-
Irlandali yazar Colm Toibin, 4 Ocak 2010'da Ingiltere Costa Book Oullerinde 'Brooklyn' romaniyla Yilin Romancisi Oudlunu kazandi.
https://4.bp.blogspot.com/-ezCpLfnCE...awards-010.jpg
"Friary Caddesi'ndeki evin ust katinda, oturma odasinin penceresinin onunde oturan Eilis Lacey, kiz kardesinin cevik adimlarla isten dondugunu gordu. Rose'un, Dublin'deki Clery's magazasinin indirimli satislarindan aldigi deri cantasý elinde, karsidan karisya, gunesten golgeye gecmesini seyretti. Rose, bej yun hirkasini omuzlarina almisti. Golf sopalari giristeydi. Eilis, birkac dakika icinde birisinin onu arayacagini ve kardesinin, yaz aksami hava iyice kararana dek donmeyecegini biliyordu."
https://d28hgpri8am2if.cloudfront.ne...1106477_hr.jpg
"Eilis Lacey, sitting at the window of the upstairs living room in the house on Friary Street, noticed her sister walking briskly from work. She watched Rose crossing the street from sunlight into shade, carrying the new leather handbag that she had bought in Clerys in Dublin in the sale. Rose was wearing a cream-coloured cardigan over her shoulders. Her golf clubs were in the hall; in a few minutes, Eilis knew, someone would call for her and her sister would not return until the summer evening had faded."
-
Italyan sarkici (pop, blues ve jazz), gitarist ve soz yazari Pino Daniele'nin olum yildonumu (4 Ocak 2015)
https://i.makeagif.com/media/1-08-2016/EEbX1W.gif
https://pbs.twimg.com/media/DwDYa1oXcAA8DKl.jpg
-
"Ne kadar da soylediklerinden emin gorunuyor degil mi? Oysa onun guvendigi seylerden hicbiri bir kadin sacinin bir tek teline bile degmezdi. Yasadigindan bile emin degildi, bir olu gibi yasiyordu cunku. Bense ellerim bombos bir adam olarak gorunuyordum, ama kendimden emindim, her seyden emindim, hem ondan cok daha emindim. Yasadigimdan emindim ve gelmekte olan olumden emindim. Evet, bundan baska bir seyim yoktu benim. Ama, hic degilse bu gercege, onun bana sahip oldugu kadar sahiptim." Yabanci
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...237-uk-300.jpg
"Aveva l’aria cosě sicura, vero? Eppure nessuna delle sue certezze valeva un capello di donna. Non era nemmeno sicuro di essere in vita dato che viveva come un morto. Io, pareva che avessi le mani vuote. Ma ero sicuro di me, sicuro di tutto, piů sicuro di lui, sicuro della mia vita e di questa morte che stava per venire. Sě, non avevo che questo. Ma perlomeno avevo in mano questa veritŕ cosě come essa aveva in mano me.Avevo avuto ragione, avevo ancora ragione, avevo sempre ragione."
-
https://s-media-cache-ak0.pinimg.com...aa33fc90e1.jpg
“Sevilmemek basit talihsizliktir; gercekten utanilacak olan ise sevmemektir.”
-
Netflix, Friends from College’in 2.sezon fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/tUidhvdnaVA?t=2
-
Bleecker Street Media, drama Arctic'in fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/8_heCHrtaSY?t=1
-
Orion Pictures, korku-gerilim The Prodigy'nin 2. fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/alcRcGb9ajY?t=1
-
Netflix, Close'un fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/YRutd4wxxpE?t=1
-
Italyan barok donem bestecisi Francesco Cavalli’nin Il Giasone operasi ilk gosterimini 5 Ocak 1649’da Venedik, Teatro San Cassiano’da yapti.
http://www.operadisc.com/images/imma...re/cavalli.jpg
http://www.librettidopera.it/giasone/immagine_05.jpg
-
Italya dogumlu Ingiliz sair Humbert Wolfe'un hem dogum (5 Ocak 1885) hem de olum yildonumu (5 Ocak 1940)
https://lordhicks.files.wordpress.co.../dscf4214e.jpg
Adi anilmayan bir dunyada, soguk bir mazide
yuruyor ince, uzun boylu delikanlilar,
gulusuyorlar ama sessizlik bozulmuyor,
cok duru seslenseler de hic ses duyulmuyor.
Umutsuzca sevdikleri seylerden konusuyorlar burada,
hava soylediklerini tasiyamayacak kadar ince.
Genc ve altinsarisiydilar, gelip aciyi buldular burada,
genclikleri ihtiyar simdi, altinsarýlari beyaz.
Yine de kalpleri ayni hala, soyle sesleniyorlar birbirlerine:
'Bir kenara kaldirdigimiz hayatlari ne yaptilar?
Gencligimizle onlar genc, altinsarilarimizla onlar mi isiyor simdi kardesim?
Biz olduk diye onlar olume gulumseyerek mi bakiyorlar?"
Haritasi cikarýlmamis bir dunyada, soguk bir arazide
sorgulayan gozlerle birbirini ariyor delikanlilar.
