-
Alman roman ve kisa hikaye yazari, sosyal elestirmen, denemeci ve 1929 yili Nobel Edebiyat Odulu kazanani Thomas Mann'in dogum yil donumu (6 Haziran 1875)
"Gel ask gecesi, bize ozlediğimiz, bekledigimiz unutusu ver; bizi sevincinle sar, bu yalanlarin dunyasından, ayriliktan kurtar! Bak son isik sondu! Dunyadan kurtularak acinin sonsuzlugu uzerine gerilen o ilahi alacakaranlikta dusunce ve cekingenlik yiter, yalanlar biter; gozlerim sevinc icinde kapanir ve olusun mucizesi baslar. Iste bu andan sonra, dunya benim!" Venedik'te Olum
http://images.gr-assets.com/books/14...27l/574924.jpg
"O sink down, night of love, upon them; give them that forgetfulness they long for, enfold them utterly in your joy and free them from the world of deception and division! See the last lamp has been extinguished! Thought and the vanity of thinking have vanished in the holy twilight, the world-redeeming dusk outspread over all illusion and all woe. And then, as the shining phantasms fade and my eyes fail with passion.Then I myself am the world."
https://pbs.twimg.com/media/DBj5e5TXUAEpXzr.jpg
"Zaman akli, olgunlugu ve hizmeti artirmak icin bize verilmis en degerli sermayedir."
-
Hollingshead Corporation, ilk arabali sinemayi 6 Haziran 1933 tarihinde Camden, New Jersey'de hizmete acti.
https://pbs.twimg.com/media/DBlBoIsXoAEAb9R.jpg
http://25.media.tumblr.com/211e846d7...qluzo1_400.gif
-
Amerikali gitarist, besteci, sarkici, soz yazari ve yapimci ve gelmis gecmis 10 gitarist arasinda olan Steve Vai'nin (Steven Siro Vai) dogum gunu (6 Haziran 1960)
https://i.makeagif.com/media/8-16-2015/ZRVPFt.gif
https://www.youtube.com/watch?v=j_7iRZzlSzI
-
-
https://pbs.twimg.com/media/DA7JIBLW0AAb70O.jpg
" Baksaniza: Siz mukemmel anlatiyorsunuz, ama boyle mukemmel anlatmasaniz olmaz mi? Cunku tipki kitaptan okur gibi konusuyorsunuz.
"Nastenka" diye yanit verdim gosterisli ve kati bir sesle, gulusumu guclukle bastirararak. "Sevgili Nastenka, mukemmel anlattigimi biliyorum, ama affedin, baska turlu anlatamiyorum. Su an, sevgili Nastenka, su anda yedi muhurlu kutuda bin yıl kalmis ve sonunda yedi muhrun hepsini koparip atmis Suleyman Peygamber'in ruhu gibiyim. Su anda, sevgili Nastenka, boyle uzun bir ayriligin ardindan tekrar bulustuktan sonra, cunku ben sizi uzun zaman once tanidim, Nastenka, cunku uzun zamandir birini ariyordum, bu da tam sizi aradigimin ve bizim su anda kavusmamizın kaderimizde yazili oldugunun isaretidir; su anda basimda binlerce musluk acildi ve ben sozcukler nehrini bosaltmazsam bogulacagim. Bu yuzden, rica ederim beni bolmeyin, Nastenka, uysal ve sakince dinleyin; yoksa tumden susarim!" Dostoyevski, Beyaz Geceler
-
"Cunku seni istiyorum.Senin tamamini sonsuza kadar istiyorum!Benim icin bir sey yapar misin lutfen? Benim icin hayatinin otuz-kirk yil sonrasini gozunun onune getirmeye calis lütfen. Eger o adamla goruyorsan git! Seni bir kez kaybettim ve eger gercekten istedigin oysa sanirim tekrar kaybetmeye dayanabilirim. Ama sakin kolay yolu secme!" Not Defteri
https://pbs.twimg.com/media/DBelA2hXcAAMiO3.jpg
"Because I want you. I want all of you, forever, you and me, every day. Will you do something for me, please? Just picture your life for me? Thirty years from now, forty years from now? What's it look like? If it's with him- go. Go! I lost you once, I think I can do it again, if I thought that's what you really wanted. But don't you take the easy way out."
-
"Senin gibisi yok."diyen Edward once kasimdan,sonra goz kapaklarimdan, ardindan da dudagimdan optu."Bir tek sen varsin.Kalbimi guzel ellerinin arasina alan karim var."
"Hadi adini soyle"dedim tekrar. "Yeni fahisenin adi ne?"
