-
"En kotu yazgi unutulmak degil, tam olarak ifade etmek gerekirse, en kotusu solup gitmek. Istek, ozlemler, anilar, bedensel arzular, bilme ve ogrenme istegi, tutku, hosnutluk, comertlik -her sey zamanla soluyor. Daglarda ruzgar nasil diniyorsa, ruh da oyle yok oluyor. Dogrusu, yillar gectikce aci bile azaliyor sanki, ancak su var ki, aciyla birlikte, diger yasam belirtileri de gucunu yitiriyor. Basit, sessiz, asal seyler, her cocugun heyecan ve merakla karsi karsiya geldigi seyler; mevsimlerin birbirini izlemesi, bir kedi yavrusunun bahcede kosup ziplamasi, bir kapinin menteseleri uzerinde ileri geri sallanmasi, bitkilerin dongusel yasami, buyuyen meyveler, fidildayan camlar, terastaki bir karinca dizisi, vadilerdeki ve yamaclardaki isik oyunlari, ayin solgunlugu ve halesi, sabahin erken saatlerinde ciy damlaciklariyla yuklu orumcek aglari, soluk alip verme, konusma mucizesi, gunbatimindaki alacakaranlik, suyun kaynamasi ve donmasi, oglen gunesinin ufacik bir cam parcasindan piril piril yansimasi, bir zamanlar bizim olup da sonra yitirdigimiz buna benzer bircok asal sey. Hicbir zaman tekrar kavusamamak uzere yitirdigim seyler. Veya daha da kotusu, seyrek olarak geri donup uzaktan hafifce isildayacaklar, ama o ilk heyecan sonsuza dek kaybolmus olacak. Her sey donuklasti ve eridi gitti. Yasamin kendisi giderek tozlu ve kirli olmaya basladi."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“The most wretched fate was not to be forgotten but, precisely, to fade away. Will, longings, memories, carnal desires, curiosity, passion, gladness, generosity — everything gradually faded. As the wind died in the mountains, so the spirit too expired. Indeed, even pain decreased somewhat with the passage of the years, but then, together with pain, other signs of life also declined. The simple, silent, primal things, those things that every child greeted with excitement and wonderment, such as die succession of the seasons, a kitten scampering in the yard, a door swiveling on its hinges, the life cycle of plants, swelling fruit, whispering pines, a column of ants on the veranda, the play of light on the valleys and the hillsides, the pallor of the moon and its halo, spiders' webs laden with dewdrops in the early morning, the miracles of breathing, speech, twilight, water boiling and water freezing, the glitter of the midday sun on a any sliver of glass, so many primal things that we once had but have lost. Things never to return. Or, worse, they will return rarely, glimmering in the distance, while the original excitement will have vanished forever. And everything is dimmed and dissolved. Life itself is gradually growing dusty and grubby.”
-
Fransiz Barok ressam Hyacinthe Rigaud'nun olum yildonumu (29 Aralik 1743)
Ritratto della Madre dell'artista (Portrait de la mère de l artiste - Portrait of the Artist's Mother, 1695)
https://www.settemuse.it/pittori_ope...t_s_mother.jpg
-
Neoklasik Fransiz ressam Jacques-Louis David'in olum yildonumu (29 Aralik 1825)
Ratto delle Sabine (The Intervention of the Sabine Women, 1799)
http://www.settemuse.it/pittori_scul...abine_1799.jpg
La morte di Seneca (The Death of Seneca, 1773)
https://www.arteworld.it/wp-content/...id-analisi.jpg
-
451 yilinda Hunlarla Romalilar arasinda yapilan savasin ve bu savasi konu alan Wilhelm von Kaulbach'a ait 1830'larda yapilan bir tablonun ve 1857'de bu tablodan esinlenerek Avusturya dogumlu Macar besteci Franz Liszt'in besteledigi senfonisi Hunlarin Savasi (Hunnenschlacht - Battaglia degli Unni - Battle Of The Huns), ilk kez 29 Aralik 1857'de Weimarer Hoftheater'da (Deutsches Nationaltheater und Staatskapelle Weimar) sahnelendi.
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ht_cropped.jpg
https://cps-static.rovicorp.com/3/JP...er=allrovi.com
-
Alman matematikci ve mantikci Leopold Kronecker'in dogum yildonumu (29 Aralik 1891)
https://gutezitate.com/zitate-bilder...ker-173425.jpg
"Tanri tamsayilari yaratti, diger hersey insanin icadidir. / Dio ha creato i numeri interi, tutto il resto è opera dell'uomo. / God made the integers, all the rest is the work of man."
