-
1968 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Japon roman yazari Yasunari Kawabata’nin dogum yildonumu (14 Haziran 1899)
“Kendi hayalinde, Bati'dan gelme kitap ve resimlerle canlanan goruntulerin tadini cikariyordu. Hic gormedigi birine asik olmakla birdi bu.” Karlar Ulkesi
https://4.bp.blogspot.com/-XWWAV9Q3x...nowcountry.jpg
“He savored the phantasms of his own dancing imagination, called up by Western books and pictures. It was like being in love with someone he had never seen.”
“Hasin, yalin bir gece manzarasi. Her yeri kaplayan karlarin don tutarken cikardigi catirti topragin ta icinde, derinden derine gumburder gibiydi. Ay yoktu. Inanilmayacak kadar sayisiz gorunen yildizlar oyle parlak ve yakindilar ki, boslugun donusundeki hizdan dusup dokulur gibiydiler. Yildizlar yaklastikca gokyuzu geri geri cekilerek gecenin rengine karisiyordu. Sinir daglarinin birbirinden ayirt edilemeyen tepeleri, yaldizli gogun eteklerine butun agirliklariyla yaslanmislardi; buyuk ve yuksek oluslarini gostermeden duyumsatan derin bir siyahlikla. Gecenin tum gorunumu duru, durgun bir uyum icinde butunlesiyordu.”
https://images-na.ssl-images-amazon....1CzRw3jk1L.jpg
“It was a stern night landscape. The sound of the freezing of snow over the land seemed to roar deep into the earth. There was no moon. The stars, almost too many of them to be true, came forward so brightly that it was as if they were falling with the swiftness of the void. As the stars came nearer, the sky retreated deeper and deeper into the night clolour. The layers of the Border Range, indistinguishable one from another, cast their heaviness at the skirt of the starry sky in a blackness grave and somber enough to communicate their mass. The whole of the night scene came together in a clear, tranquil harmony.”
-
Neo Empresyonizm akiminin uyelerinden Italyan ressam Giuseppe Pellizza da Volpedo'nun olum yildonumu (14 Haziran 1907)
Il Quarto Stato (The Fourth Estate, 1901)
http://www.settemuse.it/pittori_oper...arto_stato.jpg
-
Fransiz sair René Char’in dogum yildonumu (14 Haziran 1907)
“Uzun suren yoklugun odasinda, acik kalan pencereye ragmen, gulun kokusu yine de oradaki nefesle iliskilidir. Bir kez daha gecmis deneyimden yoksunuz, tazeleriz, asigiz. Gul! Onun yollarinin kayrani olumun kustahligini bile dindirir. Hicbir cit duramaz yolunda. Arzu diridir, bugulu alinlarimizda bir siziyla.
Yagmurlariyla yeryuzunde yuruyenin dikenden korkusu yoktur ne mukemmel ne de dusmanca yerlerde. Ama vay haline kendiyle sohbeti keserse! Can evinden vurulmus, kul olur gider, guzelligin islah ettigi bir okcu.”
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...f-the-rose.jpg
“Malgré la fenętre ouverte dans la chambre au long congé, l'arôme de la rose reste lié au souffle qui fut lŕ. Nous sommes une fois encore sans expérience antérieure, nouveaux venus, épris. La rose! Le champ de ses allées éventerait męme la hardiesse de la mort. Nulle grille qui s'oppose. Le désir resurgit, mal de nos fronts évaporés.
Celui qui marche sur la terre des pluies n'a rien ŕ redouter de l'épine, dans les lieux finis ou hostiles. Mais s'il s'arręte et se recueille, malheur ŕ lui! Blessé au vif, il vole en cendres, archer repris par la beauté.”
-
Alman dusunur, sosyolog ve ekonomi politik uzmani Max Weber'in olum yildonumu (14 Haziran 1920)
"Sigirdan don yagi yaparlar, insandan da para. Bu hirs felsefesi, para sahibi saygi deger adamin ideali ve hepsinden onemlisi, bireyin kendi sermayesini genisletme egiliminin dusuncesi olarak gorulur. Aslinda burada ongorulen bir yasama teknigi degildir, ozel bir ahlaktir. Bu ahlakin zedelenmesi, yalnizca aptallik olarak degil, odevin unutulmasi olarak ele alinmaktadir ve butun bunlar her seyden once nesnenin neligine aittirler."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Aus Rindern macht man Talg, aus Menschen Geld, so fällt als das Eigentümliche in dieser Philosophie des Geizes das Ideal des Kredit würdigen Ehremannes und vor allem: der Gedanke der Verpflichtung des einzelnen gegenüber dem als Selbstzweck vorausgesetzten Interesse an der Vergrößerung seines Kapitals auf. In der Tat: daß hier nicht einfach Lebenstechnik, sondern eine eigentümliche Ethik gepredigt wird, deren Verletzung nicht nur als Torheit, sondern als eine Art von Pflichtvergessenheit behandelt dies vor Allem gehört zum Wesen der Sache. Es istnicht nur Geschäftsklugheit, was da gelehrt wird.”
