-plaque.jpg
“Poetry is usually considered the most local of all the arts. Painting, sculpture, architecture, music, can be enjoyed by all who see or hear. But language, especially the language of poetry, is a different matter. Poetry, it might seem, separates peoples instead of uniting them.
In the work of every poet there will certainly be much that can only appeal to those who inhabit the same region, or speak the same language, as the poet. But nevertheless there is a meaning to the phrase 'the poetry of Europe', and even to the word 'poetry' the world over. I think that in poetry people of different countries and different languages - though it be apparently only through a small minority in any one country - acquire an understanding of each other which, however partial, is still essential. And I take the award of the Nobel Prize in Literature, when it is given to a poet, to be primarily an assertion of the supra-national value of poetry. “
-
Amerikali yazar Charles Frazier'in dogum gunu (4 Kasim 1950)
"Hic geriye bakmayacaksin. Hayat tek bir yonde ilerler ve kafanda gecmisle ilgili hangi dusunceler olursa olsun, bunlarin kahrolasi zayifliginin disinda hicbir seyle ilgisi yoktur. Hicbir sey olmus olani degistirmez. Olan olmustur ve hep oyle kalacaktir. Ya onun seni ruhen yikmasýna izin verirsin ya da vermezsin." Yaban Cocuklar
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“No looking back. Life goes one way only. And whatever opinions you hold about the past have nothing to do with anything but your own damn weakness. Nothing changes what already happened. It will always have happened. You either let it break you down or you don't.”
"Ama tum bunlara ragmen, Luce okulun tam olarak ne olup olmadigina karar vermek icin butun gun dikkatli bir konsantrasyon icinde olmasina karsin, saat ucte zil caldiginda, gorecegini gormustu. Kapali kalmak dayanilmazdi. Tum gun boyunca kucucuk bir oda. Herkesin birlikte soludugu pis bir hava. Ogretmen cocuklari otobuslere bindirmek icin siraya sokarken, Luce kendini oradaki herkese okulla ilgili dusuncesini bildirmeye zorunlu hissetmisti."
—Haberiniz olsun, ben artik gelmeyecegim."
https://img.thedailybeast.com/image/...r-jones_m9uslk
"But for all that, even though Luce had sat in careful concentration all day to determine exactly what school was all about, when the three o'clock bell rang, she'd seen all she needed to see. The confinement was intolerable. One little room all day long. Everybody breathing the same tired air together. As the teacher began lining children up for the buses, Luce felt compelled to her judgement of school to all in attendance.
—Just so you know. I'll not be back."
-
Marilyn Monroe, Lauren Bacall VE Humphrey Bogart, 4 Kasim 1953'de Beverly Hills, California'daki The Fox Wilshire Theatre (Simdi The Saban Theatre) Milyoner Avcýlari'nin (How To Marry A Millionaire - Come sposare un milionario) galasina katildilar.
https://pbs.twimg.com/media/DrJlALWX0AE4ast.jpg
-
Isvecli gazeteci ve yazar Stig Dagerman'in olum yildonumu (4 Kasim 1954)
"Sakin bir gun olacaki, gunes ovanin uzerinden yukseliyordu. Gunlerden pazardi, birazdan canlar calacakti. Iki cocuk, cavdar tarlalarinin arasinda, daha once hic gecmedikleri bir patikaya denk geldiler. Ovaya bakan uc koyun camlarinda gunes parildiyordu. Erkekler, mutfak masalarinin uzerine koyduklari aynalarin karsisinda tiras oluyor; kadinlar mirildanarak kahvalti icin ekmek dilimliyor; cocuklar ise mutfak zeminine oturmus, gomlek dugmelerini ilikliyordu. Ugursuz bir gunun mutlu sabahiydi. Zira bugun, ucuncu koyde bir cocuk, mutlu bir adam tarafindan oldurulecekti. Cocuk henuz yerde oturmus gomlegini ilikliyordu; adam kendi kendine bugun nehirde kurek cekeceklerini soyleyip tiras oluyor ve kadin mirildanarak yeni dilimlemis oldugu ekmegi mavi bir tabaga yerlestiriyordu.
