Amerikali rock sarkicisi, soz yazari, besteci, muzisyen, plak yapimcisi ve aktris Joan Jett, kendi ismini tasiyan ilk cikis albumunu 17 Mayis 1980'de Ariola ve Blackheart etiketleriyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DdZUIekV0AEoxEc.jpg
Printable View
Amerikali rock sarkicisi, soz yazari, besteci, muzisyen, plak yapimcisi ve aktris Joan Jett, kendi ismini tasiyan ilk cikis albumunu 17 Mayis 1980'de Ariola ve Blackheart etiketleriyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DdZUIekV0AEoxEc.jpg
Ingiliz heavy metal grubu Judas Priest, 11.studyo albumu Ram It Down'i 17 Mayis 1988'de CBS Records International etiketiyle piyasaya surdu.
http://i3.kym-cdn.com/photos/images/...56/280/06a.gif
Galatasaray, 17 Mayis 2000'de UEFA Kupasini kazanarak Avrupa'da kupa kazanan ilk Turk futbol takimi unvanini aldi. / Finale di Coppa UEFA, 17 maggio 2000, Copenhagen: Il Galatasaray ha resistito ed č diventato la prima squadra turca a vincere una coppa europea. / Galatasaray won the UEFA Cup
https://i.ytimg.com/vi/S75hTDHl7nc/maxresdefault.jpg
https://www.uefa.com/MultimediaFiles...1444848_w2.jpg
https://i.makeagif.com/media/8-21-2015/PcgIW1.gif
Uruguayli gazeteci, yazar ve sair Mario Benedetti'nin olum yildonumu (17 Mayis 2009)
https://image.slidesharecdn.com/pres...?cb=1324184094
Benim taktigim sana bakmak
nasil oldugunu ogrenmek
nasilsan oyle sevmek seni
benim taktigim seninle konusmak
seni dinlemek aramizda kelimelerden
yikilmaz bir kopru kurmak
stratejim nasil ve ne sebeple
hic bimiyorum ama
sonunda beni yaninda
isteyecegin o gunu beklemek.
Ellerin benim oksanislarim
benim gundelik akortlarim
seni seviyorum cunku ellerin
ellerin adalet icin calisiyor
seni seviyorum cunku sen benim
askimsin, suc ortagim ve her seyim
seninle sokakta omuz omuza veririz
ve ikimizden de cok oldugumuzu biliriz
seni burada seviyorum cennetimde
yani kendi memleketimde
insanlar mutlu yasar her yerinde
buna izin verilmese bile
seni seviyorum cunku sen benim
askimsin, suc ortagim ve her seyim
seninle sokakta omuz omuza veririz
ve ikimizden de cok oldugumuzu biliriz.
https://ep01.epimg.net/cultura/image...cia_normal.jpg
Le tue mani sono la mia carezza,
i miei accordi quotidiani
ti amo perché le tue mani
si adoperano per la giustizia
se ti amo č perché sei
il mio amore la mia complice e tutto
e per la strada fianco a fianco
siamo molto piů di due
ti voglio nel mio paradiso
ossia quel paese
in cui la gente vive felice
anche senza permesso
se ti amo č perché sei
il mio amore la mia complice e tutto
e per la strada fianco a fianco
siamo molto piů di due.
18 Mayis Uluslararasi Muze Gunu
https://news.mb.com.ph/wp-content/up...ernational.jpg
https://www.museums.ch/it/assets/fil...IMT%2018_I.jpg
Iranli sair, filozof, matematikci ve astronom (Giyaseddin Eb'ul Feth Omer Ibni Ibrahim el-Hayyam) Omer Hayyam'in dogum yildonumu (18 Mayis 1048)
Genclik bir kitapti, okuduk bitti;
Canim bahar gecti coktan, kis simdi.
Hani sevincin, o civil civil kus?
Nasil, ne zaman geldi, nasil gitti?
http://lyricstranslate.com/files/images_165.jpg
Ahimč! di gioventů s'č chiuso il libro,
E cessň quest'allegra primavera.
Il gaio augel che ha nome giovinezza,
Ahi, non so donde venne e dov'č ito!
Senin yasani cignemeyen var mi ki soyle
Gunahsiz bir omrun tadi ne ki soyle
Kotuluk yapan beni kotulukkle cezalandirirsan sen
Sen ile ben arasinda ne fark kalir soyle?
https://nu.aeon.co/images/7452e91f-4...27097b80a5.jpg
Dimmi, qual č l’uomo che quaggiů non ha mai commesso un peccato?
E quello che non ne avesse mai commessi, come avrebbe vissuto? Dimmelo!
Se quando io commetto del male tu mi punisci con altro male,
quale sarebbe la differenza tra me e te? Dimmelo!
Sen icmiyorsan, icenleri kinama bari;
Birak aldatmacayi, iki yuzlulukleri;
Sarap icmem diye ovunuyorsun, ama;
Yedigin haltlar yaninda sarap nedir ki?
http://www.muhendisbeyinler.net/wp-c...yam-kimdir.jpg
Se non bevi vino, non rimproverare chi si ubriaca.
E non cominciare a intrecciare astuzie e inganni.
Non essere poi cosě fiero di non bere il vino, ché di certo
cento bocconi ingoi di cui il vino č umile servo.
Derler: Asik ve sarhos cehennemlik olacak!
Bu soz ki gonullere sanma korku salacak.
Giderse cehenneme tum asik ve sarhoslar;
Kucuk yapin cenneti, yarin bombos kalacak!
https://upload.wikimedia.org/wikiped...t%2C_title.jpg
Mi dice la gente: “Gli ubriachi andranno all’inferno!
Ma son parole queste prive di senso pel cuore:
se dunque andranno all’inferno i bevitori e gli amanti,
vedrai il Paradiso domani nudo come palmo di mano!
Italyan Ronesans donemi Manyerist ressam Domenico di Pace Beccafumi'nin olum yildonumu (18 Mayis 1551)
Riconciliazione di Emilio Lepido e Fulvio Flacco, 1529
http://www.settemuse.it/pittori_oper...vio_Flacco.jpg
Spurio Cassio Vecellino (The beheading of Spurius Cassius Viscellinus, 1532 - 1535)
https://upload.wikimedia.org/wikiped...cafumi_009.jpg
1950 yilinda Nobel Edebiyat Odulu’nu kazanan, Ingiliz filozof, mantikci, matematikci, tarihci, yazar, sosyal elestirmen, politik eylemci Bertrand (Arthur William) Russell'in dogum yildonumu (18 Mayis 1872)
"Saygideger kadinlarin arasinda cekememezlik onemli bir yer tutar. Yeralti treninde oturuyorsunuz, guzel giyinmis bir hanim giriyor iceriye, vagondaki kadinlarin gozlerine dikkat edin. Goreceksiniz ki, her biri bu kadina kotu niyetli bakislar firlatmakta ve onda bir kusur bulmak icin cirpinmaktadir.
