-
Peter Yates’in yonettigi, Steve McQueen ve Jacqueline Bisset’in oynadigi aksiyon-suc-macera Bullitt (Gangsterin kaderi) 17 Ekim 1968 tarihinde vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....7,1000_AL_.jpg
https://flixchatter.files.wordpress....een7.jpg?w=640
https://payload407.cargocollective.c...82/DB-VFX5.gif
-
-
20. yuzyilin en onemli Avusturyali kadin yazarlarindan Ingeborg Bachmann’in olum yil donumu (17 Ekim 1973)
Yine ikimiz, koyuyoruz ellerimizi ateae,
sen nice zamandir yillanmis gecenin sarabi askina,
ben ise sabahin hic SIKILMAMIS pinari ugruna.
Koruk, guvendigimiz ustasini beklemekte.
Keder yaydiginda sicakligini, geliyor cam ustasi.
Gidisi ortalik isimadan, gelisi cagirrmadin sen, hem de
yasli, aklasmis kaslarimizin alacakaranligi kadar.
Yine kursun dokmekte goz yaslarinin kazaninda,
sana bir kadeh icin - kutlamaktir onemli olan yitirilmisi
bana da isli cam kiriklarim icin - atese saçılmakta.
Ve sana kadeh kaldiriyorum, golgeleri cinlatarak.
Anlasilir simdi kimin cekindigi,
ve kimin sozunu unuttugu. Sense
ne bilirsin, ne de istersin tanimayi,
kenardan icersin, serindir diye
ve ayik kalirsin, tipki eskisi gibi,
ustelik belli ki, kaslarin hala cikmakta!
Bana gelince, bilincindeyim yasadigim
ask aninin, cam kiriklarim sacilip atese,
yine o eski kursuna donusurken. Duran
benim merminin ardinda, hayal gibi,
yalnizca tek gozu acik, hedefinden emin,
ve SIKIYORUM onu, sabahin ortasina.
https://mwpm.files.wordpress.com/201...g-bachmann.jpg
Ancora mettiamo entrambi le mani nel fuoco:
tu per il vino del lungo fermento notturno,
io per la mattinale acqua sorgiva, che non conosce i torchi.
il mantice attende il maestro, in cui confidiamo.
Non appena l'ansia lo scalda, il soffiatore giunge.
Va via prima di giorno, arriva prima del tuo richiamo:
è antico, come la penombra sopra le nostre ciglia rade.
Di nuovo egli fonde il piombo nella caldaia di lagrime:
per una coppa a te - occorre solennizzare il tempo perduto -
a me per il coccio pieno di fumo - che sarà versato nel fuoco.
Mi scontro così con te, facendo tintinnare le ombre.
Scoperto è chi esita, adesso,
chi ha scordato la formula magica.
Tu non puoi e non vuoi conoscerla,
bevi sfiorando l'orlo, dove è fresco:
come un tempo, tu bevi e resti sobrio,
le ciglia ti crescono ancora, tu ancora ti lasci guardare!
Io con amore all'attimo protesa sono già, invece:
il coccio mi cade nel fuoco, piombo mi ridiventa
qual'era. E dietro al proiettile sto,
monocola, risoluta, defilata,
e incontro al mattino lo invio.
-
Sehir resimleriyle unlu Italyan ressam Canaletto’nun (Giovanni Antonio Canal) dogum yil donumu (18 Ekim 1697)
Il Canal Grande fra Palazzo Bembo e Vendramin Calergi (The Grand Canal Between the Palazzo Bembo and the Palazzo Vendramin, 1730)
http://112.imagebam.com/download/xvY...VendraminP.jpg
-
Jean-Jacques Rousseau’nın yazdigi Koy Falcisi (Le Devin du Village - L'indovino del villaggio) operasi promiyerini 18 Ekim 1752 tarihinde Fontainebleau Sarayinda gerceklestirdi.
https://operabaroque.fr/Devin_1.jpg
https://www.bm-lyon.fr/expo/12/rouss...61130_p2_3.jpg
-
Herman Melville'in bas yapiti Moby Dick, Londra’da 18 Ekim 1851 tarihinde yayinlandi.
“Ey oluleri yesil cimenin altinda yatanlar! Cicekler arasinda durup "sevgilim burada" diyebilenler! Sizler bu kadinlarin yureklerindeki derdi bilemezsiniz.Ne aci bir bosluktur altlarinda kimsenin kemikleri olmayan bu kara kenarli mermerlerin boslugu! Bu donmus levhadaki umutsuzluk oyle derindir ki! Ne kara bosluklar ne aci ayriliklar saklidir bu satirlarda !Bu satirlar sanki tum imani kemirmis, nerelerde olduklari bilinmeyen mezarsiz olulerden yeniden dirilmek umudunu almistir.”
https://orig00.deviantart.net/1595/f...57-d6rt002.jpg
“Oh! ye whose dead lie buried beneath the green grass; who standing among flowers can say- here, here lies my beloved; ye know not the desolation that broods in bosoms like these. What bitter blanks in those black-bordered marbles which cover no ashes! What despair in those immovable inscriptions! What deadly voids and unbidden infidelities in the lines that seem to gnaw upon all Faith, and refuse resurrections to the beings who have placelessly perished without a grave.”
-
1927 yili Nobel Edebiyat Odulu sahibi, ozellikle 20. yuzyilin ilk yarisinda ve 2. Dunya Savasi'ndan sonra kita felsefesinde etkili olan Fransiz filozof Henri Bergson’in dogum yil donumu (18 Ekim 1859)
“Jestler de yasam gibi canli olmalidir! Hayatin temel kanununa, asla kendini tekrar etmeme sartina o da boyun egmelidir! Ama iste, bir bas veya kol hareketi surekli ayni, duzenli araliklarla kendini tekrar ediyor. Bu hareketi fark etmissem, dikkatimi dagitmayi basarmissa, yeniden ortaya cikmasini bekliyorsam ve bekledigim anda da ortaya cikiyorsa, istemeden de olsa gulerim. Nicin? Cunku artik onumde otomatik bicimde isleyen bir makine vardir. Bu artik hayat degil, hayatin icine yerlesmis ve hayati taklit eden bir otomatizmdir. Gulunctur.”
https://images.gr-assets.com/books/1...32l/710015.jpg
“Let gesture display a like animation! Let it accept the fundamental law of life, which is the complete negation of repetition! But I find that a certain movement of head or arm, a movement always the same, seems to return at regular intervals. If I notice it and it succeeds in diverting my attention, if I wait for it to occur and it occurs when I expect it, then involuntarily I laugh. Why? Because I now have before me a machine that works automatically. This is no longer life, it is automatism established in life and imitating it. It belongs to the comic.”
-
Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes maceralarindan Bir Kimlik Vakasi’ni (A Case of Identity) 18 Ekim 1887 tarihinde yazmaya basladi.
“Adam agzina bir damla bile icki surmezdi, hayatinda da baska bir kadin yoktu ve kadinin sikayetci oldugu davranis, kocasinin her yemekte takma dislerini cikararak kadina firlatiyor olmasiydi. Takdir edersin ki, bu kadarini siradan bir hikayeci bile hayal edemez. Biraz enfiye al Doktor ve verdigin ornegi curuttugumu itiraf et”
http://www.advertisingarchives.co.uk...tity/1900s.jpg
“The husband didn't drink, there was no other woman, and the conduct complained of was that he had drifted into the habit of winding up every meal by taking out his false teeth and hurling them at his wife, which, you will allow, is not an action likely to occur to the imagination of the average story - teller. Take a pinch of snuff, Doctor, and acknowledge that I have scored over you in your example."