Alıntı:
Her şey bir somun ekmekle başladı. Halep’te hiçbir şekilde kuşatma, savaş, mültecilik, kamplar, sokağa çıkma yasağı ya da böyle bir taleple uyumlu herhangi bir durum yaşanmadığı hâlde, “Açız, bize ekmek getirin!” haykırışları yükselmeye başladı. Bu çağrılara devrimciler, son derece saf bir şekilde, “Biz buradayız! Ekmek size bedava gelecek!” diyerek cevap verdi. Sanki birkaç gün önce, rejim döneminde, bu insanlar ağaç yapraklarıyla besleniyormuş gibi…
Alıntı:
Ancak mesele, ekmekten ibaret değildi. Arkasından daha fazla talep gelecek ve bu talepler, coşkulu ama hesapsız devrimciler için ağır bir yüke dönüşecekti. Göğüslerini gere gere “Bu iş bizim işimiz!” diyenler, bir anda yükümlülüklerin altında ezilecekti. Halk, bir gecede ütopya talep etmeye başlayacak; bu heyecan ve plansızlık, karşı devrimin ve eski rejimin artıklarının iştahını kabartacaktı. Basit halkın artan talepleriyle yükler çoğalacak, hatalar birikecek ve sonunda mevcut devrimin başarısızlığı gerekçesiyle karşı devrim sahneye çıkacaktı.
İdlip'te HTŞ'nin iaşesini, Türkiye veriyordu. Esad, Muhaberat eliyle uyuturucu ve silah ticareti yapıyordu. Halep ve diğer şehirlere İran, Irak ve Rusya'dan da yardımlar geliyordu. Şimdi hepsi kesildi. Şimdi hepsini HTŞ bulmak zorunda. Yiyecek, içecek nereden bulunacak? Su kaynakları, petrol ve gaz, pyd'nin kontrolündeki bölgede kaldı.