Mutfagin uzerinden bir golge gecmedi. Cocugu oldurecek adam henuz ilk koyde kirmizi renkli bir benzin pompasinin yaninda durmaktaydi. Mutlu biriydi. Fotograf makinesinin vizorunden mavi renkli kucuk bir araba ve gulen bir genc kadin goruyordu. Kadin gulerken adam guzel bir fotograf cekti. Arabaya benzin koyan adam, deponun kapagini kapattiktan sonra onlara iyi gunler diledi. Genc kadin arabaya bindi. Cocugu oldurecek olan adam cuzdanini cikardi, benzinciye denize gitmekte olduklarini ve bir sandal kiralayip uzun uzun gezeceklerini soyledi. On koltukta oturan kiz acik camlardan adamin ne dedigini duyabiliyordu; gozlerini yumdu. Gozlerini kapadigi zaman denizi ve sandalda yaninda oturan adami gorebiliyordu. Hic de kotu bir adam degildi, tasasiz ve mutlu bir insandi. Adam arabaya binmeden once gunes altinda parlayan radyatorun onunde bir anligina durarak; isiltinin, benzin ve kus kirazi agaci kokularinin tadina vardi. Ne arabanin uzerine bir golge dustu, ne de tamponda bir gocuk yahut kan izi vardi."
https://i.ytimg.com/vi/sx7X6EQwCKo/maxresdefault.jpg
"Es ist ein leichter Tag, und die Sonne steht schräg über der Ebene. Bald läuten die Glocken, denn es ist Sonntag. Zwischen ein paar Roggenäckern haben zwei junge Menschen einen Pfad gefunden, den sie noch nie gegangen sind, und in den drei Dörfern der Ebene glänzen die Fensterscheiben. Männer rasieren sich vor ihren Spiegeln auf den Küchentischen, Frauen schneiden trällernd den Kuchen zum Kaffee, und die Kinder sitzen am Boden und knöpfen sich ihr Leibchen zu. Es ist der glückliche Morgen eines schlimmen Tages, denn an diesem Tage wird im dritten Dorf ein Kind von einem glücklichen Manne getötet werden. Noch sitzt das Kind am Boden und knöpft sich sein Leibchen, und der Mann, der sich rasiert, sagt, heute wollten sie eine Ruderfahrt auf dem Fluß machen, und die Frau trällert und legt den frischgeschnittenen Kuchen auf eine blaue Schüssel.
Kein Schatten fährt über die Küche dahin, und dennoch steht der Mann, der das Kind töten wird, an einer roten Tankpumpe im ersten Dorf. Es ist ein glücklicher Mann, der da in seine Kamera blickt, und im Sucher sieht er ein kleines blaues Auto und neben dem Auto ein junges Mädchen, das lacht. Während das Mädchen lacht und der Mann das schöne Bild knipst, schraubt der Tankwart den Deckel des Benzintanks fest und sagt: „Sie werden einen schönen Tag haben.“ Das Mädchen setzt sich ins Auto, und der Mann, der das Kind töten wird, zieht seine Brieftasche her-vor und sagt, sie wollten bis ans Meer fahren, und am Meere wollten sie sich ein Boot leihen und weit, weit hinausrudern. Durch die hinuntergedrehten Fensterscheiben hört das Mädchen auf dem Vordersitz, was er sagt, sie schließt die Augen, und mit geschlossenen Augen sieht sie das Meer und den Mann neben sich im Boot. Er ist kein schlechter Mann, er ist froh und glücklich, und bevor er ins Auto steigt, bleibt er einen Augenblick vor dem Kühler stehen, der in der Sonne blitzt, und hat seinen Genuß an dem Glanz und dem Duft von Benzin und von Faulbaum. Kein Schatten fällt über das Auto, und die blanke Stoßstange hat keine Beulen und ist auch nicht rot von Blut."
-
-
Ingiliz sarkici, soz yazari, aktor ve produktor David Bowie (David Robert Jones), 3.studyo albumu The Man Who Sold the World'u 4 Kasim 1970'de Mercury etiketiyle piyasaya surdu.
https://img.discogs.com/GlrBkuxbP9lE...-8513.jpeg.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DrJYZajXgAACrf3.jpg
-
Amerikali punk rock grubu Ramones, 3.studyo albumu Rocket to Russia'yi 4 Kasim 1977 tarihinde Sire (Amerika & Ingiltere) ve Philips (Avrupa)etiketleriyle piyasaya surdu.
https://media.giphy.com/media/3o85xG...yU2A/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/Ddvv1cugBnj6E/giphy.gif
-
Ingiliz heavy metal grubu Black Sabbath, 10.studyo albumu Mob Rules'i 4 Kasim 1981'de Vertigo ve Warner Bros. (Amerika ve Kanada) etiketleriyle piyasaya surdu.
