-
Turk yazar Tezer Ozlu'nun olum yildonumu (18 Subat 1986)
"Bir zamanlar beden egitimi ogretmenliđi yapmis babam, dudugunu saklamis. Sabahlari cizgili, bol pijamasini cikarmadan dudugunu otturuyor: 'Nazliydýn nicin geldin askere? Haydi kalk! Haydi kalk!' Borazan gibi bir sesle bagiriyor.Uyanip, sabahin ilk isiklariyla birlikte kendimi Sum'un koynunda buluyorum. Babamin bu evle askerlik arasinda ne gibi bir baglanti kurabilecegini dusunuyorum. babam ev yasaminda askeri bir duzen istiyor. Bu kesin. Zengin olsa belki de kapida borazanlar caldiracak. Babamin kusagindaki Turk erkekleri ne buyuk bir ordu ve askerlik sevgisi besliyorlar."
https://www.boyutstore.com/ProductIm...shfy.06558.jpg
"My father, who was a gym trainer once upon a time, hid his whistle. In mornings, he whistles before taking off his pajamas and shouts at us: 'If you were spoiled, then why did you come to the military? Wake up, wake up!' He shouts with a sound like a trumpet…I think about what kind of relation that my father can make between this house and the military service. My father demands military order at home life. That’s for sure. If he was rich he would sound trumpets at the door.How big the love of my father’s generation for the military is."
"Yasli hemsire anneme soruyor: 'Acaba balkondan kendini atar mi?' 'Hayir. Balkondan falan atlamam. Aksine yasami cok seviyorum. Yuzlerce yil yasamak istiyorum. Benim icin neler de dusunuyorlar, diye geçiyor aklimdan. Bir sey soylemiyorum. Gereken cevabi annem veriyor. Ilaclarim veriliyor. Uzun saatler uykuyu ararken tek yardimcim kucuk radyodan dinledigim muzik. Torelli, Marcello biraz olsun durgun anlar yasatiyor. Bu hastaneyi kentin diđer onemli klinikleri izleyecek, cesit cesit hastalar taniyacak, kimiyle kavga edecek, kimiyle arkadas olacagim. Bazen dovusup, birbirimizin sacini yolacagiz. Gulumseyerek kuzu gibi elektrosok olmayi ogrenecegim. Kendimi kurtarmak istiyorum.' "
https://www.kitapsec.com/image/urun/...1455817980.jpg
"The old nurse asked to mum: 'Can she throw herself from the balcony?' 'No, I don’t. I love life. I want to live for years and years. I think about what they think about me. I don’t reply anything, mum replies on my behalf. My medication is given. While looking for the sleep for long hours, my only assistant is the music coming from a small radio. Torelli and Marcello make me relaxed a little bit. This hospital will follow other clinics of the city; I will meet different patients; will be friend and quarrel with some of them. Sometimes, I will argue them by tearing their hair. I will learn to get the electroshock by laughing without reacting. If I want to save myself. ' "
-
Italyan tenor, soz yazari ve besteci Andrea Bocelli, ilk cikisini 18 Subat 1998'de Cagliari'deki Teatro Comunale'de gosterimi yapilan Puccini'nin La Boheme operasinda Rodolfo karakteriyle yapti.
https://media.gettyimages.com/photos...re-id174308420
-
Vin Diesel, Radha Mitchell ve Cole Hauser’in rol aldigi bilim kurgu, gerilim Derin Karanlik (Pitch Black), 18 Subat 2000’de Amerika’da vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....7,1000_AL_.jpg
-
Fransiz yonetmen, yazar ve senarist Alain Robbe-Grillet'nin olum yildonumu (18 Subat 2008)
Isler yeniden guven verici bicimde akmaya basladi. Burolarda calisanlar evlerinden cikiyorlar artik, oglen atistiracaklari geleneksellesmis uc tane sandvici barindiran suni deri cantalari ellerinde. Kapinin esigine adim attiklarinda gokyuzune bakarlar ve el orgusu kahverengi atkilarini siki sikiya boyunlarina dolayip giderler. Wallas yuzunde hisseder sogugu; henuz insanýn yuzunu, acitan bir maske gibi felc eden dondurucu soguklarin zamani degilse de, dokularin soyle bir cekildigi de hissedilmiyor degil: alin SIKISIP daralir, saclarin basladigi yer kaslara yaklasir, sakaklar birbirine bitismeye calisir, beyin burnun biraz ustunde, iki gozun arasinda, derinin biraz altinda, iyi huylu kucuk bir yumruya indirgemek ister kendini. Ama duyular capcanlidir hala: Wallas duzen ve kaliciligindan hicbir ţey kaybetmemis olan bir manzaranin dikkatli bir tanigi hala; belki de, tam tersine, cizgi her turlu yumusaklik ve bezemelerinden yavas yavas siyrilip, daha bir keskinlesir." Silgiler
https://static.fnac-static.com/multi...Les-gommes.jpg
"Le déroulement rassurant s'est rétabli. A présent les employés de bureau sortent de chez eux, tenant ŕ la main la serviette de simili-cuir contenant les trois sandwiches traditionnels, pour le casse-croűte de midi. Ils lčvent les yeux vers le ciel quand ils passent le seuil de leur porte et s'en vont, en serrant autour de leur cou des cache-nez en tricot brun. Wallace sent le froid sur son visage; ce m'est pas encore l'époque de la glace coupante qui paralyse la face en un masque douloureux, mais on perçoit déjŕ comme un rétrécissement qui commence dans les tissus: le front se resserre, la naissance des cheveux se rapproche des sourcils, les tempes essayent de se re****dre, Pourtant les sens sont loin d'ętre engourdis: Wallas reste le témoin trčs attentif d'un spectacle qui n'a rien perdu de ses qualités d'ordre et de permanence; peut-ętre au contraire la ligne devient-elle plus stricte, abandonnant peu ŕ peu ses ornements et ses mollesses."
