Ozzy Osbourne, Ted Nugent, Alice Cooper, Rob Zombie ve Black Sabbath gruplariyla konserlere cikan rock davulcusu Tommy Clufetos'un dogum gunu (30 Aralik 1979)
https://pbs.twimg.com/media/Dvp3chvWkAEoD09.jpg
Printable View
Ozzy Osbourne, Ted Nugent, Alice Cooper, Rob Zombie ve Black Sabbath gruplariyla konserlere cikan rock davulcusu Tommy Clufetos'un dogum gunu (30 Aralik 1979)
https://pbs.twimg.com/media/Dvp3chvWkAEoD09.jpg
Amerikali sarkici, soz yazari ve muzisyen Stevie Wonder, That Girl'u 30 Aralik 1981'de Tamla etiketiyle yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/DuymKJlWoAIALBm.jpg
Smallville dizisinin Lana Lang karakteri, Guzel ve Cirkin dizisinin Catherine Chandler karakteri Kanadali aktris Kristin (Laura) Kreuk'un dogum gunu (30 Aralik 1982)
https://www.cbc.ca/burdenoftruth/con...ractersKK1.jpg
https://pre00.deviantart.net/8fd5/th...torguemada.jpg
Los Angeles Lakers'in Amerikali profesyonel basketbolcusu LeBron (Raymone) James'in dogum gunu (30 Aralik 1984)
https://s.yimg.com/ny/api/res/1.2/6l...bd3b2e6ff0d161
https://media.giphy.com/media/3ohzdN...LHtC/giphy.gif
Ingiliz Progressive rock grubu Genesis, We Can't Dance albumunun 2. single'i I Can't Dance'i 30 Aralik 1991'de Atlantic etiketiyle yayinladi.
https://img.cdandlp.com/2015/10/imgL/117713020.jpg
2 Akademi Odullu Alman asilli Amerikali aktris Luise Rainer'in olum yildonumu (30 Aralik 2014)
https://pmcvariety.files.wordpress.c...red.jpg?w=1000
https://www.thefamouspeople.com/prof...ainer-7548.jpg
"Onu hala gorebiliyorum. Kadinlarin alinlarinda goru*yorum. Sairlerin riyakarliginda. Muhtesem bir kadin sarkicinin bogazinda, bir kacagin avcunda. Tel orgulere dayali halde. Cicekli bir elbisenin uzerindeki kan damlasi seklin*de. Bohcami aciyorum, icinde ne varsa, kiris kiris olmus topraga dokuyorum. Yok iste; eski bir kasik, bir dumen, bir telsizden geriye kalanlar. Uzerine oturmak icin yere kumas sererken, topraktaki yariklar kadar uzun nefesler aliyorum. Boyle yapinca sanki ruhlari durduruyorum; onlarý titre*mekten alikoyuyorum." Patti Smith, Hayalperestler
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"I can still see it though. I see it on the foreheads of the women. In the poet’s hollow. I see it at the throat of a diva and in the palm of the deserter. Pressing against a wire fence. A drop of blood on a calico dress. I open my bundle and dump the contents in the furrows of the earth. Nothing – an old spoon, a rudder, the remains of a walkie-talkie. Spreading the cloth to rest upon I take breaths as long as the furrows. As if to quell the spirits; hold them from shaking and clanging."
“Yasadiklarindan sonra yirmi yasina geldiginde bir rock yildizi olmayacagini biliyorsun. Yirmi besine geldiginde discii ya da bir profesyonel olmayacagini da anliyorsun. Otuzlarina varmadan da bir karanlik cokmeye basliyor – zenginligi ve basariyi bir kenara birak, hayal ettigin seyi gerceklestirip gerceklestiremeyecegini merak ediyorsun. Otuz besine vardiginda o sirada yaptigin sey, temelde, hayatinin geri kalaninda da yapacagin sey oluyor; kaderine boyun egmis oluyorsun.” Douglas Coupland, Komadaki Sevgilim
https://images-na.ssl-images-amazon....1STEG9P0DL.jpg
“By the age of twenty, you know you're not going to be a rock star. By twenty-five, you know you're not going to be a dentist or any kind of professional. And by thirty, darkness starts moving in – you wonder if you're ever going to be fulfilled, let alone wealthy and successful. By thirty-five, you know, basically, what you're going to be doing for the rest of your life, and you become resigned to your fate."
”Bir ev hayal ediyoruz, bir umut dikdortgeni. Uzerinde soluk bir pike ortulu tek kisilik bir yatagin, bir iki degerli kitabin, bir pul defterinin oldugu bir oda. Rengi solmus cicekli duvar kagitlariyla kapli duvarlar, yeni yesermis bir cayir gunesle alacalanir ve bir dere, icinde iki isiltili kuregi ve mavi yelkeniyle kucuk bir teknenin bekledigi daha buyuk bir dereye dokulurken bir anda yikiliveriyor.” Patti Smith, M Treni
https://media.bloomsbury.com/rep/bj/9781408867686.jpg
"We imagine a house, a rectangle of hope. A room with a single bed with a pale coverlet, a few precious books, a stamp album. Walls papered in faded floral fall away and burst as a newborn meadow speckled with sun and a stream emptying into a greater stream where a small boat awaits with two glowing oars and one blue sail."
