Originally Posted by
ressam
Bekarlığımda, yaşadığım yerlerde hiç mekan, yemek, kıyafet seçmedim. Cebimdeki paraya göre yaşamaya çalışmadım. Hep temiz, gösterişsiz ve sağlıklı olmasına dikkat ettim. Kazandığım paraya paralel hayat standartını ( !! ) değiştirmedim. Aslında temiz, sağlıklı olan her şey standarttır , gerisi emperyalizmin oyunudur. Bu oyuna en çok kadınlar düşüyor. Evlenince eşim ; '' hayatım ebeveyn banyolu, parmak iziyle çalışan çelik kapılı, çöp kanalı olan daire alalım '' diye tutturdu. Yani kapıya anahtarı takarak açmak, çöpü koridora koymak veya sokağın başındaki çöpe atmak zor geliyorsa yaşamak zaten boştur dedim ve boşadım.
İkinci evliliğimi yaparken resmen yazılı sözleşme yaptım. Sosyoloji kürsüsünde okutulacak değerde tam 27 sayfa - ortak yaşam standartları ve eşlere düşen görevler- sözleşmesi imzaladık. Elbette ki 2 yıl boyunca arkadaşlık yaptık. Birbirimizi sevdik ama ortak yaşam bambaşka bir alan. Tam 24 yıl oldu. Her konu açıldığında iyiki yapmışız bu işi diyoruz. Şimdi ise köyümüze tamamen doğal malzemelerden 2+1 ev yaparak , elektriği güneşten- rüzgardan , suyu hemen 50 metre ilerdeki doğal gözeden temin ediyoruz. 4 keçim var. Tüm süt ürünlerini kendimiz yapıyoruz. Ekmek, sebze ve diğer beceremediğimiz ( şimdilik ) şeyleri 5 hane den oluşan komşulardan alıyoruz. Hayat böyle daha basit. Kendimize kalan zaman çok daha fazla. Para ise hemen hemen gereksiz. Çocuk, önce çok yadırgadı. İnternet olmazsa sizi ziyarete gelmem dedi ama o meseleyi çözdük. Yani tüketimin ve lüksün sonu yok. Parayı daha gerekli yerlere yönlendirmek gerek.