-
Ingiliz fantezi roman yazari Sir Terence David John Pratchett, 18 Subat 2009'da Kralice Elizabeth II'dan Sovalyelik unvanini aldi.
https://www.thesun.co.uk/wp-content/....jpg?strip=all
-
Fransa Ulusal Kutuphanesi, 18 Subat 2010'da Giacomo Casanova'nin Hayatimin Hikayesi'nin (Histoire De Ma Vie) orjinal el yazmasini Alman yayinci Friedrich Arnold Brockhaus'un ailesinden 7 milyon Euro karsiliginda satin aldi.
https://ds1.static.rtbf.be/article/i...8-casanova.jpg
https://upload.wikimedia.org/wikiped...rsCasanova.jpg
-
“Ben Sevilen’im ve Sethe bana ait; o benim. Comelmeden once, orada cicekleri, sari cicekleri toplayan, Sethe idi. Onlari yesil yapraklarindan kopardi. Simdi uyudugumuz yerde, yorganin uzerindeler. Tam bana gulumsemek uzereydi ki, derisiz adamlar geldi, bizi olulerle birlikte gunes isigina cikardilar, sonra da oluleri denize ittiler. Sethe suya girdi. Suyun icine. Onu itmediler. Kendisi girdi. Bana gulumsemeye hazirlanýyordu; olulerin denize itildigini gorunce kendisi suya girdi ve beni orada onsuz, yuzsuz birakti. Buldugum, sonra da koprunun altindaki o suda yitirdigim yuz Sethe’dir. Suya girince, yuzunun bana yaklastigini gordum; ayni zamanda benim de yuzumdu. Ona katilmak istedim. Onunla birlesmek. Simdi onu buldum bu evde. Bana gulumsuyor; bana gulumseyen bu yuz, benim yuzum. Onu bir daha asla yitirmeyecegim. O benim.” Toni Morrison, Sevilen
https://image.anobii.com/anobi/image...369f536edc8977
"Io sono Beloved e lei č mia. Sethe. Č lei che raccoglieva i fiori, i fiori gialli davanti al posto in cui ci si rannicchiava. Li ha separati dalle foglie. Adesso sono sulla trapunta dove dormiamo. Stava per sorridermi, quando a un tratto sono arrivati gli uomini senza pelle e ci hanno portato su alla luce del sole con i morti e li hanno spinti in mare. Sethe č entrata nel mare. Ci entrata č da sola. Non l'hanno spinta. Ci entrata da sola. Si stava preparando a sorridermi, ma quando ha visto che spingevano i morti in mare ci č entrata anche lei e m'ha lasciato lě, senza la mia faccia né la sua. Sethe č la faccia che ho trovato e ho perduto nell'aqua sotto il ponte. Quando ci sono entrata, ho visto la sua faccia venirmi incontro, ed era anche la mia faccia. Volevo unirmi a lei. Adesso l'ho trovata in questa casa. Lei mi sorride ed č la mia stessa faccia che sorride. Non la perderň di nuovo. Lei č mia."