"Ben gencken..."
"Ne kadar gencken?"
"Yirmi yasimdan kucukken demek istiyorum. Hayati surekli hizlanan, hizini artiran bir sey sanirdim. Her yilla birlikten daha zenginlesecek, daha derinlesecek bir sey. Insan giderek daha cok sey ogrenir, daha olgunlasir, daha bir icgoru kazanir, gercegin daha cok icine girer..." Sesine bir kararsizlik geldi.
Port birdenbire guldu. "Ve simdi anliyorsun ki hic de oyle degilmis, ha? Daha cok, sigara icmeye benziyormus. Ilk birkac nefesin tadi harika. Sonuna dogru eskiyecegi, kotulesecegi insanin aklina bile gelmez. Sonra onu olagan kabul etmeye baslarsin. Birdenbire bakarsin ki, neredeyse izmaritine kadar gelmissin. Iste aciligini o zaman hissedersin." Paul Bowles
https://1.bp.blogspot.com/-43br2iR6N...64-AMIABLE.jpg
"When I was young ...
"How young?"
"Before I was twenty, I mean, I used to think that life was a thing that kept gaining impetus. It would get richer and deeper each year. You kept learning more, getting wiser, having more insight, going further into the truth —" She hesitated.
Port laughed abruptly. "And now you know it's not like that. Right? It's more like smoking a cigarette. The first few puffs it tastes wonderful, and you don't even think of its ever being used up. Then you begin taking it for granted. Suddenly you realize it's nearly burned down to the end. And then's when you're conscious of the bitter taste."
19. yuzyilin en buyuk Italyan sairlerinden Giovanni (Placido Agostino) Pascoli'nin dogum yildonumu (31 Aralik 1855)
https://image.slidesharecdn.com/giov...?cb=1333198945
Iste aciliyor gece cicekleri
sevdiklerimi andigim saatte.
Kartoplari arasýnda gorundu
aksam kelebekleri.
Bir suredir sustu cigliklar:
Orada, yalnýzca bir tek ev fisildar.
Kanatlar altinda uyur yuvalar
tipki kirpiklerin altindaki gozler gibi.
Acilmis yapraklardan yayiliyor
kokusu kirmizi cileklerin.
Bir isik parliyor orada, salonda.
Ot bitiyor mezarlar uzerinde.
Gec kalmis bir ari vizildiyor
coktan dolmus petekleri gorunce.
Boga grubu yildizlari mavi gokte
civildayarak geziniyor.
Gece boyunca yayiliyor
ruzgarla gelen koku.
Isik suzuluyor merdivenden;
birinci katta parliyor: Sondu…
Ve safak: Yapraklari kapaniyor
biraz boynu bukuk; yeseriyor
islak ve gizli vazoda
bilmem hangi yeni mutluluk.
Renkleri buyuk bir ustalikla kullanisiyla Picasso ve Kandinsky ile birlikte, modern sanatin en buyuk sanatcilarindan Fransiz Empresyonist ressam Henri Matisse’in dogum yildonumu (31 Aralik 1869)
https://pbs.twimg.com/media/DsYFk2eWsAA0GZy.jpg
Lusso calma voluttà (Luxury, calm and voluptuousness,1904)
https://img651.imageshack.us/img651/580/matisse2.jpg
La gioia di vivere (The joy of living, 1905-1906)
https://img269.imageshack.us/img269/9281/matisse3.jpg
Odalisca con i pantaloni rossi (Odalisque with Red Trousers, 1922)
http://i49.tinypic.com/1ptqpv.jpg
19. Yuzyilda Fransa'yi gercekcilik akimiyla tanistiran Fransiz ressam (Jean Désiré) Gustave Courbet'in olum yil donumu (31 Aralik 1877)
Il disperato (Le Désespéré The Desperate Man, 1844- 45)
http://www.galleryintell.com/wp-cont...perate-Man.jpg
Gli spaccapietre (Les Casseurs de pierres - The Stonebreakers, 1849)
https://pbs.twimg.com/media/DB9LymLWsAATNGL.jpg
Uruguay asilli Arjantinli sair, oyun ve kisa oyku yazari Horacio (Silvestre) Quiroga Forteza’nin dogum yildonumu (31 Aralik 1878)
“Yazarken ne arkadaslarini dusun, ne de oykunun yaratacagi etkiyi. Bir araya getirecegin kahramanlarinin icinde yasadigi o kucucuk ortamdan baska ilgini ceken hicbir sey yokmus gibi anlat oykunu. Oykudeki yasantidan baska bir sey cikmasin ortaya.”
https://upload.wikimedia.org/wikiped...io_Quiroga.jpg
“Don’t think about your friends or the impression your story will have when you write. Tell your story as if it mattered only to its small group of characters—you could have been one. There is no other way to bring your stories to life.”