-
Ingiliz sair Christina (Georgina) Rossetti'nin olum yildonumu (29 Aralik 1894)
https://fthmb.tqn.com/MYA_43CVLuxRC8...b7d000fcd9.jpg
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...3/remember.jpg
Gun gelir de terkeylersem eger bu teni
Yaninda degilsem eger, sen yasat beni
Uzandiginda elime, yoksa yerinde artik
Seni istese de gonul, bicareyse artik
Gun be gun duyamasam da o tatli sozleri
Kurdugun hayalimizle sen yasat beni
Birak bu yakarislari, bu dostane halleri
Anla! Vakit gec. Tek arzum sen yasat beni
Bir an cikarsam aklindan, uzme kendini
Yeter ki sonradan da olsa sen yasat beni
Bir zamanlar beni saran o dusunceler
Sararip solsa da yine sende yeserseler
Sen yasattikca beni, olacaksa eger huzun
Var unut, sonra gulecekse eger yuzun
Aklında tut beni gunden gune
Bana soyleyemediginde bizim icin neler planladigini ilerde:
Yalniz beni tut aklinda; anlarsin ya
https://theblankgarden.files.wordpre...setti-1857.jpg
(John Brett, Christina Rossetti,1857)
Ricordami anche quando non potrai
giorno per giorno dirmi dei tuoi sogni:
ricorda e basta, perché a me, lo sai
-
Ilk dizi film Kathlyn'in Maceralari (Adventures of Kathlyn), 29 Aralik 1913'de Chicago, Illinois'da gosterime girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...1,1000_AL_.jpg
-
Irlandali yazar James (Augustine Aloysius) Joyce, Sanatcinin Bir Genc Adam Olarak Portresi (A Portrait of the Artist as a Young Man - Ritratto dell'artista da giovane) romani 29 Aralik 1916’da Bew York’ta yayinci B. W. Huebsch araciligiyla yayinlandi.
“Blackrock'un disinda , daglara uzanan yolda , gul fidanlariyla dolu bir bahce icinde beyaz badanali kucuk bir ev dururdu: Bu evin icinde bir baska Mercedes'in yasadigini soylerdi kendi kendine. Evden uzaklasirken de eve donerken de uzakligi bu binaya gore olcerdi: Kitapta olanlar kadar guzel bir dizi seruveni imgeleminde yasar , bunların sonuna dogru , daha yasli daha kederli olarak, cok yillar once sevgisine karsilik vermeyen Mercedes'le birlikte ayin aydinlattigi bahçede durur ve acili, onurlu bir yadsima hareketiyle :
‘Madam , misket uzumunu hic sevmem! , derdi.”
https://swh-826d.kxcdn.com/wp-conten...-Young-Man.jpg
“Outside Blackrock, on the road that led to the mountains, stood a small whitewashed house in the garden of which grew many rosebushes : and in this house, he told himself, another Mercedes lived. Both on the outward and on the homeward journey he measured distance by this landmark : and in his imagination he lived through a long train of adventures, marvellous as those in the book itself, towards the close of which there appeared an image of himself, grown older and sadder, standing in a moonlit garden with Mercedes who had so many years before slighted his love, and with a sadly proud gesture of refusal, saying :
‘Madam, I never eat muscatel grapes.”
-
1919 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, Isvicreli sair ve yazar Carl (Friedrich Georg) Spitteler’in olum yildonumu (29 Aralik 1924)
Korku dolu cigligim karman corman
Duslerimi savurdu da uyandirdi beni,
Can sesine eslik eden kuslarin sakiýmasi
Ciceklenmis otlarýn uzerini yaladi gecti,
Dusumdeki dehsetin orta yerine
Sabahin altin isiklari siziverdi sessizce.
Bir gun oyle bir an gelecek ki
Safak bile kurtaramayacak beni
Duslerin gosterdigi yalanlardan
Baska avuntum da kalmayacak o zaman
O kasvetli karanlikta kala yaza
Uyanmamayi tercih edecegim bir daha.
http://www.voutsadakis.com/GALLERY/A...tteler0000.jpg
From the nightmare world of dream
I awakened with a scream.
Chime of bells and song of bird
Deep in budding woods I heard;
Broke the friendly golden day,
Fear and anguish fled away.
Come there will a time for me
When no day shall set me free,
When my only comfort shall
Lie in dreams fantastical,
When from darkling night I fain
Never would be waked again.
-
Avusturyali bohem sair ve roman yazari Rainer Maria Rilke'nin olum yildonumu (29 Aralik 1926)
https://www.baseballprospectus.com/w...-Biography.jpg