Ayni seye erkekler arasinda da rastlanir; yalniz su farkla ki, diger butun kadinlari kendilerine rakip olarak gordukleri halde, erkekler bu duyguyu ancak kendi meslektaslarina beslerler." Mutlu Olma Sanati
https://d1w7fb2mkkr3kw.cloudfront.ne...0871406736.jpg
"Among average respectable women envy plays an extraordinarily large part. If you are sitting in the underground and a well-dressed woman happens to walk along the car, watch the eyes of the other women. You will see that every one of then, with the possible exception of those who are better dressed, will watch the woman with malevolent glances, and will be struggling to draw inferences derogatory to her.
Exactly the same thing, however, is to be observed among men, except that women regard all other women as their competitors, whereas men as a rule only have this feeling towards other men in the same profession."
"Bugunku haliyle uygar insanoglu nefrete dostluktan daha fazla egilimlidir. Nefrete egilimlidir, cunku yasamindan hosnut degildir, cunku yasamin anlamini yitirdigini, dunya nimetlerinin tadini baskalarinin cikardigini kendisinin bircogundan yararlanamadigini hissetmektedir."
http://pamirtimes.net/wp-content/upl.../04/tp-coh.jpg
"The human heart as modern civilisation has made it is more prone to hatred than to friendship. And it is prone to hatred because it is dissatisfied, because it feels deply, perhaps even unconsciously, that it has somehow missed the meaning of life, that perhaps others, but not we ourselves, have secured the good things which nature offers man's enjoyment."
Irlandali yazar (Abraham) Bram Stoker, Dracula romanin, 18 Mayis 1897'de Londra'da Archibald Constable and Company araciligiyla yayinladi.
"Bir sure ikimiz de sessiz kaldik ve pencereye dogru baktigimda, yaklasmakta olan safagin ilk solgun isiklarini gordum. Her seyin uzerine tuhaf bir durgunluk cokmus gibiydi; ama dinlerken, vadinin asagilarindan, pek çok kurdun ulumasini duydum. Kont'un gozleri parildadi ve soyle soyledi:
'Onlari dinleyin -gecenin cocuklari. Ne muzik yapiyorlar ama!' "
https://library.unimelb.edu.au/__dat...mpany_1901.jpg
We were both silent for a while, and as I looked towards the window I saw the first dim streak of the coming dawn. There seemed a strange stillness over everything. But as I listened, I heard as if from down below in the valley the howling of many wolves. The Count's eyes gleamed, and he said.
'Listen to them, the children of the night. What music they make!' "
Italyan asilli Amerikali sinema yonetmeni Frank Capra'nin dogum yildonumu (18 Mayis 1897)
https://pbs.twimg.com/media/DdZeo27WAAEniU2.jpg
Turk sair, siyasetci ve ogretmen Faruk Nafiz Camlibel’in dogum yildonumu (18 Mayis 1898)
Annesi dun Zeynebe
"Melek yavrum!" diyordu,
Isitince bu sozu
Kiz merak etti, sordu:
-Melek yavrum ne demek?
Dogrusu anlamadim.
Melek kanatli olur;
Hani benim kanadim?
Cevap verdi annesi:
- Uc yavrum daha vardi,
Onlar kanatlanarak
Elimden ucmuslardi.
Hepsi yalniz birakti,
Bu talihsiz kadini,
Bari sen ucma diye
http://www.ebabilyayinlari.com/img/urunler/90240.jpg
Yesterday Zainab’s mum said to her
“My angel child”
When she heard her mum she cried:
What does angel child mean? She asked.
I didn’t quiet understand
Angels have wings
Where’re my wings?
—I had three children
They flew away
From my heart
They all left me alone
Left this unfortunate lady alone
I plugged out your wings
So that you would not fly away
http://www.siirparki.com/kartsi3g.gif
They called you ugly
I became enemy to beauty
And faithless
I even turned from God
You picked the golden coins
Tossed to you by lustful hands
I grew to hate virtue
I did not call you ugly
Did not call you faithless
Like your religion
To me, your curses were blessed
You lingered in my heart five years
Not once did I call you a guest
How did you think
Of this ezcape now tell me
To the wires of your godhead
Strong as bowstrings
My heart will go tied
Pitiless for centuries
If like a nymph yo urun
From mountain to mountain
I will follow you like a monster
For centuries
Ingiliz yazar George Meredith’in olum yildonumu (18 Mayis 1909)
http://www.golfian.com/wp-content/up...ations-034.jpg
“Zeki bir kadin hazinedir. Guzel ve zeki bir kadin guctur. / Una donna arguta č un tesoro; una bellezza arguta č un potere”
“Sentimantal kisi, kendisi icin yapilan bir seye iliskin hicbir sukran duygusu hissetmeden ondan zevk alan kimsedir. / Sentimental people do shrug their shoulders at these unsentimental acts of the creatures who never wander from nature.”