“Kahramanlarini elinde tut ve oykunun sonuna kadar tutarli bir sekilde tasi. Kurguladigin yolda onlari baska sekilde gormeye kalkma. Baskalarinin goremedigi ya da gorse bile aldirmayacagi seylerle yolunu saptirma. Okuru aldatma. Oyku, laf kalabaligindan arinmis bir romandir. Oyle olmasa bile, bunu mutlak bir hakikat olarak kabullen.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Take your characters firmly by the hand and lead them to the end of the story, without deviating from the path you have drawn for them. Don’t distract yourself by writing about what your characters cannot see or what is not important for them to see. Don’t abuse the reader. A story is a novel with all the clutter cut out. Take this as an absolute truth, even though it may not be.”
Walt Disney'in Mickey Mouse'u 31 Aralik 1932'de Italya'ya geldi ve Topolino'nun ilk sayisi ile piyasaya cikti.
https://www.topopedia.it/wp-content/...opolino_n1.jpg
Ispanyol yazar ve dusunur Miguel de Unamuno y Jugo’nun olum yildonumu (31 Aralik 1936)
“Peki nedir ask? Aski kim tanimladi? Tanimlanan ask, askliktan cikar.”
https://images-na.ssl-images-amazon....1QVGwuTeyL.jpg
“And what is love? Who has ever defined love? Love once defined would cease to be love.”
-Karim piano calacak, dedi Augusto.
-Piano! Ne ise yarar bu piano?
-Ne ise mi yarar? En hos yani, is denen o lanet seye yaramamasi. Is denen seyden biktim artik.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
-My wife will play the piano, said Augusto.
-The piano! And what's the good of that? asked Liduvina.
-What's the good of it? Why, that's just what constitutes its greatest charm, that there's not a damned bit of good in it. It is of no service, as they say
1 Akademi (Kuzularin Sessizligi - The Silence of the Lambs - Il silenzio degli innocenti, 1991), 1 Golden Globe ve 4 BAFTA Odulu sahibi Galli film ve televizyon aktoru Sir (Philip) Anthony Hopkins’in dogum gunu (31 Aralik 1937)
https://www.myfilmviews.com/wp-conte...ny-Hopkins.jpg
https://media.giphy.com/media/AWmhRJg8PKMNy/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/xEtXZDHaR3q1y/giphy.gif
https://78.media.tumblr.com/18d2f677...s1e8o1_500.gif
1 Akademi (Gandhi, 1982), 1 Golden Globe ve 1 BAFTA Odulu sahibi Ingiliz aktor (Krishna Pandit Bhanji) Sir Ben Kingsley’in dogum gunu (31 Aralik 1943)
https://thenypost.files.wordpress.co...8&h=410&crop=1
https://img.buzzfeed.com/buzzfeed-st...91008234-3.gif
https://media.giphy.com/media/SwVytdgtgEw3C/giphy.gif
1970'lerin Disco Kralicesi (Queen of Disco - La regina della disco) Amerikali sarkici, soz yazari ve aktris (LaDonna Adrian Gaines) Donna Summer'in dogum yildonumu (31 Aralik 1948)
http://www.memmento.com/Files/User/i...%20collage.jpg
https://hdwallpapers.cat/wallpaper/d...llage-9YUj.jpg
Amerikali hard rock grubu Aerosmith'in eski basgitaristi Thomas William 'Tom' Hamilton'in dogum gunu (31 Aralik 1951)
http://townsquare.media/site/295/fil...m-Hamilton.jpg
Amerikali aktor Val (Edward) Kilmer’in dogum gunu (31 Aralik 1959)
https://i.pinimg.com/736x/22/c1/6e/2...f7139bb025.jpg
https://media.giphy.com/media/Q9x5i8cNAlNIs/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/SAPTsbbBHZBFm/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/SJvAOPGEvtQSk/giphy.gif
Amerikali romantik romanlar yazari Nicholas (Charles) Sparks'in dogum gunu (31Aralik 1965)
https://pbs.twimg.com/media/DvrCrPnWsAElUGw.jpg
"Keske sana duydugum hisleri resme dokecek yetenegim olsaydi zira sozlerim hep yetersiz kaliyor.Tutkun icin kirmizi, iyiligin icin acik maviyi kullandigimi hayal ediyorum. Anlayisinin derinligini yansitmak icin de acik sari.Yine de merak ediyorum.Bir sanatcinin paleti benim icin neler ifade ettigini yakalamaya yeter mi acaba?" Seninle Bir Omur
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I wish I had the talent to paint the way I feel about you, for my words always feel inadequate. I imagine using red for your passion and pale blue for your kindness and bright yellow for your unflagging optimism. And still I wonder: can even an artist’s palette capture the full range of what you mean to me?”
https://s-media-cache-ak0.pinimg.com...055b73074c.gif
– Sence askimiz ikimizi uzaklara goturebilir mi? / Tu credi che, il nostro amore potrebbe portarci via insieme?
