-
Ingiliz yazar,denemeci, gazeteci ve edebi elestirmen (Eric Blair) George Orwell'in dogum yildonumu (25 Haziran 1903)
https://pbs.twimg.com/media/D95g3g8X4AAEq1P.jpg
"Gecmis tuhaf bir sey. Her zaman sizinledir, bence on ya da yirmi yżl once olmus bir seyi dusunmeksizin bir saat bile geciremeyiz, yine de cogunlukla hicbir gercekligi yoktur, tarih kitaplarindaki bir suru malzeme gibi, o da yalnizca bildik bir olgular dizisinden ibarettir. Sonra sans eseri bir goruntu veya ses ya da koku, ozellikle de koku, size carpar ve sadece gecmis canlanmakla kalmaz, siz de gercekten gecmise donuverirsiniz." Daralma
https://images-na.ssl-images-amazon....1TlIwyXSTL.jpg
"The past is a curious thing. It's with you all the time. I suppose an hour never passes without your thinking of things that happened ten or twenty years ago, and yet most of the time it's got no reality, it's just a set of facts that you've learned, like a lot of stuff in a history book. Then some chance sight or sound or smell, especially smell, sets you going, and the past doesn't merely come back to you, you're actually IN the past. It was like that at this moment."
"Aslinda proleterler hakkinda pek az sey biliniyordu. Cok fazla sey bilmeye de gerek yoktu. Calismayi, uremeyi surdurdukleri surece, baska ne yaptiklarinin bir onemi yoktu.Doguyorlar, sokaklarda buyuyorlar, on iki yasinda calismaya basliyorlar, guzellesip cinsel isteklerinin uyandigi kisa bir gelisme caginin ardindan yirmisinde evleniyorlar, otuzunda orta yasli insanlar olup cikiyorlar, altmisina geldiklerinde de olup gidiyorlardi. Agir kosullarda calismaktan, bogaz kavgasindan, komsularla didismekten, sinema, futbol, bira ve en onemlisi de kumar yuzunden kafalarini calistirmaya firsat bulamiyorlardi. Onlari denetim altinda tutmak hic de zor degildi."
https://pbs.twimg.com/media/De2RvilWkAYpPbM.jpg
"In reality very little was known about the proles. It was not necessary to know much. So long as they continued to work and breed, their other activities were without importance. They had reverted to a style of life that appeared to be natural to them, a sort of ancestral pattern. They were born, they grew up in the gutters, they went to work at twelve, they passed through a brief blossoming-period of beauty and sexual desire, they married at twenty, they were middle-aged at thirty, they died, for the most part, at sixty. Heavy physical work, the care of home and children, petty quarrels with neighbours, films, football, beer, and above all, gambling, filled up the horizon of their minds. To keep them in control was not difficult."¯
-
Hollandali ressam Lawrence Alma-Tadema'nin olum yildonumu (25 Haziran 1912)
Favoriti d'argento (Silver Favourites, 1903), Manchester Art Gallery
https://upload.wikimedia.org/wikiped...Favourites.jpg
-
12 Ofkeli Adam (12 Angry Men, 1957), Serpico (1973), Kopeklerin Gunu (Dog Day Afternoon,1975), Sebeke (Network, 1976), Karar (The Verdict, 1982) gibi filmlerin yonetmeni Sidney Lumet'in dogum yildonumu (25 Haziran 1924)
https://pbs.twimg.com/media/DDJ8HjnXoAEIU2J.jpg
-
20. yuzyilin en onemli Avusturyali kadin sair ve yazarlarindan Ingeborg Bachmann'in dogum yildonumu (25 Haziran 1926)
https://www.oeuvresouvertes.net/IMG/arton268.jpg
"Bir gun gelecek, insanlarin siyah ama altin gibi parlayan gozleri olacak; onlar, guzelligi gorecekler, pisliklerden arinmis ve tum yuklerden kurtulmus olacaklar, havalara yukselecekler, sularin dibine inecekler, sikintilarinin ve ellerinin nasir baglamis oldugunu unutacaklar. Bir gun gelecek, insanlar ozgur olacaklar, butun insanlar ozgur olacaklar, kendi ozgurluk kavramlari karsisinda da ozgur olacaklar. Bu daha buyuk bir ozgurluk olacak, olcusuz olacak, butun bir yasam boyunca surecek."¯
https://kbimages1-a.akamaihd.net/9b2...lse/malina.jpg
"Ein Tag wird kommen, an dem die Menschen schwarzgoldene Augen haben, sie werden die Schönheit sehen, sie werden vom Schmutz befreit sein und von jeder Last, sie werden sich in die Lüfte heben, sie werden unter die Wasser gehen, sie werden ihre Schwielen und ihre Nöte vergessen. Ein Tag wird kommen, sie werden frei sein, es werden alle Menschen frei sein, auch von der Freiheit, die sie gemeint haben. Es wird eine größere Freiheit sein, sie wird über die Maßen sein, sie wird für ein ganzes Leben sein."
