-
-
Pulitzer Odullu Amerikali sair James Merrill’in dogum yildonumu (3 Mart 1926)
Istanbul. 21 Mart. Bugun anlamsiz
Bir sitemle uyandim. Yuzumun sag yarisi
Kimildamayi reddediyor. Gulmeliyim
Korku icinde sendelerken geri kalani
Cifte yukun altinda, diger ikizi sarkmis,
Hisli ve sersemlemisken.
Burada yalnizim. Pek degil- disarida sisin icinden
Belli belirsiz ucan kelimeler: Pan Amerikan.
Iki bin bes yuz sene bu sehir dingin Dogu’nun
Ve cildirmis Bati’nin arasinda ayakta kaldi.
Karamsar olmak icin bir neden yok;
Henuz gormedigim bir suru sey var,
Aya Sofya mesela. Cay sarhosu, trasli ve giyimli...
Cin! Cin!
https://www.locussolusrarebooks.com/...g?v=1457975588
Istanbul. 21 March. I woke today
With an absurd complaint. The whole right half
Of my face refuses to move. I have to laugh
Watching the rest of it reel about in dismay
Under the double burden, while its twin
Sags on, though sentient, stupefied.
I'm here alone. Not quite-through fog outside
Loom winged letters: Pan American.
Twenty-five hundred years this city has stood between
The passive Orient and our frantic West.
I see no reason to be depressed;
There are too many other things I haven't seen,
Like Hagia Sophia. Tea drunk, shaved and dressed...
Dahin! Dahin!
-
Hollandali ressam Johannes Theodorus 'Jan' Toorop’un olum yildonumu (3 Mart 1928)
The Three Brides, 1893
https://upload.wikimedia.org/wikiped...d_helbruid.jpg
The Shell Fisher, 1904
https://upload.wikimedia.org/wikiped...SK-A-3349.jpeg
-
Amerikali cocuk romanlari yazari Patricia MacLachlan'in dogum gunu (3 Mart 1938)
“Ben yasadigim hayati degistirmek icin yaziyorum, hayatimin istedigim sekilde yol almasi icin. Ama baskalari farkli nedenlerle yaziyordur belki: ne dusunduklerini ya da neden korktuklarini daha iyi kavrayabilmek icin. Yazarlar bazen bir sorunu cozmek ya da kafalarina takilan bir soruyu yanitlamak icin yazarlar. Bunlarin hepsi yazmak icin iyi nedenler. Ve size soyleyebilecegim en onemli sey de bu. Hatta belki duyup duyabileceginiz en onemli sey. Hayatiniz boyunca.” Icimdeki Siir Dilimdeki Soz
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I, myself, write to change my life, to make it come out the way I want it to. But other people write for other reasons: to see more closely what it is they are thinking about, what they may be afraid of. Sometimes writers write to solve a problem, to answer their own question. All these reasons are good reasons. And that is the most important thing I'll ever tell you. Maybe it is the most important thing you'll ever hear. Ever.”
-
-
-
-
Fransiz roman yazari ve sosyolog Georges Perec’in olum yildonumu (3 Mart 1982)
“Pek yasadin denemez, oysa her sey coktan soylendi, coktan bitti. Topu topu yirmi bes yasindasin, ama yolun cizilmis bile. Roller hazir, etiketler de, bebekligindeki oturaktan yasliligindaki tekerlekli sandalyeye varana kadar oturulacak tum yerler orada durmus siralarini bekliyorlar. Seruvenlerin oyle iyi betimlenmis ki, en siddetli isyan bile kimsenin kilini kipirdatmayacaktir. Sen istedigin kadar sokaga cikip insanlarin sapkalarini baslarindan ucur, basina igrenc seyler tak, ciplak ayakla yuru, bildiriler yayinla, onune cikan bir kapkacciyi gecerken kursunla, bosuna, bir ise yaramayacak, duskunler yurdunun yatakhanesinde yatagin coktan yapilmis, lanetli sairler sofrasinda yerin ayrilmis. Her sey ongoruldu, her sey en ufak ayrintisina kadar hazirlandi, buyuk asklar, soguk alaycilik, istirap, bolluk, egzotizm, buyuk seruven, umutsuzluk. Sen ruhunu seytana satmayacak, ayaklarinda sandaletlerle gidip kendini Etna’ya atmayacak, dunyanin yedinci harikasini yikmayacaksin.”
https://i.idefix.com/cache/600x600-0...00078396-1.jpg
“Tu n’as guère vécu, et pourtant, tout est déjà dit, déjà fini. Tu n’as que vingt-cinq ans, mais ta route est toute tracée. Les rôles sont prêts, les étiquettes : du pot de ta première enfance au fauteuil roulant de tes vieux jours, tous les sièges sont là et attendent leur tour. Tes aventures sont si bien décrites que la révolte la plus violente ne ferait sourciller personne. Tu auras beau descendre dans la rue et envoyer dinguer les chapeaux des gens, couvrir ta tête d’immondices, aller nu-pieds, publier des manifestes, tirer des coups de revolver au passage d’un quelconque usurpateur, rien n’y fera : ton lit est déjà fait dans le dortoir de l’asile, ton couvert est mis à la table des poètes maudits. Bateau ivre, misérable miracle : le Harrar est une attraction foraine, un voyage organisé. Tout est prévu, tout est préparé dans les moindres détails : les grands élans du cœur, la froide ironie, le déchirement, la plénitude, l’exotisme, la grande aventure, le désespoir. Tu ne vendras pas ton âme au diable, tu n’iras pas, sandales aux pieds, te jeter dans l’Etna, tu ne détruiras pas la septième merveille du monde.”