– Bence askimiz biz her ne istersek onu yapabilir. / Io credo che, il nostro amore possa fare tutto quello che vuoi.
http://img.picturequotes.com/2/19/18...in-quote-1.jpg
“Askin en guzeli ruhu uyandiran ve bizi daha fazlasina dogru uzandirandir.Kalplerimize ates ekip de, akillarimiza huzur verendir.” Nicholas Sparks, Defter / The Notebook
https://78.media.tumblr.com/65ccb52e...proqo1_500.png
https://cc-media-foxit.fichub.com/im...a-maxw-654.jpg
"Gercekti, degil mi? Sen ve ben? Uzun zaman onceydi. Ikimiz de daha henuz cocuktuk, ama birbirimizi gercekten sevdik, degil mi? / È così strano..noi due, così tanto tempo fa, eravamo solo dei bambini ma ci amavamo sul serio noi due, vero?" Not Defteri / Le pagine della nostra vita,
https://cc-media-foxit.fichub.com/im...-maxw-1280.jpg
Allie: Sence askimiz mucizeler yaratabilir mi dersin? / Tu credi che, il nostro amore riesca a fare miracoli?
Noah: Aaa... Evet, oyle... Her seferinde seni bana getiren de bu zaten. / Oh, sì certo. È questo che ti riporta a me tutte le volte.
Allie: Sence askimiz ikimizi uzaklara goturebilir mi? / Tu credi che, il nostro amore potrebbe portarci via insieme?
Noah:Bence askimiz biz her ne istersek onu yapabilir. / Io credo che, il nostro amore possa fare tutto quello che vuoi."
Allie: Seni seviyorum. / Ti amo.
Noah: Seni seviyorum, Allie. / Ti amo, Allie.
Le pagine della nostra vita
Japon asilli Kanadali roman yazari Hiromi Goto'nun dogum gunu (31 Aralik 1966)
“Uzun, uzun, cok uzun zaman once, daha olumluler tas tabletlere ve parsomenlere olumlu dinlerini yazmaya baslamadan evvel, uc alem vardi: Ten Alemi, Ruh Alemi ve Yarim Dunya. Caglar boyu butunluk ve denge hukum surdu: Hayat, sonraki hayat ve yarim hayat en az uyaniklik, uyku ve ruya kadar dogaldi. Tum canlilar, oldukten sonra Yarim Dunya’nin ruyalar aleminde tekrar uyaniyordu. Olumluler Ten Alemi’nde gecirdikleri zamanda yasadiklari en buyuk travma aninda aciyorlardi gozlerini. Yarim Dunya’da yeniden yarim hayatlar yasiyor; olumlulugun kotuluklerinin yukunden sinanma ve cile cekme yoluyla kurtuluyorlardi. Ruh Alemi’ne gecince her turlu fiziksel kaygi kalkiyordu. Ruhlar ozgurce var oluyordu; olumlulukten ve aci cekmekten uzak. Ten’in sikintilarini hissetmeden saf ve kutsal bir durumda kaliyorlardi. En sonunda isiklari azalmaya basliyor ve tekrar Ten’e cagiriliyorlardi. Cunku hayatla baglantisi olmayan ruh da gocmek zorundadir. Bu donguler tam bir denge icindeydi. Bir zamanlar dengeli ve ic ice olan Uc Alem birbirinden koptu ve her biri kendi basina kaldi. Daimi olumluluge SIKISIP kalan olumluler, olur olmez yeniden Ten’de dogdular. Bu degismez dongu icine hapsolduklarindan kasvetli ve umutsuz varliklar haline geldiler…”
http://1.bp.blogspot.com/-BIAPlFMbFg...oto-706093.JPG
"Long, long, long ago, before mortals began to inscribe mortal religions onto stone tablets and parchment, there was a time of the Three Realms: the Realm of Flesh, the Realm of Spirit, and Half World. For eons it was a time of wholeness and balance; Life, After Life, and Half Life were as natural as awake, asleep, and dreaming. All living things died only to awaken in the dream land of Half World. Mortals awoke to the moment of the greatest trauma they had experienced during their time in the Realm of Flesh. In Half World they relived Half Lives, until they had worked through their burdens of mortal ills, through trial and tribulation. Wrongdoings, doubts, fears, terror, pain, hatred, suffering, all the ills of mortality had to be integrated and resolved before they could rise from mortal fetters into light and Spirit. Once in the Realm of Spirit, all physical cares disappeared. Spirits existed freely, unbounded by mortality and suffering, untroubled by Flesh, in a state pure and holy. Until eventually their light began to grow dim, and they were called back into Flesh once more. For without connections to Life, Spirit, too, shall pass away..."