-
-
Soykirimdan kurtulan Anna Frank, Bir Genc Kizin Hatiralari'ni (Het Achterhuis) 25 Haziran 1947 tarihinde yayinladi.
"Annemin ve baskalarinin destegi olmadan yasamayi ogrenmem kolay olmadi. Bu bana, buyuk bir hayat kavgasina ve gozyaslarina mal oldu. Bana inanmayabilirsin ve gulebilirsin umrumda degil. Ben bagimsiz bir insan oldugumu biliyorum. Bunlari sana anlattim cunku aksi halde sizden birseyler gizledigimi sanirdiniz.Sorunlarim oldugunda hepiniz sen dahil gozlerinizi kapattiniz ve kulaklarinizi tikadiniz. Sen bana yardim etmedin, aksine sadece azar isittim; gurultu yapmamam soylendi. Ben yalnizca uzgun olmamak icin samata yapiyordum. Icimdeki sesi duymamak icin taskinliklar yapiyordum. Komedi oynuyordum; tam bir bucuk yil boyunca hic sektirmeden. Sizlanmadim ve oynadigim rolu hic aksatmadim ve simdi mucadele bitti. Ustesinden geldim. Bedenen ve ruhen bagimsizim. Artik bir anneye ihtiyacim yok, butun bu kavgalar beni guclendirdi."
https://pbs.twimg.com/media/D9xizK_XUAAGWnZ.jpg
"I've now reached the point where I don't need the support of Mother or anyone else. It didn't happen overnight. I've struggled long and hard and shed many tears to become as independent as I am now. You can laugh and refuse to believe me, but I don't care. I know I'm an independent person. I'm only telling you this because.When I was having problems, everyone -- and that includes you -- closed their eyes and ears and didn't help me. On the contrary, all I ever got were admonitions not to be so noisy. I was noisy only to keep myself from being miserable all the time. I was overconfident to keep from having to listen to the voice inside me. I've been putting on an act for the last year and a half, day in, day out. I've never complained or dropped my mask, nothing of the kind, and now.Now the battle is over. I've won! I'm independent, in both body and mind. I don't need a mother anymore, and I've emerged from the struggle a stronger person."
https://images-na.ssl-images-amazon....19HKX9M69L.jpg
-
Amerikali unlu sef, yazar, seyahat belgeselcisi ve televizyon programcisi Sevgili Anthony (Michael) Bourdain’in dogum yildonumu (25 Haziran 1956)
https://wealthsimple-grow.ghost.io/c...in_final2b.jpg
https://images.firstwefeast.com/comp...gif_o9ab19.gif
-
Ingiliz sair, kisa oyku ve oyun yazari Alfred Noyes’in olum yildonumu (25 Haziran 1958)
http://s.fixquotes.com/files/author/...oyes_QFfuE.jpg
Carol, her meneksenin
cenneti var aynalar icin.
kucuk vadiler yalan soyler
cok bulutlu gogun altinda
kucuk kulubeler
sinirsiz toprakla cevrilir
isik sacan her kucuk golet
ardinda buyuk kiyilar oldugu iddiasinda.
kiyilar ki, hicbir denizcinin ulasmadigi
denizler ki, hicbir geminin acilmadigi
butun kiyilar gun bittiginde
batan gunese karisiyorki, bu oyku ogretmeye calisiyor:
konusurken daha fazlasi soylenebilir.
guzellik solan bir cicek
ama gercek: bir buyucu kulesi
kutsal olum canlarinin caldigi
ve cevresinde bir ormanin yuvarlandigi
tuhaf yollardan geldik
gunleri tutan isiga
korkunun ugradigi yerleri aradik
o kat kat kure icin
iste, uzak degil ama yakin
o aptal-asik burada:
kiyi ki, ardinda kiyi yok
her kalbin derininde bir yalan
askin olmayan gokyuzuyle
cennet ne icin asilir?
cennet aski olan kalpler icin?
