41 yil once bugun, ismi Prince olan, Minneapolis'li genc adam ilk albumu For you'u Warner Bros. Records etiketiyle piyasaya surdu. (7 Nisan 1978)
https://cdn.shopify.com/s/files/1/09...G?v=1498890633
Printable View
41 yil once bugun, ismi Prince olan, Minneapolis'li genc adam ilk albumu For you'u Warner Bros. Records etiketiyle piyasaya surdu. (7 Nisan 1978)
https://cdn.shopify.com/s/files/1/09...G?v=1498890633
Ingiliz hard rock grubu Whitesnake, 7.studyo albumu Whitesnake’i 7 Nisan 1987'de Geffen Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://whitesnake.com/wp-content/up...ws1987-560.jpg
Francis Ford Coppola'nin yonettigi, Gene Hackman, John Cazale ve Allen Garfield'in rol aldigi Konusma (The Conversation), 7 Nisan 1974'de Los Angeles, California'da gosterime girdi.
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...3NDc@._V1_.jpg
https://ckckred.files.wordpress.com/...n-original.jpg
https://38.media.tumblr.com/3607c651...q4f0o1_500.gif
Alman hukukcu, filozof, siyaset kuramcisi ve hukuk profesoru Carl Schmitt'in olum yildonumu (7 Nisan 1985)
"Cogunluk, kanunilik ve kanundisilik uzerinde diledigince tasarrufta bulunuyorsa evvela ic politikada kendi rakibini yasadisi ilan edebilir. %51'e hukmeden geriye kalan %49'u yasal yollardan yasadisi yapabilecektir. %51 pekala bizzat icinden gectigi kanunilik kapisini arkadan kilitleyebilecek ve bundan sonra kapali kapiyi muhtemelen cizmeleriyle tekmeleyecek siyasi karsitina adi bir sucluymuscasina muamelede bulunabilecektir." Kanunilik ve Mesruiyet
https://upload.wikimedia.org/wikiped...4t%2C_1932.jpg
"Kann die Mehrheit über Legalität und Illegalität nach Willkür verfügen, so kann sie vor allem ihren innerpolitischen Konkurrenten für illegal. Wer 51 v. H. beherrscht, würde die restlichen 49 v. H. auf legale Weise illegal machen können. Er dürfte auf legale Weise die Tür der Legalität, durch die er eingetreten ist, hinter sich schließen und den parteipolitischen Gegner, der dann vielleicht mit den Stiefeln gegen die verschlossene Tür tritt, als einen gemeinen Verbrecher behandeln."
"En muazzam zenginlik en korkunc sefaletle; her seye sahip olan sinif hicbir seye sahip olmayan sinifla; sahip ve malik olmaktan baska bir sey bilmeyen ve insanliktan cikmis olan burjuva hicbir seye sahip olmamakla birlikte insan olan proleterle yuzlesmek zorundadir." Parlamenter Demokrasinin Krizi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Der ungeheuerste Reichtum muß dem ungeheuersten Elend gegenüberstehen, die alles-besitzende Klasse der nichtsbesitzenden, der Bourgeois, der nur besitzt, nur hat und nichts Menschliches mehr ist, dem Proletarier."
Amerikali roman ve kýsa oyku yazari Jeffrey Eugenides, 7 Nisan 2003 tarihinde Middlesex romaniyla Pulitzer Odulunu kazandi.
"Kiyiya yaklastikca sanki kendi isiklarini sacan ve eski bir Yunanliya benzeyen Ozgurluk Aniti belirginlesti.
Kaptan Kontoulis, 'Nasil buldunuz?' diye sordu.
Lefty, 'Sanirim hayatim boyunca yetecek sayida mesale gordum ben.' dedi
Ama Desdemona sasirtici bir biçimde ve ilk defa ondan daha iyimserdi, 'En azindan bir kadin. Belki de burada insanlar her gun birbirlerini oldurmuyorlardir.' "
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Closer, crowned with her own sunrays and dressed like a classical Greek, the Statue of Liberty welcomed them.
'How do you like that?' Captain Kontoulis asked.
“'I’ve seen enough torches to last the rest of my life,' said Lefty.
But Desdemona, for once, was more optimistic. 'At least it’s a woman,' she said. 'Maybe here people won’t be killing each other every single day.' ”
"Hayatta karanliklar vardir ve isiklar vardir. Sen isiklardan birisin, tum isiklarýn isigisin. / Nella vita ci sono tenebre e ci sono luci, E tu sono una delle luci, la luce di tutte le luci. / There are darknesses in life and there are lights, and you are one of the lights, the light of all lights." Bram Stoker, Dracula
https://66.media.tumblr.com/5857b701...3jjro1_500.gif
Trendeki Yabancilar (Strangers on a Train, 1951) Alfred Hitchcock
https://i.pinimg.com/originals/23/8d...f098532849.gif
Serseri Asiklar (À bout de souffle - Breathless, 1960) Jean-Luc Godard
"Bir sevgili dokunusunda, herkes bir sair olur. / Al tocco di un amante, chiunque diventa un poeta. / At the touch of a lover, everyone becomes a poet.”