Gencler, altin kalpliler birbirlerine
sessiz cennetlerinde, calinan dunyalarini soruyorlar.
-
Iskoc yazar Robert Louis Stevenson, Dr. Jekyll ile Bay Hyde romanini 5 Ocak 1886 tarihinde Longmans, Green Co. araciligiyla yayinladi.
“Soru sormakla kýyamet gunu arasinda pek cok benzerlik vardir. Soru sormak bir tasi harekete gecirmek gibidir. Bir dagin tepesinde oylece oturdugunu dusun; tas baslar yuvarlanmaya ve oteki taslari da harekete gecirir; cok gecmeden, taslardan biri evinin arka bahcesinde oturan kendi halinde( hem de en son akla gelebilecek ) bir adamcagizin tepesine iniverir, ailesi de dimdizlak ortada kalir. Yok, efendim, ben ilkemden sasmam : Birinin cani burnuna gelmisse ona fazla soru sormayacaksin.''
http://www.crcstudio.org/textintrans.../36-148low.jpg
https://media.gettyimages.com/photos...re-id113440524
"I feel very strongly about putting questions; it partakes too much of the style of the day of judgment. You start a question, and it's like starting a stone. You sit quietly on the top of a hill; and away the stone goes, starting others; and presently some bland old bird (the 140 last you would have thought of) is knocked on the head in his own backgarden and the family have to change their name. No, sir, I make it a rule of mine: the more it looks like Queer Street, the less I ask."
-
Fransiz surrealist ressam Raymond Georges Yves Tanguy'in dogum yildonumu (5 ocak 1900)
Divisibilitŕ indefinita (Indefinite Divisibility, 1942)
http://antartico.altervista.org/wp-c...16-720x906.jpg
-
Ruzgar Gibi Gecti’nin Brent Tarleton’u, Amerikali aktor (George Keefer Brewer) George Reeves’in dogum yildonumu (5 Ocak 1914)
https://img1.wsimg.com/isteam/ip/573...:400,cg:true,m
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ves_-_1948.jpg
-
Isvicreli yazar, oyun yazari ve ressam Friedrich (Josef) Durrenmatt’in dogum yildonumu (5 Ocak 1921)
https://pbs.twimg.com/media/DwH69esWoAA-VVY.jpg
"Nehle de oradaydi. Toplama kamplarinda suruler halinde gorulen kamp doktorlarindan biriydi; bilimsel bir tutkuyla kitleleri oldurmeyi uzerine almis pislik sinekleri.Yuzlerce tutuklu, hava, fenol, karbonik gazla ya da gokle yer arasinda bu cehennemlik eglenceyi gercekleţtirmeye yarayacak herhangi bir seyle olduruluyordu. Yahut da gerektikce deneylerini insanlar uzerinde ve narkoz kullanmaksizin yurutuyor, ustelik buna gerekce de buluyorlardi. Cunku Reich 'in maresali canli hayvan uzerinde deney yapmayi yasaklamisti." Suphe
https://images.gr-assets.com/books/1...0l/9654254.jpg
"E lŕ, dunque, viveva anche questo dottor Nehle, del cui destino sei tanto curioso, tu che credi nell'ordine morale della terra. Era uno dei medici del lager, l'ulcera di tutti i lager; mosche sanguinarie che si davano con zelo scientifico all'eccidio in massa, che praticavano a centinaia di prigionieri punture di aria, di fenolo, di acido carbonico, e tutte le altre maledizioni che esistono tra il cielo e la terra per questi spassi infernali, oppure, quando avevan voglia, facevano i loro esperimenti sulla gente, senza narcosi, per necessitŕ, assicuravano, perché quel pancione di maresciallo del Reich aveva proibito la vivisezione degli animali."
-
Ispanyol roman, deneme yazari ve sair Juan Goytisolo’nun dogum yildonumu (5 Ocak 1931)
“Vatan tum kotu aliskanliklarin anasidir: illetten tedavi olmanin en hizli ve etkin yolu onu satmak, ihanet etmektir: nasil mi satmak? Ister pahali ister bedavaya: kime mi? En yuksek payi kim surerse ona: ya da, verip kurtulmak agulu armagani, onu hic bilmeyene, bilmek de istemeyene: ister zengine ister yoksula, umursamazin tekine ya da bir asiga: salt ihanet zevki yeter: bizi belirleyen, bizi tanimlayan, istemeden bizi bir seyin sozcusune donusturen: ustumuze bir yafta yapistiran, bize bir maske yakistiran ne varsa ondan siyrilma zevki ugruna... Harac mezat satmak her seyi.”