Carol, Carol, geldik
tekrardan cennete, tekrardan eve.
https://images.gr-assets.com/books/1...2l/2846781.jpg
Carol, every violet has
Heaven for a looking-glass!
Every little valley lies
Under many-clouded skies;
Every little cottage stands
Girt about with boundless lands.
Every little glimmering pond
Claims the mighty shores beyond—
Shores no seamen ever hailed,
Seas no ship has ever sailed.
All the shores when day is done
Fade into the setting sun,
So the story tries to teach
More than can be told in speech.
Beauty is a fading flower,
Truth is but a wizard's tower,
Where a solemn death-bell tolls,
And a forest round it rolls.
We have come by curious ways
To the light that holds the days;
We have sought in haunts of fear
For that all-enfolding sphere:
And lo! it was not far, but near.
We have found, O foolish-fond,
The shore that has no shore beyond.
Deep in every heart it lies
With its untranscended skies;
For what heaven should bend above
Hearts that own the heaven of love?
Carol, Carol, we have come
Back to heaven, back to home.
-
The Office dizisinde David Brent, Extras dizisinde Andy Millman karakterleriye unlenen Ingiliz komedyen, aktor, film yapimcisi ve yayinci Ricky Dene Gervais’in dogum gunu (25 Haziran 1961)
https://cdn1.thr.com/sites/default/f...6_-_h_2017.jpg
https://media.giphy.com/media/Xnack94WWdK7u/giphy.gif
-
Pi'nin Yasami isimli romaniyla 2002 Man Booker Odulu'nu kazanan Kanadali yazar Yann Martel’in dogum yildonumu (25 Haziran 1963)
“Yasamimin her aninda mantigima basvurdum. Mantik, yiyecek bulmak, giyinme ve barinma saglamak icin mukemmel seydir. Mantik en iyi yardimci arac kutusudur. Kaplanlari uzak tutmakta hicbir sey mantigi bosa cikaramaz. Ama asiri derecede makul olmak evreni kurunun yanindaki yasla yakmak gibidir.”
https://images-na.ssl-images-amazon....1E9oNSK3bL.jpg
“I applied my reason at every moment. Reason is excellent for getting food, clothing and shelter. Reason is the very best tool kit. Nothing beats reason for keeping tigers away. But be excessively reasonable and you risk throwing out the universe with the bathwater.”
“Ne istedigini biliyorum. Seni saskinliga ugratmayacak bir oyku istiyorsun. Bildiklerini dogrulayacak bir sey. Daha yuksektekini, daha ileridekini ya da farkli turde olani sana gostermeyecek bir sey. Sen duz bir oyku istiyorsun. Kuru, coskusuz bir yetenek istiyorsun.”
https://media1.popsugar-assets.com/f...ann-Martel.jpg
“I know what you want. You want a story that won't surprise you. That will confirm what you already know. That won't make you see higher or further or differently. You want a flat story. An immobile story. You want dry, yeastless factuality.”
-
-
Frank Zappa, rock albumu One Size Fits All'u 25 Haziran 1975’de DiscReet Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DDJ7c2WWsAAVgi1.jpg
-
Ridley Scott’in yonettigi, Harrison Ford, Rutger Hauer ve Sean Young’in rol aldigi gerilim-bilim kurgu Bicak Sirti (Blade Runner) 25 Haziran 1982’de vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...1,1000_AL_.jpg
https://media.giphy.com/media/Tysna0fY1VDR6/giphy.gif
-
Fransiz dusunur, sosyal teorist, tarihci, edebiyat elestirmeni, antropolog, psikolog ve sosyolog Paul-Michel Foucault’nun olum yildonumu (25 Haziran 1984)
“Agacin bir agaca, yapragin bir yapraga benzemesi de yeterli degildir; agacin yapraginin agacin kendisine benzemesi ve bunun da kendi yapraginin formunu edinmesi (l'Incendie) gereklidir; denizin uzerindeki gemide bir gemiye benzemekle yetinemeyecektir, ama ayni zamanda denize benzeyecektir ve govdesiyle yelkenleri de denizden yapilmis gibi olacaktir (le Sedacteur) ve bir cift ayakkabinin sasmaz canlandirilmasi, kaplamak zorunda oldugu ciplak ayaklara da benzeyecektir.” Bu Bir Pipo Degildir,
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Il ne suffit pas que l’arbre ressemble bien ą un arbre, et la feuille ą une feuille ; mais la feuille de l’arbre ressemblera ą l’arbre lui-mźme, et celui-ci aura la forme de sa feuille ; le bateau sur la mer ne ressemblera pas seulement ą un bateau mais aussi ą la mer, si bien que sa coque et ses voiles seront faites de la mer ; et l’exacte représentation d’une paire de chaussures s’appliquera en outre ą ressembler aux pieds nus qu’elle doit recouvrir."