Dudaklari boynuma indiginde "Elizabeth Shore"dedi "Ama bunun ne onemi var?" Beyaz Kralice
https://pbs.twimg.com/media/DBeBKmHXYAARn4Z.jpg
"There is no one like you." He kisses my brow and then my closed eyelids and then my lips. "There is no one but you. No one but my wife holds my heart in her beautiful hands.
"So what is her name?" I ask as he kisses me into peace. "What's the name of the new whore?"
"Elizabeth Shore," he says, his lips on my neck. "But that doesn't matter."
-
"...Ve ben ne yarin, ne dun, ne bu aksam, seni sevmekten baska bir sey yapamam. / ...E so che oggi non posso, come non potei ieri e non potrò domani, fare nient'altro che pensare a te e amarti." N.Hikmet
https://pbs.twimg.com/media/DBeO7joXsAAipmi.jpg
-
"Vincleri indirip kaldiran ve donduren, gemileri denizlerden cagiran biziz - bizim begenilerimiz, bizim modalarimiz, bizim gereksinmelerimiz. Bizim bedenlerimiz onların efendisi. Ayakkabilar, kurkler, cantalar, sobalar, yaglar, sutlaclar, mumlar istiyoruz ve bunlar bize getiriliyor. Ticaret, icimizde hangi yeni isteklerin ve hangi yeni hoşnutsuzlukların oluşmaya başladığını görmek için kaygıyla bizi izler. Insan, iskelenin kiyisinda durup, vinclerin, demir atmis gemilerin ambarlarindan o varili, bu sandigi, su balyayi kaldirisini izlerken, kendisini onemli, karmasik, gerekli bir varlik gibi duyumsar."
https://pbs.twimg.com/media/DBFDnzWXoAI1384.jpg
"It is we-our tastes, our fashions, our needs-that make the cranes dip and swing, that call the ships from the sea. Our body is their master. We demand shoes, furs, bags, stoves, oil, rice puddings, candles; and they are brought to us. Trade watches us anxiously to see what new desires are beginning to grow in us, what new dislikes. One feels an important, a complex, a necessary animal as one stands on the quayside watching the cranes hoist this barrel, that crate, that other bale from the holds of the ships that have come to anchor."
-
-
Alman lirik sair Johann Christian Friedrich Hölderlin'in olum yil donumu (7 Haziran 1843)
Altin armutlar asili
Yaban gulleriyle beraber,
Gol icindeki ulkede,
Altindan kuguları
Opucuklerden bayilmis,
Baslarini daldiriyorlar,
Mutlu serin sulara.
Yaziklar olsun bana!
Kis geldigi zaman cicegi,
Gunesi, isigi ve golgeyi
Nerde bulacagim?
Duvarlar duruyor
Sessiz ve soguk, sakir sakir ruzgarda
Bayraklar dalgalaniyor.
https://pbs.twimg.com/media/DBpXYLRWAAAc-EI.jpg
Con gialle pere scende
E folta di rose selvatiche
La terra nel lago,
Amati cigni,
E voi ubriachi di baci
Tuffate il capo
Nell'acqua sobria e sacra.
Ahimè, dove trovare, quando
E' inverno, i fiori, e dove
Il raggio del sole,
E l'ombra della terra?
I muri stanno
Afoni e freddi, nel vento
Stridono le bandiere.
-
Fransiz post-Empresyonist ressam Paul Gauguin'in dogum yil donumu (7 Haziran 1848)
https://pbs.twimg.com/media/DBn8WLDXsAATlxH.jpg
"Sanat bir soyutlamadİr; doga karsisinda hayalgucu kullanilmali, taklit yerine kreasyon dusunulmelidir."
La visione dopo il sermone (Vision after the Sermon, 1888)
http://www.artbible.info/images/gaug...sermon_grt.jpg
Arearea, 1892
https://s3-eu-west-1.amazonaws.com/c...7orig_main.jpg
-
Italyan-Arnavut asilli Amerikali oyuncu ve sarkici Dean Martin'in ( Dino Paul Crocetti) 100.dogum yil donumu (7 Haziran 1917)
https://media.giphy.com/media/eguNtDNkRFRVm/giphy.gif
http://25.media.tumblr.com/tumblr_lj...48zdo1_500.gif
-
Pulitzer odulunu kazanan Ilk Afro-Amerikali sair Gwendolyn Brooks'un 100.dogum yil donumu (7 Haziran 1917)
http://www.azquotes.com/picture-quot...s-45-66-29.jpg
"Biz sahiden havaliyiz. Biz okuldan ayrildik. Biz geceleri surteriz. Biz dosdogru saldiririz. Biz gunah isleriz. Biz cini inceltiriz. Biz June'la sevisiriz. Biz yakinda gebeririz."