https://i.pinimg.com/originals/db/7f...67e214bfdc.gif
Du und ich (You & Me, 1938) Fritz Lang
"Eninde sonunda beni mahvedecek seyleri arzuluyorum. / I desire the things which will destroy me in the end. / Desidero le cose che alla fine mi distruggeranno." Sylvia Plath
http://2.bp.blogspot.com/-UoPDrOOSRk...p2aoo1_500.gif
Sharon Stone, Catherine Tramell rolunde ( Temel Icgudu - Basic Instinct, 1992), Paul Verhoeven
Buyuk Italyan sair Francesco Petrarca, Roma, Campidoglio'da Kral Roberto D'Angiò'nun huzurunda 3 gun suren sinavdan gectikten sonra 8 Nisan 1341'de gorkemli bir torenle Bassairlik tacini giydi. (Kendisine, bir tac toreni Paris’te, digeri Roma’da olmak uzere iki davetiye gonderilmisti. Pertrarca Roma’yi tercih etti.)
https://pbs.twimg.com/media/C80wQX2XsAQaAnh.jpg
https://1.bp.blogspot.com/-hKnZOO9fq...2BPetrarca.JPG
Italyan opera bestecisi Domenico Gaetano Maria Donizetti'nin olum yildonumu (8 Nisan 1848)
https://cps-static.rovicorp.com/3/JP...er=allrovi.com
En unlu eseri: Ask Iksiri
https://pbs.twimg.com/media/C80VpB4XgAAKqcn.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=qVqLBCs1_BM
Alman filozof ve Fenomenolojinin Babasi Edmund Gustav Husserl'in dogum yildonumu (8 Nisan 1859)
"Modern psikolojinin gercek ve tam bilimsel bir anlam kazanmasini engelleyen temel hatasi, fenomenolojik yontemi tanimamis ve kullanmamis olmasidir. O, tarihsel onyargilarla, aciklayici kavram analizleriyle yapilan yaklasimlardan yontem olarak yararlanmaktan sakindi. Cogu psikologun fenomenolojinin artik ortaya cikmis olan baslangiclarini anlamamalari, hatta cok kez saf sezgisel bir tutumla yapilan oz arastirmalarini metafizik-skolastik bir cikarim olarak gormeleri bununla ilgilidir. Goren goru ile kavranan ve betimlenen seyler, ancak goren goruye dayanan bir tutumla anlasilabilir ve yoklanabilir." Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Der Grundfehler der modernen Psychologie, der sie hindert Psychologie im wahren, voll-wissenschaftlichen Sinn zu sein, ist, daß sie diese phänomenologische Methode nicht erkannt und ausgebildet hat. Sie ließ sich durch historische Vorurteile davon abhalten, die in aller klärenden Begriffsanalyse gelegenen Ansätze zu einer solchen Methode zu nützen. Damit hängt es zusammen, daß die meisten Psychologen die schon vorliegenden Anfänge der Phänomenologie nicht verstanden, ja öfters sogar die in rein intuitiver Einstellung vollzogene Wesensforschung für - metaphysische-scholastische Substraktion gehalten haben. In der schauenden Haltung Erfaßtes und Beschriebenes kann aber nur in schauender Haltung verstanden und nachgeprüft werden."
"Cesitli hata ve yanilma olasiliklarini dusunerek, oyle bir kuskucu caresizlik icine dusebilirim ki, sonunda hicbir seyden emin olmadigimi, benim icin her seyin kuskulu oldugunu soylerim. Ancak her seyden kusku duyamiyacagim da apaciktir; cunku ben her seyin kuskulu oldugu yargisinda bulunuyorsam, benim boyle bir yargida bulundugum kusku tasimaz; bu nedenle evrensel bir kuskuyu surdurmek istemek anlamsiz olacaktir. Her kuskulanma durumunda kuskulanmakta oldugum, kuskusuz kesindir. Ayni sekilde her cogitatio'da bu boyledir. Nasil algilamada, tasarimlamada, yargilamada ya da cikarimda bulunursam bulunayim, bu edimler ister nesneli ister nesnesiz olsun, ister emin olarak ister emin olmadan yapilsin, algilamayla ilgili olarak, benim sunu ya da bunu algiladigim; yargiya iliskin olarak, su ya da bu yargida bulundugum mutlak olarak acik ve kesindir.’’
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Die vielfältigen Möglichkeiten des Irrtums und der Täuschung bedenkend, mag ich in solch eine skeptische Verzweiflung geraten, daß ich damit ende zu sagen: nichts steht mir sicher, alles ist mir zweifelhaft. Aber alsbald ist evident, daß mir doch nicht alles zweifelhaft sein kann, denn indem ich so urteile, alles ist mir zweifelhaft, ist das unzweifelhaft, daß ich so urteile, und so wäre es widersinnig einen universellen Zweifel festhalten zu wollen. Und in jedem Falle eines bestimmten Zweifels ist es zweifellos gewiß, daß ich so zweifle. Und ebenso bei jeder cogitatio. Wie immer ich wahrnehme, vorstelle, urteile, schließe, wie immer es dabei mit der Sicherheit oder Unsicherheit, der Gegenständlichkeit oder Gegenstandslosigkeit dieser Akte sich verhalten mag, im Hinblick auf das Wahrnehmen ist es absolut klar und gewiß, daß ich das und das wahrnehme, im Hinblick auf das Urteil, daß ich das und das urteile."