http://www.azquotes.com/picture-quot...-157-18-22.jpg
“Bir kitap yazmaya basladiginizda sonunda ne soyleyeceginizi bilseniz, onu yazmaya cesaret edeceginize inaniyor musunuz? Yazi ve ask iliskisi icin gecerli olan, yasam icin de gecerlidir. Oyun, ancak nasil bitecegi bilinmiyorsa zahmete deger. / Si vous saviez, lorsque vous commencez ą écrire un livre, ce que vous allez dire ą la fin, croyez-vous que vous auriez le courage de l'écrire ? Ce qui vaut pour l'écriture et pour une relation amoureuse vaut aussi pour la vie. Le jeu ne vaut la chandelle que dans la mesure oł l'on ignore comment il finira.”
-
Amerikali sarkici Prince, 6.studyo albumu Purple Rain'i 25 Haziran 1984’de Warner Bros.Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DDAgTIzXYAAFhVD.jpg
-
Tom Hanks, Meg Ryan ve Ross Malinger’in rol aldigi romantik komedi Sevginin Bagladiklari (Sleepless in Seattle - Insonnia d'amore) 25 Haziran 1993’de vizyona girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
-
Roland Emmerich’in yonettigi, Will Smith, Bill Pullman ve Jeff Goldblum’in rol aldigi aksiyon-macera-bilim kurgu Kurtulus Gunu (Independence Day) 25 Haziran 1996 tarihinde Westwood, California’da gosterime girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
-
Fransiz okyanus uzmani, sinema yonetmeni ve kasif Jacques-Yves Cousteau'nun olum yildonumu (25 Haziran 1997)
https://pbs.twimg.com/media/DtE7kfBXQAEwN_S.jpg
"Sonucta bir bilim adami nedir? Bir anahtar deligi, doganin anahtar deligi, neler olup bittigini ogrenmeye calisan merakli bir adam."
https://pbs.twimg.com/media/DCCQpF5VoAEoDc7.jpg
https://www.brainyquote.com/photos_t...usteau1-2x.jpg
"Tum yasamin dayandigi iki temel sivi olan su ve hava, kuresel cop tenekeleri haline geldi."
http://otlibrary.com/wp-content/uplo...e_floaties.gif
-
-
-
Dogum Gunu Cocuklari
Linda Cardellini, Busy Phillips, Ricky Gervais ve Timur Bekmambetov!
https://pbs.twimg.com/media/DgjhWZnXkAAarzs.jpg
-
Yine ikimiz, koyuyoruz ellerimizi atese,
sen nice zamandir yillanmis gecenin sarabi askina,
ben ise sabahin hic SIKILMAMIS pinari ugruna.
Koruk, guvendigimiz ustasini beklemekte.
Keder yaydiginda sicakligini, geliyor cam ustasi.
Gidisi ortalik isimadan, gelisi cagirmadin sen, hem de
yasli, aklasmis kaslarimizin alacakaranligi kadar.
Yine kursun dokmekte goz yaslarinin kazaninda,
sana bir kadeh icin - kutlamaktir onemli olan yitirilmisi
bana da isli cam kiriklarim icin - atese sacilmakta.
Ve sana kadeh kaldiriyorum, golgeleri cinlatarak.
Anlasilir simdi kimin cekindigi,
ve kimin sozunu unuttugu. Sense
ne bilirsin, ne de istersin tanimayi,
kenardan icersin, serindir diye
ve ayik kalirsin, tipki eskisi gibi,
ustelik belli ki, kaslarin hala cikmakta!
Bana gelince, bilincindeyim yasadigim
ask aninin, cam kiriklarim sacilip atese,
yine o eski kursuna donusurken. Duran
benim merminin ardinda, hayal gibi,
yalnizca tek gozu acik, hedefinden emin,
ve SIKIYORUM onu, sabahin ortasina.
https://mwpm.files.wordpress.com/201...g-bachmann.jpg
Wieder legen wir beide die Hände ins Feuer,
du für den Wein der lange gelagerten Nacht,
Ich für den Morgenquell, der die Kelter nicht kennt.