https://images.gr-assets.com/books/1...723l/20708.jpg
Avusturyali besteci ve orkestra sefi Gustav Mahler'in olum yildonumu (18 Mayis 1911)
https://pbs.twimg.com/media/DdaKll6WkAEdo_0.jpg
Italyan aktor Massimo Girotti'nin dogum yildonumu (18 Mayis 1918)
https://pbs.twimg.com/media/DddkcYHWsAASwwe.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DddkcYEXkAAn7Eu.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DddkcYGX4AAdQM5.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DddkcYHWkAAfovx.jpg
Alman yazar ve akademisyen Winfried Georg Sebald’in dogum yildonumu (18 Mayis 1944)
"...Gunler, haftalar bosuna kafa yorarak geciyordu; aliskanliktan mi, yoksa kendini kanitlama isteginden mi yazmaya devam ettigini, yoksa baska turlusunu ogrenmemis oldugundan ya da yasama karsi bir saskinliktan, hakikat askindan, umutsuzluk ya da kizginliktan mi boyle yaptigini bilemiyordu insan; ayni sekilde insanin yazarak aklini basina daha mi cok topladigini, yoksa daha mi cok delirdigini de soylemek mumkun degildi. Belki de her birimiz, kendi eserimizi insa ederken geneli gorebilme yetenegimizi kaybediyorduk ve belki de bu nedenle, zihinsel tasarimlarimiz karmasiklastikca, bilgide asama kaydettigimizi saniyor, ama sonra, gercekte hayatimizin yonunu saptayan onceden hesaplanamaz belirsizlikleri hicbir zaman kavrayamayacagimizi da hemen anliyorduk..." Saturn'un Halkalari
https://www.fischerverlage.de/media/...96-13655-1.jpg
"...Tage- und wochenlang zermartert man sich vergebens den Kopf, wüßte, wenn man danach befragt würde, nicht, ob man weiterschreibt aus Gewohnheit oder aus Geltungssucht, oder weil man nichts anderes gelernt hat, oder aus Verwunderung über das Leben, aus Wahrheitsliebe, aus Verzweiflung oder Empörung, ebensowenig wie man zu sagen vermöchte, ob man durch das Schreiben klüger oder verrückter wird. Vielleicht verliert ein jeder von uns den Überblick genau in dem Maß, in dem er fortbaut am eigenen Werk, und vielleicht neigen wir aus diesem Grund dazu, die zunehmende Komplexität unserer Geisteskonstruktionen zu verwechseln mit einem Fortschritt an Erkenntnis, während wir zugleich schon ahnen, daß wir die Unwägbarkeiten, die in Wahrheit unsere Laufbahn bestimmen, nie werden begreifen können..."
“Dilin eski bir sehir oldugunu farz edersek, sokaklar ver meydanlarla dolu dolambacli bir yer, cok eski donemlere uzanan evleri yikilmis, islah edilmis ve yeni insa edilmis mahalleleri ve acik araziye dogru surekli genisleyen kenar mahalleleri olan bir sehir, o zaman bende uzun bir sure ayri kaldigi icin bu yiginti icinde artik yolunu bulamayan, bir otobus duraginin ne ise yaradigini bilmeyen, arka avlu, kavsak, bulvar ve kopru nedir artik bilmeyen bir insan olurdum. Gecmiste yazmis olduklarimi da, evet ozellikle onlari hic anlamiyordum. Bu tur bir cumle diye dusunuyordum surekli, bu, sadece gorunuste bir anlam tasimaktadir, aslinda olsa olsa gecici bir caredir, tipki bazi deniz bitkileri ve hayvanlarinin, mesela ahtapotlarin, uzun kollariyla cevremi yokladigi gibi bizimde bizi cevreleyen karanligi koru korune yoklamak icin kullandigimiz bir nevi hastalikli uzantidir cahilligimizin.”
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“If language may be regarded as an old city full of streets and squares, nooks and crannies, with some quarters dating from far back in time while others have been torn down, cleaned up, and rebuilt, and with suburbs reaching further and further into the surrounding country, then I was like a man who has been abroad a long time and cannot find his way through this urban sprawl anymore, no longer knows what a bus stop is for, or what a back yard is, or a street junction, an avenue or a bridge….All I could think was that such a sentence only appears to mean something, but is in truth at best a makeshift expedient, a kind of unhealthy growth issuing from our ignorance, something which we use, in the same way as many sea plants and animals use their tentacles, to grope blindly through the darkness enveloping us.”
Amerikali yazar, komedyen ve aktris (Elizabeth Stamatina) Tina Fey’in dogum gunu (18 Mayis 1970)
https://media.giphy.com/media/3oEhn6...MdoY/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/lbco1CvLbNT0s/giphy.gif
https://media1.tenor.com/images/8534...itemid=3892237
Amerikali yazar William Saroyan'in olum yildonumu (18 Mayis 1981)
"Bazi insanlar bir sey anlatmak istediklerinde konusurlar, bazilarinin bir sey anlatmak icin konusmaya ihtiyaclari yoktur."ť dedi annem.
"Hicbir sey soylemezsen nasil konusursun ki?" diye merakla sordum.
"Sozsuz konusursun. Biz daima sozsuz konusuyoruz."
"Oyleyse kelimeler ne ise yariyor?"ť
"Cogu zaman hicbir seye. Cogu zaman da asil soylemek istediklerini gizlemeye ya da bilinmesini istemediklerini saklamaya yararlar."
https://t2.gstatic.com/images?q=tbn:...IYwH1O1H_EkIKj
"Some people talk when they have something to say", my mother said, and "some people don't."
"How can you talk if you don't say anything," I said.
"You talk without words. We are always talking without words."
"Well, what good are words, then?"
"Not very good, most of the time. Most of the time they're only good to keep back what you really want to say, or something you don't want known."
Mel Gibson'in yonettigi ve basrolunu ustlendigi tarihi ve yari kurgusal film Cesur Yurek (Braveheart - Cuore impavido), 18 Mayis 1995'te Seattle International Film Festival'inde gosterime girdi.
https://ia.media-imdb.com/images/M/M...7,1000_AL_.jpg
“Evet, savasirsaniz olebilirsiniz. Kacarsaniz biraz daha yasayabilirsiniz. Ama bundan yillar sonra yataginizda olumu beklerken, o yasadiginiz gunleri bu gunle degistirmeyi hayal edeceksiniz. Bu firsati dusleyeceksiniz ve bu gunlere donup sunu soylemek isteyeceksiniz. Hayatlarimizi alabilirler! Ama ozgurlugumuzu asla elimizden alamazlar!!!”
https://media.giphy.com/media/it8ZXqfoJx6i4/giphy.gif
https://i.gifer.com/I7Rp.gif
“Yes!, Fight and you may die. Run and you will live at least awhile. And dying in your bed many years from now, would you be willing to trade all the days from this day to that for one chance, just one cahnce, to come back here as young men and tell our enemies that they may take our lives but they will never take our freedom!!!”
Kolombiyali yazar ve gerici sosyal politik teori sampiyonu Nicolás Gómez Dávila’nin olum yildonumu (17 Mayis 1994)
"Medyanin sayisizca sacmalik yayimladigi bir cagda, bir insan, bildigi seylerle degil, bilmedigi seylerle aydindir. / En un siglo donde los medios de publicidad divulgan infinitas tonterías, el hombre culto no se define por lo que sabe sino por lo que ignora."
"Gunumuz insani, sevmiyor, fakat, sevgiye siginmak istiyor; umut etmiyor, ama, beklentilerine sariliyor; inanci yok, ve ancak, dogmalarinda teselli buluyor. / EL hombre moderno no ama, sino se refugia en el amor; no espera, sino se refugia en la esperanza; no cree, sino se refugia en un dogma."
https://cloud10.todocoleccion.online...1505405747.jpg
"Siddet, bir uygarligi yok etmek icin gerekli degildir. Her uygarlik, onu yaratmis olan essiz degerlere artik kayitsiz kaldigi icin olur. / La violencia no basta para destruir una civilización. Las civilizaciones mueren de la indiferencia ante los valores específicos que las fundan."