Librettosu Arrigo Boito tarafindan yazilan, Italyan besteci Amilcare Ponchielli’nin besteledigi 4 perdelik La Gioconda operasi, ilk kez 8 Nisan 1876’da Milano, Teatro alla Scala’da sahnelendi.
http://lideamagazine.com//wp-content...da-512x666.jpg
Duvarci ustasi bir Italyanin oglu, Amerikali romanci, kisa hikaye yazari, senarist John Fante'nin dogum yildonumu (8 Nisan 1909)
http://www.nndb.com/people/176/00011...hn%20fante.jpg
"Dislerinin beyazligini hesaba katmazsan cok guzel oldugu soylenemezdi. Ama o anda yasli musterilerden birine gulumsemisti ve dudaklarinin arasinda bir beyazlik belirip kaybolmustu. Burnunun delikleri genis. Dudaklari asiri rujlu ve siyahi bir kadinin dudaklari gibi dolgun. Irkinin tum ozelliklerini tasiyordu ve o sekilde degerledendirdiginizde harikuladeydi, ama fazla tuhafti benim icin. Gozleri hayli cekik, teni koyuydu, ama siyah degildi. Yurudugunde gogusleri diriliklerini belli eder sekilde sallaniyorlardi. Ilk isaretimi gormezden gelmisti. Bara gitti, suzgun barmene siparisi verip biralari doldurmasini bekledi. Beklerken islik caliyordu. Ben isaret etmekten vazgecmistim ama yanima gelmesini istedigimi de yeterince belli etmistim. Birden agzini tavana dogru kaldirip cok garip bir kahkaha atti, barmenin bile dikkatini cekmisti kahkahasi. Sonra masalarin arasindan dans eder gibi gecerek arka tarafta oturan bir gruba dogru gitti. Elindeki tepsiyi muthis bir zerafetle tasiyordu. Barmen de onu izliyordu, kahkahasina anlam verememisti hala. Ben vermistim ama. Benim icin atilmisti o kahkaha. Gorunumumde bir tuhaflik olmaliydi. Yuzumde, durusumda, orda oturuyor olmamda onu eglendiren bir sey vardi. Bunlari dusunurken yumruklarimi SIKMIS, asagilanmis olmanin ofkesi ile gorunumumu gozden geciriyordum. Sacimi elledim, taraliydi. Gomlegimin yakasini ve boyun bagimi kontrol ettim: yerli yerinde ve temizdiler. Kendimi barin aynasinda gorebilecek kadar one egildim. Gordugum yuz kesinlikle endiseli ve solgundu ama komik degildi. Cok kizmistim. Gozumu ona diktim, her hareketini izliyor, gozumu ustunden ayirmiyordum. Masama gelmedi. Yaklasti, bir keresinde komsu masaya geldi ama o kadar. Esmer yuzunu, alayci gulumseme dolu siyah gozlerini her gordugumde dudak bukup pis pis bakiyordum. Bir oyuna donustu. Kahve sogudu, buz gibi oldu, ustunde sut tabakasi olustu ama elimi bile surmedim. Masalar arasinda dans eder gibi yuruyor, yipranmis ayakkabilari mermerin ustunde kayarken guclu ipek bacaklarina talas bulasiyordu. Ust kismi deri orguden yapilmis Meksikali'lara ozgu cariklardan vardi ayaginda, deri orgu yer yer yipranmisti." Toza Sor
http://image.anobii.com/anobi/image_...6&time=&type=6
"A parte il contorno del viso e il candore dei denti, non erra bella. I denti li notai quando si voltò a sorridere a uno degli avventori, rivelando una striscia bianca tra le labbra dischiuse. Aveva il naso degli indios, piatto, con le narici larghe. Le labbra, spesse come quelle di una negra, erano cariche di rossetto. Apparteneva a un'altra razza, e forse ne era un esemplare pregevole, ma era troppo strana per me. Aveva gli occhi a mandorla, la carnagione scura, anche se non nera, e quando camminava i seni si muovevano rivelando la loro sodezza.Dopo quella prima occhiata, mi ignorò. Proseguì verso il bar, dove ordinò delle altre birre e aspettò che il barista, un tipo smilzo, riempisse i bicchieri. Nell'attesa si mise a fischiettare, lanciandomi un'occhiata distratta. Decisi di smetterla con i cenni, ma la guardai in modo tale da non lasciarle dubbi sul fatto che volevo che si avvicinasse. Improvvisamente gettò indietro la testa e scoppiò in una risata incomprensibile, che lasciò perplesso anche il barista. Poi si allontanò quasi danzando, facendo dondolare con grazia il vassoio, diretta verso un gruppo seduto all'estremità opposta del locale. Il barista la seguì con gli occhi, ancora stupito per il suo scoppio di risa. Ma io sapevo che cosa l'aveva provocato. Ero stato io. C'era qualcosa nel mio aspetto, forse il mio viso o il modo in cui me ne stavo lì seduto che l'aveva divertita e, al solo pensiero, strinsi i pugni e mi esaminai con irosa umiliazione. Mi toccai i capelli, erano pettinati. Passai le dita sul colletto e sulla cravatta, tutto a posto. Mi allungai fino a specchiarmi nello specchio che stava dietro il bancone, dove vidi riflessa la mia faccia, sicuramente pallida e preoccupata, ma non certo buffa, e mi adirai.Cominciai a sogghignare; la guardai attentamente e sogghignai. Ma lei non venne. Arrivava vicino, persino al tavolo accanto al mio, ma non si avventurava oltre. Ogni volta che vedevo il suo viso scuro e i grandi occhi neri che mandavano lampi di ilarità, piegavo le labbra in un sogghigno. Diventò un gioco. Il caffè si raffreddò, continuò a raffreddarsi, la panna si raggrumò in una specie dio schiuma sulla superficie, ma io non lo toccai. La ragazza si muoveva come se danzasse e le gambe lisce e forti sollevavano vortici di segatura ogni volta che le scarpe consunte scivolavano sul pavimento di marmo.Erano "huarachas", quelle scarpe, ed erano trattenute da lunghi lacci di cuoio attorno alle caviglie. Erano ridotte in uno stato pietoso, la fascetta era tutta sfilacciata."
