-
-
Fransiz roman yazari, yonetmen ve senarist Romain Gary’nin (Émile Ajar) olum yildonumu (2 Aralik 1980)
"Bence cok cirkin biriyle yasadiginizda, sonunda onu cok cirkin oldugu icin de seversiniz. / Moi je pense que lorsqu'on vit avec quelqu'un de très moche, on finit par l'aimer aus. / In my opinion, when you live with somebody that's very ugly, you end up loving this person for that very reason.” Onca Yoksulluk Varken
https://images-na.ssl-images-amazon....1jpls8s5XL.jpg
"Insanoglu dus kurmaya basladigindan bu yana, o kadar cok imdat cagrisi yapildi, denize o kadar çok sise atildi ki, denizi hala gorebilmek, denizin yerinde bir sise yigini gormemek insani sasirtiyor. / Depuis que l'homme rêve, il y a déjà eu tant d'appels au secours, tant de bouteilles jetées à la mer, qu'il est étonnant de voir encore la mer, on ne devrait plus voir que les bouteilles. / Since when one has started dreaming, there were so many cries for help and so many bottles thrown into the sea, that it is amazing we still can see the sea when we should see only bottles.” Biletiniz Buraya Kadar
https://www.turbopix.fr/i/A7yckT2RHf.jpg
-
Ingiliz sair ve yazar Philip (Arthur) Larkin'in olum yildonumu (2 Aralik 1985)
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...-is-so-sad.jpg
Huzunludur baba evi. Kalir birakildigi gibi
Kendini son terk edenin zevkine uygun,
Yeniden kazanmaz istercesine o gideni.
Oysa, sevindirecek kimsesi yokken, solgun,
Bir turlu unutamaz yitirdiklerini.
Ve yeniden baslayamaz donup geriye,
Iste, her sey boyle olmali, deyip coskuyla
Bunu denedigi gunlere. Coktan ugramis yenilgiye.
Nasildi bir zamanlar! Bakin: resimlere, su vazoya.
Catal bicak. Notalar piyanonun ustunde
-
Police Squad isimli tv dizisinden uyarlanan, David Zucker’in yonettigi, Leslie Nielsen, Priscilla Presley ve O.J. Simpson’in rol aldigi komedi Ciplak Silah (The Naked Gun: From the Files of Police Squad - Una pallottola spuntata) 2 Aralik 1988’de vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....6,1000_AL_.jpg
https://media.giphy.com/media/gwqez8gEsuTCw/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/8iBMxhcHo2s8g/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/zblC90CCdokEM/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/FQWAMyHFLu1P2/source.gif
-
Amerikan klasik muziginin oncu bestecisi Aaron Copland'in olum yildonumu (2 Aralik 1990)
http://crescendo.interlochen.org/sit...d_header_0.jpg
-
Kanadali roman yazari (William) Robertson Davies’in olum yildonumu (2 Aralik 1995)
http://izquotes.com/quotes-pictures/...vies-47473.jpg
“Icsel vizyonun sahtesini yapmak kadar kolay bir sey yoktur.”
https://whyevolutionistrue.files.wor...es-7-29-29.jpg
“Yazarlar kedileri sever cunku kediler sessiz, sevilesi ve bilgedir. Ve kediler de yazarlari sever; ayni sebeplerden.”
-
Hirvat asilli Avusturyali filozof ve toplum elestirmeni Ivan Illich'in olum yildonumu (2 Aralik 2002)
"Yaban insan icin doga ne kadar gizemliyse, cagdas tuketici icin insan yapimi cevre de bir o kadar gizemli ve anlasilmaz bir hale gelmistir. Ayni zamanda, egitim materyalleri okul tarafindan denetim altina alinmistir. Basit egitim amaclari, profesyonel egitimciler icin uzmanlik konusu haline gelmistir.