"Olmekte olan toplumlar, kanunlari cogaltirlar. Tipki olmek uzere olan bir insanin, tedavi yontemleri biriktirmesi gibi. / Las sociedades moribundas acumulan leyes como los moribundos remedios. "
" Gunumuz insani, mapushane duvarlarina dokunmaktan kacindigi icin kendini ozgur zanneden bir tutsaktir. / EL moderno es prisionero que se cree libre porque se abstiene de pal- par los muros del calabozo."
"Hakikatler, goreceli degildir. hakikat hakkindaki gorusler gorecelidir. Las verdades no son relativas. Lo relativo son las opiniones sobre la verdad."
Tatli Cadi (Bewitched) dizindeki Samantha Stephens karakteriyle unlenen, Amerikali tv, sinema ve tiyatro oyuncusu Elizabeth Montgomery’nin olum yildonumu (18 Mayis 1995)
https://media.giphy.com/media/YY5zqgu0zUwve/giphy.gif
https://31.media.tumblr.com/bbe24d44...t47eo1_500.gif
https://media.giphy.com/media/nLzKvl6NPw0Vy/giphy.gif
Akilla bir konusmam oldu dun gece;
Sana soracaklarim var, dedim;
Sen ki her bilginin temelisin,
Bana yol gostermelisin
Yasamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkac yil daha katlan, dedi.
Nedir; dedim bu yasamak?
Bir dus, dedi; birkac goruntu.
Evi barki olmak nedir? dedim
Biraz keyfetmek icin
Yillar yili dert cekmek, dedi.
Bu zorbalar ne bicim adamlar? dedim
Kurt, kopek, cakal makal, dedi.
Ne dersin bu adamlara, dedim;
Yureksizler, kafasizlar, soysuzlar, dedi.
Benim bu deli gonlum, dedim;
Ne zaman akillanacak?
Biraz daha kulagi burkulunca, dedi
Hayyam'in bu sozlerine ne dersin, dedim;
Dizmis alt alta sozleri,
Hosbes etmis derim, dedi.
Ben olmayinca bu guller, bu selviler yok,
Kizil dudaklar, mis kokulu saraplar yok.
Sabahlar, aksamlar, sevincler tasalar yok.
Ben dusundukce var dunya, ben yok o da yok.
https://lafillosserablog.files.wordp...sera.jpg?w=620
Ieri sera conversai con la Ragione;
Ho delle domande da farti, dissi;
Tu che di ogni conoscenza sei il fondamento,
vorrei che mi mostrassi la via.
Di vivere, sono stanco, cosa dovrei fare?
Sopporta ancora qualche anno, rispose.
Perché, dissi, questo vivere?
Un sogno, disse; qualche immagine.
Sposarsi, che cos’č, domandai;
attimi di felicitŕ,
anni di guai.
Che genere di uomini sono coloro che mi tiranneggiano? dissi;
lupi, cani, sciacalli, disse.
Come sono questi uomini, chiesi;
senza cuore, sciocchi, spregevoli, disse.
Questo mio folle cuore, chiesi,
quando inizierŕ a ragionare?
quando avrŕ preso ancora qualche colpo, disse.
E cosa dici di queste parole di Khayyam, chiesi?
Una fila di parole l’una sull’altra,
vane chiacchiere direi.
Quando io non ci sono, questi fiori, questi cipressi, non esistono,
non ci sono né rosse labbra né vino speziato di muschio.
Mattine, sere, gioie e tormenti non esistono.
Questo mondo esiste quando lo penso, se io non ci sono, esso non c’č.
Mustafa Kemal Pasa, 19 Mayis 1919’da 9. Ordu mufettisi olarak Anadolu'ya Samsun'dan ayak basti ve Milli Mucadele'yi baslatti. / Mustafa Kemal Ataturk si sposta a Samsun da Istanbul con una vecchia nave di nome Bandirma, con i suoi pochi amici, per lavorare separatamente dal Governo Ottomano, allo scopo di preparare la nazione alla guerra d'indipendenza. / Mustafa Kemal Ataturk lands at Samsun on the Black Sea coast, beginning the Turkish War of Independence on may 19, 1919
https://devrimcikaradeniz.com/wp-con...014/05/ATT.jpg
http://noldubugun.com/Content/img/po...9244f9b1ff.jpg
19 Mayis Ataturk'u Anma, Genclik ve Spor Bayrami / 19 Maggio La commemorazione di Ataturk, festa della gioventů e dello sport / 19 May Commemoration of Ataturk, Youth and Sports Day
https://yunti.files.wordpress.com/20...yis_35blog.gif
Belcikali ressam Jacob Jordaens'in dogum yildonumu (19 Mayis 1593)
Il Giudizio di Mida (The Judgement of Midas, 1620 -1630) Guzel Sanatlar Muzesi, Ghent,Belcika
https://pbs.twimg.com/media/DALLDrOVYAAD73q.jpg
Alman filozof Johann Gottlieb Fichte'nin dogum yildonumu (19 Mayis 1762)
"Seyler ve aralarindaki iliskileri yalnizca dokunma duyulariyla degerlendirebilen dogustan korlerden olusan bir dunya tasarlayin. Aralarina girip onlara renklerden ve yalnizca isik sayesinde gorulebilen iliskilerden bahsedin. Sansliysaniz, sozlerinize hicbir anlam veremediklerini soyleyecekler. Gozlerini acabilme yeteneginiz de yoksa eger, bosuna konusmakta oldugunuzu kisa surede anlayip susacaksiniz."
https://pbs.twimg.com/media/DAIBKnIW0AEdFpg.jpg
"Imagine a world of people all born blind.They can only know about the existence and interrelationship of things that exist fort he sense of touch.If you talk to them about colors and about other relationships that exist only through light and the sense of sight, you might as well be saying nothing at all.If you are lucky, they will inform you of this fact so that you notice your error and can at least refrain from further useless talk if you prove incapable of opening their eyes."