-
-
-
Amerikalı sarkici, soz yazari, aktor ve dansci Prince'in (Prince Rogers Nelson) dogum yil doonumu (7 Haziran 1958)
https://s3-us-west-2.amazonaws.com/n...cf8bdd6767.gif
https://media.giphy.com/media/MjT0guq7lrlzq/giphy.gif
-
Amerikali sair,kisa oyku yazari ve elestirmen Dorothy Parker'in olum yil donumu (7 Haziran 1967)
https://pbs.twimg.com/media/DBs8RaXWAAAd0WO.jpg
https://www.poemhunter.com/i/poem_im...tar-bright.jpg
Yildiz hos bir nafaka verecek,
Neyim ben ki sececek?
Ah, gunah cikartan bir ruh mu olacak,
Kucuk tokali ayakkabilar mi ancak?
Bir alyans mi dilemeli
Isiltili ve zarif ve degirmi,
Ya da rica mi etsem ortusunu gondermeni
Yeni bellenmis bir hoyugun?
Zarif isilti, altin mi
Istesem yoksa yuzen gemiler mi,
Yoksa her daim lanet mi okusam
Bir cift yalanci dudaga?
Ister salin alcakta istersen yuksekte,
Ister son istersen yan sicacik;
Tek dilegimi soylemeye cesaretim yok-
Onu bana bagislamandan korkarim.
-
Amerikali yazar Henry (Valentine) Miller'in olum yil donumu (7 Haziran 1980)
https://pbs.twimg.com/media/DBtYGhVXcAAgpoI.jpg
"Gozum nerede bir kirintiya ilisse uzerine atlayip mideme indirecegim. Yasamaksa asil mesele, yasayacagim, yamyam gibi olsa bile. Bugune dek degerli kicimi kurtarmaya calistim, kicimi orten birkac et parcasini korumaya. Artik paydos. Dayanma gucumun sinirlarina ulastim. Sirtim duvara dayanmis, daha fazla gerileyemem. Tarih acisindan oluyum. Otede bir sey varsa eger, geriye dogru sicramaliyim. Tanri'yi buldum ama beceriksiz cikti. Sadece ruhani olarak oluyum. Cismen hayattayim. Ahlaken ozgurum. Biraz once veda ettiğim dunya bir hayvanat bahcesi aslinda. Gun yeni bir dunyaya agariyor, siska ruhlarin keskin penceleriyle gezindigi bir cangil dunyasina. Bir sirtlansam sayet, siska ve ac bir sirtlanim ben: Semirme zamani." Yengec Donencesi
http://www.emptymirrorbooks.com/wp-c...icOfCancer.jpg
"On whatever crumb my eye fastens, I will pounce and devour. If to live is the paramount thing, then I will live, even if I must become a cannibal. Heretofore I have been trying to save my precious hide, trying to preserve the few pieces of meat that hid my bones. I am done with that. I have reached the limits of endurance. My back is to the wall; I can retreat no further. As far as history goes I am dead. Physically, I am alive. Morally I am free. The world which I have departed is a menagerie. The dawn is breaking on a new world, a jungle world in which the lean spirits roam with sharp claws. If I am a hyena I am a lean and hungry one: I go forth to fatten myself."
-
-
https://pbs.twimg.com/media/BYVB77aIMAA_HyZ.jpg
"Ask. Ne ogrendim ask hakkinda? Ask hakkinda ogrendigim, askin var oldugudur. Ya da belki, daha yalin anlatimla ask hakkinda ogrendigim ve ogrenmeyi surdurdugum, filmlerimde, butun filmlerimde anlattigimdir. Yani, sevdigimiz insanlari asla unutmadigimiz, onlarin daima bizimle kaldiklaridir; bizi onlara artik var olmasalar bile cozulmez bicimde baglayan bir seyler oldugudur.
Imkansiz asklar, yarim kalmis asklar, var olabilecekken olmamis asklar oldugunu ogrendim. Yara izi biraksa da daglayici bir damganin daha iyi olduğunu ogrendim; kisi andiran bir yurektense bir yangin yegdir. Annem bu konuda hakliymis, ayni anda iki insanı sevmek mumkunmus, bunu ogrendim. Olur kimi zaman: direnmek, yadsimak ya da mucadele etmek yararsizdir.