-
"Bir kadin onemli birisidir; bazen uc kupayi da birden kazanirsin: iyi yemek, iyi seks, iyi sohbet. Cogu erkek bunlarin tekine bile razidir, ikisini elde edince de bir istiridye kadar mutlu olur. Ama dinle, bir sey soyleyecegim. Iyi bir adam iyi bir seydir, ancak dunyada iyi bir kadindan daha mukemmel bir sey yoktur. Bu annen olabilir, karin, sevgilin, kiz kardesin, ya da omuz omuza calistigin bir meslektasin olabilir. Hic fark etmez. Boyle bir tane bulunca, yanindan ayrilma. Gozunu korkutan birini gorunce de, tabanlari yagla." Toni Morrison, Ask
https://is5-ssl.mzstatic.com/image/t...1200x630bb.jpg
"Una donna č una persona importante e a volte fai l'en plein: cibo, sesso e conversazione tutto alla grande. A quasi tutti basta una sola di queste cose, se poi ne c'entrano due sono felici come una pasqua.Ma ascoltami, lascia che ti dica una cosa. Un brav'uomo č una bella cosa, ma non c'č niente di meglio di una bravissima. Puň essere tua madre, tua moglie, la tua ragazza, tua sorella o una collega. Non importa. Se la trovi, tientela stretta. Se ne vedi una cattiva, allora svignatela."
-
“Hayal gucunden yoksun olan insanlar, ask sozcugunun gercek anlamini, seksle besler, askin soytarisiyla. / People with no imagination feed it with sex, the clown of love. / Persone senza fantasia la nutrono di sesso, il pagliaccio dell'amore.”
https://images.penguinrandomhouse.co.../9780375409448
-
The CW, Supergirl'un 4.13'den bir promo yayinladi.
https://youtu.be/xlAE29a1ozI?t=1
-
Marielle Heller’ýn yonettigi, Tom Hanks’in Fred Rogers'i canlandirdigi A Beautiful Day in the Neighborhood'dan yeni bir gorsel geldi.
http://www.rereleasenews.com/wp-cont...7457_rv2-1.jpg
-
Sony Pictures, Pedro Almodóvar'in yonettigi, Antonio Banderas ve Penélope Cruz’un rol aldigi Dolor Y Gloria'dan yeni bir frahman yayinladi.
https://youtu.be/p5IqzAJslMU?t=2
-
HBO, True Detective'in sezon finalinin fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/KQYNOtPbang?t=1
-
Ronesans doneminde matematik, astronomi ve harita bilimi ile ilgilenen bilim adami ve Gunes Sistemi'nin kasifi Polonyali Nikolas Kopernik'in 546. dogum yildonumu (19 Subat 1473)
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
https://media0.giphy.com/media/RjEUR8x4G6FK8/giphy.gif
-
Italyan ressam Giovan Battista Bertucci'nin (Il Giovane) olum yildonumu (19 Subat 1614)
Nascita della Vergine, 1586. Pinacoteca Comunale di Faenza
https://pbs.twimg.com/media/DzwBXtFXcAEc_L4.jpg
-
Ingiliz tiyatrosunu 18. yuzyil boyunca her acidan etkileyen, Ingiliz aktor, oyun yazari, tiyatro yoneticisi ve yapimci David Garrick’in dogum yildonumu (19 Subat 1717)
http://www.davidgarrickhereford.org....5/1994-29a.jpg
-
Alman oyun yazari Кarl Georg Buchner'in olum yildonumu (19 Subat 1837)
http://quoteparrot.com/images/quote/...ngly-52881.jpg
"Gozlerini yukariya cevir ve seni ezen, ancak senden emdigi kan ve isteksizce odunc verdigin kollarin kadar guclu olan o ufak cete kac kisidir bir say. / Hebt die Augen auf und zählt das Häuflein eurer Presser, die nur stark sind durch das Blut, das sie euch aussaugen, und durch eure Arme, die ihr ihnen willenlos leiht. / Alzate gli occhi e contate l’esiguo numero dei vostri oppressori, resi forti soltanto dal sangue che vi succhiano."