http://www.feelnumb.com/wp-content/u...ildebrandt.jpg
-
-
Turk sair Umit Yasar Oguzcan’in olum yildonumu (4 Kasim 1984)
Ben senin en cok sesini sevdim
Bugulu cogu zaman, taze bir ekmek gibi
Once aska cagiran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en cok ellerini sevdim
Bir pinar serinliginde, kucucuk ve ak pak
Nice guzellikler gordum yeryuzunde
En guzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en cok gozlerini sevdim
Kah cocukca mavi, kah inadina yesil
Aydinliklar, esenlikler, mutluluklar
Hicbiri gozlerin kadar anlamli degil
Ben senin en cok gulusunu sevdim
Sevindiren, icimde umut cicekleri actiran
Unutturur bana birden acilari, guclukleri
Dunyam aydinlanir sen guldugun zaman
Ben senin en cok davranislarini sevdim
Gucsuze merhametini, zalime direnisini
Haksizliklar, zorbaliklar karsisinda
Vahsi ve magrur bir disi kaplan kesilisini
Ben senin en cok sevgi dolu yuregini sevdim
Tum cocuklara kanat geren anneligini
Nice sevgilerin bir pula satildigi bir dunyada
Sensin, her seyin ustunde tutan sevdigini
Ben senin en cok bana yansimani sevdim
Bende yeniden var olmani, benimle butunlesmeni
Mertligini, yalansýzligini, dupdurulugunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Ya%C5%9Far.png
What I love most about you -
Your voice
it is like fresh bread
when you call me 'love'
I want to eat you then
Your hands
cool as spring water, small and white
in my hands when I wake up in the morning
Your eyes
sometimes sky blue, sometimes greenish
shining, mischievous, mirthful, flirting
their glances melt my heart
Your smiles
they grow fresh flowers inside me
they ease my pains, give me hope
Your attitude
merciful to the weak, you stand for justice
in your heart you are a tigress
Your heart
always full of love
brimming with motherhood
others sell love for a penny
you hold it above everything
Your thoughts
you live in me, you merge with me
you are honest, pure, faithful, loveful
I love you, love you, love you
always I love you...
-
Fransiz yazar ve filozof Gilles Deleuze'un olum yildonumu (4 Kasim 1995)
"Modern toplumlara ozgu olan sey seksi golgede kalmaya itmiþ olmalari degil, onu bir sir haline getirerek kendilerini surekli ondan bahsetmeye adamis olmalaridir.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Ce qui est propre aux sociétés modernes, ce n'est pas qu'elles aient voué le sexe à rester dans l'ombre, c'est qu'elles se soient vouées à en parler toujours, en le faisant valoir comme le secret. / What is peculiar to modern societies, in fact, is not that they consigned sex to a shadow existence, but that they dedicated themselves to speaking of it ad infinitum, while explaining it as the secret."
"Asik olmak, tasidigi ya da yaydigi gostergelerle birisini bireysellestirmektir. Bu gostergelere duyarli olmak, bunlarin cirakligini yapmaktir (ornegin genc kizlar grubundan Albertine'in yavas yavas bireysellesmesi). Dostlugun gozlemlerle ve sohbetlerle beslenmesi mumkundur, fakat ask sessiz yorumlardan dogar ve onlarla beslenir. Sevilen kisi bir gosterge, bir 'ruh' gibi gorunur: Bizim bilmedigimiz olasi bir dunyayi ifade eder. Sevilen kisi desifre edilmesi, yani yorumlanmasi gereken bir dunyayi sart kosar, kusatir, hapseder."
https://i.pinimg.com/originals/cf/53...949b19448a.jpg
"Devenir amoureux, c'est individualiser quelqu'un par les signes qu'il porte ou qu'il émet. C'est devenir sensible à ces signes, en faire l'apprentissage (ainsi la lente individualisation d'Albertine dans le groupe des jeunes filles). Il se peut que l'amitié se nourrisse d'observation et de conversation, mais l'amour naît et se nourrit d'interprétation silencieuse. L'être aimé apparaît comme un signe, une « âme » : il exprime un monde possible inconnu de nous."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.gif
"To fall in love is to individualize someone by the signs he bears or emits. It is to become sensitive to these signs, to undergo an apprenticeship to them (thus the slow individualization of Albertine in the group of young girls). It may be that friendship is nourished on observation and conversation, but love is born from and nourished on silent interpretation. The beloved appears as a sign, a “soul”; the beloved expresses a possible world unknown to us, implying, enveloping, imprisoning a world that must be deciphered, that is, interpreted."
-
Italyan asilli Amerikali aktor James Gandolfini, 4 Kasim 2001 tarihinde yapilan 53. Emmy Odullerinde The Sopranos dizinde Tony Soprano roluyle Bir Drama Dizisinde En Iyi Erkek Basrol Oyuncusu Odulunu kazandi,
Ayni odul toreninde HBO’nun Sex and the City dizisi En Iyi Komedi Dizisi odulunu kazandi.
https://media.tenor.com/images/e5fe3...4258/tenor.gif
https://media.giphy.com/media/uH47wpoB4BnUs/giphy.gif
http://cdn.pastemagazine.com/www/art...ist%20satc.jpg
https://media.giphy.com/media/caH3HQRogbU0U/giphy.gif
-
Afgan sair Nadia Anjuman'in olum yildonumu (4 Kasim 2005)
Iste bu kafeste koseye SIKISTIM
Melankoli ve huzunle dolu
Kanatlarim kapali ve ucamiyorum
Madem bir Afgan kadiniym
Feryad etmeliyim
http://1.bp.blogspot.com/-a0tvKOrHRn...anjomanbib.jpg
I am caged in this corner
full of melancholy and sorrow ...
my wings are closed and I cannot fly ...