"Hayalperestler, bir ev dolusu hayalperest. Babaannem Abruzzo'daki evinin hayallerini kuruyordu. Babam borclarini temizleyip ogluyla birlikte tas dizme hayalleri kuruyordu. Annem evden kacmayan neseli bir kocayla cennete gitme hayalleri kuruyordu. Kiz kardesim Clara rahibe olma hayalleri kuruyordu. Kucuk kardesim Frederic sabirsizlikla buyuyup kovboy olacagi gunu bekliyordu. Gozlerimi kapatip bu evin icinde yayilmis dus viziltisini dinledim."1933 Berbat Bir Yildi
http://www.sololibri.net/IMG/arton3024.jpg
"Sognatori, eravamo una casa piena di sognatori. La nonna sognava la sua casa nel lontano Abruzzo. Mio padre sognava di essere senza più debiti e di fare il muratore a fianco di suo figlio. Mia madre sognava la sua ricompensa celeste con un marito allegro che non scappava via. Mia sorella Clara sognava di fare la suora, e il mio fratellino Frederick non vedeva l'ora di crescere per diventare un cowboy. Se chiudevo gli occhi riuscivo a sentire il ronzio dei sogni per tutta la casa, poi mi addormentai."
Rumen filozof, deneme yazari Emil Michel Cioran’in dogum yildonumu (8 Nisan 1911)
"Tanri yalnizliktan korktugu icin yaratmistir dunyayi. Yaratilisin tek aciklamasý budur. Yaratiklar olarak varlik nedenimiz Yaratýci'yi eglendirmekten baska bir sey degildir. Zavalli soytarilar olarak bu dunyada alkislarini hic kimsenin duymadigi bir seyirciyi eglendirmek icin dramlar yasadigimizi unutuyoruz. Ve Tanri azizleri yarattiysa eger -diyalog gerekceleri olarak- nedeni yalnýzligini hafifletmektir. Bana gelince, benim asaletim onun karsisina baska yalnizliklar cikarmami gerektiriyor. Aksi takdirde ben de bir eglendiriciden baska bir sey olamam." Gozyaslari ve Azizler
https://3.bp.blogspot.com/-pfJHxv4pc...35356964_n.jpg
"Dio ha creato il mondo per paura della solitudine; è questa l'unica spiegazione possibile della Creazione. La sola ragion d'essere di noi creature è di distrarre il Creatore. Poveri buffoni, dimentichiamo che stiamo vivendo i nostri drammi per divertire uno spettatore di cui finora nessuno al mondo ha sentito gli applausi. E se Dio ha inventato i santi - come pretesti di dialogo - lo ha fatto per alleggerire un po' di più il peso del suo isolamento.Quanto a me, la mia dignità esige che io gli opponga altre solitudini, altrimenti non sarei che un giullare in più."
https://www.frasi-celebri.net/images...ac7a399579.jpg
"Aska, hirsa, topluma sirt cevirenlerden kendinizi sakininiz.Vazgecmis olmanin intikamini alacaklardir. / Beware of those who turn their backs on love, ambition, society. They will take their revenge for having renounced." Burukluk / Sillogismi dell'amarezza / Syllogism of the Bitterness
Italyan tenor Franco Corelli'nin dogum yildonumu (8 Nisan 1921)
https://pbs.twimg.com/media/C8z_H-aW0AAhHLt.jpg
Belcikali soz yazari, sarkici, muzisyen, aktor ve yonetmen Jacques Brel’in dogum yildonumu (8 Nisan 1929)
https://pbs.twimg.com/media/DBgVRbTXYAASD9v.jpg
Size, bitmeyen ruyalar ve
birkacini gerceklestirme istegini diliyorum
Size, ne sevmek gerekiyorsa sevmenizi
ve ne unutmak gerekiyorsa unutmanizi diliyorum
size,tutkular diliyorum
size, sessizlikler diliyorum
size,kuslarin civiltilariyla uyanmanizi
ve cocuk kahkahalarý diliyorum
size, ilgisizlige ve zorluklara
cagimizin olumsuz erdemlerine dayanmanizi diliyorum
Size, ozellikle siz olmanizi diliyorum.