-
Alman ressam Gabriele Munter’in dogum yildonumu (19 Subat 1877)
Der Blaue See (The Blue Sea, 1954)
http://www.lentos.at/images/Media/Ga..._blaue_See.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=FamjB5soPmU
-
-
Fransiz yazar, sair, ve gercekustucu kuramci, gercekustuculugun babasi André Breton'un dogum yildonumu (19 Subat 1896)
"Apollinaire'in 'Couleur de Temps'inin (Zamanin Rengi), Renée Maubel Konservatuvari'nda ilk oynandigi gun, antraktta Picasso'yla gorusurken bir delikanli yanima geldi, bir seyler kekeledi; sonunda, beni savasta oldugu bildirilen bir arkadaslarindan birine benzettigini anladim. Dogal olarak konusmamiz orada kaldi. Kisa bir sure sonra, Jean Paulhan araciligiyla, Paul Eluard'la yazismaya basladim, o zamana dek ikimiz de birbirimizin en ufak bir fiziksel tasarimina sahip degildik. Bir izin sirasinda beni gormeye geldi, meger Couleur de Temps'da yanima gelen oymus."ť
https://jennimoody.files.wordpress.c...0&h=312&crop=1
''Le jour de la premičre représentation de Couleur du Temps, d’Apollinaire, au Conservatoire René Maubel, comme ŕ l’entracte, je m’entretenais au balcon avec Picasso, un jeune homme s’approche de moi, balbutie quelques mots, finit par me faire entendre qu’il m’avait pris pour un de ses amis, tenu pour mort ŕ la guerre. Naturellement, nous en restons lŕ. Peu aprčs, par l’intermédiaire de Jean Paulhan, j’entre en correspondance avec Paul Eluard sans qu’alors nous n’ayons la moindre représentation physique l’un de l’autre. Au cours d’une permission, il vient me voir : c’est lui qui s’était porté vers moi ŕ Couleur du Temps."
http://www.azquotes.com/picture-quot...n-95-60-47.jpg
"Her seyi birakin. Dadayi birakin. Karinizi da, sevgilinizi de birakin. Umutlarinizi da, korkularinizi da birakin. Cocuklarinizi bir orman kosesine atin. Elde ettiginizi, karanlik icin birakin. Gerekiyorsa, rahat bir yasami ve parlak gelecek diye size sunulani da birakin. Ve yollara dusun. "ť
-
Librettosunu Tito Ricordi’nin Gabriele d'Annunzio’nun oyunundan uyarlayarak yazdigi, Riccardo Zandonai’nin besteledigi Francesca da Rimini operasi ilk kez 19 Subat 1914’de Torino, Teatro Regio’da sahnelendi.
http://fondazionecirulli.org/wp-cont...2/O0001453.jpg
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1024_.jpg
-
Roman, kisa oyku, oyun, deneme ve siirler uretmis Amerikali yazar Carson McCullers’in dogum yildonumu (19 Subat 1917)
“Ama sen hic sevmedin ki, ne Tanriyi, ne de hicbir kimseyi. Okuz derisi kadar sert ve kabasindir sen. Ama yine de tanirim seni. Ogleden sonra gideceksin, dolasip duracaksin her yerlerde de gene kanmayacaksin bir seye. Sanki bir sey kaybetmissin gibi oradan oraya dolanip duracaksin ancak. Heyecandan yiyip bitireceksin kendini. Duracak kadar hizli vuracak kalbin, cunku sevmiyorsun ve huzurun yok. Ve sonra birden sonecek icindeki sey, yikilip kalacaksin. Hicbir seyin faydasi olmayacak o zaman.” Yalniz Bir Avcidir Yurek
https://images.gr-assets.com/books/1...834l/37380.jpg
“But you haven't never loved God nor even nair person. You hard and tough as cowhide. But just the same I knows you. This afternoon you going to roam all over the place without never being satisfied. You going to traipse all around like you haves to find something lost. You going to work yourself up with excitement. Your heart going to beat hard enough to kill you because you don't love and don't have peace. And then some day you going to bust loose and be ruined.”
-
1 Akademi Odulu (Kanunsuz Silahsor / Cat Ballou, 1965), 1 BAFTA ve 1 Golden Globe Odulu sahibi Amerikali aktor Lee Marvin’in dogum yildonumu (19 Subat 1924)
http://img.over-blog-kiwi.com/0/82/5..._94b7e9_63.gif
https://38.media.tumblr.com/tumblr_l...db29o1_500.gif
-
-
Amerikali yazar William Faulkner, Agustos Isigi (Light in August) romanini 19 Subat 1932’de tamamlayip yayincisi Smith & Haas'a gonderdi.
"Cunku az zamanda ogretecegim sana, en fazla tiksinilecek iki seyin miskinlik ve bos dusunce, iki erdemin de calisma ve Tanri korkusu oldugunu."
https://images.gr-assets.com/books/1...091l/10979.jpg
“For I will have you learn soon that the two abominations are sloth and idle thinking, the two virtues are work and the fear of God.”
-
Romanyali sair Marin Sorescu'nun dogum yildonumu (19 Subat 1936)
Bir orumcek agi
Sarkiyor tavandan.
Yatagimin tam uzerinde.
Dikkat ediyorum
Biraz daha alcaliyor her gun.