Es harrt der Blasebalg des Meisters, dem wir vertrauen.
Wie die Sorge ihn wärmt, tritt der Bläser hinzu.
Er geht, eh es tagt, er kommt, eh du rufst, er ist alt
wie das Zwielicht auf unseren schütteren Brauen.
Wieder kocht er das Blei im Kessel der Tränen,
dir für ein Glas - es gilt, das Versäumte zu feiern -
mir für den Scherben voll Rauch - der wird überm Feuer geleert.
So stoß ich zu dir und bringe die Schatten zum Klingen.
Erkannt ist, wer jetzt zögert,
erkannt, wer den Spruch vergaß.
Du kannst und willst ihn nicht wissen,
du trinkst vom Rand, wo es kühl ist
und wie vorzeiten, du trinkst und bleibst nüchtern,
dir wachsen noch Brauen, dir sieht man noch zu!
Ich aber bin schon des Augenblicks
gewärtig in Liebe, mir fällt der Scherben
Ins Feuer, mir wird er zum Blei,
das er war. Und hinter der Kugel
steh ich, einäugig, zielsicher, schmal,
und schick sie dem Morgen entgegen.
https://alfabetasx.files.wordpress.com/2014/05/1.jpg
Ancora mettiamo entrambi le mani nel fuoco:
tu per il vino del lungo fermento notturno,
io per la mattinale acqua sorgiva, che non conosce i torchi.
il mantice attende il maestro, in cui confidiamo.
Non appena l'ansia lo scalda, il soffiatore giunge.
Va via prima di giorno, arriva prima del tuo richiamo:
č antico, come la penombra sopra le nostre ciglia rade.
Di nuovo egli fonde il piombo nella caldaia di lagrime:
per una coppa a te - occorre solennizzare il tempo perduto -
a me per il coccio pieno di fumo - che sarą versato nel fuoco.
Mi scontro cosģ con te, facendo tintinnare le ombre.
Scoperto č chi esita, adesso,
chi ha scordato la formula magica.
Tu non puoi e non vuoi conoscerla,
bevi sfiorando l'orlo, dove č fresco:
come un tempo, tu bevi e resti sobrio,
le ciglia ti crescono ancora, tu ancora ti lasci guardare!
Io con amore all'attimo protesa sono gią, invece:
il coccio mi cade nel fuoco, piombo mi ridiventa
qual'era. E dietro al proiettile sto,
monocola, risoluta, defilata,
e incontro al mattino lo invio.
Ingeborg Bachmann
-
Tarihteki ilk dis fircasi 26 Haziran 1498'de Cin Imparatoru tarafindan icat edildi.
https://pbs.twimg.com/media/D9-9rtsWwAE_DlE.jpg
-
Fransiz yazar ve tercuman Antoine de Rivarol'un dogum yildonumu (26 Haziran 1753)
https://p4.storage.canalblog.com/47/...07253595_o.jpg
"En uygar halklar bile barbarliga, demir kufe ne kadar yakinsa, o kadar yakindir. / The most civilized people are as near to barbarism as the most polished steel is to rust. / I popoli pił civilizzati sono tanto vicini alla barbarie quanto lo č alla ruggine il ferro pił levigato. / Die zivilisierten Völker sind der Barbarei so nahe wie das bestgeschliffene Eisen dem Rost."
-
Alman filozof (Johann Kaspar Schmidt) Max Stirner'in olum yildonumu (26 Haziran 1856)
"Nedir benim olmasi gereken! Oncelikle iyinin meselesi, sonra Tanri'nin, insanligin, gercegin, ozgurlugun, humanizmin ve adaletin; dahasi halkimin, kralimin, anavatanimin; ve nihayet tinin ve binlercesinin. Sadece benim meselem asla benim olmamalidir. 'Yuh be, egoiste bakin, sadece kendini dusunuyor!' " Biricik ve Mulkiyeti
https://images-na.ssl-images-amazon....1piUvtTGxL.jpg
"Was soll nicht alles Meine Sache sein! Vor allem die gute Sache, dann die Sache Gottes, die Sache der Menschheit, der Wahrheit, der Freiheit, der Humanität, der Gerechtigkeit; ferner die Sache Meines Volkes, Meines Fürsten, Meines Vaterlandes; endlich gar die Sache des Geistes und tausend andere Sachen. Nur Meine Sache soll niemals Meine Sache sein. 'Pfui über den Egoisten, der nur an sich denkt!' "
-
Alman besteci Richard Wagner'in librettosunu yazdigi ve bestelediši Nibelung Yuzugu (Der Ring des Nibelungen) epik dortlusunun ikinci kismi olan Valkureler (Die Walküre - La Valchiria) muzikal dramasi ilk kez 26 Haziran 1870 tarihinde München, Nationaltheater2da sahnelendi.