Ogretmen kendi profesyonel uygulama alani olarak tanimladigi ders kitabini kiskanmaktadir. Ogrenci, laboratuvar calismasini okul calismasiyla ozdeþlestirdiginden, laboratuvardan nefret eder hale gelebilmektedir. Yonetici, kutuphaneyi ogrenme mekani olarak kullanmak yerine, oyun mekani olarak kullanan ogrencilere karsi, maliyeti son derece yuksek kamu arac gereclerini savunmak amaciyla kutuphane gardiyanligi tavrini mantikli bir sekilde aciklamaktadir. Bu ortamda ogrenci; haritayi, laboratuvari, ansiklopediyi, ya da mikroskobu ancak mufredatin kendisine on gordugu siklikta yani cok nadir kullanabilmekte ya da asla kullanmamaktadir. Onemli klasik yapitlar bile, bireyin yasaminda onemli bir iz birakmak yerine, sadece mufredatta bulunsun diye programa alinmaktadir." Okulsuz Toplum
https://images-na.ssl-images-amazon....179wur76lL.jpg
"Die von Menschen geschaffene Umwelt ist so unbegreiflich geworden, wie es die Naturfür die Primitiven ist. Gleichzeitig ist das Bildungsmaterial von der Schule monopoli*siert worden. Einfache Bildungsgegenstände werden von der Wissensindustrie aufwen*dig verpackt.
Der Lehrer hütet eifersüchtig sein Lehrbuch, das er als berufliches Werkzeug versteht.Der Schüler lernt vielleicht das Laboratorium hassen, weil er dabei an Schularbeitendenkt. Der Bibliothekar rechtfertigt seine Haltung als Beschützer der Bibliothek damit,daß er eine kostspielige öffentliche Einrichtung gegen diejenigen verteidigen müsse, dielieber damit spielen als daraus lernen möchten. In einer solchen Atmosphäre benutzt derSchüler allzu oft Landkarten, Laboratorium, Nachschlagewerke oder das Mikroskop nurin den seltenen Augenblicken, wenn das im Lehrplan vorgesehen ist. Selbst die Klassi*ker werden zu einem Teil des letzten Schuljahres, anstatt eine neue Wende im Leben ei*nes Menschen zu markieren."
-
Ingiliz rock grubu The Rolling Stones, 23. Ingiltere - 25. Amerika albumu olan Blue & Lonesome'i 2 Aralik 2016'da Polydor etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DtZrrs2XQAERmrU.jpg
-
-
-
-
Amerikali portre ressami Gilbert (Charles) Stuart’in dogum yildonumu (3 Aralik 1755)
Miss Dick and her Cousin Miss Forster (1792-97)
http://www.canvasreplicas.com/images...t%20Stuart.jpg
-
Fransiz deniz manzarasi ressami Claude-Joseph Vernet’nin olum yildonumu ( 3 Aralik 1789)
Naufragio (A Shipwreck in Stormy Seas, 1750)
http://www.settemuse.it/pittori_oper..._shipwreck.jpg
-
Ingiliz deniz ressami Clarkson Frederick Stanfield'in dogum yildonumu (3 Aralik 1793)
Mount St Michael, Cornwall.