https://images-na.ssl-images-amazon....10LmjQcsoL.jpg
“La patria es la madre de todos los vicios : y lo más expeditivo y eficaz para curarse de ella consiste en venderla, en traicionarla : venderla? : por un plato de lentejas o por un Perú, por mucho o por nada : a quién? al mejor postor : o entregarla, regalo envenenado, a quien nada sabe ni quiere saber de ella : a un rico o a un pobre, a un indiferente, a un enamorado : por el simple, y suficiente, placer de la traición : de liberarse de aquello que nos identifica, que nos define : que nos convierte, sin quererlo, en portavoces de algo : que nos da una etiqueta y nos fabrica una máscara : qué patria? : todas : las del pasado, las del presente, las del futuro : las grandes y las chicas, las poderosas, las miserables : venta en cadena, delito continuado, traición permanente y activa.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Homeland is the mother of all vices: in order to be cured of it as rapidly and completely as possible, the best remedy is selling it, betraying it: selling it?: for a mess of potage or for all of Peru, for a great deal or for almost nothing: to whom?: to the highest bidder: or giving it, as a gift filled with poison, to someone who knows nothing about it and does not care to know anything: a rich man or a poor one, a man who is indifferent or one hopelessly in love: for one simple but sufficient reason: the pleasure of betraying...what homeland?: all of them: those of the past, the present, and the future...selling one's homeland into bondage, an endless chain of sales...an unending crime, permanent and active betrayal.”
-
-
Italyan yazar, edebiyatci, elestirmen, dilbilimci ve dusunur Umberto Eco'nun dogum yildonumu (5 Ocak 1932)
https://pbs.twimg.com/media/DwIb14nX0AEfKLQ.jpg
"Asik olma gereksinimi. Bazi seylerin olacagini onceden sezinler insan; o sirada umarsizca bir ask gereksinimi duydugu icin asik olur. Icinde asik olma istegi duydugu zaman bastigi yere dikkat etmeli insan: Ask iksiri icmis gibi ilk onune gelene asik olur. Bir maymuna bile." Foucault Sarkaci
http://img-egitimajansi.mncdn.com/as...news/54647.jpg
"Bisogno di innamorarsi. Certe cose le senti venire, non č che ti innamori perché ti innamori, ti innamori perché in quel periodo avevi un disperato bisogno di innamorarti. Nei periodi in cui senti la voglia di innamorarti devi stare attento a dove metti piede: come aver bevuto un filtro, di quelli che ti innamorerai del primo essere che incontri. Potrebbe essere un ornitorinco." Il pendolo di Foucault
https://i1.wp.com/fmanclossi.com/wp-...o-discorso.jpg
"Kitaplar inanilmak icin degil, sorgulanmak icin vardir. Bir kitabi degerlendirirken onun bize ne soyledigini degil ne anlama geldigini sorgulamaliyiz."
"Biz kimiz, diye soruyordum kendi kendime. Biz ki, Hamlet'i kapicimizdan daha gercek sayiyoruz. / Mi stavo chiedendo chi siamo noi. Noi che riteniamo Amleto piů vero del nostro portinaio"
http://img.over-blog-kiwi.com/0/82/1..._925466_03.jpg
-
Iranli sair, yazar, oyuncu, yonetmen ve ressam Furug Ferruhzad'in dogum yildonumu (5 Ocak 1935)
https://i2.wp.com/ajammc.com/wp-cont...20%2C355&ssl=1
Gunah isledim lezzet dolu bir gunah
titreyen esrik bir tenin yaninda
Tanrim ne bileyim ne yaptim ben
o karanlik susku dolu zulada
o karanlik susku dolu zulada
baktim gozlerine gizemleriyle dolu
gozlerinin caresiz isteklerinden
kalbim gogsumde cirpinip durdu
o karanlik susku dolu zulada
yaninda darmadagin oturdum
dudaklarima heves doktu dudaklari
deli kalbimin uzuncunden kurtuldum
askin oykusunu okudum kulaklarina:
seni istiyorum ey benim cananem!
ey bagri can bagislayan, seni
seni ey askim benim divanem!
kirmizi sarap camda oynadi
gozlerinde heves yalazlandi
yumusak yatakta benim bedenim
gogsunde onun sarhosca kivrandi
gunah isledim lezzet dolu bir gunah
alevli yangili bir kucakta
gunah isledim kinci, sicak
ve demirsi iki kol ortasinda
https://pbs.twimg.com/media/DEmzYssXUAAyxdv.jpg
Ho peccato, peccato, quanto piacere
nell'abbraccio caldo e ardente ho peccato
fra due braccia ho peccato
accese e forti di caldo rancore, ho peccato.
In quel luogo di buio silenzio appartato
nei suoi occhi colmi di segreti ho guardato,
nel palpito del petto furioso il mio cuore
tremava nei suoi occhi di desiderio in preghiera.
In quel luogo di buio silenzio appartato
accanto a lui al suo fianco sconvolta
la sua bocca desiderio versava tra le labbra mie,
scappata, io, dalle pene del folle mio cuore.
Gli sussurrai piano piano la melodia dell’amore:
ti voglio, ti voglio, anima mia
ti voglio, ti voglio, abbraccio che infiamma
ti voglio, amore mio pazzo.
Il desiderio nei suoi sguardi fiamme avvampava,
il vino nero nella coppa tremava e danzava.
Il mio corpo sul tenero letto
sul suo petto ubriaco oscillava.
Ho peccato, peccato, quanto piacere
accanto all'estatico fremito di un corpo.