I am an Afghan woman and so must wail.
Bertaraf edildim her yanda, ruhumdaki siirli fisilti oldu
Icimde nesenin anlamini aramayin, butun nese oldu
Eger gozlerimde yildizlari ariyorsaniz, onlar artik var olmayan bir masaldan ibarettir.
https://images.gr-assets.com/books/1...l/31625127.jpg
I was discarded everywhere, the poetic whisper in my soul died.
Do not search for the meaning of joy in me, all the joy in my heart died.
If you are looking for stars in my eyes, that is a tale that does not exist.
Gece ve bu sozcukler bana gelir
Sesimin cagrisiyla sozcukler bana gelir
Hangi ates icimde yanan, hangi suya sahibim
Bedenimden, ruhumun rayihasi bana gelir
Bu engin sozcukler nerden gelir bilmiyorum
meltem yalnizligimi benden uzaklara tasir
bulutlarin isigiýndan gelir bu isik
baska hicbir arzu yoktur bana gelen
Yuregimin cigligi bir yildiz gibi parildar
ucusumun kusu goge dokunur
cilginligi bu kitapta bulunabilir,
soyleme, pirim, bana bir kez bak
sanki hesap gunu gibi
kiyamet gunu gibi sessizligim bana gelir
Mutluyum ki bagislayan bana ipek verir
ve gece boyu, bu misralar bana gelir
http://cordite.org.au/wp-content/upl...7/03/nadia.jpg
It is night and these words come to me
By the call of my voice words come to me
What fire blazes in me, what water do I get?
From my body, the fragrance of my soul comes to me
I do not know from where these great words come
The fresh breeze takes loneliness away from me
That from the clouds of light comes this light
That there is no other wish that comes to me
The cry of my heart sparkles like a star
And the bird of my flight touches the sky
My madness can be found in his book
O do not say no, my master, O look once at me
It is like the day of judgment
Like doomsday my silence comes at me
I am happy that the giver gives me silk
And all night, all along these verses come to me
-
Kure, Siradaki, Korsan Gunlukleri ve Jurassic Park romanlarinin Amerikali yazari Michael Crichton'in dogum gunu (4 Kasim 2008)
"Iyi. Memnun oldum. Bu cok buyuk ve gosterisli bir varlik."
"Evet dogru." dedi Norman alnindaki terleri silerek. Tanrim diye dusundu, "elinde dolu tabanca tutan bir cocukla konusmak gibi bir sey bu." Kure
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Good. I am pleased you like it. It ýs a very impressive entýty of large size."
"Yes, it is," Norman said, wiping sweat from his forehead. Jesus, he thought, "this is like talking to a child with a loaded gun."
https://pbs.twimg.com/media/DrJX-evXQAAzhmi.jpg
-
Turk sair ve yazar Gulten Akin Cankocak'in olum yildonumu (4 Kasim 2015)
Kactik kentin bizi sarmayan sesinden
denizin kis artigi sessizligine
izlendigimizi biliyorduk, hem de kendimiz kendimizi
bir umut, bu kez boyle olmayabilir ve oteki
susar bagislariz biz bizi
gece kusu ayný zaman araligini kullaniyor
cigligini bosaltirken yeryuzune
yuregin ve saatin kullandigi araligi
yikilmis koyleri, gocmus olanlari yollarda
cocuklari, ruhlarini o dogulmus yerde birakilmis
gozlerinin ardi bosalmis yaslilari
erkekleri, utangac kadinlari, ofkesi kendini bitiren
onlari onlari onlari tasidigimizi
her ciglikta yeniden animsaya
cogalta. yargilanmis, hukmu hayatina dusulmus
biri halinde..
gece aci azigimizi paylasiyor bizimle
uyumuyor uyutmuyor uslu durmuyor
oysa guller vardi once aklimizda
igdeleri gorduk zambaklari da
ayartildigimiz guzel kokulara
kok edinmis aska, derin bulusmaya
biz onlari bulurduk bulmasina
gece, kus cigligi yuregi cildirtan araliklarla
yiten dinginlik
gunduzu bekledik
https://pbs.twimg.com/media/CS-GGJUVAAAg4-o.jpg
We escaped the sounds of a city that didn't embrace us,
fled the silent remains of a winter sea.
