-
Sinan Çuluk'tan MÜTHİŞ tespitler ....
TEZGÂH
80’li yıllarda dertlerimizin en büyüklerinden biri “Türkiye İran Olur mu?” sorunsalıydı. O yıllarda devletin bazı kademelerinde İran İslam Devrimi’nin Türkiye’ye “ihracı”na her an mümkün olabilir gözüyle bakılıyor, hatta ne zaman olacağı tartışılıyordu. Aklı başında adamlar da bu cehaletin cesaretine gülüp geçiyordu. Çünkü İran’da mollaların gücüne güç katan, devlet karşısında dimdik bir blok olarak durabilmelerini sağlayan üç etkili mekanizmadan Türkiye uleması mahrumdu. İranlılar, merci-i taklid, müçtehid adını verdikleri mollalara “humus” denilen dinsel bir vergi öderlerdi. Muazzam meblağlara ulaşan bu vergiler sayesinde mollaların şahlara, devlet adamlarına eyvallahı yoktu. Humus ödeyenlerin başındaki en büyük kesim bezirgân denilen esnaf-tüccar kesimiydi. Mollalar da en büyük gelir kaynakları olan bezirgân sınıfının çıkarlarını her şartta korurdu. Vakıflar da mollaların elindeydi. Ayrıca kendi eğitim kurumları, medreseleri sayesinde toplumu rahatlıkla istedikleri şekilde yönlendirebiliyorlardı. Müçtehidlerin gündelik politik gelişmelerle ilgili verdikleri fetvalar, devletin siyasetini derinden etkiliyordu.
II. Mahmud’dan itibaren bizdeki ulemanın elinden bu tür ayrıcalıkların peyderpey alındığını bilmemek mümkün değil. Devletin öngörüsü isabetliydi. En son “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ve “Şeriye ve Evkaf Vekâleti”nin kaldırılması daha 1924’te böylesine imtiyazları Türkiye ulemasının elinden koparıp almıştı.
O tarihlerdeki tartışmaları FETÖ’nün dikkatle kaydettiği anlaşılıyor. Hizmet hareketi adıyla yola çıkıp öncelikle dershane ve okullar açmakla eğitim ayağını ele aldı. Buralarda dini eğitim de verildiğini bilen küçük burjuva-esnaf-sanayici kesiminin sempatisini kazanmak kolay oldu. Esnaf-sanayici örgütlenmeleriyle de mollaların bezirgânlara olan desteğinin bir benzerini geliştirdi. Tabii ki mollaların humusuna eşdeğer bir vergi tayin ederek her ay bu kesimden hizmetine bir himmet bekledi. Bütün bu işleri, İran’ın devrim ihracından korkanların yanı başında, onlara hiç hissettirmeden yapması da not edilmeli.
Devletimiz vakıfların kaynaklarını bunlara açmasaydı bu kadar kolay yol alamazlardı. Şimdilerde de FETÖ’den geri alınan vakıflara konan ve konmak için bekleyen sayısız cemaat bu vakıf mallarını iç etmek için sıraya girmiş. Biz kolay kolay kafası dank eden bir millet olmadığımızdan gene aynı tezgâhtan geçiyoruz.
------------------------------------
Devlet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla şeffaf olsaydı, halka hesap verseydi, halka güvenseydi, liyakati esas alsaydı, adalet ilkesinden şaşmasaydı; kayırmacılıktan, bölgecilikten, particilikten uzak dursaydı, emperyalizm Türkiye'ye saldırmak için FETÖ gibi maşaları kullanmayı aklına bile getiremezdi. Devlet organizasyonu her yönüyle bu maşaların yeşermesine müsaittir. Bu ortamın değişmesi de kimsenin işine gelmemektedir.
-----------------------------------
HUMUS
FETÖ'nün müritlerinden aldığı himmet paralarını, İmamiye Şiası'nın müçtehit ve mollalarının aldığı "humus" vergisine benzetmiştim. İmamiye Şiası'nın humus alınacak varlıklar tasnifindeki 7. madde FETÖ müritlerinin haram paralarını aklamak için de kullanılıyor muydu acaba? Tetkik edilmesi gerekmez mi? (Kupür DİA İslam Ansiklopedisi, Humus maddesinden)
https://scontent-otp1-1.xx.fbcdn.net...f5&oe=59F618B6
-
-
-
-
-
-
-