"Yapmaniz gereken sadece tek sey var: Kendinize donun. Size yazmanizi soyleyen nedeni bulun; koklerini kalbinizin derinliklerine salip salmadigina bakin; eger yazmaktan men edilseydiniz olup olmeyeceginizi kendinize itiraf edin. Gecenin en sessiz saatinde kendinize sorun: yazmak zorunda miyim? Samimi bir yanit icin kendinizi iyice dinleyin. Ve eger bu ciddi soruya kuvvetli bir sekilde "Evet, yazmak zorundayim"diyebiliyorsaniz, o zaman yasaminizi bu gereksinime uygun olarak kurun; tum yasaminiz, en siradan ve en kayitsiz saatinde bile, bu itkinin bir delili ve tanigi olmalidir. Sonra, dogaya yaklasin. Daha once kimse denememis gibi, gordugunuz, hissettiginiz, sevdiginiz ve kaybettiginiz seyleri anlatmaya calisin. Ask siirleri yazmayin; cok gostermelik ve siradan o formlardan uzak durun, ask siirleri uzerinde calismasi en zor olanlardir cunku, iyi ve hatta muazzam bir gelenegin var oldugu bu alanda, kisisel bir sey yaratmak muthis ve tam olgunlasmis bir guc gerektirir. Bu yuzden kendinizi bu genel temalardan kurtarin ve gunluk hayatin size sunduklarina dair yazin; acilarinizi ve arzularinizi, aklinizdan gecen dusunceleri ve belli bir tur guzelge olan inancinizi tarif edin. Tum bunlari kalpten, sakin, mutevazi bir samimiyetle yapin. Kendinizi ifade ederken cevrenizdeki seyleri kullanin, ruyalarinizda gordugunuz goruntuler ve hatirladiginiz nesneler gibi." Rainer Maria Rilke, Genc Bir Saire Mektuplar
https://media.adelphi.it/spool/815f3...h_cs_cx_cy.jpg
"Guardi dentro di sé. Si interroghi sul motivo che le intima di scrivere; verifichi se esso protenda le radici nel punto più profondo del suo cuore; confessi a se stesso: morirebbe, se le fosse negato di scrivere? Questo soprattutto: si domandi, nell'ora più quieta della sua notte: devo scrivere? Frughi dentro di sé alla ricerca di una profonda risposta. E se sarà di assenso, se lei potrà affrontare con un forte e semplice «io devo» questa grave domanda, allora costruisca la sua vita secondo questa necessità. La sua vita, fin dentro la sua ora più indifferente e misera, deve farsi insegna e testimone di questa urgenza. Allora si avvicini alla natura. Allora cerchi, come un primo uomo, di dire ciò che vede e vive e ama e perde. Non scriva poesie d'amore; eviti dapprima quelle forme che sono troppo correnti e comuni: sono le più difficili, poiché serve una forza grande e già matura per dare un proprio contributo dove sono in abbondanza tradizioni buone e in parte ottime. Perciò rifugga dai motivi più diffusi verso quelli che le offre il suo stesso quotidiano; descriva le sue tristezze e aspirazioni, i pensieri effimeri e la fede in una bellezza qualunque; descriva tutto questo con intima, sommessa, umile sincerità, e usi, per esprimersi, le cose che le stanno intorno, le immagini dei suoi sogni e gli oggetti del suo ricordo. "
https://i.pinimg.com/originals/27/36...2c2f365e92.jpg
Ruhumu nasil tutacagim ki
etmeyecek ruhuna temas?
Otendeki seylere nasil asirtacagim onu senden?
Arzuluyorum, onu, karanlikta kayip herhangi
bir seyle, ah, senin derinliklerin titrerken
birlikte titremeyecek, yabanci, sessiz
bir yerde barindırmayi ben.
Fakat alir bizi beraberce, bir yay,
Yek ses veren bir yay gibi iki telinde,
bize, sana ve bana temas eden her sey.
Bizim gerildigimiz hangi calgi?
Ve tutuyor hangi calgici bizi elinde?
Ah, tatli sarki.
-
Stan Laurel, Oliver Hardy ve Charley Chase'in rol aldigi komedi Colun Ogullari / Col Arkadaslari (Sons of the Desert - I figli del deserto), 29 Aralik 1933'deAmerika'da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....3MzE@._V1_.jpg
http://pre-code.com/wp-content/uploa...desertgif2.gif
https://media.giphy.com/media/xT1XGv...bD8s/giphy.gif
-
Ispanyol sair ve oyun yazari Federico García Lorca’nin 3 perdelik Yerma oyunu (Barren) promiyerini 29 Aralik 1934’de Madrid, Español Theatre’da yapti.
https://cloud10.todocoleccion.online...1/23149654.jpg
-
Amerikali mizahci, gazeteci ve oyun yazari Don (Donald Robert Perry) Marquis'nin olum yildonumu (29 Aralik 1937)
https://izquotes.com/quotes-pictures...uis-250541.jpg
"Eger insanlari, dusunduklerine inandirirsanız, sizi severler. Gercekten dusundururseniz, sizden nefret ederler."
http://www.azquotes.com/picture-quot...s-18-79-02.jpg
"Insanligin ilerlemesinin onundeki en buyuk engel insanogludur."
-
-
Ingiliz sarkici, soz yazari ve aktris Marianne (Evelyn Gabriel) Faithfull'un dogum gunu (29 Aralik 1946)
https://pbs.twimg.com/media/DvlvL_sWwAAmr0P.jpg
https://byronsmuse.files.wordpress.c...ne-10-text.jpg
-
Sean Connery, Claudine Auger ve Adolfo Celi’nin rol aldigi, 4. James Bond filmi Yildirim Harekati (Thunderball -Agente 007 - Thunderball: operazione tuono ) 29 Aralik 1965’de Ingiltere e Yunanistan’da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....8,1000_AL_.jpg
https://thumbs.gfycat.com/LameYellowKitty-max-1mb.gif
https://www.bondmovies.com/wp-conten...2016/12/tb.gif
https://78.media.tumblr.com/9040e205...ult6o2_500.gif
-
Sergio Leone'nin yonettigi, Clint Eastwood, Eli Wallach, Lee Van Cleef'şn rol aldigi western Iyi, Kotu ve Cirkin (Il buono, il brutto, il cattivo - The Good, the Bad and the Ugly), 29 Aralik 1966'da Amerika'da vizyona girdi.