https://pbs.twimg.com/media/Dte-aWbXoAI-niC.jpg
-
Ingiliz mimar ve Ingiltere'deki altigen posta kutularinin mucidi John (Wornham) Penfold'ýun dogum yildonumu (3 Aralik 1828)
https://pbs.twimg.com/media/Dte8tb1WkAAHTNi.jpg
-
Polonya asilli Ingiliz yazar (Józef Teodor Konrad Korzeniowski) Joseph Conrad’in dogum yildonumu (3 Aralik 1857)
“Zihnimi, dusuncelerimi bos yere isgal ediyorlardi. Bana gore bu insanlar, hayat bilgilerini sinir bozucu yalan ve hileler uzerine kurulu isgalcilerdi; cunku benim bildigim seyleri onlarin bilmelerinin mumkun olmadigindan son derece emindim. Kendilerini kusursuzca emniyette hissederek gundelik yasamlarini surduren siradan insanlarin davranislarindan farksiz olan davranis ve duruslari bana gore, idrak edemedigi bir tehlikenin karsisinda olcusuzce ve abes bir bicimde gosteris yapan bir delinin davranislari kadar iticiydi. Onlari aydinlatmak gibi belli bir hirsim yoktu, fakat kendilerine verdikleri o aptalca onemi yansitan yuzlerine bakip kendimi gulmemek icin tuttugum zamanlar oluyordu. O donemde pek de iyi olmadigimi soyleyebilirim. Son derece saygideger insanlara aci aci siritarak, sokaklarda yalpalayarak dolasiyordum; halletmem gereken cesitli meseleler vardi. Davranisimin affedilmez oldugunu kabul ediyorum fakat o gunlerde atesim nadiren normal seviyelerde seyrediyordu. Sevgili yengemin ‘gucumu toparlama’ cabalari tumuyle bosuna gorunuyordu. Toparlanmasi gereken fiziksel gucum degildi. Hayal gucumun yatistirilmaya ihtiyaci vardi.” Karanligin Yuregi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“No, they did not bury me, though there is a period of time which I remember mistily, with a shuddering wonder, like a passage through some inconceivable world that had no hope in it and no desire. I found myself back in the sepulchral city resenting the sight of people hurrying through the streets to filch a little money from each other, to devour their infamous cookery, to gulp their unwholesome beer, to dream their insignificant and silly dreams. They trespassed upon my thoughts. They were intruders whose knowledge of life was to me an irritating pretence, because I felt so sure they could not possibly known the things I knew. Their bearing, which was simply the bearing of commonplace individuals going about their business in the assurance of perfect safety, was offensive to me like the outrageous flaunting of folly in the face of a danger it is unable to comprehend. I had no particular desire to enlighten them, but I had some difficulty in restraining myself from laughing in their faces so full of stupid importance. I dareway I was not very well at that time. I tottered about the streets—there were various affairs to settle—grinning bitterly at perfectly respectable persons. I admit my behaviour was inexcusable, but then my temperature was seldom normal in these days. My dear aunt’s endeavours to `nurse up my strength´ seemed altogether beside the mark. It was not my strength that wanted nursing, it was my imagination that wanted soothing.”
http://www.azquotes.com/picture-quot...d-73-98-68.jpg
“Kimse bana Arsimet'in kaldiracindan bahsetmesin. Arsimet, matematiksel imgeleme sahip dalgin bir adamdi. Matematige olan saygim sonsuz ama bu noktada formullere ihtiyacim yok. Bana dogru vurguyu ve dogru sozcugu verin, sizin icin dunyayi yerinden oynatayim.”
-
Define Adasi romaninin Iskocyali yazari Robert Louis Stevenson'in olum yildonumu (3 Aralik 1894)
"Cok uzaklardan aramaya geldigimiz ve o zamana kadar Hispaniola'daki on yedi insanin hayatina mal olan Flint'in definesiydi bu. Bunu bir araya getirmenin ne kadar cana, ne kadar kan ve huzne, batirilmis kac guzel gemiye, gozleri bagli kalas ustunde yuruyen kac cesur adama, kac top atisina, ne kadar ayiba, yalana ve acimasizliga mal oldugunu ise belki yasayan hic kimse anlatamayacak."
https://images.macmillan.com/folio-a...0812505085.jpg
"That was Flint's treasure that we had come so far to seek and that had cost already the lives of seventeen men from the Hispaniola. How many it had cost in the amassing, what blood and sorrow, what good ships scuttled on the deep, what brave men walking the plank blindfold, what shot of cannon, what shame and lies and cruelty, perhaps no man alive could tell."
-
Psikanalizin kurucusu Avusturyali norolog Sigmund Freud'un psikanalist kizi Anna Freud'un dogum yildonumu (3 Aralik 1895)
"Saplantili kullanim durtusel istemin stereotipik geri donuslerinde hep ayni bicimde yinelenir. Belli nevrozlarla belli savunma mekanizmalari arasinda iliskiler oldugunu biliyoruz. Ornegin: histeriyle bastirma, takintili nevrozla yalitma ve yapip bozma mekanizmalari arasinda oldugu gibi." Ben ve Savunma Mekanizmalari
https://www.fischerverlage.de/media/...96-42001-8.jpg
"Abwehrmethode gegenüber einem bestimmten Triebanspruch, der bei der stereotypen Wiederkehr des Triebanspruchs in immer derselben Weise wiederholt wird. Wir wissen, daß bestimmte Neurosen feste Beziehungen zu bestimmten Abwehrtechniken haben, wie etwa die Hysterie zur Verdrängung, die Zwangsneurose zur Isolierung und zum Ungeschehenmachen."