Cennet merdiveni
Gonderiliyor bana - diyorum,'Yukarý'dan geliyor.
Onceki kendimin sadece hayaleti olan
Bu erimis halime ragmen
Saniyorum bedenim
Bu ince merdiven icin
Cok agir.
Dinle ruhum, sen cikmalisin once,
Yavas yavas!
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
A silken thread, spun by a spider
Hangs from the ceiling
Just above my bed.
Day by day I watch it descend.
And think, 'now heaven offers me ladder,
It reaches to me from above'.
Weakened though I be,
A shadow of my former self,
I think the ladder might not
Support my weight.
Listen, my soul, on you go ahead,
Softly, softly.
-
Amerikali sair Frederick Seidel'in dogum gunu (19 Subat 1936)
Adamin birinin aglamaya basladigini gordu bir seferinde
Ve tam zamaninda kendini tuttugunu.
Cunku erkeklerin bir turu icin aglamak, hakli olarak, bir sus olarak goruluyordu.
https://media.poetryfoundation.org/m...h=1200&fit=max
He saw a man once start wep
But stop himself in time.
Because crying for a certain sort of man is correctly considered a crime.
-
Uruguayli sair, oyun ve kisa oyku yazari Horacio Quiroga’nin olum yildonumu (19 Subat 1937)
“Yazarken ne arkadaslarini dusun, ne de oykunun yaratacagi etkiyi. Bir araya getirecegin kahramanlarinin icinde yasadigi o kucucuk ortamdan baska ilgini ceken hicbir sey yokmus gibi anlat oykunu. Oykudeki yasantidan baska bir sey cikmasin ortaya.”
https://upload.wikimedia.org/wikiped...io_Quiroga.jpg
"No pienses en tus amigos al escribir, ni en la impresión que hará tu historia. Cuenta como si tu relato no tuviera interés más que para el pequeńo ambiente de tus personajes, de los que pudiste haber sido uno. No de otro modo se obtiene la vida del cuento."
“Kahramanlarini elinde tut ve oykunun sonuna kadar tutarli bir sekilde tasi. Kurguladigin yolda onlari baska sekilde gormeye kalkma. Baskalarinin goremedigi ya da gorse bile aldirmayacagi seylerle yolunu saptirma. Okuru aldatma. Oyku, laf kalabaligindan arinmis bir romandir. Oyle olmasa bile, bunu mutlak bir hakikat olarak kabullen.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Toma los personajes de la mano y llévalos firmemente hasta el final, sin ver otra cosa que el camino que les trazaste. No te distraigas viendo tú lo que ellos no pueden o no les importa ver. No abuses del lector. Un cuento es una novela depurada de ripios. Ten esto por una verdad absoluta aunque no lo sea."
-
Amerikali sair ve roman yazari Stephen Dobyns’in dogum gunu (19 Subat 1941)
“Hizlanan otomobilimin camlarindan sevdigim herseyin uctugunu gorurum: okunmamis kitaplar, anlatilmamis fikralar, ziyaret edilmemis manzaralar.”
https://images.gr-assets.com/books/1...1l/1488027.jpg
“Through the windows of my speeding car ý see all that ý love falling away: books unread, jokes untold, landscapes unvisited.”
-
Amerika Birlesik Devletleri Kongre Kutuphanesi, 19 Subat 1949’da Ezra Pound’a, bir yil once yazmis oldugu The Pisan Cantos siir kitabi icin Amerikan tarihinin ilk Bollingen Odulunu verdi.
‘Kendi efendin ol, o vakit sayarlar seni’
siyir at kof benligini
doluyla dovulmus bir kopeksin
sismis bir saksagan sarali bir gunes altinda,
yari kara yari ak
kanadini kuyrugundan ayiramayan
siyir at kof benligini
bayagi ne denli kinin
yalanla dolanla beslenmis,
siyir at kof benligini,
yikmakta birebir, verirken acgozlu,
siyir at kof benligini
siyir at dedim.
ama hicbir sey yapmamaktansa yapmis olmak
bu kof benlik degildir bak
durustce bir kapiya vurmak
bir vurdumduymaz acsin diye
toplamak canli bir gelenegi havadan
fethedilmemis bir yalim guzel yasli bir gozden ya da
bu kof benlik degildir bak.
yapmamaktadir, ordadir asil yanilgi,
asil yanilgi bocalayan cekingenliktedir.
https://images.gr-assets.com/books/1...879l/98943.jpg
'Master thyself, then others shall thee beare'
Pull down thy vanity
Thou art a beaten dog beneath the hail,
A swollen magpie in a fitful sun,
Half black half white
Nor knowst’ou wing from tail
Pull down thy vanity
How mean thy hates
Fostered in falsity,
Pull down thy vanity,
Rathe to destroy, niggard in charity,
Pull down thy vanity,
I say pull down.