Oddio, mio Dio, che cosa ho mai fatto
in quel luogo di buio silenzio appartato
-
Kenyali yazar Ngũgĩ wa Thiong'o’nun dogum gunu (5 Ocak 1938)
"Bu gunler icin kan dokuldu. Barakalarimizdaki lekeler kurbanlik koclardan akan kanin degil, biz yasayalim diye olen ogullarimizin ve kizlarimizin damarlarindan akan kanin lekesidir. Ve koylerimizde her yerde, pazar yerlerinde, tarlalarda, hatta havada bile dullarin ve yetimlerin feryatlarini duyuyoruz ve onlarin bu haykirislarini bastirmak icin yuksek sesle konusarak geciyoruz yanlarindan, cunku bir sey yapamiyoruz Tanrim, hicbir sey yapamiyoruz." Bir Bugday Tanesi
https://1.bp.blogspot.com/-_uvpnVQaX...of%2BWheat.jpg
“Oh Lord, are eternal blessings. Blood has been spilt for this day. Each post in our huts is smeared not with blood from the ram, but blood from the veins and skins of our sons and daughters, who died, that w emay live. And everywhere in our villages, in the market place, in the shambas, nay, even in the air, we hear the widows and orphans cry, and we pass by, talking loudly to drown their moaning, for we can do nothing, Lord, we can do nothing.”
-
-
-
Sovyet Rus yazar, oyun yazari ve sair Andrey Platonov’un olum yildonumu (5 Ocak 1951)
“Insanlar birbirlerinin sadece ekmegiyle degil ruhuyla da, biri digerini hissederek, tahayyul ederek beslenirdi; aksi takdirde ne dusunecek, nerede harcayacaklardi guven dolu, hassas yasam guclerini, uzuntulerini dagitmayi nereden ogrenip de avunacaklardi, nerede oleceklerdi fark edilmeden. Sirf kendini tahayyul ederek yasayan her insan kisa zamanda ruhunu kemirip bitirir, yoksulluklarin en kotusunde tukenir, kederden cildirarak can verirdi.”
https://images.gr-assets.com/books/1...86l/113232.jpg
“People receive nourishment from one another not only through the bread they eat but also through the soul, through sensing and imagining one another; otherwise, what can they think about, where can they spend the tender, trusting strength of life, where can they scatter their sorrow and find comfort, where can they die an unnoted death? With only the imagination of his own self to nourish him, a man soon consumes his soul, exhausting himself in the worst of proverties and dying in mindless gloom.”
-
Irlandali yazar, oyun yazari, elestirmen ve sair Samuel (Barclay) Beckett’in Godot'yu Beklerken (Waiting for Godot - Aspettando Godot) oyunu, promiyerini 5 Ocak 1953’de Paris, Théâtre de Babylone’da gerceklestirdi.
https://swh-826d.kxcdn.com/wp-conten...-for-godot.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...r_Godot%22.jpg
-
Amerikali sarkici, soz yazari, muzisyen, besteci, aktor, ressam ve yazar Marilyn Manson’in (Brian Hugh Warner) dogum gunu (5 Ocak 1969)
https://media.giphy.com/media/Jpb9UCAlwAytO/giphy.gif
https://media1.tenor.com/images/91c5...itemid=7715759
-
Amerikali sarkici ve soz yazari Bruce (Frederick Joseph) Springsteen, ilk studyo albumu Greetings from Asbury Park, N.J. 5 Ocak 1973’de Columbia Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://img.discogs.com/tcmuuAR9yE6G...-1205.jpeg.jpg
-
-
"Evinizde, sominenin yanindaki bir koltuga gomulmus rahatca otururken kendinize hic disarda neler olup bittigini sordunuz mu? Olasilikla sormamissinizdir. Elinize bir kitap alip bunu sunu okuyor ve gercekdisi kisilerle olaylardan baskalari adina heyecan duyuyorsunuz... Eglenceli, degil mi?.. Eski Romalilar da boyle yapiyorlardi, Colosseum'da oturup insanlari parcalayan vahsi hayvanlara bakarak, bu kan ve siddet manzarasi karsisinda kendilerini eglendirdiklerinde, baskalarinin eylemleriyle yasamlarina bir tat katmis oluyorlardi... Oyle ya, seyirci olmak guzel sey. Bir anahtar deliginden gizlenen yasam. Ama sunu unutmayin: Disarda 'gercekten' olaylar oluyor... Artik Colosseum yok, ancak sehir cok daha buyuk bir arena ve cok daha fazla insana yer var. O keskin penceler yirtici hayvanlarin penceleri degil artik, ama insanlarin penceleri cok daha keskin ve kotu olabilir. Uyanik ve becerikli olmalisiniz, yoksa yutulanlar arasina karisirsiniz... Uyanik olmak zorundasiniz. Ve becerikli. Yoksa sizi oldururler." Umberto Eco, Anlati Ormanlarinda Alti Gezinti
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Quando sedete a casa vostra, sprofondati confortevolmente in una poltrona davanti al camino, vi siete mai domandati che cosa accade fuori? Probabilmente no. Voi prendete un libro, e leggete di questo e di quello, e vi fate. eccitare per procura da persone e fatti irreali... Divertente, vero? Anche gli antichi romani facevano cosě, davano sapore alla loro vita attraverso delle azioni, quando se ne stavano al Colosseo e si guardavano gli animali feroci che facevano a pezzi degli esseri umani, spassandosela alla vista del sangue e del terrore. Va bene, va bene, č bello fare spettatore. La vita attraverso un buco della serratura. Ma ricordatevi: fuori di qui accadono davvero dele cose… Non c'č piů il Colosseo, ma la cittŕ č una arena assai piů grande, e c'č posto per tanta piů gente. Le zanne affilate non sono piů quelle delle belve, ma possono essere ben piů affilate e maligne. Dovete essere svelti, e bravi, o sarete divorati... Dovrete essere svelti. E bravi. O vi faranno fuori.”