Askin yalnizca cinsellik olmadigini ogrendim: o cok, cok daha fazlasi. Askin ne okuma yazma bildigini ogrendim. Duygular soz konusu olunca gizemli yasalarca yonetildigimizi, belki kader belki serap; ama kesinlikle akil ermez, aciklanamaz bir seylerin var oldugunu ogrendim. Cunku temelde asik olmayi aciklayacak bir neden asla yoktur. Sadece olur. Bu bir gizemin icine girmek gibidir: siniri asmak, esigi atlamak gerekir. Ve orada, bu gizemde mumkun oldugunca uzun sure kalmayi denemektir." Ferzan Ozpetek, Istanbul Kirmizisi / Rosso Istanbul
https://pbs.twimg.com/media/DBtQ7QqW0AADq0L.jpg
-
"Okuma, insanlarin en bilgesiyle bile olsa, bir konusmaya indirgenemez; bir kitapla bir dost arasindaki asil farklilik, bilgeliklerinin buyuklugundeki farklilik degil, onlarla iletisim kurma bicimidir; okuma, konusmanin tersine, yalnizligimizi surdururken, yani yalizken sahip olunan ve konusunca cabucak dagilan entelektuel gucten yararlanmaya devam ederek, esinlere acik olmaya ve zekanin kendi kendisi uzerindeki calismasini butunuyle verimli kilmaya devam ederek, her birimizin onceden iletilmis bir baska dusunceyi edinmesidir." Okuma Uzerine
https://pbs.twimg.com/media/DBtiUWpXUAAs2ur.jpg
"Ho cercato di sostenere che la lettura non dovrebbe essere assimilata ad una conversazione, sia pure con l’uomo più sapiente; la differenza essenziale tra un libro e un amico, non consiste nella loro maggiore o minore saggezza, ma nel modo in cui comunichiamo con loro; la lettura, al contrario della conversazione, consiste, per ognuno di noi, nel ricevere un pensiero nella solitudine, continuando in pratica a godere dei poteri intellettuali che abbiamo quando siamo soli con noi stessi e che invece la conversazione vanifica, a poter essere stimolati, a lavorare su noi stessi nel pieno possesso delle nostre facoltà spirituali."
-
"Cunku Westminster'da oturunca -kac yil oldu? yirmi kusur- insan trafigin ortasinda bile, ya da gece yarisi uyaninca, Clarissa kalibini basardi, garip bir sessizlik, daha dogrusu gizemli bir seyler duyar, aciklanamaz bir kesinti (ama belki de kalbi hasta oldugu icin oyle geliyordu, denilenlere bakilirsa), Big Ben vurmadan once. Iste! Yine vuruyor! Once tatli bir uyari, sonra asil kacinilmaz ses. Kursundan halkalar havada eridi. Boyle budalalariz iste biz, diye dusundu Victoria Sokagi'ni gecerken. Ancak Tanri bilebilir neden boylesine sevdigimizi, nasil boyle degerlendirdigimizi, usul usul kurdugumuzu, cevremizde buyuttugumuzu, yiktigimizi sonra, her an yeniden yarattigimizi; ama en duskunler bile, sokak kapilarina cokmus o en igrenc yaratiklar bile (olesiye icen), ayni seyi yapmiyorlar mi; basa cikilmaz bunlarla, oyle kanunlar falan cikararak, Clarissa kalibini basardi, neden mi: Cunku yasamayi seviyorlar. Insanlarin gozlerinde, bu calkantida, avarelikte, itisip kakismada; bu gurultude, bu samatada: arabalar, otomobiller, otobusler, kamyonlar, guclukle ilerleyen, itisen gezginci saticilarda, bando sesinde, tepelerden geçen ucagin o utkulu, kulak tirmalayan garip tiz homurtusundaydi sevdigi sey: hayat, Londra, bu haziran dakikasi." Bayan Dalloway
http://www.mondadoristore.it/img/La-...Virginia+Woolf
"For having lived in Westminster - how many years now? over twenty - one feels even in the midst of the traffic, or waking at night, Clarissa was positive, a particular hush, or solemnity; an indescribable pause; a suspense (but that might be her heart, affected, they said, by influenza) before Big Ben strikes. There! Out it boomed. First a warning, musical; then the hour, irrevocable. The leaden circles dissolved in the air. Such fools we are, she thought, crossing Victoria Street. For Heaven only knows why one loves it so, how one sees it so, making it up, building it round one, tumbling it, creating it every moment afresh; but the veriest frumps, the most dejected of miseries sitting on doorsteps (drink their downfall) do the same; can't be dealt with, she felt positive, by Acts of Parliament for that very reason: they love life. In people's eyes, in the swing, tramp, and trudge; in the bellow and the uproar; the carriages, motor cars, omnibuses, vans, sandwich men shuffling and swinging; brass bands; barrel organs; in the triumph and the jingle and the strange high singing of some aeroplane overhead was what she loved; life; London; this moment of June."