" 'Hatirlamak istemiyorum,' diye fisildadi Melanie. Hissizlesmisti. Bildigi her seyi yitirmisti... En degerli seylerini kaybetmisti... Tum o mucadele ve yurek sizisi, bosu bosuna. Ona en ufak bir sey kalmamisti..."
https://images.randomhouse.com/cover/9780143180296
“ 'I don't want to remember,' Melanie whispered. Senseless. To have lost all that she had ever known ... lost what had been most precious to her... All the struggle and heartache, all for nothing. At least nothing left for her..."
Dominik asilli Amerikali yazar Junot Díaz'in dogum gunu (31 Aralik 1968)
"Bir ailenin ozlemini cekmiyor musun?
Kentin en iyi lokantasindaydilar; (insanlarin hala belirttigi gibi) El Jefe de geldikçe yemegini burada yerdi. Su insanlari goruyor musun? Parmagiyla bari gosterdi. Butun bu insanlarin ailesi var, yuzlerinden anlasiliyor; onlara bagimli olan, onlarin bagimli oldugu aileler, kimileri icin bu iyi bir sey, kimileri icinse kotu. Ancak sonuc ayni boktan kapiya cikiyor, cunku iclerinden teki bile ozgur degil! Yapmak istedikleri seyi yapamazlar ya da olmak istedikleri kisi olamazlar. Dunyada kimsem olmayabilir, ama en azýndan ozgurum."
https://images-na.ssl-images-amazon....13B7h4HrEL.jpg
"Do you ever miss having a family?
They were at the only nice restaurant in the city, where El Jefe dined on his visits (they’ll stiU tell you that). You see those people? He pointed toward the bar. All those people have fam- ilies, you can tell by their faces, they have families that depend on them and that they depend on, and for some of them this is good, and for some of them this is bad. But it all amounts to the same shit because there isn’t one of them who is free. They can’t do what they want to do or be who they should be. I might have no one in the world, but at least I’m free."
"Buyrun size hayat. Kendi adýnýza derlediðiniz bütün mutluluðu, deðersiz bir þeymiþçesine, bir kalemde silip atýyorlar. Bana sorarsanýz lanet, uðursuzluk filan gibi þeyler yok. Bana kalýrsa sadece hayat var. O da yetiyor zaten."
https://images-na.ssl-images-amazon....1WFxK9Zm3L.jpg
“That’s life for you. All the happiness you gather to yourself, it will sweep away like it’s nothing. If you ask me I don’t think there are any such things as curses. I think there is only life. That’s enough.”
Avustralyali rock grubu AC/DC ilk canli konserini 31 Aralik 1973’de Avustralya, Sydney’de bulunan Chequers Nightclub’da verdi.
https://thumbs.gfycat.com/NiftySoupy...at-max-1mb.gif
http://www.acdcfans.net/wp-content/u...up-552x250.jpg
http://www.acdcfans.net/news/acdc-de...b-sydney-1973/
Ingiliz fantezi edebiyati yazari Joe Abercrombie'nin dogum gunu (31 Aralik 1974)
"Meshur barbar Logen Dokuzparmak, sansinin sonuna geldi. Buyuk bir dusmanligin kiskacinda, artik olu bir barbar olmak uzere. Ardinda kotu sarkilar ve olu arkadaslar disinda hicbir sey birakmadan...Bencilligin kusursuz ornegi Jezal'dan Luthar`in aklinda, eskrim musabakasinda bir zafer kazanmaktan daha tehlikeli bir sey yok. Ama savas icten ice kayniyor. Sakat iskenceci Engizitor Glokta icin, Jezal`in, evine bir tabutta donmesinden daha sevindirici bir sey olamaz. Gerci o herkesten nefret ediyor.Ittifak`in kalbinden sokulup alinmis bir ihanet itirafi, dostluga hic acik kapi birakmiyor. Son olulerin ardindan surdugu izler, Glokta`yi dogruca hukumetin kokusmus kalbine goturuyor. Tabii o izleri surebilecek kadar yasayabilirse..."
https://www.geeksofdoom.com/GoD/img/..._itself_01.jpg
"Logen Ninefingers, infamous barbarian, has finally run out of luck. Caught in one feud too many, he's on the verge of becoming a dead barbarian ...leaving nothing behind him but bad songs, dead friends, and a lot of happy enemies. Nobleman Captain Jezal dan Luthar, dashing officer, and paragon of selfishness, has nothing more dangerous in mind than fleecing his friends at cards and dreaming of glory in the fencing circle. But war is brewing, and on the battlefields of the frozen North they fight by altogether bloodier rules. Inquisitor Glokta, cripple turned torturer, would like nothing better than to see Jezal come home in a box. But then Glokta hates everyone: cutting treason out of the Union one confession at a time leaves little room for friendship. His latest trail of corpses may lead him right to the rotten heart of government, if he can stay alive long enough to follow it..."