We knew we were being watched
and we watched ourselves
with one hope, that this time, it would be different, not like before
In silence, we forgave ourselves for hoping
As heart and time inhabit the same space
so, in equally measured intervals,
the Night Bird release its cry to earth
And the people of fallen villages
the ones who were forced to the road;
the children too,
forced to leave behind
their souls,
their birth place -
behind their eyes is an emptiness.
Their elders and women, dishonoured.
Their men, defeated by anger.
Those Those Those
whom we carried
With each shriek of the Night Bird,
we remember more keenly
the sentence of our fallen lives,
The state we've been reduced to.
The Night Bird shares our plight, our bitter resolve
It doesn't sleep, it can't sleep, it doesn’t stop -
Yet at one time, we had roses in our minds.
We looked at fruit trees and lilies,
we were seduced by beautiful scents
we had passion that grew roots, deep encounters.
We found what we were meant to find
The cries of the Night Bird
make us feel mad with courage.
And our fears dissolve into calm
as we wait for morning.
-
-
-
-
5 Kasim 1699 Persembe gunu Gulliver'in teknesi parcalandi.
https://www.newtimes.co.rw/sites/def...?itok=QFwBSK0d
(4 Mayis 1699’da, Bristol limanindan yola ciktik. 5 Kasim’da –bu ay buralarda yazin basina rastlar– Hindistan’a gecerken siddetli bir firtina bizi Van Diemen topraklarinin kuzeybatisina surdu. Hava sisli idi; gemiciler birdenbire gemiden ancak yarim gomene[90 metre] otede bir kayanin onumuze ciktigini fark ettiler. Ruzgar o kadar siddetli esiyordu ki, gemiyi dogru kayanin uzerine atti, gemi de parcalaniverdi. Bes tayfa ile ben denize bir filika indirmis, bir hamlede gemide ve kayadan uzaklasabilmistik.) Gulliver'in Gezileri (Gulliver's Travels - I viaggi di Gulliver)
-
Venedikli ressam Pietro Longhi’nin dogum yil donumu (5 Kasim 1701)
Il Cavadenti (The Tooth Puller, 1746)
http://www.settemuse.it/pittori_oper...oth_puller.jpg
-
Amerkali sair ve yazar Ella Wheeler Wilcox’in dogum yildonumu (5 Kasim 1850)
https://www.delphiclassics.com/wp-co...ets-Series.jpg
http://www.dgreetings.com/newimages/...-your-lips.jpg
Yabanil bir arzuyla kirmizi
Ve sarapla islanmis dudaklarini seviyorum;
Tutkulu bir atesle yanan
Ask isiginin yatagi gozlerini seviyorum.
Sefkatli bir kucaklayista sicak beyaz etleri
Dokunurken kollarima, seviyorum kollarini;
Saclarin sarmalarken opuslerini yuzume
Seviyorum saclarini.
Cansiz askinda sakince sunulan
Soguk bir bakire opusu bana gore degil;
Ne azizlerin kusursuz mutlulugu
Ne de lekesiz kumrunun yuregi bana gore.
Ama ozgur bir aþk bana gore
Ve butun dunyanin tohmetine gulusler.
Kollarimda diri ve sicak bedenin
Tutusturur yoksul yuregimi.
Tatli opusler ver bana, hala rayihali
yakut sarapla islak sicak agzinla;
Guneyli birinin atesiyle soyler
Bedeninin ve ruhunun benim oldugunu.
Simsiki saril bana sicak diri kollarinla,
Parlarken soluk yildizlar semada,
Ve yasayip tuketirken butun gencligimizi
Diri bir askin hazlarinda.
-
Amerkali sair ve yazar Ella Wheeler Wilcox’in dogum yildonumu (5 Kasim 1850)
https://www.delphiclassics.com/wp-co...ets-Series.jpg
http://www.dgreetings.com/newimages/...-your-lips.jpg
Yabanil bir arzuyla kirmizi
Ve sarapla islanmis dudaklarini seviyorum;
Tutkulu bir atesle yanan
Ask isiginin yatagi gozlerini seviyorum.
Sefkatli bir kucaklayista sicak beyaz etleri
Dokunurken kollarima, seviyorum kollarini;
Saclarin sarmalarken opuslerini yuzume
Seviyorum saclarini.
Cansiz askinda sakince sunulan
Soguk bir bakire opusu bana gore degil;
Ne azizlerin kusursuz mutlulugu
Ne de lekesiz kumrunun yuregi bana gore.
Ama ozgur bir ask bana gore
Ve butun dunyanin tohmetine gulusler.
Kollarimda diri ve sicak bedenin
Tutusturur yoksul yuregimi.
Tatli opusler ver bana, hala rayihali
yakut sarapla islak sicak agzinla;
Guneyli birinin atesiyle soyler
Bedeninin ve ruhunun benim oldugunu.