Iskocyali biyografi yazari James Boswell'in olum yildonumu (19 Mayis 1795)
https://booknormblog.files.wordpress...v1-1.png?w=525
"Kedisi Hodge'a nasil musamahalý davrandigini hic unutamam: Onun icin bizzat disari cikip istiridye alirdi; olur da hizmetciler, cektikleri zahmet yuzunden zavalli yaratiga garez beslerler diye. Ben maalesef kedilerden hoslanmayanlardanim. Odada kedi varsa huzursuzlanirim ve kabul edeyim ki, iste bu Hodge'un varligindan oturu pek SIK mustarip oldum. Bir gun Dr. Johnson'ýn gogsune tirmandigini hatirliyorum, belli ki halinden pek memnundu. Dostum gulumseyerek ve hafif bir islikla onun sirtini oksuyor, kuyrugunu cekiyordu. Ben bunun iyi bir kedi oldugunu belirtince, 'Ya, evet efendim, ama daha fazla sevdigim kedilerim oldu,' dedikten sonra, sanki Hodge'un bundan hoslanmadigini anlamiscasina ekledi: 'Ama iyi bir kedi bu, cok iyi bir kedi gercekten.' "
https://samueljohnsondictionary.file...samjohnson.jpg
"I never shall forget the indulgence with which he treated Hodge, his cat: for whom he himself used to go out and buy oysters, lest the servants having that trouble should take a dislike to the poor creature. I am, unluckily, one of those who have an antipathy to a cat, so that I am uneasy when in the room with one; and I own, I frequently suffered a good deal from the presence of this same Hodge. I recollect him one day scrambling up Dr. Johnson's breast, apparently with much satisfaction, while my friend smiling and half-whistling, rubbed down his back, and pulled him by the tail; and when I observed he was a fine cat, saying, 'Why yes, Sir, but I have had cats whom I liked better than this;' and then as if perceiving Hodge to be out of countenance, adding, 'but he is a very fine cat, a very fine cat indeed.' "
https://izquotes.com/quotes-pictures...ell-212560.jpg
"Bir arkadasligin tam olarak hangi anda kuruldugunu bilemeyiz. Nasil bir kap damla damla dolarken, son bir damla kabý tasiriyorsa; ayni sekilde, bir dizi iyilik arasindan en az biri kalbi doldurup tasirir."
Amerikali roman ve kisa oyku yazari Nathaniel Hawthorne’nun olum yildonumu (19 Mayis 1864)
"Sen yedi yildir cektigin acilarin yuku altinda ezilmissin. Fakat buradan gidince hepsini arkanda birakmis olacaksin! Ormanin yolunu tuttugunda yukun agir gelip adimlarini yavaslatmayacak, denize acilip gitmeyi secersen bindigin gemi batmayacaktir. Sirtinda, gonlunde tasidigin yuku ustlenmis oldugun bu yerde birak, onunla artik ugrasma! Onu dusunme! Her seye yeniden basla! Bir kere yanilmis olmak her seyin bittigi anlamina gelmez! Gelmemeli! Onunde calisip cabalayip basariya ulasabilecegin bir gelecek uzaniyor. Mutlu olabilir; insanlara iyilik edebilirsin. Yillarin golgesinde gecen bu hayatin yerine dogruyu ve durustlugu sec. Icinden geliyorsa Kýzýlderililere dogru yolu goster, onlara onderlik etmeyi ustlen. Ya da sana cok daha fazla yakisacak bilimle ugras; egitim dunyasinda yer yapmis un sahibi, bilge kisilerden daha ileride oldugunu kanitla, ikazlar ver! Yazilar yaz! Calis, hareketlen! Uzanip olumu bekleyecegine bir seyler yap! Arthur Dimmesdale adini birak, korkup utanmadan tasiyabilecegin onurlu bir ad kullan! Hayatini kemiren uzuntuleri bir gun daha fazla cekmek icin mi agirdan aliyorsun? Iradeni yok edip elini kolunu baglayan, pismanligini bile aciklayamayacak kadar seni gucsuz kilan o uzuntuler degil mi! Hadi, davran, ayaga kalk!” Kirmizi Leke / Kizil Damga /Kizil Leke / Kirmizi Damga
https://d28hgpri8am2if.cloudfront.ne...3487566_hr.jpg
"Thou art crushed under this seven years' weight of misery," replied Hester, fervently resolved to buoy him up with her own energy. "But thou shalt leave it all behind thee! It shall not cumber thy steps, as thou treadest along the forest-path: neither shalt thou freight the ship with it, if thou prefer to cross the sea. Leave this wreck and ruin here where it hath happened. Meddle no more with it! Begin all anew! Hast thou exhausted possibility in the failure of this one trial? Not so! The future is yet full of trial and success. There is happiness to be enjoyed! There is good to be done! Exchange this false life of thine for a true one. Be, if thy spirit summon thee to such a mission, the teacher and apostle of the red men. Or, as is more thy nature, be a scholar and a sage among the wisest and the most renowned of the cultivated world. Preach! Write! Act! Do anything, save to lie down and die! Give up this name of Arthur Dimmesdale, and make thyself another, and a high one, such as thou canst wear without fear or shame. Why shouldst thou tarry so much as one other day in the torments that have so gnawed into thy life? that have made thee feeble to will and to do? that will leave thee powerless even to repent? Up, and away!"
https://pbs.twimg.com/media/DD049IRWsAA6e3H.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DDy_MGEXkAEAEPy.jpg
“Mutluluk tipki bir kelebek gibidir; ne kadar kovalarsan, o kadar sakinir senden, fakat dikkatini baska seylere cevirdiginde, nazikce gelip omuzuna konacaktir.”
Kuba bagimsizlik mucadelesinin oncusu, sair ve yazar José Julián Martí Pérez’in olum yildonumu (19 Mayis 1895)
http://slideplayer.es/slide/1037225/...os+patrias.jpg
Iki yurdum var benim: Kuba ve gece.
Ikisi de bir sayilir aslinda. Yiterken
Gunesin gorkemi, Kuba
Uzgun bir dul gibidir
Uzun ortuleri icinde, suskun, elinde karanfil.
Bilirim ne oldugunu elinde urperen
Bu kanli karanfilin! Bombos
Göđüs kafesim, bomboţ, paramparça
Icinde yuregimin cirpindigi. Vaktidir
Olume gitmenin. Uygundur gece
Elvedalara. Isik engeller bizi.
Sozler de. Evren
Insandan daha ustadir konusmada.
Bayrak gibi
Kavgaya cagiran bir bayrak gibi
Isildiyor kizil alevi mumun, aciyorum
Pencereleri. Daraliyor yuregim.
Kuba, dul Kuba, gogu karartan
Bir bulut gibi sessizce geciyor
Kopararak yapraklarini karanfilin.