"Kucuk bir el cantasi ya da kucuk bir gunes ya da yagmur semsiyesi kucuk kizin 'bir hanýmefendi oldugu' kurgusunu destekler. Bastonlar, uniformalar ve oyuncak silahlar, erkek cocugun erkekligi oynamasina yarar." Ben ve Savunma Mekanizmalari
https://images.booklooker.de/s/013wr...echanismen.jpg
"Ein Handtäschchen oder ein kleiner Sonnen- oder Regenschirm sollen das kleine Mädchen in der Fiktion unterstützen, daß es 'eine Dame ist'. Ein Spazierstock, Uniform und Ausrüstungsgegenstände aller Art dienen beim Knaben der Darstellung der Männlichkeit."
-
-
Fransiz empresyonist ressam Pierre-Auguste Renoir'in olum yildonumu(3 Aralik 1919)
Vicino al Lago (By the Water - Near the Lake,1880)
https://upload.wikimedia.org/wikiped..._the_Water.jpg
La Colazione dei Canottieri (Luncheon of the Boating Party, 1881)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rt_Project.jpg
-
Ingiliz polisiye yazari (Agatha Mary Clarissa Miller Christie Mollowan) Agatha Christie, 3 Aralik 1926 Cuma gunu aksam saat 21:30'da oturdugu koltuktan kalkip evin merdivenlerinden yukariya, kizinin odasina cikti ve uyuyan kizi Rosalind'i yasli gozlerle optu ve tekrar merdivenlerden asagiya inip arabasina atlayip gozden kayboldu.11 gun boyunca tum aramalara ragmen kendisinden haber alinamadi.
Arabasi bir gol kenarinda bulundu. Araba agaclara carpmis, bavullari yerlere sacilmis vaziyetteydi. Christie bir sure sonra ortaya cikti ama hicbir aciklama yapmadi. Bu olayin kaza susu verilmis bir senaryo oldugu dusunuldu.
http://i2.getsurrey.co.uk/incoming/a...h_00514918.jpg
-
-
-
-
Macar sair Attila József’in olum yildonumu (3 Aralik 1937)
Su dunyada duseceksen yollara,
Iyisi mi yedi kez dogmaya bak
Bir kez, yangin cikan bir evde dog,
Bir kez, buzdan soguk sellerde,
Bir kez, azgin deliler arasinda,
Bir kez, olgun bir bugday tarlasinda,
Bir kez de kimsesiz bir manastirda,
Bir agizdan aglayan alti bebek, yetmez:
Sen kendin yedinci olmaya bak.
Canini kurtarmak icin dovuseceksen,
Karsisinda yedi kisi gormeli dusmanin,
Biri, pazar gunu dinlenen bir isci olmali,
Biri, pazartesi sabahi ise baslayan,
Biri, para dusunmeden bir sey ogreten,
Biri, bogularak yuzme ogrenen,
Biri, koca bir ormanin tohumu olan,
Biri de yigit atalarinin korudugu bir torun,
Ama onlarin bu hunerleri de yetmez,
Sen kendin yedinci olmaya bak.
Bir kadin mi bulacaksin kendine,
Yedi erkek birden dusmeli o kadinin pesine,
Biri, guzel sozlere kanan,
Biri, basinin caresine bakan,
Biri, kendini hayalci sanan,
Biri, eteginin altindan kadini oksayan,
Biri, hicbir numarayi yutmayan,
Biri, kadinin dusurdugu mendile basan;
Sinek gibi vizildasinlar kadinin cevresinde,
Sen kendin yedinci olmaya bak.