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
https://immagini.firenzenotte.it/thu...pera-House.jpg
-
Amerikali oyun ve senaryo yazari Sidney Howard’in dogum yildonumu (26 Haziran 1891)
http://www.azquotes.com/picture-quot...-36-5-0538.jpg
“Ne istediginizi bilmenin bir yarisi, onu elde etmeden once neyi birakmaniz gerektigini bilmektir.”
-
1931 yilinda Iyi Dunya (The Good Earth) romaniyla Pulitzer Odulu'nu, 1938 yilinda The Mother (Ana) romaniyla Nobel Edebiyat Odulu'nu alan Amerikali roman yazari Pearl Sydenstricke Buck'in dogum yildonumu (26 Haziran 1892)
https://pbs.twimg.com/media/D9-9rjNX4AEB19D.jpg
"Saz damli kucuk koy evinin mutfaginda ana, kamis iskemlesini toprak ocagin basina cekmis, ocagin agzindan iceri ustalikla kuru sazlar atmaktaydi. Atesin uzerinde buyuk bir demir tencere vardi. Ates yeni tutusmus oldugu icin ana kah bir dal, kah bir avuc yaprak, kah biraz daha kuru saz atarak alevleri besliyordu. Bu sazlari gecen guz civar yamaclardan, kendisi toplayip kurutmustu.Mutfagin kosesinde, atese sokulabildigi kadar sokulmus, pek ihtiyar, pek ciliz ve burusuk bir kadin oturmaktaydi. Ustune gecirmis oldugu yamali mavi yeldirmenin altindan, icindeki parlak kirmizi pamuklu hirkanin uclari gorunuyordu.Gozleri hastalikli oldugu icin gozkapaklari birbirine yapismis, yarż kor gibiydi. Ama kirpiklerinin arasindan secebildikleri ona yetiyordu. Bu sirada ihtiyar kadin, ananin o guclu ve becerikli elleriyle, ocaktaki alevleri besleyip parlatisini seyretmekteydi.Cokuk, dissiz agzindan hafifce islik gibi cikan bir sesle, 'Dikkat, et, atesi pek besleme'dedi. 'Kala kala bir demet cirpimiz kaldi yoksa iki mi? Bahar geleli daha surada kac gun otlarin kesilecek boya gelmelerine daha cok var. Ben de iste gordugun gibiyim; bir daha diasri cikip da ateslik cali cirpi toplayacak gucum kalmadi. Kimsenin isine yaramaz acuzenin biri olup ciktim iste. Gayri olsem daha iyi.' "
https://asianaddictsanonymous.files....pearlsbuck.jpg
"In the kitchen of the small thatched farmhouse the mother sat on a low bamboo stool behind the earthen stove and fed grass deftly into the hole where a fire burned beneath the iron cauldron. The blaze was but just caught and she moved a twig here, a handful of leaves there, and thrust in a fresh bit of the dried grass she had cut from the hillsides last autumn.In the corner of the kitchen as near as she could creep to the fire sat a very old and weazened woman, wrapped in a thick padded coat of bright red cotton stuff, whose edges showed under a patched coat of blue she wore over it. She was half blind with a sore disease of the eyes, and this had well-nigh sealed her eyelids together. But through the small slits left open she could see a great deal still, and she watched the flare of the flames as they leaped and caught under the strong and skillful hands of the mother. Now she said, her words hissing softly through her sunken, toothless gums, --Be careful how you feed the fire -- there is only that one load --is it two? --and the spring is but newly come and we have long to go before the grass is long enough to cut and here I am as I am and I doubt I can ever go again and pick a bit of fuel -- a useless old crone now, who ought to die."
-
Martinikli (Karayip)- Fransiz sair Aimé Césaire’in dogum yildonumu (26 Haziran 1913)
“Ama daha yeni sekilleniyor, insanin eseri tutkusunun
kavuklarinda gizlenen siddeti yok etmek tamamen,
kaliyor yine insana hicbir irkin tekelinde degildir guzellik,
ne zeka, ne de guc, herkese yer vardir, zafer randevusunda."
https://archipelagobooks.org/wp-cont...-866x10241.jpg
“For the work of man is only just beginning and it remains to conquer all,
The violence entrenched in the recess of his passion,
And no race holds a monopoly of beauty, of intelligence, of strength, and,
There is a place for all at the Rendezvous of Victory.”