Simsiki saril bana sicak diri kollarinla,
Parlarken soluk yildizlar semada,
Ve yasayip tuketirken butun gencligimizi
Diri bir askin hazlarinda.
-
Amerikali yazar, tarihci ve filozof (William James) Will Durant'in dogum yildonumu (5 Kasim 1885)
"Frikyali Rahip, isterik kadinlari kaval ile iyi edermis. Muzigiyle cosan kadinlar, bitkin dusup sizincaya kadar dans ediyorlar, uyandiklarinda da iyilesmis oluyorlarmis. Insan dusuncesinin bilincdisi kaynaklarina bu yolla erisiliyor, dindiriliyor; dehanin kokleri de, iste bu davranis ve duyusun alt katlarinda bulunuyor. Hicbir insan bilincliyken gercek ve vahiy gibi gelen seziye ulasamaz. Ancak zihin gucu, uyku, hastalik ya da bunaklik ile uyustugu zaman o duruma ulasabilir."
https://imgv2-1-f.scribdassets.com/i...1541332837?v=1
"The Corybantic priest treated hysterical women with wild pipe music, which excited them to dance and dance till they fell to the ground exhausted, and went to sleep; when they awoke they were cured. The unconscious sources of human thought are touched and soothed by such methods; and it is in these substrata of behavior and feeling that genius sinks its roots. No man when conscious attains to true or inspired intuition, but rather when the power of intellect is fettered in sleep or by disease or dementia."
"Ask doganin bir aldatmacasi oldugundan, evlilik, askin ceza korkusundan gelen pismanligidir ve hayal kirikligina ugratmasi gerekir."
https://img.yumpu.com/21182935/1/358...jpg?quality=85
"Since love is a deception practiced by nature, marriage is the attrition of love, and must be disillusioning."
-
2 Akademi Odullu (Ihtiras Tranvayi ve Ruzgar Gibi Gecti) Amerikali aktris Vivien Leigh’in (Vivian Mary Hartley /Lady Olivier) dogum yildonumu (5 Kasim 1913)
https://24.media.tumblr.com/tumblr_m...63c0o1_500.gif
https://media.giphy.com/media/13VMhkBLv7AzMA/giphy.gif
-
Ingiliz sanat elestirmeni, roman yazari, ressam ve sair John (Peter) Berger'in dogum yildonumu (5 Kasim 1926)
"Sen diye adlandirdigim ulkede tavirlarini, sesinin inip cikislarini, bedeninin her uyesinin bicimini ayirt edebiliyorum. Bu ulkede azalan fiziksel gercekligin degil, ozgurlugun. Yanimda oldugun zaman degisen seyse, ne yapacagin kestirilemez bir hale burunmen. Iste o zaman ne yapmak uzere oldugunu hic bilemiyorum: Seni izlemeye basliyorum. Hareket ediyorsun. Ve yaptigin her sey beni sana bir kez daha asik ediyor." Ve Yuzlerimiz, Kalbim, Fotograflar Kadar Kisa Omurlu
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"In the country which is you I know your gestures, the intonations of your voice, the shape of every part of your body. You are not physically less real there, but you are less free. What changes when you are there before my eyes is that you become unpredictable. What you are about to do is unknown to me. I follow you. You act. And with what you do, I fall in love again."
"Yasadigimiz kentlerde hepimiz her gun yuzlerce reklam imgesi goruruz. Karsimiza bu denli SIK cikan baska hic bir imge yoktur. Tarihte hic bir toplum boylesine kalabalik bir imgeler yigini, boylesine yogun bir mesaj yagmuru gormemiþtir. Insan bu mesajlari aklinda tutabilir ya da unutabilir; ama gene de okumadan gormeden edemez. Bir an icin de olsa bu mesajlar bellegimizi imgeleme, animsama ya da beklentiler yoluyla uyarirlar." Gorme Bicimleri
https://m.media-amazon.com/images/S/...c79483a58b.png
"In the cities in which we live, all of us see hundreds of publicity images every day of our lives. No other kind of image confronts us so frequently. In no other form of society in history has there been such a concentration of images, such a density of visual messages. One may remember or forget these messages but briefly one takes them in, and for a moment they stimulate the imagination by way of either memory or expectation."