But to have done instead of not doing
this is not vanity
To have, with decency, knocked
That a Blunt should open
To have gathered from the air a live tradition
or from a fine old eye the unconquered flame
This is not vanity.
Here error is all in the not done,
all in the diffidence that faltered
-
Fransiz yazar André (Paul-Guillaume) Gide'in olum yildonumu (19 Subat 1951)
“Yirmi besimdeyken, yasami hemen hemen sadece kitaplardan taniyor ve kuskusuz bu yuzden de kendimi romanci saniyordum. Olaylarin, bizi en cok ilgilendirecek yanlarinin nasil kotu bir nihayetlilik ve alaycilikla gozlerimizden kactigini, onlari zorlamayi bilmeyene ne kadar sinirli olanaklar sagladigini ise henuz bilmiyordum.”
http://4.bp.blogspot.com/-jWN_zw7WUU.../Gide2+(2).jpg
"A vingt-cing ans je n'en connaissais rien ŕ peu prčs, que par les livres ; et c'est pourquoi sans doute je me croyais romancier ; car j'ignorais encore avec quelle malignité les événements dérobent ŕ nos yeux le côté par oů ils nous intéresseraient davantage, et combien peu de prise ils offrent ŕ qui ne sait pas les forcer."
http://aforismi.meglio.it/img/frasi/...-sincerita.jpg
"Asil ikiyuzlu, kendi yanilgisini kavrayamaz hale gelip, ictenlikle yalan soyleyendir."
http://www.frasi-celebri.net/images/...0f75ad5967.jpg
"Hicbir sey mutlulugun anisi kadar engelleyemez mutlulugu.”
-
Japon roman, oyku, deneme yazari ve film yapimcisi Ryu Murakami'nin dogum gunu (19 Subat 1952)
"Bak iste, dunya hala ayaklarimin altinda degil mi? Bu yeryuzunun ustundeyim ben ve ayni yeryuzu uzerinde agaclar, otlar, yuvasina seker tasiyan karincalar, yuvarlanan topu kovalayan kiz cocugu, kosusturan kopek de var. Bu yeryuzu sayisiz evlerden, daglardan, irmaklardan, denizden gecip her yere ulasiyor. Iste o yeryuzunun ustundeyim. Korkutucu dunya hala benim altimda bir yerlerde." Seffaf Mavi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Hey, take a good look, isn't the world still under your feet? I'm on this ground, and on this same ground are trees and grass and ants carrying sand to their nests, little girls chasing rolling balls, and puppies running. This ground runs under countless houses and mountains and rivers and seas, under everywhere. And I’m on it. Don’t be scared, I’d told myself, the world is still under me."
"Kayboldugum ani cok iyi animsiyorum. Cok farkli kosullarda kayboldugum oldu, ama kayboldugum anlar hep ayniydi. Kayboldugumu aniden anliyordum.Yavas yavas kaybolan cocuk olmaz, bir an donup bakar ki hic bilmedigi sokaklara girivermis, artik kayiptir. Yururken surekli tanidik evler, park ve yollar vardir. Ama bir koseyi dondugunde manzara aniden ve tamamen degisir. Simdi animsiyorum da, o anlardan korkardim, ama severdim de." Yok Yere
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“I remember very clearly what it was like getting lost,” he went on. “The circumstances varied, but the moment I realized I was lost was always the same. No kid ever got lost gradually. Suddenly you find yourself in unfamiliar surroundings, and that’s it, you’re lost. You’ve been walking along past familiar houses and parks and streets, and then you turn a corner and the scenery changes completely. I remember being very scared when that happened but also really liking it.”
-
1920 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Norvecli yazar Knut Hamsun’in olum yildonumu (19 Subat 1952)
“Insanin birazcik ekmegi olsa! Sokaklarda isira isira gidebilecegi, bir kucuk nefis cavdar ekmegi! Hem yuruyor, hem de bu en iyisinden cavdar ekmegini hayal ediyordum; simdi yemesi ne hos olurdu! Aclik iflahimi kesiyordu; olmeyi, yok olmayý ozledim, duygulandim, agladim. Sefaletim bitip tukenmek bilmiyordu! Ansizin sokagin ortasinda durdum, vurdum ayagimiý yere, bastim kufuru.”
https://images.gr-assets.com/books/1...307l/32585.jpg
“If only one had a piece of bread! One of those delicious little loaves of rye bread that you could munch on as you walked the streets. And I kept picturing to myself just the sort of rye bread it would have been good to have. I was bitterly hungry, wished myself dead and gone, grew sentimental and cried. There would never be an end to my misery! Then I stopped suddenly in the street, stamped my feet on the cobblestones and swore aloud.”