https://pbs.twimg.com/media/CuFI533WYAAynjG.jpg
Foto: Brassaï, Paris de Nuit
"Beni birakma. Unutmak lazim. Hersey unutulur. / Ne me quitte pas. Il faut oublier. Tout peut s'oublier." Jacques Brel, Beni Birakma / Ne Me Quite Pas
Neo-romantizm akimi uyesi Isvecli sair Erik Axel Karlfeldt’in olum yildonumu (8 Nisan 1931)
http://philatelia.ru/pict/cat5/stamp/15939s.jpg
Senin gozlerin ates, benim ruhum agac sakizi ve ,rmaklar.
Bir cira gibi tutusmadan, uzaklas benden!
Kutusunda dunyanin tum sarkilari sakli bir kemanim ben,
Cikar sarkilari ve cal, nasil ve hangisini istersen.
Beni birak, ama don bana! Hem yanmak hem serinlemek istiyorum
Ben tutku ve ozlemim, hazan ile ilkyazin kavusumdaki konuk.
Gerilsin teller, sarki soylesin sarhos ve cilginca
Askla gecen yillarim askina son bir sarki iste kahkahalarla.
Beni birak, ama don bana! Bir hazan aksami gibi yanalim;
Firtinalarin sevinci esip duruyorken icimizde
Duruluncaya dek ve aksam karanligi inerken gozden yitiyor adimlarinla
Ve sen, benimle gelen en son atesli gencligim askina.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
Thine eyes are like to flames — my soul as pitch beneath their raining.
Turn thee from me, lest I kindle like the charcoal-stack to fire!
A lute am I, the melodies of all the world containing,
Thine instrument, to play thereon whate'er thy heart desire.
Turn thee from me, turn thee toward me — so thou burn me, so thou freeze me!
Love, Desire am I — frail borderer on Spring and Autumn's verge.
Lo, the chords are tuned and tightened — let thine inspiration seize me,
For the love-days of my lifetime, in one last high frenzied dirge.
Turn thee toward me, turn thee from me! Like an Autumn evening burning.
Let us twain be, while exultant winds our blood-red banner shake;
Then peace — and through the twilight I shall see thy steps returning,
Thou, the last one that hast followed me for youth and passion's sake
Fransiz yazar ve oyun yazari Marcel Prévost’nun olum yildonumu (8 Nisan 1941)
“Clarie'i dusunuyor ve onu yaninda hayal ediyordu… Julie'nin feda edilmis tatli golgesi, golgeler arasina dogru kaciyordu. Uyusturucu kullanan birini nasil bir ilac canlandirirsa, onu da yalniz genc kizin hayali canlandiriyordu.” Kis Gunesi
https://pmcdn.priceminister.com/phot...76341650_L.jpg
“Il égarait son souvenir autour de l'image de Claire, il la rêvait tout près de lui... L'ombre douce de Julie sacrifiée s'enfuyait dans des limbes, et c'était l'évocation de la jeune fille qui seule, comme la piqûre du morphinomane, parvenait à le ranimer.”
Amerikali roman ve deneme yazari, sair Barbara Kingsolver’in dogum gunu (8 Nisan 1955)
https://pbs.twimg.com/media/D3jrzhQWkAAmznm.jpg
[IMG]“Salomé oglunun artik kendisinden daha uzun olmasindan nefret ediyordu: Bunu ilk fark ettiginde hiddetlenmis, sonra da suratini asmisti. Onun hesaplarina gore, bu artik ucte iki olu oldugu anlamina geliyordu. " Hayatinin ilk bolumu cocukluk cagidir. Ikincisiyse cocugunun cocukluk cagidir. Ve sonra ucuncu bolum, yaslilik cagi." Bosluk[/IMG]
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Salomé hated that her son was now taller than she was: the first time she noticed, she was furious, then morose. In her formula of life, this meant she was two-thirds dead. “The first part of life is childhood. The second is your child’s childhood. And then the third, old age.”
"Bak, eger sana kur yapmaya calismiyorsam, bunu bir ovgu olarak algilamalisin. Kendime her zaman saygi duymam, ama erkeklere neredeyse hic saygi duymam. Hepsi de cicekler gibi, renk ve sehvet dolular. Onlari koparirsin, sonra da firlatip yere atarsin. Ama sana saygi duyuyorum. Her zaman duydum. Seni ilk gordugumden beri. "
https://images-na.ssl-images-amazon....1dnN6RbMiL.jpg
“Look, if I don't flirt with you, you should take that as a compliment. I don't always respect myself, but I almost never respect men. They're like flowers all showy, a lot of color and lust. You pick them and throw them on the ground. But you I respect. I always did. From the first day I saw you.”
http://www.azquotes.com/picture-quot...r-15-94-58.jpg
“Hafiza karmasik bir sey, gercegin akrabasi, ama ikizi degil.”
http://www.azquotes.com/picture-quot...r-15-94-63.jpg
“Aci kalbe elektrik hizinda ulasir, ama gercek, kalbe buzul kadar yavas ilerler.”
