-
Italyan romanci, oyku yazari ve sair Edmondo De Amicis'in dogum yil donumu (21 Ekim 1846)
"Bu sehir,bu vatan uzun yillar boyunca senin butun dunyandi.Annenin yaninda ilk adimlarini orada attin, ilk heyecanlarini orada duydun, ilk kez orada dusunmeye basladin, ilk arkadaslarini orada buldun.Bu vatan senin icin bir anneydi; seni egitti, gelidtirdi, korudu.O anneyi butun sokaklarda ara,Onu sev,haksizliga ugradiginiż gordugun zaman da mutlaka onu savun."¯ Cocuk Kalbi
https://upload.wikimedia.org/wikiped...ont_matter.jpg
"La tua cittą, - la tua piccola patria, - quella che č stata per tanti anni il tuo mondo, - dove hai fatto i primi passi al fianco di tua madre, provato le prime commozioni, aperto la mente alle prime idee, trovato i primi amici. Essa č stata una madre per te: t'ha istruito, dilettato, protetto. Studiala nelle sue strade e nella sua gente, - ed amala, - e quando la senti ingiuriare, difendila."
"Iste karsimizda, Istanbul sehri. Sonsuz, yuce fevkalade! Kainatin ve insan soyunun ihtisami. Demek ki boyle bir guzellik sadece bir hayal degilmis. Haydi simdi bu ilahi goruntuyu tarif etmeye, kelimelerle kutsiyetini bozmaya calis bakalim. Kim Istanbul'a tarife curet edebilir ki.Chateaubriand, Lamartine, Gautier. Hepsi de nasil kekelemisler?"Istanbul
http://alessandria.bookrepublic.it/a...58408544/cover
"Ecco Costantinopoli! Costantinopoli sterminata, superba, sublime! Gloria alla creazione ed all'uomo! Io non avevo sognato questa bellezza! Ed ora descrivi, miserabile! profana colla tua parola questa visione divina! Chi osa descrivere Costantinopoli? Chateaubriand, Lamartine, Gautier, che cosa avete balbettato?"
-
Ernest Hemingway’in Canlar Kimin Icin Caliyor (For Whom the Bell Tolls) romani, 21 Ekim 1940 tarihinde yayinlandi.
https://www.goodbooksinthewoods.com/...medium/871.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DFQB48VXUAA2cxT.jpg
Pablo onun sozunu keserek, "Sarhostum," dedi. "Simdi de..."
Pablo, "Sarhos degilim," diye onun sozunu kesti. "Fikrimi degistirdim."
Agustin, "Isteyen inanabilir, ben inanmiyorum," dedi.
Pablo, "Canin isterse..." dedi. "Seni Gredos'a benden baskasi goturemez."
"Gredos'a mi?"
"Kopru isinden sonra gidecegimiz tek yer orasi."
https://pbs.twimg.com/media/C8u45QqWsAAgIxl.jpg
Hic kimse bir ada degildir.
Ne de butunuyle kendisi,
Her insan kitanin bir parcasidir,
Govdenin bir bolumu;
Bir toprak parcasi deniz tarafindan alip goturulse,
Avrupa azalir.
Tipki haritadaki burun gibi,
Tipki senin veya bir arkadasinin sahip oldugu mulk gibi;
Bir insanin olumu de beni azaltir,
Cunku ben insanligin kendisinde icerigim,
Oyleyse asla haber gonderip sordurma
Canlar kimin icin caliyor diye;
Onlar senin icin caliyor.
Ernest Hemingway, Canlar Kimin Icin Caliyor (John Donne, 1624)
“Ama yasamak, bir tepenin yamacinda ruzgarla salinan bir bugday tarlasiydi. Yasamak, gokyuzunde dolanan bir atmacaydi. Tahilin savruldugu, samanlarin ucustugu harman yerinde, tozlar icinde duran toprak testideki suydu yasamak. Bacaklarinin arasindaki bir atti yasamak; bir bacaginin altindaki karabinaydi, bir tepeydi, bir koyakti, bir dereydi kenarinda, vadinin uzak kiyisinda, tepelerin otesindeki agaclarin uzandigi.”
https://www.maremagnum.com/uploads/i...99282e024.jpeg
“Ma vivere era l'immagine di un campo di grano che ondeggia al vento sul fianco di una collina. Vivere era un falco nel cielo. Vivere era una giarra di terra piena d'acqua nella polvere della trebbiatura, col grano lanciato in aria e la pula che vola. Vivere era un cavallo tra le cosce e un fucile sotto una gamba e una collina e una valle e un fiume fiancheggiato d'alberi sulle rive, e l'estremo della valle e le colline al di lą”.
-
-
1965 yilinda En Iyi Film Akademi Odulu alacak olan, George Cukor’in yonettigi ve Rex Harrison ve Audrey Hepburn’un oynadigi Benim Tatli Melegim (My Fair Lady), 21 Ekim 1964 tarihinde vizyona girdi.
https://images-na.ssl-images-amazon....yMg@@._V1_.jpg
https://media.giphy.com/media/jTg6SKy3iLqo/giphy.gif
https://media.giphy.com/media/UMoopNf4HrXLq/giphy.gif
-
Kanada asilli Amerikali yazar ve sair Jack Kerouac'in olum yil donumu (21 Ekim 1969)
"Basim donunceye kadar dolastim. Sanki ruyadaydim da ucurumdan yuvarlaniyordum. Icimden ah, sevdigim kiz nerede, diye gecirdim, asagidaki kucuk dunyada bakmadigim gibi bakindim etrafa. Onumde Amerika kitasinin buyuk dogal girinti cikintilari, uzaklarda bir yerlerde de havaya toz bulutu ve kahverengi duman puskurten manyak, heybetli New York. Doguda bir kahverengilik ve bir kutsallik vardi, California ise badana yapilmis gibi beyaz ve bos kafaliydi, en azindan o siralar boyle dusunuyordum."