http://brothers-ink.com/wp-content/u...d-1038x576.jpg
https://pbs.twimg.com/media/Dvk0Sl6WsAAexld.jpg
-
-
Werner Herzog'un yonettigi Klaus Kinski, Ruy Guerra, Helena Rojo'nun rol aldigi macera-biyografi-drama Aguirre, Tanrinin Gazabi (Aguirre, der Zorn Gottes - Aguirre furore di Dio - Aguirre, the Wrath of God), 29 Aralik 1972'de Bati Almanya'da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....1xklmkEySL.jpg
https://m.media-amazon.com/images/M/...1,1000_AL_.jpg
-
Rus film yonetmeni, yazar ve aktor Andrey Tarkovski'nin olum yildonumu (29 Aralik 1986)
https://pbs.twimg.com/media/C8jlwLJXsAU26bP.jpg
"Dunyamizin umutsuzlugu uzerine yapilan kuru akil yurutmelere karsi basariyla direnebilecek olan mucize insan sevgisidir. / L’amore umano è il miracolo che si può contrapporre a qualunque arida teorizzazione secondo cui non c'è speranza per il mondo. / Human love is the miracle capable of withstanding any dry theorisation about the hopelessness of the world." Andrey Tarkovski
https://pbs.twimg.com/media/DYPvn4wWsAA8hgm.jpg
"Sevgilim, dunyamiz cok SIKICI. Bu nedenle, telepati ya da hayaletler, ya da ucan daireler gibi seyler yok. Dunya kesin kanunlarla yonetiliyor, ve dayanilmaz derecede SIKICI.Yazik ki, o kanunlar hic cignenmiyor. Kanunlari nasil cigneyeceklerini bilmiyorlar. Bu yuzden, cok ilginc olsa da bir UFO icin umutlanma."
https://m.media-amazon.com/images/M/...2MTE@._V1_.jpg
"Mia cara, il mondo è infinitamente noioso, perciò non possono esistere nè la telepatia, nè i fantasmi, nè i dischi volanti, niente di tutto questo. Il mondo è regolato da leggi ferree che lo rendono insopportabilmente noioso, e queste leggi, ahimè, non vengono violate, non si lasciano violare. Non speri nei dischi volanti, sarebbe un fatto troppo interessante! / My dear, our world is hopelessly boring. Therefore, there can be no telepathy, or apparitions, or flying saucers, nothing like that. The world is ruled by cast-iron laws, and it's insufferably boring. Alas, those laws are never violated. They don't know how to be violated. So don't even hope for a UFO, that would have been too interesting."
-
Avustralyali sarkici Kylie Minogue, cikis albumu Kylie'de yer alan I Should Be So Lucky sarkisini 29 Aralik 1987'de Mushroom Records ve PWL Records etiketiyle yayinlandi.
https://img.discogs.com/O9R33mb1zixa...-8038.jpeg.jpg
https://media.giphy.com/media/Lh6Cep2nLFSCI/giphy.gif
-
Rubin 'Hurricane' Carter'in The 16th Round ile Sam Chaiton ve Terry Swinton'in Lazarus and the Hurricane romanlarindan uyarlanan, Norman Jewison'in yonettigi, Denzel Washington, Vicellous Shannon, Deborah Kara Unger'in rol aldigi biyografi-drama-spor Onaltinci raund (The Hurricane - Hurricane - Il grido dell'innocenza), 29 Aralik 1999'da Amerika'da bazi bolgelerde vizyona girdi.
https://pbs.twimg.com/media/DvlSVpKWwAAhLNU.jpg
-
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...ummer-rain.jpg
Adi nedir bilinmez bir sey cekilip gider,
beklenmedik bir anda yesilliginden parkin;
Duyulur pencereye durunca daha yakin,
ve suskunluk olunca. Israrci, guclu oter,
agacliklar icinden sakir bir yagmurkusu,
mubarek Jerome’yi cagristirarak akla:
Yukselir yogunlukla, nasil da, saganakla
dinlenecek bu sesten yalnizlik ile cosku.
Duvarlari salonun ve yagli boya tablolar
isitmek istemezler sanki cekilip geri
diyeceklerimize etmezler musaade.
Ogleden sonralarin belirsiz isiklari
yansidiginda olgun halilar uzerinde
insan cocukken ancak boyle korkuyla dolar.
-
Alman yazar Heinrich Theodor Fontane’in dogum yil donumu (30 Aralik 1819)
"Ben zarif bir sey istiyorum. Biliyor musun Lene, senin cok guzel uzun saclarin var; bir telini kopar ve buketi onunla bagla."
"Hayir", dedi kararlilikla.
"Hayir? Neden olmaz? Neden hayir?"
"Cunku bir atasozu der ki: sac baglar. Ve ben onu buketin etrafina baglarsam sende baglanmis olacaksin."
"Ahh, bu bir batil inanc." Cilginliklar, Karisikliklar
https://media1.jpc.de/image/w600/fro...3423145503.jpg
"Ich will was Feines. Weißt Du, Lene, Du hast so schönes langes Haar; reiß eins aus und flicht den Strauß damit zusammen.“
"Nein,“ sagte sie bestimmt.
"Nein? warum nicht? warum nein?“
"Weil das Sprüchwort ſagt: 'Haar bindet.' Und wenn ich es um den Strauß binde, so biſt du mitgebunden.“
"Ach das ist Aberglauben."
https://gutezitate.com/zitate-bilder...ane-158621.jpg
"Bazi horozlar, gunesin onlar ottu diye dogdugunu zannederler."