-
Charles Chaplin’in yonetip rol aldigi Altina Hucum (The Gold Rush - La febbre dell'oro) 26 Haziran 1925’te Grauman's Egyptian Theatre, Hollywood, California’da gosterime girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...wOQ@@._V1_.jpg
https://78.media.tumblr.com/b9221cc3...amj8o1_500.gif
https://i.gifer.com/ERv0.gif
-
Ingiliz yazar, filozof ve roman yazari Colin Henry Wilson'in dogum yildonumu (26 Haziran 1931)
"Sair Goethe de otobiyografisinde, sevgilisinden ayrilip Alsace'in yollarindan birinde ilerlerken karsidan kendisine dogru gelen ikizini (doppelganger) gordugunu bildirir. Figurun uzerinde gri ve altin yaldizli bir takim elbise vardir. Sekiz yil sonra ayni kizi ziyarete giderken ansizin, ayni yerden gectigini ve uzerinde ayni takim elbise oldugunu fark eder."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"Goethe, in his autobiography, tells how, having just said goodbye to his sweetheart, he was riding along a road in Alsace when he saw, coming to meet him, his Own double (or doppelganger), dressed in a grey and gold suit. Eight years later, on his way to visit the same girl, he realized that he was now dressed in the grey and gold suit. He had 'seen' his future self."
"Durum, son donemlere ait cogul kisilik vakalariyla daha da desteklenmistir. Flora Rheta Schreiber, Sybil'da bazilari erkek olan on dort farkli kisiligi olan bir hastasini anlatir. Tecavuzcu Billy Milligan'in, bazilari Billy'nin kendisinden cok daha yetenekli ve zeki olan yirmi uc farkli kisiligi oldugu saptanmistir. Unlu Three Faces of Eve (Eve'in Uc Yuzu)nun konusu Christine Sizemore, inanilmaz bir sayiya, kirk ikinci kisilige ulasir. Eve vakasi aynż zamanda kisiligin bazi bakimlardan bedenden bagimsiz olabilecegini de akla getirmektedir. Christine Sizemore'un naylona karsi alerjisi vardir, ancak ikinci kisiligi devreye girdigi anda naylon alerjisi yok olur. Miyoptur; ama ikinci kisiligi gozluksuz cok iyi gorebilir. Bir keresinde anestezi etkisindeyken ikinci kisiligi devreye girer ve anesteziden hic etkilenmez."
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"The point is reinforced by some more recent cases of multiple personality. In Sybil, Flora Rheta Schreiber describes a patient with fourteen different personalities, some of them male. The rapist Billy Milligan proved to have twenty-three sub-personalities, some of them far more talented and brilliant than Billy himself.* And Christine Sizemore, the subject of the famous Three Faces of Eve, reached an unbelievable total of forty alter-egos. And the Eve case also suggests that the ‘personality’ may, in some ways, be independent of the body. Christine Sizemore was allergic to nylon, but the moment her alter-ego took over, the nylon rash disappeared. She was shortsighted; her alter-ego could see perfectly without glasses. On one occasion, when she was under anaesthetic, her alter-ego took over and was totally unaffected by the anaesthetic."
-
Ingiliz roman yazari, sair, edebi elestirmen ve editor Ford Madox Ford'un olum yildonumu (26 Haziran 1939)
"Erkek bir kadinla, onunla konusabilmek icin yatar. Erkek icin bir kadini metres yapmak sadece birinci adimdir; esas onemli olan ikinci adimdir, yani onu arkadas yapmak. Yatmadiginiz bir kadinla arkadas olmaniz pratikte imkansizdir cunku konusulmamis bircok sey cevrenizde dolanip durur." Gecit Toreninin Sonu
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
"That one goes to bed with a woman in order to be able to talk to her. Implication: that turning a woman into a mistress is only a first step; the second step, turning her into a friend, is the one that matters; but being friends with a woman you haven't slept with is in practice impossible because there is too much unspoken in the air."
-
Ingiliz roman yazari ve sair Malcolm Lowry’nin olum yidonumu (26 Haziran 1957)
“Ah, bir at sahibi olup turku soyleyerek dortnala gitmek: seni seven birine dogru belki, dunyanin tum yalinliginin, barisinin yuregine dogru; yasamin insana sundugu firsatlarin ta kendisi degil miydi bu?”
https://s3.amazonaws.com/quietus_pro...op_550x806.jpg
“The Consul felt a pang. Ah, to have a horse, and gallop away, singing, to someone you loved perhaps, into the heart of all the simplicity and peace in the world; was that not like the opportunity afforded man by life itself?