-
"O zaman degin, cocukken insana sonsuz gibi gorunen bir yolda, yillarin yavas yavas ve hafifce gectigi, boylece hic kimsenin akip gittiklerinin ayirdina varmadigi bir yolda, hep ilk gencliginin kaygisizligiyla ilerlemisti. Insan bu yolda sakin sakin, cevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye gercekten hic gerek yoktu, ne arkanizda sizi SIKISTIRAN ne de tabi, bekleyen birileri bulunurdu, arkadaslariniz da kaygisiz, oynamak icin SIK SIK durarak ilerlerdi. Evlerinin kapisindan buyukler size dostca selam verir ve suc ortakligi dolu guluslerle ufku gosterirlerdi; boylece yurek yigitce ve tatli arzularla carpmaya baslar ve insan kendisini az otede bekleyen harikulade umudunu tadar; gerci o seyler henuz uzaktadir ama bir gun onlara ulasilacagi kesin, tartismasiz bir bicimde kesindir.
Daha cok yol var midir? Yoo, su ilerideki nehri gecmek, su yesil tepeleri asmak yeterlidir.Belki de varmisizdir bile. Su agaclar, kirlar, su beyaz ev belki de bizim aradigimiz seylerdir. Bir an bunun dogru olduguna inanip, orada durmak isteriz. Sonra, kulagimiza ilerde daha iyisinin oldugu calinir ve tasasiz bir bicimde yeniden yola koyuluruz.Insan, boylelikle, umut dolu, kendi yolunda gider durur; gunler uzun ve sakindir, gunes yukarida gokyuzunde parlamakta ve aksam bastiginda uzulerek yok olmaya yuz tutmaktadir.
Ama bir noktada, belkide icgudusel olarak, insan geri doner ve arkasindaki bir kapinin kapanarak donusu olanaksiz kildigini fark eder.Iste o zaman , bir seylerin degismis oldugunun ayirdina variriz, gunes eskisi gibi kipirtisiz degildir, hizla hareket etmektedir; ne yazik ki henuz bakmaya bile fırsat bulamadan, onun ufkun ucuna dogru hizla kaydigini, bulutlarin da gokyuzundeki mavi koylarda hareketsiz durmadigini, birbirlerinin uzerine cikarak kactiklarini, iyice acele ettiklerini goruruz; zamanin gectigini ve gunu gelince yolun zorunlu olarak son bulacagini anlariz." Tatar Colu
https://pbs.twimg.com/media/DBt1fJiXYAEBpUt.jpg
"Fino allora egli era avanzato per la spensierata età della prima giovinezza, una strada che da bambini sembra infinita, dove gli anni scorrono lenti e con passo lieve, così che nessuno nota la loro partenza. Si cammina placidamente, guardandosi con curiosità attorno, non c'è proprio bisogno di affrettarsi, nessuno preme di dietro e nessuno ci aspetta, anche i compagni procedono senza pensieri, fermandosi spesso a scherzare. Dalle case, sulle porte, la gente grande saluta benigna, e fa cenno indicando l'orizzonte con sorrisi di intesa; così il cuore comincia a battere per eroici e teneri desideri, si assapora la vigilia delle cose meravigliose che si attendono più avanti; ancora non si vedono, no, ma è certo, assolutamente certo che un giorno ci arriveremo.
Ancora molto? No, basta attraversare quel fiume laggiù in fondo, oltrepassare quelle verdi colline. O non si è per caso già arrivati? Non sono forse questi alberi, questi prati, questa bianca casa quello che cercavamo? Per qualche istante si ha l'impressione di sì e ci si vorrebbe fermare. Poi si sente dire che il meglio è più avanti e si riprende senza affanno la strada.Così si continua il cammino in una attesa fiduciosa e le giornate sono lunghe e tranquille, il sole risplende alto nel cielo e sembra non abbia mai voglia di calare al tramonto.
Ma a un certo punto, quasi istintivamente, ci si volta indietro e si vede che un cancello è stato sprangato alle spalle nostre, chiudendo la via del ritorno. Allora si sente che qualche cosa è cambiato, il sole non sembra più immobile ma si sposta rapidamente, ahimè, non si fa tempo a fissarlo che già precipita verso il confine dell'orizzonte, ci si accorge che le nubi non ristagnano più nei golfi azzurri del cielo ma fuggono accavallandosi l'una sull'altra, tanto è il loro affanno; si capisce che il tempo passa e che la strada un giorno dovrà pur finire."