Kanadali iletisim kuramcisi (Herbert) Marshall McLuhan’in olum yildonumu (31 Aralik 1980)
"Simdiki zamanda olan odur ki, artik degisim oyle buyuk bir hizla gerceklesmektedir ki, dikiz aynasi ise yaramamaktadir. Jet hiziyla giderken dikiz aynalari ise yaramazlar. Kisi,gelecekle basa cikmanin bir yolunu bulmak zorundadir. Insanoglu bundan boyle, bilinmeyen karsisinda duydugu korku yuzunden yeni olan seyleri eskisi gibi bir seylere donusturmek icin bu kadar cok enerji harcayamaz ve sanatcinin yaptigini yapmalidir. Simdiki zamana bir gorev anlayisiyla yaklasmali; tartisilmasi gereken bir cevre olarak cozumleme ve basa cikma aliskanligi gelistirmeli ki, gelecek cok daha net bir bicimde gorulebilsin" Global Koy
https://images.gr-assets.com/books/1...46l/225112.jpg
“At jet speed there is no rear-view mirror. What does one see in the rear-view mirror at motor-car speed? In the jet plane at jet speed, there is no rear-view mirror and nothing can be seen. What do you see in the rear-view mirror of a motor car? The foreseeable future. You don’t see what went past, you see what is coming. It is obvious, isn’t it? The phrase “rear-view mirror” tells you that you are looking at something that went past, but, in fact, you never do. All you can look at in the rear-view mirror is literally the foreseeable future.”
https://image.slidesharecdn.com/fina...?cb=1467794175
“Teknolojiler yalnizca insanlarin kullandigi icatlar degildir, insanlari yeniden icat eden araclardir.”
Red Hot Chili Peppers, Nirvana, Pearl Jam, 31 Aralik 1991'de California, San Francisco, Cow Palace'da birlikte yeni yil konserine ciktilar.
https://pbs.twimg.com/media/DvvaON9WsAU1nDL.jpg
Nobel Fizyoloji veya Tip Odullu Italyan norolog Rita Levi-Montalcini'nin olum yildonumu (31 Aralik 2012)
“Beynin kirisikliklari yok. Beynimiz surekli calismaya devam ederse, seksen yil sonra bile surekli kendini yeniler. Baska bircok organin tersine genclesebilir de. Ben bir ornegim. 100 yasimda yirmi yasinda sahip oldugumdan cok olanak var onumde.”
https://www.pieralevimontalcini.it/F...MONTALCINI.jpg
"Il cervello non ha rughe. Se continua a lavorare sodo, si rinnova continuamente, anche dopo gli ottant'anni. Anzi, a differenza di altri organi, può perfino migliorare. Ogi ritengo di avere più possibilità di quando avevo vent'anni, per profondità di pensiero e intuito"
https://www.marcofavorini.it/images/...-difficili.jpg
"Her seyden once, zor anlardan korkmayin. En iyisi onlardan gelir."
Netflix, Chevy Chase, Richard Dreyfuss, Andie MacDowell, Kate Micucci, Chris Parnell, Lewis Black ve George Wallace'in rol aldigi The Last Laugh'nin fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/3FluklWvJQ8?t=2
Starz, American Gods'in 2.sezon fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/Bu7V9TC3j3U?t=1
20th Century Fox, The Kid Who Would Be King'in 2.fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/rLBwwEuvAA0?t=1
LD Entertainment, Teen Spirit'in yeni fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/g5YNGg5LlFs?t=1
Fransiz Ronesans sairi Joachim du Bellay'nin olum yildonumu (1 Ocak 1560)
http://www.cultivonsnous.fr/poemes-i...in-menager.jpg
Yaptigim isten cektigim azaba bakinca,
Beni sonsuz uzuntuye bogan bas belasi endiseme ,
Ve butun o yakinmalarima bakinca;
Biliyorum hayret ediyorsun;
Nasil hala siir yazdigima...!
Siir degil yazdiklarim, Magni;
Dertlerime agit yakiyorum...!
Daha dogrusu kan aglayarak yaziyorum bunlari...!
Buna ragmen onlari yazarken haz duyuyorum...!
Iste bu yuzden gece gunduz siir yaziyorum, Magni!
Iste hep boyle soyler turkulerini;
Isini yapan isci,
Tarlasini suren ciftci,
Kutsal yolda pismanligi yasayan haci,
Kadinini ozleyen maceraci,
Kuregini ceken denizci,
Lanet okudugu hapishanenin esiri ...
https://images-eu.ssl-images-amazon....1Bj0Bss5wL.jpg
Restorasyon donemi Ingiliz oyun yazari William Wycherley'nin olum yildonumu (1 Ocak 1716)
https://www.azquotes.com/picture-quo...y-32-17-22.jpg
"Aclik, intikam, uyku onemsiz dusmanlardir, kiskanc gozleri kapatabilen ancak olumdur."
https://www.azquotes.com/picture-quo...y-57-13-28.jpg
"Ihtiyac, icatlarin anasidir."