-
Ingiliz yazar ve mizahci, en iyi bilinen romani 1887'de yayinladigi Teknede Uc Adam'in yazari Jerome Klapka Jerome'un dogum yildonumu (14 Haziran 1927)
"Bizler midemizin emrindeki zavalli koleleriz aslinda. Siz en iyisi beni dinleyin ahlakmis, adaletmis bosuna boyle seylerin pesinden kosmayin. Midenize dikkat edin yeter. Yemeklerinizi ozenle secin, midenizi ihmal etmeyin. O zaman erdem de, huzur da kendiliginden gelir yureginize yerlesir. Iyi bir vatandas, sevecen bir es, merhametli bir baba, soylu ve erdemli bir adam olursunuz." Teknede Uc Adam
https://image.slidesharecdn.com/3men...?cb=1379492204
"We are but the veriest, sorriest slaves of our stomach. Reach not after morality and righteousness, my friends; watch vigilantly your stomach, and diet it with care and judgment. Then virtue and contentment will come and reign within your heart, unsought by any effort of your own; and you will be a good citizen, a loving husband, and a tender father - a noble, pious man."ť
https://1.bp.blogspot.com/-YGksA7Sz4...in+barca-1.jpg
"Noi siamo gl'infelici schiavi del nostro stomaco. Lasciate andare la moralitŕe la giustizia, amici miei: vigilate accuratamente ilvostro stomaco,e alimentatelo con giudizio. Allora la virtů e la soddisfazione verranno a regnare nel vostro cuore senza nessuno sforzo da parte vostra; e sarete buoni cittadini, mariti amorosi, teneri padri e uomini nobili, pii."ť
-
Ingiliz kadin haklari savunucusu ve sufrajet Emmeline Pankhurst'un olum yildonumu (14 Haziran 1928)
http://www.azquotes.com/picture-quot...t-53-72-70.jpg
“Kadinlarin basarili olamayacagini dusunen sizlere sunu soylemek isterim: Ingiliz hukumetini bu pozisyona getirmeyi basardik. Hukumet artik su alternatifle yuzlesmek zorunda: Kadinlar artik ya oldurulecek, ya da oy kullanacak.”
-
Ernesto "Che" Guevara'nin dogum yildonumu (14 Haziran 1928)
https://pbs.twimg.com/media/DCMjbnlXoAAdYZf.jpg
"Tek bir kisinin hayati, dunyadaki en zengin insanin mal varligindan milyonlarca kat daha degerlidir."
-
Polonya asilli Amerikali yazar Jerzy Kosiński’nin dogum yildonumu (14 Haziran 1933)
''Bazen gunler gecer, aptal Ludmilla gorunmezdi. O zaman buyuk bir kizginlik, gizliden gizliye kemirir Lekh'in icini. Gozlerini kuslara diker, saatler boyunca kendi kendine homurdanirdi. Uzun uzun ve gunlerce dusundukten sonra en guzel kuslardan birini secerdi. Kusu bilegine bagladiktan sonra bir suru garip seyi birbirine karistirip kokulu bir boya elde eder, degisik renklerde, kutu kutu hazirlardi bu boyadan. Sonra kusun basini, kanatlarini, boynunu ebemkusagi renkleriyle bezer, tuylerine bir demet yabani cicegin goz kamastirici parlakligini verirdi.
Sonra ormanin iclerine yururduk birlikte. Epey ilerledikten sonra Lekh durur, kusu bileginden cozup bana verir ve ayaklarindan tutarak sallamami isterdi. Boyali kus soylenir durur, bagirisina gelen bir suru kus tepemizde donmeye baslardi. Onlara ulasmak isteyen tutsak debelenir, butun gucuyle oter, boyali boynunun icinde kalbi delice atardi.''
https://i.warosu.org/data/lit/img/00...8290928016.jpg
“Sometimes days passed and Stupid Ludmila did not appear in the forest. Lekh would become possessed by a silent rage. He would stare solemnly at the birds in the cages, mumbling something to himself. Finally, after prolonged scrutiny, he would choose the strongest bird, tie it to his wrist and prepare stinking paints of different colors which he mixed together from the most varied components. When the colors satisfied him, Lekh would turn the bird over and paint its wings, head, and breast in rainbow hues until it became more dappled and vivid than a bouquet of wildflowers.
Then he would go into the thick of the forest. There Lekh took out the painted bird and ordered me to hold it in my hand and squeeze it lightly. The bird would begin to twitter and attract a flock of the same species which would fly nervously over our heads. Our prisoner, hearing them, strained toward them, warbling more loudly, its little heart, locked in its freshly painted breast, beating violently.”
-
Ingiliz yazar, sair, filozof, dramatist, gazeteci, hatip, ilahiyatci, biyografi yazari Gilbert Keith Chesterton’in olum yildonumu (14 Haziran 1936)
" ‘Salt gercekler! Gercekten de hala gerceklere inandigini-batil inanclara battigini, belirsiz ve tarih oncesi sunaklara bagli oldugunu- kabul mu ediyorsun? Kisinin biraktigi ilk izlenimine guvenmiyor musun?’
’Sey, ilk izlenimler,’ dedim, ‘salt gerceklerden daha az nesnel olabilir.’
‘Bos Laf’ dedi. ‘Dunya, ilk izlenimlerin etrafinda donmuyor da neyin etrafinda donuyor? Daha ise yarar olan nedir? Dostum dunyanin felsefesi gerceklere dayali olabilir fakat esas is ruhsal izlenim ve atmosferle yuruyor. Bir katibi neden ise alirsin veya almazsin? Kafatasini mi olcersin? Fiziksel yapisini anlamak icin bir referans kitaba mi bakarsin? Hic gerceklerle ilgilenir misin?...’ "
http://www.loyalbooks.com/image/deta...eer-Trades.jpg
" ‘The mere facts! Do you really admit—are you still so sunk in superstitions, so clinging to dim and prehistoric altars, that you believe in facts? Do you not trust an immediate impression?’
‘Well, an immediate impression may be,’ I said, ‘a little less practical than facts.’