-
Ingiliz ressam William Powell Frith'in dogum yildonumu (9 Ocak 1819)
Molti ritorni felici del giorno (Many Happy Returns of the Day, 1856)
https://seanmunger.files.wordpress.c...urns.jpg?w=816
La stazione ferroviaria (The Railway Station, 1862)
http://1.bp.blogspot.com/-jBhbixCFmw...ay+Station.jpg
-
Italyan gazeteci, edebiyat elestirmeni, sair, roman ve deneme yazari Giovanni Papini’nin dogum yildonumu (9 Ocak 1881)
http://www.fondazioneprimoconti.org/...nni-papini.jpg
"Yalnizca yasamin gizi olumde degil, isigin gizi de karanlikta, iyinin gizi kotulukte, dogrunun gizi yanlislikta, evetin gizi hayirdadir! Bu yuzden yasamak isteyen her Faust, yasami, tipki bir sevgiliyi kucaklar gibi, onun her seyini duyumsamak, her yanini kucaklamak, her seyin tadina varmak isteyen her tutkulu olmeye hazirlanmali, kendini olumun icine koymalidir. Bir an yogun bir bicimde yasamayi basarabilirsek, yasam agir bir olumdur, her kosnu, bu uzun can cekisin onca sicrayisindan, olum hiriltisindan biridir yalnizca." Kacan Ayna
http://image.anobii.com/anobi/image_...892a6eaaa33fb0
“Non soltanto il segreto della vita č nella morte ma il segreto della luce č nelle tenebre, il segreto del bene č nel male, il segreto della veritŕ č nell'errore, il segreto del sě č nel no! E allora ogni Faust che vuol vivere, ogni anima avida che vuol abbracciare la vita come si abbraccia un'amante per sentirla tutta, per baciarla tutta, per goderla tutta deve prepararsi a morire, deve mettersi dentro la morte. Se noi riusciamo, in qualche momento, a vivere intensamente, gli č che la vita č un lento morire e che ogni voluttŕ č uno dei tanti sobbalzi e rantoli di questa lunga agonia.”
“Ben para kazanmak icin, kendimi guzel gostermek icin, mutevazi genc kizlara ve sisman adamlara kur yapmak icin ya da kentsel sohretin defne dallarindan olusan karnavalimsi pacavrasini siyah sapkamin uzerine takmak icin yazmiyorum. Sadece icimi dokmek icin yaziyorum; akla gelebilecek en pis cukurlara icini dokmek, ey aylak baritonlarin duyarli dus gucleri.” Bitik Adam
https://images.gr-assets.com/books/1...9l/1010504.jpg
“Io non scrivo per far quattrini, non scrivo per farmi bello, non scrivo per ruffianeggiare colle modeste fanciulle e cogli uomini grassi, non scrivo neanche per metter sul mio nero cappello a cencio la carnevalesca rama d'alloro della fama cittadina. Scrivo unicamente per sfogarmi — per sfogarmi nel senso piů fognaiolo che vi sia dato pensare, delicate immaginazioni di baritoni a spasso. “
-
Italyan ressam (Vitale) Vito D'Ancona'nin olum yildonumu (9 Ocak 1884)
La signora in bianco (Lady in White, 1880) Galleria d'Arte Moderna, Milano
https://pbs.twimg.com/media/DwdV8sVXgAAwvQr.jpg
-
Tarihsel tuvaller ve portreler yapan Italyna ressam Andrea Gastaldi'nin olum yildonumu (9 Ocak 1889)
Il Sogno di Parisina (Parisina's Dream, 1852)
(Lord Byron'un siirinden ve Matteo Bandello'nun bir hikayesinden esinlenerek.)
https://pbs.twimg.com/media/DwdjrT2XQAENr6Z.jpg
-
Alman gazeteci, sair ve yazar (Kaspar Hauser / Peter Panter/ Theobald Tiger / Ignaz Wrobel) Kurt Tucholsky'nin dogum yildonumu (9 Ocak 1890)
https://pbs.twimg.com/media/Du7mpfwWoAAJMYX.jpg
Milyonlar calisirsa yasamadan,
analar bebelere yalnýz sut suyu verirse -
bu duzendir
Emekciler seslenirse: "Birakýn bizi aydinliga!
Emegi calan cikar kadiya" -
bu duzensizliktir.
Veremliler kosarsa torna tezgahina,
on uc kisi pineklerse bir odada -
bu duzendir.
Ama biri koparirsa haykirip zincirini,
Yasliligini güvence altina almak istediđini
bu duzensizliktir.