Ingiliz-Irlandali yazar Maria Edgeworth'un dogum yildonumu (1 Ocak 1768)
https://pbs.twimg.com/media/Dv0Tk-XWkAAvCHV.jpg
https://media.allauthor.com/images/q...atever-age.jpg
"Insan yuregi kac yasinda olursa olsun; ancak ona acilan yurege karsilik verir."
Ingiliz roman, kisa hikaye, drama, deneme, biyografi ve seyahat yazari Mary Shelley, Frankenstein ya da Modern Prometheus romanini 1 Ocak 1818 tarihinde Londra, Lackington, Hughes, Harding, Mavor, & Jones yayinevi araciligiyla yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/Dv1RZ_zWsAAOYfJ.jpg
"Mukemmel bir insan, her zaman sakin ve huzurlu bir akli barindirmali ve asla bu sukuneti bozacak bir tutku ya da gecici istege izin vermemelidir. Bilginin pesinde olmanin bu kuralin disinda oldugunu dusunmuyorum. Kendinizi adadiginiz calismanin sevginizi zayiflatmaya ya da baska alasimlarin karisamadigi su basit zevklerinizi yok etmeye egilimi varsa, o calisma kesinlikle kural disidir, yani, insan aklina uygun degildir."
https://upload.wikimedia.org/wikiped...title_page.jpg
"A human being in perfection ought always to preserve a calm and peaceful mind, and never to allow passion or a transitory desire disturb his tranquility. I do not think that the pursuit of knowledge is an exception to this rule. If the study to which you apply yourself has a tendency to weaken your affections, and to destroy your taste for those simple pleasures in which no alloy can possibly mix, then that study is certainly unlawful, that is to say, not befitting the human mind."
Bazi Film Uyarlamalari
https://pbs.twimg.com/media/C6oeYbNV0AEKbqI.jpg
Ingiliz sair Arthur Hugh Cloug'in dogum yildonumu (1 Ocak 1819)
Inanin bana hic bilmezdim karsilikli duygularini kadinlarla erkeklerin
Ta ki artik sacma gelmeye baslayan bir tatilde koy tarlalarinda
Bir gun 'dur durak bilmeden' dolasirken Tennyson'in dedigi gibi
Dur durak bilmeden dolanirken hantal bir izci kiliginda
Rastlantiyla sapkasiz, bonesiz bir kiza carpana kadar gozlerim
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Never, believe me, I properly felt the relation of man to woman,
Till in some village fields in holidays now getting stupid,
One day sauntering, 'long and listless,' as Tennyson has it,
Long and listless strolling, ungainly in hobbadiboyhood,
Chanced it my eye fell aside on a capless, bonnetless maiden,
Macar sair Sándor Petőfi’nin dogum yildonumu (1 Ocak 1823)
https://madamelit.files.wordpress.co...ng?w=370&h=370
Ozgurluk ve sevmek,
Bu ikisi gerek bana!
Askim icin, yasamim
Feda olsun,
Ozgurluk ugruna askim!
Agac olurum eger agacin cicegi isen
Sen ciy isen ben cicek olurum
Ciy olurum eger gunes isigi isen
Sirf birleselim diye.
Ey guzel kiz, sen sevmek isen,
Ben bir yildiz olurum.
Ey guzel kiz, sen cehennem isen;
Olurum birleselim, diye.
https://ilmondodibabajaga.files.word...ndor-poza2.gif
Sarò albero, se sarai suo fiore.
Se tu sarai rugiada io fiore sarò.
Sarò rugiada se tu sarai raggio di sole…
Mi basta che siamo una cosa sola.
Se, fanciulla, tu sarai il paradiso:
Allora io diventerò una stella,
Se, fanciulla, tu sarai l'inferno: (per
Unirci) io sarò dannato.