-
Ingiliz gazeteci, sair, roman ve kisa oyku yazari Joseph Rudyard Kipling’in dogum yildonumu (30 Aralik 1865)
https://1.bp.blogspot.com/-1fNLyyhyz...w/s1600/Se.jpg
Eger, butun etrafindakiler panik icine dustugu
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen basini dik tutabilir ve sagduyunu kaybetmezsen;
Eger sana kimse guvenmezken sen kendine guvenir
ve onlarin guvenmemesini de hakli gorebilirsen;
Eger beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkinda yalan soylenir de sen yalanla is gormezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptirmazsan,
butun bunlarla beraber ne cok iyi ne de cok akilli gorunmezsen;
Eger hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eger dusunebilip de dusuncelerini amac edinebilirsen,
Eger zafer ve yenilgi ile karsilasir
ve bu iki hokkabaza ayni sekilde davranabilirsen;
Eger agziından cikan bir gercegin bazi alcaklar tarafindan
ahmaklara tuzak kurmak icin egilip bukulmesine katlanabilirsen,
ya da omrunu verdigin seylerin bir gun basina yikildigini gorur
ve egilip yipranmis aletlerle onlari yeniden yapabilirsen;
Eger butun kazancini bir yigin yapabilir
ve yazi-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden baslayabilir
ve kaybin hakkında bir kerecik olsun bir sey soylemezsen;
Eger kalp, sinir ve kaslarin eskidikten cok sonra bile
isine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
baska bir guc kalmadigi zaman dayanabilirsen;
Eger kalabaliklarda konusup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Eger ne dusmanlarin ne de sevgili dostlarin seni incitmezse;
Eger asiriya kacmadan tum insanlari sevebilirsen;
Eger bir daha donmeyecek olan dakikayi,
altmis saniyede kosarak doldurabilirsen;
Yeryuzu ve ustundekiler senindir
Ve dahasi
sen bir INSAN olursun oglum!
-
Kanadali ogretmen, siyaset bilimcisi, yazar ve mizahci Stephen Leacock’in dogum yildonumu (30 Aralik 1869)
“Hayatimizin bu kadar hizli adımlarla ilerlemesi ne kadar garip! Cocuklar, 'Ben buyuyunce' diyorlar. Buyuduklerinde, 'Ben evlenince' diye soze basliyorlar. Ardindan dusunceler, 'Ben emekli olunca'ya donusuyor. Emekli olduktan sonra insan sislerle kapli gecmisine bakiyor, o gunleri ozluyor ve bunlarin gecip gittigine yaniyor.Hayatin her gunu ve her saati yasamak oldugunu ne yazik ki cok gec ogreniyoruz.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“How strange it is, our little procession of life! The child says, ‘When I am a big boy.’ But what is that? The big boy says, ‘When I grow up.’ And then, grown up, he says, "When I get married." But to be married, what is that after all? The thought changes to "When I'm able to retire." And then, when retirement comes, he looks back over the landscape traversed; a cold wind seems to sweep over it; somehow he has missed it all, and it is gone.”
-
Ingiliz roman ve kisa oyku yazari L. P. Hartley'in dogum yildonumu (30 Aralik 1895)
https://www.azquotes.com/picture-quo...y-36-15-48.jpg
"Gecmis yabanci bir ulkedir. Orada her seyi degisik yaparlar."
-
Filipinli bagimsizlik mucadelesinin lideri, sair ve yazar José Rizal’in olum yildonumu (30 Aralik 1896)
Elveda, hayran olunasi Ulkem, gunesin oksadigi yurt;
Dogu Denizi'nin incisi, kayip cennetimiz,
Sevincle veriyorum sana hayatimi, uzgun ve ezilmis,
Ve daha taze ve daha aydinlik olsaydi dahi,
Yine onu senin yolunda verirdim, senin refahin ugrunda.
https://myhero.com/content/images/th...jose-rizal.png
Adios, Patria adorada, region del sol querida,
Perla del Mar de Oriente, nuestro perdido Eden!
A darte voy alegre la triste mustia vida,
Y fuera más brillante más fresca, más florida,
Tambien por tí la diera, la diera por tu bien.
https://img13.deviantart.net/084b/i/...ve-d3j85h7.jpg
Farewell, my adored land, region of the sun caressed,
Pearl of the orient sea, our eden lost,
With gladness i give you my life, sad and repressed;
And were it more brilliant, more fresh and at its best,
I would still give it to you for your welfare at most.
-
Surrealist ve absurdist Rus sair, yazar ve oyun yazari Daniil Kharms'in dogum yildonumu (30 Aralik 1905)
"Simdi uykum geldi ama uyumayacagim. Kagit kalem alip yazacagim. Icimde muthis bir guc hissediyorum. Bunu dune kadar hep dusundum. Hikaye gunumuzde yaşayan,mucizeler yaratabilen ancak mucize gostermeyen bir isci hakkinda olacak. Mucizeler yaratan ve herhangi bir mucize gosterebilecek bir isci oldugunu biliyor ama mucize gostermiyor. Oturdugu apartman dairesinden atiliyor ve parmaginin tek hareketiyle dairenin kendisinin olabilecegini biliyor, ama bunu yapmiyor; boynunu bukerek daireden cikiyor ve sehrin disinda bir barakada yasiyor. Bu barakayi guzel tugla bir eve donusturebilir, ama bunu yapmiyor; barakada yasamayi surduruyor ve sonunda omru boyunca tek bir mucize bile gostermeden oluyor."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Now I feel sleepy but I am not going to sleep. I get hold of a piece of paper and a pen and I am going to write. I feel within me a terrible power. I thought it all over as long ago as yesterday. It will be the story about a miracle worker who is living in our time and who doesn't work any miracles. He knows that he is a miracle worker and that he can perform any miracle, but he doesn't do so. He is thrown out of his flat and he knows that he only has to wave a finger and the flat will remain his, but he doesn't do this; he submissively moves out of the flat and lives out of town in a shed. He is capable of turning this shed into a fine brick house, but he doesn't do this; he carries on living in the shed and eventually dies, without having done a single miracle in the whole of his life."
