-
İklim değişikliği Kuzey Avrupa'da sıcak hava dalgasını en az 10 kat olası hale getirdi
İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğinin Kuzey Avrupa'da bu yaz görülen aşırı sıcak hava dalgasını en az 10 kat olası hale getirdiği tespit edildi.
İngiltere, Finlandiya, Norveç, İsveç, Hollanda ve ABD'deki üniversitelerden bilim insanlarının aralarında bulunduğu World Weather Attribution (WWA) grubundan 24 araştırmacı, bu yaz Norveç, İsveç ve Finlandiya'da görülen sıcak hava dalgası ve iklim değişikliği ilişkisini analiz etti.
Analize göre, bu ülkelerde hastanelere sıcaklık nedeniyle başvuran kişi sayısının artmasına, alg patlamalarına, orman yangınlarına ve şehirlerde ren geyiklerinin görülmesine yol açan iki haftalık sıcak hava dalgası yaşandı.
İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliği, bu sıcak hava dalgasını ortalamaya göre yaklaşık 2 derece daha sıcak ve en az 10 kat daha olası hale getirdi.
Küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi dönem ortalamasına göre 1,3 dereceyi bulduğu dönemde, iklim değişikliği olmasaydı benzer iki haftalık sıcak hava dalgasının son derece nadir şekilde görüleceği tespit edildi.
İklim değişikliği nedeniyle benzer sıcak hava dalgalarının bu ülkelerde 50 yılda bir görülmesi bekleniyor.
İklim ısındıkça, Norveç, İsveç ve Finlandiya'nın daha tehlikeli sıcak hava dalgalarıyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor. Küresel sıcaklık artışının 2,6 dereceye ulaşması halinde, benzer iki haftalık sıcak dönemlerin 5 kat daha sık yaşanabileceği ve bugünkünden 1,4 derece daha sıcak olacağı öngörülüyor.
Analize göre, şiddetlenen sıcak hava dalgaları soğuk iklime sahip ülkeler için yeni tehditler oluşturuyor.
Araştırmacılar, bölgedeki insanları sıcak hava dalgalarından korumak için uyum önlemlerinin gerekli olduğunu ifade ederken, hükümetlerin yaşlı bakım tesisleri ve okullar gibi hassas sektörler arasında daha fazla koordinasyon sağlaması gerektiğini belirtiyor.
-
Gizli Gazze planı açığa çıktı - FT
Oksijen'in haberine göre; ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'yi 'riviera' yapma hayalinin dayandığı projenin ayrıntılarına ulaşan Financial Times, Filistinlilerin Somali, BAE, Mısır ve Ürdün'e taşınmasının planlandığını ortaya çıkardı. Boston Consulting Group'un hazırladığı sunuma göre Gazzelileri taşınmaya ikna etmek, kişi başı 9 bin dolara mal olacak.
Dünyanın önde gelen danışmanlık firmalarından Boston Consulting Group'un İsrailli iş insanları için hazırladığı Gazze projesine, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'e ait 'Tony Blair Enstitüsü' de katkı sunmuş. Financial Times'ın ulaştığı slaytlara göre Gazze halkının yüzde 25'i taşınmaya karar verecek ve birçoğu geri dönmeyecek. BCG'nin yaptığı hesaplamalar, Gazzelileri kabul eden ülkelerin, nüfus artışı ve diğer yan unsurlar sayesinde 4 yılda 4.7 milyar dolarlık fayda sağlayacağını öngörüyor.
BCG Gazzelilerin bölgeden taşınmasının ise 5 milyar dolarlık maliyetinin olacağını hesaplıyor. Sunumda bina enkazlarının ve patlamamış mühimmatın kaldırılması, demiryolu hattı ve yeni liman gibi altyapıların inşası, yeni bir sağlık ve eğitim sisteminin kurulması, turizm ve teknolojiye özel yatırımlar için de maliyet tahminleri var.
Ayrıca içeriği tam olarak bilinmeyen 'Elon Musk Akıllı Üretim Bölgesi' ve 'Amerikan Veri Güvenliği Bölgesi' gibi alanlar da özel olarak ayrılmış.
-
-
Alıntı:
Originally Posted by
Zdx&Lunar Soul
Petro-Dolar sistemi yıkılacak endişesi ile mi acaba?
-
Fed faizleri temkinli şekilde düşürebilir - Pimco/Clarida
Pimco Global Ekonomi Danışmanı Richard Clarida, Fed'in temkinli bir yaklaşımla da olsa kısa vadede politika faizini düşürme yolunda göründüğünü söyledi.
Bir araştırma bülteni yayınlayan Clarida, Fed Başkanı Jerome Powell'ın geçen hafta yıllık Jackson Hole Sempozyumu'nda yaptığı konuşmasının piyasaları hayal kırıklığına uğratmadığını ve Fed'in revize edilmiş para politikası çerçevesini açıklamasının da Fed gözlemcilerini şaşırtmadığını belirtti.