Iskoc sosyal antropolog, insanbilimci ve yazar James George Frazer’in dogum yildonumu (1 Ocak 1854)
“Ýlkel insanlar dogaustu varliklarin insandan ustun oldugunu dusunmuyorlardi; cunku tanrilar, insanlarin isteklerini yerine getirmeleri icin korkutulup zorlanabiliyorlardi. Bu dusunce evresinde dunya kocaman bir demokrasi platformu olarak gorulur; ister siradan ister dogaustu olsun butun varliklarin orta derecede bir esitlik temelinde var olduguna inanilir. Fakat bildiklerinin artmasiyla insanoglu doganin buyuklugunu ve kendisinin doga icindeki acizligini acikca kavramayi ogrenir. Fakat caresizliginin farkina varmasi, hayal gucunun evrene yerlestirdigi dogaustu varliklarin gucsuzlugune dair bir inanisi beraberinde getirmez. Aksine, bu varliklarin gucune olan inanci kuvvetlendirir. Cunku dunyanin sabit ve degismez yasalara gore hareket eden kisilerustu guclerden olusan bir sistem oldugu dusuncesi henuz tam olarak zihnini aydinlatmamis veya karartmamistir. Bu dusunceye dair elbette muglak bir hissi vardir ve yalnizca buyu sanatinda degil, gunluk yasantisindaki cogu isinde bu hisse gore hareket eder. Fakat dusuncesi gelismez ve icinde yasadigi dunyayi aciklamaya calistikca dunyayi bilincli bir irade ve sahsi bir varligin kaniti olarak dusunur. Eger kendisini bu kadar zayif ve aciz goruyorsa doganinn devasa mekanizmasini kontrol eden varliklari ne kadar buyuk ve kudretli goruyor olmali! Boylece tanrilara esit oldugu dusuncesi agir agir yok olurken, kimseden yardim almayan gucleriyle yani buyuyle doganin akisini kontrol etme umidini de yitirir ve tanrilari bir zamanlar onlarla paylastigini dusundugu dogaustu guclerin tek kaynagi olarak gormeye baslar. Oyleyse, bilginin ilerlemesiyle dua ve adagin yaninda mesru bir denkleri olarak yer alan buyu ise gitgide arka plana itilir ve karanlik bir sanat seviyesine duser. Artik buyuye, tanrilarin kralliginda hem nafile hem kafirce bir saldiri gozuyle bakilir ve tanrilariyla birlikte nufuzu artan ya da azalan din adamlarinin surekli muhalefetiyle karsilasir. Bu yuzden gec bir donemde din ile batil inanc arasindaki ayrim ortaya cikinca adak ve duanin toplumun dindar ve aydin kesiminin dayanagi, buyunun ise batil inancli ve cahil kesimin siginagi oldugunu goruruz. Fakat daha sonraki bir donemde doga guclerinin sahsi varliklar oldugu dusuncesi doga yasalarinin fark edilmesinin onunu actiginda buyu, dolayli olarak kisisel iradeden bagimsiz zaruri ve sabit bir neden-sonuc akisi dusuncesine dayandigi icin dustugu itibarsiz ve dislanmis konumdan kurtularak yeniden ortaya cikar ve dogadaki nedensel sekanslari inceleyerek dogrudan dogruya bilimin yolunu acar. Simya, kimyaya zemin hazirlar.” Insan, Tanri ve Olumsuzluk
https://images.gr-assets.com/books/1...8l/3921921.jpg
“By primitive peoples the supernatural agents are not regarded as greatly, if at all, superior to man; for they may be frightened and coerced by him into doing his will. At this stage of thought the world is viewed as a great democracy; all beings in it, whether natural or supernatural, are supposed to stand on a footing of tolerable equality. But with the growth of his knowledge man learns to realise more clearly the vastness of nature and his own littleness and feebleness in presence of it. The recognition of his helplessness does not, however, carry with it a corresponding belief in the impotence of those supernatural beings with which his imagination peoples the universe. On the contrary, it enhances his conception of their power. For the idea of the world as a system of impersonal forces acting in accordance with fixed and invariable laws has not yet fully dawned or darkened upon him. The germ of the idea he certainly has, and he acts upon it, not only in magic art, but in much of the business of daily life. But the idea remains undeveloped, and so far as he attempts to explain the world he lives in, he pictures it as the manifestation of conscious will and personal agency. If then he feels himself to be so frail and slight, how vast and powerful must he deem the beings who control the gigantic machinery of nature! Thus as his old sense of equality with the gods slowly vanishes, he resigns at the same time the hope of directing the course of nature by his own unaided resources, that is, by magic, and looks more and more to the gods as the sole repositories of those supernatural powers which he once claimed to share with them. With the advance of knowledge, therefore, prayer and sacrifice assume the leading place in religious ritual; and magic, which once ranked with them as a legitimate equal, is gradually relegated to the background and sinks to the level of a black art. It is not regarded as an encroachment, at once vain and impious, on the domain of the gods, and as such encounters the steady opposition of the priests, whose reputation and influence rise or fall with those of their gods. Hence, when at a late period the distinction between religion and superstition has emerged, we find that sacrifice and prayer are the resource of the pious and enlightened portion of the community, while magic is the refuge of the superstitious and ignorant. But when, still later, the conception of the elemental forces as personal agents is giving way to the recognition of natural law; then magic, based as it implicitly is on the idea of a necessary and invariable sequence of cause and effect, independent of personal will, reappears from the obscurity and discredit into which it had fallen, and by investigating the causal sequences in nature, directly prepares the way for science. Alchemy leads up to chemistry.”