-
-
Amerikali yazar, besteci ve gezgin Paul (Frederic) Bowles’un dogum yildonumu (30 Aralik 1910)
“Yine aylar gecmiş, Col'e gidebilecek parayi hala biriktirememisler. Gumus liralari saklamislar, cunku ucu de Targui'ye asikmis. Huzunleri de surup gidiyormus. Gunun birinde, 'Bizim sonumuz boyle gelecek,' demisler. 'Hep uzgun kalacagiz ve Col'de cay icemeyecegiz. Demek ki hemen gitmeliyiz oraya. Paramız olmasa da'. Ellerindeki butun paralari birlestirmis, gumus liralari bile katmis, bir caydanlik, bir tepsi ve uc bardak satin almislar, kalaniyla da El Golea'ya otobus bileti almislar. Pek az paralari kalmis. Onu da son kurusuna kadar, kervaniyla guneye giden bir bakamar'a vermisler. Adam buna karsilik onlarin kervanina katilip develere binmelerine izin vermis. Bir aksam, gunesin batmasina yakin, kocaman kumullarin oraya varmislar. 'Iste Col'e geldik,' diye dusunmusler. 'Cayi yapalim.' Ay dogmuş, butun erkekler uykuya yatmis, bir tek nobetci kalmis. O da develerin yaninda oturuyor, kavalini caliyormuş." Ismail parmaklarini agzina goturup oynatti. Utka, Mimuna ve Aysa, ellerinde tepsi, caydanlık ve bardaklarla, sessizce kervandan uzaklasmislar. Col'un tumunu gorebilmek icin en yuksek kumulu arayacaklarmis. Caylarini da o zaman yapacaklarmis. Uzun sure yurumusler. Utka, 'Yuksek bir kumul goruyorum,' demis. Oraya yuruyup tepesine tirmanmislar. Mimuna, 'Ben surada bir kumul goruyorum, o bizimkinden cok daha yuksek.Oradan ta In Salah'a kadar olan alani gorebiliriz.' demis. Oraya gitmisler ama tepeye tirmandiklarinda Aysa, 'Bakin!' demis, 'Iste en yuksek kumul. Tamanrasseti'i bile gorebiliriz oradan. Targui'nin yasadigi yer orasi!' Gunes dogmus, onlar yurumeyi surdurmusler. Ogle oldugunda ortalik cok fazla sicak olmus ama kumula varmislar, tepeye dogru tirmanmislar, tirmanmislar. Doruga varinca, cok yorgun olduklarini hissetmisler. 'Once biraz dinlenelim, sonra cayi yapariz,' demisler. Uyumadan once tepsiyi caydanligi ve bardaklari ortaya cikarip hazirlamislar. Sonra uzanıp uyumuslar. Daha sonra. ‘Ismail susup Port'a bakti. Gunler sonra oradan baska kervan geciyormuş, adamin biri en yuksek kumulun tepesinde bir seyler gormus. Ne olduguna bakmak icin oraya tirmanmis. Utka, Mimuna ve Aysa’yi bulmus. Hala orada, uykuya daldiklari andakinden farksiz bicimde yatiyorlarmis. Her uc bardak da.’ Ismail kendi Cay bardagini havaya kaldirip gosterdi. ‘kumlarla doluymuş. Iste böyle icmisler Col’de caylarini.” Esirgeyen Gokyuzu
https://images-na.ssl-images-amazon....18joV3LWhL.jpg
“Many months go by, and still they can’t earn enough money to go to the Sahara. They have kept the silver pieces, because all three are in love with the Targui. And they are always sad. One day they say: ‘We are going to finish like this-always sad, without ever having tea in the Sahara-so now we must go anyway, even without money.’ And they put all their money together, even the three silver pieces, and they buy a teapot and a tray and three glasses, and they buy bus tickets to El Golea.And there they have only a little money left, and they give it all to a bachhamar who is taking his caravan south to the Sahara. So he lets them ride with his caravan. And one night, when the sun is going to go down, they come to the great dunes of sand, and they think: ‘Ah, now we are in the Sahara; we are going to make tea.’ The moon comes up, all the men are asleep except the guard. He is sitting with the camels playing his flute.” Smail wriggled his fingers in front of his mouth. “Outka, Mimouna and Aicha go away from the caravan quietly with their tray and their teapot and their glasses. They are going to look for the highest dune so they can see all the Sahara. Then they are going to make tea. They walk a long time. Outka says: ‘I see a high dune,’ and they go to it and climb up to the top. Then Mimouna says: ‘I see a dune over there. It’s much higher and we can see all the way to In Salah from it.’ So they go to it, and it is much higher. But when they get to the top, Aicha says: ‘Look! There’s the highest dune of all. We can see to Tamanrasset. That’s where the Targui lives.’ The sun came up and they kept walking. At noon they were very hot. But they came to the dune and they climbed and climbed. When they got to the top they were very tired and they said: ‘We’ll rest a little and then make tea.’ But first they set out the tray and the teapot and the glasses. Then they lay down and slept. And then” -Smail paused and looked at Port- “Many days later another caravan was passing and a man saw something on top of the highest dune there. And when they went up to see, they found Outka, Mimouna and Aicha; they were still there, lying the same way as when they had gone to sleep.And all three of the glasses,” he held up his own little tea glass, “were full of sand. That was how they had their tea in the Sahara.”