Zengin mirasyediler Isvicre karlarinda
eglenirse -ve yazin Comer sularinda -
o zaman huzur vardir.
Ama her seyde degisme tehlikesi varsa,
arsa ticareti birden yasaklanmissa -
o zaman huzursuzluk vardir.
Aslolan: Aclara kulak vermemek.
Aslolan: Caddelerin duzenini bozmamak.
Ses cikmasin yeter.
Zamanla her sey olur.
Evrimle her sey size de ulasir.
Milletvekilleriniz kesfetti iste bu gercegi
Unutmayin o zamana dek hepiniz nallari dikmeyi.
Nasil olsa mezar taslariniza yazilacaktir:
Onlar hep sessizlik ve duzen icinde yasadilar.
https://bilder.buecher.de/produkte/1.../14406135z.jpg
Wenn Millionen arbeiten, ohne zu leben,
wenn Mütter den Kindern nur Milchwasser geben –
das ist Ordnung.
Wenn Werkleute rufen: «Laßt uns ans Licht!
Wer Arbeit stiehlt, der muß vors Gericht!» -
das ist Unordnung.
Wenn Tuberkulöse zur Drehbank rennen,
wenn dreizehn in einer Stube pennen –
das ist Ordnung.
Wenn einer ausbricht mit Gebrüll,
weil er sein Alter sichern will –
das ist Unordnung.
Wenn reiche Erben im Schweizer Schnee
jubeln – und sommers am Comer See – ,
dann herrscht Ruhe.
Wenn Gefahr besteht, daß sich Dinge wandeln,
wenn verboten wird, mit dem Boden zu handeln –
dann herrscht Unordnung.
Die Hauptsache ist: Nicht auf Hungernde hören.
Die Hauptsache ist: Nicht das Straßenbild stören.
Nur nicht schrein.
Mit der Zeit wird das schon.
Alles bringt euch die Evolution.
So hat's euer Volksvertreter entdeckt.
Seid ihr bis dahin alle verreckt?
So wird man auf euern Gräbern doch lesen:
Sie sind immer ruhig und ordentlich gewesen.
-
20.yuzyilin onemli Cekoslovak roman yazari Karel Čapek’in dogum yildonumu (9 Ocak 1890)
“Gelecek onumuzde degildir, o burada bir tohum seklindedir; o zaten bizimle birliktedir ve su anda bizimle olmayan sey gelecekte de olmayacaktir. Bizler tohumu gormeyiz cunku onlar topragin altindadir; gelecegi bilemeyiz cunku icimizdedir. Bazen curumenin kokusunu alir gibi oluruz, gecmisin solgun renkli kalintýlari ile dolariz; oysa keske yasli, tortulasmis topragi delmeye calisan kac tane tombul ve beyaz filiz oldugunu gorebilseydik, ‘simdi’ denilen su zamanda, kac tane tohumun gizlice filizlendigini; yasli bitkilerin bir araya gelip, bir gun cicek veren bir hayata donusecek olan tohumu nasil besledigini, gelecegin gizli bir telasla icimizde nasil bekledigini; iste o zaman melankolimizin ve guvensizligimizin aptalca ve absurt oldugunu soylerdik, ve her seyin en guzelinin aslinda yasayan bir insan olabilmek oldugunu ve bunun aslinda buyumek oldugunu.” Bahcivanin Bir Yili
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...209-uk-300.jpg
“The future is not in front of us, for it is here already in the shape of a germ; already it is with us; and what is not with us will not be even in the future. We don’t see germs because they are underneath the earth; we don’t know the future because it is within us. Sometimes we seem to smell of decay, encumbered by the faded remains of the past; but if only we could see how many fat and white shoots are pushing forward in the old tilled soil, which is called the present day; how many seeds germinate in secret; how many old plants draw themselves together and concentrate into a living bud, which one day will burst into flowering life – if we could only see that secret swarming of the future within us, we should say that our melancholy and distrust is silly and absurd, and that the best thing of all is to be a living man – that is a man who grows.”
“Bay Rybka, o gece eve yururken her zamankinden daha neseliydi; cunku birincisi, satranc macindan galip ayrilmisti (rakibini atla ne de guzel mat etmisti, yol boyunca kendini tebrige devam etti); ikincisi, yerdeki taze ve yumusak karin o muhtesem, saf sessizlikte ayaklarinin altinda ezildigini duyabiliyordu. ‘Bu ne guzellik Tanrim’ diye dusundu Bay Rybka; karla kaplanmis bir sehir birdenbire kucucuk bir kente, metruk bir kasabaya donusur. Insan neredeyse birdenbire gece bekcilerinin ve at arabalarinin belirecegine inanir. Karin her seye kirsal bir goruntu vermesi, her seyi zaman kavramindan uzaklastirmasine ilginctir.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“That night Mr. Rybka was walking home in a particularly good mood, first because he’d won his game of chess (that was a nice checkmate with the knight, he congratulated himself as he walked along), and second because fresh snow had fallen and it crunched softly beneath his feet in the fine, pure silence. Good heavens it’s beautiful, thought Mr. Rybka; a city covered with snow is all of a sudden such a small town, such an old-fashioned little place — it almost makes you believe in night watchmen and horse-drawn carriages; it’s funny how snow makes everything seem timeless and rustic.”