‘Bosh,’ he said. ‘On what else is the whole world run but immediate impressions? What is more practical? My friend, the philosophy of this world may be founded on facts, its business is run on spiritual impressions and atmospheres. Why do you refuse or accept a clerk? Do you measure his skull? Do you read up his physiological state in a hand-book? Do you go upon facts at all? Not a scrap…’ ”
-
Walt Disney Studios'un Felix Salten'in romanindan uyarladigi animasyon filmi Bambi 14 Haziran 1942'de Salt Lake City, Utah'ta gosterime girdi. (16 Kasim 1944, Turkiye)
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
https://vignette.wikia.nocookie.net/...20150118235459
https://media2.giphy.com/media/tKgDe5EdNSjTy/giphy.gif
-
Kral (Elvis Presley) Memphis, Tennessee'deki L. C. Humes High School'dan 14 Haziran 1953'de mezun oldu.
https://i.pinimg.com/originals/30/a1...a554e40b91.jpg
http://www.onthisveryspot.com/pics/spot_450_401.jpg
-
-
Irlanda asilli Ingiliz sarkici, soz yazari, DJ ve moda tasarimcisi Boy George'un (George Alan O'Dowd) dogum gunu (14 Haziran 1961)
https://pbs.twimg.com/media/Dfp5W_SU0AAd8LV.jpg
-
1959 Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Italyan sair ve edebiyat elestirmeni Salvatore Quasimodo'nun olum yildonumu (14 Haziran 1968)
Batiya doner aycicegi
Gun hizlanmistir bile
Egildi mi o - yogunlasir
Yaz havasi, kimil kimil yapraklar, islik
Dumanlari. Catirdayivermesiyle yildirimlarin,
Bulutlarin akivermesiyle bir, uzaklasir yiter
Gogun bu son oyunu da.Yillardan beri,
Sevgilim, hep boyle saskina cevirir
Bizi agaclarin degismesi
Navigli'deki. Ama gunlerimiz hep ayni,
Gunes o gunes, cekip giden
Bir isik cizgisiyle ardinda, sevgi dolu.
Anilar bitti artik, animsamak istemiyorum;
Bellegimi olum almis,
Yasamin sonu yok. Butun gunler
Bizim. Vakit gecti diyerek sen de
Birakacaksin beni, durunca devinim.
Burda kanalin ustunde yukselerek
Salincakla cocuklar gibi, suya
Bakiyoruz, kararan
Yesilindeki ilk dallara.
Bicak degil avcunda gizledigi
Sessizce yaklasan adamin
Tek bir itir cicegi.
http://www.si24.it/wp-content/upload...-parafrasi.jpg
Il girasole piega a occidente
e giŕ precipita il giorno nel suo
occhio in rovina e l'aria dell'estate
s'addensa e giŕ curva le foglie e il fumo
dei cantieri. S'allontana con scorrere
secco di nubi e stridere di fulmini
quest'ultimo gioco del cielo. Ancora,
e da anni, cara, ci ferma il mutarsi
degli alberi stretti dentro la cerchia
dei Navigli. Ma č sempre il nostro giorno
e sempre quel sole che se ne va
con il filo del suo raggio affettuoso.
Non ho piů ricordi, non voglio ricordare;
la memoria risale dalla morte,
la vita č senza fine. Ogni giorno
č nostro. Uno si fermerŕ per sempre,
e tu con me, quando ci sembri tardi.
Qui sull'argine del canale, i piedi
in altalena, come di fanciulli,
guardiamo l'acqua, i primi rami dentro
il suo colore verde che s'oscura.
E l'uomo che in silenzio s'avvicina
non nasconde un coltello fra le mani,
ma un fiore di geranio.
http://images.slideplayer.it/2/93737...es/slide_4.jpg
Hala tas elinde dusunde hala sapan
cagimin insani. Ucaktaydin,
kanatlari olum ve kotuluk tasiyan,
-gordum seni- ates arabasinda, daragaclarinda,
iskence carklarinda, gordum : sendin,
kiyima inanan biliminle, yanilmaz,
asksiz, Isasiz. Oldurdun yine
hep oldurdugu gibi atalarin oldurdugu gibi
Insani ilk goren hayvanlari.
Ve bu ‘Daga gidelim’ dedigi gunku
koku kardesin kardese bu kan
kokusu. Ve sana kadar gunune kadar
gelen o soguk inatci yanki.
Unutun ey ogullar topraktan yukselen
kan bulutlarini unutun babalarinizi:
kul altinda kalmis mezarlari,
ruzgar yureklerini karakuslar almis.
https://s-media-cache-ak0.pinimg.com...9f6e6201da.jpg
Gece bitti
Ay eriyor dogan gunde
Batti batacak sulara
Bu ovada Eylul ne kadar diri
Cayirlar yemyesil
Bahar topraklari sanki guneyde
Biraktim esi dostu
Eski bahcelere gittim gizli gizli
Seni anmak icin tek basima
Sen Ay'dan otelerde bir yerdesin
Burda gun dogarken
Nal sesleri gelirken kaldirimlardan.
-
Ilk Hard Rock Cafe, Isaac Tigrett ve Peter Morton tarafindan 14 Haziran 1971'de Londra'da Hyde Park yakinlarinda Hyde Park Corner'da, eski bir Rolls-Royce araba galerisinde acildi.
https://pbs.twimg.com/media/DflYUrvWAAAS0NF.jpg
-
Jack Nicholson, Kathleen Turner ve Robert Loggia'nin rol aldigi komedi Prizzi'lerin Onuru (Prizzi's Honor - L'onore dei Prizzi) 14 Haziran 1985'te vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...yOTc@._V1_.jpg
-
Arjantinli oyku, deneme yazari, sair ve cevirmen. Buyulu gercekcilik akiminin onde gelen isimlerinden Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo'nun olum yildonumu (14 Haziran 1986)
https://pbs.twimg.com/media/DCNY6D6XYAATRpJ.jpg
Eger, yeniden baslayabilseydim yasamaya,
Ikincisinde daha cok hata yapardim.
Kusursuz olmaya calismaz, sirtustu yatardim.