"Seni algilayisim ayni ya da ayri yerlerde olusumuza gore degisiyor. Yani, sen diye tanidigim iki kisi var. Benden uzakta oldugunda bile, benim icin varsin. Varliginin bu sekli cok bicimli: Sayisiz imgeler, gecisle, anlamlar, bildigimiz seyler ve yerlerden olusmakta, ama her seyin altini cizen seyse, her yere yayilmis yoklugun. Sanki sen bir mekana donusmussun, hatlarin da ufuk olmus. Iste o zaman bir ulkede yasar gibi yasiyorum icinde. Sen her yerdesin. Fakat bu ulkede asla seninle yuz yuze gelemiyorum."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"According to whether we are in the same place or separated one from the other, I know you twice. There are two of you. When you are away, you are nevertheless present for me. This presence is multiform: it consists of countless images, passages, meanings, things known, landmarks, yet the whole remains marked by your absence, in that it is diffuse. It is as if your person becomes a place, your contours horizons. I live in you then like living in a country. You are everywhere. Yet in that country I can never meet you face to face."
https://images-na.ssl-images-amazon....1pbZe6SN6L.jpg
"A secondo che siamo nello stesso luogo o separati l'uno dall'altra, ti conosco due volte. Sei due persone.Quando sei lontana, per me sei comunque presente. Questa presenza è multiforme: consiste di innumerevoli immagini, passaggi, significati, cose note, punti di riferimento, eppure l'insieme rimane marcato dalla tua assenza, in quanto è diffusa. E' come se la tua persona diventasse un luogo, i tuoi contorni orizzonti. Allora vivo in te come se vivessi in un paese. Sei ovunque. Tuttavia in quel paese non potrò mai incontrarti faccia a faccia." E i nostri volti, amore mio, leggeri come foto
-
Amerikali yazar Harry Sinclair Lewis, 5 Kasim 1930 tarihinde "Akil ve mizah ile, yeni karakter tiplemeleri yaratmadaki kabiliyeti ve betimleme sanatinin canli ve kuvvetli olmasi nedeniyle” Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.
https://secure-images.rarenewspapers...1/image001.jpg
"Dunyada heyecanlarin hicbiri, ne savasin serefi, ne dinin tantanasi, ne tac, ne taht, ne saray ne sancak, hicbiri erkeklerle kadinlar arasindaki ask kadar heyecanli olamaz."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“None of the spectacles of the world, not the pride of war nor the pomp of religion nor thrones and towers and banners, was so exalted or so tragic as that love between men and women which had been greeted always with trivial welcome or with shameful jesting.”
“Bu kavgalar kari-koca kavgalaridir; tanktan toptan daha yakip yikici, daha sacmadir. Bu savaslarda sevgi en kotu arkadan vurucudur, karsindakini yenmek de en aci yenilme.”
https://www.classicbooksandephemera....ium/000054.jpg
“Which are the wars of matrimony, more destructive and senseless than tanks and cannon, wars in which affection is the worst traitor and the most ignoble defeat is victory.”
-
1930 yilinda cevrilen Bati Cephesinde Yeni Bir Sey Yok (All Quiet on the Western Front - All'ovest niente di nuovo) En Iyi Film ve En Iyi Yonetmen Akademi Odulunu 5 Kasim 1930 tarihinde kazandi.
https://images-na.ssl-images-amazon....9,1000_AL_.jpg
http://assets.nydailynews.com/polopo...front-1930.jpg
https://83by72.files.wordpress.com/2...him_a_hand.jpg
-
-
-
Pulitzer odulu sahibi ve Akademi odul adayligi bulunan Amerikali oyun yazari, yazar ve aktor Sam Shepard'in dogum yildonumu (5 Kasim 1943)
https://media.giphy.com/media/McLGHl3uZ2A0M/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/3o6vXR...DCQU/giphy.gif
"Insanlar gozunun icine baktiklarinda, kanmayacaksin. Arkalarinda ne var, ona bakacaksin. Neyin onunde duruyorlar, neyi sakliyorlar, onu goreceksin. Herkes kendini gizliyor, Wes, herkes. Hic kimse gorundugu gibi degil." Ac Sinifin Laneti
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
http://www.sam-shepard.com/curse5x.jpg
"You can't believe people when they look you in the eyes. You gotta' look behind them. See what they're standing in front of. What they're hiding. Everyone's hiding, Wes. Everybody. Nobody look like what they are."
-
Nobel Tip Odullu Fransiz cerrah ve fizyolog Alexis Carrel'in olum yildonumu (5 Kasim 1944)
"Insan, tekrar yucelmesi icin kendini yeni bastan insa etmek zorundadir. Ve bu yenilesmeyi izdirap cekmeden yapamaz. Cunku o hem mermerdir, hem de heykeltras. Hakiki bicimini yeniden kazanmak icin, buyuk cekic darbelerini kendi maddesine indirerek kivilcimlar cikaracaktir." Insan Denen Mechul
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Pour grandir de nouveau, l’homme est obligé de se refaire. Et il ne peut pas se refaire sans douleur. Car il est à la fois le marbre et le sculpteur. C’est de sa propre substance qu’il doit, à grands coups de marteau, faire voler les éclats afin de reprendre son vrai visage."