-
Kirmizi Gul (The Rose Tattoo, 1955) filminin Bessie karakteri, Yarin Aglayacagim (I'll Cry Tomorrow, 1955) filminin Katie Roth karakteri, Dort Kraliceli Kral (The King and Four Queens, 1956) filminin Ma McDade karakteri, Vahsi Mucadele (Gunfight at the O.K. Corral, 1957) filminin Kate Fisher karakteri ve Parmakliklar Ardinda (Cool Hand Luke, 1967) filminin Arletta karakteri Akademi Odullu Cennet Yolu (East of Eden, 1955. En Iyi Yardimci Kadin Oyuncu) Amerikali aktris (Catherine Josephine Van Fleet) Jo Van Fleet'in dogum yildonumu (30 Aralik 1915)
https://i.ytimg.com/vi/nePhbN5Ywlc/hqdefault.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DvqWSw1XgAAsEeo.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DvqW9ZuXQAActtn.jpg
-
Italyan yazar, sair ve dil bilimci Gavino Ledda'nin dogum gunu (30 Aralik 1938)
"Yirmi yasina kadar okuma yazma bilmedigi halde simdi bir dil bilimi uzmani olan Sardunyali coban Gavino Ledda'nın gercek oykusu. Babasi, henuz altı yasindayken Gavino'yu okuldan alir. Baska secenegi yoktur; egitim, zenginlere ozgu bir ayricaliktir ve Gavino coban olmak zorundadir. Okuldan alininca, cocuklugunu ve ergenlik caginin buyuk bolumunu daglarda babasinin koyunlarini guderek ve munzevi bir yasam surerek gecirir. Gavino Sardunya'dan ayrilmaya calisir, ama babasi ona ihtiyacı olan yazili izni vermez. Bu arada babasi davarlarini satar, kizini hizmetcilik yapmaya, ogullarini da caliamaya yollar. Daha sonra sira, babasinin cikarlari dogrultusunda, Gavino'nun orduya yazilmasi ve bir meslek ogrenmesine gelir. Babası Gavino'ya ogretmenlik ederek ona ilkokul diplomasi aldirir ve boylece onun gonullu olarak orduya katilmasini saglar. Gavino ordudayken, birkac yil sonra lise diplomasini alir ve universiteye gitmeye karar verir. Eve dondugunde babasi onu gene coban yapar, ama Gavino anakaraya donmeye azimlidir." Babam Ve Ustam
http://image.anobii.com/anobi/image_...a92811b01a0ef9
"La storia di Gavino Ledda si svolge a Siligo, in provincia di Sassari, in una famiglia di pastori contadini. Il padre preleva Gavino dalla scuola a soli sei anni. Gavino non sa ancora né leggere né scrivere: il padre lo condanna, di fatto, all'analfabetismo.Il padre insegna a Gavino gradatamente la vita pastorale i suoi insegnamenti sono però sempre impartiti con una certa durezza e spesso conditi da percosse. Egli, ancora bambino, fa molta fatica ad adattarsi a vivere e lavorare da solo a Baddevrùstana.Gavino trascorre così la propria infanzia e l'adolescenza lavorando con il padre, e relegato all'interno del podere. Ma ben presto Gavino inizierà a riscattarsi, inizialmente con lo studio della musica ed in particolare della fisarmonica.L'emancipazione: il servizio militare Consigliato dal suo insegnante di musica inizia a studiare per conseguire la quinta elementare da privatista, licenza che conseguirà dopo aver avuto il consenso del padre. Da questo momento Gavino sviluppa un amore profondo per lo studio, e una tenace volontà di emanciparsi dalla propria condizione di pastore analfabeta relegato in un contesto restrittivo e di isolamento."
-
Lon Chaney Jr., Burgess Meredith, Betty Field'şn rol aldigi drama Fareler ve Insanlar (Of Mice and Men - Uomini e topi), 30 Aralik 1939'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...9,1000_AL_.jpg
-
1915 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Fransiz oyun, roman ve deneme yazari, sanat tarihcisi Romain Rolland'in olum yil donumu (30 Aralik 1944)
"Ben de Voltaire gibi dusunuyorum: Birkac sinek isirigi, kosan ati durduramaz. / Penso come Voltaire che qualche puntura di mosca non può rallentare la corsa di un cavallo focoso."Romain Rolland, Beethoven
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Iyilikten baska bir ustunluk gostergesi tanimiyorum. Karakterin buyuk olmadigi bir yerde, buyuk bir insan yoktur, buyuk bir sanatci bile yoktur, buyuk bir eylem adami yoktur; yalnizca kalabaliklarin ucuz ve kisa alkislarini toplayan, topragindan cikarilmis putlar vardir; zaman hepsini yok edecektir. Basarinin onemi yoktur. Soz konusu olan buyuk olmaktir, buyuk gorunmek degil.”
https://www.musicologie.org/theses/images/beethoven.jpg
“Je ne reconnais pas d'autre signe de supériorité que la bonté. » Où le caractère n'est pas grand, il n'y a pas de grand homme, il n'y a méme pas de grand artiste, ni de grand homme d'action; il n'y a que des idoles creuses pour la vile multitude : le temps les détruit ensemble. Peu nous importe le succès. Il s'agit d'être grand, et non de le paraître.”