Amerikali tiyatro elestirmeni ve dergi editoru George Jean Nathan’in olum yildonumu (8 Nisan 1958)
https://www.hoopoequotes.com/media/k...fe2eca5_XL.jpg
“Sanatta ahlaktan soz etmek, sevismede yasama meclisinden soz etmek gibi bir seydir. Sanat dus gucunun sevismesidir.”
http://thequotes.in/wp-content/uploa...n-Quotes-1.jpg
“Kotu yoneticiler, oy vermeyen iyi vatandaslar tarafindan secilir.”
https://www.quotesbuddy.com/qb/02/4517/4517.jpg
“Hic kimse yumruklari SIKILIYKEN net dusunemez.”
Amerikali gitarist, sarkici ve soz yazari, Guns N Roses grubunun eski ritim gitaristi Izzy Stradlin’in (Jeffery Dean Isbell) dogum gunu (8 Nisan 1962)
http://cdn3-www.musicfeeds.com.au/as...ed-671x377.jpg
https://rocknuts.net/wp-content/uplo...zystradlin.jpg
8 Nisan 1963’de duzenlenen 35. Akademi Odul toreninde, Arabistanli Lawrence (Lawrence of Arabia, 1962. Yon: David Lean), En Iyi Film; Anne Bancroft, Karanligin Icinden (The Miracle Worker, 1962) filmi ile En Iyi Kadin Oyuncu; Gregory Peck, Bulbulu Oldurmek (To Kill a Mockingbird, 1962) filmi ile En Iyi Erkek Oyuncu Odulunu aldilar.
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...3,1000_AL_.jpg
https://media.gettyimages.com/photos...ure-id97210444
https://bookesther.files.wordpress.c...with-oscar.jpg
Amerikali aktris ve sarkici Robin (Gayle) Wright'in dogum gunu (8 Nisan 1966)
https://parade.com/wp-content/upload...r-2049-FTR.jpg
https://i.gifer.com/PMpz.gif
1 Akademi, 1 Emmy, 2 Golden Globe ve 1 BAFTA Odullu Amerikali aktris ve yonetmen Patricia Arquette'in dogum gunu (8 Nisan 1968)
https://media.vanityfair.com/photos/...emora-Lede.jpg
https://media1.tenor.com/images/fcd6...itemid=9505142
https://i.gifer.com/9EHq.gif
Turk sair Didem Madak’in dogum yildonumu (8 Nisan 1970)
Hergun uzak ulke kirpintilari dokulur
gunesin ceplerinden. Yoksul aile babasi
cebi gibi biraz kasvetli ve susam kokulu.
Sanki Greta Garbo artisti olur gibi
gün batana dek karabasanlar dolaþtýrýr
sokaklarda hirdavatcilar, gecenin her
kosesinde sarhoslar gunduzu kusarlar.
Gunes vergi iade zarflarinda saklanir.
Ucuz elbise askilarinda tiril tiril
amortiden bir deniz sallanir.
Sabaha karsi nemli bir islik, bir
kosede siftinip duran sokak
kedilerinin tuylerini tarazlar.
Yampiri bir yagmuru seyreder
dizilip rengarenk, pis kediler.
Boyozcular, elleri yagli, gozleri
yagli, gonulleri yagli pis adamlar.
Guvenoyu alamamis martilar
Kemeralti carsisina alisverise
cikarlar. Otuziki yerinden
bicaklanmis asklar damlar
gozlerinden. Kulenin altinda
bekler her oglen Mr.Parkinson.
Bu sehirde adamin biri
her oglen bir deprem bekler.
http://1ahaber.com/wp-content/upload...idem-madak.jpg
Each and every day tidbits from distant nations fall
From the pockets of the sun
Like those from the pockets of a hard-pressed papa
Melancholy and smelling of sesame seed.
Maybe a star like gretagarbo's died
Till evening falls ironmongers walk their black nightmares
Throughout all the city's thoroughfares
At each corner after nightfall the drunks now puke out their mundane day
With the sun now safely packed - with receipts for tax
Racks of cheap clothing now display a ruffled, ruffled sea
of bargains as a consolation prize.
In the damp drizzle toward sunrise then
There are only forlorn feline strays collected in the corners
Rubbing and preening their coats.
They contemplate the slanting rain
These filthy cats of every hue.
Peddlers selling
Crisp rings of fried dough, their hands greasy
Their eyes, their hearts greasy-filthy merchants!
Seagulls lacking any vote of confidence
Begin to haunt the crowded markets of Kemeralti
With tears from some thirty-three slashes of love's dagger dribbling slowly
from their eyes.
Waiting beneath the tower each day at noon there's Mr. Parkinson.
As a resident of this city
He's awaiting an earthquake.