-
Romantik donemin en buyuk bestecilerinden Robert Schumann'in dogum yil donumu (08 Haziran 1810)
https://pbs.twimg.com/media/DByBYR5XUAElBYq.jpg
https://www.youtube.com/watch?v=reOv-IBQi4I
-
Fransiz yazar ve romanci George Sand'in (Amandine Aurore Lucile Dupin) olum yil donumu (8 Haziran 1876)
"İyi piyano caliyordum, muhtesem dans ediyordum, sulu boyayi hayranlik uyandiracak keskinlik ve durulukta kullaniyordum ama hayat veren ve hayatin anlasilmasini saglayan o kutsal atesten bir kivilcim bile yoktu icimde. Anne babami seviyordum ama az ya da cok sevmek ne demektir bilmiyordum. Genc arkadaslarimdan birine cok guzel bir mektup yazabiliyordum ama duygularin oldugu gibi ifadelerin de degerini bilmiyordum. Onlari aliskanlikla seviyordum, itaat ve tatlilikla davraniyordum ama karakterleri konusunda endise duymuyordum, hicbir seyi irdelemiyordum. Aralarinda herhangi bir ayrim gozetmiyordum. En cok sevdigim, beni en SIK gormeye gelendi."
http://images.gr-assets.com/books/12...4l/8123955.jpg
"I performed brilliantly on the piano, I danced beautifully, I painted in water-colors with admirable precision and vigor; but there was within me no spark of that sacred fire which gives life and enables one to understand life. I loved my parents, but I did not know what it was to love in any other way than that. I was wonderfully clever in inditing a letter to one of my young friends; but I had no more idea of the value of words than of sentiments. I loved my girl friends as a matter of habit, I was good to them because I was obliging and gentle, but I did not trouble myself about their characters; I scrutinized nothing. I made no well-reasoned distinction between them; I was fondest of the one who came oftenest to see me."
-
Belcika dogumlu Fransiz Roman ve deneme yazari Marguerite Yourcenar'in (Marguerite de Crayencour) dogum yil donumu (8 Haziran 1903)
"Yeter Alessandro!" dedi Marcella birden, tutkulu bir kederle. "Gecmisi rezil yatak kavgalarina indirgemeyelim.Bizi ayiran siyasetti, o kadar. Daha once ben sizi sevdigimi saniyordum."
"Hayir," dedi Alessandro, "hayir. Bir erkekle bir kadin arasinda siyaset daima kotu bir bahanedir sadece. Siz beni taniyordunuz.Deli degildim, partiye kaydolacaktim elbette. Ayrica ikiyuzluluk bir yana, ben bir halk yaratmaya calisan o eski duvarciyi takdir ediyorum.Basari dalkavuklugu kadar asagilik bir sey olamaz, ama butun basarilar gecici olduguna gore, ben sadece zamanimin ilerisindeyim; bu adam da butun galipler gibi tarihte buyuk bir maglup olarak yerini alacak sonunda.Ben de bu arada pratik sonuclara sonsuz saygi duyuyorum.Bu adamin yukselisi sizi hic etkilemiyor mu?" Dus Parasi
http://images.gr-assets.com/books/13...29l/103203.jpg
"Enough, Alessandro!" Marcella said sharply, with aching sadness."Let's not reduce the past to pitiful bedroom squabbles.Politics drove us apart, that's all. Before that I thought I loved you."
"No, no," Alessandro said. "Politics between a man and a woman is never more than a pretext. You knew me. I wasn't foolish enough not to enroll in the party. Besides, all hypocrisy notwithstanding, I rather admire this former mason who's trying to build up a nation. Nothing is more despicable than the adulation of success, but since success is always fleeting, I'm only anticipating that time in history when this man like all winners, will figure as a great loser. Meanwhile, I don't deny bestowing on practical results my temporary esteem. Aren't you the least bit impressed by this man who made it?"
-
Carl Laemmle, 8 Hazira 1912 tarihinde Universal Pictures'in acilisini yapti.
https://pbs.twimg.com/media/DBymI5HVYAAxNSy.jpg
-
George Orwell, 1984 romanini Londra'da 8 Haziran 1949 tarihinde yayinladi.