-
Fransiz yazar ve feminist filozof Simone (Lucie-Ernestine-Marie-Bertrand) de Beauvoir’in dogum yildonumu (9 Ocak 1908)
http://images.slideplayer.it/33/1036...es/slide_2.jpg
“Insan kadin olarak dogmaz. Biyolojik, ruhsal, ekonomik hic bir yazgi,toplumun icinde insan disisinin takinmis oldugu cehreyi tanimlamaz; kadinlik olarak adlandirilan igdis ile erkek arasindaki bu ara urunu hazirlayip ortaya cikaran uygarligin butunudur.”
https://pbs.twimg.com/media/DLJVrgjXUAAxH5x.jpg
"Kadini kurtarmak, ozgur kilmak, onu erkekle arasindaki ilintilerin daracik dunyasina kapatmamak demektir, yoksa bu ilintileri yadsimak degil; kadin, kendisi icin var olmaya devam edecektir: iki cins de, hem birbirlerini ozne olarak kabul edecek, hem de karsilarindaki varlik icin baskasi olarak kalacaktir; iliskilerindeki karsiliklilik , insanogullarinin birbirinden ayri iki kategoryaya bolunusunun dogurdugu arzu, tutku, ask, dus, seruven gibi mucizeleri yok etmeyecektir; ve hepimizi heyecanlandiran vermek, elde etmek, birlesmek gibi sozcukler yine ayni anlama gelecektir; insanligin yarisinin koleligi ve bunun getirdigi butun o iki yuzluluk yok edildigi zaman ortaya cikacaktir insanlik denen 'varlik kesimi'nin gercek anlami ve yine ancak o zaman kadinla erkek arkadasligi gercek yuzune kavusacaktir." Kadin
-
Yeni Zelandali modernist kisa oyku yazari Katherine Mansfield'in (Beauchamp Murry) olum yildonumu (9 Ocak 1923)
"Hayat ne kadar korkunc.Yalnizlik cok guzel gorunuyor. Yapraklar gibi savruluyoruz, kimse nereye dustugumuzu bilmiyor, kimsenin umurunda degil hangi siyah nehrin bizi alip goturdugu." Album Yapragi
https://images.gr-assets.com/books/1...l/18459570.jpg
"Oh, how terrifying life was, how dreadful. It is the loneliness which is so appalling. We whirl along like leaves, and nobody knows - ťnobody cares where we fall, in what black river we float away."
"Yureklilik, soz dinlemeyen kopege benzer, bir kez kacmaya koyuldu mu ne kadar cagirmaya kalkissaniz o kadar hizla kosar." Cocuksu Bir Sey
https://pictures.abebooks.com/isbn/9...186-us-300.jpg
"Courage is like a disobedient dog, once it starts running away it flies all the faster for your attempts to recall it."
“Insan geceleri nicin degisik duyumsar kendini? Herkes uyurken uyanik olmak nicin boylesine heyecan vericidir? Gectir, vakit cok gectir. Ama gene de her an kendinizi daha uyanik duyumsarsiniz; sanki yavas yavas, neredeyse her solugunuzla, yeni, olaganustu, gun isigi dunyasindan cok daha urpertici, heyecan verici bir dunyaya uyaniyormussunuz gibi.” Bahce Partisi
https://images-na.ssl-images-amazon....1a3xkxqjkL.jpg
“Why does one feel so different at night? Why is it so exciting to be awake when everybody else is asleep? Late—it is very late! And yet every moment you feel more and more wakeful, as though you were slowly, almost with every breath, waking up into a new, wonderful, far more thrilling and exciting world than the daylight one.”
-
-
-
Amerikali oyun yazari Eugene O'Neill'in Milyoncu Marko (Marco Millions - Marco Milioni) oyunu ilk kez 9 Ocak 1928'de New York, Guild Theatre'da sahnelendi.
https://images-na.ssl-images-amazon....7L._SY445_.jpg
-
Guney Afrika dogumlu Ingiliz roman yazari Wilbur (Addison) Smith’in dogum gunu (9 Ocak 1933)
“Basini kaldirip yukari bakti ve yildizli gokte ufuktaki tek kizil yildizi secti; Tanrica Lostris'in yildiziydi bu. Onun tilsimini yuksege kaldirdi ve Tanrica'ya Ovgu'yu musiki makaminda okumaya koyuldu. Daha ilk kitayi tamamlamisti ki ofkeli ve yabacin bir gucun varliginiý hissetti. Baska bir tanri cagriya yanit vermisti, Taita da Istar"! tanidigina göre, bunun hangisi oldugunu tahmin edebiliyordu. Ovgunun ikinci kitasýna baslamasi uzerine ilersindeki kayanin ustunde bir parilti belirdi. Marduk'un tapinagindaki kurban atesinin yandigi zamanlar ocagin bakir duvarlarinda beliren kizarti gibi bir seydi bu.” Buyuculer Krali
https://images.gr-assets.com/books/1...5l/8116762.jpg
“He looked up at the sky, and from the starry firmament picked out the single red star low on the horizon, the star of the goddess Lostris. He held up her Periapt and began to chant the Praise to the Goddess. He had barely completed the first stanza when he felt an angry, alien presence. Another god had been invoked on this spot, and knowing Ishtar he could guess well enough who that was. He started on the second stanza of praise and on the bare rock ahead of him appeared a glow, like that of the copper walls of the furnace in the temple of Marduk when the sacrificial fires were burning”.