Neseli olurdum, ilkinde olmadigim kadar,
Cok az seyi
Ciddiyetle yapardim.
Temizlik sorun bile olmazdi asla.
Daha cok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha cok gunes dogusu izler,
Daha cok daga tirmanir, daha cok nehirde yuzerdim.
Gormedigim bir cok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasiya ve daha az bezelye.
Gercek sorunlarim olurdu hayali olanlarin yerine.
Yasamin her anini gercek ve verimli kilan insanlardandim.
Yeniden baslayabilseydim eger, yalniz mutlu anlarim olurdu.
Farkinda misiniz bilmem. yasam budur zaten.
Anlar, sadece anlar.Siz de ani yasayin.
Hicbir yere yaninda su, semsiye ve parasut almadan,
Gitmeyen insanlardandim ben.
Yeniden baslayabilseydim eger, hicbir sey tasimazdim.
Eger yeniden baslayabilseydim,
Ilkbaharda pabuclarimi firlatir atardim.
Ve sonbahar bitene kadar yururdum ciplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar kesfeder, gunesin tadina varir,
Cocuklarla oynardim, bir sansim olsaydi eger.
Ama iste 85'indeyim ve biliyorumn...
Oluyorum.
http://aforismi.meglio.it/img/frasi/...ta-e-unica.jpg
"Hayatimiza giren herkes benzersizdir. Artik hayatimizdan ciktiklarinda, her zaman icin bir parcalarini bize birakirlar ve bizden de bir seyler alip gotururler. Kimileri cok sey goturur, ancak kimse geride bir seyler birakmadan gitmez. Iki ruhun birbirini sans eseri bulmadiklarinin kaniti da budur iste."
https://pbs.twimg.com/media/Cc2ptcMW8AATshP.jpg:large
Hakli olanlar
Bahcesini ekip bicen bir adam, Voltaire'in istedigi gibi
Iyi ki yeryuzunde muzik var diyen
Zevkle bir etimoloji bulan
Bir guney kahvesinde sessiz satranc oynayan iki isci
Bir renk ve bir bicim tasarlayan seramikci
Bu sayfayi duzenleyen bir topograf, belki de hosuna gitmemistir
Bir sarkinin son uc dizelik nakaratini okuyan bir kadin ve bir erkek
Uyuyan bir hayvani oksayan
Kendisine yapilan bir kotulugu kanitlayan ya da kanitlamak isteyen
Iyi ki yeryuzunde Stevenson var diyen
Baskalarinin hakli olmalarini yegleyen
Birbirlerini tanimayan bu insanlar kurtarmakta dunyayi.
-
Kevin Costner, Morgan Freeman ve Mary Elizabeth Mastrantonio'nun rol aldigi Robin Hood - Hirsizlar prensi (Robin Hood: Prince of Thieves - Robin Hood - Principe dei ladri)14 Haziran 1991'de Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...wMjI@._V1_.jpg
https://78.media.tumblr.com/52b6ad66...uuvno1_500.gif
-
Ingiliz-Amerikali rock grubu Foreigner, 7.studyo albumu Unusual Heat'i 14 Haziran 1991'de Atlantic Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/Dfpw9G-X4AEHrOD.jpg
-
Polonya asilli Amerikali fantezi ve bilim kurgu yazari Roger Zelazny'nin olum yildonumu (14 Haziran 1995)
"Balkonda cekistigimiz sirada benimle nasil alay ettigini animsiyor musun? Benim de senin gibi aci vermekten zevk aldigimi one surmustun. Hakliydin, cunku her insan yureginde hem karanlik hem de aydinlik olani tasir. Insanoglu bircok parcanin bileskesidir; senin bir zamanlar oldugun gibi; saf, berrak bir ates degildir. Zekasi SIK SIK duygulariyla catisir, istenci ihtiraslariyla... Ulkuleri cevresine ters duser ve eger onlarin pesi sira giderse, eskiyi nasil yitirmekte oldugunu yuregi sizlayarak gorur. Ama onlarin pesi sira gitmezse bu kez de yeni ve soylu bir dusu yuz ustu birakmanin acisini duyar. Ne yaparsa yapsin, bir kazanc ve bir kayip, bir kavusma ve bir ayrilik hissedecektir. Gidenlerin ardindan yas tutar ve yeni olanlardan korkar. Mantigi gelenegine ters duser. Duygulari, diger insanlarin ona zorladigi kisitlamalara karsi cikar. Bunlarin surtusmeleri sonucunda ise, senin insanoglunun laneti dedigin ve hor gordugun bir sey dogar: Vicdan!"
https://i.pinimg.com/originals/25/2f...b6a995b01f.jpg
"Do you recall how, when we strove upon the balcony, you mocked me? You told me that I, too, took pleasure in the ways of the pain which you work. You were correct, for all men have within them both that which is dark and that which is light. A man is a thing of many divisions, not a pure, clear flame such as you once were. His intellect often wars with his emotions, his will with his desires . . . his ideals are at odds with his environment, and if he follows them, he knows keenly the loss of that which was old—but if he does not follow them, he feels the pain of having forsaken a new and noble dream. Whatever he does represents both a gain and a loss, an arrival and a departure. Always he mourns that which is gone and fears some part of that which is new. Reason opposes tradition. Emotions oppose the restrictions his fellow men lay upon him. Always, from the friction of these things, there arises the thing you called the curse of man and mocked—guilt!"