Irlandali roman ve kisa oyku yazari, sair Oscar (Fingal O’Flahertie Wills) Wilde, Berneval-le-Grand’da surgundeyken yazdigi, Reading Zindani Baladi (The Ballad of Reading Gaol / La Ballata del Carcere di Reading) siirini 19 Mayis 1897 tarihinde yayinladi.
http://images.gr-assets.com/books/13...5l/1329726.jpg
https://i.pinimg.com/originals/c1/9c...e141726e0d.jpg
Kulak verin sozlerime iyice,
Herkes oldurebilir sevdigini
Kimi bir bakisiyla yapar bunu,
Kimi dalkavukca sozlerle,
Korkaklar opucuk ile oldurur,
Yurekliler kilic darbeleriyle!
Kimi gencken oldurur sevdigini
Kimileri yasli iken oldurur;
Sehvetli ellerle oldurur kimi
Kimi altindan ellerle oldurur;
Merhametli kisi bicak kullanir
Cunku bicakla olen cabuk sogur.
Kimi ask kisadir, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satin alir;
Kimi gozyasi doker oldururken,
Kimi kili kipirdamadan oldurur;
Herkes oldurebilir sevdiđini
Ama herkes oldurdu diye olmez...
Amerikali Musluman siyasetci ve insan haklari savunucusu Malcolm X'in dogum yildonumu (19 Mayis 1925)
https://pbs.twimg.com/media/DAG5Ek3VwAAEsAf.jpg
"Birini ayiplamakta acele etme. Senin gectigin yoldan gecmemis, senin kadar hizli dusunemiyor olabilir. Unutma ki bir zamanlar sen de su anda bildiklerinden bihaberdin. / Don't be in a hurry to condemn because he doesn't do what you do or think as you think or as fast. There was a time when you didn't know what you know today."
https://pbs.twimg.com/media/DALCJtpV0AAr-k9.jpg
"Egitim, gelecege gecis icin pasaporttur.Yarin, bugunden onun icin hazirlananlarindir. / L'educazione č il nostro passaporto per il futuro, poiché il domani appartiene a coloro che oggi si preparano ad affrontarlo."
Parasal egilimlere ve uluslararasi finansmana dayali romanlariyla taninan Amerikali ekonomist ve bankaci Paul Emil Erdman’in dogum yildonumu (19 Mayis 1932)
“Baskanin danismanlari akillica bir cozum yolu buldular. Birlesik Devletler, bundan boyle dolarin altina konvertibl olmadigini soyleyerek isi kestirip atti. Iste o kadar.” Altin Dosyasi
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“The president's advisors came up with what appeared to be a clever solution. The United States simply announced that the dollar was no longer convertible into gold. As simple as that.”
“Mary, ‘Peki, ya herkes dolar satar da, fiyat 3.25'e duserse ne olur?’ diye sordu.
‘Dusemez. Isvicre Hukumeti Ulusal Banka kanaliyla 3.3015 limitinden dolar alip piyasaya Isvicre franki saglamak, ya da piyasa kendiliginden duzelene kadar dolari cekmek zorundadir.’ “
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“ ‘What happens if everybody is selling dollars like crazy and it goes down to 3.25?’ asked Mary.
‘It can't. The Swiss government, through the National Bank, is obligated to buy dollars for Swiss francs at the 3.3015 limit and to keep supplying the market with Swiss francs, taking out dollars, until the market trend reverses itself.’ “
Ingiliz diplomat ve yazar Thomas Edward Lawrence'in olum yildonumu (19 Mayis 1935)
"Butun insanlar dus gorur ama farkli farkli. Geceleri dus gorenler, sabah olup da uyaninca bunun bos bir hayalden ibaret oldugunu anlarlar. Gunduz dus gorenler ise tehlikeli kimselerdir cunku duslerini gerceklestirmek icin duslerindeki rolu gozleri acikken de oynayabilirler."
https://content.artofmanliness.com/u.../7-pillars.jpg
"All men dream: but not equally. Those who dream by night in the dusty recesses of their minds wake up in the day to find it was vanity, but the dreamers of the day are dangerous men, for they may act their dreams with open eyes, to make it possible."ť
Romantik komedi turunun klasiklerinden Harry, Sally ile Tanisinca filminin senaristligi ile ismini duyuran Amerikali senarist ve yonetmen Nora Ephron’in dogum yildonumu (19 Mayis 1941)
https://www.quotes.wiki/wp-content/u...you_439788.png
“Hava 22 dereceyken usumeni seviyorum. Bir sandvici 1,5 saatte siparis etmeni seviyorum. Bana deliymisim gibi baktiginda burnunun ustunde beliren kivrimi seviyorum. Butun gunu seninle gecirdikten sonra kokunun kiyafetlerime sinmesini seviyorum. Gece uyumadan once konusmak istedigim son insan olusunu seviyorum. Bunun sebebi yalniz olmam degil, bunun sebebi bugun yilbasi olmasý da degil. Bu gece buraya geldim cunku hayatinin geri kalanini biriyle gecirmek istedigini anlayinca, hayatinin geri kalaninin bir an once baslamasini istiyorsun. / Adoro il fatto che tu abbia freddo quando fuori ci sono 25 gradi. Adoro il fatto che ci metti un’ora e mezzo per ordinare un panino. Adoro la piccola ruga che ti si forma sul naso quando mi guardi come se fossi matto. Adoro il fatto che dopo aver passato una giornata con te, possa ancora sentire il tuo profumo sui miei vestiti. E adoro il fatto che tu sia l’ultima persona con la quale voglio parlare prima di addormentarmi la notte. Non č che mi senta solo, e non c’entra il fatto che sia Capodanno. Sono venuto qui stasera perché quando ti rendi conto che vuoi passare il resto della tua vita con una persona, vuoi che il resto della tua vita inizi il prima possibile”
http://www.azquotes.com/picture-quot...n-9-2-0271.jpg
“Aglayan erkeklerden sakinin. Boyle erkeklerin hislere karsi duyarli ve onlarla baglantili oldugu dogrudur. Ama duyarli ve baglantili olma egiliminde olduklari hisler yalniz kendi hisleridir”
Fransiz yazar ve filozof Albert Camus, Yabanci (L'Étranger - The Stranger) romanini 19 Mayis 1942 tarihinde Editions Gallimard araciligiyla yayinladi.