2018-2022 yılları arasında Fed'in Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Clarida, "Uzun vadede Fed, ikili görevine olan bağlılığını yeniden teyit ederken, para politikası çerçevesine yalnızca nüanslı açıklamalar getirdi" dedi..
-
ABD/Hassett: Hükümet şirketlerde daha büyük hisseler alabilir
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Ekonomi Konseyi (NEC) Direktörü Kevin Hassett, ABD hükümetinin şirketlerde daha büyük hisseler alabileceğini söyledi.
Hassett'ın bu açıklamaları, yönetimin, çip üreticisi Intel Corporation'dan %10 hisse aldığını duyurmasının ardından geldi.
CNBC'ye konuşan Hassett, Intel'e atıfta bulunarak, şirketin nakit akışının iyileşmesiyle daha karlı hale geleceğini beklediğini söyledi.
Ülkelere 2000 li yıllarda zorla özelleştirme yaptıranlara bakın neler yapıyorlar. E hani devlet bu işlere karışmamalıydı hani bu işler özel sektör tarafından yapılmalıydı. Adamların hayatı yalan olmuş aynı bizim ülkedeki sol tandans ekonomistler gibi. Bir tanesi bunu köşesine taşımaz taşısa da eski yazdıklarını unutur ne kadar başarılı bir iş olduğunu anlatır......
-
Norveç varlık fonu, İsrailli beş banka ve Caterpillar şirketindeki yatırımlarından çıktı
Norveç'in 2 trilyon dolar büyüklüğe sahip devlet varlık fonu Norges Bank Investment Management (NBIM), insan haklarının ihlaline katkıda bulundukları gerekçesiyle Caterpillar şirketi ile İsrailli beş bankadaki yatırımlarını sonlandırdı.
NBIM'den yapılan yazılı açıklamada, şirketin bazı yatırımlarından çıkma kararına ilişkin detaylara yer verildi.
Fonun, Caterpillar yatırımından çıktığı ifade edilen açıklamada, ayrıca İsrail merkezli Hapoalim, Bank Leumi, Mizrahi Tefahot Bank, First International Bank of Israel ve FIBI Holdings'teki yatırımlarını da sonlandırdığı belirtildi.
Açıklamada, yatırımlardan çıkma kararının, söz konusu şirketlerin "savaş ve çatışma durumlarında insan haklarının ciddi şekilde ihlal edilmesine katkıda bulunmaları" nedeniyle alındığının altı çizildi.
Fona bağlı Etik Konseyi'nin açıklamasında ise ABD merkezli Caterpillar şirketine ait buldozerlerin İsrail tarafından Filistinlilere ait konutların yıkımında hukuka aykırı bir şekilde kullanıldığına işaret edildi.
Etik Konseyi, kararda yer alan İsrailli bankalara ilişkin açıklamasında ise "Batı Şeria'daki İsrail yerleşimlerinde inşaat faaliyeti için gerekli ön koşul olan finansal hizmetler sağlayarak, İsrail yerleşimlerine katkıda bulundular." ifadesine yer verildi.
NBIM, 12 Ağustos'ta da 11 İsrail şirketindeki yatırımlarından çıkma kararı aldığını duyurmuştu.
-
AB'nin batarya düzenlemesi Türkiye için bazı fırsatlar sunuyor
Avrupa Birliği'nin yeni regülasyonları, AB Batarya Regülasyonu ve Kritik Hammaddeler Yasası kapsamında üretimden geri dönüşüme kadar batarya sektöründe tüm aşamalarda sürdürülebilirlik ve şeffaf tedarik zincirini hedefleyerek köklü değişiklikler getirirken bunlarla uyumlu ulusal düzenlemelerin yapılması halinde Türkiye enerji sektörüne de bazı fırsatlar sunuyor.
Kurumsal sürdürülebilirlik ve yeşil finans hakkında eğitim, danışmanlık ve raporlama hizmetleri sunan Eko Etki'nin yayımladığı "Pil-Batarya 2025 Sektörel Sürdürülebilirlik Raporu"na göre batarya üretimi, hücre ve katot aşamalarında yoğun enerji gerektiriyor ve yaşam döngüsü boyunca yüksek karbon ayak izi oluşturuyor.
Kritik ham maddelerin tedariki, geri dönüşüm altyapısındaki eksiklikler ve atık yönetimi de sektörün öncelikli dönüşüm alanları arasında yer alıyor.
AB Batarya Regülasyonu ve CIRPASS Dijital Ürün Pasaportu (DPP) uygulamaları, karbon ayak izi, kritik ham madde kullanımı, geri dönüşüm ve tedarik zinciri şeffaflığı gibi birçok alanda köklü değişiklikleri beraberinde getiriyor.
Uzmanlara göre, Türkiye için ise AB ile uyumlu ulusal mevzuat geliştirilmesi, ihracat kolaylığı ve yabancı yatırımcı güveni açısından kritik önem taşıyor.