"Daha once hic olmamis bir sey olur. Bunu goren bir kisi hakikate bakiyor demektir. Gordugu seyi baskalarina anlatamaz. Ama baskalari da bilmek ister ve, 'Neye benziyordu?' diye sorgularlar onu. Boylece, onlara anlatmaya calisir. Belki de yeryuzundeki ilk atesi gormustur. Onlara der ki: 'Kizildi, gelincik cicegi gibi, ama icinde diger renkler de dans ediyordu. Bicimsizdi, su gibi, her yana akiyordu. Sicakti, yaz gunesi gibi, ama daha sicak. Bir tahta parcasinin uzerinde var olabiliyordu bir sure ve sonra tahta yok oluyordu yenmiscesine ve ardinda ruzgarda savrulan siyah, kum gibi elenebilen bir madde birakiyordu. Tahta yittiginde, o da yitiyordu. Dolayisiyla, dinleyenler gercekligin gelincik cicegi gibi, su gibi, gunes gibi, yiyen ve diskilayan bir seye benzedigini sanirlar. Ama onlar atesi gormemislerdir. Onu gercekten bilmezler. Sadece onun hakkinda birseyler bilirler. Ama ates yeryuzune defalarca geri doner. Daha cok sayida kisi gorur onu. Bir sure sonra ates de artik siradanlasmistir, cayirlar ve bulutlar ve soluduklari hava gibi. Gorurler ki, gelincik cicegi gibi olsa da gelincik cicegi degildir, su gibi olsa da su degildir, gunes gibi olsa da gunes degildir, yiyen ve diskilayan bir sey gibi olsa da yiyen ve diskilayan bir sey degildir, ama teker teker ya da tumunden farkli bir seydir. Boylece bu yeni seye bakar ve onun icin yeni bir sozcuk uretirler. Ona 'ates' derler. Eger onu henuz gormemis birine rastlar ve ona atesi anlatirlarsa neden bahsettiklerini anlayamayacaktir. Boylece onlar da adamin basina ususup ona atesi tarif etmeye baslarlar. Bunu yaparlarken, kendi deneyimlerinden dolayi, ona anlattiklarinin hakikat degil, hakikatin sadece bir parcasi oldugunu da bilirler. Her ne kadar dunyanin tum sozcukleri emirlerine amade de olsa bilirler ki bu kisi onlarin sozleriyle hicbir zaman cikaramayacaktir gercekligin ne oldugunu. Onun atesi gormesi gereklidir, koklamasi, onunla ellerini isitmasi, ta yuregine bakmasi ya da sonsuza dek cahil kalmasi."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"A thing happens once that has never happened before. Seeing it, a man looks upon reality. He cannot tell others what he has seen. Others wish to know, however, so they question him saying, 'What is it like, this thing you have seen?' So he tries to tell them. Perhaps he has seen the very first fire in the world. He tells them, 'It is red, like a poppy, but through it dance other colors. It has no form, like water, flowing everywhere. It is warm, like the sun of summer, only warmer. It exists for a time upon a piece of wood, and then the wood is gone, as though it were eaten, leaving behind that which is black and can be sifted like sand. When the wood is gone, it too is gone.' Therefore, the hearers must think reality is like a poppy, like water, like the sun, like that which eats and excretes. They think it is like to anything that they are told it is like by the man who has known it. But they have not looked upon fire. They cannot really know it. They can only know of it. But fire comes again into the world, many times. More men look upon fire. After a time, fire is as common as grass and clouds and the air they breathe. They see that, while it is like a poppy, it is not a poppy, while it is like water, it is not water, while it is like the sun, it is not the sun, and while it is like that which eats and passes wastes, it is not that which eats and passes wastes, but something different from each of these apart or all of these together. So they look upon this new thing and they make a new word to call it. They call it 'fire. If they come upon one who still has not seen it and they speak to him of fire, he does not know what they mean. So they, in turn, fall back upon telling him what fire is like. 'As they do so, they know from their own experience that what they are telling him is not the truth, but only a part of it. They know that this man will never know reality from their words, though all the words in the world are theirs to use. He must look upon the fire, smell of it, warm his hands by it, stare into its heart, or remain forever ignorant."
-
Italyan yazar ve sair Gesualdo Bufalino’nun dogum yildonumu (14 Haziran 1996)
“Ah ne huzunlu gunlerdi onlar, yasamimin en mutlu gunleri. / Oh sě, furono giorni infelici, i piů felici della mia vita.”
https://wordsocialforum.files.wordpr...o-bufalino.jpg
(Italya’da okuma yazma bilmeyen bir kadin, Almanya’da gocmen olarak calisan kocasiyla ‘70’li yillarda cizerek mektuplar yazmis. Bu mektuplardan biri yazar Gesualdo Bufalino'nun eline gecmis ve o da kelimelere dokmus.)
“Sevgili Askim,
Kalbim uzakta oldugun dusuncesiyle izdirap icinde, uc cocugumuzla birlikte kollarimi sana uzatiyorum. Hepimiz, ben ve iki buyuk cocugumuz iyiyiz, kucuk olan ciddi olmasa da biraz rahatsiz. Daha once gonderdigim mektuba bir cevap gelmedi, bunun icin uzgunum. Annen, bir rahatsizliktan oturu hastanede ve onu ziyaret ediyorum. Elim bos ya da yalniz gitmiyorum merak etme, laf olmasin diye ortanca oglumuz benimle beraber geliyor ve buyuk olan kucuge bakiyor. Kucuk tarlamiz ekilip bicildi. Iki tane gunluk isciye 150.000 Liret odedim. Kasabada secimler yapildi ve mahallelinin tavsiyesiyle Hristiyan Demokrat Parti’ye oy verdim. Orak ve Cekicciler icinse hezimet, sanki bir tabutta olmuscesine buyuktu.
Ama kim kazanirsa kazansin, hep ayni. Biz fakir insanlar icin birsey degismiyor. Dun kazdik, yarin da kazacagiz. Bu sene zeytin agaclari cok zeytin verdi. Agaca vurmasi icin tuttugum bir, yerden zeytinleri toplamasi icin tuttugum iki adam bana 27.000 Liret’e maloldu. 12.000 Liret de zeytin baskisi icin kullandim. Bir buyuk, bir de kucuk bir kup dolacak kadar yag elde ettik. Litresini 1300 Liret’ten satabilirim.