“Ben seni gomdum Eva, mezarinin kumlarini saygiyla optum. Seni dusundukce icimden dolgun, pembe bir hatira geciyor,gulumseyisini dusundukce uzerime Tanri'nin rahmeti serpiliyor. Sen herseyini verdin, herseyini verdin sen, kendini hic zorlamadan, cunku gerçek hayatin memnun mutlu cocuguydun sen. Ama benden bakislarini bile esirgeyen otekiler, benim butun dusuncelerime sahip cikabiliyorlar. Nicin? Bunu on iki aya, denizdeki gemilere sor, gonullerin esrarli Tanrisina sor.”
http://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/o...00355793-1.jpg
“I bury you, Eva, and in humility kiss the sand above your grave. A luxuriant, rose-red memory flowers in me when I think of you; I am as if drenched in blessing at the memory of your smile. You gave all; all did you give, and it cost you nothing, for you were the wild child of life itself. But others, the miserly ones who begrudge even a glance, can have all my thoughts. Why? Ask the twelve months and the ships on the sea; ask the mysterious God of the heart.”
-
Cin asilli Amerikali yazar Amy Tan’in dogum gunu (19 Subat 1952)
“Annem ve ben birbirimizi hicbir zaman anlamadik. Kastettigimiz seyleri hep degistirmisizdir kafamizda, ben soylenenden daha azini duymusumdur, annemse daha fazlasini.” Talih Kusu
https://creatorandcurator.files.word...eads.jpg?w=656
“My mother and I never really understood one another. We translated each other's meanings and I seemed to hear less than what was said, while my mother heard more.”
“Kizim dun, ‘Evliligim yikiliyor’ dedi bana.
Artik bu yikilisi seyretmekten baska bir sey gelmiyor elinden.
Yasli gozleri duydugu utanctan SIMSIKI kapali, bir psikiyatrist koltugunda uzaniyor. Ve saniyorum, yikiýlacak bir sey, aglanacak bir sey kalmayincaya kadar da orada uzanip duracak.
‘Yapacak bir sey yok! Hicbir ţey yok!’ diye agliyordu. Bilmiyor. Konusmuyorsa, bir seçim yapiyor demektir. Cabalamazsa, sansini sonsuza kadar yitirebilir.
Ben biliyorum bunu, cunku Cin usulune göre yetistirildim ben: Hicbir sey arzu etmemem, baska insanlarin derdini, acisini yutmam, kendi derdimle yanmam ogretildi bana.
Bense kizima bunlarin tersini ogretmis olmama karsin, o yine boyle benim gibi oldu! Benden dogdugu icin, bir kiz olarak dogdugu icin belki de. Ben de kendi annemden dogmustum, ben de kiz olarak dogmustum. Hepimiz merdivenlere benziyoruz, adim adim, cikiyoruz, iniyoruz, ama herkes ayni yone gidiyor.
Sanki bir dusu yasiyormussun gibi, ses cikarmamanin, dinleyip seyretmenin ne demek oldugunu bilirim ben. Daha fazla seyretmek istemezsen gozlerini kapatabilirsin. Ama daha fazla dinlemek istemedigin zaman ne yapabilirsin? Altmis yýl once neler oldugunu hala isitebiliyorum.”
https://images.gr-assets.com/books/1304978653l/7763.jpg
“Yesterday my daughter said to me, ‘My marriage is falling apart.’
And now all she can do is watch it falling. She lies down on a psychiatrist couch, squeezing tears out about this shame. And, I think, she will lie there until there is nothing more to fall, nothing left to cry about, everything dry.
She cried,’"No choice! No choice!’ She doesn't know. If she doesn't speak, she is making a choice. If she doesn't try, she can lose her chance forever.
I know this, because I was raised the Chinese way: I was taught to desire nothing, to swallow other people's misery, to eat my own bitterness.
And even though I taught my daughter the opposite, still she came out the same way! Maybe it is because she was born to me and she was born a girl. And I was born to my mother and I was born a girl. All of us are like stairs, one step after another, going up and down, but all going the same way.”