"Bu uc kesimin amaclari asla uzlastirilamaz. Yuksek kesimin amaci, bulundugu yeri korumaktir. Orta kesimin amaci, yuksek kesimle yer degistirmektir. Asagi kesimin amaci ise - bir amaci varsa kuskusuz, cunku asagi kesimin temel ozelligi, agir ve SIKICI islerin altinda cogu zaman gundelik yasam disinda hicbir seyin farkina varamayacak kadar ezilmesidir - tum ayrimlari ortadan kaldirmak ve tum insanlarin esit olacagi bir toplum yaratmaktir.O yuzden, ana cizgisi degişmeyen bir savasim, tarih boyunca tekrarlanip durmaktadir. Yuksek kesimin uzun donemler boyunca iktidari güvenli bir bicimde tuttugu gorulmus, ancak onunde sonunda ya da kendine olan inancini ya da guclu bir bicimde yonetme yetenegini yitirdigi, hatta her ikisini birden yitirdigi dönemler de hep yasanmistir. Boyle donemlerde, ozgurluk ve adalet ugruna savasiyor gorunerek asagi kesimi de yanina alan orta kesim tarafindan devrilmistir. Ne var ki, orta kesim hedefine ulasir ulasmaz, asagi kesimi eski kolelik konumuna geri gonderir ve kendisi yuksek kesim konumuna gecer."
https://pbs.twimg.com/media/DByKtwEXYAAGPoJ.jpg
"The aims of these three groups are entirely irreconcilable. The aim of the High is to remain where they are. The aim of the Middle is to change places with the High. The aim of the Low, when they have an aim - for it is an abiding characteristic of the Low that they are too much crushed by drudgery to be more than intermittently conscious of anything outside their daily livesâ€â€is to abolish all distinctions and create a society in which all men shall be equal. Thus throughout history a struggle which is the same in its main outlines recurs over and over again. For long periods the High seem to be securely in power, but sooner or later there always comes a moment when they lose either their belief in themselves or their capacity to govern efficiently, or both. They are then overthrown by the Middle, who enlist the Low on their side by pretending to them that they are fighting for liberty and justice. As soon as they have reached their objective, the Middle thrust the Low back into their old position of servitude, and themselves become the High."
-
"Zenginligin genel yukselisinin hiyerarsik bir toplumun ortadan kaldirilmasini tehlikeye dusurdugu, ama aslinda hiyerarsik toplumun bir anlamda ortadan kaldirilmasi demek oldugu da acikti. Belli ki, herkesin daha az calistigi, yeterince yiyecek buldugu, banyosu ve buzdolabi olan bir evde yasadigi, bir arabasi, hatta ucagi oldugu bir dunyada, esitsizligin en belirgin, belki de en onemli bicimi ortadan kalkmis olacakti. Zenginlik, bir kez genellesti mi, ayrim tanimayacakti.Hic kusku yok ki, kisisel mulk ve luks anlaminda Zenginligin esit bir bicimde dagitilacagi, buna karsilik Iktidarin kucuk bir ayrıcalikli zumrenin elinde toplanacagi bir toplum dusunmek mumkundu. Ama boyle bir toplum uygulamada uzun sure ayakta kalamazdi. Cunku bos vakit ve guvenlik herkesce paylasildiginda, yoksullugun serseme cevirdigi genis kitleler okuryazar olacak, kendi basina dusunmeyi ogrenecek, o zamanda hicbir ise yaramadigini sonunda fark ettigi ayricalikli azinligi ortadan kaldiracakti. Hiyerarsik toplumun varligi, uzun surede, ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak surebilirdi. Yirminci yuzyilin baslarinda bazi dusunurlerin hayalini kurdukları gibi, gecmisin tarim toplumuna geri donmek de uygulanabilir bir cozum degildi. Bu, hemen hemen tum dunyada handiyse icgudusellesmis makinelesme egilimine ters dusuyordu; dahasi, sanayilesmede geri kalan her ulke askeri acidan da gucsuz dusuyor, daha gelismis rakiplerinin dolayli ya da dolaysiz boyundurugu altina giriyordu."