Uzaktaki askim, kalbim seni dusunuyor. Ozellikle Noel yaklastikca, kalp kalbe burda olmani isterdim. Ben de cocuklar da seni kucakliyoruz. Hosca kal sevgili askim, kalbim senin, sana sadigim ve yuzuklerimizin birlikteligi gibi seninle.”
https://www.ilpost.it/wp-content/upl...a_bufalino.jpg
“Amore mio caro,
Il mio cuore č trafitto dal tuo pensiero lontano, e ti tendo le braccia insieme ai tre figli. Tutti in buona salute, io e i due grandicelli, indisposto, ma non gravemente, il piccino. La precedente lettera che t’ho spedito non ha ricevuto risposta e ne soffro. Tua madre, colpita da un male, si trova in ospedale, dove mi reco a trovarla. Non temere che ci vada a mani vuote; né sola, dando esca a malelingue: m’accompagna il figlio mezzano, mentre il maggiore rimane a guardare il minore. Il nostro poderetto, ho provveduto che fosse arato e seminato. Ai due “giornalieri” ho dato 150.000 lire. Si son fatte le elezioni per il Comune. Ho votato Democrazia Cristiana, come il parroco m’ha suggerito. Per la Falce e Martello la sconfitta č stata grande: come fossero morti, in un cataletto.
Ma che vincano gli uni o gli altri, č tutt’una. Nulla cambia per noi poveretti: abbiamo zappato ieri, zapperemo ancora domani. Molte ulive quest’anno, dai nostri ulivi. L’uomo e i due ragazzi che ho assunto, l’uno per bacchiarle, gli altri per raccoglierle a terra, mi sono costati 27.000 lire. Altre 12.000 lire le ho spese per il frantoio. Ne ho ricavato tant’olio da riempire una giara grande e una piccola. Posso ricavarne il prezzo corrente che č di 1.300 lire al litro.
Amore lontano, il mio cuore ti pensa. Ora, soprattutto, che viene Natale e vorrei essere insieme a te, cuore a cuore. Un abbraccio, dunque, da me e dai tre figliolini. Arrivederci, amore caro, il mio cuore č tuo e ti sono fedele, unita a te come i nostri due anelli”
-
Jim Carrey, Matthew Broderick ve Leslie Mann'in rol aldigi komedi Bas belasi (The Cable Guy - Il rompiscatole)14 Haziran 1996'da Amerika ve Kanada'da vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...5,1000_AL_.jpg
-
Italyan yonetmen kardesler Bernardo ve Giuseppe Bertolucci’nin babalari sair Attilio Bertolucci’nin olum yildonumu (14 Haziran 2000)
https://pbs.twimg.com/media/DflIv9lWAAAclZB.jpg
https://image.slidesharecdn.com/laro...?cb=1360050697
Senin icin toplayacagim
Bahcenin son gulunu
Ilk sislerde
Ciceklenen beyaz gulu.
Onu gordu hirsli arilar
Dune kadar
Ama o hala o kadar tatli ki
Titretir.
Otuz yasindaki bir resmindir
Biraz unutkan, o zaman olacagin gibi.
-
Gecmisi Olmayan Adam'in (The Bourne Identity) bugun 17.yili (14 Haziran 2002)
https://images-na.ssl-images-amazon....6,1000_AL_.jpg
-
Amerikali rock grubu Foo Fighters, En Iyi Rock Albumu Grammy Odulunu kazanan 5.studyo albumu In Your Honor'i 14 Haziran 2005'te RCA Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/Dfpe6ScW4AAn8gq.jpg
-
https://pbs.twimg.com/media/CdiND-XWIAEnL-N.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DflCtaYX4AELlYZ.jpg
Hoslanirim oldum olasi bu issiz tepeden, bu citten,
bircok yerinden en uzaktaki
ufkun goruntusunu yok eden gozumden.
Ama durup bakarken ardindaki bitmez
tukenmez bosluklara, insanotesi sessizlik,
sinirsiz huzura; dalip giderim dus
dunyama; duracak gibi olur kalbim orada.
Ne ki, duyar duymaz hisirti sesini
yapraklarin ruzgarda olcerim o sonsuz
sessizligi bu sese oranla: Bir yandan
olumsuzluk gelir aklima, bir yandan olu
mevsimler; yasanmakta olan güncel ve
ardindan yasananlarin yankisi. Dalarken bu
sonsuzluga düsüncelerim, keyif alirim bu
denizde, batan gemide olmaktan.