20. yuzyil sanatinin en taninmis sanatcisi, Ispanyol ressam, heykeltras, baski yapimcisi, seramik sanatcisi, sahne tasarimcisi, sair ve oyun yazari Pablo Picasso'nun olum yildonumu (8 Nisan 1973)
https://pbs.twimg.com/media/C80WNmPWAAQC9CY.jpg
https://pbs.twimg.com/media/D3n9rWjW0AAQNp9.jpg
https://pbs.twimg.com/media/C801cIaXgAUU63Y.jpg
https://pbs.twimg.com/media/C80EPnvXkAAqPAg.jpg
"Her cocuk bir sanatcidir, sorun buyudugumuzde nasil sanatci kalabilecegimizdir."
https://pbs.twimg.com/media/DqV80nhX4AAeI-m.jpg
"On iki yasindayken Raphael gibi resim cizerdim, ama bir cocuk gibi resim yapabilmek icin bir omur gecirdim."
https://pbs.twimg.com/media/DqV3-O1WkAAUXs9.jpg
"Kucuk bir cocukken annem bana soyle demisti: 'Eger asker olursan general olacaksin, rahip olursan Papaliga yukseleceksin.’ Ama ben ressam oldum ve Picasso olarak kaldim."
Italyan yonetmen Federico Fellini'nin yonettigi 1973 yapimi dram-komedi Amarcord filmi 8 Nisan 1975'de En Iyi Yabanci Film Akademi Odulu'nu kazandi.
"Dedem duvar orerdi, babam duvar orerdi, ben de duvar oruyorum, peki evim nerede? / Mio nonno fava i mattoni, mio babbo fava i mattoni, fazzo i mattoni anche me', ma la casa mia n'dov'è?"
https://pbs.twimg.com/media/C80wXTxXcAIuIo6.jpg
http://davidnicksay.com/wp-content/u...9-741x1024.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=9vnKYA3kAwI
American hard rock grubu Aerosmith 3.studyo albumu Toys in the Attic'i 8 Nisan 1975'de Columbia Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://images-na.ssl-images-amazon....L._SL1500_.jpg
8 Nisan 1975’de duzenlenen 47. Akademi Odul toreninde, Baba II (The Godfather Part II, 1974. Yon: Francis Ford Coppola), En Iyi Film; Ellen Burstyn, Alice Artik Burada Oturmuyor (Alice Doesn't Live Here Anymore, 1974) filmi ile En Iyi Kadin Oyuncu; Art Carney, Harry ve Tonto (Harry and Tonto, 1974) filmi ile En Iyi Erkek Oyuncu Odulunu aldilar.
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...2,1000_AL_.jpg
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...3aLIdAhKz9Qh2u
http://www.radiospirits.info/wp-cont...1/artoscar.jpg
Ingiliz heavy metal grubu Judas Priest, 3.studyo albumu Sin After Sin'i 8 Nisan 1977'de CBS Records International etiketiyle piyasaya surdu.
https://3l0src48hsdnczvosibq5411-wpe...r+Sin_4493.png
Irlandali oyun yazari Samuel Beckett’in Besik (Rockaby – Dondolo) oyunu ilk kez 8 Nisan 1981’de Buffalo’da ki New York Eyalet Universitesi’nde sahnelendi.
https://crosspollenblog.files.wordpr...2/rockaby1.jpg
http://www.beatricemanley.com/images...s/rockabye.jpg
Amerikali aktor, yonetmen ve yapimci Clint Eastwood, 8 Nisan 1986’da yapilan secimde, California’daki Carmel Beach’in belediye baskani secildi. (2 yil gorevde kaldi.)
http://www.elbolardo.com/wp-content/...nt-alcalde.jpg
https://1.bp.blogspot.com/-sFPJFVgYx..._340760949.jpg
Steven Seagal'in ilk filmi Kanunun Ustunde (Above the Law), 8 Nisan 1988'de Amerika'da limitli olarak gosterime girdi. (Ilk vizyon: 22 Nisan 1988)
https://m.media-amazon.com/images/M/...3,1000_AL_.jpg
Isvecli gitar virtuozu Yngwie Johan Malmsteen, 4.studyo albumu Odyssey'i 8 Nisan 1988'de Polydor etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/D3nEahHX4AAR_A_.jpg
Mark Frost ve David Lynch’in yarattigi Twin Peaks dizisi ABC TV’de 8 Nisan 1990’da basladi. (18 Nisan 1991’de bitti.)
https://pbs.twimg.com/media/D3n1xZ_W4AAxR5_.jpg
http://recspec.org/wp-content/upload...stvguide_1.jpg
Frank Zappa’nin, Have I Offended Someone? derleme albumu, 8 Nisan 1997’de Rykodisc etiketiyle piyasaya cikti.
https://lastfm-img2.akamaized.net/i/...f57ff1bd68f818
Pedro Almodóvar’in yonettigi, Emma Suárez, Adriana Ugarte ve Daniel Grao’nun rol aldigi Julieta, 8 Nisan 2016’da Ispanya’da vizyona girdi.
http://br.web.img3.acsta.net/r_1280_.../58/100703.jpg
http://ineditofilms.com/wp-content/u...x-1075x605.jpg
http://www.bfi.org.uk/sites/bfi.org....?itok=u9GKsice
https://78.media.tumblr.com/9d767218...g6sbo2_500.gif
"Her sabah bu duyguyla kalkiyordum yataktan. Simdi kendime bir is bulmam lazim, lanet olsun. Kahvalti ediyor, kolumun altina bir kitap yerlestirip ceplerime kalem doldurduktan sonra kapidan cikiyordum. Merdivenden indigim gibi kendimi disari atiyordum. Bazen sicak oluyordu hava, bazen soguk, bazen sisli, bazen acik. Koltugumun altinda kitapla is aramaya ciktigim icin onemi yoktu havanin.