“…her duste, her golgede seni gormek, beni, sonunda, ne yapabiliriz , diye sormak icin hicbir zaman gondermeyecegim bu mektubu yazmaya zorluyor. Ne tuhaf,degil mi? Ama gene de - kendimize, kendimizden ayri yarattigimiz kendimize borcumuz degil mi, yeniden denemek ? Ne oldu o bir zamanlar paylastigimz sevgi ve anlayisa! Ne olacak ona - yureklerimize ne olacak? Dunyada gecen bu garip yillarimiza anlam veren tek sey, sevgi; korkarim bunun yeni bir bulus oldugunu soylemek zor.” Yanardagin Altinda
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“… seeing you in visions and in every shadow, I have been compelled to write this, which I never send, to ask you what we can do. Is that not extraordinary? And yet —do we not owe it to ourselves, to that self we created, apart from us, to try again? Alas, what has happened to the love and understanding we once had! What is going to happen to it —what is going to happen to our hearts? Love is the only thing which gives meaning to our poor ways on earth: not precisely a discovery, I am afraid.”
-
Alman roman, deneme yazari ve doktor Alfred Doblin’in olum yildonumu (26 Nisan 1957)
– Yuregini sporda mi yitirmistin? Genclik hareketinin caglayan irmaklarinda mi? Politikanin karmakarisik savasiminda mi?
– Oralarda yitirmedim.
– Yoksa hicbir yerde mi yitirmedin? Sen yuregini hic yitirmeyenlerden misin? Yuregini kendine saklayan, tertemiz koruyan, mumya gibi?
https://images-na.ssl-images-amazon....1ROKCd70gL.jpg
– Verlorst du dein Herz im Sport? Im rauschenden Strom der Jugendbewegung? Im Kampfgewühl der Politik?
– Ich verlor es dort nicht.
– Hast du es nirgends verloren? Gehörst du zu denen, die ihr Herz nirgends verlieren, sondern es für sich behalten, es sauber konservieren und mumifizieren?
“Misir ulkesinde koleler yillar boyu, hic makine olmaksizin kral mezarlari insa etmisti. Gunumuzde ise Avrupa'nin iscileri yillar boyu, onlerinde makineler, kisisel servetler insa ediyor. Ilerleme mi bu? Olabilir. Fakat kimin icin?"
https://media1.jpc.de/image/w412/fro...3596521494.jpg
“Ägyptische Sklaven bauten ohne Maschinen jahrzehntelang aneinem Königsgrab, europäische Arbeiter schuften mit Maschinen jahrzehntelang an einem Pri vatvermögen. Fortschritt? Vielleicht. Aber für wen?”
-
The Beatles, 3.studyo albumu A Hard Day's Night'i 26 Haziran 1964 tarihinde Parlophone records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/DDP9d6gUwAEoAFg.jpg
https://sep.yimg.com/ay/yhst-7396976...ht-mono-33.gif
-
Amerikali sarkici - soz yazari Bob Dylan ve The Band, ilk albumleri The Basement Tapes'i 26 Haziran 1975'te Columbia Records etiketiyle piyasaya surdu.
https://pbs.twimg.com/media/D9-Hkf_X4AE-nZJ.jpg
-
Elvis, 26 Haziran 1977'de son konserini Indianapolis'teki Market Square Arena'da verdi.Alti haftadan biraz daha sonra, tekrar tura cikacagi gun 16 Agustos 1977'de Graceland'de vefat etti.
https://pbs.twimg.com/media/D9--PnqX4AErofp.jpg
-
Roger Moore, Lois Chiles, Michael Lonsdale’i nrol Ay Harekati (Moonraker - Operazione spazio) 26 Haziran 1979’da Londra’da gosterime girdi.
https://m.media-amazon.com/images/M/...6,1000_AL_.jpg
-
Stanley Kubrick'in Full Metal Jacket'i 26 Haziran 1987 tarihinde bazi bolgelerde gosterime girdi. (Turkiye, 6 Ekim 1995)
https://pbs.twimg.com/media/DDP2GJzW0AENmVG.jpg
https://media.giphy.com/media/YzpZhRiLJPeik/giphy.gif
-