Giacomo Leopardi
-
https://i.pinimg.com/originals/12/fc...c6178b4ce3.jpg
"Ask kizamik gibidir; er ya da gec hepimiz gecirmek zorundayiz. / L'amore č come il morbillo, dobbiamo passarci tutti. E, sempre come il morbillo, lo prendiamo una volta sola." Jerome K. Jerome
https://pbs.twimg.com/media/DfpG1D0W4AM1iKg.jpg
-
Italyan ronesansi Floransa ekolu ressami Paolo Uccello’nun (Paolo di Dono) olum yildonumu (15 Haziran 1397)
La battaglia di San Romano (The battle of San Romano, 1456)
http://www.settemuse.it/pittori_scul...omano_1456.jpg
-
Italyan Ronesansinda esinin istegiyle Leonardo da Vinci tarafindan Mona Lisa adiyla tablosu yapilan Lisa del Giocondo’nun dogum yildonumu (15 Haziran 1479)
https://s1.ibtimes.com/sites/www.ibt.../mona-lisa.jpg
https://i2.wp.com/ki.ill.in.ua/a/675x0/24057146.jpg
-
Fransiz filozof Jean Meslier’nin dogum yildonumu (15 Haziran 1664)
“Din eczanesinde, vicdanlarin acisini dindirmeye yarayan sasmaz receteler, ilaclar vardir. Bununla birlikte, eger tanrisalligin dualarla, adaklarla, kurbanlarla, kefaretlerle dindirildigi, bu araclarin kullanilmasiyla Tanri'nin ofkesinin giderildigi dogruysa; insanlarin yoldan cikmalarina, kotuluk, suc, gunah islemelerine, dinin bir engel olusturmadigini soylemekle, insan hakli olur. Insanlar once gunah isler, sonra Tanri'nin gazabini dindirme carelerini ararlar.” Sagduyu
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Il est, dans la pharmacie religieuse, des recettes infaillibles pour calmer les consciences; les prętres, en tout pays, possčdent des secretssouvcrains, pour désarmer la colčre du ciel. Cependant, s'il est vrai que la divinité s'apaise par des pričres, des offrandes, des sacrifices, des pénitences, on n'est plus en doit de dire que la religion met un frein aux déréglemens des hommes; ils pécheront d'abord, etchercheront ensuite les moyens d’apaiser Dieu.”
“Insanlar, kendilerinden daha cok fikre sahip olmayan kimselerin sozleri uzerine, Allah'a inanirlar. Sutninelerimiz bizim ilk ilahiyatcilarimizdir. Cocuklara gulyabanilerden ve Allah'tan soz ederler. En kucuk yastan baslayarak otomatik olarak her iki ellerini kavusturmayi cocuklara ogretirler. Sutnineler, ibadet etmeye zorunlu tuttuklari cocuklarin Allah hakkindaki fikrinden daha acik bilgilere sahip midir?”
https://d1w7fb2mkkr3kw.cloudfront.ne...0243873388.jpg
“Les hommes ne ne croient en Dieu que sur la parole de ceux qui n’en ont pas plus d’idées qu’euxmęmes. Nos nourrices sont nos premičres Théologiennes ; elles parlent aux enfants de Dieu, çömme elles leur parlent de loups-garoux ; elles leur apprennent, dčs l’âge le plus tendre, ŕ ****dre machinalement les deux mains ; les nourrices ont-elles donc des notions plus claires de Dieu que lesenfants qu’elles obligent de le prier?”
-
Japon sair Kobayashi Issa’nin dogum yildonumu (15 Haziran 1763)
Yalnizlik,
Ne yana donsem
Menekseler.
https://2.bp.blogspot.com/-7fXwZBgkN...s320/haiku.jpg
Loneliness,
Whichever way I turn
Violets.
Boylece bahar baslar:
eski aptalliklar tekrarlanir
yeni hatalar kesfedilir.
https://mypoeticside.com/wp-content/...s/2c89425.jpeg
Thus spring begins: old
stupidities repeated,
new errs invented
Bir adam ile
paylasiyor odayi,
Bir buyuk sinek
https://4.bp.blogspot.com/-Zpp2uUKPm...2Bin%2BEdo.jpg
One man and one fly
buzzing together in one
big bare empty room.
-
Romantik donemin Norvecli bestekar ve piyanisti Edvard Hagerup Grieg’in dogum yildonumu (15 Haziran 1843)
https://s3-eu-west-2.amazonaws.com/l...g-1200x793.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=bR3N1yBEGbw
-
Rus sembolist sair ve cevirmen Konstantin Dmitriyevich Balmont’un dogum yildonumu (15 Haziran 1867)
Kadin, dogdugumuzda bizimledir,
Kadin, son nefesimizde bizimledir,
Kadin, savastigimizda bayragimiz olur,
Kadin, acilan gozlerimizin mutlulugudur.
http://mtdata.ru/u19/photo50E1/20028282052-0/big.jpeg
A woman – with us when we are born,
a woman – with us in our last hour,
a woman – our standard during battle,
a woman – the joy of open eyes
Yakaladim dusumle, uzaklasan golgelerini
Uzaklasan golgelerini, sonen gun isiginin;
Bir kuleye tirmaniyordum ve titremekteydi-
Basamaklar, altinda adimlarimin
Ne kadar yukseldiysem, daha bir aciklikla belirlendi
Daha bir aciklikla belirlendi, uzak ufuklardaki cizgiler
Ve kulagima birtakim sesler gelmekteydi
Goklerden ve topraktan birtakim sesler…
Ciktikca yuksege ben, parildadi daha bir aydinlikla
Daha bir aydinlikla parildadi, uyuklayan daglarin doruklari
Onlar sanki bir veda isigiyla, usulca
Dumanli bakislarimi oksuyorlardi.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
In my dreams I pursued the fleeting shadows
The fleeting shadows of the darkening day,
I climbed the tower and the staircase trembled,
The staircase trembled beneath my feet.
The higher I went, the clearer I pictured
The clearer I pictured the shape of the land
And strange sounds rang out around me,
Rang out around me from Heaven and Earth
The higher I climbed, the brighter shone,
The brighter shone the dreaming peaks,
And with a parting glow, seemed to caress,
Sweetly caress my bleary sight…
-
Tren yolu baronu ve Kaliforniya eski valisinin ‘dort nala giden bir atin ayaklarinin hepsinin ayni anda yerden kesilmesi mumkun mudur?’ sorusuna yanit verebilmek icin yeni fotograf teknikleri gelistirme uzerinde calisan Eadweard J.Muybridge, unlu at fotograflari dizisini, 15 Haziran 1878 sabahinda on iki kamera ile Palo Alto’daki bir yolda cekti.
Yirmi dakika sonra grup gozlemcilerinin onunde Muybridge resimleri tab etti. Cok kisa bir sure icin de olsa atlarin ayaginin ayni anda yerden kesildigini kanitladi.