Yazmak geliyorsa elinden,
Yedi kisi birden yazmali siirini,
Biri, mermerden bir koy kuran,
Biri, uykusundayken dogan,
Biri, gogun haritasini cizen,
Biri, adi sozcuklerle anilan,
Biri, ruhunu yetkinlestiren,
Biri, diri fareleri kesip bicen,
Ikisi yigit, dordu akilli;
Sen kendin yedinci olmaya bak.
Ve her sey yazildigi gibi olursa,
Yedi kisi icin oleceksin,
Bir, besigi sallanip emzirilen,
Bir, diri genc bir memeyi kavrayan,
Bir, bos tabaklari firlatip atan,
Bir, kazansin diye yoksula omuz veren,
Bir, yikilincaya kadar calisan,
Bir sadece durup aya bakan kisi için.
Dunya mezar tasin olacak;
Sen kendin yedinci olmaya bak.
http://www.bloodaxebooks.com/content...ca77680573.jpg
If you set out in this world,
better be born seven times.
Once, in a house on fire,
once, in a freezing flood,
once, in a wild madhouse,
once, in a field of ripe wheat,
once, in an empty cloister,
and once among pigs in sty.
Six babes crying, not enough:
you yourself must be the seventh.
When you must fight to survive,
let your enemy see seven.
One, away from work on Sunday,
one, starting his work on Monday,
one, who teaches without payment,
one, who learned to swim by drowning,
one, who is the seed of a forest,
and one, whom wild forefathers protect,
but all their tricks are not enough:
you yourself must be the seventh.
If you want to find a woman,
let seven men go for her.
One, who gives heart for words,
one, who takes care of himself,
one, who claims to be a dreamer,
one, who through her skirt can feel her,
one, who knows the hooks and snaps,
one, who steps upon her scarf:
let them buzz like flies around her.
You yourself must be the seventh.
If you write and can afford it,
let seven men write your poem.
One, who builds a marble village,
one, who was born in his sleep,
one, who charts the sky and knows it,
one, whom words call by his name,
one, who perfected his soul,
one, who dissects living rats.
Two are brave and four are wise;
You yourself must be the seventh.
And if all went as was written,
you will die for seven men.
One, who is rocked and suckled,
one, who grabs a hard young breast,
one, who throws down empty dishes,
one, who helps the poor win;
one, who worked till he goes to pieces,
one, who just stares at the moon.
The world will be your tombstone:
you yourself must be the seventh.
-
Ilsa ve Victor, 3 Aralik 1941 Carsamba gunu Yuzbasi Renault'u gormek icin karakola gittiler. Daha sonra, Ilsa pazarda Rick ile karsilasti. (Casablanca - Fas. Casablanca filmi)
https://i.ytimg.com/vi/ao6U5g3PfLQ/maxresdefault.jpg
-
Amerikali yazar ve oyun yazari Tennessee Williams'in Ihtiras / Arzu Tramvayi (Streetcar Named Desire - Un tram chiamato desiderio) oyunu ilk kez New York, Broadway’de 3 Aralik 1947’de sahnelendi.
https://timedotcom.files.wordpress.c...jpg?quality=85
https://pbs.twimg.com/media/DtfZKarW0AEJUzD.jpg
“New Orleans’ta, L&N (Louisville ve Nashville) raylari ve nehir arasinda Elysian Field denilen mahalledeki bir caddede, iki katli kose bir binanin disi.Yoksul bir yer ama diger benzer Amerikan sehirlerinin tersine pespaye bir cekiciligi var. Evler cogunlukla beyaz boyali, soluk gri, cokecekmis gibi duran merdivenleri ve balkonlari ve tuhaf, suslu catilari var. Bu ev de iki katli, soluk beyaz merdivenler alt ve ust katlara cikiyor. Mayis'in baslarinda aksam karanligi henuz basmis. Cevredeki beyaz binalari gosteren gokyuzu tuhaf hos bir mavilikte, neredeyse turkuaz renginde ve kohneligi azaltarak, sahneye bir tur siirsellik, zerafet katiyor. Neredeyse muz ve kahve kokan depolarin kiyisindaki, kahverengi nehrin ilik nefesini hissediyorsunuz. Kosedeki bardaki zenci muzisyenlerin sarkilari benzer bir hava yaratiyor. New Orleans’in bu kisminda daima bir kosede veya birkac kapi otede, siyahi parmaklarin akici bir sekilde piyano caldigini duyarsiniz. Bu 'Mavi Piyano' sesi, burada yasanan hayatin ruhunu yansitir.”