"Ne zamandir ilk kez olarak, anacigimi dusundum. Hayatinin sonlarinda nicin bir "Nisanli" edinmisti, nicin hayata yeniden basliyormus gibi oyunlara girismisti, anlar gibi oluyordum. Orada, orada da birtakim omurlerin sona erdigi bu Ihtiyarlar Yurdunun cevresinde de aksamlar, huzunlu bir savas araligi gibiydi. Anacigim, olumun esiginde, kendini orada serbest ve her seyi yeni bastan yasamaya hazir hissetmis olmaliydi. Kimsenin, kimseciklerin onun arkasindan aglamaya hakki yoktu. Ben de herseyi yeni bastan yasamaya kendimi hazir hissettim."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Pour la premičre fois depuis bien longtemps, j'ai pensé ŕ maman. Il m'a semblé que je comprenais pourquoi ŕ la fin d'une vie elle avait pris un ‘fiancé’, pourquoi elle avait joué ŕ recommencer. Lŕ-bas, lŕ-bas aussi, autour de cet asile oů des vies s'éteignaient, le soir était comme une tręve mélancolique. Si prčs de la mort, maman devait s'y sentir libérée et pręte ŕ tout revivre. Personne, personne n'avait le droit de pleurer sur elle. Et moi aussi, je me suis senti pręt ŕ tout revivre.”
"Istikbalimin karanlik ufkundan bana dogru, hayatim boyunca, bir cesit israrli ve serin bir ruzgar esiyor. Ve bu esinti, halkin, gayri-hakiki yillar boyunca bana zorlamaga calistigi butun bu fikirleri de duzelttirdi. Digerlerinin olumunun veya bir annenin sevgisinin veya Allahin sevgisinin veya bir kimsenin nasýl yasamak isteyisinin, kendisinin sectigi kaderin ne onemi var? Zira ayni kader, sadece beni degil, onu da, kendilerinin, benim kardeslerim olduklarýný soyleyen milyonlarca imtiyazli insani da sececektir. Ve bir gun, hepsi olume mahkűm edilecek; digerlerininki gibi onun da vakti gelecek."ť
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Throughout the whole absurd life I'd lived, a dark wind had been rising toward me from somewhere deep in my future, across years that were still to come, and as it passed, this wind leveled whatever was offered to me at the time, in years no more real than the ones I was living. What did other people's deaths or a mother's love matter to me; what did his God or the lives people choose or the fate they think they elect matter to me when we're all elected by the same fate, me and billions of privileged people like him who also called themselves my brothers? Couldn't he see, couldn't he see that? Everybody was privileged. There were only privileged people. The others would all be condemned one day. And he would be condemned, too."
Amerikali oyun ve roman yazari (Newton) Booth Tarkington’in olum yildonumu (19 Mayis 1946)
“Otomobillerden emin degilim. Hizlari ileriye gittikce medeniyeti geriye goturebilirler. / I'm not sure he's wrong about automobiles, he said. With all their speed forward they may be a step backward in civilization.”
https://i2.wp.com/infinitegestation....00%2C400&ssl=1
“Albay Amberson, insanlarin mal varliklarini yitirdigi ve giderek yoksullastigi 1873 yilinda, digerlerinin aksine ‘servet edindigi’ gun, Ambersonlar muhtesem olarak anilmaya basladi. Muhtesemlik goreceli bir kavramdi ancak Muhtesem Lorenzo, Ambersonlar’in ihtisamli bir servete sahip oldugu 1916 yilinda New York’ta bulunabilmis olsaydi, bu kavramin zenginligin bir olcusu olarak kullanildigina sahit olabilirdi. Surdurdukleri bu gorkemli hayat, yasadiklari Midland kasabasi genisleyip karanlik bir kente donusunceye dek devam etti, cocuklari olan ve ternov kopegi besleyen refah ailelerinin sayilarinin arttigi o gunlerde, Ambersonlar hayatlarinin en parlak donemini yasiyorlardi.” Muhtesem Ambersonlar
https://images.gr-assets.com/books/1...9l/1974199.jpg
“Major Amberson had ‘made a fortune’ in 1873, when other people were losing fortunes, and the magnificence of the Ambersons began then. Magnificence, like the size of a fortune, is always comparative, as even Magnificent Lorenzo may now perceive, if he has happened to haunt New York in 1916; and the Ambersons were magnificent in their day and place. Their splendour lasted throughout all the years that saw their Midland town spread and darken into a city, but reached its topmost during the period when every prosperous family with children kept a Newfoundland dog.”
Jamaika dogumlu Amerikali sarkici, soz yazari, super model ve oyuncu Grace Jones'un dogum gunu (19 Mayis 1948)
https://pbs.twimg.com/media/DAMeaImU0AAfb6n.jpg
https://37.media.tumblr.com/d40516b2...db29o1_500.gif
Avusturyali yazar ve eski gazeteci Daniel Glattauer’in dogum gunu (19 Mayis 1960)
"Hayatimizda kimse yok. Geceyle gunduzu ayirmiyoruz. Hicbir zamanda yasamiyoruz. Sahip oldugumuz tek sey ekranlarimiz. Hepimiz sikica ve tum gizleriyle ekrana tutunmus haldeyiz ve ortak bir hobimiz var: Bize tamamen yabanci olan birisi ilgimizi cekiyor..." Poyraza Care
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Wir haben keine Gesichter. Wir unter-scheiden nicht zwischen Tag und Nacht. Wir leben in keinerZeit. Wir haben nur unsere beiden Bildschirme, jeder strengund geheim für sich, und wir haben ein gemeinsames Hobby:Wir interessieren uns für eine jeweils völlig fremde Person…”
“Yazmak , dudaklara ihtiyac duymadan opusmektir. Yazmak , zihinle opmektir. / Schreiben ist wie küssen, nur ohne Lippen. Schreiben ist kussen mit dem Kopf.”
https://bilder.buecher.de/produkte/2.../23327216z.jpg
“Ama muzik hayattir, sesi duyuldugu surece hicbir ţey sonsuza dek olmez. / Aber Musik ist Leben, solange sie erklingt, stirbt nichts für immer.”
Ingiliz sair Seamus Heaney, Bir Dogalcinin Olumu (Death of a Naturalist) siir kitabini 19 Mayis 1966 tarihinde Faber and Faber araciligiyla yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/C_3R2EoXoAA0AQb.jpg
https://image.slidesharecdn.com/seam...?cb=1387002373
Basparmagimla isaret parmagim arasinda
kisacik kalemim duruyor, bir silahmiscasina rahat.