http://indianapublicmedia.org/nightl...ad-611x940.jpg
"I spun around till I was dizzy; I thought I'd fall down as in a dream, clear off the precipice. Oh where is the girl I love? I thought, and looked everywhere, as I had looked everywhere in the little world below. And before me was the great raw bulge and bulk of my American continent; somewhere far across, gloomy, crazy New York was throwing up its cloud of dust and brown steam. There is something brown and holy about the East; and California is white like washlines and emptyheaded -- at least that's what I thought then."
https://pbs.twimg.com/media/DFk-vwOXgAIC-VD.jpg
"Benim ilgimi ceken insanlar deli olanlardir. Yasamak icin deli olan, konusmak icin deli olan, her seye ayni anda ihtiras duyan, hicbir zaman esnemeyen ya da siradan bir sey soylemeyen! Ama gece boyunca maytaplar gibi yanan, yanan, yanan..."¯
https://pbs.twimg.com/media/DI4S_90XcAAUcey.jpg
"Oraya varana kadar da durmamaliyiz."
"Nereye gidiyoruz ?"
"Bilmiyorum, ama gitmemiz lazim"
-
Silili sair Pablo Neruda, “Bir kitanin kaderi ve hayallerini dogasal bir gucle canlandirdigi siiri icin” Nobel Edebiyat odulunu 21 Ekim 1971 tarihinde kazandi.
“Tum bu insanlar adina ve kendi namima, bir sair olarak yaptigim calismalardan oturu bana bugun yasadigim su onuru bahsedenI Akademisi'ne tesekkur ediyorum. Hasmetli ormanlari, derin kar birikintileri, esitlik ve baris sevdasi, dengesi ve comertligiyle dunyayi kendisine hayran birakan bu ulkeye tesekkur ediyorum. Tesekkurlerimi sundum ve simdi calismalarima, biz sairleri bekleyen bos sayfalarin basina donuyorum. O sayfalar ki bizler onlari kan ve karanlikla doldurmaliyiz cunku siir ancak kan ve karanlikla yazilir.”
http://www.livemint.com/rf/Image-621...a--621x414.jpg
“In the name of all these peoples and in my own name I thank the Swedish Academy for the honour which has been shown me today for my work as a poet. I also thank this country with the mighty forests and the deep snows, whose feeling for equality and whose love for peace, whose balance and generosity impress the world. I render my thanks and return to my work, to the blank page which every day awaits us poets so that we shall fill it with our blood and our darkness, for with blood and darkness poetry is written, poetry should be written.”
-
Kanada dogumlu Amerikali yazar Saul Bellow, “Eserlerinde bir araya getirdigi, insani kavrayis ve cagdas kulturun incelikli cozumlemesi icin” Nobel Edebiyt Odulunu 21 Ekim 1976 tarihinde kazandi.
"Sabah sekiz bucukta kahvaltimi ederim. Sonra eve doner, pencere onundeki sallanan koltuguma yerlesip gazetemi okurum bastan sona, satir atlamaksizin. Once komik dizilere goz atarim. (Bunlarż izleyisim cocuklugumdan kalma bir aliskanliktir. Oyle ki, en yenilerini hatta en tatsiz olanlari bile okurum). Sonra ciddi haberlere gecerim, sutun yazarlarindan dedikodu sayfasina, yemek tariflerine, olum ilanlarina, sosyete haberlerine, reklamlara, cocuk bilmecelerine ve her seye tek tek goz gezdiririm. Gazeteyi elimden birakmak istemedigimden komik dizileri, herhangi birini atlamis olmayayim diye bastan okudugum coktur."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"At half-past eight I eat breakfast. Afterward I walk home and settle down to read the paper in the rocker by the window. I cover it from end to end, ritualistically, missing not a word. First come the comic strips (i follow them because I have done so since childhood, and I compel myself to read even the newest, most unpalatable ones), then I read the serious news and the columnists, and, finally, the gossip, the family page, the recipes, the obituaries, the society news, the ads, the children's puzzles, everything. Reluctant to put it aside, I even reread thecomics to see if I have missed anything."
-
Fransiz yonetmen, senarist ve aktor Francois Truffaut’nun olum yil donumu (21 Ekim 1984)
https://pbs.twimg.com/media/C6JsCxIWMAEDxTj.jpg
Gunde uc film, haftada uc kitap ve guzel muzik albumleri beni olene kadar mutlu etmeye yetebilir."
-Bana: seni seviyorum" dedin.
-Ben sana: bekle dedim. Al beni diyecektim.
-Sen bana: git dedin.
https://pbs.twimg.com/media/C60OtoGWoAINDGP.jpg
-M'hai detto: ti amo.
-Ti dissi: aspetta.Stavo per dirti: eccomi.
-Tu m'hai detto: vattene.
Jules et Jim, Francois Truffaut
https://68.media.tumblr.com/0e3c9b79...2o1_r2_500.gif
"Mutlulugu anlatmak zordur. Farkina varilmadan eskir. / La felicitą si racconta male perché non ha parole,ma si consuma e nessuno se ne accorge" Francois Truffaut, Jules ve Jim