Muybridge, boylece sinemanin ilkel halini ilk bulan kisi olarak tarihe gecti.
https://www.onthisday.com/images/pho...images-600.jpg
-
Romen romantik sair, roman yazari ve gazeteci Mihai Eminescu’nun olum yildonumu (15 Haziran 1889)
http://www.baricada.ro/fisiere/stiri...ddc500aa90.jpg
Uykulu kuslar
Yuvalara toplanirlar,
Filizlere saklanir, rahat ederler
Iyi geceler!
Kara orman susarken,
Sadece Kaynaklar inler;
Bahcede cicekler de uyur
Sakin uykulu geceler!
Kugu gecer su ustunden
Sazlar arasinda yatmak icin
Meleklerin yakin olsun,
Yukun derin!
Gecenin o periliginde
Gururlu ay yukselir, gecer,
Hepsi dus ve hepsi ahenk
Iyi geceler!
https://ssli.ebayimg.com/images/g/4S...68/s-l1600.jpg
All those sleepy birds
Now tired from flight
Hide among the leaves
Good-night!
Only the spring whispers
When the wood sleeps silently;
Even flowers in the gardens
Sleep peacefully!
Swans glide to their nest
Sheltering among the reeds
May angels guard your rest,
Sweet dreams!
Above a night of sorcery
Comes the moon's graceful light,
All is peace and harmony
Good-night!
-
Ingiliz cocuk kitaplari yazari Kenneth Grahame, Sogutlerdeki Ruzgar (The Wind in the Willows) romanini 15 Haziran 1908 tarihinde Methuen Books araciligiyla yayinladi.
"Kostebek, butun sabah evini bahara hazirlamak icin cok ama cok calismisti. Once supurge ve toz bezleriyle bogusmus; sonra bir elinde firca diger elinde boya kovasi merdivenlerin, basamaklarin, sandalyelerin uzerinde, bogazina ve gozlerine toz dolana, siyah kurku boyaya bulanana, agriyan bir sirt ve yorgun kollara sahip olana kadar kosturup durmustu. Sonsuz arayis ve ozlem ruhu ile Kostebegin karanlik ve basik tavanli kucucuk evine bile yayilan bahar, her yerdeydi; nefes aldigi havada, ayak bastigi toprakta... Onu cevreleyen her yerde... Tam da bu yuzden Kostebegin ‘Bahar temizliđi de neymis!’ diye soylenerek elindeki fircayi yere firlatip ceketini bile almadan disariya firlamasina sasmamak gerekir. Yukarilardan bir sey, emredercesine onu cagiriyordu. Bu cagriya uyan Kostebek, dik tunelin yolunu tuttu. Evleri gunese ve havaya yakin olan hayvanlar icin cakil kapli binek arabasi yollari ne ise bu tunel de Kostebek icin oydu."
https://images-na.ssl-images-amazon....1DCh7vgWHL.jpg
"The Mole had been working very hard all the morning, spring-cleaning his little home. First with brooms, then with dusters; then on ladders and steps and chairs, with a brush and a pail of whitewash; till he had dust in his throat and eyes, and splashes of whitewash all over his black fur, and an aching back and weary arms. Spring was moving in the air above and in the earth below and around him, penetrating even his dark and lowly little house with its spirit of divine discontent and longing. It was small wonder, then, that he suddenly flung down his brush on the floor, said, "Bother!" and "O blow!" and also "Hang spring-cleaning!" and bolted out of the house without even waiting to put on his coat. Something up above was calling him imperiously, and he made for the steep little tunnel which answered in his case to the gravelled carriage-drive owned by animals whose residences are nearer to the sun and air."
-
-
-
Turk sair, romanci, dusunur, deneme yazari, gazeteci, senarist ve elestirmen Attila Ilhan’in dogum yildonumu (15 Haziran 1925)
https://4.bp.blogspot.com/-UKJ_Hf7zt...4%25B0lhan.png
You are indispensable; how can you not know
that you’re like nails riveting my brain?
I see your eyes as ever-expanding dimensions.
You are indispensable; how can you not know
that I burn within, at the thought of you?
Trees prepare themselves for autumn;
can this city be our lost Istanbul?
Now clouds disintegrate in the darkness
as the street lights flicker
and the streets reek with rain.
You are indispensable, and yet you are absent ...
Love sometimes is akin to terror:
a man tires suddenly at nightfall,
of living enslaved to the razor at his neck.
Sometimes he wrings his hands,
expunging other lives from his existence.
Sometimes whichever door he knocks
echoes back only heartache.
A screechy phonograph is playing in Fatih ...
a song about some Friday long ago.
I stop to listen from a vacant corner,
longing to bring you an untouched sky,
but time disintegrates in my hands.
Whatever I do, wherever I go,
you are indispensable, and yet you are absent ...
Are you the blue child of June?
Ah, no one knows you, no one knows!
Your deserted eyes are like distant freighters ...
perhaps you are boarding in Yesilkoy?
Are you drenched there, shivering with the rain
that leaves you blind, beset, ravished,
with wind-disheveled hair?
Whenever I think of life
seated at the wolves’ table,
shameless, yet without soiling our hands ...
Yes, whenever I think of life,
I begin with your name, defying the silence,
and your secret tides surge within me
making this voyage inevitable.
You are indispensable; how can you not know?
-
Cizgi roman kahramani Corto Maltese’yi yataran, Italyan cizgi roman sanatinin en buyuk ustalarindan (Ugo Eugenio Prat) Hugo Pratt’in dogum yildonumu (15 Haziran 1927)
http://www.sceneario.com/images/couv...en-siberie.jpg
https://blogpasblog.files.wordpress....to-maltese.jpg