http://www.blackfilm.com/read/wp-con...ire-poster.jpg
“The exterior of a two-story corner building on a street in New Orleans which is named Elysian Fields and runs between the L & N tracks and the river. The section is poor but, unlike corresponding sections in other American cities, it has a raffish charm. The houses are mostly white frame, weathered gray, with rickety outside stairs and galleries and quaintly ornamented gables. This building contains two flats, upstairs and down. Faded white stairs ascend to the entrances of both. It is first dark of an evening early in May. The sky that shows around the dim white building is a peculiarly tender blue, almost a turquoise, which invests the scene with a kind of lyricism and gracefully attenuates the atmosphere of decay. You can almost feel the warm breath of the Brown river beyond the river warehouses with their faint redolences of bananas and coffee. A corresponding air is evoked by the music of Negro entertainers at a barroom around the corner. In this part of New Orleans you are practically always just around the corner, or a few doors down the street, from a tinny piano being played with the infatuated fluency of brown fingers. This "Blue Piano" expresses the spirit of the life which goes on here.”
-
Ingiliz heavy metal sarkici, soz yazari ve aktor 'Ozzy'nin (John Michael Ozzy Osbourne) dogum gunu (3 Aralik 1948)
https://rockcinema.eu/resources/ozzy20logo.gif
https://media.giphy.com/media/xM3MSNqU6ffAA/giphy.gif
-
-
-
The Beatles, 6.studyo albumu Rubber Soul'u 3 Aralik 1965'te Parlophone (Ingiltere), Capitol (Amerika) etiketleriyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DtexiEJXQAA5wsr.jpg
-
Ingiliz rock grubu The Who, ilk cikis albumu My Generation'i 3 Aralik 1965'te Brunswick etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/Dtez1CTXQAA2EfZ.jpg
-
-
-
Amerikali thrash metal grubu Slayer, ilk cikis albumu Show No Mercy'i 3 Aralik 1983'de Metal Blade etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/Dte2r-mVYAAb1EI.jpg
-
Mamma Mia filminde Sophie Sheridan ve Kotu Kizlar (Mean Girls) filminde Karen Smith karakterlerine hayat veren Amerikali aktris ve sarkici Amanda Michelle Seyfried'in dogum gunu (3 Aralik 1985)
https://i2-prod.mirror.co.uk/incomin...o-Arrivals.jpg
https://media.giphy.com/media/buafArrFMqQRa/giphy.gif
https://i.gifer.com/4olK.gif
-
Dunyada ilk kisa mesaj (SMS) 3 Aralik 1992'de, 22 yasinda olan Ingiliz muhendis Neil Papworth tarafinda, ofis bilgisayarindan Vodafone'un yonetim kurulu baskani Richard Jarvis'in cep telefonuna gonderildi. “Merry Christmas”
https://pbs.twimg.com/media/Dtev9A5W0AApOGY.jpg
http://image.slidesharecdn.com/ziron...?cb=1414591389
-
Sony, PlayStation oyun konsolunu 3 Aralik 1994'de Japonya'da piyasaya surdu.
http://www.animationxpress.com/wp-co...put_phz8It.gif
-
-
John Madden’in yonettigi, Gwyneth Paltrow, Joseph Fiennes ve Geoffrey Rush’in rol aldigi Asik Shakespeare (Shakespeare in Love), 3 Aralik 1998’de New York’ta gosterime girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....3,1000_AL_.jpg
https://78.media.tumblr.com/099d6e03...95k3o1_500.gif
https://media.giphy.com/media/LYmPfp8dWUxnG/giphy.gif