"Hayatin bazi anlarinda, yasin ilerleyisi durmus gibidir. Diger bazi anlarinda da hizini arttirir. Oyle anlarda vardir ki akil temerkuz eder, yine oyleleri de vardir ki akil dagilir, ihtiyarlar, dejenere olur. Fizyolojik zamanlar organik ve psikolojik olusumlarin ilerleyisinde gunes zamaninda ki intizam hic yoktur. Zahiri genclesme, umumiyetle fizyolojik ve psikolojik fonksiyonlarin en iyi sekilde dengelenmesinden dogan mesut bir hadisedir.Belki de zihni ve organik huzur halleri, gercek bir genclesmenin karakteristigi olan ic sivi degisiklikleriyle birlikte gelir. Endise, sikinti, dejenere edici hastaliklar, enfeksiyonlar organik cokuntuyu hizlandirir."
https://www.images-booknode.com/book...36-264-432.jpg
"A certains moments de la vie, le progrès de l'âge semble s'arrêter. A d'autres, il s'accélère. Il y a aussi des phases où l'esprit se concentre et grandit, d'autres où il se disperse, vieillit, et dégénère. Le temps physiologique et la marche des processus organiques et psychologiques n'ont nullement la régularité du temps solaire. Le rajeunissement apparent est, en général, produit par un événement heureux, par un meilleur équilibre des fonctions physiologiques et psychologiques. Peut-être les états de bien-être mental et organique sont-ils accompagnés de modifications des humeurs caractéristiques d'un rajeunissement réel. Les soucis, l'ennui, les maladies dégénératives, les infections accélèrent la décadence organique."
-
Doktor Emmett Brown, 5 Kasim 1955'de tuvalete saat asarken dusup ve kafasini lavabonun kenarina carpti. Kendine geldiginde kafasinda bir simsek cakti ve bunu kagida cizdi. Bu sekilde zaman yolculugunu mumkun kilan aki kapasitorunu icat etmis oldu.(Gelecege Donus- Back to the Future- Ritorno al futuro)
https://s.yimg.com/ny/api/res/1.2/pX...ramic/bttf.jpg
https://25.media.tumblr.com/tumblr_m...0qnao1_500.gif
https://24.media.tumblr.com/tumblr_m...4ezzo3_250.gif
-
-
-
Ispanyol sair Luis Cernuda’nin olum yildonumu (5 Kasim 1963)
https://www.buscapalabra.com/images/poemas/1173a.jpg
Ne huzundur o ses sevisirken iki bedenden cikan,
Sonbaharda kandiran bir ruzgar gibi
Sakat birakilmis cocuklarin ustunde,
Eller yagarken,
Hafif eller, bencil eller; ya da edepsiz eller,
El selaleleri ki bir zamanlar
Minicik bir cepteki bahcede cicektiler.
Cicekler kum tanesi ve cocuklar yapraklari,
Ve sesleri tabii ki hafif hos gelir kulaga
Gulduklerinde, sevdiklerinde, opustuklerinde,
Ta kendinin en derinlerine kadar
Genc ve yorulmus adam
Bir zamanlar gece gunduz cok dus kurmaktan.
Bir cocuk hicbir sey bilmez,
Ellerin yagmayacagindan baska bir sey, ona dedikleri gibi;
Haliyle, adam, dusleriyle basbasa birakilmis
Yakarirken kumun akip gittigi cebine
Kumu o ciceklerin
Hani bir gun olu simasini susleyecek olan.
-
Akademi Odullu (Ay Beyazdir / Paper Moon – En Iyi Yardimci Kadin Oyuncu) Amerikali aktris Tatum O'Neal’in dogum gunu (5 Kasim 1963)
http://media.sinematurk.com/person/5...atum-oneal.jpg
http://i.dailymail.co.uk/i/pix/2015/...2574846701.jpg
-
Pete "Maverick" Mitchell'in babasi Duke Mitchell, 5 Kasim 1965 Cuma gunu USS Oriskany'de gorevliyken bir F4 Phantom donanma ucagiyla kaza gecirip ucagi dustu ve hayata veda etti. (Top Gun filmi)
https://nationalinterest.org/sites/d...?itok=GamlsEf2
-
Amerikali cinayet-macera romanlari yazari Lionel White'in Obsession romanindan uyarlanan, Jean-Luc Godard’in yonettigi, Jean-Paul Belmondo, Anna Karina ve Graziella Galvani’nin rol aldigi Fransiz-Italyan ortak yapimi romantik drama Cilgin Pierrot (Pierrot le Fou - Il Bandito delle 11), 5 Kasim 1965 tarihinde Fransa’da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....2,1000_AL_.jpg
http://cineforumezechiele.com/wp-con.../bandito11.jpg
https://78.media.tumblr.com/82b248fe...pzbpo1_500.gif
https://media.giphy.com/media/cdqPmrHG2AUO4/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/8wVvIHu9ngrYY/giphy.gif