- Türkiye, AB için tedarikçi konumunu güçlendirebilir
AA muhabirine değerlendirmede bulunan Sürdürülebilir Finans Uzmanı Yunus Emre Ertoş, "AB Batarya Regülasyonu ile bataryaların tasarım, üretim, kullanım, yeniden kullanım ve geri dönüşüm aşamalarını içine alan bütünsel bir çerçeve ortaya koyuyor." ifadesini kullandı.
Ertoş, özellikle Kritik Hammaddeler Yasası'nın önemine işaret ederek, "Lityum, kobalt, nikel gibi stratejik öneme sahip girdilerin çıkarma, işleme ve geri kazanım süreçlerine yönelik sıkı kurallar getirilmekte, bu da sektörde sürdürülebilir ham madde kullanımını teşvik ediyor." dedi.
Uyum sürecinde üreticilerin çevresel faktörleri dikkate almasının zorunlu hale geldiğini vurgulayan Ertoş, bu kapsamda yaşam döngüsü analizi, karbon ayak izi ve su ayak izi hesaplamalarının yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Ertoş, üretim süreçlerinin enerji verimli ve temiz teknolojilerle dönüştürülmesinin önemini ifade ederek, bu sayede çevresel etkilerin azaltılmasının hedeflendiğini kaydetti.
Kritik ham maddelerde dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik AB adımlarına da değinen Ertoş, şöyle devam etti:
"AB, kritik ham maddelerde kendi kendine yeterliliğini artırmak amacıyla iç üretimi artırmayı, önemli bir kısmını AB içinde işlemeyi ve kayda değer payını geri dönüşümden sağlamayı hedeflemekte. Bu durum, Türkiye gibi stratejik tedarikçiler için hem risk ve fırsatlar barındırmaktadır. AB kendi üretimini artırdığında dışa bağımlılığını azaltabilir ve bu durum Türkiye'nin ihracat payı üzerinde baskı yaratabilir. Öte yandan, sürdürülebilirlik, şeffaf tedarik zinciri ve yüksek kalite standartlarını etkin biçimde uygulayan Türk firmaları, AB için güvenilir tedarikçi konumlarını güçlendirme fırsatı yakalayabilir."
- AB ile uyumlu mevzuat, ihracat ve yatırımcı güveni için kritik
Sürdürülebilirlik Uzmanı Cansu Melis Aksu da kullanım ömrünü tamamlamış bataryaların geri dönüşümü ve ikinci ömür uygulamalarının Türkiye için kritik önem taşıdığını belirterek, "Türkiye'de bataryaların geri dönüşümü mevzuatla düzenlenmekte olup, kullanım ömrünü tamamlamış bataryaların geri dönüşümü ve ikinci ömür uygulamaları özellikle elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik fayda ve kaynak verimliliği açısından büyük önem arz etmekte." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye, batarya sektöründe önceliklerine değinen Aksu, "Türkiye'nin önceliği, toplama altyapısını güçlendirmek, özel sektör-belediye işbirlikleriyle batarya geri kazanım zincirini kurmak ve ikinci ömür teknolojilerine yönelik AR-GE'yi desteklemek olmalı. Aynı zamanda AB ile uyumlu mevzuat geliştirilmesi hem ihracat kolaylığı hem de yabancı yatırımcı güveni açısından kritik." ifadelerini kullandı.
Aksu ayrıca, AB ile uyumlu ulusal mevzuat geliştirilmesinin hem ihracat kolaylığı hem de yabancı yatırımcı güveni açısından kritik olduğuna dikkati çekerek, "Türk firmaları, AB için güvenilir tedarikçi konumlarını güçlendirme fırsatı yakalayabilir." dedi.
- Temiz üretimle enerji ve su verimliliği artabilir
Enerji ve su tüketimini azaltan temiz üretim teknolojilerinin önemini vurgulan Aksu, "Atık ısı geri kazanımı, proses optimizasyonu ve otomasyon, su geri kazanım ve arıtma sistemleri, yenilenebilir enerji entegrasyonu ve dijital izleme teknolojileri gibi yöntemler çeşitli teknoloji entegrasyonları ile fayda maliyet noktasında orta ve uzun vadede sürdürülebilirlik dahilinde ekonomi ve ekoloji entegrasyonunu sağlayarak sektörel fırsatlar yaratmaktadır." diye konuştu.
Aksu, ulusal mevzuat ve teşvik mekanizmalarının etkin uygulanması, KOBİ'lerin teknolojiye erişiminin kolaylaştırılması ve uluslararası başarılı uygulamaların adaptasyonunun, temiz üretim teknolojilerinin yaygınlaşmasını ve sürdürülebilir üretim kültürünün oluşmasını destekleyeceğini belirtti.
Bu bütüncül yaklaşımın, enerji ve su verimliliğini artırırken ekonomik performansı güçlendireceğini dile getiren Aksu, Türkiye'nin sanayi sektörlerinde rekabet gücüne ve çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacağını kaydetti.