Disaridan, penceremin altindan tanidik, net bir
hisirti geliyor, bir kurek sertce engebeli topraga giriyor:
Babam, topragi kaziyor. Asagiya bakiyorum
Bitkilerin arasinda egilen gergin sirti
dogruluyor ve yirmi yil sonra yeniden beliriyor orada,
durmuyor babam, ritimle egilip kalkiyor patates tarhlari arasinda.
Kaziyor.
Lastik cizmesini koymus kulagina elindeki kuregin, sapi
dizine bastirip var gucuyle kanirtiyor.
Ta kokunden aliyor ust kismini bitkinin
ve ters ceviriyor parlak yuzeyi derine gomerek
toplarken ellerimizdeki o serin sertligini sevdigimiz
patatesleri ortaya sermek icin.
Fakat Tanrim, bu ihtiyar nasil da maharetle kullaniyor kuregi.
Tipki kendi ihtiyar babasi gibi.
Toner's batakliginda gündelikle calisirdi buyukbabam
bir gunde en cok torfu o cikarirdi o turbaliktan.
Bir keresinde ona sut goturmustum, elimde agzi
uyduruk bir kagitla kapatilmis bir sise. Dogruldu
sutu icmek icin bir an, sonra yine egildi oraciga hemen
katlayip durup duzenlice, atmaya basladi cimli topragi
yine omzunun uzerinden, indikce inerek daha asagi
hep daha iyi bir torf için. Kaziyordu.
O patates topraginin soguk kokusunda, o lifli batagin
bildik cývigi ve islaginda, hoyratca kesiliyor bir yani
basimin icinde ayaklanan canlý koklerimin.
Ama benim kuregim yok o adamlar gibi kazmak icin.
Basparmagimla isaret parmagim arasinda
kýsacik bir kalem duruyor.
Iste onunla kaziyorum ben.
Amerikali yazar Jodi Picoult'un dogum gunu (19 Mayis 1966)
"Bir defasinda Kate sekiz ve ben bes yasindayken kavga etmis ve artik ayni odayi paylasmak istemedigimiz kararina varmistik. Ancak evimizin buyuklugu ve diger odada da Jesse'nin yasadigi goz onune alindiginda gidecek baska yerimiz yoktu. O yuzden daha buyuk ve akilli olan Kate, odayi ikiye bolmeye karar verdi. ‘Hangi tarafi istiyorsun?’ diye diplomatik bir edayla sordu. ‘Izin veriyorum, sen sec.’
Tabii ki yatagimin dahil olduđu tarafi istiyordum. Ayrica odayi ortasindan ikiye bolecek olursaniz, Barbie bebeklerimizin durduđu kutu ve elisi malzemelerimizi koydugumuz raflar otomatik olarak benim tarafimda kalacakti. Kate buradan bir kalem almaya davrandi, ama onu durdurdum. ‘Orasi benim tarafim’diye isaret ettim.
" ‘Sen ver oyleyse,’ dedi ve ben de ona kirmizi bir keceli kalem verdim. Masanin ustune cikip tavanda erisebildigi en yuksek noktaya kadar uzandi. ‘Bunu cizdikten sonra,’ dedi, ‘Sen kendi tarafinda kalacaksin, ben de kendi tarafimda, anlastik mi?’ť Basimi salladim bu pazarliga en az onun kadar bagli oldugumu gostererek. Sonucta butun guzel oyuncaklar bendeydi. Ben ondan bir sey istemeden once Kate'in benim tarafima gecmek icin yalvarmasi cok yakindi.
‘Yemin mi?’diye sordu ve serce parmaklarimizi tutusup yemin ettik."Kiz Kardesim Icin
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
" ‘Once, when Kate was eight and I was five, we had a fight and decided we no longer wanted to share a room. Given the size of our house, though, and the fact that Jesse lived in the other spare bedroom, we didn't have anywhere else to go. So Kate, being older and wiser, decided to split our space in half. ‘Which side do you want?’she asked diplomatically. ‘I'll even let you pick.’
Well, I wanted the part with my bed in it. Besides, if you divided the room in two, the half with my bed would also, by default, have the box that held all our Barbie dolls and the shelves where we kept our arts and crafts supplies. Kate went to reach for a marker there, but I stopped her. ‘That's on my side’ I pointed out.
‘Then give me one,’ she demanded, so I handed her the red. She climbed up onto the desk, reaching as high as she could toward the ceiling. ‘Once we do this’she said, ‘you stay on your side, and I stay on my side, right?’ I nodded, just as committed to keeping up this bargain as she was. After all, I had all the good toys. Kate would be begging me for a visit long before I'd be begging her.
‘Swear it?’ she asked, and we made a pinky promise."
Amerikali sair Ogden Nash’in olum yildonumu (19 Mayis 1971)
Bankalari ovmek icin yazildi bu siir.
Para sikirtisi neymis gor, hele bir bankadan iceri gir!
Bir de garip bir ses duyacaksin, ne kadin sesi o, ne su siriltisi,
Bilirim, duymuslugun yok, o, binlik banknotlarin hisirtisi.
Mermer konaklarda otururmuţ bankerler, haklari,
Bosuna mi yillar yili ‘Milli Kalkýnma’ diye bagirip cagirdiklari!
Asil, bir usulleri var, ona borclular her seyi, o bir bozulmaya
gorsun, bankalarin isi bitti:
Kisacasi, paraya muhtac olanlardan gayrisina acilir kredi.
Sizi bilmez miyim hic, anli sanli bankerler, nasil da kili kirk yararsiniz!
Siz, ev kirasini odemek icin borc istemeye gelen vatandaslari
kurus koklatmaksizin dehliyebilen milli kahramanlarsiniz.
Evet. Siz, cocugum dogacak diye elli dolar borc istemeye
gorsun bir dar gelirli,maymunlara zart zurt eden
Tarzan edasiyle bakarsiniz suratina…
https://images-na.ssl-images-amazon....6IL._SS500.jpg
This is a song to celebrate banks,
Because they are full of money and you go into them and all
you hear is clinks and clanks,
Or maybe a sound like the wind in the trees on the hills,
Which is the rustling of the thousand dollar bills.
Most bankers dwell in marble halls,
Which they get to dwell in because they encourage deposits
and discourage withdrawals,
And particularly because they all observe one rule which woe
betides the banker who fails to heed it,
Which is you must never lend any money to anybody unless
they don't need it.
I know you, you cautious conservative banks!
If people are worried about their rent it is your duty to deny
them the loan of one nickel, yes, even one copper engraving
of the martyred son of the late Nancy Hanks;
Yes, if they request fifty dollars to pay for a baby you must
look at them like Tarzan looking at an uppity ape in the jungle…