-
Il Postino'nun (Postaci) filminin Mario Ruoppolo'su Italyan aktor, film yonetmeni ve sair, Essiz ve unutulmaz kahkaha ustasi (Unico e indimenticato maestro della risata) Massimo Troisi'nin dogum yildonumu (19 Subat 1953)
http://blog.siciliansecrets.it/wp-co...-cucinotta.jpg
https://78.media.tumblr.com/770905f8...d7lko1_400.gif
"Gulumsemen yuzunde bir kelebek gibi yayiliyor, gulusun bir gul gibi, saplanan bir zipkin, kopuren sular gibi, gulusun aniden gelen, gumisi bir dalga gibi, bembeyaz bir okyanusun kiyilarýnda olmak gibi. Sessizligini seviyorum sanki yokmussun gibi.../ Il tuo sorriso si espande come una farfalla sul tuo viso, il tuo riso č come una rosa, una lancia che si sfila, un'acqua che prorompe, il tuo riso č un'onda d'argento repentina. Mi piaci quando taci perché sei come assente..."
https://www.youtube.com/watch?v=qzuKghRyRic
"Mario: Sevgili sair arkadasim ve yoldasim, beni bu belaya sen bulastirdin ve sen kurtaracaksin... Bana okumam icin kitaplar verdin... Dilimi pul yalamak disinda da kullanmanin yollarini ogrettin.. Asik olmam senin sucun...
Neruda: Hayýr, bunun benle bir ilgisi yok... Sana kitaplarimi verdim ama siirlerimi calmana izin vermedim... Benim Matilde icin yazdigim siiri Beatrice'e vermissin...
Mario: Siir onu yazana degil, ona ihtiyaci olana aittir...
Mario: Bu demokratik dusunceni takdir ediyorum..."
-
-
-
Ingiliz roman ve senaryo yazari Helen Fielding’in dogum gunu (19 Subat 1958)
"Hic yarari yok. Biri sizi terk ettiginde, onu ozlemenin yaninda, birlikte yarattiginiz o kucuk dunyanin yikilmasinin yaninda ve yaptiginiz ya da gordugunuz her seyin size onu hatirlatmasinin yaninda en kotusu, sizi denediklerini ve sonunda bedeninizi olusturan her bir parcaniza sevdiginiz o kisi tarafindan REDDEDILDI damgasi vurdugunu dusunmektir.” Bridget Jones'un Gunlugu,
https://media1.s-nbcnews.com/i/strea...over-split.jpg
“When someone leaves you, apart from missing them, apart from the fact that the whole little world you've created together collapses, and that everything you see or do reminds you of them, the worst is the thought that they tried you out and, in the end, the whole sum of parts adds up to you got stamped REJECT by the one you love.”
-
Amerikali feminist yazar Betty Friedan, Amerika'da ikinci dalga feminizmi atesleyen Kadinligin Gizemi'ni (The Feminine Mystique) 19 Subat 1963'de W. W. Norton and Co. araciligiyla New York'ta yayinladi.
https://img.thedailybeast.com/image/...ase_vumk3a.jpg
https://i0.wp.com/www.tor.com/wp-con...%2C385px&ssl=1
-
Amerikali bilim kurgu ve polisiye romanlari, oyku ve deneme yazari Jonathan (Allen) Lethem'in dogum gunu (19 Subat 1964)
"Yeni bir evren. Onun kivrillip bukulerek bu evrenden koptugunu, Soft'un laboratuvarindaki solucan deligi denen gobek bagindan silkinerek kurtuldugunu gozumun onune getirdim. Bu dusunce, sabahi, tepemizde civildayan kuslari, tebesirle cizilmiţ bir cizgiye benzeyen bulutu, ogrenci kurulunun dort bir yana yapistirilmis secim ilanlarini tuhaf taze bir isikla aydinlatti. Belki de bu, yeni evrenin ta kendisiydi." Yok
https://images.penguinrandomhouse.co.../9780739357255
"A new universe. I pictured it twisting away from this one, kicking free of the umbilical wormhole in Soft’s lab. The notion shed an odd, fresh light on the morning, on the twittering birds overhead, the chalk-slash of cloud, the student-council election flyers taped everywhere. Maybe this was the new universe."
"Yuregim ve asansor, dusus icinde bir dusus . Kaybettigim seyi aramam icin bir cesaret o issiz koridorlarda yuruyeyim, bir cesaret o steril laboratuvarlara gireyim diye dogrudan mideme ve fizik binalarinin o kasvetli cekirdeđine inen bir dusus. Baska nereye gidebilirdim?"
https://images.gr-assets.com/books/1...717l/16720.jpg
"My heart and the elevator, a plummet inside a plummet. Down into my stomach and the gloomy core of the physics complex, to walk those barren concrete corridors, brave those sterile labs, in search of what I’d lost. Where else could I go?"