Ne isi, Arturo? Ha, Ha! Sana is, oyle mi? Kim oldugunu bir dusunsene, oglum! Yengec katili. Hirsiz. Elbise dolaplarinda ciplak kadin fotograflarina bak, sonra da is bulmayi umut et! Ne kadar gulunc! Ama gidiyor iste, salak, koltugunun altinda kocaman bir kitapla ustelik. Hangi cehenneme gittigini saniyorsun, Arturo? Neden o sokaga sapiyorsun da bu sokaga sapmiyorsun? Neden batiya gidiyorsun neden doguya degil? Cevap ver bana, hirsiz! Kim is verir senin gibi bir domuza kim? Ama kasabanin oteki ucunda bir park var, Arturo. Banning Parki adi. Harikulade okaliptus agaclari var orda, yemyesil bir park, Arturo. Ne kitap okunur orda! Oraya git, Arturo. Nietzsche oku. Schopenhauer oku. O muhtesem adamlarla gecir zamanini. Is mi? Peh! Oraya git ve okaliptus agaclarinin altinda kitabini oku is ararken." John Fante, Los Angeles Yolu
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Ogni mattina mi alzavo con questo stato d'animo. Ora devo trovarmi un lavoro, mannaggia l' inferno. Facevo colazione, mi mettevo un libro sottobraccio e le matite in tasca e mi avviavo. Giù per le scale, in strada, a volte c'era freddo a volte caldo, a volte c'era nebbia a volte era sereno. Non aveva mai molta importanza, con un libro sottobraccio, andare in cerca d'un lavoro.
Che lavoro, Arturo? Oh oh! Un lavoro per te? Ma ti sei guardato, ragazzo? Un killer di granchi. Un ladro. Che guarda le donne nude nello stanzino dei vestiti. E tu ti aspetti di trovare un lavoro! Che ridere! Eccolo qua, l'idiota col suo grosso libro. Dove diavolo stai andando, Arturo? Perché fai questa strada e non quell'altra? Perché a est e non invece a ovest? Rispondimi, ladro! Chi vuoi che te lo dia un lavoro, porco che sei, chi? Ma c'è un parco dall'altra parte delta città, Arturo. Si chiama Banning Park. E' pieno di magnifici eucalipti e di prati verdi. Un gran posto per leggere! Vacci, Arturo. Leggi Nietzsche. Leggi Schopenhauer. Stattene in compagnia dei potenti. Un lavoro? Puah? Vatti a sedere sotto un eucalipto a leggere un libro cercando un lavoro."
"Her insanin içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandiginda, dunyadaki kotuluk biraz daha artar.Vaaz verme cilginligi icimizde oylesine yer etmistir ki, korunma icgudusunun bilmedigi derinliklerden dogar. Her insan, kendinin bir sey onerecegi ani bekler: Ne onerdigi onemli degildir. Bir sesi vardir ya, o yeter. Ne sagir ne dilsiz olmanin bedelini pahaliya oderiz. Copcusunden zuppesine kadar herkes, cinai comertliginin kesesinden harcar; hepsi, mutluluk receteleri dagitir; hepsi, herkesin adimlarina yon vermek ister: Ortaklasa hayat, bundan oturu tahammul edilemez bir hale gelir; insanin kendi hayati daha da cekilmez olur, baskalarinin islerine hic karismadigi zaman kisi kendi isleri icin o kadar endise duyar ki, kendi benligini bir dine cevirir, ya da tersten havarilik yaparak benligini yok sayar; Evrensel oyunun kurbaniyiz." Emil Cioran, Curumenin Kitabi
https://images.gr-assets.com/books/1387750751l/2855.jpg
"In every man there sleeps a prophet and when he wakes there is a little more evil in the world. The compulsion to preach is so rooted in us that it emerges from depths unknown to the instinct for self-preservation. Each of us awaits his moment in order to propose something, anything. He has a voice: that is enough. It costs us dear to be neither deaf nor dumb.From snobs to scavengers, all expend their criminal generosity, all hand out formulas for happiness, all try to give directions: life in common thereby becomes intolerable, and life with oneself still more so; if you fail to meddle in other people's business you are so uneasy about your own that you convert your "self" into a religion, or, apostle in reverse, you deny it altogether; we are victims of the universal game."
20th Century Fox, Dave Bautista ve Kumail Nanjiani’nin basrollerini paylastigi aksiyon-komedi Stuber’in ilk fragmanini yayýnladi.
https://pbs.twimg.com/media/D3ooYi7XkAACjXz.jpg
https://youtu.be/lMGbfMlB6e4?t=4