-
Amerikali sarkici, soz yazari, sair ve gorsel sanatci Patricia Lee 'Patti' Smith’in dogum gunu (30 Aralik 1946)
https://78.media.tumblr.com/81059f1b...duwho1_500.gif
https://pbs.twimg.com/media/DvqeXp_XgAAqXmr.jpg
“—Seni seviyorum, diye fisildadim herkese ve hepsine, hickimseye ve hic birisine.
—Derinden sev, dedigini duydum.
Ve sonra disari ciktim. Dogrudan ruyamin alacakaranligina daldim. Toz bulutlari yoktu, herhangi birinin burada olduguna dair bir emare de ama uzerinde durmadim. Kendi sansimi kendim yaratirdim. Col manzarasi degismiyordu: gunun birinde doldurarak kendimi egleyecegim uzun, dumduz bir parsomen tomari. Her seyi animsayacak ve sonra hepsini bir bir yazacagim. Bir palto icin arya. Bir kafe icin agit. Iste bunu dusunuyordum, ruyamda, ellerime bakarken.” M Treni
"Havadaki titresimi hissedebiliyorduk; bir telas duygusu hakimdi ortama. Her sey Ay'la basladi; ulasilmaz bir siirdi Ay, ya da bir zamanlar oyleydi. Simdi uzerinde insanlar yuruyordu, Tanrilarin incisinin uzerinde lastik izleri vardi. Belki de zamanin akisini, icinde bulundugumuz on yilin son yazini yasadigimizi fark etmekten kaynaklaniyordu telasimiz. Bazen ellerimi kaldirip durdurmak istiyordum. Ama neyi durdurmak ? Belki de buyumeyi." Coluk Cocuk
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Yet you could feel a vibration in the air, a sense of hastening. It had started with the moon, inaccessible poem that it was. Now men had walked upon it, rubber treads on a pearl of the gods. Perhaps it was an awareness of time passing, the last summer of the decade. Sometimes I just wanted to raise my hands and stop. But stop what? Maybe just growing up.”
-
Ingiliz matematikci ve filizof Alfred North Whitehead'in olum yildonumu (30 Aralik 1947)
https://www.azquotes.com/picture-quo...d-31-36-35.jpg
"Akillarimiz sinirli fakat bu sinirliligin sartlari icerisinde sonsuz olasiliklarla cevrilmisiz; iste hayatin gayesi bu sonsuzluktan kavrayabildigimiz kadar cok sey kavramak."
https://izquotes.com/quotes-pictures...ead-197382.jpg
"Kopek kucaginiza sicrarsa sizi sevdigi icindir, kedi ayni seyi yaparsa kucaginiz sicak oldugu icindir."
"Deliler bilgisiz hayal gucu ile, ukalalar hayal gucsuz bilgi ile hareket ederler. Bir universitenin baslica gorevi hayal gucu ile tecrubeyi birbirine kaynak etmektir. / Fools act on imagination without knowledge; pedants act on knowledge without imagination. The task of a university is to weld together imagination and experience."
https://images-na.ssl-images-amazon....sS%2BePZFL.jpg
-
Ilk NTSC (National Television System Committee) sistemli televizyon cihazlari 30 Aralik 1953'de piyasaya verildi. RCA firmasının urettiği bu cihazlarin tanesi 1.175 dolardan satisa sunuldu.
https://pbs.twimg.com/media/DvqpoLpW0AAtkar.jpg
-
Kanadali roman yazari Douglas Coupland'in dogum gunu (30 Aralik 1961)
"Derler ki, insan asik oldugunda, gundelik dunyanin yaninda ilerleyen yeni bir paralel evrene girermis. Baska hiç kimsenin giremeyecegi kucuk bir evrenmis bu; iki kisilik bir ulke, ozel, fanus gibi korunakli, hic bitmeyen bir esprinin icinde yasarmiscasina mutlu. Ama bence bu dogru degil. Bence gercek evren, ask bitince patlayarak sacilan tehlike; insanin dunyasi yikilip tutunacak bir dali kalmadiginda ortaya cikan gerceklik. Ben simdi bu gercekligin icindeyim." Uc harfli kelime : Ask.
https://images-na.ssl-images-amazon....1ya-qGfYOL.jpg
"People say that when you're in love you enter a new parallel universe that runs alongside our everyday world - a small universe where nothing else can intrude - a republic of two, hypnotic, exclusive and bubbly, like you're living inside a punch line that just won't end. But I don't think this is true. I think that being in love simply makes you feel even more connected to the rest of the species. I'm living in right now."
-
Dawsons Creek dizisinin Andie Mcphee karakteri, Amerikali aktris Meredith (Leigh) Monroe'nun dogum gunu (30 Aralik 1969)
http://www.etonline.com/sites/defaul...ith_monroe.jpg
https://media1.popsugar-assets.com/f...die-McPhee.jpg