http://flavorwire.files.wordpress.co...ardfairey.jpeg
"But it was also clear that an all-round increase in wealth threatened the destruction - indeed, in some sense was the destruction - of a hierarchical society. In a world in which everyone worked short hours, had enough to eat, lived in a house with a bathroom and a refrigerator, and possessed a motor-car or even an aeroplane, the most obvious and perhaps the most important form of inequality would already have disappeared. If it once became general, wealth would confer no distinction. It was possible, no doubt, to imagine a society in which wealth, in the sense of personal possessions and luxuries, should be evenly distributed, while power remained in the hands of a small privileged caste. But in practice such a society could not long remain stable. For if leisure and security were enjoyed by all alike, the great mass of human beings who are normally stupefied by poverty would become literate and would learn to think for themselves; and when once they had done this, they would sooner or later realize that the privileged minority had no function, and they would sweep it away. In the long run, a hierarchical society was only possible on a basis of poverty and ignorance. To return to the agricultural past, as some thinkers about the beginning of the twentieth century dreamed of doing, was not a practicable solution. It conflicted with the tendency towards mechanization which had become quasi-instinctive throughout almost the whole world, and moreover, any country which remained industrially backward was helpless in a military sense and was bound to be dominated, directly or indirectly, by its more advanced rivals."
https://pbs.twimg.com/media/DByjkdQWAAEQmrE.jpg
"Ozgurluk iki kere ikinin dort ettigini soyleyebilmektir. Eger buna izin verilirse gerisi kendiliginden gelir."
-
Ingiliz hard rock grubu Def Leppard, 7.studyo albumu Euphoria'yi Mercury Records araciligiyla 8 Haziran 1999 tarihinde yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/DBzLEztXcAAaKZf.jpg
-
"Kadin donup ona bakti; daha dogrusu bakisi onu delip gecmiş gibi geldi Charles'a. O ilk karsilasmadan sonra o yuzden aklinda kalan, gercekten de o yuzde olanlar degil, onun o yuzde bulmayi ummadigi seyler oldu; cunku, o cagda bir kadindan agir basli, uysal ve utangac bir goruntu sergilemesi beklenirdi. Charles birden yasak bolgeye girmis gibi hissetti kendini; sanki Cobb, Tarihi Lyme Kasabasinin degil de o yuze aitti. Ernestia'ninki gibi guzel bir yuz degildi. Hic bir devrin olculerine ya da zevklerine gore guzel sayilmazdi. Ama unutulmaz bir yuzdu, trajik bir yuz. Bir dag kaynagindan cikan su gibi saf, dogal ve engel tanimazcasina fiskiriyordu huzun bu yuzden. Hicbir yapaylik, ikiyuzluluk, histeri, maske yoktu orada; hele delilik hic yoktu." Fransiz Tegmenin Kadini
https://images-na.ssl-images-amazon....%2BPGUhZOL.jpg
"She turned to look at him or as it seemed to Charles, through him. It was not so much what was positively in that face which remained with him after that first meeting, but all that was not as he had expected; for theirs was an age when the favored feminine look was the demure, the obedient, the shy. Charles felt immediately as if he had trespassed; as if the Cobb belonged to that face, and not to the Ancient Borough of Lyme. It was not a pretty face, like Ernestina's. It was certainly not a beautiful face, by any period's standard or taste. But it was an unforgettable face, and a tragic face. Its sorrow welled out of it as purely, naturally and unstoppably as water out of a woodland spring. There was no artifice there, no hypocrisy, no hysteria, no mask; and above all, no sign of madness."
-
https://pbs.twimg.com/media/DBoMnk-XUAAVWgP.jpg
"Kadin dogulmaz, kadin olunur. Hicbir biyolojik, psisik, ekonomik yazgi insan disisinin toplumda burundugu figuru tanimlamiyor; eril ve hadimin ortasindaki, disil diye nitelenen urunu hazirlayan sey, medeniyetin butunudur."
-
-
Netflix, On bolunmluk psikolojik gerilim Gypsy'nin resmi fragmanini yayinladi.
https://youtu.be/W9jvaus5K_s?t=2
-
Lionsgate Premiere ve Brookstreet Pictures, Bruce Willis ve Hayden Christensen'li aksiyon First Kill'in posterini ve fragmanini yayinladi.
http://cdn3-www.comingsoon.net/asset...killposter.jpg
https://youtu.be/t719hhEdWJc?t=1
-
Village Roadshow Pictures ve Warner Bros.Will Ferrell, Allison Tolman, Amy Poehler'in oynadigi komedi The House'un yeni posterlerini yayinladi:kahkah:
https://pbs.twimg.com/media/DBzCCv9UQAEdiwj.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DBzCCv_VwAAEtca.jpg
https://pbs.twimg.com/media/DBzCCwAVYAAy3Nm.jpg
-
Lionsgate, Churchill'den yeni klip yayinladi.
https://youtu.be/7NC7vzhKhk8?t=1
-
-
OddLot Entertainment ve Route One Entertainment, John Turturro'nun oynadigi komedi Landline'nin posterini yayinladi.
https://pbs.twimg.com/media/DBxtKSNUwAIJcxG.jpg