“Yuva tam onlarin hizasinda, on metre asagidaydi. Kayadaki bir yariga SIKISTIRILMIS kuru dallardan olusan buyuk bir platformu andiriyordu. Tepesi canak seklindeydi ve yesil yapraklar, yosunlar dizilmisti. Cukur kismin ortasinda iki yavru kartal titrek bacaklarinin ustunde duruyorlardi. O kadar kucuktuler ki baslarini guclukle dik tutuyorlardi. Koca gagalari tuylu govdelerine gore cok orantisizdi ve icinden ciktiklari yumurtalarin kabuklari daha uclarinda duruyordu.‘Cok cirkinler, ama ayni zamanda cok da sevimliler. Su kocaman sut gibi gozlerine bak.’ Eva guldu, sonra baslarinin ustunde cirpilan dev kanatlarin sesini duyunca korkuyla buzuldu. Once disi, sonra da erkek kartal ofkeyle haykirarak, pencelerini uzatmis, yuvalarini ve yavrularini korumaya hazir bir sekilde onlara dogru dalmisti.” Avcinin Kaderi
https://images-na.ssl-images-amazon....1zUFWTuolL.jpg
“The nest was no more than thirty feet directly below, a massive platform of dried sticks wedged into a cleft in the rock. The top was dish-shaped and lined with green leaves and reeds. In the centre of the indentation two eaglets crouched on wobbly legs, so young they could barely hold their heads upright. Their huge beaks were out of proportion to their fluffy grey bodies, and they had not yet shed the hooks on the tips with which they had battered their way through the tough shell of the eggs as they hatched. ‘They’re so adorably uglu.Look at those big milky eyes.’ Eva laughed, then ducked with alarm as the air around their heads was disrupted and filled with the sound of great wings. Shrieking with outrage, first the female and then the male eagle dived in at them, talons extended, ready to defend their nest and the young birds in it. “
-
Ingiliz roman-deneme yazari, gazeteci ve elestirmen (Eric Arthur Blair) George Orwell, Paris ve Londra'da Bes Parasiz (Down and Out in Paris and London - Senza un soldo a Parigi e Londra) romanini ilk kez 9 Ocak 1933’de yayinci Victor Gollancz araciligiyla Londra’da yayinladi.
“Meteliksiz kalmanin bana kesinlikle ogrettiđi bir iki seyi gosterebilirim. Bir daha hicbir zaman berduslarin sarhos birer ahlaksiz oldugunu dusunmeyecegim, bir peni verdim diye bir dilencinin bana minnet duymasini beklemeyecegim, issizler uyusuksa buna sasmayacagim, Selamet Ordusuna para vermeyecegim, sokakta birisinin uzattigi el ilanini geri cevirmeyecegim, SIK bir restoranda yedigim yemekten tat almayacagim. Bu bir baslangic.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“At present I do not feel that I have seen more than the fringe of poverty. Still I can point to one or two things I have definitely learned by being hard up. I shall never again think that all tramps are drunken scoundrels, nor expect a beggar to be grateful when I give him a penny, nor be surprised if men out of work lack energy, nor subscribe to the Salvation Army, nor pawn my clothes, nor refuse a handbill, nor enjoy a meal at a smart restaurant. That is a beginning.”
“Yoksullugun hos bir sey olmadigini biliyoruz; hatta bize dokunmayacak kadar uzagimizda kaldigi icin ne denli tatsiz oldugunu dusunerek kahrolmaktan aslinda zevk aliyoruz. Ama bu konuda bir sey yapmamizi beklemeyin. Siz alt siniflar adina uzuluyoruz, tipki uyuz bir kediye uzuldugumuz gibi; ama sartlarinizin duzelmesini engellemek icin elimizden geleni ardimiza koymayacagiz. Tam da bu halinizle cok daha guvenilir oldugunuz kanaatindeyiz. Su anki durum isimize geliyor ve sizi gunde bir saat dahi fazladan ozgur birakma riskini goze almayacagiz. Bu yuzden, aziz kardeslerim, madem Italya seyahatimizin masrafini cikarabilmemiz icin ter dokmeniz gerekiyor, dokun o terleri ve kahrolun.”
https://coffeestainedpages.files.wor...-in-paris1.jpg
“We know that poverty is unpleasant; in fact, since it is so remote, we rather enjoy harrowing ourselves with the thought of its unpleasantness. But don’t expect us to do anything about it. We are sorry for you lower classes, just as we are sorry for a, cat with the mange, but we will fight like devils against any improvement of your condition. We feel that you are much safer as you are. The present state of affairs suits us, and we are not going to take the risk of setting you free, even by an extra hour a day. So, dear brothers, since evidently you must sweat to pay for our trips to Italy, sweat and be damned to you.”